Mısır'daki saldırı
Mısır'ın Ariş kentindeki Ravza Camii yakınında Cuma Namazı esnasında vuku bulan saldırıda ölü sayısı 305'e yükseldi. Ölenlerin 30'u ne yazık ki çocuk...
Cami çıkışında yaşanan bu vahşet sahnesi İslam dinine ve Müslümana karşı büyük bir cinayettir.
Ne masum insanların üzerine DEAŞ bayrağı taşıyan kişilerce 12 cami penceresinden aynı anda açılan ateşin, ne de akan kanın bir izahı yok.
Batılı devletlerin veya Arap ülkelerinin kınama mesajları göndermeleri ölenleri geri getirmiyor. Annelerin korkulu gözlerindeki yaşı silmeye de yetmiyor.
Terörle mücadele edileceği mesajları da inandırıcılığını yitirdi.
Ortadoğu'da ardı ardına yaşanan bu saldırılar artık bitmeli, doğru. Bunun için gerçek dostlar seçilmeli, oynanan oyun görülmeli ve tedbirler alınmalı.
2000 senesinden itibaren İslam dinini terör dini ve Müslümanı terörist ilan eden bir Batı zihniyeti var karşımızda.
Global sömürünün ve kaynaklar savaşının doruk noktada yaşandığı 21. yüzyıl, kaynak zengini Müslüman coğrafyaları ele geçirmek için İslam topraklarından yerli düşmanlar üretmiş durumda.
Hatırlarsanız Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 22 Mayıs'ta Suudi Kralı Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, ellerini kürede buluşturmuştu.
Veliaht Muhammed bin Selman ile yakın zamanda başlayan yeni Suudi düzen, İslam dünyasına karşı ABD'nin kullanacağı maşalardan birinin Suudi Arabistan olduğunu gösteriyor.
Esasen kürede eli olan ve Trump ile poz veren Mısır Lideri Sisi için de aynı şey düşünülmeliydi ama ters giden bir şeyler var!
Yoksa Birleşik Devletler'in Sünni maşası DEAŞ, Mısır'ı neden karıştırmak istesin?
Üstelik DEAŞ, Mısır'daki eylemlerini sadece Müslümanlara yöneltmiyor. Mısırlı Hıristiyanların kiliselerine ve hacılarına yönelik eylemlerle de burada güçlenmeye çalışıyor.
Mısır, Libya'da üstlenen El Kaide bağlantılı Ensar-ül İslam Gurubu ile de mücadele ediyor.
Ekim ayında Mısır'ın batısındaki çölde kurduğu pusuda bu gurup 16 polisi öldürmüştü.
Irak'ta, İran'da veya Suriye'de rastlanılan Şii-Sünni karmaşası, Mısır'da "Müslüman Hıristiyana ya da Müslüman Müslümana" karşı şeklinde görülüyor.
Burada asıl mesele bizce bütün ve büyük bir Mısır'ın yerine Irak'ta, Libya'da yapıldığı gibi parçalanmış ve iç karışıklıklar içinde kendi kendini yiyen bir Mısır'ın hedeflenmesi.
Denilen her şeyi yapmasına rağmen asılmaktan kurtulamayan Saddam örneği Birleşik Devletler'in asıl yüzünü görmek için iyi bir örnek herhalde?
Ya da halkına linç ettirilen Kaddafi'nin akıbeti?
Globalizmin gayesi büyük devletleri küçülterek yok etmek.
ABD'nin adımlarını beraber attığı İsrail'in ise ayrı bir önemi var bu plan içinde.
İsrail'in dünya krallığını kuracak olan Mesih'in dünyaya geliş yeri olacağına inanılır.
Bu anlayışa göre, 1947'de İsrail'in kurulması, İncil kehanetinin gerçekleşmesi ve Mesih'in gelişine bir işaret kabul edilmiştir.
Yine teolojik olarak her Hıristiyan İsrail'i desteklemelidir. En güçlü Hıristiyan devlet olarak ABD'nin İsrail'i koruması, Tanrı nezdinde itibarını koruması demektir.
Bu sebeple Ortadoğu'daki Müslüman dünyanın üzerine İsrail ile ABD beraber gidiyorlar.
Böl-parçala ele geçir dönemi de bölgeden Müslümanları yok etmek isteyen siyasette esasen bu teolojik gerekçelere göre şekilleniyor.
Acı olan İslam âleminin başındaki büyük belayı göremeyecek kadar Batı'ya ram olması, oyuna gelmesi ve birbirine kılıç çekmesidir.
Cami çıkışında yaşanan bu vahşet sahnesi İslam dinine ve Müslümana karşı büyük bir cinayettir.
Ne masum insanların üzerine DEAŞ bayrağı taşıyan kişilerce 12 cami penceresinden aynı anda açılan ateşin, ne de akan kanın bir izahı yok.
Batılı devletlerin veya Arap ülkelerinin kınama mesajları göndermeleri ölenleri geri getirmiyor. Annelerin korkulu gözlerindeki yaşı silmeye de yetmiyor.
Terörle mücadele edileceği mesajları da inandırıcılığını yitirdi.
Ortadoğu'da ardı ardına yaşanan bu saldırılar artık bitmeli, doğru. Bunun için gerçek dostlar seçilmeli, oynanan oyun görülmeli ve tedbirler alınmalı.
2000 senesinden itibaren İslam dinini terör dini ve Müslümanı terörist ilan eden bir Batı zihniyeti var karşımızda.
Global sömürünün ve kaynaklar savaşının doruk noktada yaşandığı 21. yüzyıl, kaynak zengini Müslüman coğrafyaları ele geçirmek için İslam topraklarından yerli düşmanlar üretmiş durumda.
Hatırlarsanız Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 22 Mayıs'ta Suudi Kralı Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, ellerini kürede buluşturmuştu.
Veliaht Muhammed bin Selman ile yakın zamanda başlayan yeni Suudi düzen, İslam dünyasına karşı ABD'nin kullanacağı maşalardan birinin Suudi Arabistan olduğunu gösteriyor.
Esasen kürede eli olan ve Trump ile poz veren Mısır Lideri Sisi için de aynı şey düşünülmeliydi ama ters giden bir şeyler var!
Yoksa Birleşik Devletler'in Sünni maşası DEAŞ, Mısır'ı neden karıştırmak istesin?
Üstelik DEAŞ, Mısır'daki eylemlerini sadece Müslümanlara yöneltmiyor. Mısırlı Hıristiyanların kiliselerine ve hacılarına yönelik eylemlerle de burada güçlenmeye çalışıyor.
Mısır, Libya'da üstlenen El Kaide bağlantılı Ensar-ül İslam Gurubu ile de mücadele ediyor.
Ekim ayında Mısır'ın batısındaki çölde kurduğu pusuda bu gurup 16 polisi öldürmüştü.
Irak'ta, İran'da veya Suriye'de rastlanılan Şii-Sünni karmaşası, Mısır'da "Müslüman Hıristiyana ya da Müslüman Müslümana" karşı şeklinde görülüyor.
Burada asıl mesele bizce bütün ve büyük bir Mısır'ın yerine Irak'ta, Libya'da yapıldığı gibi parçalanmış ve iç karışıklıklar içinde kendi kendini yiyen bir Mısır'ın hedeflenmesi.
Denilen her şeyi yapmasına rağmen asılmaktan kurtulamayan Saddam örneği Birleşik Devletler'in asıl yüzünü görmek için iyi bir örnek herhalde?
Ya da halkına linç ettirilen Kaddafi'nin akıbeti?
Globalizmin gayesi büyük devletleri küçülterek yok etmek.
ABD'nin adımlarını beraber attığı İsrail'in ise ayrı bir önemi var bu plan içinde.
İsrail'in dünya krallığını kuracak olan Mesih'in dünyaya geliş yeri olacağına inanılır.
Bu anlayışa göre, 1947'de İsrail'in kurulması, İncil kehanetinin gerçekleşmesi ve Mesih'in gelişine bir işaret kabul edilmiştir.
Yine teolojik olarak her Hıristiyan İsrail'i desteklemelidir. En güçlü Hıristiyan devlet olarak ABD'nin İsrail'i koruması, Tanrı nezdinde itibarını koruması demektir.
Bu sebeple Ortadoğu'daki Müslüman dünyanın üzerine İsrail ile ABD beraber gidiyorlar.
Böl-parçala ele geçir dönemi de bölgeden Müslümanları yok etmek isteyen siyasette esasen bu teolojik gerekçelere göre şekilleniyor.
Acı olan İslam âleminin başındaki büyük belayı göremeyecek kadar Batı'ya ram olması, oyuna gelmesi ve birbirine kılıç çekmesidir.
Editörün Seçtikleri