Dış politika anlayışımız değişmelidir
Görünen o ki, Suriye’deki yönetim değişmeden ABD’nin içi rahat etmeyecek. Ancak onun ve Avrupa devletlerinin yaşadığı ekonomik kriz direk bir müdahaleyi engellemektedir.
Açıklamalardan anladığımız Türkiye ekonomik krize aldırmadan her şeyi göze almış durumda. ABD’nin ve diğer işgal kuvvetlerinin bölge için planladığı bir savaş esnasında en önde yer alabilir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ABD ziyaretinin ardından da değişen bir şey olmadı. Yapılan açıklamalar Suriye’ye karşı bir savaşın şart olduğu yönünde.
Enteresan olan BM’nin dahi üstüne gitmediği konuda Türkiye herkesten daha hevesli.
Sınır komşularımızın neredeyse tamamı ile savaşa hazırlanıyoruz. “Yurtta sulh cihanda sulh” diyen Atatürk’ün dış politika anlayışı bugünkü yöneticilerin yapmaya çalıştıklarından çok farklı idi.
Türkiye’nin tarihten gelen misyonu bu değildir.
21. yüzyılda böyle fiyasko bir dış politika izlemek yerine, üzerimizde hesabı olanlara karşı, dostlar ile arayı iyi tutmak daha akıllıcadır.
ABD vatandaşları ve Avrupa halkları idarecilerinin demokrasi, insan hakları ve eşitlik derken aslında Ortadoğu bölgesinin kaynaklarının kendilerine geçmesinden bahsedildiğini artık biliyor. Petrolün vs. kaynakların uğruna binlerce Müslümanın öldürülmesinin onlar için bir önemi de yok.
Ancak Türkiye, geçmişinde liderlik yaptığı bu bölge insanı ile aynı tarihi ve inancı paylaşmıştır. Şimdi ise aynı kaderi paylaşmaktadır.
BOP bir kaynaklar savaşıdır ve Türkiye’deki pek çok yeraltı kaynağı henüz işlenmeden beklemektedir.
Öyleyse yakın bir gelecekte bize de “demokrasi” gelmesi kaçınılmazdır.
Türk siyasetinin bu hakikat karşısında neden hala BOP’a hizmet ettiği anlaşılamamaktadır.
Suriye ve İran’a yönelik olası operasyonların bir diğer cephesine de dikkat çekmek istiyoruz. İran ve Suriye barındırdıkları Şii nüfus ile batıya ciddi ve şuurlu bir tavır koymaktadır.
Şiiler Hz. Ali’yi sevenler demektir. Tarih boyu Şiiler, yayılmacı politika uygulayan İsrail’in en büyük düşmanı olmuştur.
İran ve Suriye ye yapılacak müdahalede, İslam’ı Ehl-i Beyt mantığı ile yaşayan Şiilerin yok edilmesi, BOP kapsamında ülkelerin kimyasının değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Türkiye atacağı yanlış adımlar ile hem sıranın kendine gelmesini hızlandıracak; hem de batıya karşı dik bir duruş sergileyebilen bu Ehl-i Beyt sevdalılarının yok olmasına sebep olacaktır.
Öyleyse yapılması gereken “sıfır dost” politikası haline gelen dış politika anlayışımızı tekrar gözden geçirmektir.
Açıklamalardan anladığımız Türkiye ekonomik krize aldırmadan her şeyi göze almış durumda. ABD’nin ve diğer işgal kuvvetlerinin bölge için planladığı bir savaş esnasında en önde yer alabilir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ABD ziyaretinin ardından da değişen bir şey olmadı. Yapılan açıklamalar Suriye’ye karşı bir savaşın şart olduğu yönünde.
Enteresan olan BM’nin dahi üstüne gitmediği konuda Türkiye herkesten daha hevesli.
Sınır komşularımızın neredeyse tamamı ile savaşa hazırlanıyoruz. “Yurtta sulh cihanda sulh” diyen Atatürk’ün dış politika anlayışı bugünkü yöneticilerin yapmaya çalıştıklarından çok farklı idi.
Türkiye’nin tarihten gelen misyonu bu değildir.
21. yüzyılda böyle fiyasko bir dış politika izlemek yerine, üzerimizde hesabı olanlara karşı, dostlar ile arayı iyi tutmak daha akıllıcadır.
ABD vatandaşları ve Avrupa halkları idarecilerinin demokrasi, insan hakları ve eşitlik derken aslında Ortadoğu bölgesinin kaynaklarının kendilerine geçmesinden bahsedildiğini artık biliyor. Petrolün vs. kaynakların uğruna binlerce Müslümanın öldürülmesinin onlar için bir önemi de yok.
Ancak Türkiye, geçmişinde liderlik yaptığı bu bölge insanı ile aynı tarihi ve inancı paylaşmıştır. Şimdi ise aynı kaderi paylaşmaktadır.
BOP bir kaynaklar savaşıdır ve Türkiye’deki pek çok yeraltı kaynağı henüz işlenmeden beklemektedir.
Öyleyse yakın bir gelecekte bize de “demokrasi” gelmesi kaçınılmazdır.
Türk siyasetinin bu hakikat karşısında neden hala BOP’a hizmet ettiği anlaşılamamaktadır.
Suriye ve İran’a yönelik olası operasyonların bir diğer cephesine de dikkat çekmek istiyoruz. İran ve Suriye barındırdıkları Şii nüfus ile batıya ciddi ve şuurlu bir tavır koymaktadır.
Şiiler Hz. Ali’yi sevenler demektir. Tarih boyu Şiiler, yayılmacı politika uygulayan İsrail’in en büyük düşmanı olmuştur.
İran ve Suriye ye yapılacak müdahalede, İslam’ı Ehl-i Beyt mantığı ile yaşayan Şiilerin yok edilmesi, BOP kapsamında ülkelerin kimyasının değişmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Türkiye atacağı yanlış adımlar ile hem sıranın kendine gelmesini hızlandıracak; hem de batıya karşı dik bir duruş sergileyebilen bu Ehl-i Beyt sevdalılarının yok olmasına sebep olacaktır.
Öyleyse yapılması gereken “sıfır dost” politikası haline gelen dış politika anlayışımızı tekrar gözden geçirmektir.
Editörün Seçtikleri