
Neler Okuyacaksınız
Mezhebimiz, Soyumuz, Kökümüz Birdir
Kanatlar ve Çevre Köyleri Derneği mensupları kardeşlerim ben Aleviliğe, Bektaşiliğe Sünni olmama rağmen çok yakın, bu konuda da belki de Türkiye’de değil dünyada en köklü incelemeyi yapan bir kardeşinizim. Biz de mezhep olarak içinde olduğumuz bu derneğin taşıdığı ruhu taşıyoruz. Belki de aynı mezhepteniz. Yani biraz irdelersek soyumuzun da bir olduğunu inşallah beraber görmüş oluruz. Yani biz de Horasan kökenliyiz. Biz… Anadolu’ya 450 yıl evvel hicret eden Hacı Bektaş bizden evvel merhum hicret etmiş, gelmiş; biz de ondan sonra hicret edenlerdeniz. Onun için kökümüz birdir. Endişe etmeyelim. Her şeyi çok rahat konuşabiliriz.
İmam-I Ali'yi Yazmak Üzere Söz Verdim
Sevgili kardeşlerim Bektaşilik, İmam-ı Ali’nin yolunda özel bir yoldur. Esasen İmam-ı Ali’ye bağlı 12 tane imam var; onun torunlarından 12 imam var. 12 imamın da Allah nasip etti, bendeniz hayatını yazdım çok detaylı bir şekilde. Önce Türkiye’de kaynak var mı, yok mu diye araştırdım.
Bir baktım piyasaya ki Hz. Ali ile ilgili rahmetli Necip Fazıl'ın bir 160-170 sayfalık bir eseri; bir o kadar da Necati Sepetçi’nin, onun bir eseri. Allah… Okudum onları. Rahmetli Necip Fazıl zaten olay anlatmıyor; işte İmam-ı Ali’nin sıfatlarını kendi mantığına göre yorumluyor. Güzel ama bana vaka lazım, olay lazım. Efendim yani İmam-ı Ali’nin dünya görüşü ne, İmam-ı Ali'nin ticaret görüşü ne, İmam-ı Ali'nin orduya bakışı nasıl, devlete bakışı nasıl? Kısaca yani bir devlet adamı İmam-ı Ali arıyorum ben. Neticede siyasetteyim, kendime de örnek olacak. Bulamadım. “Eyvah” dedik “Biz söz de verdik bu eseri yazacağız diye”. Arapçayı da unuttuk, açık konuşalım. Aşağı yukarı 40 sene geçti, 50 sene hatta geçti mezun olalı. Ne yapalım, bundan sonra oturup da Arapçayı nasıl öğreneceğim ben?
Neyse bizde, benim evde de Arapçayı bilen arkadaşlarım var. Dedim ya “İş sizin başınıza düştü”. Komisyon kurdum, ben de bir tarafından işe asıldım. Dışarıdan, Arapça bilen arkadaşlardan bir komisyon kurdum; İmam-ı Ali'nin hayatını araştırmak üzere besmeleyi çektik, yola çıktık.
İmam-ı Ali’yi Benden Öğreneceksiniz
Şimdi arkadaşlar, çok samimi konuşuyorum. Şu anda yazdığım İmam-ı Ali, Türkiye'de değil dünyada bir tane. Mükemmel, ama çok mükemmel. Öyle enteresan delillere ulaştım, öyle muazzam kaynaklara ulaştım ki. Fakat 24 saat, gece-gündüz biz çalıştık ve ondan sonra hakikaten Alevi arkadaşlar dediler “Bakalım ya, Alevi’nin kurallarına uygun mudur, değil midir?”. Önce bu Cem Televizyonu’nun bir komisyonu var, onlar baktılar. “Biz böyle” dedi “Alevilik… Allah senden razı olsun. Biz Aleviliği galiba senden öğreneceğiz”. Vallahi benim böyle bir iddiam yok ama İmam-ı Ali’yi benden öğreneceksiniz.
Arkadaşlar öyle başladık ve Ehl-i Beyt’in imamlarını yazmayı da Allah bana nasip etti. Elhamdülillah unuttuğum Arapçayı da öğrenmek nasip oldu, Farsçayı da. Ben Farsçayı çok güzel bilirdim okul yıllarımda, çok güzel Farsça konuşurdum. O da bizde bir atak dönemine girmemizde bu eserler vesile oldu.
Peygamber’in Hakiki Halifesi Hz. Ali Kerremallahu Veche Efendimiz’dir
Şimdi sevgili kardeşlerim, İmam-ı Ali'den birkaç satır bahsetmem lazım. Çünkü burası Hacı Bektaş Dergâhı. Hacı Bektaş'ın olduğu yer İmam-ı Ali'nin zatını temsil eder, davasını temsil eder, Ehl-i Beyt’i temsil eder, Allah’ın feyzini temsil eder; Rasulullah'a varış nasıldır, onu temsil eder; zati bari ile olmak, onunla yürümek, Allah'la beraber olmak nedir onu temsil eder. Kısaca İslam'ın özüdür, Hacı Bektaş İslam’ın özüdür; züptedir, züptesidir.
Hz. Ali çok farklı bir insan. Sahabenin en genci; yani Ebu Bekir’den küçüktür, Ömer'den küçüktür, Osman'dan yaş itibariyle küçüktür. Maneviyat itibarıyla hepsinin üzerindedir. Peygamber Aleyhisselam Efendimiz, sahabenin içinde en fazla sevdiği insan da Hz. Ali’dir. Onun için İmam-ı Ali'ye “Benim kardeşimsin” der. “Bu Ali, benim kardeşimdir. Artı, benim halifemdir. Artı, benden sonra hidayet imamınız budur. Hem halifenizdir hem de imamınızdır”.
Şimdi tabi zahiri itibarıyla Cenab-ı Peygamber’in rıhletinden sonra, sahabeler kendi arasında öyle ki bunlar da Sakife’de toplanmışlar; sayısı 10 olmayan bir toplulukla, kendileri karar vermişler, Ebu Bekir’i halife seçmişler. İmam-ı Gazali diyor ki “Bu içtihatlar batıldır. Burada icma yoktur”. İmam-ı Gazali bir Sünni alimidir. Dediği “Biz Cenab-ı Peygamber Efendimiz’in Gadir-i Hum’daki hutbesinden elde ettiğimiz bilgilerle; Hz. Ali’yi Allah Resulü yerine halife bıraktı, Allah onu halife tayin etti. Ebu Bekir’in burada ‘Ben halifeyim’ demesi batıldır”.
Şimdi tabi İmam-ı Gazali, Sünni dünyasının da hakikaten en büyük alimlerinden biridir. Ben de onun yolunda giden bir insanım. Ben de diyorum ki “Hakikaten bu içtihat, bu icma batıldır”. Yani Peygamber’in hakiki halifesi Hz. Ali Kerremallahu Veche Efendimiz’dir. Allah şefaatinden ayırmasın.
İslam'ın Yayılmasını Cenab-ı Hak, Ehl-i Beyt’e Nasip Etti
Evet Balkanları İslam eden, Müslüman eden İmam-ı Ali’nin yoludur. Esasen dünyaya İslam, Ehl-i Beyt yoluyla yayılmıştır, tebliğ edilmiştir; Müslüman olmuştur dünya. Afrika'ya giden Müslüman vardır. Bakın bunları kim Müslüman etmiştir? Ehl-i Beyt yolundan giden mollalar, hocalar etmiştir. Ha Sünniler bu yolda hizmet etmiş midir? Etmiştir. Ama onlar kadar muvaffak olamamıştır. Mesela Osmanlı, Japon sınırlarından Viyana kapılarına kadar muazzam 3 kıtada at koşturdu. Ama Ehl-i Beyt'in yaptığı hizmeti İslam'a yapamadı. Bu Allah'ın bir takdiri. Bunu derken, az yaptılar derken; onları da yani kerih görmüyoruz, ‘nasipleri bu kadar’ diyoruz. İslam'ın yayılmasını Cenab-ı Hak, Ehl-i Beyt’e nasip etti.
Uzak Doğu'ya gidiyorsunuz orada Müslüman var, o Müslüman… Kim buraya geldi? İmam-ı Cafer'in süblünden bir zat orasını Müslüman etti. Ben yaşadım bunu. Hindistan'a gittim; bir sürü Caferi insan gördüm, Alevi insan, yani Şii insanlar gördüm. Ama benim gibi Sünni olanı hiç görmedim. Sadece bu Singapur'da biraz Sünni var. İçine dağıldığın zaman orada da hep Alevi, Şii, Caferi, Bektaşi insanlar. Balkanlar sizin hepinizin bildiği bir bölge, yerdir; orasını da İslamlaştıran, Hacı Bektaşi Veli'dir. Allah şefaatinden ayırmasın.
Hacı Bektaş, Balkanlar’a bir medeniyet getirdi arkadaşları ile beraber. Sarı Saltuk oranın mürşididir, oraya irşad ehli olarak gönderilmiştir.
Anadolu'daki Bektaşilik, Müslüman Türklüğün Temelini Atmıştır
Esasen Anadolu'daki Bektaşilik, Müslüman Türklüğün temelini atmıştır. Bakınız Keldani, Yezdani, Süryani, Rum, Ermeni, Boşnak, efendim ne bileyim Laz, Çerkez, Kürt… 36 tane etnik gurubu İslamlaştırarak; bunların bazılarının tamamını, bazılarının %80’ini, bazılarının %30’unu İslamlaştırarak Müslüman Türk kimliğini Anadolu'ya kazandıran insanın adına Hacı Bektaş denir. Yani Bektaşilik, bizim Anadolu kültüründe mihenk taşımızdır. Bunun inkarı asla mümkün değildir. Hiçbir İslam velisi, ulusu bu kadar büyük bir hizmet yapmamıştır. Allah ona bu hizmeti nasip etmiştir. Onun için mesela Hacı Bektaş'a gidin, Hacı Bektaş’taki insanlar bile Hacı Bektaşi Veli'nin ne kadar büyük bir hizmet yaptığını bilmez. Biz anlatıyoruz, bizden öğreniyorlar. Niye? Hacı Bektaşi Veli büyük bir umman, kerametleri ile meşhur bir insan. Allah onun yolundan gitmeyi sizlere, bizlere nasip etsin. Onun yolundan gitmek, kimin yolundan gitmektir? İmam-ı Ali'nin yolundan gitmektir. Onun yolundan gitmek kimin yolundan gitmektir? Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in yolundan gitmektir. Onun yolundan gitmek ne demektir? Allah'ın yolundan gitmektir, Allah’la beraber olmaktır, tezkeyi nefis yapmaktır, ahlaki hamideye sahip olmaktır. Onun için sizleri kutluyorum, tebrik ediyorum. Cenab-ı Hak bu yolda sizleri daim eylesin. Aşkınızı, feyzinizi bol edip bütün insanlığa feyz-i yab olmaları için sizleri vesile kılsın, diyorum.
Aleviliğin, Bektaşiliğin, Caferiliğin Meclisteki Temsilcisi Olacağız
Tabii önümüzde de bir seçim var. Müsaade ederseniz 3-5 cümle de oradan edeyim. Siyaset değil bu, ben sizlere hizmet yapmak için vekalet istiyorum arkadaşlar; sizlere hizmet edeceğim. İnşallah Aleviliğin, Bektaşiliğin, Caferiliğin meclisteki biz temsilcisi olacağız. Onlar…
Cemevi, Ashab-ı Suffa’dır
Bakınız bugün Türkiye'de 60 bin tane kilise açıldı arkadaşlar. Ben şimdi size soruyorum; ya Türkiye'de 60 bin tane Hristiyan yok, 60 bin kilise açıyorsun. Türkiye'nin %30’u Alevi, Caferi ve de Bektaşi; %30’u. Peki bunların cemevlerine resmiyet statüsü niye vermiyorsun? Kalıyor. Yani Hristiyan’ın hürriyeti var, Yahudi'nin hürriyeti var, onların ayinlerinin yapıldığı hukuki yerleri var, kiliseleri var, havraları var; ama Şii, Alevi, Caferi, Bektaşi'nin cemevi yok. Var, gayri hukuki. Allah nasip ederse el ele verip bunu söke söke alacağım. Bu bizim hakkımız. Yani nasıl bir hak? Anayasal hakkımız; insan hakları babında olması gereken bir haktır. Dünyada her millet inancını yaşamakta serbesttir. Dolayısıyla inancını da Bağdat çayırında yaşayacak değil. Elbette onun bir mabedi olacak. E Müslüman'ın mabedi de camidir, cemevidir. Bazıları diyor ki “Efendim cemevi İslam'dan değildir”. Yalan konuşuyorlar. Bilmiyorlar, cahildirler. Cemevi, Ashab-ı Suffa’dır.
Şimdi ben size 3-4 cümlede bunu izah edeyim. Neymiş, Ashab-ı Suffa ne? Peygamberimizin mübarek evi, beyti. Hemen avlusunda kalan sahabeler vardır. Bunlara Ashab-ı Suffa, suffa ashabı denir. Orada otururlar, yatarlar, ibadet ederler. Peygamber Aleyhisselam görev verir onlara, gönderir; İslam'ı anlatırlar, Kur'an okurlar, Allah'ı zikrederler. Bu suffa ashabının yaptığı iş budur ve burası da bugünkü Mescid-i Nebi'nin içindedir. Anlatabildim mi?
Ha bu demek ki cemevleri mescidin içinde, mescitten bir parçadır; başka bir şey değildir. Şimdi siz burada ne yapıyorsunuz? Sohbet ediyorsunuz, din anlatıyorsunuz, Ehl-i Beyt’i anlatıyorsunuz, Kur'an okuyorsunuz, naat-ı şerif okuyorsunuz, sohbet ediyorsunuz. E bu İslam değil mi? Yani İslam’ın başka bir şekli var mı? Bir insan ya konuşur ya oturur ya okur yahut da Allah'ı zikreder. E sizin de yaptığınız bu değil mi? Binaenaleyh bu tamamen hukukidir. Bunu hiç kimsenin engelleme hakkı, hukuku yoktur.
Kaynaklar Bu Milletin Malıdır
Şimdi sizden Allah nasip ederse bir bunun için, iki de karnımızı doyurmak için… Millet aç, susuz geziyor. Ben asgari ücrete 5.000 Türk lirası vereceğim. Ne dediler? “Aa nereden vereceksin, nasıl vereceksin? Kaynakları söylesin”. Kaynaklar izah etmeye başladım. “Vallahi” dediler, AK Partililer diyor “şimdi, biz bunları sattık”. Lan babanın çiftliği mi ki satıyorsun? Bu milletin malıdır, bundan size bir zırnık vermeyiz. Bu bizim hukuki hakkımızdır.
Allah'ın izniyle o hakkımızı değerlendireceğiz ve çalışan arkadaşlarımıza işçimize olsun, memurumuza olsun en az 5.000 Türk lirası maaş vereceğiz. Var mıyız burada arkadaşlar? Varsınız, Allah razı olsun.
Daha sevgili kardeşlerim şimdi annelerim, ablalarım burada. E bunlar ev hanımı; beylerine hizmet ediyor, çocuklarına hizmet ediyor, temizliklerini yapıyor, yediriyor, içiriyor. Bu insan işçi. Peki sen niçin buna devlet olarak bugüne kadar maaş vermedin? Haydar Hocamız her kardeşimize, her ev hanımına 1.500 Türk lirası maaş verecek. Var mıyız burada? Varsınız değil mi?
3. Sevgili kardeşlerim, bir de bu ülkede yaşayan herkes bu ülkenin vatandaşıdır. Bu ülkenin kaynakları bu millete ait. Peki ne veriyorsun bu millete? Savaş olduğu zaman gel. Öyle değil mi? Askere gel, vergiyi ver. Her istediğin yerde onu en zor işe koşuyorsun, ama devletin nimetlerinden buna hiçbir pay vermiyorsun. Allah kısmet ederse her vatandaşımıza ben 1.000 Türk lirası maaş vereceğim. Var mısınız?
Bak 1. asgari ücret 5.000 lira; 2. ev hanımlarına 1.500 lira; 3. her vatandaşıma 1.000 Türk lirası… Vallahi de vereceğim billahi de vereceğim. Hiç endişeniz olmasın.
Artı, Sayın Cumhurbaşkanımız başbakanken üçer tane çocuğunuzun olmasını istedi. E ne veriyorsun ona sen? Tamam 3 değil 30 tane yapsın. Neyle bakacak bunu? Eee, hiçbir şey vermiyorsun. Ot mu yiyecek bu insan, toprak mı yiyecek? Allah kısmet ederse biz doğum ikramiyesi olarak 15.000 Türk lirası her doğum yapan ablama, anneme, kardeşime hediye vereceğiz; hediye, doğum ikramiyesi vereceğiz, 15.000 Türk lirası. Ne demek ya? Bir milletin en büyük zenginliği nüfusudur. Bunu iyi bilin. Ne kadar nüfusunuz fazla; o kadar güçlü milletsiniz, o kadar güçlü devletsiniz.
Artı, her ay da 250 Türk lirası çocuk maaşı vereceğiz. Zaten buluğ çağına geldikten sonra da 1.000 Türk lirası maaş alacak.
Tüm Gençler İstediği Fakülteye Sınavsız Girecek ve Mezuniyetinde İş Garantisi Olacak
Bir de ben burada sizlere arkadaşlar, eğitim çağındaki gençlerimizden bahsedeceğim. Bu çocuklarımız okuyor, liseyi bitiriyor; üniversiteye girmek için inanır mısınız presleniyor, dershaneye gidiyor. E dershane bedava değil ki; 5-6 bin lira, 10 bin lira dershane. E veli nasıl bulsun o kadar parayı? Zaten zor zar geçiniyor.
Haa, biz şimdi üniversiteleri sınavsız yapacağız. Her isteyen istediği fakülteye girecek, üniversiteye girecek. Bunda kuşkunuz olmasın. Bazı aklı evveller ‘nereden okutacak’ filan diyormuş. Bunlar salak. Ne demek ya, bir bina yapmak mı zor? Artı, akademisyen yetiştirmek mi zor? Ben onlar yetişene kadar Türk dünyasından bir sürü ilim adamı getiririm. Kaldı ki bu memleketteki dershanelerin çocukları, evlatları birer ikişer imtihandan geçtikten sonra hepsi akademisyen olur. Anlaştık mı arkadaşlar? Bu çocukları Allah nasip ederse sınavsız üniversiteye koyacağız var mıyız burada?
2. Bu evlatlarım mezun oldu, hemen anında iş bulacağım. Ya çocuk üniversiteyi bitiriyor, iş bulamıyor. Şurası senin, burası benim gece-gündüz iş arıyor. Yazık, günah değil mi ya? E sen siyasetçi, bu işi bulmak mecburiyetindesin. Bulamadın. Ne zulmediyorsun? Yapamıyorsan ayrılsana. Yok, babasının çiftliği. Allah bunların şerrinden bizi halas eylesin.
Artı arkadaşlar, bir de yaşı geçmiş, 30 yaş üzeri üniversitede 1 milyona yakın evladımız var. Hızlandırılmış eğitimden onları geçireceğiz ve mezun olduğu gün onlara da inşallah iş vereceğiz. Anlaşıldı mı?
Atama Bekleyen Öğretmenlere Müjde!
Öğretmenler… Şimdi 300 bin öğretmen bekliyor kuyrukta. “Bizi” diyor “atamıyorlar”. Aç, susuz; yazık, günah değil mi? Geçen günü bir komisyon oluşturdular, meydanlara çıktılar, “Biz” dediler “diplomamızı 100 liraya satıyoruz”. Allah Allah… Bu bir rezalettir. Bunu hangi millet kabul eder? Bu insanlar okumuşlar, efendime söyleyeyim dirseklerini çürütmüşler, saçlarını ağartmışlar; iş hayatına atılacak, iş yok. Neyin devletisin sen? Neyin hükümetisin? Allah kısmet ederse bu 300 bin kardeşime iktidar olduğumuz günün akşamı kabineyi kurduk, Cumhurbaşkanımız imza attı, Allah nasip etti; hemen o arkadaşlarımı tayin edeceğim. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Ya bugün okullarda bir sürü boş dersler var. Fizik hocasına ihtiyaç var, matematikçiye ihtiyaç var, Türkçe hocasına ihtiyaç var, edebiyatçıya, resimciye, müzikçiye, tabiat bilgisi, ne bileyim bir sürü ders hocası yok. Niye bunları tayin etmiyorsun? Bütçe yok. Hani sen Türkiye'yi yalancı cennetine çevirecektin? Yalancı cehenneme çevirdin. Allah senin şerrinden bu milleti korusun.
Evet arkadaşlar, şimdi biz bu konuşmaya alışmış olduğumuz için çok fazla konuşuruz ama arife tarif gerekmez. Siz beni tanıdınız, ben sizi tanıdım; beni kardeşiniz, evladınız kabul ettiniz herhalde. Ettiniz değil mi? O halde ben size teslim oldum, sizi de Allah'a teslim ettim. Allah hepinizden razı olsun. Sağ olun, var olun. Allah'a emanet olun.
Molla Zübeyde Hanım Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin Torunudur
Merhum Mustafa Kemal Atatürk hepimizin babası, hepimizin atası; Peygamber Efendimiz’in sülalesindendir Mustafa Kemal Atatürk. Annesi Molla Zübeyde Hanım, Feyzullah Efendi, şeyhülislam, onun torunudur. Onun sülalesinden tam 5 tane mürşid-i kamil var. 1. Bektaşi tarikatından, Halveti tarikatından, Rıfai tarikatından, Evlevi tarikatından olmak üzere 5 tane büyük veli var. Kimin sülalesinden? Zübeyde Anamızın sülalesinden.
Babası Ali Rıza Efendi’nin de sülalesinden 6 tane tarikat şeyhi var. Onların hepsi Allah dostları. Mustafa Kemal bu mübarek nurlu yuvanın, nur evladıdır. Anlatabildim mi? Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin. Çok sağ olun. Haydi çok sağ ol, Allah razı olsun.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız