
Neler Okuyacaksınız
Haftanın Sohbeti Aralıksız Devam Etmiştir
Allah'a şükürler olsun, televizyon olarak 6 yılı geride bıraktık. 6 yıldan beri aziz milletimize hizmet etmenin samimiyetle ifade edeyim ki gururunu yaşıyoruz. Şöyle ki televizyon olarak bugüne kadar bir ihtar dahi almamış bir televizyon.
Biliyorsunuz Mesaj logosu ile yayın yapmasına rağmen asıl şirketin adı da Meltem'dir, yani Meltem Anonim Şirketi’nin yayın organıdır Mesaj Televizyonu. Bizi takip eden kardeşlerimiz de bunu böyle bilsinler. Hakikaten onur verici bir yayın akışını milletimizin hizmetine amade kılmıştır. Ben şahsen bu kadroyu tebrik ediyorum. Bu muvaffakiyetlerinin devamını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Esasen Haftanın Sohbeti programı bu bütün içerisinde bir parça olması münasebetiyle devam etmiş, yurt dışı gezilerimiz hariç inkıtasız bir surette hizmete amade kılınmış bir programdır. Bu mevzuda ülke içerisinde bizi takip eden kardeşlerimiz gerek karşılaştığımızda, gerek mektupla, gerek telefonla vs. yollarla ciddi şekilde istifade ettiklerini… Bu saik ile de bize dualarını biz Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla tahsil etmiş durumdayız. Bu manadan da çok mutluyum. Aziz kardeşlerimize her zaman biz bu hizmetlerimizi vermeye devam edeceğiz. Allah inşallah ihsan eder.
Allah'ı Bırakıp da Birbirimizi Rab Edinmeyelim
‘’Keyfi tevil ve saptırma ile kullanılmak istenen ayetlerden biri Bakara suresi 62, diğeri de Al-i İmran suresi 64. ayet-i kerimelerdir.
Dikkat edilirse saptırılmak istenen ayetler nüzul sebebine ve mahiyetine inilmeden keyfi ve sathi mantık oyunlarıyla saptırılıyor.
Bunlardan Al-i İmran 64 ayet-i kerimesi mealen şöyledir:
"De ki: Ey Ehl-i kitap! Bizimle sizin aranızda müsavi bir kelimeye gelin. (Şöyle ki) 'Allah'tan başkasına tapmayalım.
O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rabler edinmeyelim'. Eğer bundan yüz çevrilirse 'şahit olun, biz Müslümanlarız' deyiverin".
Bu ayet-i kerimeyi alıp "Gelin lâ ilahe illallah diyelim" diyerek, bunu ortak cihet ilan edip batıl dinlerini meşru göstermeye kalkışıyorlar.
Hâlbuki yukarıda görüldüğü üzere Allah-ü Teâla bu ayette üç şeye dikkat çekiyor:
1) Sadece Allah'a ibadet etmeye.
2) O'na hiçbir şeyi ortak koşmamaya.
3) Birbirimizi Rabb'ler edinmemeye.’’ - Din Tahripçilerine Kuran-ı Kerim’in Cevabı Sayfa: 205
Şimdi, burası mühim. Allah'a ibadet edilecek, efendime söyleyeyim ortak koşulmayacak, Rab, birbiriniz Rab edinmeyecek. Yani, bu üç şey çok mühim. ‘La ilahe illallah’ derken, demek ki Hristiyanlık akidesinde bu üç şey yok. Allah'ın şartı bu. Bunu tam huzura kavuşturalım. Yani Cenab-ı Hakk'ın şartı, gelin ortak bir kelimede birleşelim, anlaşalım derken… Ama öyle bir kelime ki bu, ‘la ilahe illallah’ diyorsunuz ama şu sıfatlara da malik olacak; Allah'a ortak koşmayacaksınız, değil mi?
Efendime söyleyeyim birbirinizi Rab edinmeyeceksiniz ve de şirk koşmayacaksınız. Biliyorsunuz İsa, Ruh-ul Kudüs, Meryem üçlüsüdür; Hristiyanlık teslis akidesinde bu üçlüdür ilah. Bunun adı ilahtır. Şimdi ‘la ilahe illallah’ dediğiniz zaman, bu üçlü hatıra gelir. Allah da diyor ki “Bu İsa ile Hz. Meryem'i çıkartacaksınız. Benim zatımda bir araya geleceksiniz”. Siz ise çıkartmıyorsunuz bunu. Eserin devamında vardır. Onu okuyun bir zahmet.
‘’Hristiyanlar bu üç şeyi kendi üzerlerinde toplamışlardı:
1) Allah'tan başkasına ibadet ediyorlar ki, o da Mesih'tir.
2) Allah'a başkasını ortak koşuyorlar. ‘’ - Din Tahripçilerine Kuran-ı Kerim’in Cevabı Sayfa: 205
Mesih İsa - İsa Mesih, aynı zamanda Tanrı makamındadır. Bunu biz demiyoruz. Aşağıda göreceksiniz. Evet.
‘’2) Allah'a başkasını ortak koşuyorlar.
Çünkü onlar, "Allah üçtür" diyorlar: Baba, oğul ve Ruh-ül Kudüs.
3) Rahip ve ruhbanlar Allah'tan başka Rabb'ler edindiler.
Bu husus yine Kur'an'da şöyle vurgulanıyor:’’ - Din Tahripçilerine Kuran-ı Kerim’in Cevabı Sayfa: 205
(Tevbe Suresi 30- 31. Ayet)
Bunu biz derken, bize ait bir iddia değil. Bunu kim beyan ediyor? Cenab-ı Allah. Yani, Kur'an bunu beyan ediyor. Kur'an onu tefsir ediyor daha doğrusu.
(Tevbe Suresi 30- 31. Ayet)
"Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem'in oğlu Mesih'i Rab edindiler. Hâlbuki onlar da ancak bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.’’
Hz. Meryem'in oğlu Mesih'i. Demek ki Rab, onların nazarında bu.
Yani ‘la ilahe illallah’ derken, bu üçlüdür. Bunu kim beyan ediyo? Allah beyan ediyor. Ha şimdi bunların ortak kelime dediği, bu üçlüdür. Cenab-ı Hak da diyor ki “Çıkartın onu” yani “bu üçlüyü çıkartın, benim zatıma iman edin. Orada buluşup, orada birleşin”. E sen böyle bir inanç-ı akideye malik değilsin ki.
Peki böyle bir akide olursa ne olur? O zaman direkt sen Müslüman olursun. Adın Hristiyan olmaz ki. Öyle inandığı zaman, o zaman neye inanmış olacak? Hz. Fahri Alem Efendimize gelen Kur'an'a inanacak. O Kur'an'da ne diyor? “Ben, benden sonra gelen Muhammed'i de müjdeleyiciyim” (Saff Suresi, 6. Ayet) Hz. İsa'nın dilinden “Benden sonra gelen Muhammed'i müjdeleyiciyim” diyor “İsmi Ahmet olan peygamberi müjdeleyiciyim”. Şimdi Hz. İsa'yı kabul eden bir ümmet, onun müjdelediği peygamberi niçin kabul etmiyor? Demek ki Hz. İsa'yı kabul etmiyor. İşin nüktesi burada; yani, ona geleni kabul etmiyor. Değil mi?
‘’Hâlbuki onlar da ancak bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden münezzehtir.’’ - Din Tahripçilerine Kuran-ı Kerim’in Cevabı Sayfa: 205
Tabii, Cenab-ı Hak bu ayette bizzat İsevilerin müşrik olduğunu beyan ediyor. Onu da sen, ben temize çıkartamayız. Yani dünyanın bütün İslam alimleri gelse, icmaen bir hüküm verse, “Hayır, bu böyle değildir” dese; buna icma yetkimiz yoktur. Niye? İçtihat yetkin yok çünkü veya kesin hüküm var ortada. İçtihadın olabilmesi için, sarih hükmün olmaması lazım. O zaman sen dersin, ben derim, Ahmet der, Mehmet der; böyle bir içtihat, icma vuku bulur. Bir asırda bulunan ulema böyle bir karar alabilir. Ama şimdi dünyanın bütün uleması gelse, ters bir karar çıkartamaz. Niye? Ayet hükmü kesin, zanni değil. Yani burada kesin bir hüküm var. Yani kesin hükmün olduğu yerde, içtihat olmaz.
Allah ile Kul Arasına İlahlık Sıfatıyla Girilmez
‘’ Allah'tan başka Rab edinmek nasıl olur?
1) Helal ve haram hususunda onlara itaat ediyorlardı
2) Ruhbanlarına (papazlarıma) secde ediyorlardı.
3) Onların anlayışına göre zühd hayatı yaşayan ruhbanlara ilahlık hul-l eder, onlar ölüleri diriltir, hastaları iyileştirir. Onlara her ne kadar 'Rab demiyorlarsa da Rabblık sıfatını onlar için uygun görüyorlardı.
4) Günah işlemede de ruhbanlara itaat ediyorlardı.’’ - Din Tahripçilerine Kuran-ı Kerim’in Cevabı Sayfa: 206
Şimdi ben buraya gelmişken bir hususu daha, şimdi ‘Allah'la kul arasına girilmez’ deniyor. Allah'la kul arasına böyle ilahlık sıfatıyla girilmez işte. İslam'da tavassut var, bu farklıdır. Tabii buradaki Rab sıfatıyla adam devre yapıyor; yani Allah'ı devreden çıkartıyor, bu şekilde itikat ediyorlar.
Şimdi bizde çok yanlış ifade edilen, beyan edilen Allah'la kul. Kim Allah'la kul arasına giriyor? Bizdeki tavassut kurumu, insanları Allah'a taşıyan bir hamallıktır. Değil mi? ‘Vebtegu ileyhil vesilete’ (Maide Suresi, 35. Ayet). Ama buradaki o değil. Buradaki, doğrudan doğruya siz papazı uluhiyet mertebesine çıkartıyorsunuz, din adamını. Onu vasf ediyor. Anlatabiliyor muyum? Şimdi bunu İslam'ın tavassut kurumuna giydirmek istiyorlar. En büyük cüret burada, yanlış burada. Onunla bunun hiç ilgisi yok. Değil mi?
Evet, onu Allah şirk unsuru kabul ederken… Bak, İslam'da tavassut müessesesine istinaden Allah ne buyuruyor? ‘Vec'al lena min ledunke veliyya’, ‘Ya Rabbi, bizi sana kavuşturacak bir dost ver, arkadaş ver, veli ver’ (Nisa Suresi, 75. Ayet) İslam'daki bu. Onun vazifesi haşa ilahlık değil. Ya? İnsanları Allah'a taşıyan bir vasıta; uyarıcı, yoldaki trafik işaretleri.
Bektaşi Mantığı Tabirini Kabul Etmiyorum
Ben müsaadenizle, siz de temas ettiniz; Bektaşi mantığı tabirini kabul etmiyorum. Çünkü Hacı Bektaş anlaşılıyor bunda. Hacı Bektaş, kurbiyyette Allah'ın sahibüz zaman mevkiine yücelttiği çok ulvi bir şahsiyettir. Ben, onun şefaatine ve himmetine muhtacım. Bütün millet olarak buna muhtacız. Bizi takip edenler yanlış anlayabilirler. Hacı Bektaş'ın bir kılına canım kurban olsun. Bunu böyle bilesiniz. Aynı zamanda bu manada ben aleviyyül meşrebim yani.
Bizi takip eden kardeşlerimiz bu manada suizanda bulunmasınlar, ifade için beyan ettim. Benim adım da Ali Haydar'dır aslında.
“Allah Katında Tek Din İslam’dır”
İfadelere göre; Musevi de olsanız, İsevi de olsanız kurtulmuşsunuz. Yani ‘İslam'ın dışında herhangi bir dini tercih ederseniz, siz de kurtardınız’ gibi bir gayret var, çalışma var şu anda. Şimdi, Cenab-ı Hak bizzat Kur'an’ında bunların batıl olduğunu, böyle bir iddianın yanlış olduğunu, haram olduğunu vurguluyor. Niçin yoktur? Yani, İslam'ın dışında neden din yoktur? Neden Hz. Muhammed esastır?
“Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. “ (Ali İmran Suresi, 85. Ayet)
O zaman ben bir soru sorayım burada. Bu ayet kesin bir hüküm. Öyle. Biz geldik 50-60 tane alim bir araya, dedik ki “Hayır, o öyle ama diğer taraftan bu herifler de ibadet ediyor. Yani gidiyor haftada bir defa neyse işte istavroz çıkartıyor, şunu yapıyor, ibadetini yapıyor. Bunlardan kurtulmuştur”. Dedik böyle bir şey. Bizim bu 50 kişinin, 60 kişinin sözünün, hükmünün hiçbir geçerliği yok mu yani? Bizim aramızdaki bu kararın, içtihadın, icmanın veya hiçbir hükmü yok mu?
Yani küfre mi gidiyor? Bunun bilinmesi için ben hassaten.
Yani hiçbir zaman İslam'ın dışında bir din olduğunu hiçbir mümin iddia edemez. Ettiği zaman bal gibi gâvur olur. Olay budur.
Hiç şüphesiz , Allah katında (tek ve gerçek) din İslam'dır. (Al-i İmran Suresi, 19. Ayet)
Elhamdülillah.
İnsanların Manevi Birlikleri Yok Olduğu Zaman Milli Birlik de Yok Olur
Ben müsaade ederseniz, bunun vahim başka bir cihetini ifade edeyim. Sadece bizim milletimize has bir özellik değil ama Türk milleti için zarurettir bu diyeceğim husus. İnsanların manevi birlikleri, dini birlikleri yok olduğu zaman; milli birlik de yok olur. Yani biz şu anda bayrağımıza, sancağımıza, vatanımıza, devletimize ve milletimize olan saygımızın tamamını dini temalardan çıkardık, ortaya koyduk. Kurultay bunu çok fevkalade bir nitelikte ortaya koydu, ilmi açılardan ispatladı. Yani burada aslında farkında olmadan oynanan, milletin milli bütünlüğünedir. Bu bulanık dönemde bu tip şaibelere milleti yönlendirmek hiçbir zaman hayırlı bir iş olamaz. Bilakis milletimizin manevi bütünlüğü, birliği yanında milli bütünlüğü de esastır. ‘Milletin bayrağı da, sancağı da, askeri de, vatanı da, devleti de her şeyi mukaddes ve de muazzezdir’ sözüyle ben bu hususu tamamlamak istiyorum.
Meltem Yayıncılık Milletin Bir Aynası Olmuştur
Hakikaten 6 yıl milletin örfüyle, adetiyle, geleneğiyle, maneviyatıyla kucaklaşan, bütünleşen bir yayın hayatı ve üst kurulun da bir uyarısını dahi almayan… Üzerine hassasiyetle durulması gereken bir husustur. Bir uyarı dahi almamıştır bu televizyon ve kültür, sanat, edebiyat dalında da takdir alan bir televizyon olması münasebetiyle aynı zamanda insanımızın takdirlerini her zaman kazanan pozisyonda olmuş. Onun gerek Kur'an öğreniminde gerekse dini hayatı yaşamasında…
Ben burada bu konuya gelmişken birkaç cümle ifade edeceğim. Bazı arkadaşlar işte “O yok, bu yok”. Biz televizyonumuzda Kur'an okutuyoruz, öğretiyoruz, dini sohbetler yapıyoruz. Hiçbir uyarı gelmediği gibi takdirler alıyoruz. Devletin ve milletin birlik ve bütünlüğüne hizmet olduktan sonra hiç kimsenin bir şey söylemesi mümkün olmadığı gibi buna şahit olanı da ben şahsen görmedim. Onun için millet ve devlet bütünlüğüne, beraberliğine biz önemle ve de hassasiyetle üzerinde durduk. Devlet, bir gemidir. Millet, o gemi içinde yüzen yolculardır. Bu yara aldığı zaman, hepimiz batarız. Binaenaleyh bunu korumak ve kollamak hepimize ait bir görevdir, başlıca görevdir. Bu anlayış, bu istikamet içerisinde yayın hayatını, milletin hizmetine amade kılmıştır. Gerek kültür programıyla gerek sanat programıyla, folkloruyla halkı kucaklamıştır, halkı temsil etmiştir. Bir noktada Mesaj, yani Meltem Yayıncılık, milletin bir aynası olmuştur. Dolayısıyla millet, kendini seyretti. Kendini seyredince beğendi, tasdik etti, sevdi, okşadı, dua etti, hayırlı temennilerde bulundu. Ben özetle bu konuda bunu diyeceğim.
Gayemiz Büyük Türk Milletine Hizmet Etmek Olsun
Ben şunu diyeceğim; bu millet, çok büyük bir millet. Türk milleti, çok büyük bir millet. Maksadımız, bu millete hizmet etmek olsun. Gayemiz, bu olsun; Allah'a kullukla birlikte bu millete hizmet. Rahmetlik babam hep şu duayı yapardı “Ya Rabbi”, ben ailede tek erkek evladı olduğum için üzerime hassasiyetle durur ve şu duayı yapardı “Zatına kul bu evladımı zatına kul, bu millete de hizmetçi eyle”. Ben de şimdi bütün bizi takip eden kardeşlerimizin tamamına “Ya Rabbi, milletimizi zatına kul ve bütün alemi İslam'a, insanlığa hizmetçi eyle” duasıyla katkıda bulunacağım ve saygılar sunacağım efendim.
Teşekkür ederim.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız