Ehl-i Beyt gecesinde buluşalım
Pazar günü Üsküdar’da yapılacak Ehl-i Beyt gecesi programı bizce Türkiye’nin ve yer aldığımız Ortadoğu coğrafyasının içinde bulunduğu durum dikkate alındığında çok önemlidir.
Ehl-i Beyt sevgisi, Şii ve Sünni kardeşliğinin temelidir. Ehl-i Beyt sevgisi, aslında yanında olanı kendinden ayrı görmemektir. Ehl-i Beyt’i anlamak, hepimiz İslam üzereyiz diyebilmektir. Hz. Peygamberin İslam’ı emanet ettiği sevilmiş ve seçilmiş dört insanı sevebilmek büyük de bir nasiptir.
Dikkat edilirse günümüzde yaşanılan savaşlar hep İslam coğrafyası üzerindedir.
Demokrasi getirilmek istenenler, hep Müslüman devletlerdir. Elbette ki bu batının demokrasi sınavını verdiği anlamına gelmemektedir.
Ancak küreselleşen dünyada “demokrasi” pek çok ayıbı örten ve en geçerli bahanedir.
BOP veya Arap Baharı’na direnen ülkeler İslam itikadını muhafaza etmiş, birlik ve beraberliğini koruyabilen yerlerdir.
Hicaz bölgesinde İngilizler eliyle yaşanan gelişmelerden itibaren batının Ortadoğu’daki temel parçalama silahı değişmemiştir.
Şii-Sünni gerginliği ve düşmanlığı, birliğin bozulması ve işgale hazırlık için temel argümandır.
Irak’ta faili meçhul şeklide bombalanmaya başlayan Şiilere ve Sünnilere ait camiler bu fikrin eseridir. İran’da da aynısı yapılmak istenmektedir, Suriye’de de oyun aynıdır.
Hatta Türkiye’de bile geçtiğimiz günlerde bazı illerde Alevi vatandaşlarımızın evleri işaretlenerek saldırıya uğramıştı. Demek ki bu işin Türkiye ayağı da devrededir.
Öyleyse Şii-Sünni kardeştir demek, aslında BOP’a ve Arap Baharı’na “oyun bozuldu” demektir.
İşgal harekâtının bir parçası olan mezhepsel gerginlikleri yok etmenin yolu Ehl-i Beyt sevdasında buluşmaktır.
Bir nifak sebebi değil, birleştirici harcımız olmalıdır Ehl-i Beyt.
Çünkü Ehl-i Beyt, ayetle sabittir ki masumdur ve her türlü pislikten korunmuşlardır.
Ehl-i Beyt dinin gereği, temsilcisi ve kurumudur.
Eh-i Beyt yolundan gelenler Kur’an’ı ve Sünneti yaşayacak insanı eğitir ve yetiştirirler, yani Kur’an’ın takva yolunu, züht yolunu hayata geçirirler. Diğer taraftan bu insanlardan ideal toplumu oluştururlar.
Ehl-i Beyt, İslam dininin yaşanılan ve yaşayan müşahhas örneğidir.
O bakımdan Ehl-i Beyt’i anlamadan ve tanımadan İslam dinini ne anlamak mümkündür, ne de yaşamak mümkündür.
Onun için Kur’an’da Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetler ve Resülullah’ın hadisleri bu gerçeğe dikkat çekmektedir.
TATHİR ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.” (Ahzab:33)
MEVEDDET ayeti şöyledir:
“De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum.” (Şura:23)
İmam Şafi, Meveddet ayetini işaret ederek şunları söylüyor:
“Ey Resülullah’ın (sav) Ehl-i Beyti! Sizin sevginiz Allah’ın indirdiği Kur’an’da farzdır.” (ibn Hacer, Savaik’ul Muhrika, sayfa 148 - Zehrani, şerh’ül Mevahib, c.7, sayfa 7 - Ayrıca Razi tefsiri, c.27, sayfa 166)
Al-i İmran 61. ayet, yani MÜBAHALE ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girişirse de ki, “gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun.” (Al-i İmran:61)
İnsan suresinin 8. ayeti de Ehl-i Beyt hakkındadır:
“Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.” (İnsan:8)
Ehl-i Beyt ayetlerle övüldüğü gibi Resülullah’ın (sav) hadisleri de onları işaret etmektedir.
Hz. Peygamber (sav) Ehl-i Beytini sevmenin önemini şöyle buyurmuştur:
“Çocuklarınızı üç şey üzere yetiştiriniz: Benim ve Ehl-i Beyti’min sevgisi ve Kur’an’ı Kerim okumaları üzere yetiştiriniz.” (El suyuti, camiu’l sağır, sayfa 14)
Öyleyse, Hz. Peygamberin (sav) abasının altına alarak dua ettiği imam Ali’yi (as), Hz. Fatıma’yı (as), İmam Hasan’ı (as) ve İmam Hüseyin’i (as) sevmek dünya ve ahiret saadetimiz için şarttır.
Ama Ehl-i Beyt’i sevmek ve sevenlerle beraber olmak bugün İslam âleminin kardeşliği ve birliği için de şart hale gelmiştir.
Ehl-i Beyt sevgisi, Şii ve Sünni kardeşliğinin temelidir. Ehl-i Beyt sevgisi, aslında yanında olanı kendinden ayrı görmemektir. Ehl-i Beyt’i anlamak, hepimiz İslam üzereyiz diyebilmektir. Hz. Peygamberin İslam’ı emanet ettiği sevilmiş ve seçilmiş dört insanı sevebilmek büyük de bir nasiptir.
Dikkat edilirse günümüzde yaşanılan savaşlar hep İslam coğrafyası üzerindedir.
Demokrasi getirilmek istenenler, hep Müslüman devletlerdir. Elbette ki bu batının demokrasi sınavını verdiği anlamına gelmemektedir.
Ancak küreselleşen dünyada “demokrasi” pek çok ayıbı örten ve en geçerli bahanedir.
BOP veya Arap Baharı’na direnen ülkeler İslam itikadını muhafaza etmiş, birlik ve beraberliğini koruyabilen yerlerdir.
Hicaz bölgesinde İngilizler eliyle yaşanan gelişmelerden itibaren batının Ortadoğu’daki temel parçalama silahı değişmemiştir.
Şii-Sünni gerginliği ve düşmanlığı, birliğin bozulması ve işgale hazırlık için temel argümandır.
Irak’ta faili meçhul şeklide bombalanmaya başlayan Şiilere ve Sünnilere ait camiler bu fikrin eseridir. İran’da da aynısı yapılmak istenmektedir, Suriye’de de oyun aynıdır.
Hatta Türkiye’de bile geçtiğimiz günlerde bazı illerde Alevi vatandaşlarımızın evleri işaretlenerek saldırıya uğramıştı. Demek ki bu işin Türkiye ayağı da devrededir.
Öyleyse Şii-Sünni kardeştir demek, aslında BOP’a ve Arap Baharı’na “oyun bozuldu” demektir.
İşgal harekâtının bir parçası olan mezhepsel gerginlikleri yok etmenin yolu Ehl-i Beyt sevdasında buluşmaktır.
Bir nifak sebebi değil, birleştirici harcımız olmalıdır Ehl-i Beyt.
Çünkü Ehl-i Beyt, ayetle sabittir ki masumdur ve her türlü pislikten korunmuşlardır.
Ehl-i Beyt dinin gereği, temsilcisi ve kurumudur.
Eh-i Beyt yolundan gelenler Kur’an’ı ve Sünneti yaşayacak insanı eğitir ve yetiştirirler, yani Kur’an’ın takva yolunu, züht yolunu hayata geçirirler. Diğer taraftan bu insanlardan ideal toplumu oluştururlar.
Ehl-i Beyt, İslam dininin yaşanılan ve yaşayan müşahhas örneğidir.
O bakımdan Ehl-i Beyt’i anlamadan ve tanımadan İslam dinini ne anlamak mümkündür, ne de yaşamak mümkündür.
Onun için Kur’an’da Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetler ve Resülullah’ın hadisleri bu gerçeğe dikkat çekmektedir.
TATHİR ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.” (Ahzab:33)
MEVEDDET ayeti şöyledir:
“De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum.” (Şura:23)
İmam Şafi, Meveddet ayetini işaret ederek şunları söylüyor:
“Ey Resülullah’ın (sav) Ehl-i Beyti! Sizin sevginiz Allah’ın indirdiği Kur’an’da farzdır.” (ibn Hacer, Savaik’ul Muhrika, sayfa 148 - Zehrani, şerh’ül Mevahib, c.7, sayfa 7 - Ayrıca Razi tefsiri, c.27, sayfa 166)
Al-i İmran 61. ayet, yani MÜBAHALE ayetinde Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur:
“Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girişirse de ki, “gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun.” (Al-i İmran:61)
İnsan suresinin 8. ayeti de Ehl-i Beyt hakkındadır:
“Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.” (İnsan:8)
Ehl-i Beyt ayetlerle övüldüğü gibi Resülullah’ın (sav) hadisleri de onları işaret etmektedir.
Hz. Peygamber (sav) Ehl-i Beytini sevmenin önemini şöyle buyurmuştur:
“Çocuklarınızı üç şey üzere yetiştiriniz: Benim ve Ehl-i Beyti’min sevgisi ve Kur’an’ı Kerim okumaları üzere yetiştiriniz.” (El suyuti, camiu’l sağır, sayfa 14)
Öyleyse, Hz. Peygamberin (sav) abasının altına alarak dua ettiği imam Ali’yi (as), Hz. Fatıma’yı (as), İmam Hasan’ı (as) ve İmam Hüseyin’i (as) sevmek dünya ve ahiret saadetimiz için şarttır.
Ama Ehl-i Beyt’i sevmek ve sevenlerle beraber olmak bugün İslam âleminin kardeşliği ve birliği için de şart hale gelmiştir.
Editörün Seçtikleri