info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Bu zirve çözüm getirmez
06/06/2012 Köşe Yazısı 89
2009 yılında Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekonomi Forumu Erdoğan’ın “one minute” çıkışı ile uzun süre konuşulmuştu.
İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile aralarında geçen diyalogdan sonra zirveye bir daha katılmayacağını ifade eden Başbakanımız bu sefer Davos’u İstanbul’da topladı.
İsviçre’de yapılan ile İstanbul’da yapılan ekonomi forumu arasında katılımcılar ve mahiyet olarak hiçbir fark olmadığına göre demek ki, “one minute “çıkışı sadece İsviçre’nin Davos kentine mahsus bir tavırmış.
Zira açılış konuşmasını Başbakanımızın yaptığı program hükümetin altı bakanı ile de desteklenmiştir.
Katılımcılar kapitalizmin önlenemez çöküşü karşısında bir çözüm ve proje sunmadığına göre Davos’un İstanbul’da yapılması bir başarı sayılamaz.
Papaz Maltus’un kuramcısı olduğu kapitalizmin insanlığa huzur ve mutluluk getirmesi mümkün değildir.
AKP zirvede papaz Maltus’un görüşleri ile dünya insanlığının hiçbir kazanç elde edemeyeceğini haykırmalıydı.
Türkiye’nin alacaklılarının piyasadan 15 milyar dolar çektiği anda geçen yıldan 80 milyar dolar cari açığı bulunan ülkemiz ekonomisinin geriye dönüşü mümkün olmayan bir kaderi yaşayacağı ve Yunanistan’a benzeyeceği görülmektedir.
Belki de Türkiye bir Yunanistan olacaktır. Üstelik Türkiye, özelleştirme adı altında her şeyini elinden çıkarmıştır. Yunanistan elinden çıkarma konusunda henüz yolun başındadır.
İnsanlık bu ekonomik bunalımdan nasıl kurtulabilir dersek, ilk olarak şu tespiti yapmamız gerekir.
Kapitalizm bugüne kadar sürekli büyümeyi temin edememiştir.
Adil paylaşımı gerçekleştirememiştir.
İşsizliği önleyememiştir.
Kapitalizm bu üç meseleyi halledemez.
Kapitalizmin çıkmazı, harcaması sermayesine göre çok az olan belli kesimlere tekrar sermayeyi aktarmasıdır. Bu şekilde adil paylaşım kesinlikle yapılamaz.
Sistem, işçiyi, memuru, orman köylüsünü, tarım kesimini, sanayiciyi, madenciyi ve emekliyi topyekûn tüketim kabiliyeti olmayan herkesi mağdur edip, aç bırakmaktadır.
Emtianın tükenebilmesi için talebin devrede olması gerekir.
Geliri çok sınırlı seviyede olan vatandaşın talepleri bütçesine göre olacağından arz edilen mala talep darlığı ile cevap vermektedir.
Böylece pazarda müşteri bulamayan mamuller talep daralması ile üretimin devreye girmesine mani olmaktadır.
Neticede, üretimi ve tüketimi sınırlı olan kapitalizm sisteminin büyümeyi temin etmesi ve de büyümenin sürekli olmasını sağlaması asla mümkün olamaz.
Şimdi var olan bu krizin aşılması için Davos’ta değil İstanbul’da toplanılmış ve Sayın Başbakanımız da buna başarı demiştir.
Yani bu zirvede talep daralması aşılacak, dünya insanlığının cebine olması gerektiği kadar para konulacak ve talep devreye mi girecektir?
Bir başka ifade ile işçi, memur, emekli, tarım kesimi ve hayvancısı çok daha fazla para alıp daha fazla gelir mi elde edecektir?
Sayılanların hiç biri olmayacak. Zira kapitalizme göre tekelleşmiş sermayenin belli ellerin dışına çıkılmasına asla müsaade edilmez.
Sayın Başbakan tarafından seslendirilen çok mühim toplantı acaba ne çözüm getirecek?
Doğru, tüketimi devreye koymak için karar alınacak, devlet para harcama yolunu kabul edip, ekonomiyi bu dar boğazdan geçirmek isteyecek.
Peki, bu nasıl sağlanacaktır?
Sermaye tekrar bankalara kredi olarak verilerek sınırlı bir kesime imkân tanınacak. Bu gene sürünmeyi getirecektir.
Neden mi?
Zira belli ellerde tekelleşen sermaye yine bankalar yolu ile belli ellere taksim edilecek.
Türkiye’de ne mi olacak?
Büyüme yüzde 8,5 oranında ifade edilirken işçiye ve memura yüzde 4+4 oranında maaş zammı verildi diye bütçe kriz ihtimalleri ile karşı karşıya kalacak.
Soros, euro bölgesindeki krizin yanlış tedbirler ile aşılmaya çalışıldığını belirtirken; piyasadaki talep darlığı ile bu krizin çözülemeyeceğini yineledi.
Soros’un önerisinde de tüketim kesimine takdir edilecek sermaye yine bankalar yolu ile tekelleşerek kredi şeklinde verileceğinden dolayı, istenilen tüketimin devreye girmesi asla mümkün olmayacaktır.
Zaten bugüne kadar kapitalizm fasit daire içerisinde devamlı dönüp durmuştur. Soros, ekonominin sonunu görmüş ama çareyi bulamamıştır.
Çare, Milli Ekonomi Modeli’ndedir.
Onun için dünya kabul etse de etmese de Milli Ekonomi Modeli’ni hayata geçirmek için sahibini bulmaya, O’nu dinlemeye mecburdur.
Özet olarak sermayenin tekelleşmesine son vermek, istihdamı sağlamak, sürekli büyümeyi devreye koymak ve adil paylaşımı temin etmek hedeflerini başarabilecek bir liberal kapitalist devlet varsa, beri gelsin.
Liberal kapitalist dünya için bu hedeflere ulaşabilmek bir hayaldir, vehimdir.
Zirvenin Davos’ta veya İstanbul’da yapılması neticeyi değiştirmeyecek, ekonomik çöküşün önüne asla geçemeyecektir.