
Neler Okuyacaksınız
Batı, Müslümanları Yok Edemeyince İslam’ın Kimliğini Değiştirmeye Başladı
Şimdi Avrupa her zaman İslam'ın içiyle oynadı. Bakın mesela Rusya'da komünist ihtilali oldu. İslam'la oynamadılar, Müslümanla oynadılar. İnkâr ettiler. “Böyle bir şey yok” dediler. Ama “İslam şudur, İslam budur” diye tarif etmediler. Topyekûn inkâr ettiler. Ve şimdi Müslüman dinine döndüğü zaman orada saf haliyle dönüyor. İslam'da ne var? Ta Peygamber Aleyhisselam Efendimiz'den zamanımıza kadar. Batı'da böyle değil ama. Batı'da Müslümanların üzerine gittiler. Mağlup edemediler. Haçlı seferleri olsun, ülkeler arasındaki savaşlar olsun, bunu çoğaltabilirsiniz. Müslümanı yok edemediler. Bu sefer İslam'ın kimliğini değiştirmeye başladılar. Az evvel söylediği iki tane akım. Biri tarikattan, birisi mezhepten. Bunların içeriği değiştirilmiş. Yani bu konuya açık olarak girildiği zaman göreceğiz ki, mesela bakın Ehl-i Beyt mantığını adamlar çürütmek için tavassutu inkâr ettiler. Yani vesileyi. Mezhep hareketiyle bunu yok ettiler. “Böyle bir şey yok” dediler. Kabirlere saldırdılar. Hala şimdi de saldırıyorlar. Bu ne akımı? Batı'nın akımı. Efendime söyleyeyim, şimdi tarikat müessesesi tamamen vasıtalarla Allah'a yürümedir. “Vebtegu ileyhil vesilete” (Maide Suresi, 35. Ayet) “Vesileye sarılarak Cenâb-ı Hakk’a gitmek, vasıl olmak.” Şimdi tarikat yoluyla da o vesileyi aradan kaldırdılar. Kendilerine göre bir terim buldular. Vesilenin yerine koydular. Yani Ehl-i Beyt'in özelliklerini tamamen ortadan kaldırmak üzere Batılı çok ciddi hem tarikatla hem mezheple oynadı. Onun için bizi takip eden arkadaşlarımızın bu işe kulak vermesi lazım. “Ya bunlar işte bizi yok etmeye…” Öyle bir derdimiz yok bizim. Allah'a sığınırız. Mesela ben çok araştırmalar yaptım bu konularda. Benim hesabım gökteki yıldızlar gibidir. Meselenin köküne indim, ehl-i beyt için buyurduğu hadis. Gökteki yıldız bunlar. Niye? Bak ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak “onlar Allah'ın ayetlerini okuyor.” Kim? Bu Ehl-i Beyt imamları. Daha? Müslümanı tezkiye ediyor. Daha? Kitabın hikmetini anlatıyor. Allah'ın şu ayetteki mantığı, maksadı ne? Bunu anlatıyor ve bilmediklerinizi size öğretiyor. Kim? Bu sıfatlar kimde var? Ehl-i Beyt'te. İşte bunlar gökteki yıldızlar gibi. Ama Sünnilik hareketine geliyoruz, sahabeye bunu mal ediyor. Oğlum babanın çiftliği mi bu?
Sonra senin dünyanda hadis ilmi ne zaman tedvin edildi? Peygamberin hicretinden 200 sene sonra. İmam Ali peygamberin döneminde be. Kime yutturuyorsun bunu? Yani senin “200 sene sonra” dediğin doğru, Ali'nin “peygamberin döneminde” dediği yanlış. O kadar batıl olabilir mi? Şimdi inşallah o noktaya getirmezler. Ben onları “Sünnilik” kavramında tartışacağım. İmam-ı Azam'a “Sünni” diyorlar. Yalan. İmam-ı Azam buz gibi Ehl-i Beyt tarafı. İmam-ı Şafi’ye “Sünni” diyorlar. Yalan. Buz gibi Ehl-i Beyt tarafı. Delilleriyle ortaya koyacağız bunları. Mezhep imamlarının tamamı Ehl-i Beyt'in yanındadır. Sünnilik kavramı ne ayette vardır ne hadiste vardır. İşte bu uydurulan akımların ortaya koyduğu efendime söyleyeyim sığınma araçlar. Öyle bir şey yok. Tek Allah'ın kitabında ve peygamberin sünnetinde bir yol var. O da Ehl-i Beyt'tir. Kusura bakmayın uzattım. Burada demek istediğim yani “tavassut” kelimesini kaldırarak yeni bir kimlik ortaya koymaya çalıştılar.
Niye? Batı İslam’la oynadı. Bak Afrika'yı Müslüman kim yaptı? Ehl-i Beyt yaptı. Anadolu'yu kim Müslüman yaptı? Ehl-i Beyt yaptı. Uzak Doğu'yu kim Müslüman yaptı? Ehl-i Beyt yaptı. Ya her tarafı Müslüman. Nasıl bunların önüne geçeriz? Dediler “hücum edelim. En güçlü oldu ordularla. Haçlı ordularıyla.” Bak edemediler. Bu sefer oturdular kara kara düşündüler. “Tamam” dediler “bulduk.” Ney? “Müslüman kimliğini bozmak.” İşte o ortaya koyduğu isimler mezhepte ve tarikatta İslam kimliğini bozma hareketidir.
Allah’ın Hükmü ve Peygamber’in Hükmü Varken Bir İnsanın İçtihat Etmesi Haramdır
Adamlar hadis uyduruyor. Hocam konuşurken enteresan bir şey söyledi. “O kabul ettiklerin içinde” dedi “peygamberin savaşında olmayıp kaçanlar vardır. İşte bu işi yapanlar onlar.” Yani gerekirse bunu kaynaklarıyla verebiliriz. Öyle Allah korusun, iftira yok. Burada açılmışken söyleyeyim babası hakikaten takva büyük bir zat. Meşreb-i suffiye yolundan ama bu zatın aslında ilmi tasavvufla uzaktan yakından hiç alakası olmadığı gibi kendisi felsefecidir. Mesela mektubatını okuyun. Mektubatında İslami bir derinlik yoktur. Kelam ilmi vardır. Akıl oyunları. Şimdi ben hakikaten gençlik yıllarımda okurdum. Allah Allah. Yani tasavvufu da bilmezdik ama Şah Abdülkadir Geylani'nin mektuplarıyla mukayese ederdim. Birisinde iç tabiatını yönlendiren deryayı ehadiyete dolu açılan bir yol, ötekinde mantığı kurcalayıp ne yaptığını bilmeyen bir hal. Yani öyle bir şey. Açın, şimdi açın okuyun. Eve gidince mektubatı varsa koyun önünüze. Bir de Hz. Pir'inkini koyun. “Allah Allah” dersin. Adam Keşmir’inin talebesidir. Felsefecidir bu. Din uleması âlimlerinden değildir . İşin iç yüzü de budur. Biz mesela sahabeye, peygambere yakın olan, peygambere kayınpeder olmuş. Kim? Hazreti Ebubekir Sıddık Efendimiz. Biz onun velayetinden asla şüphe etmiyoruz. Ama Hazreti Ebu Bekir Sıddık Efendimiz, irşada memur değildir. Böyle bir emir yok. Ne Allah’ın ne peygamberin. Şimdi bunu çıkardılar, tuttular İmam-ı Ali'ye nispetle onu da mürşit yaptılar. Ya böyle bir vazifesi yok mu insanın? Selman-ı Farisi ondan sonra gelen adammış . Hz. Selman, Ebu Bekir'e biat bile etmedi ya. İmam-ı Ali'nin Şialarından. Yani hep yalan her şeyleri. Bir tane sahih yok. Yani Allah'ın hükmünü değiştirdiler, kendi hükümlerini onun yerine koydular, arkalarından gelen de onlara inandılar. Zaten Allah'ın hükmü olduğu zaman, Peygamber'in hükmü olduğunda, onların hükmü varken bir insanın içtihat etmesi haramdır. Böyle bir şey olamaz. Sen kim oluyorsun ya? Kıçını yıkamandan aciz adam, Allah'ın görüşünü yerine görüş koyacaksın. Hakikaten derler ya, “arı gider, her çiçekten bal alır .” Ben şimdi arı gibi bal alıyorum. Ama konuşmama gerek yok. “Var” diyorsan, birkaç delil sunmamızda fayda var.
Hz. Ali'nin Velayeti ve Hilafeti İlan Edilmemiş Olsa, İslam Tamamlanmayacaktı
Esasen İmam Hüseyin'in şahadetinin asıl nedeni, ta İmam Ali'den başlıyor. Gadir-i Hum’da Cenâb-ı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Hz. Ali Efendimiz'i yerine, halife ve imam olarak tayin etti. O gün onu biatle kabul edenler, sonra Cenâb-ı Peygamber Efendimiz'in rihletiyle birlikte, Sakife'de bu biatlerini bozdular . Yani bu açık ve net. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, İmam-ı Ali'nin hilafetini ilan ederken, nefsinden dolayı etmedi. Yani “Ali'yi seviyorum, benim sülalemdendir, amcamın çocuğudur, onun anası beni büyütmüştür.” Hz. Fatıma anamız, Peygamber Aleyhisselam Efendimiz'i büyüten, yani İmam Ali'nin annesidir. Onun için, yani “ben onu yerime vekil bırakayım. Kızımın da beyidir, tamam işte, bu işi devam.” Öyle değil. Bak Cenâb-ı Hak, “Yâ eyyuherresûlu bellıg mâ unzile ileyke min rabbikve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh vallâhu ya’sımuke minen nâs innallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn” (Maide Suresi, 67. Ayet) “Ey Resul! Sana tebliğ, Allah'ın tebliğ ettiğini ilan et.” Neye diyor ? Ne dediyse ne emrettiyse. Şimdi ayet-i kerimeden, mesela, Esbâb-ı Nüzul'ün yazarı, büyük zat buyuruyor ki, burada Cenâb-ı Hakk'ın Peygamber'e “tebliğ et” dediği şey, “Ali'nin velayetini ve hilafetini ilan et.” “Bunu ilan edeceksin. Senin görevin bu. Eğer bunu yapmazsan, peygamberliğini hakkıyla yerine getirmiş olamazsın.” Yani Hz. Ali'nin velayeti ve hilafeti ilan edilmemiş olsa, İslam tamamlanmayacaktı. Onun tamamlanması için illa bunun ilan edilmesi lazımdı. Arafat dönüşü, Mekke'nin çıkışında “Gadir-i Hum” denilen yere geliyor. Bu ayet-i kerime, az evvel okuduğum ayet-i kerime nazil oluyor. Allah'ın sevgilisi sahabesini toparlıyor ve bir yüksekçe yere çıkıyor. Taşları birbiri üzerine yığıyor. Orada işte, “Ey Resulüm! Sana indirileni, sana nazil olanı tebliğ et. … Eğer sen bu vazifeni yapmazsan, hakkıyla vazifeni yapmış olamazsın.” Neymiş o? Hz. Ali'nin hilafetinin ve velayetinin ilanıdır. Müfessirlerin buradaki görüşleri, daha doğrusu beyanları bu. Şimdi, ondan sonra İslam tamamlanıyor. Eğer bunu tebliğ etmeseydi Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, demek ki İslam da tamam olmayacaktı. “Bugün ben size dininizi kemale erdirdim.” Bu da Gadir-i Hum’dan sonra. “Size olan nimetimi tamamladım, size din olarak İslam'ı seçtim ve razı oldum” diyor Allah. Bak, demek Hz. Ali'nin hilafeti ilan ediliyor ve din tamamlanıyor, ayet-i kerimede. Peki arkadaşlar, burada enteresan bir nükte var. Cenâb-ı Hak, “Allah seni insanlardan korur.” Yani demek ki, bu hilafetin beyanına karşılık çok ciddi fitneler çıkacak. Ama “seni Allah koruyacak” diyor. “Allah kâfirler topluluğuna hidayet etmeyecektir.” Ali'ye karşı çıkanlar da kâfirdir, yanlış anlama. Ben sana çok ciddi bir hadis bulayım. Sahih bir hadis. Enteresandır. Enteresan bir hadis. Buhari'de bu. “Kıyamet günü ben havuzun kenarında durduğum sırada bir grup görüp tanıyacağım. Sonra benimle onların arasından birisi çıkarak onlara ‘haydi gelin gidelim’ diyecek. Ben ‘onları nereye götürüyorsun?’ diye sorunca, ‘vallahi cehenneme’ diyecek. ‘Ben onların suçu nedir?’ diye soracağım. Diyecek ki, ‘bunlar senden sonra cahiliyeye dönüp mürted oldular.’ Sonra bir grup daha görüp onları da tanıyacağım. Yine onlarla benim aramda birisi çıkarak onlara ‘haydi gelin’ diyecek. Ben ‘bunları nereye götürüyorsunuz?’ diye sorunca, ‘vallahi ateşe’ diye cevap verecek. ‘Bunların suçu ne?’ diye sorunca, ‘bunlar da senden sonra cahiliyeye dönüp mürted oldular. Onlardan kurtulanlar sadece birkaç kişi olacaktır’” buyuruyor. Şimdi bu hadis-i şerif, bakınız Camiu’l Usul, cilt 10, sayfa 469, sayı 7998. Bu bir tane değil. Ben birini okudum. Şimdi burada görülüyor ki, İmam Ali'nin velayetine ve hilafetine öyle, “aa ne kadar güzel, peygamber işte rihlet ederken yerine adamı da seçti”, demediler. Veya dediyseler, tiyatro oynadılar. Rihletinden sonra da cahiliye adetlerine uyup, çünkü hadiste öyle diyor, mürted oldular. Şimdi biz buradan ötesine geçmek istemiyoruz. Ben bu konuda tevil yapmak yerine şöyle bir metodu tercih ettim. Yani Sakife’de toplananların evsafını, şusunu busunu incelememize gerek yok. Birisi Cenâb-ı Peygamber Efendimizin kayınpederi, biri hatta ikisi kayınpederi, biri çok yakın arkadaşı. Ben diyorum bu aile tartışmasının içine girmeyeyim. Onun için girmiyorum. Ama bir şeye uyuyorum ben. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, şimdi oraya geliyorum. Hz. Hüseyin meselesine buradan girersek, meselenin mahiyetini daha iyi anlarız.
İmam Ali’yi Kabul Etmeyen, Peygamber’in de Ümmeti Değildir
Şimdi, peki Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, onun velayetini “ilan et” diye emir aldıktan sonra, bakalım ne söylemiş? “Ali bin Ebu Talib benim kardeşimdir. Vasimdir, halifemdir. Ve benden sonraki halifemdir.” Benden sonraki halife Ali'dir. “Ya işte biz görüşümüz…” Öyle bir şey yok. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz hüküm veriyor. “Ali'dir” diyor. “Benden sonraki halife Ali.” Yok “toplandık şunu seçtik.” Böyle bir hak vermiyor. Doğrudan doğruya, ayet-i kerime, hadis, Allah ve Resulü onu nasb ediyor. Anlaşıldı mı? İki, “Allah Resul’ünün halifesi odur. Müminlerin emiri odur.” Daha ne olacak kardeşim? “Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur.” Bu Gadir-i Hum Hutbesinde. “Ey insan!” Ya hem halife, hem hidayet. Yani irşad görevi de var. Temizliyor ya. Peygamberin aynı vasıfları kimde var? İmam-ı Ali'de var. Daha kimde var? Torunlarında var. “Gökteki yıldızlar” dediği kim? Bunlar işte. Evet. “Ey insanlar! Bu Ali'dir. O benim kardeşimdir. Vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir.” İman etmeyene karşı halife değil, iman edene. Ali’yi kabul etmeyene demek Peygamberin de ümmeti değil. “Ben halife kabul etmiyorum.” E seni peygamber kabul etmedi ki, sen kabul edeceksin Ali’yi. İman eden kimselere “halifemdir” diyor. Etmeyene demiyor. “Ey insanlar! Ben hilafet emirini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum.” Yani Hz. Ali'yle de sınırlamadı onu. Demedi “peygamber ki, Ali'den sonra da yok.” Ne dedi? “Neslime onu bırakıyorum.” Ali de geçici. O da darül bekaya rihlet edici. “Ondan sonra benim neslime bırakıyorum.” Daha, “Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır.” Demek ki öyle şu bu filan değil. Bu Gadir-i Hum’da inen ayet-i kerime, Maide 67'de, onun ilanı Allah tarafından emredildiği için orada ilan edilmiştir.
6,“Benden sonra Ali, Allah'ın emriyle sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı, ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır.” Şimdi imamet ve hilafet kimin hakkı? İmam Ali'nin hakkı. İmam Ali rihlet etti. Kimin hakkı? Hazreti Hasan'ın hakkı. O rihlet etti. Kimin hakkı? Hazreti Hüseyin'in hakkı. Şimdi efendim, “ben onu kabul etmiyorum” deme lüksüne hiç kimse sahip değil. Zaten iman bir matematik problemi değildir. İnanırsın veya inanmazsın. “Ya canım işte bu peygamber döneminde öyle işler yaptı ki…” Baba bize aksini iddia etmiyoruz. Tamam, yaptıysa onun mükâfatını alacak. Ama bu ölçülerin dışına çıktıysa havasını alacak. Yani bunlar benim ölçüm değil, Allah'ın ölçüsü. Hadiste ne diyor? “Senden sonra mürted oldular. Cahiliye adetlerine döndüler.” Hadis Buhari'de. “Mürted oldular” diyor.
Allah Tarafından Nasb Edilen İmama Uyan Müslümandır, Uymayan Kâfirdir
Evet, şimdi Hazreti Hüseyin'e de geleceğim inşallah. Hazreti Hüseyin işte bu imamlardan kaçıncısıdır? Üçüncüsü. Birisi, İmam Ali. İkincisi, İmam Hasan. Üçüncüsü, İmam Hüseyin. İmam Hüseyin'e Yezid saltanat yoluyla, bizde bir saltanat aşığı arkadaşımız var. Allah onu kendine âşık edenlerden eylesin. Aşkın ne demek olduğunu anlasın. Efendim, o tabii onun ahfâdı . Şahsı çok yanlış bir kulvarda gidiyorlar. Bu iş, demokratik yolla. Yok “filan yerde birisi çıkmış da işte filan taraf biat etmemişti.” Öyle bir şey değil. Biat eden kurtulur, etmeyen küfre gider. Bu iş bu kadar nettir. Yani Allah tarafından nasb edilen adamın insana uyarsan Müslümansın. Uyumazsan senin adına “fasık” da denmez. Bir numaralı “gâvur” denir. Öyle mi? Olay budur. Şimdi yok işte Yemen tarafından Müslüman olan varmış. Onun için işte filanca ortaya çıkmış. Yani onun meşruiyetini ilan etmek üzere. Ulan bu adam seçilmiş imama, nasb edilmiş imama isyan eden en azından bir fasık . Yetmedi bu hadise göre kâfir, mürted. Sen kimi savunuyorsun ya? Sen kimsin?
Sonra kaç günlük İslam dersi aldın? Taharet almasını biliyor musun? Allah rahmet eylesin. Haydar Hoca Efendi gani gani Allah rahmet etsin. Ben özel Kur'an dersleri alırdım ondan. Gider talim ederdim. Ali Haydar evinde ben evinde. Bu Hacı Kasım'da bir evi vardı. Ali Haydar Hafız. Efendim talim dersleri alır. Talim ederdim ondan. Efendim derdi “yahu bunlar kıçını yıkamasını, taharet almasını bilmiyor. “Ve elini böyle uzatarak orta affedersiniz, burasını güzel ıslatıp taharetinizi öyle alacaksınız. Şamar gibi her tarafınızı berbat etmeyeceksiniz” diye tarif ederdi. Yani şimdi eğer işin fıkhi boyutuna girersek sen bunu da bilmiyorsun oğlum. Kaç günlük sen tahsilin var? Akait mi okudun? Fıkıh mı okudun? Hadis mi okudun? Tefsir mi okudun? Kur'an mı okudun? Ne okudun? Usul mü okudun? Doğru usul okudun. Belki hukukçusun. Ama bizim usulle seninki farklı. Kısaca şunu demek istiyorum. Yanlıştalar bu arkadaşlar. Yani bu işler tevil ile, kıyasla olmaz. Mesela cezada suç tarif edilir. Bu bardağı kırmak suçtur. Kırarsan suç işlersin. Canım “işte kıyas yoluyla o denmek istedi.” Yok böyle bir şey yoktur. Bu da böyledir. Burada kıyas olmaz. Hükümler bellidir.
İmam Ali'nin Yolu Kıyamete Kadar Devam Edecek
Şimdi Allah Hüseyin'ini imam tayin etmiş. Hüseyin'in hakkına tecavüz edenler olmuş. Kim bu? Yezid. Bu arada Kufeliler enteresandır. İmam-ı Hüseyin'e mektup gönderiyorlar. Bir rivayete göre 30 bin, bir rivayete göre 15 bin mektup. Düşünebiliyor musun? Hz. Hüseyin bu mektupları bir deveye yüklüyor. Yola çıkıyor. Kufe'ye gidiyor. O kadar enteresan ki Kufe'ye gitmeden Yezid'in baskıları Kufelileri çeviriyor. Yani kalpleri değil, dilleri o tarafa geçiyor. Onun için denir ki “Kufelilerin gönlü İmam Hüseyin'den yana, kılıçları da ona karşı.” Şimdi görüyorum ki bugünlerde parayla beraber gönlü Hüseyin'den yana olanlar kılıçla Hüseyin'in karşısına Kufeliler gibi geçtiler. Ya sen matem gününde Cemevi’ne “şıngırtı evi” deyip, bilmem ne köprüsüne “Yavuz köprüsü” deyip onun meşrulaştıran bir akımla beraber olacaksın. Şu kadar zaman efendim hiçbir iltifatta bulunmayacaksın, hiçbir hak vermeyeceksin. Aa “biz şimdi hak veriyoruz.” Kime yutturuyorsun bunu ya? Tamam vereceksin ikinci gün elinden alacaksın. Ben seni iyi tanıyorum. Sen de meclisin affedersin “Partinin koridorlarında ben alevi sözcüğü duymak istemiyorum” diyen arkadaşsın. Lan hepiniz İmam Mehdi gibi Hazreti Hüseyin'in davasını dava ediyorsunuz. Ve siz Müslümanları yanıltıyorsunuz. Kapıları kapatıyorsunuz. Eğer bu konuyu ele alıp konuşan bir insan veya bir topluluk varsa onlar kendi nefsinden yola çıkmış olsalar zerre kadar etki etmez. Taşı atarsın vurur geriye döner. Aynen böyledir. Ama etki ediyorsa ahmaklık yapma. İmam Ali'nin yolu kıyamete kadar devam edecek. Değil mi? “Fî hâzihil ümmeti erbâûne alâ huluki İbrâhîm, ve seb‘atun alâ huluki Mûsâ, ve selâsetun alâ huluki Îsâ, ve vâhidun alâ huluki Muhammed Mustafa sâdatü’l-halki lâ bimerâtibihim” Bunların tamamı Peygamber Aleyhisselam’ın ümmeti, İmam-ı Ali'nin yoludur, yolundan gelirler. 40 kişi İbrahim meşrebinden, 7 kişi Musa meşrebinden, 3 kişi İsa meşrebinden, 1 kişi Muhammed Mustafa’nın meşrebinden. Hepsi İmam-ı Ali’nin yolundan. “Velayet yolu” denir buna. Kıyamet sabahına kadar. Ahmak seni, bu gelecek. Ulan 1980'de biz bunu askere anlattık. Açılım diye “hürriyet var” denildiği dönemde kimseyi anlatamıyoruz. Sen neyi açıyorsun be? He vallahi. Benim eve gelirlerdi hiç unutmam.
Bir gün Hazreti Pir'in resmi kütüphanemde geldi komiser elini koydu kitabın üstüne. Adam zannediyor suçtur. Allah selametini versin. Allah öldüyse rahmet eylesin. Bu dediğim 1981'de olay. Polisler sağa solu ararken “dışarı çıkın” dedi “orada bir şey yok.” Adam iman ehli. Neyse bir çay kahve içirdim onlara. “Hocam kusura bakma” dedi. “Biz emir üzere geldik” dedi. Şimdi hayır asker de aynısını yaptı. Geldiler evimi aramadan vallahi yeminle konuşuyorum, hem de jandarma. Sütlü kahve ikram ettim onlara. Çekti gittiler. Yahu “bunlar yoldan çıkmış şudur budur” dedikleri adam, bu işin manevi hiyerarşik tarafına inanarak, el sürmek ahlaksızlıktır, namussuzluktur, dinsizliktir diye kabul ettiler. Vallahi de billahi de dokunmadılar. Sen bunların binde birine inanmıyorsun ya. Yanlış mı konuşuyorum? Binde birine inanmıyorsun. Bunlar yanlış şeyler. Bu yolu terk etsinler. İnanacaksalar benim dediklerime dikkat etsinler. Bak ben aşağı yukarı on yıldan beri bu işte işin içindeyim, araştırıyorum. Yani beni de tanırlar, efendim bilirler. Ha tam anlamadım ya. En azından kokusunu alıyorum ya. Öyle mi?
Hüseyin bin Ali, Kur’an-ı Kerim’de Methüsena Edilen Ehl-i Beyt’tendir
Evet arkadaşlar. Hazreti Hüseyin konusuna gelince imam olan Hazreti Hüseyin'in konusuna hakkını Yezid gasp ediyor. Allah'ın sevgilisi buyuruyor mu ki “bu benim neslimin hakkıdır?” Tamam. İmam Hasan kendi döneminde Muaviye ile anlaşıyor. Hazreti Hüseyin o anlaşmaya tabi oluyor. Ama Muaviye'nin ölümünden sonra Yezid'in halife olarak ilan edilmesi ve Kufelilerin onu davet etmesi meseleyi artık onun meselesi haline getiriyor. Hazreti Hüseyin çok müstesna yaratılışta bir insan. O onun adını sen ben koymadık. Peygamber dahi koymadı. Hüseyin adını koyan bizzat Cenâb-ı Vacib-ül Vücud Hazretleri'dir. Hüseyin'in adı budur. Kim? Allah koydu onu. İki, altı aylık dünyaya gelen insan nesli azdır. Yedi aylık vardır ama altı aylık hemen hemen hiç yoktur. Öyle mi? “Yaşamaz” derler doğrudur. Altı aylıktır Hazreti Hüseyin. Hazreti İsa gibi. Yani Hazreti İsa'nın efendim fıtratıyla Cenâb-ı Hak onu halk etmiş. Anne karnında altı ay kalmış ve dünyaya teşrif etmiş. Bir Ülü'l-Azm birisi. Altı, doğduğu zaman, doğduğu zaman da enteresandır, Hazreti Fatıma Anamızın mübarek sütünü emmiyor. Meğer Cenâb-ı Peygamber Efendimiz'i bekliyor. Allah'ın sevgilisi gidiyor. Hazreti Peygamber'e haber veriliyor. Mübarek parmağını ağzına sokuyor. Onu güzelce emiyor, emzik gibi. Resulullah buyuruyor ki “Hüseyin'in kanı kanımdan eti etimdendir, canı canımdandır.” Resulullah'ın tabi iki torunu “arşın çifte küpeleri” denir buna. Arşın da küpesi var. Birisi Hasan'dır, birisi Hüseyin'dir. Allah sevgilisi o kadar seviyor ki bunları. Namaz kılarken ikisi de geliyor sırtına çıkıyor. Secdeden kalkmıyor Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem. Onlara olan muhabbetinden, sevgisinden. Şimdi böyle insanlar dünyadayken cenneti yaşayan insanlar bunlar. Allah'la aralarındaki dünya perdeleri olmaya efendim böyle Ülü'l-Azm şahsiyetler ve en önemlisi Kur'an'dan methüsena edilen ayrı bir yeri olan Ehl-i Beyt'tendir. Dediğimiz gibi imamların üçüncüsüdür. Artı Hamse-i Âl-i Abâ. Hamse-i Âl-i Abâ ne? Cenâb-ı Peygamber Efendimiz'in abasının altında yer alanlardan biri de kimdir? O beş kişiden biri de Hazreti Hüseyin'dir. Onu isterseniz anlatalım. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz Hazreti Fatıma'nın evine teşrif ediyor. Abasını alıyor. Hazreti Hasan'ı, Hazreti Hüseyin'i, İmam Ali’yi, Hazreti Fatıma'yı, kızını Ümmü Seleme Annemiz de o abanın altına girmek istiyor. Eliyle Peygamber Aleyhisselam “Ya Seleme sen hayır üzeresin. Endişe etme. Ama bura çok farklı. Yani Ehl-i Beyt burası.” “Efendim şu rivayet var.” “Hadi oradan ne rivayeti be?” Bir sürü işte sen o saçmalıklarınız, Ehl-i Beyt budur. Bunun dışındakiler değildir. Onun rivayeti, bunun işi bulaştırmak, karıştırmak. Ne söyledim ben? İmam-ı Azam Sünni midir? Soruyorum sana. Sünni midir, değil midir? Sünni değil. Ben de sana cevap veriyorum. Ehl-i Beyt yanlısı bir insandır. Ehl-i Beyt te dair verdiği hükümlerden dolayı hapse atıldı ve orada şehit edildi. İmam-ı Azam bu. Ve İmam-ı Zeyd’e ciddi şekilde maddi destek olan, onun kıyamına destek olan bir insan. Kim? İmam-ı Azam. İmam-ı Şafi'de öyle. İmam-ı Şafi bu yüzden bir sürü eza, cefaya katlanan insan. Peki sünnet Kur'an'da var mı? Soruyorum. Peki, Sünni Kur'an'da var mı? … Hadis-i şerifte var mı? Öyle bir şey yok. Ne hadiste ne sünnette yeri yok. Şimdi çıktı bunlar, doğru. Dedi ki “İngilizler İslam'ın içiyle oynadılar. Bir model, İslam modeli kendilerine göre. Ondan sonra işte bu tabirler revaç buldu.” Sünnilik tabiri o zaman revaç buldu. Neyin karşısında? Ehl-i Beyt 'in karşısında . İmam Hüseyin'in karşısında. Anlaşıldı mı?
Kerbelâ’dan Sonra Ehl-i Beyt Nesli İslam’ı Dünyaya Yaydı
Artı, Hazreti Hüseyin'in alnında Allah'ın nuru vardı. Her gören o nurdan “bu Hüseyin'dir” derdi. Hatta kesik başı Şam'a getirildiği zaman o mübarek nur onun mübarek başındaydı. “Futrus” denilen melek yaptığı bir hata nedeniyle asılırdı semada. Yani ceza çekiyordu. Hazreti Hüseyin'in doğumuyla Allah'ın rahmeti ona da isabet ediyor. Bu ceza af oluyor.. Evet. Hazreti Hüseyin bir yaşındayken Resulullah'a on iki tane melek geliyor. Şehit edileceğini haber veriyor. İki yaşında nerede şehit edileceği haberi peygambere veriliyor. Ve sahabesiyle birlikte Kerbela yakınlarından giderken “buranın ismi nedir?” diyor. Diyorlar ki “efendim burası Kerbela'dır.” “Torunum Hüseyin, evladım Hüseyin burada şehit olacak” buyuruyor. Burada çok ciddi rivayetler var. Hazreti Ümmü Seleme Annemiz’e efendim İmam Hüseyin kıyama kalktığı zaman toprak veriyor. “Bu benim şahadetim olduğunda bil ki kana bulanacak.” Yani bunu kan kaplayacak. Zaten Ümmü Seleme Annemiz de bu olaylara vakıf. Ve Kerbela'ya gittiğinde malumunuz yapılan Sad’ın ordusuyla mücadelede cihatta kendisini daha önce korumakla söz verenlerin tamamı vazgeçiyor. 75 aile efradıyla birlikte ala rivayet bazı rivayetlerde 71, bazı rivayetlerde 72 peygamber efendimizin torunları orada şehit oluyor. 3 insan veya 4 insan da hayatta kalıyor. Bunlardan bir tanesi İmamı Zeynel Abidin ki Cenâb-ı Peygamber Efendimizin nesli onunla. Diğeri Hazreti Zeynep Annemiz. İmam-ı Ali'nin diğer bir kızı. Onlar Şam'a götürülüyorlar ve o nesilden bugün peygamber sülalesi bütün dünyaya yayılıyor. Anadolu'yu da Müslüman edenler bunlardır. Kerbela'da şehit olduktan sonra onlardan zuhur edenler, dünyaya gelenler dünyanın dört bir tarafına yayılmak yerine Türklerin yoğun olduğu Maveraünnehir, Horasan’a hicret ediyorlar ve İslam'ı da oradan bütün dünyaya yayıyorlar. Allah şefaatlerinden ayırmasın.
Ehl-i Beyt’i Sevmek ve Onlara İtaat Etmek Farz-ı Ayn’dır
Bu akşam aslında çok iyi bir gece geçirdik. Dün gece Tâsûâ gecesiydi. Hazreti Hüseyin'in şehadete yürüyeceği gecenin bir evveli. O gün gündüz cuma namazı kıldırıyor. Namaz kıldırdık. İnsanlar onu şehit ediyor. Hür denilen bir zata komutana nasihat ediyor. Hazreti Hüseyin'in safına dönüyor. O da orada şehit oluyor. As'ın gönderdiği adamlarsa onları şehit ediyor. Ve İmam Hüseyin'in İslam tarihindeki yeri burada okuyacağım birkaç ayet-i kerimeye tamamen muhalif ve bunları inkâr manasına geldiği için Hazreti Hüseyin'e kılıç çekenlerin tamamı. Bunun mazereti olmaz. İmani konularda mazeret yoktur. Ameli konularda olabilir. Nedir bu? Bak bir iman konusu, iki talak konusu, üç nikâh konusu. Bunlar da efendim şaka, şüphe filan olmaz. Ayet-i kerimelerde, ayet-i kerimeye inanmak farziyet gerektirdiği ve bizim hepimizin mükellef olduğu sahalar olduğu için efendim “anladıydı, anlamadıydı” diye hiç kimse bir yoruma gidemez. Onun için bu ayetlere ters düşen Yezid'dir, komutanlarıdır, arkadaşlarıdır. Hepsi dinden çıkmıştır. Bakınız, ancak ve ancak “siz Ehl-i Beyt ten her türlü pisliği gidermiştir” diyor Allah. (Ahzap Suresi, 33. Ayet) İki, “ben peygamberliğime karşılık Ehl-i Beyt imi sevmenizi.” (Şura Suresi, 23. Ayet) Kimdir bu? Az evvel söylediğimiz Hasan, Hüseyin, Ali, Fatıma. Daha, “bunlara itaat etmek de farz-ı ayndır. Bunları sevmek de farz-ı ayndır.” Peki, sevmekle mükellef olduğun insan, kalkıp herhangi bir sebeple hem de imam olduğunu bile bile kılıç çekiyor, eğer katlediyorsan zaten normal bir Müslüman'ı sebepsiz yere öldürdüğünüz zaman ebedi cehennemliksiniz. Öyle değil mi? Ya ayet-i kerimede “bir Müslüman'ı kasten öldüren ebedi cehennemliktir.” (Nisa Suresi, 93. Ayet) Sen Allah'ın sevgi, sevmekle mükellef olduğun bir insanı nasıl öldürebiliyorsun? Yani onun elinden hakkını alacaksın. Babanın çiftliği mi bu? “E onun için ona lanet okuyamazsın.” Allah'ın laneti onun üzerine olsun. Ne demek ya? Kim bunu söylüyor? Sirhindi. Kim bu adam? Felsefeci. Seni kurban kestim İslam'a. Allah bizi takip eden kardeşlerimize, feyiz muhabbeti ihsan ederek bu hakikatleri yaşamayı, yaşatmayı nasip eylesin, diyorum.
Ebû Tâlib İman Sahibiydi
Yalnız ben Ebu Talib ile ilgili Hazreti Ebu Talib ile ilgili iki tane hatıram vardır. Bunları anlatmak istiyorum. Yani takip edenler ben Vasım Hoca benim tez hocamdır, şeyde Bakü'de. Uzun zaman hiçbir İslami konuda onunla istişare etmedim. Ama “ben” dedi “bir şey söyleyeceğim size” dedi. “Buyurun hocam” dedim. “Cenâb-ı Peygamber Efendimiz kâfir bir insana Müslüman bir kadını nikâhında tutmuş mudur?” Ben de hiç düşünmeden “hayır” dedim. “Doğrudur” dedi. “Peki” dedi “Hazreti Ali'nin annesi Hazreti Fatıma, Fatıma” dedi. “İman ehli…” “Evet” dedim. “Ebu Talip nasıl imansız olabilir?” dedi. Bu kadar. Yani “imanlıdır” “değildir” demedi. “Nasıl imansız olabilir?” Nasıl peygamber nasıl tutabilir bunları bir arada? Müslüman bir kadını, kâfir bir erkekle. Tabi o bizim kuyuya atıldı. Ben ondan sonra pek üniversiteye devam edemedim. 13 sene devam ettim, 13,5 sene. Ondan sonraki zamanda benim yardımcım olarak Harun Bey'i gönderdim. Gitti geldi. En son gidişinde dedim ki “Harun” dedim “bana hoca böyle böyle demişti. Lütfen bana kaynakları göndersin.” Şimdi Harun da Vasım Bey'le konuştu. Kaynakları verdi ona. Enteresandır. Orada tabi şu anda bilmem nerede meskün olan bir arkadaşımız. “Biz Azerbaycan'da devrim yapacağız. Hükümeti yıkacağız. Hükümet kuracağız.” Çok garip bir iddia ile bizim Harun'u içeri aldılar. Yani o kadar saçma bir şey ki. Neyse Harun'un evini arama yaptılar. Baktılar ki evde çok da güzel ciddi kaynak eserler var. Dediler “ya bu iddialar çok yanlış. Bu itikada sahip olan bir adam bu memlekete yapsa yapsa hizmet yapar. Kaldı ki Haydar Bey'i biz Aliev zamanından beri iyi tanıyoruz. Bu buranın hep birliğine, beraberliğine, dirliğine hizmet etmiş bir insan.” Yani bu iddiaları bizim halimiz, orada yaptığımız hizmetimiz sildi. Eğer biz tanınmamış olsaydık belki bugün Harun Bey orada hapiste çürüyecekti. Anlatabiliyor muyum? Efendim neyse geldi. Açtım baktım eserleri okudum. Allah Allah. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz “ben Ebu Talip'e öyle bir şefaat edeceğim ki mahşerde herkes hayretler içerisinde kalacak” diyor. Öyle bir seviyor onu ki. Adam da diyor ki “o iman etmemiştir.” Ve bugün de bu adam Alevi olduğunu iddia ediyor. Olaylar o kadar birbirine girift bağlantılı ki hayret edersin. Cennete koyan adamlar, dün Ebu Talip’i cehenneme koyuyorlardı. “Kâfirdir” diyorlardı. Şimdi Alevi olmuşlar. cahiliye dönemine İmam-ı Ali'ye karşı olan husumetleri onları döndürdü. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz'in hadiste beyan ettiği gibi “mürted oldular.” İşin aslı budur. Teşekkür ederiz.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız