Terör meselesinin halli
Mevcut Anayasamızın başlangıç kısmında, "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak… Onurlu bir hayat sürdürme… Hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu" yazılıdır. Yani Türk vatandaşları arasında haklardan istifade ve özgürlüklerden yararlanma konusunda, dile, renge, etnik kimliğe dayalı bir ayrım yoktur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarına sağladığı haklardan herkesin eşit şekilde istifade edebilmesini temin eden devlettir. Ülkemizde hal böyle iken, özellikle AB sürecinde farklı etnik kimliklerin varlığı, dış güçlerin senaryolarına malzeme yapılmıştır. Bazılarına hak verme adı altında başlayan süreç, maalesef ülke evlatlarının birbirinin kanını akıttığı saldırılara sahne olmaktadır.
Oysa Türk olan bir evladımız hangi hakka sahipse, hangi imkânlardan yararlanabiliyorsa, Kürt veya Laz veya Çerkez bir vatandaşımız da aynılarına zaten sahiptir.
Dış mihrakların vaad ettiklerine kanarak, asla gerçekleşmeyeceği tarihle sabit gerekçelerin ardına sığınanlar, hak arama senaryolarının yerli işbirlikçileri haline gelmiştir.
Güzel vatanımızda nerede ise bitmiş terör meselesi hortlatılmış, etnik kimliği ne olursa olsun Türk vatandaşlarının cenazeleri her gün ana haber bültenlerinin ilk sırasında yer alır olmuştur. Ekonomi ile beraber en temel sorunlarımız olan terör bahsinin halli, ülkemizi bölmek değildir elbette. Çünkü bizim parçalanmamız bize değil, başkalarına yarayacaktır.
Terör meselesinin halli, terör eylemlerine karışanlarla masa başı pazarlıklarla da çözülemez. Terör örgütü ile görüşmelerde bir taraf devlet, diğer taraf teröristtir. 1984’de başlayan bölücü eylemlerle mücadelemiz, geçen zamanda 30 binden fazla vatan evladına mal olmuştur. 2009’da başlatılan müzakere süreci ise terörü bitirmeye yetmemiştir. Oslo görüşmeleri ya da İmralı ile 3 yıldır gerçekleşen mektup teatisi sadece terörün yıkıcı etkilerinden istifadeyi bekleyen dış güçlerin işine yaramıştır. Dün, “teröristle masaya oturan şerefsizdir” diyenler, bugün “görüştük, yine de görüşürüz” diyebilmekte, pazarlıkların devam ettiği açıkça basın beyanlarında yer almaktadır. Türk hükümeti neyin pazarlığını yapmaktadır? Çözümüne çalışılan terör konusunun halli ise, bunun yolu pazarlık değil, Anayasada zaten var olan hakların kullanımını kolaylaştıracak, her vatandaşa ulaşmasını sağlayacak düzenlemelerdedir.
Terörü bitirecek olan, parasızlık nedeniyle eline silahı alarak dağa çıkan gencimizin cebine para koymaktan geçiyor.
Ülkemizde terör sıkıntısı, ekonomik problemlerle iç içe geçmiştir. Bu sebeple, biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak, “Her Türk vatandaşına vatandaşlık maaşı vereceğiz” diyoruz.
Bu maaş, diğer sosyal devlet projeleri ile verilmesi vaad edilen maaşlarla birleşince, karnı doymadığı için devletine karşı silahlanan ve neyin müdafaasını dahi yaptığını bilmeden dağa çıkan evlatlarımız devletini "baba" görmeye başlayacaktır.
Onun devletine karşı ayaklanmasına ses çıkaramayan ana - baba evladına müsaade etmeyecektir.
İlelebet var olabilmenin yolu “bir olmaktan, beraber yaşamaktan” geçiyor.
Oysa Türk olan bir evladımız hangi hakka sahipse, hangi imkânlardan yararlanabiliyorsa, Kürt veya Laz veya Çerkez bir vatandaşımız da aynılarına zaten sahiptir.
Dış mihrakların vaad ettiklerine kanarak, asla gerçekleşmeyeceği tarihle sabit gerekçelerin ardına sığınanlar, hak arama senaryolarının yerli işbirlikçileri haline gelmiştir.
Güzel vatanımızda nerede ise bitmiş terör meselesi hortlatılmış, etnik kimliği ne olursa olsun Türk vatandaşlarının cenazeleri her gün ana haber bültenlerinin ilk sırasında yer alır olmuştur. Ekonomi ile beraber en temel sorunlarımız olan terör bahsinin halli, ülkemizi bölmek değildir elbette. Çünkü bizim parçalanmamız bize değil, başkalarına yarayacaktır.
Terör meselesinin halli, terör eylemlerine karışanlarla masa başı pazarlıklarla da çözülemez. Terör örgütü ile görüşmelerde bir taraf devlet, diğer taraf teröristtir. 1984’de başlayan bölücü eylemlerle mücadelemiz, geçen zamanda 30 binden fazla vatan evladına mal olmuştur. 2009’da başlatılan müzakere süreci ise terörü bitirmeye yetmemiştir. Oslo görüşmeleri ya da İmralı ile 3 yıldır gerçekleşen mektup teatisi sadece terörün yıkıcı etkilerinden istifadeyi bekleyen dış güçlerin işine yaramıştır. Dün, “teröristle masaya oturan şerefsizdir” diyenler, bugün “görüştük, yine de görüşürüz” diyebilmekte, pazarlıkların devam ettiği açıkça basın beyanlarında yer almaktadır. Türk hükümeti neyin pazarlığını yapmaktadır? Çözümüne çalışılan terör konusunun halli ise, bunun yolu pazarlık değil, Anayasada zaten var olan hakların kullanımını kolaylaştıracak, her vatandaşa ulaşmasını sağlayacak düzenlemelerdedir.
Terörü bitirecek olan, parasızlık nedeniyle eline silahı alarak dağa çıkan gencimizin cebine para koymaktan geçiyor.
Ülkemizde terör sıkıntısı, ekonomik problemlerle iç içe geçmiştir. Bu sebeple, biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak, “Her Türk vatandaşına vatandaşlık maaşı vereceğiz” diyoruz.
Bu maaş, diğer sosyal devlet projeleri ile verilmesi vaad edilen maaşlarla birleşince, karnı doymadığı için devletine karşı silahlanan ve neyin müdafaasını dahi yaptığını bilmeden dağa çıkan evlatlarımız devletini "baba" görmeye başlayacaktır.
Onun devletine karşı ayaklanmasına ses çıkaramayan ana - baba evladına müsaade etmeyecektir.
İlelebet var olabilmenin yolu “bir olmaktan, beraber yaşamaktan” geçiyor.
Editörün Seçtikleri