info@profdrhaydarbasenstitusu.org

İftar Programı Trabzon 2017- 2018
19/01/2025 DİNİ YAŞAM 13

    Neler Okuyacaksınız

Ekonomiyi Dünyada En İyi Bilen Adamım

Bizim ekibimiz gerçekten çok bilgili, çalışkan ve sağlamdır. Bunda kuşkunuz olmasın. Biz “Şu işi yaparız” dediğimiz zaman sakın endişe etmeyin. Sonra bakın ben ara sıra diyorum, demeye de devam ediyorum. Ne? Ekonomiyi ben dünyada en iyi bilen adamım. Arkadaşlar zannedersiniz Haydar Hoca burada işte kendini şişiriyor. Böyle bir şey yok. Gerçekten ekonomiyi dünyada en iyi bilen benim ve benim karşıma bu konuda çıkacak bir insan da yok. Bunu batılı bilim adamları söylüyor. Bende bunların ifadeleri var, beyanları var. Beraber olduğumuz zaman saygıları, sevgileri var. 

BRICS Ülkelerinin Tamamı Benim Sistemimi Uyguluyor

Şu anda mesela BRICS diye bir topluluk var. BRICS ülkesinin tamamı arkadaşlar, benim sistemimi uyguluyor. Bakın bu sistemi ilk uygulayan Rusya’dır. Rusya'nın durumunu siz biliyorsunuz. Siz benim evlatlarımsınız, adamlar namuslarını satardı. 50 dolar aylık alıyorlardı, 50 dolar.  Çin keza öyle, 50 dolar.  Ama şimdi bir Rus'un kazancı 5.000 dolar, 6.000 dolar. Bir Çin’in kazancı belli olmuyor; bazen 10.000 dolara kadar çıkıyor. Benim sistemimi uyguluyorlar bunlar. 

2005 Yılında Milli Parayı İzah Ederken “Amerika’yı Yıktım Ben” Dedim

Amerika bunları yıkmaya çalıştı. Yıkacağını zannetti; Amerika yıkıldı, gitti yani Amerika. Zaten 2005 yılında İstanbul'da kongrede ben söyledim. Milli parayı izah ederken “Amerika’yı yıktım ben” dedim. Ama Türkiye'de Haydar Hoca’nın arkasında kimse yok ki. Şimdi yıkıldıktan sonra “Kim yıktı?” diyor. Manyak, ben yıktım. Bunun hikâyesini özet olarak vereyim. 
Şimdi Victor, Ali Victor, Müslüman olmuş bir arkadaş, iktisatçı. Bir sabah baktım şuradan yukarıya böyle sallana sallana geliyor; sabah derken yani sabah namazından sonra. Arkadaşlar burasını Ruslar su yolu yapmıştır; ama biz Türkiye'den bir fikir adamını, bir ilim adamını, bir siyaset adamını burada göremedik. O beyefendiler çok gururlu, mağrur, her şeyi bilen, onlardan başkası bir şey bilemez; bu havada olan insanlar. Ben de onların hiçbirine minnet etmedim. Çünkü hepsinin hamurunu, çamurunun biliyorum; hiçbir şey olmazlar. Hayrola, hoş geldin, dedim. Ben de çıkmışım kapıdan, Antep'e gideceğim. Ömer burada mı, Eyercioğlu? Ömer Bey’e gideceğiz. Dedim, ben gidiyorum, dedim. Elimde küçük bir çanta. İstersen sen de gel, dedim. Yanında Tatar bir arkadaş, tercüman. Onun da Türkçesi pek iyi değil ama anlaşıyoruz. Neyse gittik o gün Antep'e ulaştık. Ömer Bey'in evinde iftardayız. Zaten ilk gündü, Ramazan'ın ilk günüydü; aynı zamanda ilk iftarı. Dedi ki “Amerika bitti” dedi “yıkıldı” dedi. Ben Ömer'in yanında konuşmasını şundan istiyorum; Ömer çok değerli ilim adamı, benim göremediklerimi görebilir, dinlesin bakalım ne diyecek, dedim. Baktım Ömer sade dinledi. Herhalde dedim, benim konuşmamı istiyor. Biz de dinleyince dedik ki, “Ali Victor Amerika yıkılmaz.” Tabii açız da aynı zamanda iftar ediyoruz. O benim tepkim biraz da sert oldu; “sanki Amerika'nın yanında yer alıyor muşum havası” çıktı ortaya. Dedim, “yok o manada demedim, yani bu adamlar yıkılmaz. Niçin dersen”, dedim; “Amerika'nın iki tane Kurumu var”, dedim. “Biri para basan kurumu; parası. Diğeri ordusu, askeridir; onu koruyor.” Güzel bir izah ettim onu. Victor onu dinleyince “Doğru” dedi. “Şimdi”, dedim, “sen nasıl yıkacaksın orasını?” Yani Amerika yıkılacak; bu mümkün değil. “Peki” dedi “ne olacak?” dedi “Biz seviniyorduk Amerika bitti diye”. Dedim, ben size yıkılmayacak demiyorum; ama bu mantıkta orasını siz yıkamazsınız. “Peki nasıl yıkacağız?” dedi. 
Dedim, “Ali Victor, Amerika'nın batması için; 
1. Amerika Devleti'nin parasını koruyacak kurumun kontrol altına alınması, 
2. Devletin tam bağımsız olması, 
3. Kesinlikle piyasasında doların bulunmaması.” 
“Ne bulunacak?” dedi. 
“Kendi paranız”, dedim, “milli paranız”. İşte benim ‘milli para’ teorim oradan devreye girdi. 
Milli paranızı devreye sokarsanız, dolar devreden çıkar. Durdu, “Doğru” dedi. 
“Ama siz bugüne kadar onu yapmadınız ki; doları aldınız hazinenize koydunuz, karşılığında para bastınız. O adam batar mı”, dedim. Ya eşek etmiş binmiş, at etmiş sürüyor. Orada, o konuşmada ikna oldu ve hakikaten ondan sonra da Rusya ile Çin anlaştılar. 
İlk toplantıda; milli paralar devreye girecek, Rusya bu milli para ile birlikte kesinlikle doları daha piyasasına koymayacak, Çin'de koymayacak, böyle bir yola çıkacağız, diye konuştular. Ama konuşurken, bu işin olabileceğine de ümitleri yok. 
Victor’a dedim ki “Sen” dedim “Müslüman adamsın ama senin bu konuşman” dedim “gavur konuşmasına benziyor”. “Niçin?” dedi. E sen, dedim konuştuğuna inanmıyorsun. “Niçin?” dedi ya.  Dedim, “bak ben ne diyorum, doların devreden çıkması lazım; doların devreden çıkması için milli paraların devreye girmesi lazım. Senin böyle bir derdin yok.” Yani istiyorum ki, tam gaza gelsin. Olayı tam anladı, hazmetti. “Tamam” dedi “ben şimdi olayı anladım” dedi ve arkadaşlar hafta geçmeden Çin ile anlaştılar. 
Rusya Çin’le anlaştı; milli parayı kullanacağız, diye. O hafta Amerika'ya müthiş bir darbe indirdiler. Diyor ya %80 piyasada dolar varken, o hafta en az %20 darbe ile; %80’den %20’yi çıkarsak %60 nispetine düştü. Ne? Dolar.  Bir haftada arkadaşlar. Şu anda belki %20’lerin de altında. Bu, Amerika'nın yok oluşudur. Yani ben Amerika'yı yıktım, bunu bilin. Bundan kuşkunuz olmasın. Ama Türkiye'de öyle adamlar var ki; bunların bedava tellallığını yapıyor, danışmanlığını yapıyor, hoparlörlüğünü yapıyor, yapıyor da yapıyor. 

Türkiye’deki Dar Boğazı Ben Bir Haftada Atlattırırım

Türkiye şimdi dar bir boğazda biliyorsunuz. Bakın çocuklar, bu darboğazı ben bir haftada Türkiye’ye atlattırırım ve çok iyi bildikleri halde selam bile bize vermiyorlar. Adamlar bana dava açtılar. Bir tane suçum yok; bir tek suçum. Beni yok edecekler. Vallahi diktatör yapar, niye yapamasın. Yani o noktaya iş gelirse, insanların birbirini tanımasına bağlı. Ben eşkıyalık da yaptım, Allah onu göstermesin. O şimdi onu yaparsa, Haydar Hoca’yı eşkıya yapalım diye… 
Ve Türkiye şu anda aslında olması gerektiği yerde değil. Seçim esnasında vatandaş konuşuyor. O bizi batırdı, yok etti, yiyecek ekmeğimiz yok, cebimizde paramız yok. Tamam. Millet diyor, bu artık daha rey alamaz. Ulan seçime gidiliyor, adamlara %50 oy gene veriliyor, %50. Bana % yarım. Ne dersiniz buna? Efendim? Yani vallahi yemezse ben şikâyet ederim. Yani, iyi bir darbe yemesi lazım bu milletin. Bu tam bir terbiyesizlik. Bu işin sahibi benim, sen de bizi inkâr ediyorsun. Kimi kabul ediyorsun? Hırsızı, yolsuzu, affedersin bilmem neyi. Olay bu. 
Ama bakın çocuklar, ben 1980 ihtilali ile içeri girdim. Boztepe’deyim, orada bir karakola gönderiyorlar bizi, ifademizi alıyorlar. Okuduğumuz ayetleri, hadisleri; bunları soruyorlar bize. Bunlar suç mu? Değil. E ne soruyorsun o zaman suç değilse? Neyse o faslı geçelim. Şimdi aynı ekip benimle beraber olduğunda diyor ki “Türkiye batmıştır, bunu ayağa kaldıracak olan irade ancak sen olabilirsin”. Dedikleri doğru mu? %1.000 doğru, vallahi yaparım ben bu işi. Ama gidiyorsun sandık başına % yarım. Ondan sonra diyorsun, lan batsın bu millet. Yanlış mı düşünüyorum? Doğru düşünüyoruz.

Hepimize Büyük Vazife Düşüyor, Uyuyan İnsanları Uyandırmamız Lazım 

Şimdi arkadaşlar, hepimize büyük vazife düşüyor. Demek uyuyan insanları uyandırmamız lazım; uyuyorlar, gaflet içinde. Bizim Hüseyin Bey'in babası koyu AKP’li,  asker Hüseyin’in. Dedim, hiç değişiklik var mı? “Hocam yok, hiç değişiklik yok” diyor. Enteresan. Yani tam iman etmişler. E şimdi nasıl çevireceğiz onu? Dedim, onu döne döne bir döv, dedim; başka bu yola gelecek değil. Yani, Türkiye bu vaziyette. Ama bunu da yapacak olan biziz. Ancak ben sizden şöyle şikâyetçiyim; ben yılda bir veya iki defa konuşma yapıyorum, hazırlanıyorum. Ya birdir, ya ikidir; üç defa yaptığım azdır. Ama o üç konuşma da işi bitiriyor. Ya arkadaşlar siz bunun dışında bir şey konuşmuyorsunuz. Halbuki siyaset demek; parti genel başkanından, idare kurulundan, başkanlık divanından duyduklarını halka taşıyan organizasyon demektir. Yani particilik budur. Bizden ne ola ki bir arkadaş kalksın, duyduğunu bir başka arkadaşa anlatsın. Yapmıyoruz bunu. Öyle olursa sonuç da % yarım olur. Anlaştık mı? 
Onun için ne yapacağız? Hep beraber çalışacağız. Sonra ben, birisi gibi kral değilim ki her şeyi kendime bağlayacağım. Biz paylaşımcıyız, demokratız. Öyle değil mi? Binaenaleyh hepimiz devreye girip çalışmamız lazım. Çalışırsak ne olur? Benim hissiyatım, biz bir seçimde her şey hallederiz; bir tek seçimde. İki seçim olmaz. Ha bunu yapmazsak, hepimiz çile çekeriz, ,işleri halledemeyiz. Şu anda para yok. -şunu çıkartabilir miyiz- 
İçimizde siyaseti bilen arkadaşlarımız elbette var. Ama ne kadar siyaset bilinirse bilinsin mutlaka çalışmak lazım. Çalışmadığımız müddetçe biz bu işi halletmemiz mümkün olamaz. Anlaştık mı burada? O halde çalışacağız. Hocam ama ben anlamam, okuyorum, kitabı okuy…  Ya kitaba gerek yok. Bir, iki cümle. Nedir o bir, iki cümle? 
‘Haydar Hoca bu işi en iyi bilen adamdır. Karnımızı doyuracak, sırtımızı giydirecek, cebimizi para dolduracak’ bunu diyeceksiniz. Hiç başka bir şey anlatmanıza gerek yok. Anlaştık mı? Hocam inkâr ederse? Ya biz şeytanlarla çok uğraştık, bir de onunla mı uğraşalım. İnkâr edemezler. 
Dikkat ederseniz bizi alttan alttan herkes tasdik etmeye başladı. Bu biraz da bizim minnetsiz davranmamızdan kaynaklanıyor. Çünkü ben baştan beri, 2002'den itibaren yapacaklarımızı tek tek ortaya koydum. Hatta noter tasdikli senet verdim. Ya bana rey vermedi. Ne yaparsın sen? Ne biliyorsan onu yap! Hadi git, Allah'ın selameti başına olsun. Yani biz hem çalıştık hem yapılması gerekeni ortaya koyduk. Şimdi anlamamaları da mümkün değil. Kaldı ki bugün bu işi anlayan; devlet. Bana karşıydı, şimdi benim yanımda oldu devlet.

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir