Neler Okuyacaksınız
Evvela bizi takip eden kardeşlerimize saygılarımızı sunarak hayırlı Ramazanlar, hayırlı iftarlar diliyorum.
Bir Müslümanın Herhangi Bir Cana Kastetmesi Hiç Mümkün Değildir
Bir Müslüman’ın Sünnilik adına veya gerekçesiyle herhangi bir cana kastetmesi hiç mümkün değildir. Ne olursa olsun! Artı, bir Müslüman’a taammüden kurşun sıkan, ne bileyim bıçakla onu öldüren vesaire gibi durumlarda, bunun da birazdan okuyacağım ayetlerde, Peygamber Efendimizin hadislerinde affının mümkün olmadığını göreceğiz. Ha şimdi, şu anda teşkilatlar var, bunlar kendilerini yetkili organlar olarak Sünnilik adına ortaya çıktılar, buna ne diyorsunuz derseniz;
Böyle bir Sünni olamaz. Bunlar ne Şii’dir ne Sünni’dir. Bunlar tamamen, geçmişin tabiriyle eşkıya, bugünün tabiriyle teröristtir. Yani teröristin o veya bu mezhepte, şundan bundan olması da asla ve kat’a mümkün değil. Yapılan işlerin tamamı dinin dışındadır. “Ama efendim, biz bunu böyle görüyoruz, böyle zannediyoruz, böyle algılıyoruz” demenizin de hiçbir faydası yoktur. Sonra diyelim ki; bunlar Sünnilik adı altında bu cinayetleri işliyorlar. İslam dininde bir insanın böyle bir hakkı olması asla mümkün değil. Yani böyle bir hakkı yok. Nereden bunu biliyorsun? Bakın Estaizubillah, “Ve men yektül mü’minen müteammiden ve cezauhu cehennem.” “Bir Müslüman’ı kasten öldüren cehennemliktir.” (Nisa suresi, 93) diyor Cenab-ı Hak. Bu, Allah'ın beyanı. Bir senin benim görüşüm, bir başkasının görüşü değil. İsterseniz bu konuyu ayet-i kerimelerle ve hadis-i şeriflerle detaylı bir tarzda ele alalım ki yani şu anda ismi geçen örgütlerin İslami midir değil midir, bunun ne olduğunu anlayalım.
Şimdi dinin böyle olması, dinen bu olayların bu şekilde olması hiç mümkün değil. Neden? Zaten İslam dini, can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini temin etmek için gelen bir dindir. Allah'ın vahyettiği dindir. Böyle olunca da yani hem can emniyetini temin edecek bir din, hem de insanların canına kıyacak emri verecek.
Bu olması mümkün değil! Mal emniyetini temin edecek bir din veya bir ideoloji, bir başka kuralla da onu yok edecek. Böyle bir şeyin olması asla mümkün değil! Ha İslam dini, koyduğu kurallarla bilakis bunun haramlığını, olmasının mümkün olmadığını beyan ederek asla insanların o sınıra yaklaşmamasını da temin ediyor, emrediyor. Onun için ben müsaade ederseniz,
İslam Dinine Göre İnsana Kastetmenin Yasaklandığı Ayet-i Kerimeler
Bu mevzudaki ayet-i kerimeleri ifade ederek konuyu tam açıklığa kavuş(tur)mak istiyorum. Mesela, “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı.” (Bakara suresi, 178) Yani bir insanı öldürmek, hiç kimsenin hakkı değil. Ama öldürdün, kısasla sizin ölümünüz farzdır. Yani birini öldürdüyseniz sizin ölümünüz de farzdır.
“Hüre hür, köleye köle, kadına kadın, her kim, kimin cezası, öldürülenin velisi tarafından bir miktar bağışlanırsa taraflar hakkaniyete uymalı ve öldüren, ona gereken diyeti güzellikle ödemelidir.”(Bakara suresi, 178)
Bu Müslüman taammüden ölen, öldürülen bir insan değil; kazara ölen bir insan.
Yani taammüden öldürülen bir insan için, kasten öldürülen bir insan için herhangi bir kefaretin uygulanması söz konusu değil. Neden? Çünkü taammüden (öldüren) öldürülen insanı öldürenin cezası, ebedi cehennemliktir.
“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” (Bakara suresi, 179) Yani a, yanlışlıkla zaten taammüden öldüren de kısas edilir ama onun affı mümkün değil. Artık kazara öldürürse onun da cezası, az sonra söyleyeceğim ölçülerde efendim, hayat bulma imkânına kavuşur. “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.” Bakara suresinin 178. Ayeti.
“İşte bu yüzdendir ki İsrailoğullarına şöyle yazılmıştır: Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın, haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide suresi, 32) Yani bir insanı, efendim hiçbir sebep yok, bir şey yok, öldürüyorsun. Sen ha o insanı öldürdün, ha bütün insanları öldürdün. “Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları da kurtarmış gibi olur. Peygamberimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” (Maide suresi,32)
Yani bunlar dini hükümler… Bunu bir insanın teville çevirmesi veya bunun yerine bir içtihat ile hüküm koyması asla mümkün değil.
Şimdi ayetler var, hadis-i şerifler var. Mesela Tevbe suresinde, “Mü’min erkeklerle, mü’min kadınlar da birbirlerinin velileridir.” Yani erkek de kadın da birbirini korumak, kollamak mecburiyetindedir. “Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyar. Namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.” Tevbe suresi 71. ayet.
Ve yine, “Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz ona, Allah'ın emirlerini yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat çıkar.” Yani kafir ile Müslüman arasını ayırıp da bunların Müslüman’a Müslüman gibi, kafire kafir gibi muamele etmezseniz yeryüzünde hem fitne çıkar hem fesat çıkar. Kimin hükmü? Enfal suresi 73, Allah’ın hükmü. “Mü’minler ancak kardeştir.” Yani kardeşliğin ötesinde bir yol yok. “Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat suresi,10)
Yine bir başka ayet, “Müminler müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur.” (Al-i İmran suresi,28) Yani Müslüman Müslüman’ın kardeşi. Kardeşliğin dışında bir hukuk ihdas etmesi mümkün değil. Bir uygulamaya girmesi mümkün değil. Bu konuda Resulullah'ın hadisleri, “Bir mü’mini öldürmek, Allah katında dünyanın yıkılmasından daha büyüktür.” Yani ha dünya yıkılmış ha bir Müslüman öldürülmüş; ikisi birbirine denktir.
Dünya'nın tamamının yok olması Allah indinde bir Müslüman’ın öldürülmesinden daha hafiftir. Dünya yok olsa ama bir Müslüman ölse, o Müslüman’ın öldürülmesi, dünyanın yıkılmasından daha kötüdür. Dünya yok olsun ama Müslüman öldürülmesin.
İslam Dinine Göre İnsana Kastetmenin Yasaklandığı Hadis-i Şerifler
Hadis-i şerifte, “Ey gök ehli! Yer ehli birleşip bir mü’mini öldürseler Allah hepsini ateşte yüz üstü süründürür.” Yani gökte ve yerde ne kadar canlı var, kalksa bir Müslüman’ı öldürse, Allah onları azapla yüz üstü süründürür diyor. Kim? Cenab-ı Peygamber Efendimiz..
Bir başka hadis-i şerifte, “Kıyamet gününde insanlar arasında hükmü verilecek ilk dava, kan davasıdır.” Evet bu, Buhari, Müslim hadis kitaplarında okuduğumuz bu hadisler var.
Bir başka hadis, “Müslüman'ın Müslüman kardeşidir. Ona hıyanet edemez. Onu yalanlayamaz ve utandıramaz. Bir Müslüman’ın diğer Müslüman’a namusu, malı ve kanı haramdır.” Demek ki Müslüman’ın Müslüman’a malı, namusu, kanı haram. Hiç kimse onun ne malına ne kanına ne namusuna tecavüz edemez.
“Bir kimseye kötülük olarak Müslüman kardeşini hakir görmesi yeter.” Yani ben kötülük yapmadım diyor ama aynı zamanda bir Müslüman’ı hakir görüyorsan bu sana yeter, en büyük kötülüktür bu. Evet..
Nihat HEKİMOĞLU: Hocam şimdi sizin bu okuduğunuz ayet ve hadislerden ben şunu anlıyorum: Yani Cenab-ı Hak, hiçbir şekilde, şu veya bu bahaneyle ölümü kabul etmiyor; insan öldürmeyi kabullenmiyor. Hiçbir şekilde bizim dinimizde, insan öldürme, adam öldürme kabul edilemez.
Yani gerekçesi olamaz.
Şimdi bu hükümler var ki o zaman İbn-i Suud’la Allah’ı yan yana koyalım. Acaba Allah'ı mı dinleyeceğiz, İbn-i Suud’u mu dinleyeceğiz? Öyle saçmalık olur mu ya? Allah’ın hükmü ortada, İbn-i Suud hüküm veriyor. Sen kim oluyorsun, nesin, kimin adına konuşuyorsun? Allah'ın adına konuşuyorsan işte ayetler ortada! Nefsin adına konuşuyorsan bu batıldır.
Bir başka Hadis-i şerif, “Zandan uzak durun. Çünkü zan, sözün en yalanıdır. Başkalarının gizli konuşmalarını yaymayın, birbirinizin ayıplarını araştırmayın. Lüzumsuz rekabete girmeyin. Birbirinizi kıskanmayın, birbirinize kin tutmayın. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah'ın kulları, Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun.” Bitti! Yani kıskanamazsın, nefret edemezsin, dedikodusunu yapamazsın. Ondan, efendim ben razı değilim gibi haksız bir iddiada bulunamazsın. Böyle bir yetki yok sende.
Onun için Allah'ın kulu olarak sana düşen vazife, “Bu benim kardeşimdir.” diyerek bu hukuku korumandır.
Şimdi çok enteresan, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona ne zulmeder ne de onu yüz üstü bırakır. Onu tahkir de edemez. Göğsüne işaret ederek şöyle buyurdu Cenab-ı Peygamber Efendimiz: Takva buradadır yani kalptedir; takva buradadır, takva buradadır. Kişinin Müslüman kardeşini hoş görmesi, kötülük bakımından kendisine yeter de artar.” Affedersiniz hoş görmesi (değil) hor görmesi. Yani Müslümanı hor görmesi, yapılacak en kötülük, en büyük kötülüklerden bir tanesidir. “Müslüman Müslüman’a haramdır. Kanı haramdır, şerefi ve malı haramdır.” Bir başka ifade ile malı, canı, namusu Müslüman’ın Müslüman’a haramdır. “Allah sizin ne vücutlarınıza ne şekillerinize ne de amellerinize bakmaz. O yalnız sizin kalbinize bakar.” İşte ben şunu yaptım, bunu yaptım iddian para yetmiyor. Bu kalp nedir? “İnnemel amalu binniyat” Niyet nedir niyet? İşte o da kalptedir. Eğer niyetiniz sağlamsa ameliniz de işe yarar. Hayır sağlam değil, o zaman hiçbir işe yaramaz. Bütün bunlar, mesela İmam Malik’ten, Buhari'den, Ebu Davud’dan, Tirmizi’den; yukarıda okudum hadislerin tamamı, bu kaynaklardan.
Peygamber Efendimiz, Veda Haccı hutbesinde, “Ey insanlar! İşte kanlarınız ve mallarınızla Yüce Rabbinize kavuşuncaya kadar, bugününüzde, bu ayınızda, bu beldede olduğu gibi birbirinize haram ve dokunulmazdır.” Yani bu yer de mukaddestir ve haramdır; mallarınız, canlarınız, namuslarınız da haramdır. Birbirinize haramdır. Hiç kimse bunlara dokunmaya hak sahibi değildir.
Size selam verene, “sen mü’min değilsin.’ demeyin
İbn-i Abbas Radıyallahu Anh bir hadis-i şerifte, “Müslümanlardan bazıları bir savaş esnasında, bir adamı koyunları arasında gördüler. Yani koyun bekliyor adam, onun arasında o zatı gördüler. Adam ‘Esselamu aleyküm’ dedi. Buna aldırmadan adamı, yakalayıp öldürdüler. Ve koyunlarını da elinden yani ondan aldılar. Zaten öldü. Bunun üzerine Allah, ‘Size selam verene, “sen mü’min değilsin.” demeyin’ mealindeki ayet indi. Yani böyle bir hakkın yok. Adam selam veriyor, Allah'ın selamını veriyor. E sen suizanda bulunup “Bu adam mü’min değildir.” Böyle bir hakkın yok. Nerede? İşte bu ayette. E peki şimdi, şu anda IŞİD denilen örgünün örgütün öldürdüğü insanlar kim? Selam verenler, “Allah bir” diyenler, “Hz. Muhammed hak” diyen insanlar.
E tabi, şimdi bunların bunu yapma hakkı var mı?
Böyle bir hakkın olması mümkün mü? Böyle bir hakkın olması mümkün değil.
Öldüremezsiniz. Yani Şii olmuş, o olmuş bu olmuş, böyle bir hak sana verilmemiş.
Kasten İnsan Öldüren Ebedi Cehennemliktir
Ve çok enteresandır, taammüden bir insanı öldürenin de ebedi cehennemlik olduğunu Cenab-ı Hak beyan ediyor. Yani kasten bir insanı öldürdün, senin yerin ebediyen cehennem, bunun kefareti yok. Ha taammüden değil de efendim ne bileyim, nişan almışsın bir hayvana,
Kazara bir insan öldü. Ha cezası olan budur. Kazara işlediğiniz cinayetin kefareti vardır. Anlatabildim mi?
Kefareti verir. Ancak velisi isterse bu kefaretinden vazgeçer.
İster alır, ister hayır cezanın uygulanmasını ister. Çünkü efendim tesadüf de olsa, orada kısas hükmü cari olmuştur. Yani doğmuştur. Kısas hukukunun kalkması için kefaretinin ödenmesi, bedelin ödenmesi gerekiyor. Bu da velinin, tarafın hakkıdır. İsterse bağışlar, isterse uygular. Yani olay bundan ibaret.
Herhangi Bir Sebeple Bir Müslümanı Öldürmek İçin Kimse Cevaz Veremez
Şimdi bizim üzerinde durduğumuz konu neydi? Efendim, bazı terörist örgütler kalkıyor, ne diyor? Efendim diyor, Şiileri öldürmek caizdir. Sadece Şiilerin canlarına kastedilmiyor, mallarına kastedilmiyor; namuslarına da kastediliyor. Bunlar kesinlikle haram olan ve cevaz verilmesine imkân olmayan hükümlerdir. Kimse bunları kaldıramaz. Efendim, “filancı, böyle bir içtihatta bulunmuş.”
Şimdi bu şekilde içtihatlarda bulunanların, içtihattı batıldır. Neden? İslam'ın sahibi, vaizi Allah. İkincisi Peygamber. Haram-helal sınırlarını koyan Allah ve Resulü’dür. Allah diyor ki: “Öldüremezsin.” Sen diyorsun ki: “Öldürürsün.” Sen burada kendini Allah'ın yerine koyuyorsun. Sen kim oluyorsun? Onun için şu veya bu bahane ile birlikte, “İşte biz filancının, içtihadıyla bunu yapıyoruz. Şiileri, Alevileri katlediyoruz.” şeklindeki görüşlerin tamamı bâtıldır, İslam dışıdır. Bunlara hiç kimsenin uyma hakkı yoktur.
Şii İmam-ı Ali Efendimizi Seven İnsanlara Denir
Sonra senin Şii dediğin insan kimdir?
Şii kimdir? Şii bir defa, İmam-ı Ali Efendimizi seven insanlara yani İmam-ı Ali tarafı olan insanlara denir. Peki İmam-ı Ali tarafı olan insanların, ayet hadislerde tasviri nedir? Allah bunları nasıl anlatıyor? Yani bunlar çok sıradan insan mı veya değil mi? Allah katında muteber mi, hiç itibarları yok mu?
İsterseniz bu konuda birkaç tane ayet meali ile beraber konuyu açalım. Ne büyük cinayet işlendiğini buradan tespit edelim. Bakınız ayeti kerimede Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehlibeyt’ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.”
Kimmiş İmam Ali? Ehlibeyt. Peygamber, Ehlibeyt. Hz. Fatıma, Ehlibeyt. Hz. Hasan, Ehlibeyt. Hz. Hüseyin, Ehlibeyt. Ve bu insanlar temiz değil, tertemiz… Ne ayetinde? Tathir ayetinde. Tathir ayetinde Ahzab suresi 33, Allah buyuruyor. Daha, Meveddet ayeti var: “De ki: ‘Ben bu peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden Ehlibeytimi sevmenizi istiyorum.” Yetmiyor bunların temiz olduğunu kabul etmek, Allah bir de emrediyor, diyor ki: “Bunları seveceksiniz.” Şimdi sevmekle mükellef olduğu Ehlibeyt’i seven insanlar kafir! Şu mantığa bak ya! Öyle bir sapıklık bu ki...
İnsanları Katleden IŞİD Sünni Olamaz, Bunlar Terörist
Siz birinci soru dediniz ki, bunlar Sünni mi? Ya bunlar sünnetsiz kardeşim, bunlar terörist! Bunların ne olduğu belli değil. Baksana yüzlerini kapatıyorlar. Efendim ecnebilerin tahriki ile İslam dünyasında fitne fesat çıkartıyorlar. Yani Müslüman’ın sevmesi gerektiği bir insan, o fiili işleyecek. Şii, iyi-kötü Ehlibeyti seviyor, İmam-ı Ali’yi seviyor. Ee sen de buna “Niye sevdin?” diye kafir diyeceksin, “katli de vaciptir” diyeceksin. E bu senin yaptığın iş, şeytanın bile aklına gelmeyen büyük bir fitne olayıdır. Şeytana bile taş çıkartıyorsun.
Bizi takip edenler, bu işi çok iyi bilsin. Efendim, e Türkiye'den bile bunlara a adam gitmiş, Türkiye'den bile fetva vermişler. Ne demişler? Demişler ki, “Efendim bu insanlar batıldadır çünkü Şiidir, Alevidir; katlolunması vaciptir.” Nereden çıkardın bunu? Bak biz yukarıda ayeti kerime okuduk, Allah'a Peygamberine iman edeni öldürmek, ebediyen helak olmana vesile oluyor, cehennemlik oluyorsun. Sen bunu nereden çıkardın? “E filan hocanın içtihadı.” Senin hocanı kurban kestim. Senin hocan, böyle bir içtihatta bulunuyorsa bunun adına, bal gibi kafir denir. Allah'ın hükmüne mukabil hüküm veren insanın adına kafir denir. Bu yetkin yok ki! Efendim bu, Yusuf El-Kardavi’ymiş. Kim olursa olsun! Hainin teki… İslam aleminde fitneyi çıkartanın merkezi bunlar. Anlatabildim mi?
Daha…
Necran Hıristiyanları ile Mübahale (Lanetleşme)
“Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girerse gelin deyin ki: Oğullarımızla oğullarınızı, kadınlarımızla kadınlarınızı, kendimizle kendinizi çağıralım da sonra dua edelim. Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun.” (Al-i İmran suresi,61) Allah'ın Resulü Necran Hristiyanlarına İslam'ı tebliğ ediyor. “Ya Muhammed, bizde senin gibi Müslümanız, iman ehliyiz.” İşte ayet-i kerime iniyor. Gelin diyor Allah onlara, meydan okuyor peygamber diliyle. Lanetleşelim. Eğer siz haklıysanız Allah bizim belamızı, biz haklıysak Allah sizin belanızı versin ve sizi helak etsin. Anlaşıyorlar. O meydana Peygamber Aleyhisselam, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hüseyin… Necran Hristiyanları bekliyor ki karşılarına efendim Kureyş'in ileri gelen adamları, kelli felli insanlar (gelsin)… Bir de bakıyorlar ki bu beş insan… O zaman tabi Necranlılar da geçmişte dindar bir kavim. Diyorlar ki din adamları, “Şayet bunlarla bu mahalleye girerseniz helak olursunuz, nesliniz tükenir. Bunun üzerine şu anda bunlar deseler ki Rablarına, ‘Şu dağı yerle bir et.’ O dağ yerle bir olur.” Bunun üzerine çekiniyorlar, korkuyorlar. Mübahaleden vazgeçiyorlar. Cizye vermek suretiyle ayrılıp gidiyorlar.
Şimdi Ehlibeyt hakkında bir sürü ayeti kerime var. Kimi bunu insan kabul edecek, sevecek bu kadar Allah indinde makbul insanı ve “Bu insanın öldürülmesi caizdir.” diyecek. Kim? Müslümanlıkla ilgisi olmayan bir ecnebi! Ne olduğu belli olmayan bir terörist! Anlaşıldı mı?
Dolayısıyla hangi açıdan olaya bakarsanız bakın bunların masum görünmesi veya “masumdur” diye haklarında görüşün beyan edilmesi asla mümkün olamaz, diyorum efendim.
İslam Dininde İlk Şiiler Kimlerdir?
Ben bu ilk Şiileri okuyarak sohbetime son vereyim. Yani ilk Şiiler kimdir İslam'da?
Sakife’de Yeni Bir Halife, Üç Beş Kişi İle Seçiliyor. Buna İcma Deniliyor. Böyle Bir İcma Yok
İslam dininde Hz Ali'yi sevip de İmam-ı Ali tarafı olanlar kimler? Bunlar sahabenin doruk noktasında olanlardır. Aslında ilk Şiilerden Hz. Ömer de Hz. Ali'ye biat edenlerdendir. Ama ne hikmetse Hz. Fahri Alem’in rıhletinden sonra Sakife’de ayrı bir baş çekiyorlar, ayrı bir oluşta oluyorlar. Başka bir sohbetimizde, Cenab-ı Peygamber Efendimizin, İmam-ı Ali’yi kendi yerine hem halife imam bıraktığını, hadisle burada izah edeceğiz. Ayet-i kerimede de Maide suresinin 67. ayeti kerimesinde de Peygamberimize, “Eğer sana indirileni tebliğ etmezsen vazifeni yapmamış olursun.” Bu, Veda Haccı’ndan gelirken Gadir Hum denilen yerde bu ayet nazil oluyor. Neymiş Peygamberimize bildirilen hakikat: “Ali senin vekilindir, senden sonraki imamdır ve halifendir.” “Bunu beyan edeceksin” diyor. Bunun üzerine, ayet üzerine Peygamberimiz insanları topluyor ve Gadir Hum’daki hutbeyi irad ediyor. Orada hem Hz. Ebubekir hem Hz. Ömer, Hz. Ali'ye biat ediyorlar. Çadır kuruluyor, bütün sahabe biat ediyor. Ama ne hikmettir ki aradan çok geçmiyor, Cenab-ı Peygamber Efendimizin rıhleti, üç ay sonra Darül-bekaya rihlet ediyor. Bu unutuluyor. Sakife’de yeni bir halife, üç beş kişi ile beraber seçiliyor. Buna icma deniliyor. Böyle bir icma yok. İmam-ı Gazali diyor ki: “Bu böyle bir icma olmaz. Haşimilerin olmadığı, İmam Ali'nin olmadığı, Hz. Fatıma’nın olmadığı, Hz. Hasan Hüseyin’in olmadığı icma, icma olur mu diyor. Olamaz.
Onun için bakın burada isimlerini okuyacağım sahabelerin tamamı İmam Ali’ye biat edip asla bu biattan vazgeçmeyen… Bak Hz. Ali, bir müddet sonra biat etti, bunlar etmediler. Bu çok enteresandır. Bak Selman-ı Farisi, Ehlibeyt’ten olduğunu Peygamberimiz beyan ediyor. Peygamberin sevgisine bu kadar mazhar olmuş, ulu bir sahabe, Allah şefaatından ayırmasın. Ebuzer Gıffari, Mikdad bin Esved, Ammar Bin Yasir, Halid bin Said Bin As, Bureyde Bin Esleme, Ubeyd bin Kab, Huzeybe Bin Sabit, Ebu Heyseme Bin Tayhan, Sehf Bin Huneyf Osman bin Huneyf, Ebu Eyyub el-Ensari. Bunlar İmam Ali’ye biat ettiler, asla vazgeçmediler. Demek istediğimi anlıyorsunuz. Cabir bin Abdullah, Huzeyfetül Yaman, Saad Bin Ubade, Kays Bin Saad, Abdullah Bin Abbâs, Zeyd Bin Erkam’dır. Ve bu insanlar, bu insanlar İmam Ali'den başkasına tabi olmadılar. Allah bunların şefaatından ayırmasın. Şimdi bunlarla beraber olanlar, öldürülmesi vaciptir diyorsun. Şii kim? İşte bunlarla olanlar, Hz. Ali tarafında olanlar…
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız