info@profdrhaydarbasenstitusu.org

‘Seçime Doğru’ Programı 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri / 31 Mayıs 2015
19/01/2025 SİYASET 12

    Neler Okuyacaksınız

Efendim bizi bu saatte dinleyen kardeşlerime önce çok teşekkürler ediyorum. Saniyen Bağımsız Türkiye Partisi’ne çok ciddi bir alaka, ilgi bütün standlarda ortaya çıktı. Fevç fevç partimize katılanlar, “Size oy vereceğiz” diyenler… Bizi mutlu eden vatandaşlarımın tamamına saygılarımı, teşekkürlerimi arz ediyorum.  

İstanbul’un Fethi, İstanbul’u Bir Türk Yurdu, Bir Müslüman Yurdu Haline Getirmektir

3. Kuva-yi Milliye harekâtı olarak AK Partisi ifade edildi. Az evvel de ‘fetih kutlamaları’ adı altında arkadaşlarımız (tarafından) eleştiri yapıldı. 
Şimdi, fetih nedir? Fatih Sultan Cennet Mekan’ın, İstanbul’u Bizanslardan alıp bir Türk yurdu, bir Müslüman yurdu haline getirmesi; İslam medeniyetini bu topraklarda hâkim kılması demektir. Acaba biz bugün ‘İslam yurdu’ tabirini temsil edebilecek işaretleri, sıfatları taşıyor muyuz? Cevap olarak derim ki, hayır. Neden? 
Bu iktidar döneminde 60 bin tane kilise evi açıldı. Ya sen kilise açılmasına karşı mısınız? Hayır, onu demek istemiyorum. Bu ülkede 60 bin tane Hristiyan yok ya. Sen bu kiliseleri kime açıyorsun? Madde 1. 
Mesela, Trabzonluyum ben. 100’lerce kilise evinin açıldığı… Hatta ben bunu, orada emniyetçi arkadaşlardan bu bilgiyi aldım. Niçin müdahale etmiyorsunuz? “Suçtur” dedi, “müdahale etmek suçtur”. Ama kardeşim, suç nedir? Ayine gider adam, ayinini iptal etmek için baskın yaparsın; suç olan bu olur. Burada kimse ayin yapmıyor. E niçin bunları siz bildirip kapatmıyorsunuz? “Ona bizim gücümüz yetmez”. Bu sadece Trabzon’da değil, Türkiye’nin bütün illerinde Hristiyan’ın, bir tek Hristiyan’ın olmadığı yerlerde efendime söyleyeyim kilise evleri açıldı. Halbuki Fatih Cennet Mekân, İstanbul’u fethettiği zaman en büyük fetih alameti ve işareti Ayasofya’nın cami olarak, mescit olarak açılmasıdır. Şimdi bunlar ne kastediyorlar, ne demek istiyorlar? “Fatih, evet İstanbul’u fethetti ama yanlış bir icraatta bulundu; biz tamamını yapıyoruz. Fetih nasıl olur? Kiliseleri açmakla olur”. Bunu mu demek istiyorlar? Onun için, bu fetih kutlaması yanlış, madde 2.  
Şimdi burada enteresan maddeler var. Müsaadenizle onları bulayım, birkaç tanesini okuyayım. Fatih İstanbul’u fethettiği zaman, bu fetihte topraklar Türk milletinin hakimiyetine geçti. Tamamı yani İstanbul sınırları, Bizans sınırları içerisinde bulunan bütün hakimiyet Türklerin eline geçti; yani Fatih’in eline geçti ve bütün kurum ve kuruluşlar Türklere ait oldu. Bu, bize ait bu kurumlar, geldi bu iktidar döneminde maalesef ecnebiye peşkeş çekildi. Bu nasıl fetih kutlamasıdır? Bu nasıl 3. Kuva-yi Milliye harekatıdır? 

Fetih Kutlamaları Yapanlar, Milli Kaynaklarımızı Ecnebilere Peşkeş Çektiler

Milli Petrollerimizi Tamamen Ecnebilere Peşkeş Çektiler

Türk Petrol Kanunu, 18 Ocak 2007. Milli petrollerimizi tamamen ecnebilere peşkeş çektiler bu kanunla beraber. Burada bir sürü ecnebi petrol şirketleri, memleketimizde petrol çıkartıyorlar ve biz bunlardan hiçbirinden istifade etme hak ve yetkisine sahip değiliz. Fethedilmiş Türkiye’de petroller elimizden gitti. 

Yabancıların Türkiye’de Şirket Kurmalarına, Ticaret Yapmalarına İmkân Tanıdılar

2. Doğrudan yabancı yatırımcılara (kanun) çıkan kanun, 5 Haziran 2003. Bütün iş adamlarını yabancıların Türkiye’de hak sahibi yaparak şirket kurmalarına, ticaret yapmalarına işte bu maddeyle beraber imkân tanıdılar. Bugün Türkiye’nin önde gelen yatırımcıları bunlar. Mesela Sayın Başbakan, şu anda cumhurbaşkanıdır, Türkiye’nin bankalar sektörüyle övünür. Ben şimdi Sayın Cumhurbaşkanı’na milletimin huzurunda soruyorum; bankaların kullandığı paranın yüzde kaçı Türk milletinin, bankaların yüzde kaçı Türklerin? Diyorum ki bankaların %80’i ecnebilerin, sermayenin %10’u da Türklerin. E hepsini sen ecnebilere vermişsin. Senin piyasa şartlarında kullandığın, sana ait para diye bir şey yok ki. Neyin fethini yaşıyoruz? Neyi efendime söyleyeyim kutlamaya çalışıyoruz? Hangisi Kuva-yi Milliye, 3. Kuva-yi Milliye? Yani paramızı kaybettik, bankalarımızı kaybettik. Bu mu Kuva-yi Mlliye? Bütün bunları kaybettik. Bu mu fetih? Böyle bir fetih olamaz.  

Ecnebi Şirketler Türkiye’den Madenlerimizi Alıp Memleketlerine Götürüyorlar 

Artı bakınız, Maden Kanunu, 26 Mayıs 2004. 2004’ten bu tarafa onlarca şirket, ecnebi şirketi Türkiye’den madenlerimizi alıp memleketlerine götürüyorlar ve Türkiye’de bunu maalesef işlemiyorlar. Mesela, Gümüşhane’de çıkan madenlerden bir tanesi Gümüşhane’de, Gümüşhane vatandaşı istifade etsin için bir işyeri kurulmadı, kurulmuyor. Bunların hepsi geliyor Karadeniz’e gemilerle beraber toprak halinde memleketlerine gönderiyorlar. 
Madenler gitti, topraklar gitti, şirketler gitti, para gitti, bankalar gitti… Ya bu nasıl bir fetih kutlaması? Ya bu nasıl bir fetih kutlaması evvela onu söyleyin, soralım. Nasıl bir Kuva-yi Milliye? Ne kaldı ki?  
Kısaca çok… Burada daha var, Kadastro Yasası ve Köy Kanunları. Bunlarda yapılan değişikliklerle binlerce, milyonlarca dönüm araziler elimizden çıktı.  

Bunların Yaptığı Halkı Aldatmadır

Şimdi bunların yaptığı, halkı aldatmadır; ‘cambaza bak’ oyunudur. Ama milletimin bunu gördüğünü ben şu anda görüyorum. Ha 5 sene, 10 sene evvel gerçekten göremiyordu; bu doğrudur. Ama şimdi adam, Allah Allah… Ya bize denilenle uygulama farklı. Ee? Geçimimiz çok iyi. Cebe bakıyoruz; ‘cep delik, cepken delik’, bu. Madem biz kazanıyoruz, nerede bizim kazandığımız? Bütün bu yaşantılar bunların yalan konuştuklarını ve açık olarak ülkenin işgal edildiğini… Ya sen TC kelimesini çıkartıyorsun; senin vatanının adı nedir, onu söyle bana. Devletinin adı nedir? TC değilse, nedir? Ben anayasadaki işte maddeleri değiş… Niçin değiştireceksin? 

Bütün Devletlerin Nihai Gayesi Üniter Bir Yapılanmaya Sahip Olmaktır

Şimdi, “Başkanlık sistemini getireceğim” diye reklamlar veriyorlar. Ben bu değişikliği yapmak isteyen bütün AK Partili kardeşlerime burada sesleniyorum; bakın huzurullahta bunlar hiçbiri bu hesabı, bunu veremezler. Niye? Ya dünyada bir devlet yok ki üniter yapılı bir kuruma kavuşmak istemesin. Yani dünyada en güçlü yapılanma, üniter yapısı olan devletlere aittir. Niye? Her vatandaş aynı hakka sahiptir, hiçbirinin diğerine üstünlüğü yoktur, hiçbiri imtiyaz sahibi değildir. Allah Allah… Memleketinin doğusundan batısına kadar, güneyinden kuzeyine, siyahından beyazına, kırmızısına hangi renk insan var, hangi dilde konuşursa konuşsun hepsi aynı haklara sahiptir. Onun için bütün devletlerin nihai gayesi böyle bir yapılanmaya sahip olmaktır. 

İktidarın Başkanlık Sisteminden Kazancı Yasama, Yürütme, Yargı Erklerini Elinde Toplama Düşüncesidir

Ya Allah sana bunu ihsan etti. Sen diyorsun “Ben bunu kabul etmiyorum”. Ne yapacaksın beyefendi? “Ben bunu yıkacağım, yerine federatif yapıdan oluşan başkanlık sistemini getireceğim”. Peki başkanlık sisteminin, onun tarafından kazancı ne? Yasama, yürütme, yargı erklerini elinde toplama düşüncesidir. Ama bedava yok. Ya sen nesin ya? Yani milleti sen kandırabilirsin. Ama bu millet o kadar da aptal değil. Ee sen bütün bu erkleri eline aldığın zaman senin adın bir demokratik başkan olmaz. Senin adın suntayı elinde bulundurup istediğini yapmak isteyen kraldır, padişahtır. Sen bu olursun, başka bir şey olamazsın. Haa millet ne kadar buna tahammül eder? Valla milletin tahammül edip etmemesini ben bilmiyorum ama bunun sonucu, bunu iddia edenlerin ademi mahkumiyetine kadar gider.

‘Müslüman Türk Milleti’ni Bölüp Parçalamaya Çalışıyorlar

Tamamen bölünmektir ya. Ben sana şimdi federasyon diyorum, federatif yapılar diyorum. Madde 1: Lazlar bir devlet kurdu, verdik onlara bu hakkı. Ben Laz’ım, gideceğim orada cumhurbaşkanı olacağım. Artı, bizim Fuat Boşnak’tır; “Ben de” der “Boşnak’ta” işte “orada Boşnak Devleti’ni kuracağım”. Hee Çerkezistan’ı kuracak, Lazistan kurulacak. E Kürt kardeşimiz demeyecek mi ki “E benim devletim de var”, onu kuracak. Arap “Ben onu kuracağım”. Türkiye’de 36 tane etnik gurup var. Halktır bunların tamamı. Bunların tamamından oluşan medeniyeti, maneviyatı, siyaseti, kültürü, dini bir olan bu milletin adına ‘millet’ denir, ‘Müslüman Türk milleti’ denir. Bunu Hacı Bektaş, Allah şefaatinden ayırmasın, o bu hale getirdi. Şimdi bunu bölüp parçalamaya çalışıyorlar. Allah bir defa buna müsaade etmez. Yani biz gaflet uykusuna dalsak, mışıl mışıl uykuya girsek; Allah bunu asla bunlara müsaade etmez. Öyle bir sille ile uyanırlar ki, o uyanış da bu alemle ilgili olmaz. Çok net konuşuyorum. 

Bunlar Devleti Değil, Aileyi Bile İdare Edemezler

Kısaca demek isterim ki, bu gidiş doğru bir gidiş değil. Ama ben bir meselenin altını daha çizmek istiyorum; çünkü vatandaşımın bana karşı olan ilgisi, alakasının başında da bu geliyor. Ne o? “Hocam” diyorlar “Allah senden razı olsun”. Niçin? “Ya karnımızı doyuracaksın, sırtımızı giydireceksin, cebimize sen para koyacaksın”. Ben işçimin, memurumun, emeklinin cebine 5.000 Türk lirası asgari ücret koyacağım. Yani yanlış anlamayın bu en az olanıdır. Bunun üstünde 7.000, 8.000, 9.000, 10.000 Türk lirası maaş alacak benim memur kardeşim, işçi kardeşim, emekli kardeşim daha fazlasını alacak. 
Bunlar öyle bir milleti öyle bir noktaya taşımışlar ki sanki ülkede bunu verecek imkânlar yok, kaynaklar yok.  Şimdi burada hep beraber gözümüzün önüne ben bunu sereceğim. Bunlar ne ya? Bunlar değil devleti idare etmek, yeminle konuşuyorum bir aileyi bile idare edemezler. Bu kadar servet tarumar edildi. Bakın az evvel kaynaklardan, madenlerden bahsettik. Hangi parti diyor ki “Bizim bu kadar servetimiz var”? Diyemezler. Niye? Ya Türkiye'de milletten icazet almak yerine adam kalkıyor taa okyanusları aşıyor, bilmem hangi ülkeye gidiyor, icazetini alıyor. Neye karşılık? Bu yeraltı kaynaklarına karşılık. 

Mustafa Kemal Atatürk: “Bu Madenler Türk Milletine Aittir”

Lozan'a İnönü gittiği zaman murahhas azanın başında, Amerika Birleşik Devletleri'nin azaları getirip İnönü'ye diyorlar “Biz sizin sınırlarınızı kabul etmiyoruz”. Niye? “Sizin yeraltı kaynaklarını ya ortak olarak bize vereceksiniz veya işletmesini bize vereceksiniz. Vermediğiniz takdirde Lozan'ı biz kabul etmeyiz”. Merhum Mustafa Kemal Atatürk'e bir telgrafla İnönü bunu bildiriyor. Alıyor telgrafı, okuyor; “Kan dökülerek, can vererek kazanılan haklar masa başında asla verilemez”, yırtıp atıyor telgrafı. Haber gönderiyor kesinlikle “Kabul etmezse etmesin”, elinin tersiyle itiyor ve o zaman Amerika eşek gibi kabul ediyor. Neyi? Mustafa Kemal Atatürk'ün “Bu madenler Türk milletine aittir”. 
Şimdi bazı münafıklar biliyorsunuz Yunan istihbaratı, İngiliz istihbaratı bunu Lozan Antlaşması'ndan sonra tetiklemeye başladı ve onların bugün sözcüleri var Türkiye'de; Türk kanı taşıdığı halde “Müslümanım” deyip Müslüman olmadığı, münafık olduğu halde. Buradan açık olarak ilan ediyorum; hodri meydan, çıksınlar. 

Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Tapusudur

Lozan… Arkadaşlar bu kadar ahlaksızlık, seviyesizlik, iftira olamaz. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hem yeraltı kaynaklarının ve Misak-ı Millî hudutlarının tapusudur; bağımsızlık tapusudur. Okuyacağım şimdi, Lozan burada, 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan Barış Konferansı'nda anlaşmanın önsözünde ‘Devletlerin bağımsızlık ve egemenliğine saygı gösterilmesi ilkesi üzerinde şekillendirilmiş’ ifadesi yer alır.  Yani bağımsız olduğunun ifadesi ve ispatıdır, tapusudur; Lozan budur. 
Anlaşmanın 28. maddesi ile kapitülasyonlar kaldırılmıştır. Daha hiçbir milletin, devletin vesayeti yok. 
3. Türkiye, Lozan'da geleceğe bir savaş borcu bırakmamıştır.
4. Bazılarının “Madenleri işletemeyiz” demesiyle Lozan'ın değil, Sevr’in maddesini bize ifade etmektedirler. 
5. Sevr, Lozan'la hükümsüz hale gelmiştir. 
Bunlar, Lozan'ın maddeleri. Dolayısıyla Türkiye'nin bütün kaynakları Türk milletine aittir. 

Madenleri Devlete Ait Yapacağız 

Ben geçen günü Sayın Bakan’ın, “yahu siz!” -benim adımı da veriyor- “Kimin malını, kime veriyorsunuz?”. Ben şimdi ona soruyorum “Sen kimin malını kime verdin? Sen kimin malını kime verdin?”. 
Ey yüce Türk milleti, bunlar senindir. Vallahi de billahi de biz, onlara verilen bütün hakları devletleştireceğiz; madenleri devlete ait yapacağız. Ha en çok bunlar tahkime giderler, yani ecnebi şirketleri tahkime giderler. Ama biz adil bir milletiz. Ona da gerek duyulmayacak. Ne yapacağız? Türk ticaret kurallarına uyarak… O süre içerisinde kaç yıl anlaşmaları var? 10 yıl. 10 yıl içerisinde işleyecek tarzda Türk kurallarına, Türk kanunlarını uyarak işletme hakkını vereceğiz. Yetmedi artı, onları Türkiye'de işleyecekler. Toprağı alacak, babasını çiftliğiydi, memleketine getirecek, orada bunu işle… Yağma yok. Türkiye'de bunları işleyecek. Ne gerekiyorsa o vergiyi verecek vergi kanunlarına göre… Ondan sonra kaç yıldır? 5 yıldır, 10 yıldır; bu hakkı da biz onlara vereceğiz. Ama itiraz ettikleri takdirde elimizin tersiyle… Allah'ın selameti başına olsun. Tahkime gidecek, mahkûma gidecek; nereye giderse gitsin. Biz haklı olduğumuzu bildiğimiz için, haklı işimizi yapacağız. 
Diğer bir husus sevgili kardeşlerim, Allah kısmet ederse, bu imkânı aldığımız gün ülkemizin madenlerini tespit davası açacağız. Yani şu Trabzon'da var, Giresun'da var, Ordu'da var, Samsun'da var; Türkiye'nin 81 ilinde madenlerimiz var. Bunun toplamı onların ifadesine göre 3 katrilyon ama size yeminle konuşuyorum ki bu en az 5 katrilyon dolardır. Yıllar evvel yaptıkları hesaplamalarla bugün bu rakam doğru olmuş olsa bile, yeni yeni kaynaklar ortaya çıkıyor. Mesela bundan 10 sene evvel Artvin ile Gümüşhane arasında yeni bir altın damarı ortaya çıktı. 1 ton toprakta 1 kilo 700 gram altın var. Halbuki dünyada en verimli topraklarda çıkan altın miktarı 17 gramdır. Bunun tam 100 misli bizim topraklarımızda altın madeni görülüyor. 
Meseleyi uzatmaya gerek yok. Yani bu asgarisidir, en azıdır. Ama biz bunun bir kısmını hukuk yoluyla mahkemeler tarafından tespit ederek; atıyorum 100 trilyon dolarlık faraza dava açtık, bunu tespit ettireceğiz, bilirkişi raporları ile hükümlü hale getireceğiz. Bu hükmü, bu mahkeme hükmünü Hazine’ye getirip teslim edeceğiz. Kısmet olursa bunun karşılığında da o kadar parayı basma hakkını elde edeceğiz. Ben bu işi tamamen dünya çapında çok iyi bilen biriyim kardeşlerim. Endişeniz olmasın. 

Bağımsız Türkiye Partisi Her Türlü İhtiyacınızı Karşılayacaktır 

Biz Bağımsız Türkiye Partisi iktidarı döneminde ne söyledik? Asgari ücret 5.000 liradır. Bunu çok daha fazlasıyla alacaksınız. Ne demek yahu? Türkiye yılda bugünün şartlarında 2 trilyon kazanıyor, gayrisafi hasılası 2 trilyon. Ben sana 5.000 Türk lirası verdiğim zaman, 5 x 2 tam 10 trilyon yılda senin gelirin olacak. 
Özür dilerim. 2. Sevgili arkadaşlar, bakınız bizim enerji kaynaklarımız var. Teknik elemanlarımızın yaptığı hesaplamaya göre yılda 200 milyar Türk liralık bir enerji girdimiz olacak.  
3. Sevgili arkadaşlar, bizim vergilerden biliyorsunuz 100 milyarın altında vergi almayacağız. Bunlar gibi vatandaşın boğazını gırtlaklamayacağız. Ne demek ya sen işçiden, memurdan, çiftçiden vergi alacaksın. Hayır. 100 milyarın altında kazancı olandan 1 tek kuruş vergi almayacağız. Yaa. Üstünde kazanan insanlardan. Biz de buna 500 milyar diyoruz. Yaptığımız hesaplamalara göre yılda en az 7 trilyon, affedersin, evet 7 trilyon 920 milyar girdimiz olacak 1 yılda; biz ne kadar masraf edersek edelim. Yani çocuk maaşı verelim, doğum ikramiyesi verelim, annelere 1.500 Türk lirası aylık verelim, vatandaşlarımızın her birine 1.000 Türk lirası maaş verelim, artı 5.000 Türk lirası asgari ücret verelim. Bunların tamamı 1 trilyon, 2 ee 900 küsur bin lira tutar. Ama bizim yıllık gelirimiz onun tam 5 trilyon daha fazlası elimizde olacak bir meblağdır. Kuşkunuz olmasın. Her türlü ihtiyacınızı karşılayacak, ihtiyaçlarınıza cevap verecek bir idareyi Bağımsız Türkiye Partisi sizlerin oylarıyla beraber gündeme getirecek; huzura, rahata, mutluluğa, esenliğe kavuşacaksınız. Rahatınızı bozmayacaksınız. İkinci olarak bunu söylüyorum.

Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti'ni Kuran İrade ile Yıllardan Beri Savaşılmıştır

Üçüncü olarak da sevgili kardeşlerim, bir ülkeyi kuran irade vardır. Dünyanın her tarafında ülkeler kurulurken bu iradeleri tanırlar, bilirler ve onlara teslim olurlar. Ne hikmetse Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran irade ile yıllardan beri savaşılmıştır. Birçok iftira ile ona çeşitli entrika ile iftiralar yapılmıştır. Ne denmiştir? “Canım bunların dinle alakası yoktur, diyanetle alakası yoktur. Bunlar Müslüman değildir” gibi aklın ötesinde, hayallerin ötesinde iftira kampanyaları ortaya koymuşlardır. 
Şimdi ben size bunları hem yalanlıyor hem de bu insanın kimliğini birkaç cümleyle ifade etmeye çalışıyorum inşallah. 
Sevgili arkadaşlar Mustafa Kemal Atatürk, Allah gani gani rahmet eylesin; 1. Osmanlı paşasıdır, 2. Hafız-ı kelamdır, 3. Yaşar Hoca isminde devrin kurrasıyla, billhassa Ramazan-ı Şerif'te Mustafa Kemal Paşa Kur'an okur, Yaşar Hafız Efendi dinler; Yaşar Hafız Efendi okur, Mustafa Kemal dinler yani Kur'an'ı hatmederdi. Ramazan oruçlarını tutar, bilhassa Kadir gecelerinde iftarı kız kardeşi Makbule’de yapardı. 
Şimdi diğer bir husus; annesi son derece takva ehli bir kadın. Babası Ehl-i Beyt sülalesinden, annesi Ehl-i Beyt sülalesinden. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dedeleridir her ikisinin de. İşte bunların sülbünden gelen bir insanın adı Mustafa Kemal'dir. Bunu çok iyi bilelim. 

Mustafa Kemal’in Annesi Zübeyde Hanım’ın Vasiyetnamesi 

Annesi çok takva bir insan olması münasebetiyle… Bakınız çok ciddi bir vasiyetnamesi vardır. Ben şu kadar yaşa geldim bunlardan tamamen bir haberdim. Ne diyor? 
“Vefatımda teçhiz ve tekfin için kabir ile kabre götürenlere, gelen misafirlere, 3 günün akşamı hafızlara, komşulara, akrabalara ve davet edilen misafirlere akşam yemeği ikram edildikten sonra Kur'an-ı Kerim hatmedilecek ve duaya müteakip hizmet edenlere 450 Türk lirası, 450 lira verilecek”. 
“Vefatımda Beşiktaş'ta Yahya Efendi Dergâhı’na beni defnedin” diyor ama İzmir'e seyahati münasebetiyle gidiyor; hastalığı münasebetiyle ömrü vefa etmiyor, orada Allah'ın rahmetine kavuşuyor. İzmir'e giden kardeşlerim onun kabrini mutlaka ziyaret edip hem ondan himmet isteyip hem de Fatiha okumalarını tavsiye ediyorum. 
“Yahudi asıllı Hayriye Hanım’ın vefatı halinde oğluna 10 lira verilecek.  
Manevi evladım Ayşe’ye gelinlik çeyiz için 100 lira verilecek. 
Selanik'te vefat eden kardeşim Hasan Ağa'nın oğluna 30 lira verilecek. 
Yetim Abdurrahim’e 25 lira verilecek. 
Vaktiyle hizmetimde bulunan Vasfiye adındaki hizmetçime 20 lira verilecek. 
Afife ve oğlu Hakkı'nın sünneti için 15 lira verilecek. 
Şehrin bir mahallinde çeşme yaptırılıp hayrat ve hasenat olsun diye 475 lira verilecek. 
Her cuma günü namazından 1 saat evvel ezan okununcaya kadar münasip bir cami-i şerifte mukabele cüzler okunacak, Kur'an tilavet edilecek, hafızlara 490 lira verilecek.  
Oruç -çok enteresan- kefareti ve de namazdaki kusurlar için -belki namaz kılarken kusur ettim, oruç tutarken hatam oldu, bütün bunlar için- Kurban Bayramı'nın 1. günü 5 adet kurban kesilecek. Etini dağıtmak ve yedirmek üzere bir defaya mahsus olmak üzere 200 lira verilecek. 
Vasiyetimin yerine getirilmesi için 1.800 lira ayırdım. Osmanlı Bankası'nda muhafaza altına alındı. Bu hususta Kamil Beyefendi’ye emaneti teslim ettim. Bu vasiyetin biri yanımda, diğeri Kamil ve Cemal beylerde bulunmak üzere tanzim ettim. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin validesi Zübeyde”. 
Allah gani gani rahmet eylesin, işte böyle bir insanın doğurduğu Mustafa ismindeki insana Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurmak nasip oldu. Şimdi çeşitli yollarla ‘İslamidir, değildir’ fitne çıkarmak suretiyle bunu dağıtmaya çalışanlar, asla muvaffak olamayacaktır. Bunu buradan haykırarak ilan ediyorum ve 7 Haziran'da hep beraber görevimizi yapmak üzere kardeşlerim mutlaka iletişim halinde bulunalım, birbirini ayıktıralım, destek olalım. 

Türkiye'nin Her Yerinde Barışı Temin Edeceğiz 

Bak ben ne söyledim? Size ben asgari ücret 5.000 Türk lirası vereceğim, 1.500 lira her ev hanımına verilecek, 1.000 lira her Türk vatandaşına verilecek. Düşünebiliyor musunuz devletin size vereceği bu imkanları? Bunu biz vermeye imkanlarımız var. Devletimiz bunu fazlasıyla verebilir. Güneydoğu'daki terörü ancak onların cebine para koymak, karınlarını doyurmak, sırtlarını giydirmek, adil bir idareye kavuşturmakla elde edilebilir. Yoksa Güneydoğu'da huzur olmaz. Eğitim imkanını vereceğiz, sağlık hizmetlerini ayaklarına getireceğiz. Böylece inşallah Türkiye'nin her yerinde barışı temin edeceğiz. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Hepinizi saygılarımla selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun.  

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir