info@profdrhaydarbasenstitusu.org

İftar Sohbeti - Kadir Gecesi 2000-2001
21/11/2024 DİNİ YAŞAM 317

    Neler Okuyacaksınız

Efendim, Bu mübarek gecenin milletimize, İslam alemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, bizi takip eden kardeşlerimin Kadir Gecelerini tebrik ediyorum. Cenab-ı  Hak’a böyle güzel gecelere ama çok kavuşmayı bize ihsan etmesini de niyaz ediyorum.

Kur’an Kadir Gecesi Zarfıyla Gönderilen İlahi Bir Mektuptur

Malumunuz, zamanlar içerisinde Kadir Gecesi’ne eş bir zaman yok. Kadir Gecesi’nin bu derece üstün olmasının birçok sebebi var. Ama en mühim sebebi, Kur’an-ı azimüşşanın bu gecede inmiş olmasıdır. İsterseniz bu Kur’an ayetlerine bir nazar edelim, bakalım. Bunu biraz izah ettikten sonra meselenin içine girmeye çalışalım.
Estaizübillah ‘inna enzelnahu fi leyletil kadr’, Cenab-ı Hak buyuruyor ki “Biz bu Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik”. Şimdi buradaki ‘hu’ bir zamirdir; yani onun içinde, gecenin içinde indirdik. Ulema burada içinde ifadesini kullanırken, o gecenin bir zarf olduğunu ve Kur’an’ın da o zarfla beraber gönderilen ilahi bir mektup olduğunu… Yani Kur’an, Kadir Gecesi zarfıyla insanlığa Allah’ın geldiği mektuptur. Kimin vasıtasıyla? Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin vasıtasıyla. Allah’tan Hz. Cebrail vasıtasıyla biz Muhammed ümmetine gelen bu yüce kitap, Kur’an; o gecede, o zarfla beraber bize intikal etti, bize hediye edildi.
O bakımdan hem Kur’an çok büyük değer, mana taşıyor; o büyük değeri taşıyan zarf da çok büyük mana taşıyor. O bakımdan da Allah Kur’an’ınında, o zarfın kendisi için ‘1000 aydan hayırlı’ diyor. Yani o gece, diğer zamanlardan çok üstün. 1000 ay aşağı yukarı 83 yıla mı tekabül ediyor? Bir insan ömrüdür. Bu arada Muhammed ümmetinin vasat ömrünün de ne olduğunu bu ayetle anlamış oluyoruz. Uzun ömür, kısa ömür; ortası bunun 83’tür. 83 yıllık bir hayata, bir gece eşit oluyor. Evet, ayette bu beyan ediliyor. 
İki; ‘ve ma edrake am leyletül kadr’ Cenab-ı Peygamber Efendimiz’e Cenab-ı Hak “Bu gecenin mahiyetini idrak edebiliyor musun Muhammed’im?”, yani böyle bir ulul azim bir gece. Neden? Az evvel söylediğimiz; o zarf, o gece bu Kur’an’ı taşıyor da ondan. Sen bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Ayette, düşünme dercesine bir cevap var. 
‘Leyletül kadri hayrun min elfi şehr’senin o zarf dediğin, o gece dediğin an, zaman var ya hayırlıdır. Nereden? 1000 aydan hayırlıdır. Yani bir ömürden daha hayırlı bir gece var. O gecenin adı Kadir Gecesi. Sebebi, o gecede Kur’an indi Muhammed’im. Evet efendim.

Kadir Gecesi Melekler Arza İner

‘Tenezzelülmelaiketü verruhu’, melekler o gece iner. Daha ne iner? Ruh iner. Muhyiddin Arabi kaddesallahu sirrahul-aziz, melaike taifesini beyan buyururlarken, ifade buyururlarken ‘ruh’ kelimesini anlatıyor. Bir manada ruh, Hz. Cebrail’dir. Melekler iniyor o gece, arza iniyor. Arz bu melekleri almaz ama Allah manen genişletiyor. 
Şimdi, Bektaşi’ye sormuşlar “Allah, iğnenin deliğinden deveyi geçirebilir mi?”. O da demiş ki “Geçirir”. “Nasıl geçirir?” demiş. “Yahu” demiş “ister deveyi küçültür geçirir, ister iğnenin deliğini büyültür geçirir”. Yani, bu bir iman meselesidir.  Şimdi adam diyor ki, o kadar melek… Elbette. İster kâinatı genişletir, o kadar meleği bu arzda istihdam eder; isterse onları küçültür, burada onlar için bir mekan olarak burası kafi gelir. 
Ruh, buradaki ruh çok mühim. Bazı müfessirler ruhun Hz. Cebrail olduğunu ifade buyururlar ise de, Muhyiddin Arabi kaddesallahu sirrahul-aziz, buna özel bir mana veriyor. Diyor ki “Burada ruh, Allah’ın yarattığı bir tek melaike, meleğin adıdır”. Bu melek öyle bir melektir ki, arzda bulunan varlığın on misli birinci kat semadadır. Birinci kat semada bulunan varlığın on misli, ikinci katla birinci kat semanın toplamı ikinci kattadır. Bu orantıyla büyüyor, anlatıyor. Yedi kat semayı ifade buyurduktan sonra “Bütün bunları” diyor “bir araya toplasan, o ruh denilen meleğin bir lokması olmaz”. Bu derece Allah’ın indinde hatırı sayılır, ulul azim bir melek. Bu melek de arza iner. Ne için iner? Sana, bana dua etmek için. Gece sabaha kadar ümmeti Muhammed’e rahmet okumak için, dua etmek için bu melaike, meleklerle birlikte bu melek de yeryüzüne teşrif ederler. 
Evet, ‘fiha bi izni rabbihim min kulli emrin’ Cenab-ı Hak’ın emriyle inerler. Nedir o gece?  ‘Selamun hiye hatta matlaıl fecr’ fecir anına kadar onlar selam dururlar, itaatte bulunurlar, saygıda bulunurlar, dua ederler, salat-ü selam getirirler, bayram ederler, bayram ederiz. Şimdi böyle bir gece, bu gece. Allah hepimize mübarek eylesin. Tekrar tekrar nasip eylesin.

Cenab-ı Hak Kadir Gecesini Biz Kullarına İkram Eylemiştir

Gecenin bir başka vechesi var. Beni İsrail kavminden daha önceleri efendime söyleyeyim eski bir kavim. O tarihlerde hak yolunda cihad eden, bin ay cihad eden insanlar varmış, insan varmış. Onun sahabesini Allah’ın sevgilisi bahsederken, sahabe gıpta etti “Yahu bizde o kadar ömür ne gezer?” dedi. Rivayetlere göre onlara efendime söyleyeyim ikram olsun diye Cenab-ı Hak bu geceyi ümmeti Muhammed’e, Muhammed ümmetinin tamamına… Halbuki o şahsa, bir tek insana Cenab-ı Hak bu cihad sevabını nasip etti. Ümmeti Muhammed’in de tamamına eğer bu geceyi liyakatle değerlendirirlerse sevabını ihsan ediyor, ikram ediyor.
Bu sebeple de işte Cenab-ı Hak, Kadir Gecesi’ni biz kullarına ikram eylemiştir. Bunun şerefinden feyziyap olmayı ve de hayatını onun feyziyle sürdürmeyi hepimize Allah nasip etsin, diyoruz.

Allah, Kur’an-ı Kerim’de Kendini Takdim Ediyor; Seyredin

Şimdi, beşeriyet alemin dönemlerine tarihi devreler olarak baktığımız zaman, insanlar dikkat edersek devamlı bir güç arayışı peşindedir; yani, kendinden daha güçlü bir varlığı arar. Çok dönemlerde buna farklı isimler vermiş olsa da insanoğlu hattı zatında aradığı, bütün bu mükevvenatı yoktan var eden Cenab-ı Vacibul Vücud Hazretleri’dir, Allah’tır; yani insan, bunu arar. 
İşte Kur’an herkesin, bütün varlığın aradığı ve seyir halinde ona doğru koştuğu Rabbini bize Allah, zatını anlatıyor. Kur’an o bakımdan acayip bir kaynak. Şimdi Kur’an kadar mükemmel bir kaynak yok. Niye? Bütün sırları çözüyor. Esrar perdelerini ortadan kaldırıyor. Sana, seni yaradana, kâinatı yaradana, Halik-i Zülcelal vel Kemal Hazretleri’ni anlatıyor. Hz. Abdülkadir Geylani “O, zamanın zamanı; mekânın mekanı” diyor. Şimdi zamanın zamanı, mekânın mekanını sana kim takdim ediyor? Bu Kur’an takdim ediyor. Kimin dili ile takdim ediyor? Zatının diliyle. “Ben buyum” diyor “ey kullarım”. İşte onun için Kur’an öyle bir hakikati ilahi ki, öyle bir kelamı kadim ki bunu okuduğun zaman o sahibi hakikiyle beraber sohbet edersin, konuşursun, onu tanırsın. 
Şimdi burada tanımanın da farklı farklı kulvarları var. Okuyarak onunla sohbet edersin, konuşursun. Onun zatının dilini konuştuğun zaman, onunla konuşmuş olursun. Onun sıfatı barisini andığın zaman, onunla beraber olursun. Onun esma-i ilahisini andığın zaman onu anar, onunla beraber olursun. O her zaman hep sana “Ne var, ne var, ne istiyorsun?”. Zatı barinin ismini zikrettiğin zaman hep sana “Ne var, ne istiyorsun?”, hep cevap verir. Eğer sen nefsinin iradesinden çıkıp ruhani bir yüceliş ile irtibatı, telefon irtibatını kurarsan, bu telefon konuşmalarında nasıl ‘alo’ dediğin zaman karşındaki insanın hitabını duyabiliyorsan; bu manevi irtibatta da olan tecellileri görür, yaşar, bir feyiz, ehadiyet deryasına dalarsın. 
İşte Kur’an’ın insan için bana göre en mükemmel kazanç yolu; bugüne kadar daha doğrusu ilahi kulvarların dışına çıkıldığı zaman kendini yaradan Rabbini arama seferberliği içinde yorulan insana zatını tanıtması, sıfatı barisini tanıtması, esma-i ilahisini tanıtması olayıdır.  Allah, kendini takdim ediyor; seyredin. 
Kur’an, Kitab-ı Kainattır
Bak şimdi bu Kur’an, kitab-ı kainattır. Kitab-ı kâinat, Kur’an’dır. Bir fiil olarak, varlık olarak; halk etmiş onu, getirmiş bunun içerisinde özetlemiş. Bu da formülleri. Bu formüllerden, bu kitab-ı kâinatı ve onu okuyorsun. Onun için, bakın burada enteresan bir nükte var; İmam-ı Ali buyuruyor ki, Allah şefaatinden mahrum eylemesin, “Görmediğim Allah’a inanmam”. Allah Allah… Adına kurban olduğum. Eşimdi baba, nasıl göreceksin? Göz olacak, değil mi? Gözle bakacak, göreceksin. O göz kalp gözüdür, o kulak kalp kulağıdır. O kalp sinyalleriyle beraber çalışır. Şimdi, eşyayı görmek için bu gözün çalışması lazım. Ama onu görmek için de kalbin çalışması lazım. Onu çalıştırdığın zaman, düğmesine basıp devreye koyduğun zaman irtibata geçersin. Alo. Ey aman ya Rabbi bir feyzdir, bir muhabbettir, ne bileyim sen bir efendim nispet kokusudur, bir hayrettir; dalar dalar gidersin. Bizim insanımızın içinde bu tarz insanlar çoktur. Bir bakarsın adam her şeyini atmış, terk etmiş. Dersin “Bu serserinin teki”. İşte bunlar seyir içinde kalmışlar; gitmişler, geri dönmek istemiyorlar. Kaldılar. “Canım” dedi “dünya size kalsın”. Aslında ayakları dünyaya basıyor ama gönlünde farklı alemler yaşıyor. 
İşte bu dünya, bu alem; Allah’la irtibat alemi, istediğini ondan alma alemi. İstersin, alırsın. Naz, niyaz alemi. Bu Allah’ı tanıma bir başkadır; onu seyretme, onu görme… Bunu Allah bize nasip etsin; bu gecede, bu Kadir Gecesi’nde Cenab-ı Hak bize. 
İşte, Kur’an bize onu anlatıyor. “Kur’an’ı anladın mı?” dedin mi; “Anladım” diyen öyle ulemayı Allah bize nasip etsin. Anlatsın da, ah o benim Rabbimi tanımayı ihsan eylesin. Bir görsek ki nasıldır. Hani tur-i Sina’da “Ya Rabbi bana cemalini göster” Hz. Musa Kerimullah Efendimiz, ‘len terani’ beni göremezsin. “Ya Rabbi cemalini göster”, ‘len terani’ beni gene göremezsin. Üçüncüde ‘ve lakin unzur ilal cebeli’ öyleyse dağa bak. Bir tecelli oluyor dağ, aman aman… Öyle bir güzellik ki, hadi erkeksen var sen seyret. Hz. Musa o güzeli görüyor, bayılıp yere düşüyor “Muhammed’imin hakkına tecavüz ettin” diyor. Onun için seyrime Allah… Hz. Muhammed Aleyhisselam Efendimiz’e, onun o güzel ümmetine Allah’ın bir ihsanıdır. Ne büyük şereftir Hz. Muhammed Mustafa’ya ümmet olmak. Allah bunun hakiki manasını bize nasip eylesin.
“E Peygamber bir postacıdır”. Senin dilini eşek arısı soksun. Sen kim, peygamber kim. Sen ki ne uleması ya, sen nesin?

Bir İnsan Allah’ı Tanınmak İsterse, Kapısı Muhammed’i; Muhammed’i Tanımak İsterse Kapısı Ali’yi Tanıyacak

Evet efendim, yani Rasulullah başka bir alem. Bir insan Allah’ı tanımak isterse, kapısı Muhammed’i tanıyacak; Muhammed’ini tanımak isterse, onun kapısı da Ali’yi tanıyacak. Ali de başka. ‘Vuslatın başka alem, sen bir ömre bedelsin’. Ben… O, Allah’ın sevgilisi ona “İlmi şehrim, Ali benim kapımdır” diyor. İmam-ı Ali başka bir alem, velayetin başı.  Her kim ki vasılı illallah olacak, Allah’la nazlaşacak niyazlaşacak; Hz. Ali’siz olmaz bu. 
Şimdi burada nefisler devreye gelir “Ebu Bekir nerede?” derler. O bir siyasi otorite, doruk nokta. O da bir farklı alem. O bir baba, peygambere baba. O bir evlat, Muhammed’e. Anlatabildim mi? Şimdi, bu işleri de karıştırmayalım. Her şeyin bir inceliği var. Hemen bakarsın bir yerden bir fitne çıkar; onun önünü de kapatalım. Her ikisine de canımız kurban, Allah şefaatlerinden ayırmasın. İşte Kur’an bunu anlatır. Ondan sonra gelir o Kur’an’ın anlattığı, o yüce Rabbin tecelli ettiği insana. Bu insan nedir? İnsan-ı kâmil nedir? Mümin-i kâmil kimdir? İman ehli nedir, nasıl olmalıdır? Hangi amelleri yaparsan birinci derecede insan olursun? Nasıl itikat beslersen işte Allah’ın sevdiği bir dost olursun? Ne yapmazsan uzak olursun? Hangi halde inkara düşersin? Hangi halde nifaka düşersin? Bütün bunları da emsalleriyle, böyle misalleriyle efendime söyleyeyim Kur’an tek tek anlatır. Kafa ne kadar kalın olursa olsun ama yeter ki istifade etmek gözüyle ve nazarıyla oku; ondan istifade edersin. 
Kısaca Kur’an, zatı bariyi ve onun halifesini anlatan, yani insanı anlatan; insanın da kullandığı malzemeyi önüne en iyi şekilde kullanabilmek için seren... Nasıl kullanacak onu? Vermiş Allah bütün bu mükevvenatı, onun önüne malzeme; bunu nasıl kullanacaksın, değil mi? Eşyayı nasıl kullanacaksın? İşte o Kur’an hem o insanı hem o malzemeyi nasıl kullanacaksın bunu ifade eder, bunu beyan eder. Yüce Rabbi de sana çok iyi şekilde tanıtır.

Kâinat da İnsan da Birer Kur’an Ayetidir

Şimdi efendim, bu gece büyük bir nimet. Yani, o zarfın içinde biz de varız; biz de bir Kur’an ayetiyiz. Nasıl kainat Kur’an ayetiyse, insan da başlı başına Kur’an ayeti. Ha sen Allah’ın Kur’an’ı olduğunu bilir, idrak eder, irtibatı kurarsan, yani konuşmaya başlarsan sen de ayetullah olursun. Yanlış anlama filan yerdeki ayetullah değil; onların ismi ayetullah. Hakikatte Allah’ın… Ayet, delil demektir; Allah’ın delili olursun, tecelli ettiği mekan haline gelirsin. O zaman o zevk-i manevi ile neyin kandil olduğunu, neyin olmadığını anlarsın.
Şimdi, gözü kör olmuş insandan sen görmek bekliyorsun; kulağı sağır olmuş bir adamdan, işitmek bekliyorsun. Gözü kör, kulak sağır; der mi sana ki “Böyle bir gece var?”. Demez. E niye üzülüyor ve de çekiniyorsun ki onun inkar etmesinden veya duymamasından? Göz kör, kulak sağır. Allah bu akıbetten hepimizi muhafaza eylesin. Bu çok ciddi bir akıbettir. En büyük darbe musibette budur. Bunu böyle bilesiniz. Bu iddia aslında bizim insanımızın, ulemamızın iddiası değildir. Batının İslam alemini bozup dağıtmak için, bilhassa İngiliz Sömürge Bakanlığı’nın yetiştirdiği ajan misyonerlerin oryantalist mantığı olan insanların fitneleridir; başka bir şey değildir. O mübarek geceler var. Ama görmesini bil. Senin gözün görmüyorsa, taşıdığın eşek gözüyse bana ne baba; beni ilgilendirmiyor. Ben görüyorum ya, bu bana yeter.
Şimdi onun için bizi takip eden kardeşlerimiz bilsin ki miraç da var, bilsin ki kadir de var. Hepsi var, olmayan hiçbir şey yok. Ama tutmasını, görmesini, işitmesini bilelim. 

Kadir Gecesini Taat-ü İbadetle İhya Edeceğiz

O halde varsa ne yapacağız? Varsa; bu gece mademki 1000 aydan hayırlıdır, taat-ü ibadetle gecemizi ihya edeceğiz inşallah. Herkes, kim olursa olsun, gırtlağına kadar günaha batmış olsa da hiç çekinmeyecek. Hatta o güne kadar belki orucunu tutmamış, o gün ayıkmış bir insan “Eyvah, ben ne yaptım?”. Yeminle konuşuyorum, o anda bile ayıksa; o da 1000 aydan hayırlı bir ömür kadar ibadet yapmış sevabını almış olacak. Niye? Ondan sonra, o artık akan suyun yönünü değiştirdi. Öyle bir deryaya daldı ki, erkeksen sen de yetiş ona. Hidayet de çok farklı bir olaydır. 
Hatırıma gelmişken söyleyeyim, Halid bin Velid henüz Müslüman olmamış, Hz. Bilal ile beraber böyle konuşuyorlar. Hz. affedersiniz, Ebu Sufyan’la beraber konuşuyorlar, Halid bin Velid yanlarında. Halid bin Velid diyor Ebu Sufyan’a ki “İman et” diyor “artık Mekke’yi fethediyoruz, birazdan elimize geçecek. Hiç olmazsa şimdi iman şerefiyle şerefyap ol”. Kafası da, Halid bin Velid çok da delikanlı bir mübarek; bir kafası da atacak, yani öyle bir noktada “Biraz düşünmem lazım” diyor “Hemen o kafayı yere atarsam” diyor “neyle düşüneceğini bilirsin”. Hz. Bilal büyük bir dahiyane sözle sohbete iştirak ediyor “Ya Halid” diyor “hidayet an meselesidir. Onun bu haline hürmet et”. Elini omzuna koyuyor, Hz. Halid affedersin Hz. Bilal, Hz. Ebu Sufyan’a nazar ediyor “Vallahi zenci köle sen bir umman, bir mektepsin” ve iman ediyor. Olay bu. 
Şimdi bizim de Ebu Sufyan’larımız çıkabilir, merak etme, Allah’In lütfuyla. Yani dönüş olduğu zaman bunun anı belli olmaz. O gece de olur, o geceye giderken olur, gece yarısı olur. Hiç kimse ‘la takne tu mi rahmetillah’ Allah’ın rahmetinden ümidini kesmesin. Öyle bir umman ki aman aman…

İstiğfar Edip Temizlenmiş Bir Kalp ile Salat-ü Selam Okuyan Rasulullah ile Selamlaşır ve Onunla Beraber Mukabele Eder 

İşte o gece yapacağımız, istiğfardır. Ya Rabbi ben anlamadım, nefsime esir oldum, çok yanlışlar yaptım, yalan konuştum, haram yedim, hile peşinde koştum, ne ise…  Senin muhasebeni senden iyi bilen olmaz. Açacaksın defterini, önüne koyacaksın; tek tek sıfırlarcasına ödeme yapacaksın. İşte istiğfar budur.  Eğer kul hakkı varsa, sakın ha bir dirhemini dahi üzerinde taşıma; sana tavsiyem bu gece bu. Onu git yerine teslim et. Allah’la arandaki hukuka… İşte orada yalvar, başını koy, ağla, iste, geri dönme ve vallahi de ikram eder billahi de ikram eder. İstiğfar… Ondan sonra temizlenmiş bir kalp ile geriye dön, salat ve selam oku Muhammed Mustafa’sına.  Allahümme salli ala muhammedin ve ala ali Muhammed. Rasulullah’la selamlaşıyorsun. Bir mümin hangi zamanda peygamberi ile salat-ü selam ile selamlaşırsa bilsin ki Rasulullah onunla beraber mukabele ediyor karşılıklı ‘ve aleyküm selam’. Yani ona dilediği senin ona dilediğin rahmeti, bereketi, feyzi o da sana diliyor. Ravza-i mutaharasında “Ruhum bana iade edilir, alırım onu” diyor “Hemen mukabele ederim”.  O gece bir efendime söyleyeyim öyle sirkülasyon, öyle korkunç bir akım vardır ki o ravzada; öyle bir gidiş geliş vardır ki milyonlar, milyarlar o peygamberin… Aman Hocam, hepsine nasıl yetişsin? Baba bir aynaya bir insan da baksa kendisini görür, milyarlarca insan da baksa kendisini görmez mi? O Muhammed, hakikat-i ilahinin aynası.  Oraya bak, mutlaka cevabını alırsın. Yani, cevap alamayacağım diye düşünme. Ne dersen, onun cevabı mutlaka salat ile selam ile andığında, mutlaka o sana iade edilir. O bereketi, o rahmeti, o feyzi mutlaka alırsın. İşte tavsiyem, ikinci tavsiyem; salat-ü selam ile o gece diyalog halinde bulunmak, konuşmak. 
‘Diyalog’ diyorlar. Oğlum bırak farklı dinlerle konuşmayı; Muhammed Aleyhisselam ile konuş, onun Rabbi olan Allah’la konuş. Sana ötekiler fayda vermez. Eğer onlara benzersen, onlar gibi olursun. Hakikat-i ilahinin hükmü bu. Ama seninkine benzersen ehl-i cennet olursun, nardan uzaklaşırsın. Bunu yapacaksın, bunu yapacağız inşallah. 
Salat ve selam. Bakın burada çok da büyük bir incelik var, salat-ü selamda. Ayet-i Kerime’de Cenab-ı Hak ‘innallehe ve melaiketehu yusallune alen nebiyyi, ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima’  Allah ve melekleri Muhammed’ine salat ve selam okur. Ey iman edenler, siz de salat ve selam okuyun. Yani bir Müslüman Rasulullah’a salat ve selam okursa, Allah’la beraber aynı şeyi yapmış olur; beraber halaka-ı zikre otururlar yani bunun manası, bir manada da budur. Bilmem ifade edebiliyor muyum?

Kadir Gecesi’ni Allah’tan Güzel Şeyler İsteyerek Değerlendirelim 

Kısaca, eğer kaza namazlarımız varsa ki olmaması mümkün değil bir günlük kaza namazımızı, ezanımızı okuyarak kılalım. Birkaç sayfa Kur’an okuyalım. Çoluk çocuğumuza, aile efradımıza, vatanımıza, milletimize, askerimize, devletimize hülasa 7’den 70’imize dua edelim. Birlikten, beraberlikten, dirlikten… Allah’ımızdan güzel şeyler isteyelim. Halimizden necat bulmamızı, birliğe beraberliğe kavuşmamızı, fitne sokanların ıslah olmasını, bölmek isteyenlerin helak olmasını isteyerek bu gecemizi güzel bir tarz ve de şekilde değerlendirelim, diyorum. Daha fazla konuşmamıza gerek yok, diyerek kardeşlerimize hürmetlerimizi arz ediyorum.
 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir