info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Temmuz 2007 Türkiye Genel Seçimleri Sonuç Değerlendirme Toplantısı Ankara BTP Genel Merkezi / 4 Ağustos 2007
18/01/2025 SİYASET 13

    Neler Okuyacaksınız

Muhterem arkadaşlar, seçim sonrası bazı arkadaşlarımızla biz değerlendirme yaptık ama partimizin il, ilçe bazında toplanıp değerlendirme yapamadık. Şimdi aradan 12 gün geçtikten sonra, Bağımsız Türkiye Partisi'nin Başkanlık Divanı olarak yaptığımız değerlendirmeyi hep beraber burada gözden geçirip belediye seçimleri konusunda şimdiden hazırlıklara başlayacağız. Kısmet olursa bu önümüzdeki seçimi, milletin menfaati istikametinde tecelli ettirmeye gayret edeceğiz. Hepiniz uzaktan… Yakın diyemeyeceğim çünkü en yakın Ankara, onun dışındakiler hep uzaktan geldiniz, hoş geldiniz. Hepinize teşekkür ediyorum.

2007 Temmuz Seçimlerinden Aldığımız Neticeyi Ben Şahsen İzah Edemedim

Şimdi, 2002 seçimlerde biz bir netice almıştık. O seçimlerden aldığımız neticeyi şahsen ben izah edebilmiştim. Kurulmuş bir 5-6 aylık partisiniz, genel başkan olarak 2 aylık bir genel başkansınız; halkın tanımadığı bir parti, halkın tanımadığı bir genel başkan bu neticeyi alır. Doğrudur. Ama şahsen bizim 2007, 22 Temmuz seçimlerinden aldığımız neticeyi ben şahsen izah edemedim. Etmem mümkün değil. Ya biz bu milleti tanımıyoruz veyahut da bu millete bir şeyler oldu. 7 milyon insandan söz alındı. Ben bunları her akşam not ediyorum; ilçesine, iline, köyüne, kasabasını varıncaya kadar. Sıradan bir çalışma değil; bizim gibi çalışan ikinci bir parti olmadı. Onun için hepinize çok teşekkür ediyorum, çok çile çektiniz. Sadece Trabzon'dan bir misal vereceğim; sabahın saat 10'undan, gece yarılarına kadar tam 200 insan her gün çalışıyor. Bu, son 15 gün filan değil; bir buçuk, iki ay müthiş bir çalışma. Olsa, bu kadar olur. 50.000 insandan söz alınıyor; şeref üzerine, namus üzerine. Seçim neticesi ortaya çıktı, ben şunu dedim “Demek ne şeref kaldı ne namus kaldı”. Kalmayan bir şey, ne derseniz netice vermez. 
Şimdi burada hani ben ‘milletin kanaatine, milletin takdirine saygım vardır’; benim saygım yok. Ben bunu kabul etmiyorum. Sen bir ‘sürü’ olamazsın. Bir düdük çalacaklar bir ahıra gireceksin, bir başka düdükle başka bir ahıra gireceksin. Böyle bir mantık olur mu ya? Nerede senin iraden? 

Seçim Çalışmalarında Demokrasi Tarihinde Yapılmayan İşleri Yaptık

Biz ne dedik arkadaşlar? Yani, demokrasi tarihinde yapılmayan işleri yaptık. Hiçbir genel başkan kalkıp da programını senet haline getirecek, altına imzasını atacak, noterde tasdik ettirecek... Bu o kadar büyük bir olay ki, bunu kimsenin yapması mümkün değil. Ama biz bunu yaptık. Ben bunu şuna benzetiyorum; bütün bu taahhütnamelerdeki mantık, bu işin olmaması diye bir mesele söz konusu değil. Yani, her şey mutlaka olacak. Hatta hatırlarsanız, kadınlar mı? Seçim sonrası hemen, ilk aydan itibaren maaş almaya başlayacak. Şimdi hangi kadın Allah'a yalvarma, yakarma hakkına sahip ki “Biz aç kaldık, çoluk çocuğumuz perişan”? Hiçbiri. Yani, elini açıp da Allah'a yalvarmaya yüzü yoktur, bunu iyi bilin. Bizim taahhütnamenin manası buydu. 
Sen şimdi eğer ‘acaba’ dersen, ben ona şunun cevabını veririm. Biliyorsunuz Peygamberimiz ölümden sonra dirilmeyi “Öleceksiniz, dirileceksiniz, hesap vereceksiniz. Yaptığınız ameller münasebetiyle işte kiminiz cennetlik, kiminiz cehennemlik olacaksınız”. Bunu duyan Kureyş'in ileri gelenleri, ‘kâfirler’ diyelim; yerden çürümüş kemik parçalarını alıyor, ufalıyorlar, Resulullah ile dalga geçmek için “Yani Muhammed bu mu, bu mu dirilecek? Bu kemik mi dirilecek?”. Bizim lateşbih yaşadığımız kader de Peygamber’in yaşadığı kadere eşanlamlı, buna benzetiyorum. Yani, noterden daha sağlam bir şey olur mu arkadaşlar? Soruyorum, hukukçusunuz. Bunun altına adam diyor ki “Verecek mi?”. Şu kafaya bak ya.

Vatandaşlardan Rey Alınmadı, İradeleri Alındı 

Evet arkadaşlar, büyük oyunlar oynandı. Yani düşünebiliyor musunuz; bir ay içerisinde Türkiye'nin bütçesi 5 katrilyon açık verdi, 5 katrilyon. Bu nereye gitti? 5 katrilyon açık; 4-5 milyar dolar sarf edilen para. Vatandaşlardan rey alınmadı, iradeleri alındı. Yani bir taraftan da buna mani olmak için kurulan kurullar var. Kimdir bu? Yüksek Seçim Kurulu, buna mani olur. Mesela bir vatandaşa 5 kuruş verirken siz yakaladığınızda o suçludur; iradesine ipotek para ile koyuyorsunuz, diye. Aa temmuzun ortasında tırlar dolusu kömür, erzak millete dağıtılıyor. Sayın Seçim Kurulu bir flamayı görüyor, bir partinin flamasını; hayda onun üzerine gidiyor dağın başında. Gemi dolusu kömürü görmüyor, tırları görmüyor. Yani buna da pes doğrusu. Yani böyle adalet mi olur? Şimdi bu çok ciddi bir haksız rekabet ve oyun da tamamen bize oynamıştır, bunu iyi bilesiniz. Neden? Çünkü Bağımsız Türkiye Partisi iktidar olduğu gün bütün Türkiye'nin mağduriyeti, milletin mağduriyeti yok olacaktır. Bunu adları gibi bildiği için. 

Bütün Partiler, Kurumlar, Hatta Zinde Güçler Bize Karşı Oldu 

Biz bunun kitabını yazdık. Yani ben ne yapacağımı vehim olarak anlatmadım. Kurallar olarak milletin huzuruna çıktık. Daha önce dünyanın en güçlü iktisatçılarına bunu tasdik ettirdik, “Bu olur. Sadece Türkiye'yi değil dünyayı bu kurtarır” bu sözü aldık. 1 kişiden, 2 kişiden, 10 kişiden değil; 100’lerce bilim adamı. Avrupalısı da… Avrupa’nın ilim adamları da buna ‘evet’ dedi, Asya’nın ilim adamaları da ‘evet’ dedi,  Türk ilim adamları da ‘evet’ dedi. Şimdi biz böyle bir hazırlıkla çıktık ve inanır mısınız bütün partiler hatta kurumlar, buna zinde güçleri de dâhil edebilirsiniz; hepsi bize karşı oldu. 
Ben seçim sonrası şunu düşündüm, kendi kendime de biraz güldüm; acaba biz neyi yanlış yaptık? Adamı biz methediyoruz, göklere çıkartıyoruz; o bize vurdu. Hayır, selam veriyoruz; o da bize vurdu. Bir tanesi, ben ona 16. diyorum, ulan adam kamburu çıkmış, iki büklüm, yaşı bilmem 90'da; il il geziyor. Ne için? Söyler misiniz? Bizim oylarımız, Ak Parti’sinin oyları Haydar Hoca'ya gidecek. İnanır mısınız böyle tir tir titriyor korkudan. Bir sağa koşuyor, bir sola koşuyor. Dedim “Deccal hadisini bilen eğer bu olayı onunla karşılaştırırsa, kimin Deccal olduğunu rahatlıkla görebilir”. Bu kadar bu ne ya? 
Ve müthiş yalan. İki ayağı mezara gitmiş, bir tanesi değil; Siyonizm’e devamlı surette atıyor. E sen 96 yılında iktidar oldun, 20 tane anlaşmayı Siyonistlerle yaptın. Su Anlaşması’nı sen yaptın, İstihbarat Anlaşması’nı sen yaptın, Askeri İşbirliği Anlaşması’nı sen yaptın, Eğitim Anlaşması’nı sen yaptın. Yapmadığın bir şey kalmadı ki ya. Peki kalkıp da senin Siyonizm’i eleştirmeye hakkın dahi yok. Bu olamaz, mümkün değil. 
Rahmetli Taşer, bu 96 yılında mecliste bu şeyler İsrail'le görüşülürken, hani İsrail’in hukuku görüşülürken işte su artı istihbarat kararları; “Yahu sen mi?” diyorlar, “Biz seni farklı sanıyorduk; sen ne çıktın, ne cevher çıktın”. Cevaben, ismini verebiliriz, Sayın Hoca diyor “Sen misin bu adam? Ya bu adam sen misin?”.  “Kardeşim” diyor “3. ülke bundan zarar görmez. Yani evet, benim” diyor ve bu adam, Siyonistlerle “Siyonizm şöyledir, Siyonizm…”. 
Bunu şunun için misal olarak verdim; yani kaçan da bize vurdu, kovalayan da bize vurdu. Ama hakikaten 200.000 arkadaşımız sapasağlam; kadınıyla, erkeğiyle, genciyle varlığını ortaya koydu. Şimdi bu size çok az geliyor değil mi? Yeminle konuşuyorum İsrail'in gündeminde sizsiniz, Türkiye'nin gündeminde sizsiniz, Amerika'nın gündeminde sizsiniz, Avrupa’nın gündeminde sizsiniz; yani dünyanın gündemindesiniz. Dünya… Hep beraber evet, hep beraber…

Bu Dincilerin İşi Hz. Resulullah’ı Devre Dışı Bırakmak

Sevgili arkadaşlar, biz ne söyledik? Yahu dedik “İnancımız var, Müslümanız biz. Tamam, bir insan Müslüman olur; ama yine noksanları, yanlışları hepimizin var. Allah affetsin, Allah utandırmasın; gafur-ur rahimdir, bizi affeder. Ama bizim itikadımızla kimse oynamasın”, bunu dedik “İnancımızla kimse oynamasın” ve bir önceki iktidarın ki devam edecek olan da odur, hesabı bu milletin inancı oldu. Bunlar dinci minci filan hep söylediler, gizlediler bunları; demirci gibi, kazmacı gibi işte. Böyle de bir dincilik yönleri var bunların. Bu dincilerin işi, Hz. Resulullah’ı devre dışı bırakmak. Maarifi soru hazırlıyor, eğitimi; son peygamber kim? Hz. İbrahim. Muhammed Resulullah çıktı. Kelime-i tevhid tarif ediliyor; Muhammed Resulullah, kelime-i tevhidden çıktı. Arkadaşlar ben ilahiyatçı yönüm olduğu için bunu belki sizden biraz daha iyi bilebilirim. Bu öyle bir cinayet ki… Bu cinayet, çok samimi konuşuyorum, gelse gelse Deccal’in hatırına gelir. Yani bu cinayeti ancak Deccal işleyebilir, başkası yapamaz. Böyle cinayetler işlendi. Şimdi bu devam ediyor. Kim buna ‘evet’ dedi? Domuz etine kim ‘evet’ dedi? Şimdi siz daha nelere ‘evet’ dedi göreceksiniz. Domuz eti. Artı, işte az evvel tarif ettiğimiz kelime-i tevhidden Muhammed'i çıkartmak; Peygamber Aleyhisselam Efendimiz’i çıkartıyorlar. Daha, nüfus kâğıdından İslam’ı çıkartıyorlar. Daha, zinayı serbest bırakıyorlar. Yani, ne örfüne ne âdetine ne geleneğine ait bir icraat değil bunlar. Kimin? Bu milletin, Türk milletinin. Bu karede kim var şimdi? Bu karede Mutafyan var, bu karede Bartholomeos var, bu karede halkın %48'i var. Bu Mahmut Hoca da bu karede var, Adıyamanlısı da bu karede. 
Şimdi ben diyorum ki “Bunlar İslamcı. Bir de gavurcu olsaydı ne yapacaktılar?” Tamam, güzel. Yanlış mı konuşuyorum? İslamcısı bu. Tamam, tamam da. 

Söz Konusu Ülkenin Parçalanması Olunca, Bu Leş Kargaları Bir Araya Gelebiliyor

Sevgili arkadaşlar, aslında çok yerler işgal altında ama işgale de geçit veren maalesef işte bu saydığım 100’de halkın 48'i; yani 2 kişiden 1 kişi buna ‘evet’ dedi. Bizim bir şey diyecek halimiz yok. Her şeyden önemlisi bugüne kadar dinci geçinen, söylüyorum tekrar Mutafyan, Bartholomeos, Sayın Mahmut Hoca… O çarşaflılarla bunlar nasıl bir arada olurlar? Ha, bunun izahını yapabilir misiniz? 
Şimdi her yerde bunu anlatacaksınız. Anlaşıldı mı? Demek ki söz konusu ülkenin parçalanması olunca, bu leş kargaları bir araya gelebiliyor. Onun için bu seçim sonrası, çok samimi konuşuyorum, sanki arkadaşlar Büyük Taarruz Zaferi’nden galip çıkan Mustafa Kemal Atatürk'ün askerleri; herkesin yüzü gülüyor, gözü gülüyor. Bunu açık ve net olarak yaşadım. Şu zaten gösterge de bunun ifadesi. Hepinizi tekrar kutluyorum. Bu emsali olmayan bir mücadeledir. Ama her şeyden önemlisi o 200.000 insan, çok farklı insanımız; onları tekrar kutluyorum. Allah onlardan razı olsun, diyorum sevgili arkadaşlar.

Yarından İtibaren Seçim Varmış Gibi Yeni Bir Hamleye Başlayacağız 

Ve takriben 20 ay içerisinde olabilecek bir mahalli seçim var veya 20 ay sonra, bir mahalli seçimimiz var. Ben ‘Dur’ desem de, siz durmayın. Anlaşıldı mı? Yazın sıcağı dolayısıyla rehavet olabilir. Onun için başka bir gerekçe olamaz. Bilhassa illerimiz, il başkanlarımıza şunu rica ediyorum; bu hafta içerisinde gideceksiniz, önce beldelerimizi tespit edeceğiz. O bakımdan ben çok rica ediyorum; 1. il başkanlarımız hemen gider gitmez ilçelerini önüne koyacak, o ilçelerde hangi beldeler var tek tek çıkartacak. Yarından itibaren seçim varmış gibi yeni bir hamleye başlayacağız. Anlaştık mı muhterem arkadaşlar? Sonra da herkes tarafından takdir görür ve sene-i devriyesi kutlanırken de bayram edilir. Siz de böyle bir yoldasınız. 
Sevgili arkadaşlar, gündemin maddelerine arkadaşlarla siz devam edeceksiniz. Ben müsaadelerinizi arz edeceğim. Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir