Neler Okuyacaksınız
Gençliğini Milletinin Yararına Kazanmamış Bir Devletin Payidar Olması Mümkün Değildir
Sevgili gençler, kıymetli Trabzonlular.
Üç saat geride kaldı zamanın akışını, hepimiz unuttuk. Demek ki: feyiz ve bereket gönüllerimizi ihya eyledi. İnşallah bu hayatımızı da ihya eder ve de Rabbimizin rızasını kazanırız.
“Gençler, gençliğini milletinin yararına kazanmamış, devletin yararına kazanmamış hiçbir toplum payidar olması mümkün değildir, ayakta durması mümkün değildir.” Onun için özellikle milletimizin bekası için teminatı sizlersiniz. Bu millet sizden çok şeyler, vazifeler bekliyor. Allah, yapacağınız ve yaptığınız işleri hayırlı eylesin.
Kardeşlerim, böyle aziz bir gecede siz muhterem kardeşlerime birkaç tavsiyem olacak. Bunlardan bir tanesi: “her zaman ifade etmeye çalıştığım: itikadınızı sağlam tutun. İmanınızı mükemmel bir hale getirin. İmanı sağlam insan, sağlam bir tohum gibidir. Arazi çorak da olsa, o mutlaka kendini gösterir. Ama çürük bir tohumu hangi toprağa atarsanız atın, ne kadar mümbit araziye atarsanız atın, ondan hayırlı bir netice almanız mümkün değildir. Onun için itikat şarttır.”
İnancı Aksiyon Haline Getirmek, İbadetler ile Mümkündür
İkincisi, buna bağlı olarak inancınızı aksiyon haline getirmeniz ibadetlerimiz ile mümkündür. Zaten ibadet de insanın kulluk vazifesidir. Kulluk, insan için en şerefli bir makamdır. Bakınız: “Biz evvela Allah'ımızın birliğine şahitlik yapıyoruz.” Ardından, “Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselam'ın kul olduğuna şahitlik yapıyoruz. Ne bu?
“Eşhedü en lâ ilâhe illallah”, “ben şahidim ki Allah tektir, onun eşi ortağı yoktur.” “Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluhu”, “Muhammed onun kulu, resulüdür.”
Demek ki: insanın kul olması kadar yüce bir mevki ve makam yoktur. Nitekim, Aleyhisselatu vesselam efendimizin mübarek hayatlarını annemiz Hz. Aişe'nin lisanından dinlerken: “Bir gece ona yaklaştım” diyor. “O fevkalade bir gayb aleminde idi.” Dedim: “Ya Resulallah, bu hal nedir?” “Gözleri” diyor, “Öyle yaşlar içerisinde ki elbiseleri sırılsıklam olmuş.” Öyle bir vech hali, muhabbet hali… Allah'ın sevgilisi, bu soruyu soran Hz. Aişe validemize dönerek diyor ki: “Sen kimsin?” “Ben Aişeyim, ya Resulallah.” Allah Resulü tekrar soruyor: “Aişe kimdir?” “Karın Aişe Ya Resulallah.”
Sevgili kardeşlerim, bazen “kulluk nedir” diyoruz “sevda nedir?” diyoruz, işte bu. Hakikaten bugün “millet olarak birbirimizi sevelim, birbirimizi sevelim.” demiyor muyuz? İşte bunun temeli: merkezi ve menbaı, Allah'a kulluktur. Bu sevdayı yakaladığımız zaman, o zaman yeryüzünde yaşayan her canlıyı Allah için severiz. “Yaratılmışı severim, yaratandan ötürü.” Yunus Emre'nin ifadesinde çok güzel bu husus kendini gösteriyor. İşte kardeşlerim, kullukla biz bu gerçeği Allah nasip ederse yaşayacağız. Zaten bu hal, ibadet hali, bize aynı zamanda şu hususu da kazandırır: “ibadetle insan Allah'ını daima hatırlar, hiç ondan ayrı olduğunu bilmez.”
Allah'la Beraber Olmak Demek İnsanın Daima Allah'ı Hatırlamasıdır
Şimdi dikkat ederseniz: “bizler ibadetimizde titizlik ve dikkat içerisinde olmadığımızdan, bazen namazda bile Allah'ımızı hatırlayamıyoruz.” değil mi? Eğer biz huşu içerisinde, ayık bir kalp ile onu zikrederek ona kulluğa ısrarla devam edersek, bu kulluktan kalbimizde Allah'a açılan bir kapı olur. Her an, her zaman, hangi şartlarda olursa olsun, biz Allah'ı unutmayız. Gecemizde, gündüzümüzde, uykumuzda, ayık halimizde her şeyimizde Allah ile beraber oluruz. İşte Allah'la beraber olma demek budur. İnsanın daima Allah'ı hatırlamasıdır. Şimdi kardeşlerim düşünün: “böyle bir pencere ile daima Rabbini seyreden ve onu hatırlayan insan, haksız bir söz söyleyebilir mi? Hakkı olmayan bir mala el uzatabilir mi? Yalan konuşabilir mi? Bir canlıyı öldürebilir veya ona eziyet edebilir mi?” Elbette ki bunların hiçbiri olamaz. Sevgili kardeşlerim, demek ki sosyal hayatımızın disiplininde, düzeninde, ahenginde, huzurunda yine ibadetin rolü vardır. Her zaman onu hatırlayan, ona hesap vereceğini bilen ayık insandır. Ona hesap vereceğini gören insan, elbette yapacağı işlerinde muhasebesi de çok ciddi olur.
Gençler Milletimizin Bekası İçin Ana Unsurlardır
İkinci tavsiyem sevgili gençler, sizler milletin ve milletimizin bekası için ana unsurlarsınız, asıl amiller sizlersiniz. Siz olmazsanız, bizlerin hiçbir kıymeti ve değeri yoktur. Onun için bu milletin malı, canı, namusu, her şeyi size emanettir. O halde siz de bu değerlere çok ama çok titizlikle sahip çıkacak, onları koruyacaksınız. Kendi annemize, kendi kız kardeşimize, kendi halamız ve teyzemize, hülasa yakınlarımıza duyduğumuz saygıyı, sevgiyi, Sarp Kapısından içeriye turist olarak içeri giren kardeşlerimize de duyacağız. İşte o zaman bu duyguyu yaşadığımızda bu memlekette namus tamam demektir. Kardeşlerim, işte insanımızın bu duygulara, bu hislere, bu inanca ihtiyacı var. Yoksa nefsinin amadesinde dünyasını tayin ve tanzim etmiş insanın arkasına her gün 50 tane polis koysanız, icra etmek istediği her şeyi yapabilecek mutlaka zemin ve zamanı bulacaktır. Onun için bizim polislerimiz, bizim jandarmalarımız sizlerin vicdanlarındaki hak korkusu ve hak hâkimiyetidir.
Biz Bir Vücut Gibiyiz; Sizlerden Böyle Bir Tevhidi, Birliği Bekliyoruz
Kardeşlerim üçüncü tavsiyem, bu millet İslam olmadan evvel cengâver bir milletti. Uzaydan yeryüzünün resmi çekildiğinde görülen yeryüzünde sonradan yapılmış tek bir cisim vardı, o da Çin Seddidir. Bizim atalarımız çok cengâver olduğu için Çinliler bizden bıkmışlar, "Yahu bu Türklerin elinden nasıl kurtuluruz?" diye koskocaman bir set yapmışlar. Ve bugün hakikaten uzaydan bu set görünüyor, müşahede ediliyor. Şimdi bu kadar cengâver olan bir millet, Maveraünnehir İslam'a evet dedikten sonra, Cenab-ı Hak bunlardaki bu ruhu ilahi kelimetullaha hizmete tebdil eylemiştir. O cihat ruhuna dönmüştür. O günden bugüne bu millet, yüce dinine hizmette birinci safta gelmektedir. Açık ve net olarak ifade edeyim ki; peygamberimizin sahabesi müstesna, o sahabeden sonra İslam'a en fazla hizmet eden, seçilmiş ve sevilmiş bir topluluk olarak gündeme geliyor.
Dikkat ederseniz, kapılarına henüz gitmeye başladığımız Türk illerinde, bakınız ne kadar büyük İslam büyükleri var. Ahmet Yeseviler, Buhariler, İmamı Azamlar hep bizim insanımızdır. Kısaca biz, İslam'a hizmet etmekle çok büyük manevi ve maddi makamlar almış bir milletiz ve bu nedenle de dünyanın birliğini temin eden otoritesine hâkim olan merkez durumunda idik.
Sevgili kardeşlerim, aynı duruma gelebilmemiz için aynı idealleri paylaşan ve yaşayan insanlar olmamız lazım. Tefrikadan kesinlikle uzaklaşmamız gerekir. Hangi mezhepten, hangi meşrepten, hangi ideolojiden olursak olalım, şu vatanın şu milletin bir parçası olduğumuzu kesinlikle unutmamamız lazımdır. Bana sorarsanız: “biz bir vücut gibiyiz.” Herkes bu bünyede bir yer işgal eder. Kimimiz el, ayak, göz, kulak, mide, hülasa; her birimizin bu bünyede bir yeri vardır. İşte biz, sizlerden böyle bir tevhidi, birliği bekliyoruz. Nizaya düşmeyecek, kimseyi çekiştirmeyecek, kimseyle kavga yapmayacak. Herkesi sevecek, gönlünüzü kucağınıza açacak, herkese sevgi dağıtacaksınız. Üçüncü tavsiyem de budur kardeşlerim.
Benim Davam Gönüllerde Allah'ın İktidar Olma Davasıdır
Diğer bir tavsiyem sizlere: bana çok defa soruyorlar, “hocam, sen siyasete de girmiyorsun, senin maksadın nedir?” Ben de bazen kendi kendime soruyorum: “bu arkadaşlar niçin böyle ilgiyle bu soruyu bana soruyorlar?” diye. Bilmeyenler bilsinler, sevgili kardeşlerim: “bir mümin, yaşadığım hayatı inancı istikametinde yaşamak mecburiyet ve de mükellefiyetindedir.” Kaldı ki ben bunu: “nübüvvetin okyanusundan kana kana içmiş, büyük bir velinin mübarek arzından vazife olarak üzerime aldım. Ben bunu isteyerek almadım. Onlar bunu bana tebliğ ettiler. Ben bir emanet taşıyorum. Onu gerekirse dünyanın en ücra köşesine Allah bana can verirse, getirmeye mecbur ve de memurum.”
Benim davam, kardeşlerim, “Benim davam, herhangi bir ekolün veya siyasi bir partinin bir millete iktidar olma davası değildir. Benim davam gönüllerde Allah'ın iktidar olma davasıdır.” Eğer biz üzerimize düşeni layıkıyla yaparsak, değil bin yıl İslam'a hizmet etmiş milletimizi kurtarmak, yeryüzünde kurtulmamış bir tek fert kalmayacaktır. Yeter ki hep beraber el ele olup bu davada, Allah için çalışalım.
İnsanımız ve Bütün İnsanlık, Merhameti ve Hoşgörüyü Bekliyor
Kardeşlerim diğer bir tavsiyem, esasen hiç konuşmak istemiyordum. Şöyle ki bizi doyurdunuz ama gecenin bu saatine kadar bizi bekleyen kardeşlerimize de birkaç cümle söylemezsek, bize gücenirler diye eksik kalır diye bunları söylüyorum, kusura bakmayın. Kardeşlerim, insanımız ve bütün insanlık, merhameti bekliyor. Hoşgörüyü, onu bekliyor.
Allah'ın sevgilisi Taif'e hicret ettiği zaman, Taifliler onu taş yağmuruna tutmuş idi. Bakınız; ayakları kan içerisinde olan bu büyük insan, Taif'te hurmalıkların altına geliyor. Cebrail (as) onun yanına gelerek, sevgili Peygamberimizin yanına inerek, “Ya Muhammed, yeter ki sen dile, Rabbim şu iki dağı birbirine kavuştursun, Taif halkını helak eylesin. Yeter ki bunu sen iste.” Allah'ın sevgilisi bakınız ne buyuruyor: "Kendine gel Cebrail, ne yapıyorsun?” Estauzübillah, Vemâ erselnâke illâ rahmeten lil’âlemîn" (Enbiyâ suresi 107. Ayet) “Ben aleme rahmet olarak gönderilmiş bir Peygamberim.” “Nasıl olur da onların helakını isterim!" diyor. Ellerini açıyor, şu duayı okuyor: “Allâhümme'hdi kavmî fe-innehüm lâ-ya'lemûne," diyor. "Ya Rabbi, bu kavim seni ve beni bilmez. Onun için sana ve bana isyan ederler. Bunlara hidayet nasip eyle.” İşte o gün onu taşlayanlar, sonra Mekke'nin hemen fethinden sonra Allah'ın sevgilisine ümmet oluyor.
Ve sevgili arkadaşlarım, Allah'ın sevgilisinin bugün orada binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca mümessilleri, temsilcileri vardır. İşte bu tavrı, bu esası, bu espriyi, bu ruhu insanlık ve insanımız bizden bekliyor.
Her Şeyde Bir Güzellik Görmek, Sizin ve Bizlerin Vazifesidir
Hiçbir şeyin yanlış tarafını görmeye gayret etmeyelim, her şeyin güzelini, iyisini görelim. Göz eğer onu kendi haline bırakırsan, sana çok aleyhte malzeme toplayabilir. Ama onu sen, sırat-ı müstakim üzere yönlendirirsen hayrı, güzeli gösterir.
Bakınız, Allah'ın sevgilisi bir gün sahabesi ile giderken ölmüş bir köpeğe rastlıyorlar. Sahabe: "Ne kadar kerih, kötü kokuyor değil mi?" dediğinde, Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz o ölü hayvana bakarak sahabesine şöyle cevap veriyor; "Ne kadar güzel dişi var değil mi?" Her şeyde bir güzellik görmek, sizin ve bizlerin vazifesidir. Bizler güzelliği görürsek, millet hep birbirine güzel gözle bakacak; güzel anlar, zamanlar, günler olacak inşallah. Hepinizi sevgi, muhabbet, saygıyla selamlıyor, Allah'a emanet ediyorum.
Esselamu aleyküm.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız