info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Seçim Çalışmaları Esnaf ve İş İnsanları Buluşması
29/01/2025 SİYASET 74

    Neler Okuyacaksınız

Kıymetli arkadaşlarım, hepiniz hoş geldiniz. 
Biz esasen bu akşam tekstil ile uğraşan iş adamları ile birlikte olacaktık. Belki bu dedik, diğer arkadaşlarımızla olmamızı biraz geciktirir; onun için tanıdığımız arkadaşları da davet edin, öyle bir aile sohbeti yapalım. Sorulu cevaplı olsun, yani ‘imam bildiğini okumasın, kendisinden istenileni okusun’ diye, böyle bir sohbet tarzı toplantı burada yapmış bulunuyoruz. Hepiniz hoş geldiniz. Teşekkür ediyorum.

”5.000 Türk lirası Asgari Ücret Vereceğim, Kazan Kaldırdı Hepsi”

Bilin kardeşlerim, ben Türkiye'de ekonomide dünya çapında söz sahibi bir insanım ve işin garip tarafı dünyada her üniversitede, her devlette benim yerim var; ama Türkiye'de hiçbir yerim yok. Beni meclise dahi sokmadınız. Yahu benim ilmimin sadakası bile etmeyen adamları başıma getirdiniz. Şimdi soru sormasını da bilmezler, ne dinleyeceklerinden de haberi yoktur. Ve bunlar sizi idare ediyor ve her seferinde şikâyet ediyorsunuz. 
Soruluyor “Yav geçiminizden memnun musunuz, halinizden memnun musunuz, işinizden memnun musunuz?” Her birimiz şikâyet etmiyor muyuz, “Hayır memnun değilim” demiyor muyuz? Ama genel seçim sandıklarının başına gittiğiniz zaman, aynı adamları seçiyorsunuz. Üç aşağı beş yukarı onlarla beraber olmaya çalışıyorsunuz. Ben bunu anlamış değilim. Ben zannetmiştim ki; benim görüşlerimi Türk milleti gördüğü, öğrendiği zaman yer yerinden oynayacak, Haydar Hoca tek başına iktidar olacak. Allah Allah! Bir de ne gördük? Ya sanki ben anlatıyorum, çözüm ortaya koyuyorum; suç işliyorum. Alıyorsunuz beni, sıfırla çarpıyorsunuz. Ben açık konuşayım, gururum bunu kabul etmiyor. Kim bunlar ya, bunlar kim? Bir tanesi çıksın, hadi hodri meydan. En başından sonuna kadar. 
Ben 5.000 Türk lirası maaş vereceğim, asgari ücret vereceğim. Kazan kaldırdı hepsi. Nasıl verecek, nasıl edecek? Şimdi işin içinden çıkamadılar, başladılar; 1.400 ben vereceğim, 1.500 ben vereceğim, 1.800 ben… Hani verilmiyordu bu? Terbiyesiz seni. Madem veriliyordu, sen 13 yıldan beri iktidarsın, niye vermedin? Bunu soracağına, sanki suçu ben işledim; beni tecrit ediyorsunuz. 

Lebedev: “Milli Ekonomi Modeli’nde Öyle Gizli Kodlar Var ki; Bunlar Geleceğe Dönük, Müthiş Kodlar”

Arkadaşlar ben bu işi çok iyi biliyorum. İyi değil, çok iyi biliyorum. Bunu, dünya merkezinde yaşayan en güçlü ilim adamları diyor. Bakın, Rus bilim adamı Lebedev -kitapçığı bulun da, oradan okuyayım onlara ben- diyor ki “Ben dünya çapında ilim adamıyım, benim üstüme adam yoktur” Lebedev, “Ben bu sahada birinciyim. Ama Milli Ekonomi Modeli’ne gelince, onda öyle gizli kodlar var ki, baştan beri takip ediyorum. Aman yarabbi, bunlar geleceğe dönük, müthiş kodlar. Rusya'nın bu modele ihtiyacı var. Kesinlikle Rusya'nın ayağa kalkabilmesi için, bu modeli hayata geçirmesi lazım”. 2013, 27 Şubat’ında, bunu meclisinde diyor. 
Sevgili arkadaşlar, geliyoruz biz anlatıyoruz Türk milletine; sanki ben suç işliyorum, beni cezalandırıyor. Allah Allah! Şimdi ben size soruyorum, siz bana sormuyorsunuz; “niçin bunu böyle yapıyorsunuz?” Arkadaşlar söyleyin; “halinizden memnun, ben sizin halinizi değiştiriyorum”, ondan mı bana bunu yapıyorsunuz? Yoksa bana “Senin ne işin var siyasette, Türkiye'yi düzeltmekle senin ne alakan olabilir?”, bunu demek için mi yapıyorsunuz? Eğer bunu demek için yapıyorsanız yanlış yapıyorsunuz. Ben şehit torunuyum; benim dedem şehittir. Bu vatan benimdir ya. 
Arkadaşlar değil 13 yıl, bana 3 ay mühlet verin; namussuzdur Türkiye'yi Avrupa seviyesine çıkaramayan Haydar Hoca. Var mısınız? Ne demek ya? Ama sen… 
Arkadaşlar ben aşağı yukarı 14-15 yıl üniversitede hocalık yaptım, 7 yıl liselerde hocalık yaptım. Beni iyi dinleyin. İyi bilen bir öğrenciyi kaldırırsın, soru sorarsın, anında cevabını alırsın. Hiç bilmeyen öğrenciyi kaldır, 6 sene tahtada dursun, sorduğun tek sorunun cevabını veremez. Siz bu soruların cevabını vermeyen tembel talebeleri tahtaya diziyorsunuz, her seçimde ona soru soruyorsunuz. Yahu çözülmez. Çözemiyorlar. Zorla değil ya, yapamıyorlar bu işi. 

“3 Katrilyon Dolarlık Yeraltı Kaynağımız Var”

Aa ben 5.000 lira dedim şaşırdılar. Nasıl verecek, nasıl edecek? Yeraltı kaynaklarımızı değince, hepsi hortladı. Vay… Yav şimdi düşünebiliyor musunuz standlarımıza vallahi de billahi -bak iyi ki konuşmaya başladım, gribim de gitti, korktu mikroplar- arkadaşlar geliyor. Şimdi çocuklar “Hocam” diyor, “hiç bize benzemeyen insanlar”. Dedim, oğlum Türkiye ajan dolu. “Evet hocam, demene gerek yok anlıyoruz”. Yahu ne kadar sahibi varmış bu madenlerin, haberimiz yok. Sadece sahibi biz değil. 

“Türkiye’yi Ben Gümüşhane ile Tam 100 Sene Bakarım”

Sevgili arkadaşlar 3 katrilyon dolarlık, bizim kabul etsek de yeraltı kaynağımız var, kabul etmesek de bu var. Bak dünyada borda birinciyiz, altında ikinciyiz. Bana göre altında da biz birinciyiz. Çünkü henüz daha altın kaynaklarımızı tam olarak biz; yerli halkı, iş adamı tespit etmiş değil. Yine batılıların tespit ettiği kadarıyla biz bunu biliyoruz. Yeni bir damar keşfedildi; Artvin'le Gümüşhane arasında. Bakın arkadaşlar, 1 ton topraktan arkadaşlar 950 gram altın çıkıyor. Dünya standartlarına göre 1 ton topraktan çıkan altın miktarı 15 gramdır, 15 gram. Bak 950 gram bizde çıkıyor. 1 metreküp toprakta çıkan altın miktarı 1 Kilo 700 gram bu damardan. 
Ben bunu gördükten sonra dedim ki, Türkiye’yi ben Gümüşhane ile tam 100 sene bakarım. Mübalağa etmedim. Şimdi sen kime verdin bunu? Çalık Grubu’na. E Çalık Grubu da der mi ki “Türkiye'nin madenleri, Türk milletini zengin eder”, yani benim damadımın şirketine verdik bunu, Anatolia Mineral Şirketi’ne verdik, ecnebi şirketlere teslim ettik Gümüşhane'yi. Onların ağzıyla halk konuşuyor. Yazıklar olsun sana ya. Ben ne diyorum, sen ne diyorsun. Ben senin hakkını koruyorum. Sen kalkıyorsun, senin hakkını yiyen adamların safında “Hocam Yok ya”. E sandığa gittiğinde ona oyunu veriyorsun. Bu ne demektir ”Ben onun yanındayım, senin karşındayım”. E Benim karşımda olman bana bir şey kaybettirmez. Ben Gümüşhaneli değilim; ben Trabzonluyum. Ben zaten bu işlerden bir çıkar umut ederek işin içinde değilim. 

,Bizim Siyasette Gayemiz Dünyada Siyaset Yapanların Gayelerinin Dışındadır

Arkadaşlar, siyaseti dünyada yapanların gayelerini bilirsiniz. Biz o gayenin dışındayız. Eğer biz başbakan olalım, cumhurbaşkanı olalım, işte bir yerde söz sahibi olalım; bu düşünce ile bunun içinde olsaydık, 95 yılında bize gelenlere ‘Evet’ der, oooh bugün hem cumhurbaşkanı, başbakan olurduk. Benden 3 yıl sonra bu adamlara gittiler. Bunlar balıklama atladı. Kim bunlar yahu? Benim ilmimin sadakası etmezler; vallahi etmez billahi etmez. Kim yahu? Ama görüyorum ki,  bu gürültünün peşine biz koşuyoruz. 
Bakınız, 5 aydan beri Türkiye bir hükümet kuramadı. Niye? İşi bilen yok ki. MHP’si bilmiyor, CHP’si bilmiyor, AK Parti’si hiç bilmiyor. 13-14 seneden beri Allah aşkına neyimiz düzeldi? Tarım bitti, hayvancılık bitti, madencilik bitti, sanayi bitti, ticaret sıfırla çarpıldı. Ben de ticaret hayatının içindeyim, yaşıyorum bütün bunları. 
Arkadaşlar bu böyle gitmez. Lütfen terk edelim. İşi bileni, dünya çapında bunu bileni… Bakın Rusya 10 dolar asgari ücret alıyordu, ücret alıyor, asgarisi filan yok. Şimdi, 10 dolar ücret veren Rusya bugün kaç para ücret veriyor biliyor musunuz? 2.000 dolar maaş veriyor. Kaç lira ediyor, Türk Lirası? 6.000 lira. Öyle mi? Ben 5.000 lira asgari ücret dedim, oooy herkes ayağa kalktı. Ya ben sana küfür etmedim, sövmedim, elindekini almadım; senin cebine para koyacağım dedim. Demiyor bana “Hocam Allah razı olsun da nasıl yapacağız bunu?”. E gel, onu sorsana. 

“Şu Cebimizdeki Para Bizim Değil”

Şimdi sevgili arkadaşlarım, bizde kaynak bol, yani Türkiye'nin kaynağı var. Ama biz bunları görmedik. Siz cebinizdeki paranın, bize ait olduğunu zannediyorsunuz değil mi? Bize ait para yok. Nereden, diyorsun. Nereden, niçin? Şu cebimizdeki para bizim değil. 
Bakınız biz sendikasyon kredilerini alıp hazinemize koyuyoruz; işte bunlar dolardır, euro'dur. Bu 60 milyardır, 70 milyardır, 80’dir neyse… Merkez Bankası buna bakıyor, onun karşılığında emisyonu genişletiyor, parayı piyasaya sürüyor. Sevgili arkadaşlar o hazinede bulunan para bizim şahsımıza ait değil, Türk devletine ait değil. Türk devletinin ve milletinin borcu olan para ve siz, cebinizde gezdiğiniz para, hazinede kime aitse o para, onun parasıdır. Onun Türkçe tercümesi. Tamam? Peki, böyle bir milletin ayağa kalkması, zengin olması, rahat nefes alması, iş adamlarının iş yapması mümkün mü? Aha mümkün, işte bizimki gibi olur. Şimdi ben buna son vereceğim. Var mısınız? 

“İktidardakilerin Bizim Dediklerimizi Yapabilecek İradeleri Yoktur”

Rusya beni dinledi. 2013 yılında beni meclisine davet etti. Onun meclisine iki tane adam girdi; biri Çin Devlet Başkanı, ikincisi bu fakir ve beni özel kapıdan meclisine aldı. Sevgili arkadaşlar, kendimi anlatmak için demiyorum ama ya hepten beni inkâr ettiniz siz ya; seçime gidiyoruz, sıfırla çarpıyorsunuz. Günah mı işliyoruz acaba? Yani size hizmet etmek yanlış mı? Hiç olmazsa bu adamlara söyleyin gelsinler, dinlesinler, bilmediklerini öğreteyim, Türkiye'yi ayağa kaldıralım. Ama bunlar bizim dediklerimizi yapabilecek iradeleri yoktur. Şimdi ona geçeceğim, niye yok? Şundan dolayı; çünkü yeraltı kaynaklarımızı bunlar Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek söz verdiler “Tamam bunlar size ait, bak ağzımıza alırsak tövbe”. 
Şimdi soruyorum; yeraltı kaynaklarımızda Milliyetçi Hareket Partisi bir tek kelime konuşabiliyor mu, CHP konuşabiliyor mu, AKP konuşabiliyor mu, HADEP konuşabiliyor mu? Bunların neresi millî ya; hepsi gayri milli adam, hepsi onların avukatı. Birisi daha fazla ücret alıyor, birisi ondan az alıyor ve onlara vekillik yapıyorlar. Sizlere vallahi yapmıyorlar billahi yapmıyorlar. 
Türkiye'de bu gidişle sevgili arkadaşlarım, hiç kimse rahat bir nefes alamaz. Bu ülke bizimse, hepimiz buna sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Ahmet'in Mehmet'in, okyanusun, şuranın, buranın kafasıyla değil; milli iradenin düşüncesiyle, planıyla, programıyla, projesiyle bu vatana sahip çıkmak lazımdır. Var mısınız buna? Var mısınız? 

Prof. Dr. Haydar Baş’ın Çözüm Yolu Nasıl Olacak?

Endişe etmeyin. Şimdi geliyorum, 5.000 lira dedim, vayy nereden verecek? Stantlarımıza bir sürü adam… Vallahi bak burada stantlarda duran kardeşlerimiz var “Hocam” diyorlar “Şaşırdık kaldık”. Hatta bir tanesi gelip demiş ki “Yahu Lozan'da bir gizli madde var. Bu maddeye göre siz, bu madenleri işletemezsiniz.”
Şimdi geliyorum, “Haydar Hoca sen bu işi yapabilir misin, yapamaz mısın?” Yapabilir miyim? Tamam. Böyle inanmanızı istiyorum ya. Kim bunlar ya Allah aşkına. 
Ben Amerika'yı da gittim inceledim, yanlış anlamayın. Benim gözümde Amerika kim ya? Her şeyi büyütüyorsunuz. Niçin böyle oldu biliyor musun? Kendimizi kaybettik, imanımızı. Onun için o kadar aşağı kendimizi görüyoruz ki; bizden bir şey olmaz. Yanlış. Her şey bizden olur. Ben bilmeyeceğim, eee ben bilmeyeceğim; Allah'ın lanetlediği onlar mı bilecek yahu. Ne demek yani? Allah aşkına, ne demek? 

Türkiye'nin Yıllık Geliri En Az 10 Trilyon TL Olacak

Şimdi arkadaşlar, bakın çözümü getiriyorum; yeraltı kaynaklarımız tam 3 katrilyon dolar. Kıyamet sabahına kadar şu bizim nüfusumuz kaç milyon, 80 milyon, hayır bunu siz 8 milyar kabul edin. Yeminle konuşuyorum, kıyamet sabahına kadar bu kadar nüfus bu 3 katrilyon dolarlık serveti tüketemez. 
Bir misal vereyim size bunu para olarak gözünüzün önüne getirin, tahayyül edin; Türkiye'yi, coğrafyayı kasa yapalım, tamamını. 20 metre yüksekliği olsun, 100’er dolarla dolduralım. Bu kasa, bu kadar servet almaz. Sen şimdi kıyamet sabahına kadar tüketebilir misin bunu ya? Bu kadar büyük, engin bir serveti olan milletin düştüğü hale bak. E tabi düşer, önündeki insan eğer yürümesini, taşımasını, götürmesini bilmezse; biz de bu halde oluruz. Talimat alıyorlar, onların dediklerini hayata geçiriyorlar. Yazıklar olsun sana. Sen İslam'ı getireceğim diye yol çıktın, şeytanı getirdin.
Şimdi arkadaşlar bakınız, tamam da güzel hocam 3 katrilyon dolar, bu servet işlenir de, bu kadar para bir anda elimize geçer mi? Yok, ben bir anda da işlemeyeceğim; zaten ona da gücümüz yetmez. Burada hukukçu hocam var, hukukçu arkadaşlarım var, hukuki terimlerle konuşalım; yani attığımız her adım hukuka uygun olsun. Nedir? 
Ben 20 vilayette, 20 vilayetin madenlerinin tespitini mahkemece yaptırıyorum; tespit davası açıyorum. Tespit davasında bilirkişi raporunu hazırlar, mahkemeye getirir, mahkemede hâkim bu raporlar önüne kor, der ki işte “20 vilayette şu şu şu madenler var”, atıyorum 20 veya 25 çeşit maden olduğunu kabul edelim, “bunların toplam tutarı 50 trilyon dolardır”. 
Bu tespiti mahkemece yaptırırım, 50 trilyon dolarlık Türkiye’nin yer altı servetinin olduğunu hükme bağlarım, getiririm, hazineye korum. O zaman ben Türk lirasını 50 trilyon karşılığı, emisyonu genişleterek piyasaya hukuken sürme hakkım olur. 50 trilyon dolar, bakınız. Niye? E benim karşılığım var. Mahkeme bunun tespitini yaptı. Kaldı ki bu, 3 katrilyon dolar arkadaşlar. Sadece ben 50 trilyon dolarını mahkeme kararı ile ibraz ediyorum ve bunun karşılığında emisyonu genişletip piyasaya para sürüyorum. Bir kerede de bunu ben piyasaya sürmem. 
Her yıl 2 trilyon dolarlık madenimin karşılığı paramı Türk lirasına tebdil ediyorum, emisyonu genişletiyorum. 2 trilyon dolar, bugün aşağı yukarı 6 trilyon TL ediyor. Öyle mi? Bakınız, 6 trilyon. 50’yi 2’ye bölersek ne eder? 25 yıl. Ben, sadece 10 veya 20 vilayetteki kaynaklarımızı harcayarak bitiremiyoruz ya. 6 trilyon. Peki gayrisafi millî hasılamız ne kadar? 2 trilyon. 2 trilyon gayrisafi millî hasılamız var. Allah şahit Haydar Hoca'nın başbakan olduğu devlette Türkiye'nin yıllık geliri en az 10 trilyon TL olacak, en az. 

Milletvekilinin Vazifesi Türk Milletini Üreten Bir Toplum Haline Getirmek ve Bu Mamullere Pazar Bulmak Olmalıdır 

Bunlar ticaret de bilmiyor. Yahu ben, tavuk bacağı ile Türkiye’yi zengin ederim, tavuk bacağı ile. Nereden çıktı bu hocam? Çin’e gidiyoruz bir arkadaşımla, yaklaştık Pekin’e, öğle yemeği vermeye başladılar. Bir de baktık ki herkes çantasından tavuk bacağı çıkartıyor, tavuğun bacağını yiyorlar. Dedim yanımdaki arkadaşlara, bu rahmetli Engin olabilir, “Oğlum bak” dedim “Ben tavuk bacağı ile bu memleketi yani Türkiye’yi zengin ederim; etini millete yediririm, bacaklarını bunlara satarım”. Ama şimdi, şu andaki meclis gibi olursa hiçbir şey yapamazsın. Vekilin vazifesi; Türk milletini üreten bir toplum haline getirmek, ürettiğini de eğer iç pazarda tüketemiyorsa, dış pazarda buna pazar bulmaktır. Bunun görevi budur. Bunu yapan var mı bugüne kadar? Maalesef yok. Şimdi inşallah biz bunu, böyle yapacağız.  

100 Milyarın Altıda Kazanandan Bir Tek Kuruş Vergi Alınmayacak 

2 trilyon TL girdimiz var; 6 trilyon da yeraltı kaynağından elde ettiğimiz. Kaç trilyon etti arkadaşlar? 8 trilyon, değil mi? Artı bir de ben vergi alacağım; ama çok kazanandan alacağım. 100 milyarın altıda kazanandan bir tek kuruş vergi almayacağım. Çok kazanan arkadaş da bize vergi verecek, severek verecek. 500 milyar da vergi alacağız. Zaten o günün şartlarında göreceksiniz, yahu vergiye de ihtiyaç kalmayacak. Sen bu kaynaklar üzerinde, vallahi vergiye ihtiyacın olmaz. 

Akıntı Enerjisi ile Türkiye’nin %80 Enerji İhtiyacı Bedava Karşılanacak

Yetmedi sevgili arkadaşlar, enerjiden girdimiz olacak. 225 milyar girdimiz de oradan olacak. Akıntı enerjisi ile bak ben iki tane boğazdan Çanakkale ve İstanbul Boğazı'ndan Türkiye'nin %80 enerji ihtiyacını bedava karşılayacağım. Öyle mi? Sevgili arkadaşlar iş bilene verirseniz, bu işi böyle yapar. Nasıl yapacak? 
Bak Karadeniz'i düşünün. Karadeniz'de İstanbul Boğazı'ndan üste akıntı vardır, Marmara'dan Karadeniz'e alttan akıntı vardır. İki tane rüzgâr gülü koyacağız. Üstteki nereye bakacak? Şeye bakacak, Marmara İstanbul'da, Karadeniz'den Marmara'ya giden rüzgâr gülünü biz Karadeniz'e baktıracağız; alttan da Marmara Denizi’ne baktıracağız. Yani üstteki Karadeniz'e, alttaki Marmara'ya. İki taraflı enerji üreteceğiz; bir üstten, bir alttan. Bunu yapacak olan Haydar Hoca'nın kadrosudur. Bunu biz biliriz. Adam servetin üzerinde oturuyor, elini açmış dileniyor. Ya 3 metre altta hazine var, hazine. Lütfen onu çıkar.
Şimdi sevgili kardeşlerim, hazineyi çıkartıp millete, milletin emrine âma edecek olan işte bu kadro ile beraber olmamız lazım. Olmadıktan sonra, bak yeminle konuşuyorum, siz 500 tane vekil Ak Partisi’ne verin, bunun dışında bir şey göremezsiniz. 

Bunlar Siyasete Okyanusun Ötesinden İcazet ile Geldiler, Bana da Geldiler, Elimizin Tersiyle Biz Onları İttik

Bak şu anda programlarını söylüyorlar. Allah aşkına yaptığının dışında bir şey söylüyor mu? Söylüyor; benim 2002 seçimlerinde söylediklerimi aldılar, programlarına ilave ettiler. Cumhuriyet Halk Partisi de öyle, MHP de öyle, AK Parti’si de öyle. Bunlar benim hırsız talebelerim. Ama gelelim işin özüne arkadaşlar. Bunları yapabilirler mi? Vallahi yapamazlar. Niye? 
Bak dediğim gibi madeni ağzına alabiliyor mu bunlar? Alamıyorlar. Hocam niçin almasın? 
Okyanusun ötesinden bunlar icazet ile geldiler siyasete. Bana da geldiydi onlar. Ahmet Bey kardeşim, ki o zaman yargıtayda hâkimdi, elimizin tersiyle biz onları ittik. Bize millet verecekse iktidarı verecek yoksa başkasının takdim ettiğini Allah bize nasip eylemesin. Ha olur mu, nasıl olur? Bu olaylar o kadar uzun ki arkadaşlar. 
Bir gün Ata Hocamız, Profesör, o zaman Elâzığ Fırat Üniversitesi’nde Fizik Ünitesi’nde Başkan. Bana telefon ediyor. “Hocam”, biz o zaman Kırıkkale'de bir tane üniversite yapacağız, 130 dönüm de arazimiz var yanlış hatırlamıyorsam “Sermayeyi buldum” dedi. Ben tabii anladım, bir yerden bir teklif geldi diye. Abi, dedim tamam ben Ankara'ya geliyorum, sen de lütfen Ankara'ya gel beraber konuşalım. Geldi “Hocam, benim bir arkadaşım var” dedi “bana bir haber getirdi”. Evet. 1 milyar dolar bize kredi verecekler ve bu kredi de karşılıksız olacak. Yani, hiç kimse daha bizden bir kuruş istemeyecek. 1 milyara bizi satın alacaklar. 
Arkadaşlar o, benim biraz şeylerim fazladır, böyle gözlüklerim çok fazladır. Bir tane adam da aldım ki, derinin adamı olsun, yarın bugün bana iftira etmesinler. Onu da koydum arabanın bir tarafına, O da dinliyor. Dedim, “Abi ben sana bir şey söyleyeceğim.” “Buyur”, dedi. “Ben senden para istesem kaç lira verirsin bana? İşte 100 lira, 200 lira, 500 lira neyse. Peki abi, dedim, 10 bin lira istersem senden, bila bedel yani karşılıksız verir misin?” “Yok veremem”, dedi. “Yav sana 1 milyar dolar diyorlar. 1 milyar dolar, bizden hiç almamak üzere bize verilecek ve bizden bu adamlar hiçbir şey istemeyecek. Bu senin kafana yatıyor mu?” “Doğru yav!” dedi. 
“Bak bunun karşılığında bizden ne isteyecekler, dedim. 1, vatanı, 2, milleti, 3, dini, 4, devleti, 5, orduyu…” Saydım ona bir sürü şey. “Namusumuzu, iffetimizi, şerefimizi… Adam sana bu kadar serveti verecek, bedava. Böyle bir şey yazıyor mu?” dedim; “Tarihte böyle bir şey oldu mu? Ben” dedim, “bunlardan hiçbirini veremem.” 
Arkadaşlar Allah inandırsın, tabii Ata Hocam da hakikaten çok güçlü bir insan; “yahu ben de veremem, nasıl vereyim,” dedi. Onun için biz bunu kabul edemeyiz. Defalarca bize geldiler. 3 yıl bizim kapımızda o heyet gitti geldi. 98’de bunlara gittiler; bizden tam 3 yıl sonra. Bunlar da balıklama işin içine atladılar. Şimdi size soruyorum, bunlar bir şey verdi mi vermedi mi? Verdiler mi? 
O halde bir şey vermeyenle beraber olacağız. Arkadaşlar eğer sen, bünyenden bir tırnağını dahi verirsen her şeyini verebilirsin. İslam akaidinde enteresan bir ölçü vardır; Allah'ın bir ayetini inkâr etmekle, bütün ayetlerini inkâr etmek arasında bir fark yoktur. Bir tanesini inkâr, bütünü inkârdır. Bu da aynen onun gibidir. Bir tek taviz, bütün tavizlerin kapısını açar. Onun için var mısınız dimdik ayakta durup bu işi halletmeye, var mısınız? 
Dünyada arkadaşlar bir istiklal mücadelesi vermeden, eee adam sana dünyanın göz bebeği coğrafyayı hediye etsin. Bu mümkün değil. Hepsinin gözü burada. Onun için çileye, meşakkate hazır olalım. Ama Hocam ben grip hastasıyım. Oğlum, terle öyle gel o zaman. Terini atacaksın, hastalığı kovacaksın, yine burada olacaksın. 
Bakınız, bu 1 Kasım çok mühim arkadaşlar. Yarın o kadar çirkin ve akıbet bizim önümüze çıkacak ki, eyvah ya bu Haydar Hoca’yı biz dinledik ama ne dediğini anlayamadım, demeyin. Öyle kötü günler, Allah muhafaza eylesin. 

Ülke Huzura Kavuşsun, Bir Beraber Olsun, Kardeşlik Olsun, Kardeşçe Geçinelim Diyorsak; Bu Siyasilere Son Vermemiz Lazım

Şimdi biraz başa geçmek istiyorum. 80 tane vekil HADEP aldı. Arkadaşlar, 80 vekil alınca AKP şaşırdı, MHP de şaşırdı. Türk milliyetçisi 80 vekil, Kürt milliyetçisi 80 vekil; halkın takdiri bu. Vay ikisi birden ayağa kalktı. Bu Urfa'nın Suruç’tu değil mi, Suruç’a 45-46 tane Kürt genci gitti. Kazançlarını, yani o sonucu işte kutlayacaklar. Bir bomba patlıyor, 42 tane Kürt evladı Allah'ın rahmetine kavuşuyor. Şimdi iyi dinleyin beni. Kalkıyor HADEP diyor ki, Selahattin Bey “Bu faili bulmamız lazım”. Öyle ya, 32 insan öldü ya, bu insan. Milliyetçi Hareket Partisi ne diyor “Yok ben onun önergesine katılmam. Kesinlikle”. Ak Partisi “Ben de katılmam”. Yahu, gel seninle beraber olalım, demiyor ki; bu bombayı kim patlattı, hangi hain patlattı bunu bulalım. İkisi de kaçıyor. 
Şimdi soruyorum size arkadaşlar, zaten HADEP’lilerin çoğu dağdan inme, onların dağ diye bir problemi yok, bu hayatı biliyorlar. Ama onlar dağdan şehre inmek istiyorlar. Sen tekrar onu dağa çıkartmak istiyorsun. Soruşturmayı kabul etmiyorsun. Ne AKP kabul etti ne MHP kabul etti. Şimdi size soruyorum, bu bombayı hangi el patlattı? Gerçeğini bulmak için soruşturmayı kabul etmeyen ellerdir, demek doğru olmaz mı? Doğru olmaz mı arkadaşlar? 
Şimdi sevgili arkadaşlar, e sen onları kaldırdın ayağa. Ya ondan sonra ne oldu? Askerimiz, polisimiz; her gün, her gün, her gün yaprak yaprak döküldüler. Şimdi adam kalkıyor yine Ankara'da böyle bir olaya sebep oluyor. Ankara'da ölen insanlara da bakın %80’i Kürt. Kürt, kendisini öldürmez. Bunu iyi bilesiniz. Bunu yapan eller, ‘Bak işte biz bunları zamanında iktidara getirmedik, onun için de bu işler oluyor, şimdi biz bunlara yönelelim, tekrar iktidar edelim’ için; bu ihaneti yapıyorlar, bu hainliği yapıyorlar. Bunlara 1 Kasım’da ders vermeye var mısınız? 
Eğer arkadaşlar ülke huzura kavuşsun, bir beraber olsun, kardeşlik olsun, kardeşçe geçinelim diyorsak; bu siyasilere son vermemiz lazım. Artık bak kaç yıldan beri bunlar meclise girip çıkıyorlar. Seçimle, aynı görüşleri biz ‘evet’ dersek, yeni bir çözümün kapısını aralaya bilir miyiz? E o zaman, yani bilerek niçin çözümsüzlüğün arkasına gidiyoruz sevgili arkadaşlar? 
Hep beraber olalım, çözüm ile beraber olalım, bu işi halledelim. Bak bu işi ben hallederim, diyorum. Bir tane lider çıksın ‘ben yaparım’ desin, hadi çıksın ve onla biz milletin önünde tartışmaya girelim, siz takip edin. Diyebilir mi? Hiçbirinin çözümü yok. MHP gelsin yapamaz, CHP gelsin yapamaz, Zaten AK Parti’si hiçbir şey yapamadı. O halde bu işi yapacak olan irade ile beraber olalım, Bağımsız Türkiye ile beraber olalım ve o mutsuz günleri geriye atalım; mutluluğa, huzura, saadete, zenginliğe beraber kavuşalım, diyorum. Var mıyız arkadaşlar? Sağ olasınız.

İş Adamlarına Faizsiz Kredi Verilirken, İşçinin, Memurun, Emeklinin, Köylünün, Çiftçinin, Çöpçünün Cebine de Para Konulacak! 

Şimdi, bakın hepiniz iş adamısınız. Bendeniz işadamlarına faizsiz sermaye vereceğim. Ben, işi bilen adamım yanlış anlamayın. Bunlar gibi ezbere gitmiyorum. Faizsiz sermaye. E gidiyor, kredi alıyor bankadan %11 faizle kredi alıyor, masrafı ile birlikte %15'e çıkıyor. Yahu zaten bu adamın satışı da %15 kârla, el ele baş başa. Aldığı krediler batmasına sebep oluyor. 
Hiç unutmam bu iktidar 2002'de başa geldi, biz de işte Türkiye'yi dolaşıyoruz. İzmit'te ticaret odasına gittim. Dedi ki “Hocam biz” işte “Sayın Başbakan’la yakınlığımız var. Bize kredi verecekler ve KOBİ'ler bu krediyi alacak, üretim yapacaklar” işte “imkânlarımız şudur budur”. İsmini unuttum arkadaşımın, dedim, “sakın bunu yapmayın.” “Niçin?” dedi. Dedim, “Ya bugün Türkiye'de üretim problemi yok. Herkes üretmiş. Git mağazaları dolaş, ağzına kadar mal dolu. Tüketim problemi var Türkiye'de. İşçi para alamıyor, memur para alamıyor, kimse para alamıyor. Yani çiftçisinin parası yok, ormancısının parası yok, sanayicisinin parası yok. E bunlarda para olmayınca, dükkânda mallar ağzına kadar dolu; ama cepte para olmadığı için gidiyor bakıyor, bakıyor, boş geri dönüyor. Yapacakları iş, size kredi vermek yerine, halkın cebine para koymaktır. O zaman ne olur? Aaa vatandaşın cebinde para olunca, tüketim devreye girer; tüketim devreye girince senin malın satılır, satıldığı için de üreticiye gidersin veya üretirsin. Emme basma tulumba gibi, kalkınma böyle olur. Yoksa üretiyorsun depona koyuyorsun, dükkânına koyuyorsun; alıcı yok. Ne olur? İflas edersiniz.” 
Arkadaşlar bizi dinleyenler oldu toplantıda, bunlardan %15-20'si kredi almamış, diğerleri almış. Vallahi billahi 1 buçuk yıl sonra aynı yere gittik; o, kredi almayanlar “Hocam Allah razı olsun, arkadaşlar aldı battılar, biz şimdi ayaktayız” dediler. Bu adamlar iş bilmiyorlar ki! Parayı kime vereceksin? Ha Hocam şu anda iş yapan tüccara kredi vermeyecek miyiz? 
Vereceğiz. Ama ben tüccara krediyi verirken, faizsiz krediyi verirken; işçiye, memura, emekliye, köylüsüne, çiftçisine, çöpçüsüne de cebine para koyacağım. Sana iyi müşteri olacak. Malını tüketeceksin. Emme basma tulumba gibi; hem üretim hem tüketim devreye girecek. Ohh, işte o zaman, değme keyfime. Böyle bir Türkiye için, el ele vermeye var mıyız arkadaşlar? 
Allah hepinizden razı olsun, sizleri fazla tuttum ama inanın yani o güzel duygularınız, bakışlarınız bana şifa verdi. Hepinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. 
Aslında benim sizinle çok özel bir sohbetim olacak; seçim sonrası, işin içine böyle çıkar da girmeyecek, seçim sonrası çok güzel bir sohbetim olacak. Size söz veriyorum. Yanlış anlamayın arkadaşlar, bu işi ben çok iyi biliyorum. Kim bunlar ya? Vallahi bak. O zaman istediğinizi sorun, bu ülkeyi ancak biz, bir noktaya taşırız. Bu ülkeyi, bir noktaya, biz taşırız. Ama bu beraberlikle olur, birlikle olur, kardeşlikle olur. Savaşın önüne geçmenin şartı, kardeşliktir. 
Buyurun. 
Suriye’de yapılmak istenilen; Esad denilen adam, aslında İsrail’in karşısında tek bilekti. Maalesef Türkiye, Amerika’nın talimatıyla onu oradan söktü, Büyük İsrail’in temelleri atıldı. Kobani’de Büyük İsrail’in temeli atıldı, şimdi bunu hayata geçirmek istiyorlar. Esad’a dua etmemiz lazım, Allah onu muvaffak eylesin.

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir