info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Anahtar ülke Türkiye
24/01/2012 Köşe Yazısı 113
THY’nin iç hat seferlerinde Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından hazırlanan bir broşür dağıtılıyor. Bu broşürde dikkatimizi çeken bazı ifadelerin,  -hazırlayanların dikkatinden kaçmış olsa gerek ki- yanlış bilgiler ile yazıldığını fark ettik.

AB için Türkiye’nin vazgeçilmez olduğu tezinden hareketle hazırlanan bu broşüre geçmeden, şu anda AB’ye üye ülkelerin halklarının birlikten ayrılmak için gösteriler düzenlediklerini hatırlatalım. AB bayrakları yakılıyor, insanlar beklediklerini bulamadıkları bu birlikten çıkmaya çalışıyorlar. Türkiye ise, bakanlık çapında AB’ye giriş tezini işlemeye devam ediyor.

Broşürün giriş bölümünde, “Avrupa’nın geleceğinde anahtar ülke Türkiye” başlıklı kısımda, “AB ve Türkiye 50 yılı aşkın bir süredir ortak bir geleceği paylaşma iradesine sahiptir” ifadesine yer veriliyor.

Oysa ki, Almanya eski başbakanlarından Helmut Kohl ve Helmut Schmidt’in de itiraf ettiği gibi, AB bir Hıristiyan birliğidir. Müslüman Türk nüfusunun AB’ye alınmamasının önündeki en büyük engel, AB’nin Büyük bir Hıristiyan devleti olma arzusudur. Bu ülkü,  Haçlı Seferlerinin yaşandığı günümüzde Batı ve Türkiye arasındaki temel bakış farkıdır. Onların olaylara bakışında bu ölçü değişmezken, biz ise itiraflarını duymazdan gelerek halen “ortak bir gelecek” arzusundayız.

Bu sadece bizim fikrimizdir.

“Avrupa’nın Küresel Aktör Rolünde Türkiye”  başlığında da, “Türkiye BM’nin himayesinde İspanya ile birlikte, ‘Medeniyetler İttifakı’ girişimine öncülük etmektedir.”  Ve Türkiye’nin AB’ye katılımı konusunda da şunlar aktarılıyor: “AB’nin dışa kapalı bir Hıristiyan kulübü olmadığını, bir demokratik değerler kulübü olduğunu göstermek suretiyle İslam dünyasındaki güvenilirliğini arttıracak ve dünyadaki medeniyetler çatışmasını önlenebileceği yönünde güçlü bir mesaj verecektir.”

Oysa AB ülkelerinin  “medeniyetler ittifakından” ne anladığını, BOP kapsamında Ortadoğu’da gerçekleştirdiği işgal ve katliamlardan anladık. Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Suriye’de yapılanlar ittifak değildir. Demokrasi getireceğiz adı altında Müslüman dünya ile yapılan savaştır. Ve AB’nin “Hıristiyan kulübü” olmadığını ispat gibi bir derdi zaten yoktur.

Türkiye yer aldığı jeostratejik konum ve sahip olduğu kaynaklar bakımından gerçekten de bölgesinde ve dünyada anahtar ülke olabilecek yeterliliğe sahiptir. Ancak bunun yolu AB’de yer almak değildir. Buna ihtiyacı da yoktur. Yarım asrı aşkın süredir devam eden üyelik taleplerimizin kabul görmemesi bu sevdayı bırakmamız için yeterlidir.

Türkiye’nin “anahtar ülke” olacağı ve baş olacağımız ve hatta bizim liderliğimizde başlayacak yeni birlikteliklere yönelmeliyiz. Burada da temel kriter topraklarımızda gözü olmayan ve bizden istifadeleri karşılıklı menfaat esasına dayalı ülkelere yönelmek olmalıdır.

Ortadoğu’da, İslam aleminde, Türk İslam dünyasında ve Türk cumhuriyetlerinde, tarihten gelen dostluk ve bikirim ile  pek çok alanda  anahtar ülke Türkiye olabiliriz.