info@profdrhaydarbasenstitusu.org

İftar Sohbeti - Rahmeten Lil'âlemîn Hz.Muhammed Mustafa (s.a.a) ve Ailesi - Trabzon / 2008-2009
19/01/2025 SİYASET 25

    Neler Okuyacaksınız

Peygamber Aleyhisselam Efendimizin Ne Peygamberlerle Ne Bir Kulla Mukayesesi Asla Mümkün Değildir

Efendim Peygamber Aleyhisselam Efendimizin Cenabı Hak indindeki katındaki yeri ifadelerimizin hangi tarzda olursa olsun Onu gerçek manada konumu itibariyle arz etmemize ve de beyan etmemize imkân ve ihtimal yoktur.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hatemül Enbiya aleyhissalatu vesselam Efendimiz Allah'ımızın olmazsa olmazıdır. “Eğer Ben Muhammed'imi yaratmamış olsaydım bu eflaki halk etmeyecektim.” buyuruyor. Dolayısıyla Peygamber Aleyhisselam Efendimiz Cenab-ı Hakkın yeryüzünde rahmetinin, merhametinin, şefkatinin nedeni, niçinidir. Onun için Peygambersiz bir dünya düşünmek, bir din düşünmek ve de bir Rab düşünmek; bu da asla mümkün değil.
Tüm bunları söyleyen bizim tahminlerimiz, görüşlerimiz değil Muhammed'ime itaat banadır. “Kim Muhammed’ime tabi olursa bana tabi olmuş olur.” (Nisa/80) Ayeti Kerime. Onun için “Allah'a Resulüne itaat ediniz” (Maide/92) emirleri vardır, Kur'an’ı Azimüşşan’da. Peygamber Aleyhisselam Efendimiz Ulülazim sevilmiş ve seçilmiş bir insan olarak tabiatı gereği hiçbir ne peygamberle ne bir kulla mukayesesi asla mümkün değildir. 
Yani acaba şu yönüyle filanca onun gibi olabilir mi?  Bu yönüyle filan peygamber de Ona benzeyebilir mi?  Gibi düşünceler de batıldır. Onun bir misli katiyen mümkün değildir. Zira Cenab-ı Hak bunu böyle Murad etti yani Allah'ın muradıdır bu bizim dememiz, ifrat noktada izah etmemiz değildir. Bu canım siz ifrata gidiyorsunuz fazla konuşuyorsunuz. Bu bizimle alakalı bir husus değildir. Anlatabiliyor muyum? Onun için Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin dindeki yeri efendim Onun maksadının müşahhas olarak ispatıdır. 

Canlı Kur'an Hz. Muhammed Aleyhisselam

Allah'ın Kur'an'da bir maksadı var bir gayesi var. Onun O maksadın, o gayenin, canlı olarak ortada duran şeklidir Hz. Fahri Âlem Efendimiz. 
O zaman şöyle diyebiliriz: 1. Tilavet edilen Kur'an elimizdeki Mushaf. 2. Tilavet edilmeyen hayata geçen Kur’an Hz. Peygamber Efendimiz. Bu manada Cenab-ı Peygamber Efendimizin bütün halleri, hareketleri, sözleri, davranışları, tavırları hatırınıza ne geliyorsa Kur'an'ın canlı örneğidir.
Ayet-i kerimeler, olayın hüküm bölümü kanun bölümü, Muhammed Aleyhisselam işin laboratuvar bölümüdür. Biri kitap arasında yazılan hükümler. Diğeri O hükümlerin ispatlandığı yaşandığı dünya Hz. Muhammed. 
Yani peygamber Aleyhisselam anlatılırken bu nükteyi asla gözümüzden kaçırmamamız lazım. Binaenaleyh şimdi Muhammed Aleyhisselam efendimizin Kur'an'dan anlamadığı, düşünemediği izah edemediği, böyle bir şey olabilir mi? Şimdi olamadığına göre şimdi kalkıyor O Kur'an'a Kur'an, bir daha söyleyelim bizi izleyenlerin hafızasında belleğinde tam kalsın. Kur'an elimizdeki Mushaf kitabı Kerim. Bu iki kapak arasında Allah’ın hükümleri. Artı, eşittir Onun canlı ispatı Hz. Muhammed Aleyhisselam ve hayatı. O da Kur'an, O da Kur'an. Anlatabildim mi? 
Binaenaleyh şimdi bu Kur'an'ın açılış tarzı Hz. Muhammed Aleyhisselam olduğuna göre Onun anlamadığı, Onun bilmediği, Onun tefsir edemediği, takılı kaldığı bir şey olabilir mi? Olamaz. Onun için Kur'an'ı anlayabilmek için Resulullah'ın sünnetini bilmek lazım. Orada kastedilen mana ve mahiyeti hadislerinden anlamak lazımdır. Zaten O hem yaşayan hem tefsir edendir. Sözle izah eder, amelle hayata geçirir.
Hatırlarsanız bu tabir de benim şahsıma aittir. Çok eskiden beri Kur'an “canlı Kur'an Hz. Muhammed Aleyhisselam” diye ifade ederiz ki bu doğru. Allah Onun şefaatinden mahrum eylemesin. O canlı Kur'an işte Kur'an nereye taşıyor insanı? Doğru yola, Cenab-ı Vacibul Vücûd Hazretlerine. Canlı olarak da toplumdan insanları, toplumları, neyse Allah'a taşıyan; Allah'ın sevgilisi Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselam Efendimizdir.
Onu bu manada anlayan, yaşayan ve hayatına geçiren bahtiyar kulların zümresine bizi Cenab-ı Hak dâhil etsin diyorum efendim.

Cenab-ı Peygamber Efendimiz İslam Özü ve Aslıdır

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin bu mühim konumunu izah ettikten sonra; önemi Onun hayata geçmesiyle kaim olan hususlardır. Yani birisi kalkacak, Onun bir benzeri yoruma, Kur'an’ı tabi tutacak. Ve bu işte “ben bunu böyle anlıyorum” dediği zaman ordaki mihenk taşı nedir? Hz. Fahri Âlem Efendimizin ya fiilidir ya mübarek sözüdür veyahut da sükûtudur. Bunlardan birine uymayanın dedikleri yalandır, iftiradır, fitnedir, dedikodudur. Anlatabiliyor muyum? 
Binaenaleyh Cenab-ı Peygamber Efendimiz Kur'an’ın kendisi olduğuna göre Kur'an’ın İslam'daki yeri ne olur? İşin özü, aslı olur. Değil mi? O olmadan olmaz. 

Peygamber Efendimize İlk İman Edip Onu Tasdik Edenler Çok Mühimdir 

Yalnız şu noktayı da göz önünde bulundurmamız lazım: Beşer insan nisyan ile yükümlü yüklü bir varlık olması münasebetiyle her zaman kendi içinde çatışma halinde bulunan duyguların da meydan savaşı yapıldığı merkezdir. İnsan böyle bir varlık bu varlık. Bu varlık bu kadar mükemmel bir varlığı zaman içerisinde ancak kabul etmiş. O “ben Âlemlerin Rabbinin Peygamberiyim sizin için size bir elçiyim” diye geldiği zaman “aferin ne kadar güzel yaptın ne güzel bu iş olmuştur.” demediler. 
Toplu halde top yükün hepsi Aleyhisselam efendimizin karşısına geçtiler. Onun için Hz. Fahri Âlem Efendimiz Hz. Ömer-ul Faruk Efendimizin Müslüman olmasına kadar hep gizli ev sohbetleri ile beraber İslam'ı böyle dilden dile gönülden gönüle nakşedebilmişlerdir. Anlatabildik mi? 
Bu manada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ilk Onu Peygamber olarak iman edip onu tasdik edenler çok mühimdir. 

İlk Defa İman Etme Şerefi Hz. Hatice Annemize Nasip Olmuştur

Yani bakınız ilk defa iman etme şerefini Cenab-ı Vacibul Vücûd Hazretleri Hz. Hatice annemize nasip etmiştir. Hz. Hatice anamızın İslam'daki yeri çok farklıdır. Şimdi bazen kitaplarda böyle okuyoruz ama bana kalırsa O hakkı hakkıyla layığı veçhile ifade edemiyoruz. 
Peygamber Aleyhisselam Efendimizi en fazla duygulandıran ve de en fazla sevdiği zevceleri içinde, hanımları içerisinde etkileyen çok akıllı çok dirayetli ve çok da teslimiyetli bir annemiz Hazreti Hatice validemiz. Cenab-ı Peygamber Efendimizin nesli Ondan devam etti dikkat ederseniz. Yani Mekke'nin ileri gelen Babasının adı Hüveylid. Onun kızı ve Cenab-ı Peygamber Efendimiz hem onun şahsına hem babasına hem babasına hem babasının babasına hem de Ebu Talib'e iman konusunda kefil oldu. 

Sünni Olmak Sünnete Tam Uyandır

Çok enteresandır ve bunlara asla cehennem ateşinin dokunamayacağı müjdesi vardır. Kim? Ebu Talip. Kim? Abdulmuttalip. Değil mi, kim? Hz. Âmine annemizin babası Vehb. Şimdi niçin bunlar? Ama bunlar. Şimdi Ebu Talip Abdulmuttalip Ebu Talip gibi bir insanı yetiştirmekle ben Rahmete Lilalemin adlı eserimi yazarken… Bu Sünni denilen kaynakların aslında sünnetle alakası yok, fitne kaynakları bunların bazıları. Tabii tenzih ederim müstesnaları. 
Merid denilen sapığın arkasında giden alim olmaları asla mümkün olmayan insanların beyanları sünni kaynağı kabul ediliyor böyle olmaz. Sünni olmak sünnete tam uyandır. Atabiliyor muyum? Sünneti hayata geçirenler “sünni”dir. Bu da sünni dediğimiz kesimde Rahmeten lil Alemin Peygamber Aleyhisselam'ın aile efradı Ehlibeytidir. Tamam mı?
Ehlibeyti O dedesinin babasının oturmasını kalkmasını yürümesini konuşmasını düşünmesini ne bileyim her şey yaşayan yaşatan kurumun da adıdır. Allah'ın temizlediği takdis ettiği böyle nasiptar bir topluluktur. Ehlibeyt budur. İfade edebildim mi? 
Şimdi nereden nereye geldi kusura bakma söz sözü açıyor efendim. O sünneti anlamak için peygamberi yakinen tanıyan yakinen bilen Onunla birebir muhatap olan hane haklarının müthiş bir etkisi vardır. 

Hz. Hatice Validemiz Muhammed Aleyhisselam Efendimize Kol Kanat Gerdi 

Ve işte onun için de iyi Hz. Hatice validemiz Cenab-ı Peygamber Efendimizin nazarında asla dünya kadınlarıyla emsal teşkil edemeyecek bir üstünlüğe maliktir. Hz. Fahri Âlem efendimizin nazarında Hz. Asiye vardır. Değil mi? Yanılmıyorsam yanlışlıkla ben hatırlarsam şey edersem siz benim noksanımı tamamlayın efendime söyleyeyim. Hz. Fatıma vardır. Hz. Meryem vardır. Hz. Hatice vardır. Daha var mıdır? Yok.
Şimdi Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin bakın Hz. Meryem'i Babasız bir evlat nefayı ilahiye direkt olarak mazhar olduğu için Allah onu seçtiği için öyle bir rütbe ona ihsan ettiği için üstündür. Hz. Asiye de mühim bir kâfirin elinde yıllarca imanını koruduğu için. Değil mi? Hz. Hatice validemiz de O pak nesli yetiştirdiği Muhammed Aleyhisselam efendimize kol kanat gerdi bütün servetini ona hasretti.
Düşünün ki bütün servet İslam'a hasret edilmiş. Onu yayılmasına onun duyulmasına Resulullah’ın korunmasına. Onun için zevcelerinden bazıları Onu insandır ya hani kıskandı mı diyelim ne derseniz deyin. O tarz zikrettikleri zaman birden mübarek veçhesi değişir, hiddetli bir tavır alır karşı tarafta hemen kendine gelirdi. Bunu Hz. Ayşe validemiz birkaç defa yaşayıp böylece ifade buyurmuşlardır. Kısaca Hz. Fahri âlemin dindeki yerini anlamak için Ehli Beyti de iyi tanımak lazım. Onları da iyi anlamak lazım değil mi? Eserden müessire gideceğiz. Eser olmadan O eseri ortaya koyanı da tanıyamaz onun için peygamber aile efradını Ehli beyti de iyi tanımak lazım. İslam'daki Hz. Muhammed Ehlibeyt'ten yaşanılarak yola çıkan ve onu canlı olarak hayata geçiren birer birer örneklerdir. 

Hz. Fatıma Cennette Kadınların Efendisi

Belki ifrat diye kabul edilir ama bana öyle geliyor ki Hz. Fatıma müstesna yaradılışlı bir mübarek anne, onun gibi bir insan Allah bir defa yarattı. Adını Hz. Fahri Âlem Fatıma koydu. Annesi Hatice. Hz. Hatice böyle büyük mübarek bir evladı dünyaya getirmekle, onun babasına hanım olmakla öyle yüksek bir rütbenin sahibi ki! Hz. Fatıma çok farklı bir âlem. 
Yani Hz. Fatıma biliyorsunuz hayatında onun çok çileler, meşakkatler, zorluklar oldu. Düşünebiliyor musunuz? İmkânsızlıklar içerisinde kıvranan ve hiçbir imkâna malik olmadığı halde iman adına bütün tavırlarını alan mübarek bir kadın. Bütün tavırları, mesela zamanında Halifeye biat etmiyor. Bunun temelini araştırdığınız zaman yani kendisine bazıları bazı tarihçiler bana göre bu konuda eğer söylemişlerse yanılmışlardır. “Bilmem ne arazisinin ona verilmediğinden dolayı.” 
Hayır! Onlar peygamberden sonra saptıklarından biat etmeme gerekçesi budur. Müthiş bir iman. Ben onda Peygamber gibi muazzam bir Ayet ispatının Ondan sonraki Hulefa Halifelerden -ki bir tanesi ile zaten muhatap oldu- göremediği için biat etmediği kanaatindeyim. 
Ben meşhur bir hutbesi vardır Mescid-i Nebide, enteresandır. İnşallah ben bunları kaleme aldım. Şimdi hem Hz. Ali efendimizi hem Hz. Fatıma anamızı yazıyorum. Hz. Fatıma farklı. Allah şefaatlerinden ayırmasın. Bir tek Hazreti Fatıma bize sahip çıksa yeminle konuşuyorum; Cennetin en nadide köşkleri bizim olur. O kadar mübarek bir insan. Öyle Ulülazim manevi servet sahibi. Belki maddede bir şey yoktu, ama manen Allah'ın Onu Peygamber nuru ile velayetin başı İmamı Ali ile beraber bir arada bulundurması büyük… Hala Hz. Fatıma anamızın tasarrufu devam ediyor. Düşünebiliyor musunuz?
Kalp ehli olan birçoklarından Hacca gittiğinde, “Ben Hz. Fatıma niyetiyle gittiğim yerlerde aldığım elektriği yaşadığım hali hiçbir yerde yaşayamadım.” İtiraflarında ifadelerinde bulunuyorlar. Hz. Fatıma farklı. Cennette kadınların Efendisi, bambaşka bir insan. O bizim anamız, benim anam. Allah onun şefaatinden ayırmasın. Ehlibeyt işte onun temelini attığı hamurunu yoğurduğu kanıyla canıyla büyüttüğü; efendim Hasan'ıdır, Hüseyin'idir ve ondan sonra gelenleridir. Farklı bir boyuta mı geçtik? Ramazan’dır bunları da bilmek gerekir diyorum efendim. 

“Ebu Talip İmanını Gizlemeseydi Hz. Fahri Âlemi Asla Koruyamazdı” 

Ben inşallah Hz. Ali efendimizi yazarken Ebu Talip Hazretlerini de geniş bir şekilde ele aldım. O zaten bambaşka bir âlem Hz. Cafer Efendimiz Cafer-i Sadık Hazretleri diyor “Ebu Talip imanını gizlemeseydi Hz. Fahri âlemi asla koruyamazdı diyor. Onun imanını gizlemesi faziletindendir” diyor. Yani “ona hangi mantık” diyor “iman etmedi diyebilir” diyor. Yani hakikaten şimdi düşünebiliyor musunuz Cenab-ı Peygamber Efendimizin iki direği var. Sağ eliyle birini tutuyor, sol eliyle birini tutuyor. Eğer o direkler kopsa Peygamber Aleyhisselam sürünecek. Birisi Hz. Hatice diğeri Hz. Ebu Talip. 
Düşünebiliyor musunuz? Birinci gününden itibaren Hz. Peygambere sahip çıkmış. Duyduğu andan itibaren hiç itiraz etmediği doğrudur. Bir insan inanmadığı şeye “doğru” der mi “sadıktır” der mi? Ve bu kadar merhamet sahibi olan Vacibul Vücûd Hazretleri Peygamberine bu derece sahip çıkanı imandan mahrum eder mi? Bu ne korkunç fitne. Şeytan İblis bunları görse Müslüman olurdu. O kadar büyük ihanet, iftira olur mu? 
Şimdi burda ben efendim okuyarak nedir ne değildir biz de başta Rahmete Lil Âleminde bu fitnelerin etkisinde kalarak araştırma yapmadan, işte kaynak diye gösterilen eserlerden hareketle aynı kanaatte bir şey yazı yazmıştık ama Allah bizi affetsin. Hz. Ebu Talib'in ruhaniyeti bizi bağışlasın diyorum. Efendim şimdi burda göreceğiz ve inşallah eserimizde en az bir 20-30 sayfa yazacağız; Ebu Talib'in imanı ile alakalı öyle bir beyitleri var aklınız durur. Ya münkir bir adamın ağzından kaleminden bunlar düşer mi ya kim söylemiş bu iftira silsilesini kimler atmış? 
Hayır, onu adamlar bu Ehlisünnet güya akıllı zannettiğim adamlar “onlar da doğrudur” şu kafaya bak kim bu adamlar biliyor musun? Çarşamba günü, Cuma namazı kıldıran sarhoşlar. Velit Cuma namazı kıldırıyor çarşamba günü sarhoş. Şu kafaya bak ya. Bunlar Ehlisünnet. Ne sünneti be! Kurban kestim onları ehli sünnete. Evet, ha böyle bu İnşallah bu gerçekler efendim bizler vesile olabilirsek büyük bir hizmet yapmış olacağız. Ama bu bilhassa halkımız tarafından bilinmesi şarttır esastır. 

Osmanlı Saltanatın Elinden Gideceği Vehmiyle Birçok Müslümanı Katlediyor

Yıllardan beri bu insanlar ilimden irfandan ibadetten bu yolda giden O kulların önünü kestiler ilimlerini engellediler, ibadetlerini engellediler. Kupkuru bıraktılar. Bunun hesabını veremezler. Ben çok bu konuda ciddiyim. Osmanlı saltanatın elinden gideceği vehmiyle kalkıyor, doğu da biliyorsunuz birçok Müslümanı katlediyor. İşte gelecek elimden saltana kurban kestim seni manyak ruh hastaları ve bu adamlar bu katliamı yapan adamlar öz kardeşlerini öldüren adamlar bunlar. Sana bana hatır ederler mi ya?
Efendim ve onlar kalktılar, o nesil kalktı, Hz. Ali boyutunun kapısını kapadı. Allah ceza olarak maneviyat kapılarının önünü kesti. Tanzimat’la birlikte yüzlerini Batıya çevirdiler. O batı da kemirdi, kemirdi, kemirdi, koskocaman İmparatorluğu hak ile yeksan etti. Aynı gaflet, aynı dalalet ve hatta aynı ihanet devam ediyor. 
Şimdi hani “Keler deliğine girseler onlar orda beklerler” hadisli değil mi? Bu batılılar şimdi aynı beklemiyorlar mı? Ne diyorsalar “oturun oturun”, “kalkın kalkın.” Bu kadar büyük nasipsizlik olur mu ya? Neden bütün bunlar biliyor musunuz? Bunların nedeni; az evvel bahsettiğimiz bir mübarek anne var, bir mübarek baba var. İmam Ali Allah şefaatinden mahrum eylemesin. O da Hira’dan alın bütün efendime söyleyeyim vahyin ekseri inişinde birebir Cenab-ı Peygamberle olmuş Resûlullah’a her halinde şahit her halinde, ölümünde hayatında vahyin gelişinde işte o Ehlibeytin temel direği Hz. Ali Allah şefaatinden ayırmasın. 
Hz. Ali çok farklı Onu seven beni sever diyor. Cenab-ı Peygamber Efendimiz onu inciten beni incitir. Ne enteresan gerçekler yahu aklınız durur. Neyse onları eserimizi efendim yazdığımızda kardeşlerimize o tarihlerde anlatırız o bölümleri. Çok şeyler duyacaksınız çok şeyler işiteceksiniz siz de Allah Allah. E biz ilahiyat tahsili yaptık bunların hiçbirinden haberimiz yoktu. Allah bizi de affetsin. İşte şartlı demekki yönlendirildik şartlı bir karakter sahibi olmak için gayret edildi biz de mağdur olduk. Allah bizi de affetsin ama Allah'ın ihsanı ile bu imkanlara sahip olup tekrar araştırma okuma yazma fırsatını bize Cenab-ı Hak nasip etti. 

Hz. Ebu Talib Peygamber Aleyhisselam Efendimizi Bakan Büyüten Terbiye Eden İnsan

Ebu Talib efendimizi, gerçekten yani böyle bakıldığı zaman çok mükemmel bir insan. Ve onun da hayatı yokluklar içerisinde geçmiş. Peygamber Aleyhisselam efendimizi bakan büyüten terbiyeden insan. Çok enteresan bir şey öyle bir iftira ile olayı bu büyük gerçeklerden mağdur kaldık. Yani bir peygamberi haşa bir kâfir yetiştirecek. Bu mümkün mü ya? Bir koruyacağı böyle bir insan ki bu mümkün mü? Bu kadar bu bunlar edepsiz, sadece de hain değil. 
Efendim evet Ebu Talip Hazretlerinin imanı hususunda bizi takip edenler zerre kadar tereddütte bulunmasın. Burda ben dilerseniz kaleme aldığım ve bu hususta hem iddialara cevap ve hem de bizzat peygamber Aleyhisselam efendimizin dilinden Ebu Talib'i anlatalım ki bizi takip eden kardeşlerimiz hiçbir fitnenin etkisinde kalmadan doğrudan doğruya işin merkezinden olayı öğrensin.
Evet şimdi Hz. Ebu Talip hastalanıyor. Ölüm döşeğindeydi. Allah resulü bir yandan kendisini korumak uğrunda her şeyini feda eden çok sevdiği amcasını kaybedeceğine üzülerek bir yandan da kelime-i şehadet getirerek Müslüman olmasını istiyordu. Bu sebeple O hastalığı boyunca amcasının başında pervane olmuş defaatle kelime-i Şehadet çağırarak “ey amcacığım gel sen la ilahe illallah de onunla sana Ahirette şefaat edebileyim” teklifinde bulunmuş. 
Eserimizin bundan önceki baskılarında yararlandığımız bazı Ehlisünnet kaynaklarına dayanarak Ebu Talib'in Müslüman olarak ölmediğini açıklamıştık.
Kasas suresi 56. ayet ve Tövbe suresi 130. ayeti de delil olarak gösterdik. Bizi takip eden kardeşlerim olayı tam merkezinden öğreniyor hiç endişe etmesinler. Yaptığımız bu hataları Ebu Talib'in ruhundan varislerinden özür dileyerek bu baskımızda düzeltiyoruz. Öncelikle bizim de hataya düşmemize sebep olan asılsız isnatları inceleyelim. 
1. Ebu Talip ölmek üzere olduğunda Resûlullah yanına giderek “Ey amca la ilahe illallah de ki Allah nezdinde Hüccet olsun” dedi. Orada hazır bulunan Ebu Cehil ve Abdullah Bin Ebu Ümeyye “Ey Ebu Talip Sen Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çeviriyorsun” dediler Ebu Talip bunun üzerine “Ben Abdulmuttalib'in dini üzereyim” dedi. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu “Ben de nehy edininceye kadar senin için dua edeceğim.”
O zaman da şu iki ayet nazil oldu “Yakınları bile olsa kendilerine açıklandıktan sonra müşrik olanlar için Allah'tan yargılama dilenmesi ne peygamber ne de insanlar için doğru olamaz” (Tevbe/ 113) Ayeti iniyor. 
“Sen sevdiklerine hidayet de erdiremezsin” (Kasas/56) bir başka ayet. Ebu Fetih Er Razi bu rivayete cevap olarak şöyle yazıyor: Şimdi bu Ayetleri delil göstererek Ebu Talib'in iman etmediğini iddia edenlere ilim adamları bak ne diyor? “Bu rivayet batıldır yanlıştır. Zira bu ayetler Resulullah'ın vefatına yakın bir zamanda nazil olmuştur. Hâlbuki Ebu Talip daha hicretten önce vefat ediyor. Hâlbuki bu ayetler hicretten sonra Resulullah'ın vefatına yakın nazil oluyor. Onun için buraya delil göstererek bunları söyleyen yalan konuşuyor.” diyor. 
Hâlbuki Ebu Talip çok önceleri ölmüştü, kaynaklar var burada. Kaldı ki rivayet edilen bu hadisin ilk bölümüyle son bölümü arasında çelişki vardır. Burası da çelişkili diyor. Abdulmuttalib'in dini üzere olduğunu söylemiştir. Abdulmuttalib ise Hanif üzeriydi yani Müslümandı. Müslüman olan adam kâfir olur mu diyor. 
Yani sizin dediğiniz gibi de olsa “Ebu Tâlib iman etti” diyor. Onun imansız olduğuna şahit değildir bu gösterdiğiniz delil. Aynı zamanda siz de bunun Müslüman olduğunu itiraf ediyorsunuz. Öyle değil mi? 
Zeyni Dahlan şunları kaydediyor Ahmet Bin Hanbel, Tirmizi, Teyalisi, İbni ebi Şeybe ve Nesainin Hz. Ali'den rivayet ettikleri bu ayetin nüzul sebebi şuydu “İnsanlar müşrik olan babaları için dua ediyorlardı. Bu yüzden mezkur ayet nazil oldu.”
Şimdi Medine döneminde Müslüman olan delikanlılar sahabeler kâfir olan babalarına dua ediyordu. Bu ayet onlar için indi diyor. Ebu Talip için inmedi. Anlatabiliyor muyum? 
Bu hususa aynı şekilde İbni Abbas da rivayet etmiştir. İbn Abbas Cenab-ı Peygamber efendimizin amcası ve bu hususa en yakın olan insan. Bu olay budur diyor. Zamahşeri de söz konusu ayeti kerimenin Ebu Talip hakkında nazil olduğu görüşünü reddediyor ve şöyle diyor: “Ebu Talip Hicret'ten önce ölmüştür.” Az evvel söylediğimiz gibi bu ayetler ise Medine'de nazil olan son ayetlerdendir. 
Ehl-i sünnet kaynaklarında nakledilen bazı rivayetlerde Resûlullah’a; acaba Ebu Talib’e bir yararın dokundu mu zira o seni himaye ediyor ve senin için müşriklere gazap ediyor diye sorulunca şöyle buyurdu “Evet Ebu Talip topuklarına kadar ateşten bir çukur içindedir. Eğer benim şefaatim olmasaydı muhakkak o cehennemin en derin çukurlarından birinde olurdu” diye bir hadis uydurulmuştur. Böyle bir hadis yok diyor Seyit Fahhar'ın naklettiği 4 rivayette İmamı Rıza, İmam-ı Sadık, yani Cafer üs- Sadık, İmam-ı Rıza Hazretleri ki bunlar büyük âlim Ehlibeytin temel taşları ve aynı zamanda bu insanlar maneviyatın direğidir. Naklettiği 4 rivayette İmam-ı Rıza ve İmam Sadık bu Hadisi reddetmiş ve onun yalan olduğunu açıklayarak Ebu Talib'in iman etmiş olduğunu söylemişlerdir. 
Yani görüyor musunuz? Peygambere yalan isnat eden bunlar hain ya. Öte yandan yukarıdaki rivayette şefaat meselesi söz konusudur. Şefaat ise iman ve şehadete bağlıdır. Kâfirlere şamil olmaz. Yani Cenab-ı Peygamber Efendimiz kâfire şefaat eder mi? Hem diyor ki ona şefaat edeceğim bu kadar saçmalık olur mu? Yani yalan ve iftira olduğu buradan da bellidir.
İbn-i Hacer şunu kaydeder: Eğer Ebu Talip Müslüman olsaydı Resûlullah Cenaze namazını kıldırırdı. Hâlbuki Zeyni Dahlan gibi birçok Ehlisünnet âlimin de kabul ettiği üzere o zamanlar henüz cenaze namazı teşri olunmamıştır yani farz kılınmamıştı. Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz aynı zamanda Hz. Hatice'nin Cenaze namazını da kıldırmadı. Bilmem anlatabiliyor muyum? 
İbn-i Saad şöyle nakleder: Ebu Talip Resulullah’ın zamanında vefat etti. Cafer ve Ali ona varis olmadı. Ama Akil ve Talip ona varis oldu. Zira Müslüman kâfire mirasçı olamaz kâfir de müslümandan miras alamaz. Abdulcelil Kavzani buna cevaben diyor ki “Ehli Beyt mektebine göre Kâfirler Müslümana varis olmazlarsa da Müslümanlar kâfirlere varis olabilirler. Ali de Ebu Talib'e varis olmuştur. Kaldı ki Ebu Talib'in kendisi de Mümin idi.” 

Hz. Ebu Talip Kureyş'in Büyüklerini Toplayarak Onlara Şu Vasiyette Bulunuyor

Burada kaynak gösteriyor Ebu Talib'in Müslüman olarak öldüğü ile ilgili güçlü delilere yer vermeden evvel vefatına yakın bir zamanda verdiği hutbeyi aktaralım. Daha ölmeden ki bu tip hutbeleri çoktur. Şimdi burda tamamını belki okuyamayız. Vefatı yaklaşınca Kureyş'in büyüklerini toplayarak onlara şu vasiyette bulunuyor: “Ey Kureyş'liler sizler insanlar arasında Allah'ın seçkin kulları Arap'ın kalbi yeryüzü ve Harem ehli arasında Allah'ın hazinedarlarındasınız. Sizin aranızda muktedir bir önder cesur bir öncü ve elçi eli açık bir bağışlayıcı bulunmaktadır. Sizlere Kâbe’yi tazim etmenizi tavsiye ediyorum ki bunda Allah'ın rızası, rızkın devamı ve zorlukların karşısında direniş vardır. Sılay-ı Rahim yapınız. Zira bu ölümü erteler ve nüfusu çoğaltır. Zulmetmeyi terk ediniz ki öncelikler de bu yüzden helak oldular. Davet eden edene icabet ediniz. Davet edene icabet ediniz. Kim davet ediyor sallallahu aleyhi ve sellem hayat ve ölümün şerefi de bundandır. Yani ona tabi olursanız Onun davetine icabet ederseniz ölümünüz de hayatınızda şerefli olur. Sadık olunuz ve emanete riayet ediniz. Zira bu ikisi sayesinde iftiradan korunur ve halk nezdinde değer kazanırsınız. Sizlere Muhammed hakkında iyilik etmenizi tavsiye ediyorum. Zira Muhammed Kureyş'in emini, Arapların doğru sözcüsü ve sizi davet ettiğim şeyleri İhya edendir. Muhammed sizlere öyle bir mesaj getirmiştir ki kalp ve ruh bunu kabul etmekte ama dil kötüleyenlerin korkusundan inkâr etmektedir. Yani kalbiniz ona evet diyor ama korkuyorsunuz fitneden hayır diyor diliniz. Allah'a andolsun ki adeta mustazaf halkın Onun davetini kabul ettiğini sözlerini tasdik ettiğini ve Risâlet’ini kabul ettiğini görür gibiyim. Böylece Kureyş'in büyükleri hakir evleri boşalmış ve zayıfları yücelmiş olacaktır. En büyükleri peygambere en muhtaç olanı en günahkârları da ona en uzak olanlarıdır.” (Yani bu nedir bu imanın ta kendisi.) Arap kavmi onu sevecek Topraklarını ona verecek yönü ve Onu önder seçecektir. Ey Kureyş kabilesi Peygamberi seviniz Onu himaye ediniz Allah’a andolsun ki Onun yolunda ilerleyen kemale erer ve hidayetine tabi olan saadete kavuşur. Eğer sağ kalsaydım ondan bela ve zorlukları gidermeye çalışırdım.”

Hz. Ebu Talib'in İman Ettiğinin Delilleri

Keşşaf’da Ebu Talib'in Mümin olduğu ile ilgili güçlü deliller mevcuttur. Ebu Talip Hz. Ali'ye “oğlum seçtiğin bu din nedir?” diye sordu. Hazreti Ali “Baba ben Allah'a Resulüne iman ettim. Peygamberin elçiliğini tasdik ettim. Allah için onunla Namaz kıldım ve kendisine tabi oldum” dedi. İkinci iman eden Hz. Ali'dir, Resulullah'la ilk namaz kılan Hz. Ali'dir. Yani Hz. Ali çok farklı bir insan. Onu da izah edelim. Şeyh Mutif şöyle demiştir: “Ebu Talib'in iman ettiğinin bir delili de oğlu Ali ve Cafer'e Resulullah'a itaat etmelerini emretmesidir.” Peygambere itaat edin, diyor. 
Ebu Talip kardeşi Hamza'ya da Resulullah'a yardım hususunda şöyle buyur: “Ey Hamza, Ahmet'in dininde sabırlı olmak gerekir. Bu dine yardımcı ol ki bu sabır sayesinde tevfik kazanasın Rabbimden hak ile geleni savun. Bu yolda Sadık ve azimli ol Hakkı asla gizleme ‘Ona iman ettim’ demen beni çok sevindirdi. O halde Allah için Resulullah'a yardımcı ol.”
Ebu Talip Kureyş'in Resûlullah’ı öldürmeye kesin kıldığını duyunca şöyle yani Peygamberi öldürecekler karar kılmışlar Ebu Talip de duruyor “Allah'a andolsun ki beni öldürmedikleri müddetçe sana dokunamazlar. Sen benim hayrımı dileyerek devamlı davet ettin. Sen sadıksın ve eminsin. Sen dinlerin en hayırlısını getirdin.”
Ebul Futuh Razi bu hususta şöyle diyor “Bu sözler Ebu Talib'in imanını açıkça göstermektedir. Zira sana iman ettim ve seni tasdik ettim sözüyle sen sadıksın sözü arasında fark yoktur.” 
Ebu Talip vefat anında vasiyeti ile şöyle demektedir: “Ey Kureyş kabilesi Peygamberi seviniz. Onu himaye ediniz. Allah'a ant olsun ki onun yolunda ilerleyen kemale erer ve hidayetine tabi olan saadete kavuşur. Eğer sağ kalsaydım ondan bela ve zorlukları gidermeye çalışırdım” buyuruyor. 
Ebu Talip vefat edince Hz. Ali, Hz. Peygamberin yanına gelip babasının vefatını bildirdi. Resulullah bu haberi duyunca çok üzüldü ve Hz. Ali'ye şöyle buyurdu “git Onun gusül ve kefenlerini işlemlerini yap ve bir tabutun içine koyduğun zaman bana haber ver.” Bak ne diyor guslettir ve kefenle, kime yapılır bu muamele? Müslümana yapılır. Şimdi peygamberin şehadeti yani onun Müslüman olduğunun şahitliği buradan bellidir.
Bu hadisten bellidir. Resûlullah Ebu Talib'in cenazesinin yanına vardığında keder üzüntüsü içinde şöyle buyurdu “Ey amca seninle akrabalık ilişkim vardı. Allah tarafından mükâfatlandırılacaksın. Beni çocukken terbiye ettin, büyüdüğümde bana yardımcı oldun.” Daha sonra da halka dönerek şöyle buyurdu “Allah'a andolsun amcama öyle bir şefaatte bulunacağım ki” Peygamberimiz buyurdu “Allah'a andolsun amcama öyle bir şefaatte bulunacağım ki; ins ve cin topluluğu şaşıracaktır.” Kim için diyor bunu? Ebu Talip için kim söylüyor? Hz. Fahri Alem Efendimiz.
İmam-ı Sadık efendimiz şöyle buyuruyor: “Cebrail Resulullah'a gelerek şöyle dedi: ‘Ey Muhammed Rabbim sana selam gönderiyor ve seni dünyaya getiren sulbe, sana hamile kalan kadına ve seni yetiştiren sorumluluğunu üstlenen şahsa ateşi haram kıldım’ buyuruyor. 
Sonra şöyle devam etti “meşkûr sulb baban Abdullah Bin Abdülmuttalip'tir ve sana hamile olan Amine Binti Vehb’tir. Ve seni terbiye eden ise Ebu Taliptir.” Ne diyor burada hadiste? “Allah ateşi onları haram kıldı.” Bu Kutsi hadis. Yani bir yönüyle ayet, bir yönüyle hadis. Değil mi? Şimdi bu deliller ortadayken kim böyle bir saçmalıkta bulunabilir. 
Peki zayıf ve meçhul rivayetlere dayanarak yapılmak istenen nedir? Herhalde onu sormuşlar İmamı Ali efendimizi hareket ve bilgisi ile çürütemeyenler, Onun karşısında dimdik duramayanlar, iftira, buhran içerisinde etrafındakine saldırdılar. Burda da tabii ona güç kazandıran kimdir? Babası Ebu Taliptir. Bunun için de onun üzerine gittiler ama “it ürür kervan yürür” diyoruz. Ve Cenab-ı Hak’tan hepsine rahmet diliyoruz. Şefaatlarını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz efendim çok teşekkür ederim istirham ediyoruz efendim. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir