Neler Okuyacaksınız
Milli Ekonomi Modeli Sessiz Bir Devrimle Kapitalizmi Tarihe Gömüyor
Kapitalist dünya ABD ve AB ülkelerinde ekonomik krizler yaşanmaktadır. Gelişmeler kaynakları ve milletleri sömüren kapitalist sistemin sonunun geldiğini gösteriyor. Bunda yaşanan krizlerin yanında Milli Ekonomi Modeline geçişinde etkisi büyük olmuştur zira iktisat Literatürüne sunduğumuz milli ekonomi modeli (MEM) Rusya başta olmak üzere ABD, Çin, İngiltere, Almanya, Yunanistan, Venezuela, Brezilya, Vatikan, Japonya, Şili, İtalya, İspanya, Fransa, Portekiz, Güney Kore gibi 120 ülkede kısmen de olsa uygulanmaktadır. Denilebilir ki Milli ekonomi modeli sessiz bir devrimle Kapitalizmi tarihe gömüyor.
Globalizmin ekonomik ayağını oluşturan kapitalist sistemin ve serbest piyasa ekonomisinin siyasi boyutu olan demokrasinin ve sosyal boyutu olan insan haklarını dünyaya kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği ortadadır. Ülkelerin çözüm olarak kabul ettiği Milli Ekonomi Modeli sürekli büyümeyi temin etmesi adil bir gelir dağılımını sağlaması, tam istihdamı temin etmesi yani işsizliğin önlenmesi insanlara tek kurtuluş formülüdür.
Milli Ekonomi Modeli Globalizmin Karşısında Devletlerin Ayakta Durabilmelerini Temin Edecek Formülleri İçerir
7 uluslararası tartışılan tezimizi değerlendiren ilim adamları tezin dikkat çeken noktalarını ifade ederken kapitalizmin yıkıcı tahribatlarını anlattılar. Ülkelerindeki problemlere çözüm bulduklarını ifade ettikleri Milli Ekonomi Modelinin en önemli özelliklerinden biri globalizmin karşısında devletlerin ayakta durabilmelerini temin edecek formülleri içermesidir. Rus dostum Profesör Dr. Victor Minin “biz Ruslar her şeyi denedik Marksizm’i, Sosyalizm’i dahi bize yardımcı olamadı, çünkü onların da prensipte kapitalizmden farkı yoktu” demişti. Bilim adamlarının hangi konuları öne çıkardıklarını inceledim. Tezin kendi içinde matematiksel bir denge oluşturduğunu görmeleri, üretim ve tüketim arasındaki dengenin sağlanabilmesi, tüketim yanlısı olması ve sürekli büyümeyi temin etmesi, kaynaklar sınırsız ve ihtiyaçlar sınırlı izahımız, kaynakların devlet-millet ortaklığıyla işletilmesi, küresel güçlere karşı milli devletin ayakta durabilmesi, işsizlik konusunu halledebilen tek tez olması, devletlerin piyasalara müdahale etmesi, küresel aktörleri devreden çıkarması yani sömürüye karşı olması, insan merkezli olan tezin sosyal devleti hayata geçirebilmesi, bütün bu çözümleri takdir ettiler. Sayın Lisiçkin’e, Victor Minin’e, Lebedev’e, Gavralez’e, Volfoski’ye katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Rus profesörlerinin altını çizdiği MEM çözümleri bugün hemen hemen her ülkenin aradığı çözümlerdir. Denilebilir ki MEM halledilmeyen bütün problemleri halletmiştir. Bunun içinde MEM, uluslararası ekonomi sistemlerinde Kapitalizm ve Sosyalizmin karşısında Üçüncü büyük tez olarak Literatüründeki yerini almıştır.
Milli Ekonomi Modeli Evrenseldir
Milli ekonomi modelinin adında geçen milli ifadesi her ülkenin kendi kaynaklarını devreye koyarak insanın emeğinin ve üretiminin karşılığını kullanabilmesini ifade eder. Bu sebeple milli ekonomi modeli evrenseldir. Tezimiz yüzlerce ülkede kısmen de olsa fiilen vurgulanırken bu tezin sahibi bendenizin ismi gizlenmektedir.
Nobel Ödüllü Stiglitz’in 2012 Senesindeki Tespiti 12 Sene Sonra Benden Kopya İledir
Bakü Devlet Üniversitesi İktisat bölümü öğretim görevlisi Profesör Doktor Xosrov Kerimov bu konuda ilginç bir tespitte bulunmuştur. “Rusya'nın iki görkemli alimi yahut Nobel ödüllü Stiglitz’in fikirlerinde Haydar Baş'ın tezine yaklaşmaya başladıklarını görüyorum. Ama beni üzen bir mesele var. Hocamızın fikirlerinden istifade ediyorlar, ama onun adını dile getirmiyorlar. Prof. Dr. Haydar Baş’ın adını anmalarına egoizmleri engel oluyor. Ama bu uzun sürmeyecek ve hepsi itiraf edecektir. Hatırlanacaktır Bush ve Obama arasındaki başkanlık seçimlerinde Bush krizden çıkış için çok harcayanların cebine para koyulduğunda Obama bu projeler bu şahit değil Milli ekonomi modelinden alıntıdır demişti. Ancak aynı Obama, başa geçer geçmez senatoya sunduğu ekonomi paketinde Milli Ekonomi Modelinde yaptığı alıntıları, tüketim ve teşvik amaçlı vergi indirimi getirdi ama bu sefer Milli ekonomi Modelinin adını Obama’da zikretmemiştir.” Nobel ödüllü Stiglitz AB ülkelerinde ortak para birimi euro'ya geçiş ile başlayan krize dikkat çekerek bu krizi ülkelerin ortak merkez bankası sebebiyle para basma yetkisini kaybetmelerine bağladı. Bu görüş bendeniz AB ülkelerinin ortak para birimi Euro’ya geçtikleri gece 2000 senesinde Almanya’da basın yoluyla açıklamıştım. Stiglitz’in 2012 senesindeki tespiti 12 sene sonra benden kopya iledir. MEM (Milli Ekonomi Modeli)’de yer alan senyoraj devreye konması ve devletlerin bağımsız bir ekonomi için para basma haklarını ellerinden tutmak zorunda olmaları tezimizin bir gerekçesidir. Ve ünlü para babası Soros belli ülkeleri krize girmeye başladığı zamana kadar ortak parayı desteklemiştir. Yani Soros ve Stiglitz Euro’nun AB’nin sonu olduğunu görememişlerdir. Euro’nun bir başlangıç değil de son olduğunu vurgulayan sadece ben oldum. Senyoraj’ın devreye konması paraya getirilen yeni tarif faizsiz bir sistemi olması ve devletlerin ekonomiye müdahalesini kabul eden yaklaşımı ile Milli ekonomi modeli tek çözümdür.
Bizim tezimizin en önemli farkı her biri diğerine destek olan kurallarının tamamının aynı anda devreye konmasıdır. Milli Ekonomi modeli kurallarıyla bir bütündür.
Şimdi Gelin Sadece milli ekonomi modeline ait olan kuralları beraberce inceleyelim.
Milli Ekonomi Modeli Tüketim Eksenli Tek Analizdir
Denenmiş tüm sistemler üretimden ve üreticiden yola çıkar. Sadece Milli Ekonomi Modeli tüketen kesimden yanadır. Çünkü piyasalardaki problem sadece pazar problemidir. Devletin tüketen kesime desteklenmesi, tüketiciyi güçlendirdiği için mala talebi arttırır. Pazar kabiliyeti güçlenir. Tüketim olmazsa siz istediğiniz kadar üretim yapın üreticiyi devlet eliyle destekleyin. Bu yanlış sadece üreticinin sonunu hazırlar. Çünkü pazarda alıcısı olmayan mal stoklanmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Milli Ekonomi Modeli için ana hedef üretim ve tüketim arasındaki dengenin oluşmasıdır. İşte biz tüketiciyi destekleyerek bunu hayata kavuşturuyoruz ve sürekli büyüme de ancak bu şekilde temin edilebilir.
Sürekli büyümenin olabilmesi için üretim ve tüketimin devamlı dengede olması şarttır. Eğer ekonomi büyütmek istiyorsanız tüketim kesimini desteklemek zorundasınız. Milli Ekonomi Modeli İktisat tarihinde tüketim kesimi dikkate alarak hazırlanan tek modeldir. Zira tüketim kesimi desteklendiğinde üreticinin pazar problemi de kalmayacaktır. Böylece hem üretim hem de tüketim aynı anda devreye girmiş olacaktır.
Üretim ve Tüketimin Aynı Anda Devrede Olması Sürekli Büyümeyi Sağlar
Üretim ve tüketimin aynı anda devrede olması ekonominin sürekli bir hareket halinde olduğunun ifadesidir ki; o taktirde ekonomi sürekli büyümenin içine girmiş demektir. Kapitalist sistemin gereği olan, bugün piyasalarda yaşanılan insanların elinde olması gereken paranın belli güçlerin elinde toplanmasıdır. Bu ise paranın hem üretimden ve hem de tüketiminden dışlanması manası gelir. Neticede pazarda harcanması gereken para, olması gereken ellerde olmadığı için pazar problemi ortaya çıkmaktadır. Dünyada güçlü sermayeler olmasına rağmen ne üretim ne de tüketim istenilen seviyede değildir. Oysa belli ellerde stoklanan sermaye adil bir şekilde dağıtıldığında insanların tamamının elinde olur. Pazar ihtiyacı üretilen mamüller için halledilmiş olur. Üretici malını rahatlıkla satabileceği bu pazara kavuşur. Bugün pazara gidenlerin elinde istenilen imkân olmadığı için ne üreten kendisini üretim için gerekli desteği bulabiliyor, ne de tüketen yeterli tüketim imkânlarına kavuşabiliyor. Ekonomileri için en büyük problem tüketim kabiliyetini kaybetmiş insanlardır. Elde edilen gelirin tamamının tüketime dönüştüğünü varsaysak bile, gelir en fazla kendisi kadar tüketim oluşturabilir. Sonuçta üretim ile tüketim arasında eksik üretim miktarı kadar fark ortaya çıkar. Bu açık kapatılmazsa zaman içinde ekonomilerin durağan döneme geçmesi kaçınılmaz olur. Dünya bugün bu kaderi yaşıyor.
İşte Milli Ekonomi Modeli bu durağanlığı kaldırmak için devletin Senyoraj hakkını kullanmasını ve bunu sosyal devlet projeleri ile tüketim kesimine aktarmayı çözüm olarak sunmaktadır. Milli ekonomi modeline göre devlet piyasalara müdahale etmek zorundadır. Senyorajı devreye girmeli, devletler para basma haklarını kullanmalıdır. Bununla elde edilecek para sosyal devlet projeleri ile tüketiciye verilecek ve tüketicinin tetikleyici olduğu ortaya çıkacaktır. Senyorajın maaş olarak halka verilmesi işçinin, memurun, emeklinin, köylünün yani tüketici sınıfın tüketim kabiliyetinin devreye girmesine neden olacaktır. Bu şartlarda üretici de talep olduğu için daha fazla üretecektir. Bu iki unsur emme-basma-tulumba gibi birbirini harekete geçirerek ekonomide istenilen denge sağlanacaktır. Sürekli büyüme kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Elimizde yeterli miktarda emtia olmasına rağmen alım gücü yeterli seviyede olmadığından talep daralması görülmektedir. Talep eksikliğini bu şekilde ortadan kaldırmazsanız sonuç deflasyon olacaktır. Bunu önlemenin yolu adil gelir dağılımıdır.
Sosyal Devlet Projeleri Gelirin Adil Dağılımını Sağlar
Adil gelir dağılımına engel haller şunlardır:
Devletin ekonomiye müdahalesinin ortadan kalkması, piyasalarda global sermayedarların önünün açılması, devletlerin senyoraj hakkını kullanmalarının yerine dışarıdan faizli borç alması, yani faiz ve özelleştirme.
Çözüm, tüketici kesimin devlet tarafından desteklenmesi, alım gücünün devreye konmasıdır. Adil bir gelir dağılımı için devletin piyasada global güçlerin kontrolüne engel olması, isteyen herkese proje mukabili faizsiz kredi vermesi, paranın tekelleşmesi önleyeceği gibi milli gelirin adil dağılmasını da sağlar.
Sosyal devlet projeleri gelirin adil dağılımını sağlar. Gelir düzeyine göre vergi alınması gelirde adaleti temin edecektir. Yeraltı zenginliklerinin devlet-millet ortaklığıyla işletmesinden ciddi bir gelir temin edilecektir.
Tam İstihdamın Sağlanması
İşsizlik bugün kapitalist sistemin halledemediği ve hatta belli bir düzeyde kabul ettiği bir problemdir. Yani işsizlik olağan görülmektedir. Milli ekonomi modeli için işsizlik, ekonominin yapısından kaynaklanan bir hastalık değildir. Sosyal devlet anlayışı eksik talebi karşılayacağı için tam istihdamı sağlayacak, işsizlik problem olmaktan çıkacaktır. Üretimin ve tüketimin beraber desteklendiği bir bütündür, Milli Ekonomi Modeli. Talebin karşılanması için üretimde sürekli artmak zorundadır. Bu hal yeni iş sahalarının açılmasına sebep olacaktır.
Kaynaklar Yeterli ve İhtiyaçlar Sınırlı Olduğu Gerçeği
Kapitalist ve liberal sistemler “ihtiyaçlar sınırsız kaynaklar sınırlıdır” yanlış görüşünü savunurlar. Kaynakların sınırlı olduğunu kabul, insanlığın egosunu tahrik etmiş ve doymak bilmeyen hırsı insanlığın ecel şerbeti haline gelmiştir. Oysaki insanlığın tarih sahnesine çıktığı günden beri hangi kaynak tükenmiştir? Bir düşününüz. İlkel tarım dönemlerinde yılda bir sefer alınan ürünler bugünün teknolojik imkânlarıyla neredeyse her ay ürün alabilmeyi sağlamaktadır. Bu ormancılıkta, sanayide, enerjide böyledir.
Kaynaklar açıldıkça açılıyor. Sonunu getirmek diye bir şey söz konusu olamıyor. Söz konusu enerji olduğunda bin ton suyun yüz metre derinliğindeki bir yere düşmesi ile elde edilen enerjiye mukabil, bugün nükleer teknoloji ile bir santimetre küp büyüklüğündeki bir maddenin çözülmesi ile yüzlerce misli daha fazla enerji elde edilebiliyor. Güneş enerjisinin, dalga enerjisinin, rüzgâr enerjisinin, su enerjisinin sonu olabilir mi? Bunlar sonsuza dek kaynaklardır. Kısaca “kaynaklar sınırsız ihtiyaçlar sınırlıdır”. İhtiyaçlar bir insanın yemesi içmesidir. İnsan günde binlerce kat elbise giyemez ki. Binlerce Öğün yemek de yiyemez, bunlar sınırlıdır. Milli ekonomi modeli “kaynaklar var ve yeterli ve onun için de dünyada kaynak savaşına gerek yoktur” der. Bu haksız anlayış nedeniyle milyonlarca insan öldürüldü. Devletler bazında bu kaynak bolluğuna bakarsak, kaynaklar konusunda devletin şirket kurarak, vatandaşların tamamını bu kaynaklara ortak etmesi mümkündür. Fertlere yetecek kaynak sonsuza kadar vardır.
Tezimizin Merkezinde İnsan Vardır
Tüketim eksenli tek analiz olan Milli Ekonomi Modeli, insandan yola çıkmaktadır. Hakları ile doğan insana hakkını verecek ve onu koruyacak olan devlet anlayışını ve bireyden topluma anlayışını her ferdi kucaklayacak bir sistem biçimi de içerir.
Her insanın geçinmesi için asgari geçim şartlarına kavuşması gayemizdir. 11. Faiz Üretimden Uzak, Sanal Ekonomik Büyüklükler Ortaya Çıkarır
Faiz, bugün dünya ekonomilerinin ortak problemi olan resesyon, stagflasyon, deflasyon, enflasyon, işsizlik gibi birçok iktisadi hastalığın temelidir. Faiz, üretimden uzak, sanal ekonomik büyüklükler ortaya çıkarır. Serveti ve sermayeyi tekelleştirir. Servet ve sermaye tekelleşince âdil paylaşım ortadan kalkar. Adil paylaşımın olmadığı yerde tüketim imkânı yok olur. Dünya bugün bu kaderi yaşamaktadır. Milli Ekonomi Modeli, bu gerçekleri faizi devreden çıkartarak halleder.
Faizsiz bir para politikası, emeği tahrik edecek üretim faktörlerini devreye koyacak paranın maliyetsiz olması demektir. Faizle borç almak ülkeler açısından ülke ekonomilerini yabancı kontrolüne geçmesi manasına gelir.
Para Harekete Geçirdiği Emeğin, Ürettiği Mal ve Hizmetin Karşılığıdır
Kapitalist sistem para merkezli olmasına rağmen, Milli Ekonomi Modelinin paraya yüklediği fonksiyonu görememiştir. Paranın mübadele ve değişim aracı olması bilinen iki özelliğidir. Biz paraya yeni tarifler getirdik. Paranın emeğin üretimin ve tüketimin karşılığı olduğu ve paranın emeği üretimi ve tüketimi tahrik eden unsur olduğunu söylüyoruz.
Milli ekonomi modelinde mübadele için dolaşımda olan para maliyetsiz olduğu için para piyasada kolayca döner. Para harekete geçirdiği emeğin, ürettiği mal ve hizmetin karşılığıdır. Para, üretimle birlikte kendi karşılığını ve hatta daha fazlasını oluşturmak kabiliyetine sahiptir. Bu hususlar paranın sadece bir Milli Ekonomi Modelinin ortaya çıkardığı özelliklerdir. Milli ekonomi modeline göre piyasada dolaşan para emeği tahrik edecek, üretim faktörlerini devreye koyacaktır. Bu aynı zamanda maliyetsiz bir paradır. Başlangıçta zati değeri olmayan para, tahrik özelliği ile mal ve hizmet üretimini sağlayarak kendine karşılık bulur. Bu âtıl duran insan emeğinin harekete geçmesi demektir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın Mısır Örneği
Biz bu konuda mısır örneğini veririz. 100 kg mısırı tarlaya attığınızda, hasatta en az 1000 kilogram mısır elde edilir. Ama piyasada sadece 100 kilogram mısırın karşılığı para mevcuttur. Hasat zamanı elde edilen 900 kg mısırın karşılığı olan para ise yoktur. 900 kilogram mısır, paranın emek ve üretim karşılığı olma özelliğinin kullanılmaması halinde, piyasalarda talep daralmasına sebep olur. Piyasada olması gereken para 1000 kg mısırın olması gereken paradır.
Biz faizsiz bir para politikasını kabul ediyoruz. Faizsiz para emeği tahrik edecek, üretim faktörlerini devreye koyacak, paranın maliyetsiz olması manasına gelecektir.
Senyoraj Piyasa Dengelerini Korur
Senyoraj
Devletlerin senyoraj hakkını, yani para basma hakkını kullanmasını şart koşuyoruz. Devletler para basma hakkını kullanmalıdır. Ancak bugün gelişmekte olan devletlerin senyoraj geliri elde etmelerine imkân tanınmamaktadır. Globalizmin bir ayağı, gelişmiş ülkelerin senyoraj gelirleri üzerinden elde ettikleri gelirlerdir. Para basmalarına müsaade edilmeyen ülkeler gelişmiş ülkelerin “hard currency”lerini kullanırlar. Hard currency ile bir ülkeye girmek, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin adına senyoraj haklarını kullanarak para basması ve kendi paralarının borç alan ülkede dolaşıma sokması manasına gelir. Bu gelişmekte olan ülkelerden vergi almak demektir.
Anaparayı dahi ödeyemeyen devletler faizle beraber devletlerin sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynaklarını yabancı güçlere bir diyet olarak aktarmak zorunda kalırlar. Dediklerimizin ispatı bir ülkede küresel güçler hâkimiyet kurduklarında ilk iş, o ülkenin merkez bankasını bağımsız hale getirirler. Yani para basma hakkını kullanmasını engellerler. Alınan borcun çoğu da para alınan ülkelerden mal almakta kullanılır. Böylece alınan borç, vadesi gelmeden borç alınan ülkeye geri dönmüş olur. Sonra tekrar borç olarak verilir. Küresel bir düzene karşı Milli Ekonomi Modeline göre emisyonu arttırarak senyoraj gelirinin elde edilmesi zorunluluktur. Aksi halde piyasada yeteri miktarda tüketim olmayacağı için ekonominin dengeye oturması mümkün olamayacaktır. Devletler senyoraj hakkını kullanırsa, mâl ve hizmet karşılığı olarak senyorajı devreye koyan devletler, kamu harcamalarını borçlanmadan yerine getirir. İki; hizmet ve mal karşılığı olan para devreye girmezse para kıtlığı olur, talep kısılır, mübadele kısılır. Senyoraj piyasa dengelerini korur.
Yeraltı Kaynaklarının kullanılmasında, tarım kesimine avans verilmesinde senyorajdan yararlanılabilir. Senyoraj hizmet ve malın karşılığında devreye girmesi gereken bir hak olmasına rağmen, ilk başta karşılığı olmadan da devreye girebilir. Karayolları yapımında gerekli finans yoksa araç, gereç ve işçiler tamamen sizden, yani üretim sizden olacağı için buna karşılık senyoraj hakkının kullanılması büyümenin önünü açacaktır. Tarım sektöründe üretilecek mamülün karşılığında emisyonun genişletilmesi ile üretim desteklenecektir. Sadece senyorajla emisyonu genişletmek, yani parayı basarak piyasaya sürmek gerekli tüketimin oluşması için yeterli değildir. Piyasaya giren para âdil bir paylaşım ile tüketicinin eline ulaşır ve o takdirde tüketim devreye girmiş.
Büyüyen Ekonomilerde Her Yıl Büyüme Oranına Bağlı Olarak Emisyon Hacmi Artırılmalıdır
Emisyon
Merkez Bankası'nın dolaşıma çıkardığı para olan emisyon piyasanın talebine bağlı olarak üretilir. Bir çuval mısır toprağa attığımız ve hasat zamanı on çuvalı mısır elde ettiğimizi varsayarsak, işte emisyon üretilen bu mal ve hizmetin karşılığı olan paradır. Emisyonun genişletilmesi, yabancı paranın yerli halkın emeği ve üretimi ile karşılık bulmasını önler. Her yıl büyüyen ekonomilerde büyüme oranına bağlı olarak emisyon hacmi arttırılmalıdır.
Friedman emisyon hacminin nedenle ve hangi oranda artırılması gerektiğini bilmediğini itiraf etmiştir. Şimdi söylüyoruz, büyüyen ekonomilerde her yıl büyüme oranına bağlı olarak emisyon hacminin artırılması gerekir. Piyasa dengeleri için bu şarttır. Ülkelerin kendi merkez bankalarında kendi paralarını bulundurması gerekmektedir. Dolaşımda sadece kendi paraları geçerli olmadır. Bunun yolu senyoraj hakkının kullanılması ile emisyonun genişletilmesidir. Ülkeler üretimin karşılığında piyasada kendi emisyonunu bulundurmak yerine, başka ülkelerin paralarını ikame ederse gelirini bu ülkelere karşılıksız ihraç eder.
Sosyal Devlet Projeleri ile Dar Gelirlinin Desteklenmesi Bir Ekonomi Modelidir
Sosyal devlet projeleri
Devlet, sosyal devlet projeleri ile dar gelirliliği destekler. Bu bir ekonomi modelidir. Çünkü bu sayede piyasada eksik olan talep devreye konulur. Dar gelirliye verilecek para tasarruf edilmeyecek piyasaya girecektir. Devlet bir eliyle dar geldiği desteklerken, ekonominin büyümesine imkân tanır verdiğinden fazlasını üreticiden alabileceği imkân doğar.
Sosyal devlet projelerinin özelliği şudur;
Tüketim eksenli tek analiz olan Milli Ekonomi Modeli vatandaşların tamamı aynı zamanda gelir kaynağıdır. Mesela her vatandaşa vatandaşlık maaşı verdiğimizi kabul edelim. Türkiye örneğine göre biz de paranın bir yılda dolaşım miktarı 16 kezdir. Maaş olarak her yıl 300 Katrilyon verdiğimizi varsayarsak, 300 çarpı 16 = 4.800 katrilyon para işlem hacmi ortaya çıkar. Devletin bundan yüzde on vergi aldığını düşünürsen bu yılda 480 katrilyon bir verginin hazineye girmesi manasınadır. Başta sosyal devlet projeleri kapsamında gider hanesine yazdığımız bu parayı yılsonunda devletin hazinesine kârlı bir şekilde geri döndürüyoruz.
Bunun uygulanabilmesi için vatandaşlık maaşını verilmesi, ev hanımlarının işçi statüsünde emekli edilmesi, istihdam vergileri alınmaması, emeklilerin maaşlarından yapılan kesintilerin maaşlarına ilave edilmesi, gençlere faizsiz uzun vadeli evlilik kredisi verilmesi, doğum yapan her anneye doğum yardımı yapılması, kimsesiz yaşlılara maaş bağlanması, lise mezunlarının sınavsız üniversiteye alınması, öğrencilere karşılıksız burs verilmesi, geliri belli miktarın adında kesimden vergi alınmaması, uzun vadeli faizsiz konut kredileri ile vatandaşların konut sahibi edilmesi, tarım kesimine ürününe karşılık avans verilmesi, tarım kesiminin devlet tarafından desteklenmesi yani süspanse edilmesi, tarım ürünlerine devletin pazar bulması, sanayiciye, nakliyeciye, küçük esnafa faizsiz kredi temin edilmesi, devletin ücretsiz elektrik vermesi ve destekde bulunması. Milli ekonomi modeline göre, devlet mutlak surette ekonomiye müdahil olması lazım. Ve kur politikalarını devletlerin bizzat FEX piyasasının dışında kendisi belirlemesi lazım. Ve dış ticarette milli parayla olması lazım. Bütün bunlar olduğu takdirde devletlerin kalkınmaması mümkün değildir.
Milli Ekonomi Modelinde Devletin Gelir Kaynakları
En önemlisi peki bu kadar kaynağı nereden bulacağız? Asıl mesele burada. Bize göre devletin gelir kaynakları sadece vergiler değildir. Vergilerin yanı sıra, senyoraj hakkının mutlak surette devreye konması ve madenlerin devlet-millet ortaklığıyla işletmesinde elde edilecek kârın devletin hazinesine bırakılması ve devletin gider kalemlerinden faizle dışarıdan alınan borçların olmaması, işte devletin gelir kaynağı olarak önümüze çıkacaktır.
–Yaşasın- Türk halkı, Sağ olsun Rus halkı, Var olsun iki halk arasındaki kardeşlik .
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız