info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Haftanın Sohbeti - Türk Milletinin Birliği ve Devletin Rolü / 5 Mart 2007
21/05/2025 SOSYAL HAYAT 15

Milletleri Ayakta Tutan Devlet İradesidir 

Evvela bizi takip eden kardeşlerimize saygı ve hürmetlerimi arz ediyorum. Ben meselenin üzerinde detaylı durmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Böyle bir iddiaya verilecek olan cevap en basitinden, siz Türkiye'nin üniter yapısını koruyabilmek için 30 bin insana heder ettiniz. 10 bine yakın şehit verdiniz. Adama sormazlar mı ki siz bu milletin düşmanı değil misiniz? Düşmanıydınız da onun için mi bu kadar problemi oldunuz çıkardınız? Madem bu kadar basit çözüm vardı, niye millete bunu takdim etmediniz? Bunu sormazlar mı? 
O bakımdan bu tip iddialar kimden gelirse gelsin, bence tartışmaya açmanın da bir manası yok. Meselen hülasası şudur. Milletleri ayakta tutan devlet iradesidir. Devlet iradesi olmadan milletlerin vahdetini devam ettirmesi, kimliğini koruması, örfünü, âdetini, siyasetini, kültürünü, medeniyetini ve hatta dinini yaşaması hiç mümkün değildir. Bunu bir defa böyle başta bilmiş olmamız lazım. Ha sen millet hasletini devam ettireceksin, seni koruyacak herhangi bir efendim koruma zırhın olmayacak. Bu dünyada görülmemiş bir şey. Bunu yapan bir devlet varsa afedersiniz, bir millet varsa, devlet olmadan bize de göstersinler. Diyelim ki, “Hakikaten bunlar muvaffak oldu. Dinini devam ettiriyor, dilini devam ettiriyor, örfünü devam ettiriyor, siyasetini devam ettiriyor, kültürünü devam ettiriyor. Bal gibi de bütün dünya ile geçiniyor. Oh ne kadar güzel ve bunların uyguladığı kuralları, prensipleri hayata geçirelim”, diyelim böyle bir şey. Var mı bu? Yok. 
O halde devlet iradesini kurumunu kurmak ve kollamak milletlerin asıl görevidir. Niye? Çünkü kendi varlığını devam ettirmenin şartıdır da ondan. Yani o kurum olmadan milletin varlığı devam etmez. Şimdi biz “o devlet şöyle olsun böyle olsun” tartışmasını açan insanlara şunu soracağız. “Siz bu milletin devamından yana mısınız?” İki, “değil misiniz? Peki, bu milletin devamından yanaysanız o zaman bu ne lahana, ne perhiz lahana turşusu” derler ya o. 

Federatif Sistem Türk Milletinin Kimliğini Yok Etmek İçin Bir Tuzaktır  

Şimdi gelelim federasyon konusuna. Efendim diyorsunuz ama Batı dünyasında, Avrupa'da Federe devletler var. Amerika'da var, artı Avrupa'da var. Mesela Almanya var. Bunlardan bir tanesi eyalet sistemine göre hayatını devam ettiriyor. Yani Türkiye'de bunlardan bir tanesi olsa ne olacak? Federatif sisteme geçse ne olacak? O zaman denilecek olan söz şudur. Türkiye eğer Almanya gibi bir Federe devlet sistemine geçtiğini düşünecek olursan, eyaletlere bölünen Türkiye'de bir sürü etnik gruplar var. Evet, 36 tane etnik grup var. E sen şimdi bir tanesinin bölgesine bu özerkliği verdin, bu hakkı verdin. İkincisi demez mi ki benim hakkım nerede o? Üçüncüsü, benimki nerede? Dördüncüsü, benimki nerede? Bunu söylemez mi? İşin bir tarafı böyle. 
Diğer tarafı bizim bu etnik gruplarımızın tamamı asırlardan beri, binlerce yıldan beri bir arada yaşadığı için aslında millet olma vasfını elde etmiştir. Yani Türk milleti kimliğiyle tarih boyu anılmışlardır. Yanlış anlama, Rum da bunun içindedir, Ermeni de bunun içindedir. Yani sadece Laz'ı, Kürt'ü, Arabı, Boşnağı falan değil ha. Yani Rum dahi zamanla Türk olmuştur. Onun için şimdi onlar diyor ki, “Biz Hristiyan olalım da -Batı pompalamasıyla- bunları Hristiyanlaştıralım da Rum olduklarını anlasınlar. Biz onları Hristiyanlaştıralım da Ermeni olduklarını anlasınlar.” Bu ne için? Bir hak vermek için değil. Türkiye  bölmek ve parçalamak içindir bütün bunlar. Ha Türk milletinin kimliğini yok etmek içindir. Olay millete karşı açılmış bir deklare edilmiş dünya çapında büyük bir savaştır. Kime karşı? Türk milletine karşı. Onun için “biz Türklerle savaşacağız” diyemeyenler “işte bu devletin yönetim tarzını şöyle yapalım, böyle yapalım” şeklinde ima tarikiyle anlatmaya çalışıyorlar. Bunların hepsi boştur. 
Hatırlarsanız 1997 yılında İstanbul'da yaptığımız dini ve milli bütünlüğümüze yönelik tehditler adlı panelde efendim, sempozyumda, bendenizin yaptığı bir konuşma vardır. Bizi Yugoslavya’ya çevirmek istiyorlar. Biz Sırplar, Boşnaklar gibi ayrı ayrı ne dine, ne dile, ne de efendime söyleyeyim medeniyete sahip topluluklar değiliz. Bizim Kürt’ümüzün, Laz’ımızın, Çerkez’imizin, Arap’ımızın, Boşnak’ımızın hepsinin dili Türkçedir. Dini İslam'dır. Hatta mezhepleri de birdir yani hiçbir tanesi birbirinden ayrı değildir. Aynıdır. Dolayısıyla sen bu milleti hangi esasa göre kalkacaksın, şurasını bölelim, burasını bölelim, yönetim kolaylığı olsun diyerek dağıtma efendim argümanlarını toplumun önüne getireceksin. Bunların hepsi Türk milletinin üzerine yapılmış şark projesini hesaba geçirebilmek için planlardır, programlardır. O bakımdan Türk milleti bunu çok iyi bilir ve bu konuda da kararlıdır. Birliğini, beraberliğini üniter yapısı içerisinde bugüne kadar gayet mükemmel devam ettirmiştir. 
Ama efendim problem olmamış mıdır? Problem oluşunun nedenleri, ecnebilerin ülke üzerindeki hesaplarına alet olan insanların devreye girmiş olmasıdır. Yoksa bizim ne doğumuzda, ne batımızda, ne kuzeyimizde, ne güneyimizde, insanımıza ait bir problem yoktur. Problem varmış gibi gösteriliyor ve problem ortaya çıkartılıyor. İfade edebildik mi? 
Mesela Güneydoğu bölgesini ele alalım. Ee Güneydoğu bölgesini sen ele aldığın zaman Karadeniz'in şartları oradan çok daha mı iyi yani? Ülkenin şartları insanına bu kadar hizmet ediyor. Siyasileri de maalesef becerikli o kadar değil. Ülke bu noktada. Yani bu efendim birinin âlâ, birinin iyi, birinin geri olmasından kaynaklanmıyor ki. Ülkenin şartları bu, ayranın bu yarısı su. Artı onu bir tarafa bırak. Yani senin güneyin farklı, Karadeniz'in farklı, Akdeniz'in daha mı farklı? Hepsi aynı. Türkiye'de bu mozağiği ayakta tutacak, bunun vahdetini, birliğini devam ettirecek basiret ehli siyasilere ihtiyaç var. Çalışkan, plan program sahibi, ne yaptığını yapacağını bilen. Devamlı surette milletini kazandıran böyle bir ekibe ihtiyaç var. Yok, onu bir tarafa bölelim, bunu bir tarafa… Bunlar lafügüzaftır, milleti parçalamaktır. Onunla bununla Türkiye bir noktaya gitmez. Benim ifadem budur. Kısaca tekrar edeyim. 
Batı dünyasındaki federatif yapı Türkiye'ye kesinlikle gelmez. 36 etnik parçası olan insanımız zaten uzun yıllardan beri aşınan ruh yapısı hemen bir bahaneyle beraber bölünmeye meyledebilir. O bakımdan onu düşünmek yerine onun tevhidini, birliğini ortaya çıkartacak argümanlarla milleti iktisaden güçlendir yahu. Güçlü hale getir. Vatandaşlık maaşı adı altında onların cebine para koy. İş bul onlara. Asgari ücreti yükselt. Bakalım o insan kendisine bir federe yapı arar mı, aramaz mı?  
Sen önce aç bırakıyorsun, tarımdan mağdur ediyorsun, hayvancılığını yok ediyorsun. E tabi bu hale getirdiğin insanı arayışa sen sürüklüyorsun. Dolayısıyla bunların hepsi yanlıştır. Ben tümüyle buna karşıyım. Bizi kurtaracak olan, adam edecek olan, dünyada söz sahibi yapacak olan tek millet ve devlet oluşumuzdur. Bunu kimse kafasından çıkarmasın. Yüce milletimiz de bu inançta, bu kabiliyette, bu kanaatte olduğuna benim görgüm ve inancım tamdır diyorum efendim.  
Tabi ama dikkat edin. Bak bendeniz bunu 1997'de İstanbul'da söyledim. Hatırlıyorsunuz. Hani bu bir oyundur. Türkiye'nin meselesi değildir. Türkiye'nin böyle bir problemi, meselesi yok ki. Ama efendim şurada şöyle olay var, burada böyle olay var. Halkın meselesi değil bunlar. Milletimizin meselesi değil bunlar. Yani sen hangi halkı ondan filancadan ayrı düşünebilirsin, ayrı olabilir. Bunlar bir millettir. 

Bizim Örfümüzde Devlet “Babadır”

Şimdi birlik beraberlik nasıl? Birlik beraberlikle tesis eder evladım. Yani herkese istediğini vermen lazım, ihtiyacını. Devletlerin vazifesi de halkın istediğini yerine getirmesidir. İhtiyacını yerine getirmesidir. Şayet sen onu, ihtiyacını ona vermezsen onu farklı yönlerden aramaya başlar. Bu arayışın önüne geçmek için devlet bizzat bizim örfümüzde devlet babadır. Baba evladını koruması lazım. Zaten belli başta haklar vardır. Bu hakları ona kendisine temin ettiğinde mesele o, o arayış biter. Nedir bu? 
Can emniyetidir, mal emniyetidir, namus emniyetidir, geçim emniyetidir, din ve vicdan emniyetidir. Bunlar, olmazsa olmaz onun haklarıdır. Devlet babası elinden bunları gördüğünde karnıda doydu, Allah'tan belasını mı arayacak? Yani bu arayışın önüne geçmenin tek yolu bu dediğimiz konularda, hususlarda vatandaşımızın istediklerini onlara vermekle mümkündür ancak. Aksi takdirde boş dedikodu laflar olur. 
Türk siyaseti bunları bugüne kadar temin etti mi? Etmedi. Niye? Türk milletin iradesine, Türk milletin tefekkürüne, düşüncesine göre çözüm aramadılar ki. Batı dünyası Türk milleti hakkında ne söyledi? Onların mantığıyla millete baktılar, çözüm aradılar. E bu mantıkla bu milletin derdi halledilir mi? Varsayalım ki insanın dişi ağrıyor, kalkıyor adamın tırnağını tedavi etmeye çalışıyor. Yahu benim dişim ağrıyor kardeşim, tırnağım değil. Yani bu kadar arada büyük bir tezat var. Milleti tanımıyorlar, milletin ihtiyacı neyedir bunu bilmiyorlar. Mesela şu andaki iktidar kendi iradesiyle mi iş yapıyor? Okyanusun ötesinden aldığı talimatla beraber o kuralları hayata geçirmeye çalışıyor. Milletle bu yakındır, uzaktır, böyle bir hesap yok ki. E ondan öncekiler de aynı. Birisi Okyanusun ötesinin, birisi Avrupa'nın, birisi bilmemnenin istek ve arzularını yerine getirmek tarzıyla, milleti tanıyıp çözüm arama durumunda oldukları için istenilen netice kabul etsek de etmesek de elde edilememiştir. Onun için millet gibi olmak, millet gibi yaşamak, milletin derdini bilmek, ihtiyaçlarını tespit etmek ve insan hakları dediğimiz hakları ona doya doya yaşatmaktan geçer bu yol. Başka bir şeyden geçmez.  

Millet Bir Bilek Bir Yürek Olursa Onu Kimse Yutamaz

Şimdi Batı'nın Türk İslam dünyası üzerinde hesabı vardır. Eğer millet bir bilek bir yürek olursa onu yutamayacak. Ama 8'i 10'a bölerse parça parça lokma lokma yutacak. O bakımdan “Türkiye'nin bölünmesi şarttır”, diyor. “Milletin dağılması şarttır”, diyor. Bunu bu kadar bizim gibi açık olarak ifade edemediği için işte o haktır bu haktır, şeklinde meseleyi gündeme getirerek düşündüklerini icraata koymaya çalışıyorlar. Ki ifade ettiğiniz gibi gerek okyanusun ötesi müteferrik devletleri bir araya getirerek bir güç oluştururken Avrupa'da bugüne kadar hiçbir devlet bir araya gelemedi. Şimdi hayır bırak devletleri, insanları bir araya gelemedi. Şimdi devletlerini bir araya getirmenin gayreti içerisinde bulunan Batı, bize de diyor ki “sen bütünlüğünü boz, 30 parçaya ayrıl o zaman adam olursun.” Olay bu kadar enteresan. Yapılması gereken onların dediklerinin tersini yapıp inadına, birliğimize, beraberliğimize hassasiyetle önem vermek o gücü oluşturmaktır. Benim gördüğüm budur. 
Evvela biz içimizdeki bu fitneleri defedelim. Ondan sonrası devam eder, gelir. 

ABD’nin Ortadoğu’da Tek Müttefiki İsrail'dir 

Onlar zaten Irak çıkarmasını kendileri hazırladılar. Yani ABD'nin Irak'a çıkarmasını, davetiyesini bu iktidar yaptı. Artı Irak'ın işgaline bunlar yardım ettiler. Silahlı gücünü karadan, havadan, her taraftan bunlar o topraklara soktular. Bunların İndallah’da vereceklere hesap çok müşküldür. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. 700 bin insanın ölümüne bunlar sebep oldular. 50 bin kadının namusunu kirletilmesine bunlar sebep oldular. Ve tabi o toprakları bu adamlar avucunun içine aldılar. Şimdi ne yapıyor? Gidiyor, Şii camisine bir tane bomba koyuyor. Bir tane Mossad elemanını Müslüman kimliğiyle Sünni camisine gönderiyor. Fitneyi bunlar çıkartıyorlar. İslam dünyası ABD'nin işgalinden önce Irak'ta birbirine bir fiske dokunduruyor muydu? Sayın Hariciye Vekili niçin bunları söylemiyor? Amerikan kuvvetleri konvoyu durduruyor Ve de herhangi bir arabayı durduruyor, boşaltıyor yolcusunu. İçine bir bomba, gönderiyor bir topluluğu. Hayda, canlı bomba. Bütün bunları bunlar yapıyorlar. Yani oradaki karışıklığı çıkartan bunlardır. Niçin bunlardır? Şimdi büyük İsrail'in olabilmesi için Orta Doğu'nun karışması lazım. İsrail'in felsefesi böyle. Ve o coğrafyada tek müttefik de İsrail'dir. Türkler falan hepsi tiyatrodur. Tek müttefik de İsrail'dir. Ama şu anda bizimle beraber çok dost görünüyorlar. Göreceğiz sonucunu. Bu adamlar ne tarih biliyorlar, ne medeniyet tanırlar. Bunların kimlikleri çok değişik. Yani bir kültür birikimi olur, bir siyaset birikimi olur. Bir ilim birikimi olur. O ölçüler üzerinde, değil mi? Hareket edersin. Hangi ölçü üzerinde bunlar hareket ediyor? Onu söyler misin bana? Hangi ölçü üzerinde? Sen kelimeyi şehadetten Peygamber'i çıkardın. Muhammed Rasulullah'ı çıkardın. Neyin müdafaasını yapıyorsun ya? İslam devletini kurmaya teşebbüs eden sen. Biz o zaman derdik, “bunların sakın bu sözlerine aldanmayın. Bunların dinle uzaktan yakından alakası yoktur.” Beni topa tutardılar. Aha gördük işte hepsinin koynundan hac çıktı. İslam derdiler, namaz kılmazdılar. İslam derdiler, Allah'ın zikrini eleştirirdiler. Hangi kaynakta var? Kim ne diyor? Şu kafaya bak ya. Yani Allah'ı anmak için kaynak soruyor sana. Hayır ya bunlarla bizim uğraştığımız buydu. Böyle uğraşırdık bunlarla. 

Her Sistemde İnsan Helal ve Haram Sınırlarını Koruduktan Sonra Dinini Yaşayabilir

Bunlara güvenmeyin, itimat etmeyin. Getirdiler rejimleri Müslüman yaptılar. Rejimleri gâvur yaptılar. Hayda! Ya ne rejim gâvur olmaz, rejim Müslüman olmaz. Bunu kafana koy. Müslüman olan insandır. Kâfir olan da insandır. Her sistemde insan helal ve haram sınırlarını koruduktan sonra dinini yaşayabilir. Yani saltanat İslam mı baba? Söyler misin bana? Osmanlı dinine şu kadar asır bununla hizmet etti. Çocuk mu kandırıyorsun sen? Kısaca şunu demek istiyorum. 
Bu adamlar altyapıları, kültür birikimleri, medeniyet anlayışları sıfır olduğu için şaşırdılar. Zaten ahir zamanın fitnesinin özellikleri de budur. Deccale alet olacak. Buz gibi, hadis öyle diyor. “Dinden çıkacak” diyor “ama Müslüman olduğunu iddia edecek.” Akıl sahibini dinlemez, ilim sahibini dinlemez. Enteresandır bu. Ne diyor Cenâb-ı Peygamber Efendimiz “Ahir zamanda mescitler insan dolacak ama bir tek iman ehli içlerinde bulunmayacak.” Ne demektir bu ya? Sen Muhammed'i şehadetin direk efendim esasından çıkartırsan, olması gereken nasıl bir şehadet ki Muhammed burada yok? Takvimi çıkartıyorlar Avrupa'da. Hicret takvimi, ismi Hicret. Hicreti kim yaptı? Hz. Muhammed aleyhisselam yaptı. Adam adını aldığı takvimde Muhammed'i inkâr ediyor. “Eşhedü en lâ ilâhe illallah Muhammed Resulullah”, yok. Bu kadar tenakuz dünyada yaşanmış mı ya? Tam bir deccal fitnesi. Tam bir deccal fitnesi. Peygamberimiz de, “Ümmetimin bu halinden endişe ederim.” Sahabe soruyor, “Niye ya Resulullah?” “Bölük bölük Hristiyan olacaklar ve fakat kendilerini Müslüman zannedecekler. Gel de şimdi buna acıma.” Bizim yırtınmamız bağırmamız buna. Milletin karnını doyuramadın. Hürriyetini, hakkını hukukunu veremedin. Bari dinini bırak ya. Ne oynuyorsun ondan? Haa, oynamasının sebebi okyanusun ötesi kendi inancına vatan arıyor. Sen fazla yaşadın diyor o inancı orada. Sana bu kadar yeter. Talimatla iş yapıyor bunlar. Orada kardeş kavgası filan yok. Mossad'ın elemanları, CIA’nın elemanları. Birinin mescidine gidiyor, birinin bilmem dergâhına gidiyor. Biri birine biri birine fitne çıkartıyorlar. Adam kaçırıyorlar. Zannediliyor bunları bunlar yaptı öyle bir şey yok ortada. Saddam’ın döneminde bile bunlar olmamış yahu. Ya bu adamların idaresi o kadar bayağı ki. Saddam’ı bile aratıyorlar. Kurban oldular Saddam’a. Onun döneminde bir Müslümanın burnu kanamazdı. Saddam gaddardı giderdi paldır küldür bir tarafı onları efendim dümdüz ederdi o kadar. O bir anlık meseleydi. Yanlış mı konuşuyorum? Bunlar öyle ki her gün kan, her gün gözyaşı. Allah ıslah etsin.

Tarım Milletin Can Damarıdır, Hayat Kaynağıdır

 Şimdi tarım ürünü stratejik bir üründür. Olmazsa olmazdır. Buğdayın yok, hiçbir işe yaramaz. Mısırın yok, hiçbir işe yaramaz. Yani o bağdan, bahçeden, topraktan çıkan senin olmazsa olmaz ürünlerindir. O bakımdan onu yetiştiren insan toplumun bir numaralı insanıdır. Merhum Mustafa Kemal Atatürk bak ne diyor? “Köylü milletin efendisidir.” Onun için söylüyor. Milletin karnına o bakıyor. Şimdi Batı diyor ki, bu millet bunları ekmeyecek bunları biçmeyecek. Şeker pancarı ekilmeyecek, biçilmeyecek. Buğday öyle, mısır öyle, tütün öyle, çay öyle, fındık öyle. “Tarımı bitireceksin” diyor. Niye? 70 milyon devasa bir nüfus var. Bu ekmek yiyecek, sigara içecek, çay içecek. Onun diyor ihtiyaçlarını benim görmem lazım. Yani adamlar 70 milyonu pazar edecekler. Siyasilere bir görev vermişler. Tahdit kanunları çıkardılar. Şeker yasalarını, tütün yasalarını. 15 günde 15 yasa. İşte bütün bunları tahkimi bu sebepten çıkardılar. Ve vatandaş tamamen mağdur olmuştur. Eli kolu bağlanmıştır. Ya bu insan ot mu yiyecek, toprak mı yiyecek? Böyle tarım dirilmez. 
Tarım kesimi milletin can damarıdır. Onu diri tutmak, sağlam tutmak lazım. Onun vazifesi yetiştirmektir. Para diye bir problem olmayacak. Devlet 5 liraya aldığı malı 3 liraya satacak. 2 liraya satacak. O devletin problemi. Sen şimdi çocuğunu evlendirirken düğün yapıyorsun, masraf ediyor musun? Çocuğun hastalanıyor, hastaneye giderken masraf ediyor musun? Belki de 10 yıllık masrafını karşılığında bir çocuğun hastalığında feda ediyorsun. Der misin ki, “ya ben bu çocuğu harcadım 10 yıllık masrafı tutayım, tedavi etmeyeyim, 10 sene bunu kullanayım.” Der misin bunu? Niye? Onun hayatının devam etmesi lazım. Tarım kesimi de böyledir. Onun hayatı devam etmesi lazım. Öyle bir fonksiyon icra ediyor ki, “nefes borun” gibidir. Nefes alman durdu, hayat durur. Anlatabildik mi? Onu devlet takviye ile finans edecek. E canım devletin bu kadar açığı olacak. Siyaset adamının görevi de budur zaten. 
O, milyonları işsiz bırakmayacak, aşsız bırakmayacak. 25 milyon insan bu ya. Feraseti orada devletin. Devlet adamlığı budur. Ne yapacak? İşte biz buna bir kaynak bulduk. Söyleyeyim mi bunu? Biz o kaynakla o vatandaşın geçimini temin edeceğiz. Bizim ondan istediğimiz “buğdayını yetiştir, mısırını yetiştir. Senin vazifen bunlar. Şeker pancarını yetiştir. Önünü ben açacağım istedim. Para senin problemin olmayacak. Ben onu kazanmasını bilirim.” Kitabımda var bunlar. Okusun öğrensinler. Yani tarım senin can damarındır, hayat kaynağındır. 
Şimdi seni besleyen, seni doyuran bütün bu imkânları sana veren o kesime yetiştirdiği ürünün takdir hakkını ona vermeyeceksin de kime vereceksin? Ona bırakacaksın bunu. Kaça, neye mal oldu? Nasıl mal oldu? Nasıl geçinir, nasıl eder? O bilir bunu. Yahu devlet bu kadar müsaade et de vatandaşına itimat etsin. Bu kadar resmiyet olur mu? 

Devletle Millet Arasındaki Hukukun Sevgi Üzerine Bina Edilmesi Lazım

Devletle millet arasındaki hukuk sevgi üzerine bina edilmesi lazım. Türkiye'deki tefrikayı, bölücülüğü bu muhabbet çözecek. Bak Allah kısmet ederse biz doğuyla batıyı, güneyle kuzeyi tek bilek, tek yürek yapacağız. Ama kavgayla, ama affedersin, idrar yarışıyla bunlar olmazlar. Muhabbetle olur, sırtını sıvazlamak, karnı doyurmak. Benim insanım diye sahip çıkmakla bütün bunlar olur. Sahip çık bakalım seni teper mi? Göreceksiniz. Bunu biz yapacağız. Allah bunu bize ihsan edecek.
Asgari maaş 400 lira. Ücret 400 lira. 
Bunların hepsi tiyatro ya, bunlar tiyatro. Hükümetle anlaşmışlar. %15 verecekmiş, %15 alacak. Bunlarda ne olur? Bunların hepsi tiyatro kardeşim. Bütün bunlar bitecek. Asgari ücret 2000 Türk lirasıdır.  Bunu biz deklare ettik. Yüce milletim bu konuda bizimle olsun bu sıkıntıyı bitirelim. Daha da şikâyet etmesin. Bizi bunları dinledikten sonra şikâyet etme hakkı da kalkıyor elinden. Yanlış anlamayın. Biz bak yapacağız bu işi diyoruz. Ben yaparım bu işi. Ben bu işi biliyorum. Anlatabildim mi?    

Millet Devlet İş Birliğiyle Türk Milleti Layık Olduğu Yere Gelecek

Benim ifade etmek istediğim hususları hemen hemen her hafta tevcih ettiğiniz sorular muvacehesinde yüce milletime aktarma imkânı buluyorum. Evvela bu imkân münasebetiyle size teşekkür ediyorum.  Ama benim yüce milletimden şahsen istediğim ve beklediğim şudur. Yeise düşmesinler. Devletimiz ve milletimiz üzerindeki hesaplar çok ciddidir. Bu yeni değil. Bugüne kadar bunu biz açtık. Allah lütfetti. Bu noktaya kadar geldik. Hiçbir bahaneyle milletin bölünmesine evet demesinler. Ne olursa olsun. Milletin parçalanmasına evet denmeyecek. Bir bilek bir yürek olacağız. Ve birbirimize itimat edeceğiz. Birbirimizi seveceğiz. Bu basının takdim ettiklerini de evet demeyeceğiz. 
Bugüne kadar bu yayınların, bu basınların bize medh-ü sena ederek pompaladıklarının arkasından gittik. Anamız ağladı. Öyle olmadı mı? Her seçimin arkasından eyvah yine aldandık. Bu sözü söyledik. Senelerden beri böyle devam ediyor. Artık bir daha aldanmayacaklar. Niye? Onları dinlemeyecekler. Bu yayınları, bu basınları dinlerlerse yine aldanırlar. Bir defaya mahsus olmak üzere bu Haydar hocalarını dinlesinler. Bu işi sona erdirelim. Biz Allah kısmet ederse iki yıl içerisinde benim yaptığım hesaplamalar matematik kuralı gibidir. Avrupa'yı geçeceğiz. Üçüncü yılda Amerika Birleşik Devletleri'ni aşacağız. Dördüncü yılda Türk milletini kâinatın tepe noktasına biz oturtacağız. Kuşkusu olmasın milletim. 
Ve milletim altın şirketine sahip olacak, bor madenlerine sahip olacak, toryuma sahip olacak. Bak orada Çayeli, bakır işletmesi vardı. On beş milyar dolarlık bu işletmeyi, on beş milyar dolar rezervi var. Kırk sekiz milyon dolara adamlar peşkeş çektiler bunu. Üç yüzde bir fiyatına. Allah'a reva mı bu ya? Benim oradaki fakir fukara vatandaşıma o işletme verilseydi daha iyi değil miydi? Fakir fukara vatandaşım dişinden tırnağından keser, yüz milyon dolar verirdi ona. Onun verdiğinin iki mislini verirdi. O servetin sahibi onlar olurdu. Düşün ki on beş milyar dolar benim Çayeli’me girecek. Ne olmaz orası cennet gibi bir vatan olur. 
Bugün Gümüşhane’de bir trilyon dolarlık beş noktada altın rezervi var. Sadece Gümüşhane’de. Gümüşhaneli kardeşlerim aç susuz geziyorlar. Yazık günah değil mi? Rızkını kazanmak için İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da hicret ediyor. E bakıyorsun oradaki altın yatakları yabancı şirketlere peşkeş çekilmiş. Onun için yüce milletim benim dediklerime kulak assın. Biz bu işi biliyoruz ve bu işi yaparız. Onlar onun malıdır, milletimin malıdır. Millet devlet iş birliğiyle, ortaklığıyla biz bunları işletip yüce milletimi ve devletimi zengin edeceğim. Gelsinler, bir döneme mahsus olmak üzere hiç başkalarını dinlemesinler. Kısa bir süre içerisinde layık olduğumuz yere gelelim. Rahata kavuşalım, imkânlara sahip olalım. Diyorum, sabırla bizi ekranları başında takip eden muhterem dinleyenlerimi, hürmetlerimi, saygılarımı, muhabbetlerimi arz ediyorum. Allah'a emanet ediyorum efendim. 
 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir