info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Madenciliğimizin durumu ve sorunları
15/11/2001 Köşe Yazısı 111
Bir ülkenin zenginliğini ifade eden en önemli işaretlerden biri madenlerdir. Coğrafi konum itibariyle Türkiye, son derece zengin maden yataklarına sahiptir.

Bu hakikatin farkında olan Atatürk'ün ele aldığı konulardan birisi de madencilik olmuştur. 1926 yılında çıkarılan bir kanunla petrol arama ve işletme hakkı devlete verilmiştir. Madenlerimizin aranması, rezerv ve kalitesinin tespit edilmesi maksadıyla 1935 yılında Maden Tetkik Arama Enstitüsü kurulmuştur.

Türkiye'de bor, krom, doğalgaz, petrol, altın, uranyum, demir, bakır, nikel, alüminyum ve pek çok maden bulunmaktadır. Ülkemizde bilinen maden varlıklarının değeri 2 trilyon dolardır. Hazine üzerinde oturan dilenci misali bu serveti tam kapasiteyle devreye koyamamakta, uluslararası fonlardan kredi talep etmekle vakit geçirmekteyiz. Ülkemizde mevcut olan önemli madenleri şu şekilde sıralamak mümkündür.

Bor:

Bor, önemli bir endüstriyel hammaddedir. Dünya bor rezervlerinin % 67'si ülkemizde bulunmaktadır. Ancak ne hazindir ki dünya bor ticaretinin ancak % 15'ine sahibiz.

Ülkemizde bulunan bor rezervinin değeri 750 milyar dolar civarındadır. Sıcağa karşı son derece dayanıklı olan bor'un kullanım sahası bir hayli geniştir. Gelecekte otomobillerin, gökdelenlerin ve hatta giysilerimizin % 50'sinin bor'dan yapılması konusunda bilimsel araştırmalar devam etmektedir. Bu derece önemli bir kaynağımız, IMF dayatmalarıyla yapılan özelleştirme kapsamında yabancıların eline geçme noktasındadır.

Kömür:

Dünyanın en zengin kömür yataklarına sahip ülkelerden biri olarak kömürü elektrik santrallerinde kullanamadığımızdan dolayı yıllık zararımız 9 milyar kilovatsaattir. Ülkemizde doğalgazın elektrik üretimindeki payı ise % 34'dür. Kömür kaynaklarımızı devreye koymak yerine yabancı ülkelerden doğalgaz ithal etme yoluna giderek kat kat pahalı bir enerjiyi kullanmak zorunda kalmakta ve kendi elimizle dışa bağımlı bir hale gelmekteyiz.

Uygulanan yanlış politikalarla, kömür zenginliği içinde olan Türkiye'nin kömür üretimi düşmekte ve ithalat artmaktadır. Maden ithalatında petrolden sonra en büyük ödeme kömür için yapılmaktadır.

Altın:

Dünyadaki toplam altın rezervi 43.000 ton civarındadır. 20.000 ton rezerv ile Güney Afrika birinci, 6.500 tonla Türkiye ikinci, 4.770 tonla ABD üçüncü sıradadır. Altın rezervlerinde dünya ikincisi olmamıza rağmen bu madeni çıkartıp, işleyerek devreye koyamayan tek ülke Türkiye'dir. Hesaplamalar Türkiye'nin altın rezervinin asgari değerinin 400 milyar dolar olduğunu göstermektedir. Türkiye, bunu işlettiği taktirde yılda 5 milyar dolar ihracat geliri elde edebilecektir.

Bütün bunların dışında daha pek çok maden kaynaklarımız da mevcuttur. Ancak bu zenginliklerimizin yüzde birini dahi devreye koyabilmiş değiliz. Bunun sebebi IMF ve benzeri dış kaynaklı kurumların bize kasıtlı olarak dayattıkları yanlış politikaları yıllardır ısrarla uygulamış olmamızdır. Altın, petrol, bor, kömür vb. stratejik, endüstriyel, iktisadi öneme sahip kaynaklarımızın işletilmesi ve kâr getirmesi şüphesiz bazı ülkelerin işine gelmeyecektir. Zira; kendi kaynaklarımızı devreye koyduğumuz taktirde, onların altınını, doğalgazını, kömürünü vb. ithal etmemize gerek kalmayacak ve bu ülkelerin ciddi bir gelir kapısı kapanacaktır.

Bu zenginliklerimizin tam olarak devreye konması ekonomik refah, kalkınma, gelişme ve yeni iş sahaları demektir ki; dışarıdaki dostlarımız (!) için Türkiye'nin güçlü bir konuma gelmesi de arzu edilecek bir şey değildir.

Bu sebeple madenlerimizin değerlendirilmesine mani olmak için devamlı surette aleyhimize olanlar, yanlış politikaları bize dayatıp durmaktadırlar. Almanya'nın kendi altınını bize satabilmek için, ülkemizdeki altın rezervlerinin işletilmesine mani olmaya çalıştığı ve bu maksatla çeşitli manevralar yaptığı basına yansıyan haberler arasındadır.

Yarın önemli bir doğal zenginliğimiz olan petrolden bahsedecek ve madencilik alanında takip edilmesi gereken doğru politikayı ortaya koyacağız.