Neler Okuyacaksınız
Evvela ben bizi takip eden çok muhterem izleyicilerime hürmet ve saygılarımı arz ediyorum. İkinci olarak da hemen şunu ifade edeyim ki, Meltem Televizyonu’nda her hafta yayınlanan programınıza alaka, ilgi son derece çok fazla. Yayının olduğu dünyanın her yerinde hassasiyetle ve dikkatle takip ediliyorsunuz ve takdir ediliyorsunuz, seviliyorsunuz. Ben de sizin hayranlarınızdan biriyim, evvela bunu hemen ifade edeyim. Çünkü her biriniz bir futbol otoritesi. Bu da çok doğaldır; futbolun içinden geldiğiniz, uygulamadan geldiğiniz için de hadiseleri çok iyi tahlil ediyorsunuz. Tespitleriniz, teşhisiniz seyredenlerin tespit ve teşhisleriyle öpüştüğü için “Bunlar doğru konuşuyor, doğru söylüyor” diye ben sizleri, bizleri takip eden kardeşlerimi böyle çok konuştuğunu ve de hayran kaldığını… Evvela burada, grubunuza, Cem Bey kardeşimin riyasetinde yaptığınız bu ekibin programını tebrik ederek başlamak istiyorum.
Trabzon’da Herkes Futbol Oynardı, Biz de Oynadık
Futbolla alakama gelince; şimdi Trabzon'da evvela futbol yalın ayak başlar, bizim çocukluk dönemimizde. İki; top da bulamazsın. Şimdi bu naylondan olan mika toplar yoktu o zaman. Biz küçücük, böyle yama dediğimiz bez parçalarını bir araya getirdik. Efendime söyleyeyim bunlardan çift kale yapardık. Yani çocukluk döneminde böyle başlardı. Mesela Trabzonspor'un o dünya çapında yer sahibi olan futbolcuları da dahil olmak üzere, böyle futbola başladılar ve Trabzon'da genelde o zamanın şartlarında futbol böyleydi.
Şimdi, futbol oynadınız mı? Zaten futboldan başka bir şey yoktu. O bakımdan yani biz, herkes futbol oynar, oynardı ve biz de oynardık. Ama benim futbol hayatım pek sürmedi. Çünkü ben öğrenciydim. Birinci planda okumayı düşünmüştüm.
Trabzon'da Karadenizgücü’nde 1 yıl, Kayseri'de Kayseri Demirspor'da 1 yıl olmak üzere kısa bir müddet oynadım. Oynadığım mevkiler de iç ve açıktı; sağ iç ve sağ açıkta o zaman oynardık. Şimdi ben bunların işte teknik ifadelerle nasıl konuşuluyor onu bilmeyeceğim. Yani ben geçmiş, geçmişin dili ile ‘half’ vardı, ‘back’ vardı, ‘açık’ vardı, ‘iç’ vardı, ‘santrafor’ vardı. Şimdi bunların adını size soracağım değişti mi, değişmedi mi?
Oynadık, yerimde de başarılıydım. Yani top kontrolüm, topa hakimiyetim, efendime söyleyeyim ve adam markajım… O bizim zamanımızda forvet oynayanlar da markaj ederdi, yani karşı tarafın müdafaasını yıldırırdı. Yıldırmak için de üzerine gider, onu tamamen markaja alırdı. Bu arada maksat, gelen topun açıkta kalması, bir tanesi santrafora topu gönderdiği zaman gol olması içindi ki; o zamanın uygulanan taktiklerinde bu çok başarılı olurdu. Açıklardan daha çok çalışılırdı, yani sağ ve sol açıktan. Bizim dönemimizde açıklar, içler hakikaten çok kabiliyetli insanlar; bu şeylerde vazife yapıyordu. Böyle işte, dediğim gibi Trabzonlu olup da futbolla uğraşmayan yoktur, oynamayan yoktur; herkes oynar. Biz de oynamıştık, karınca kararınca.
Akçaabat Sebatspor 2003 – 2004 Sezonu Değerlendirmesi
Şimdi sezon başından itibaren esasen Akçaabat Sebatspor yaptığı transferlerle ligde bir noktada olabileceği, çok geride olmayacağı bekleniyordu. Yani Sebat'ın 9’larda, 8’lerde bilemedin 10’larda olabileceği; şahsen ben bunu bekliyordum. Yaptığı transferler Trabzonspor'dan fena oyuncular değildi. Yani çok çok güçlü oyuncular değilse bile, öyle sıradan oyuncular da değildi. Tabi bu arkadaşlarımızın saha içerisinde vazifesini yapar hale gelmesi, takdir edersiniz ki 1 maç, 2 maç, 3 maçta olacak iş değil. Ekrem Hoca aslında benim gördüğüm kadarıyla futbolu bilen bir arkadaşımız. Ancak o takım oyununda ısrar etmesine ve neticeye dönük futbol oynatmak istemesine rağmen, takımın da birbirine alışması…
Hatırlarsanız bir zamanlar Beşiktaş'ta “Şenol, Birol, Gol” denirdi. Yani ben onların bir defa maçını seyrettim. Sanki gözlerini yumuyorlar, bir tanesi topu harmanlıyor, bir tanesi arkadaşına atıyor, Birol bir tane kafa atıyor “gol”. Yani böyle ezber, yani adamlar nerede nasıl olacak... Bu tabi bir zaman işi.
Şimdi belki de 1 yıl ister. Yani şu anda Akçaabat Sebatspor’un gidişi benim kanaatim, güzele doğru bir kayış oldu. Bundan sonra daha iyi olacağı kanaatindeyim. Tabi sizler diğer takımları da gözlemlediğiniz için bu mukayeseyi çok daha iyi yapacaksınız, yaparsınız. Ama ben iyi olacağı kanaatindeyim ve de başarılı olmasını diliyorum. Çünkü ben Akçaabatlıyım, yani. Evet, tabi Akçaabat Sebatspor’un bir noktaya gelmesini elbette istiyoruz yani. Gelecek inşallah.
Şimdi Akçaabat gerçekten Trabzon’un en güzel futbolunu oynayan geçmişten bu tarafa, Sebatspor. Gerçi Trabzon'da İdman Ocağı var, o da çok eski bir kulüptür. İdman Gücü vardır, onlar çok eski kulüpler. Zaten bu kulüplerin birleşmesinden Trabzonspor vücuda gelmiştir. Mesela o Kazım Kolotoğlu dönemi, Allah selametini versin. Kazım Ağabey çok hizmet verdi. Amatör şampiyonu oldu onun döneminde Akçaabat Sebatspor ve çok güçlü futbolcular yetişti Fenerbahçe’ye, Ankara Demirspor'a, bilmem Galatasaray'a bir sürü insan gönderdiler. İşte Akçaabat böyle bir futbol merkezi. Ben o bakımdan yani kendisine dönük, iç tabiatına dönük elemanlarını değerlendirebilirlerse ki ilk, ilk yıllarında Trabzonspor bunu yaptı; üst üste Türkiye şampiyonu oldu, aynı. Zaten bütçesi de kanaati şahsiyem, buna çok daha uygun. Yani dünya çapında futbolcuların da ortaya çıkmasına vesile olacak; Sebat, Akçaabat Sebatspor iyi bir noktaya gelecek, diyorum.
Türkiye – Letonya Avrupa Şampiyonası 2004 Grup Eleme Karşılaşması Değerlendirmesi
Şimdi Letonya maçına geçebiliriz. Letonya maçını ben seyre… izledim. Ancak izlediğim zaman keşke, ‘bana sorulacak’ diye düşünseydim; e güzel notlar alırdım. Sizlerin tespitlerinize ve yorumlarınıza şimdiden aynen katıldığımı beyan ediyorum. Ama belki benim yapacağım yorumlar sizin yorumlarınıza biraz ters düşebilir. O bakımdan, o bakımdan bu yapacağımız karşılıklı yorumlarda da bir noktaya geleceğimize ben… Benim tabi görgü zafiyetimden olacak bunlar. Ee siz olayı çok daha yakın, her zaman takip ettiğiniz için; hem futbolcuların birey şahsında hem takım halinde bunları çok iyi gördüğünüz için; yapacağınız yorumlar bizimkinden çok sıhhatli ve doğrudur. Başta bunu ifade edeyim. Yani, Hoca yaptığı yorumlarda bize katılmadı veya bizimkinin dışında oldu, demeyin diye en bunu başta ifade edeyim.
Benim gözlemlediğim şu oldu; biz şimdi bir yere gidersiniz, o gittiğiniz yer de çok popüler bir yerdir. Yani bürokrasinin belki en üst seviyesinin olduğu bir yerdir. Ama siz oralarda çok gezmediniz. Acaba burada yanlış mı yapacağım? Kendinize güvendiğiniz halde, bu ‘yanlış mı yapacağım’ endişesi; orada hareketlerinizi sınırlandırır. Ben bu psikolojiyi Letonya sahasında gördüm. Nerede? Türk Futbol ekibinde. Yani sanki görücüye çıkmış, yanlış yapacak; böyle bir endişe içerisinde; ya düşeceğim kalkacağım. Gerçi futbol zemini namüsait şartlarda idi, farkında oldum ben. Yani futbolcularımız istediği gibi depara kalkamıyor, yani kayıp düşeceğinden endişe ediyor. Mesela 3 metre, 5 metre kala kendini bloke ediyor, yani istediği gibi top hakimiyetini kuramıyor, yapamıyor. Bunu gördüm ben bir defa. Ya bunu da sahanın şartlarının elverişli olmadığına, daha doğrusu futbolcuların kendi öz verisini aktaramadığına ben orada şahit oldum.
Mevcut Şartlar İçerisinde Oynanması Gereken Stil Ne Olmalıydı?
Peki bu şartlarda oynanması gereken futbol stili ne olmalıydı? Yani ben orada Şenol Bey’in yanında olmuş olsaydım, Şenol Hocamıza tavsiye edeceğim bazı şeyler olurdu. Orada yapılacak olan, yani bu tip maçlarda bu tip oyunlarda, ki biz de oynadığımızda saha çamur olurdu; çamur deryasında ne yapardık? Topu tutmazdık, gelen topa vururduk. Yani müdafaa, defans; topu tutmaz. Orta sahaya, ki orta saha forvete çok yakın olurdu; forvete yakın olan orta saha, topu tutardı. O da artık forvette kimse onunla beraber ‘gol’ arama şanslarını denerlerdi.
Ben Şenol Hoca’ya ‘Sıfır’ Verdim
Burada, bu düşüneceği bu olayda biz hayata geçirmek istersek ne yapabilirdik? Madde bir; bir defa defansa topu sokmamalıydı. Halbuki dikkat ederseniz, neredeyse 70 dakika top Türk Milli Takımı’nın defasında oynandı. Ben Şenol Hoca’ya ‘sıfır’ verdim. Ya ben olsaydım orada, kesinlikle topu orada tutturmazdım. Senin orada dev gibi adamların var. Sonra teknikleri çok güçlü. Topu keser, çakar bir tane; nereye giderse gitsin. Onu düşünecek olan orta saha futbolcusu, onu düşecek olan forvettir.
Forvet ile Orta Saha, Orta Saha ile Müdafaa Tamamen Kopuktu
Ha peki orta sahaya nasıl taktik verirdim? Orta sahaya vereceğim taktik de, topu tutmak olacak. Tutacak topu, ileriye taşıyacak, beraber. Ama ileriye taşırken de forvet ile affedersiniz, orta saha ile müdafaa arasında mesafe olmaması için onları takip etmesi lazım. Dikkat ederseniz forvet ile orta saha, orta saha ile müdafaa tamamen kopuktu. Yani başsız bir şey gibi oldu, benim müşahede ettiğim. Ne yapmalıydı? Orta saha topu ileriye taşırken arkasından müdafaa onu takviye etmeliydi. Forvet topu aldığı zaman, orta saha forvet gibi oynamalıydı; yani şu anda sizin ifade buyurduğunuz. Bunu göremedim.
Artı, bir ‘alan hücumu’, ‘alan müdafaası’ denilen bugün futbolda bir terim var. Bunu, bunu hayata geçiremediler. Hakem olayı, yani hakem faktörü gerçekten %55 Letonya tarafında, %45 bizim tarafımızdaydı. Bu doğru.
Letonya Takımı Hafife Alınacak Bir Kadro Değil
Ben futbolcuların kusura bakmayın isimlerini de bilmiyorum, futboldan çok koptuk. Ama Rüştü çok iyiydi. Evet, bir gol yedi ama o gol yenilirdi. Karşı takıma gelince, karşı takım Letonya takımı; hafife alıyorlar, öyle hafife alma çok şey kadro değil onlar. Ben dedim… Ya bu adamlar boğa gibi. Öyle yenilir, yutulur cinsten adamlar değil. Hakikaten güçlü adamlar”.
İstanbul ‘da Oynanacak Maç Ne Olur?
Peki İstanbul maçı ne olur, dersek, İstanbul'da oynanacak olan? Ben kusura bakmayın, kendi dünyamı özetliyorum. İstanbul'da oynanacak maç ne olur dersek; biz, bizim takım rahatlıkla bu maçı alır. Yani isterse bunu 3-0 yapar, 4-0 yapar, hatta 5-0 da yapabilir. Yapar, ancak bizim orta sahamız çok güçlü, defansımız çok sağlam olması lazım. Forvete gelince, forvet oyuncularımız fena arkadaşlar değil, ama çok dağınık, affedersiniz bazen de çok şımarık. Bu bize belki kusura bakmasın, bakmayın; yani bana göre çok daha ağır olmaları lazım. Sen milli takımda oynuyorsun, Türk milletini temsil ediyorsun. Yani, %100 aleyhinde olduğu halde dahi sabretmen lazım. “Aa, bu Türk genci“ bunu söyletmemiz lazım. Özellikle de Avrupa’da. Bu ağırlığı bizim özellikle Türkiye'de vermemiz gerekiyor; %100 haksızlık da yapılmış olsa. Biz kırmızı kart değil, sarı kart dahi almamamız gerekir. Yani futbolun centilmenliğini biz istediğimiz zaman ortaya koyabiliriz, diyoruz. Bunu bekliyorum ve inşallah 2-0, 3-0 değil 5-0; hem gönlümdekini hem oynanması gerekeni bekliyorum efendim.
Futbolda Hoca Çok Mühim
Şenol Bey’i tanırım. Şenol Bey futbolu çok iyi bilen bir adamdır. Yani çok iyi değil, çok çok iyi bilen biridir. Bir defa hakikaten çok güçlü bir kalecidir, iyi bir forvettir. Ben olsam Şenol'un inisiyatifine olayı terk ederim. Yani gazeteci arkadaşlar… Çünkü o şu anda bir 1-0 mağlubiyet var. O belki farklı bir strateji uygulayacak; farklı İnsanları, farklı kademelerde devreye koyacak. O farklı devreye koyuşta Hakan Bey belki işine gelmeyebilir. Onu muhtar bırakmak lazım ve de maçın sonunda konuşmak lazım, başında değil. Yani niye koymadın değil, koyma… Ben koymasın demiyorum, koysun da demiyorum; onun takdirine bırakmak lazım. Ha eğer koymaz da iyi netice alınmazsa, o zaman iyi bir haşlamak lazım. Koymaz da iyi bir netice alınırsa, takdir edip teşekkür etmek lazım. Bence sonunda bunu yapalım, diyorum. Başta yapıp da…
Hoca çok mühim futbolda; yani futbolcunun bence alacağı neticeyi tayin eden Hoca'nın taktiğidir, stratejisidir. Oyun içinde bazen oyun stilleri değiştiriyorlar. Yani ne olacağını ben şahsen bilemiyorum. Yani hocanın moralini çok üst seviyede tutmamız lazım maçı almamız için, muhtar bırakmamız lazım. Tavsiye edeceğiz, Hakan Bey; “Ben olsam işte şöyle olması daha zannıma göre faydalı olur” yani gibi bir şeyle olursa, Hoca da baskı altına girmez. Kanaatim o.
Yalnız Türk Milli Takımı şuna şartlanması lazım; yani biz bu takımı yeneriz değil, mutlaka yenmeliyiz ve ölümüne de olsa bunu yen… Buna bir defa şartlanması lazım arkadaşların. Letonya'da ben bunu göremedim. Yani biz havadan baktık ama yerde kendimizi bulduk. Yani bu psikolojiden çıkması lazım.
Sonra bir de hatırıma şimdi geldi, ya o takım çok güzel pres yapıyorlardı. Çok güzel pre… Mesela bizimkiler oynayamadı ama. Neden oynayamadı? Adam oynatmadı. Oranın havasını çok iyi bilip zemine alıştıkları için.
Trabzonspor Başkanı ‘Baba’ Rolünde Bir İnsan Olmalı
Bizde şu anda Trabzon'a gidin 24 saat Trabzonspor konuşulur. Tabi herkes sizin bu sorduğunuz soruyu kendi kendine, beraberce birbirine soruyor, cevaplandırıyor. Tabi istesek de istemesek de biz de bunları düşünüyoruz. Yani Trabzonspor'un başkanı Trabzon’un içinde mi otursun, İstanbul'da mı otursun? Benim burada kanaatim, Trabzonspor’u en iyi yöneten nerede oturursa otursun. Ama çok iyi yönetecek. Bir ağabey gibi olacak, bir baba gibi olacak. Yani hem halkı kucaklayacak hem futbolcuları kucaklayacak hem gelmiş, geçmiş idarecileri kucaklayacak. Yani bir baba rolünde bir insan olması lazım.
Bunu Mehmet Ali Bey de güzel yapmıştı, Faruk Bey de çok güzel yapmıştı. Kendi bu iki arkadaşımız, kendi zamanlarında hakikaten bu işi çok güzel yaptılar. Evet, şampiyon olamadılar. Mesela Faruk'un başkan olduğu sene ikincilikle lig tamamlandı. Evet, Fenerbahçe geliyor; Trabzon'da, Trabzonspor'u yeniyor. Olacak iş değil. Son 3 maçı veriyor. Hatırlarsanız, yani son 3 maçta, ben yanlış anla… hatırlamıyorsam; Trabzonspor şampiyonluktan oluyor.
Şampiyonluk İçin Sabırlı Olmak Gerekir
Hocası Şenol Bey’di ve gerçekten Şenol o zaman çok ciddi çilelere katlanmış bir insan. Onu ‘yuh’lamak mı, ona bir şe… Hakaret etmek mi; her şey vardı. Ama sabretti, takımı o noktaya taşıdı. Orada yapılacak olan bir iş vardı; Faruk’u ayırmayacaktılar. Faruk’u devam ettirecekler, ikinci sene takım mutlaka şampiyon olurdu. Ama şampiyon olamadı, ikinci oldu diye “Biz şampiyon olacağız”. Kardeşim ya bu, ikinciliğe getirdi takımı. Sabredemedik orada.
Tabi bizim de kanaatimiz böyle olmasına rağmen bunu izhar etmedik. Yani zaten olacağı kadar parçalanma var, bir de bir taraftan biz bir nifak unsuru gibi ortaya çıkmanın doğru olmayacağı kanaatinde olduğumuz için fikrimizi beyan etmedik. Faruk’un… Faruk iyi bir idareciydi, iyi bir arkadaş, iyi bir dost… Çok mükemmel. Yani futbolu bilen; bunu derken ben diğer arkadaşlar kesinlikle onları ilzam etmek istemiyorum. Ama onunla bir noktaya gelinmişti; şampiyonluktan sonra onunla devam edilmeliydi.
Şimdi ne yapılması lazım? Şu anda eskilerle- yeniler arasında veyahut da bazı arkadaşlar arasında olması gereken beraberlikler yok. Bu dargınlığı kaldıracak bir yola girmek gerekiyor. Bu dargınlıkları eritmemiz lazım, bu buz dağları kalkması lazım, tek yürek tek bilek olması lazım.
Trabzonspor’un En Fazla İhtiyacı Olduğu Konu Bir ve Beraber Olmaktır
Trabzon'un bugün en fazla ihtiyacı olduğu konu bu beraberliktir. Trabzon her zaman bu olursa şampiyonluk elde edebilir, alabilir. Yani Fener'miş, Galatasaray’mış; doğrudur, bunların yeri inkar edilmez. Ama bir anda Trabzon güneş gibi parlayabilir. Bunun olması lazım. Şu takım bile bunu yapabilir. Bunda benim kuşkum yok. Başarılar diliyorum efendim, Trabzon’umuza başarılar diliyorum.
Okullarımızda Beden Eğitimi Derslerinde Taraftara Yönelik Eğitim Programları Düzenlenmeli
Evvela bu fiili tedbirlerin alınması şart. Ama fiili tedbirlerin yanında yapılması gereken de, bizim bu konuda ciddi bir eğitim noksanlığımız var. 7’den 70’e futbolu seven, futbolu mesele yapan, meslek yapan, ne bileyim eğlence yapan… Her şeyimiz haline getirdik. E o zaman futbol hakkında özel bir eğitimi de devletin programına alması, eğitimde bunu uygulaması lazım. Yani bir seyirci nasıl olmalı, ne yapmalı, nasıl takımına, tuttuğu takıma destek olabilmeli?
Şimdi düşünebiliyor musun, hiçbir seyirci bunu okuldan öğrenmiyor. Artı, aileden de öğrenmiyor. Kimden öğreniyor? Caddeye iniyor, sokağa iniyor; işte gittiği maçta kiminle karşılaşıyorsa onunla beraber mütalaa ediyorlar, müzakere ediyorlar, takım tutma psikolojisi içerisinde yapılması gerekene kendileri karar veriyorlar, bunu yapıyorlar. Buna karar verirken de, dediğim gibi hiçbir eğitim almamış. Ben bu taraf… Bunu uygularken, hayata geçirirken karşı tarafı incitirim, gönlünü kırarım veya şunu yap… Böyle bir endişe yok. Ha bu kimlik konusunda ciddi bir eğitim şart, yani Türkiye'de bunun eğitimini almak lazım. Çok almak da bence şey etmez. Okullarımızda spor derslerimiz var, beden eğitimi derslerimiz var. Bu derslerde rahatlıkla bunlar verilebilir. Değil mi? Yani beden hocamız, beden eğitimi hocamız işin beden kısmını, ilmi kısmı ifade ederken bunu da pratikte olması gereken davranış biçimlerini de oturur tek tek anlatır, “Oğlum sen anlat, sen anlat, kızım sen anlat” der, öğreniriz. Ama diyeceksiniz ki, yani bunu bilmediğimiz için mi yapıyoruz? Değil. Biliyoruz, bildiğimiz halde yapıyoruz. Ama iki dil bir sihirdir. Yani bu… “Demek ki ülkenin İstediği insan, daha doğrusu seyirci modeli biz değilmişiz” diyecek delikanlı veya hanımefendi kızımız. E şimdi bakıyor ki, herhalde benim yaptığım doğrudur. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyor. Geliyor faraza ben ilzam etmiyorum ama Galatasaraylı bir taraftar, o arkadaşının yaptığı eylemi ‘anarşi’yi diyelim tasvip ediyor, “Tamam” diyor “ben doğruyum”. Geliyor Fenerli, diyor ki adam “Ya ben Galatasaraylı olursam, e demem benim yaptığım iş doğru olur. Ben Fenerli olduğum için yaptığım iş yanlış oldu”. Ama Fenerliye gidiyor “Senin yaptığın iş doğrudur”.
Kısaca, doğrular herkese göre aynı olabilecek bir eğitimin olması lazım ve takım yönetim başkanlarından idarecilerine kadar bunları da bunun içinde eğitmek lazım. Hakemlerimizi de eğitmek lazım. Ne bileyim böyle bir eğitim ve öğretim dönemine Türkiye'nin girmesi lazım gibime geliyor.
Futbolda Tribün Olaylarını Bitirmek için Caydırıcı Hukuki Tedbirlerin Alınması Lazım
Polisiye, kolluk kuvvetlerin de hâkim olacağı yapılan işlemlere yahut ta fiillere anında müdahale edilebileceği bir hukuki sistem de getirmek lazım. Yani bunu yapan adam, caydırıcı bir olayla karşılaşması gerekiyor. E bir ca… Sen yapıyorsun sanki ‘aferin’ dercesine. Elini, kolunu sallayarak karakolun bir tarafından, kapısından giriyorsun birinden çıkıyorsun. Bu adam niye ikincisini yapmasın veya neden üçüncüsünü yapmasın? Caydırıcı tedbirlerin alınması ve de hukuki müdahalelerin olması için meclisin de işe el koyması lazım. Yani kanun tekliflerinin müzakeresi ve kanunun iddiası burada zaruridir.
Ben Letonya maçından, Türkiye'nin Letonya’yı eleyerek çıkmasını dilemek suretiyle milli takımımıza hayırlı başarılar temenni ve niyaz ediyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum. İstirham ediyorum. Sağ olun, var olun.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız