info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Yine aynı iftira
28/04/2013 Köşe Yazısı 101
İki yıldır işgale dayanan Esad’ı görünen o ki, Saddam’ın sonuna benzer bir akıbet beklemekte. Hatırlanacaktır, Saddam Ortadoğu’da ABD’nin en sadık müttefiki idi. Öyle ki, Kuveyt’i işgaline izin verilmiş, İran - Irak Savaşı esnasında Birleşik Devletler’den silah ve mühimmat desteği almıştı. Ancak son dönemde aralarının açılması, ülkesinde kimyasal silah bulundurmak gerekçesi ile yakalanmasına ve bir bayram sabahı asılarak idam edilmesine neden olmuştu. Saddam’ın ölümünden bir yıl sonra, ülkede kimyasal silah bulunmadığı ve bunun Saddam’ın yakalanması için kullanılan bir bahane olduğu yetkililerce açıklanmıştı. Birleşik Devletler, şimdi de Suriye için aynı “kimyasal silah” yalanını kullanmaya başladı. ABD Savunma Bakanı Hagel, Birleşik Arap Emirlikleri ziyareti esnasında yaptığı açıklamalarda, ABD istihbarat servislerinin Suriye hükümetinin isyancılara karşı küçük ölçekte sinir gazı ‘Sarin’ kullandığı sonucuna vardıklarını söyledi. Suriye’nin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığına kendilerince delil getirmeye çalışan ABD’ye İsrail ve İngiltere’de beyanları ile destek oluyor İsrail Askeri Kuvvetler İstihbaratı Araştırma Bölümü Başkanı General Brun, çok açık bir şekilde Suriye hükümetinin isyancılara karşı birkaç kez kimyasal silah kullandığını ileri sürdü. İngiltere Başbakanı David Cameron da Suriye hükümetine bağlı askeri birliklerin kimyasal silah kullandığına dair “sınırlı ama artan derecede” kanıt bulunduğunu ifade ederek bunun “savaş suçu” olduğunu vurguladı. Esad’ın ve Suriyeli Müslüman kardeşlerimizin getirilmek istendiği noktada, maalesef Türk hükümetinin payı büyüktür. Saddam benzeri bir akıbetin hazırlandığı Esad, “kardeşim” dediği Türk hükümeti tarafından bu sona taşınmıştır. Suriyeli muhalifleri meşru Esad’a karşı destekleyen Batı, muhalifleri de kendi içinde bölmenin hesabını yapıyor. Geçtiğimiz ay, İngiliz The Gurdian gazetesi, ABD’nin öncülüğünde Ürdün’de devam eden eğitimlerden bahsederek, Batı’nın ‘İslamcı muhaliflere’ karşı, kendi ifadeleri ile ‘laik muhalifleri’ güçlendirdiğini, Beşar Esad’ın düşmesi durumunda, ülkede düzen sağlayacak güvenlik güçleri kurulması çabasında’ olduğunu yazmıştı. Kısaca, Suriye’de Esad giderse, İslam da kalmayacak. ABD, İngiltere ve Fransa’nın da yardımı ile İslam’ı bu coğrafyadan silmenin hesabındadır. BOP’un temel amaçlarından biri de bu değil mi zaten? Gerek Esad’ın akıbeti ve gerekse Ortadoğu’da İslam’ın üzerinde oynanan oyunda maalesef, İslam adına yola çıkan AKP’nin rolü büyük. Bu dünyada gözleri boyasa da Cenab-ı Hakk’ın huzurunda dünyalık menfaatler için göz yumulan bu cinayetlerin hesabını veremeyecekler. Allah bizi böyle bir akıbetten korusun