info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Haftanın Sohbeti - Kıbrıs / 5 Nisan 2004
13/10/2025 SİYASET 16

    Neler Okuyacaksınız

Annan Planı Esasına Göre Türkiye Kıbrıs'ı Vermeye Hazırdır, Verecektir

Şimdi Kıbrıs konusu, Kıbrıs Türk heyeti gitti, görüştü. Türkiye, müzakerelere katıldı bütün bunların hepsi biz baştan beri ifade ediyoruz, bir tiyatro oyunu, başka bir şey değil. Annan Planı esasına göre Türkiye Kıbrıs'ı vermeye hazırdır, verecektir. Yani bu hükümetin içtihadıdır, icraatıdır ne derseniz deyin. Yani bunun üzerine bence fazla konuşmanın da bir manası yok. Washington’da adam kendisi söyledi Sayın Başbakanımız: ‘’Biz bu işi hallettik.’’ diyor. Bu mesele, yani halledilmiştir. 
Şimdi olayın Türkiye'yi ve oradaki Kıbrıslı vatandaşlarımızı ilgilendiren boyutuna gelince biz ta öteden beri şunu söylüyoruz. Şimdi orada Kıbrıslar bir azınlık bile değil. Mesela Sayın Denktaş azınlıktan bahsediyordu. Türkler azınlıkta değil. Bu 10-15 yıl içerisinde verilecek olan haklar, Avrupa Birliği hukuku içerisinde mütalaa edilirken, bir üniter devlet, başta sanki bir federasyon mantığıyla işin içine giriliyor. Bu federasyonu kuracak olan kurucu devlet Rum, karma devlet Türk.. Yani enteresan bir terim bunlar. Böyle bir şey yok aslında devletler arası hukukta. Efendim zaman içerisinde delegasyon dediğimiz, Rum tarafından dört, Türk tarafından iki, baki kalmayacak. Mecliste farklı senatoda daha farklı rakamlar üzerine bina edilen hayali efendim organizasyonlar.
10-15 sene sonra orada Türklerin hukuki ve fiili geçerliliği tamamen kalkacak.  Artı Türklerin hukuki geçerliliği kalktıktan sonra, bizim 1959- 1960  anlaşmalarında elde ettiğimiz Garantörlük Hakları’mız vardı. Bu haklar da tamamen yok oluyor. Avrupa Birliği Hukuku’na göre bu hakların devam etmesi hiç mümkün değil. Çünkü buradaki hukukun devam edebilmesi için Avrupa Birliği Hukuku’nun dahili yasalarının buna müsaade etmesi lazım. Yani Avrupa Birliği Hukuku’nun dahili yasaları da buna hiç müsaade etmez. O zaman çifte standart olur. Bunu Türkiye'nin hatırına kabul etmesi mümkün değil.
Kısaca Türkiye'nin garantör olmadığı, orada tamamen azınlık değil de asimile politikası şu anda gündeme geliyor. Asimile edilen, efendime söyleyeyim, Türk varlığı zaten coğrafyası Annan Planı’na göre Karpaz başta olmak üzere birçok bölgesine Rumların yerleştirilmesi, 100 bin Rum'un yerleştirilmesi. 65 köyün, efendime söyleyeyim, Rum nüfusunu kabul etmesi. Zaten bunun tamamını toplasan 100 tane köy var burada. Bu köylerden 65'ine Rum yerleşecek. Bu ileride gece baskınları efendim birtakım ne bileyim fiili oyunlarla beraber Tabii Girit'te bu oldu. Girit'te mesela, şu anda tam hatırımda değil ama 200 bin olması lazım, Girit nüfusunu birkaç sene içerisinde 15 bine düşürmüşlerdi. Sonunda Giritliler Türkiye'ye müracaat ettiler. Dolayısıyla Girit elimizden çıktı. 
Şu anda Avrupa Birliği şemsiyesi adı altında Annan Projesi’nde yapılmak istenilen, oynanan oyun budur. Bu konuda da benim kesinlikle kanaatlerim %100 doğrudur demem belki biraz yanlış olur ama şu ana kadar hadiseleri seyrederek ortaya koyduğumuz düşüncelerin tamamı doğru çıktı. Bunun da yanlış çıkacağını ben hiç zannetmiyorum. 
Yani Türk nüfusu, coğrafyası elimizden gidiyor. Ve sonra Kıbrıs Türkiye için çok farklı bir bölgedir. Ben Türk Devleti’ni hala anlamış değilim. Yani orayı siz verdiğiniz zaman Akdeniz'i nereden kontrol edeceksiniz? Nereden teminat altına alacaksınız? Mayıs ayında Ege meselesi gündeme geliyor. Ege'nin, aldığımız istihbarata göre %80’i, Rum'un lehine, Yunan'ın lehine halledilmiş durumda.
Kısaca şunu demek istiyorum, Türkiye'nin geleceği pek hayırlı değil, yani iyi değil.
Kıbrıs bunun bir başlangıcı oluyor. E inşallah, güvenlik kurulu bugün toplantı halinde, vereceği kararlarla bu tip hadiselerin önüne geçebilecek engelleri koyacaktır diye inanıyoruz. 
Tek de umut bağlanan yer orası. 
Yalnız hükümetin zaman zaman verdiği, efendim deklare ettiği görüşlerde biz devletin bütün kurumlarıyla istişare halindeyiz. Bilemiyorum yani bunun izahı zor, hiç mümkün değil. Efendim olay karışık. Zaten 9 bin sayfalık bir metinden oluşan Annan Planı’nı Denktaş'ın da ifade buyurduğu gibi: ‘’Biz dahi anlamış değiliz.’’ diyor. Nedir ne vardır ne yoktur... Halkın anlaması,  bizim anlamamız bu kısa zaman içerisinde hiç mümkün değil.
Yani şimdi burada bir alınmış karar var, kabul etsen de bunu hazmedeceksin, etmesen de hazmedeceksin politikası uygulanıyor olay budur.

Kıbrıs’ta 30 Senede Kimsenin Burnu Kanamamışsa Bunu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Borçludurlar

Şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1974, 20 Temmuz itibariyle adaya girmesinin bir gerekçesi vardı. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri adada asayiş berkemaldi, adalet tamdı, can emniyeti, mal emniyeti insanların her şeyi berkemaldi. Böyle bir adaya bir çıkarma yapılmadı. Adaya yapılan çıkarmanın esas nedeni, Kıbrıs'ta on binlerce insan şehit edildi. Faili meçhul olaylar, banyoda öldürmeler, tarlada öldürmeler, caddede öldürmeler, sokakta öldürmeler. Yani on binlerce insan şehit edildi. Bunlar o günün şartlarında dünya kamuoyuna deklare edildi. Bütün dünya kamuoyu da Türklerin orada mağdur olduğunu ve büyük bir cinayete kurban gittiklerini kabul ettiler. 1959- 1960 anlaşmalarına göre Türkiye garantörlük hakkını kullanarak yani bir hukukla adaya çıkarma yapmıştır. Kaybolan can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini, vatan emniyetini teminat altına almıştır. 1974-2004 aşağı yukarı 30 sene, 30 yıllık bir zaman içerisinde adada eğer kimsenin burnu kanamamışsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin iradesine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bunu borçludurlar.
Dolayısıyla bu zaman içerisinde aslında gerek Birleşmiş Milletler gerek Avrupa Birliği ülkeleri gerekse Yunanistan; çünkü biz o kadar huzuru, saadeti, mutluluğu arada temin ederken bir sürü de masraf ettik. Yani bunu tazminatını ödemek mecburiyetindeler. Yani bu böyle bir hukuk olmuş olsa bile, Türkiye bir tazminat davası da açması gerekiyor. Ben bu kadar masraf yaptım, ondan dolayı da bu işler böyle berkemal gitmiştir demesi gerekiyor.
Şimdi bu anlaşmaya göre, Annan Planı’na göre, bu son aşamada Türk Silahlı Kuvvetleri az evvel dediniz 10 bine sayısı düşecek, ondan sonra da artık birkaç sene içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sayısı 650'ye indirgenecektir. Yani bu göstermelik bir rakamdır. Kaldı ki o şartlarda Avrupa Birliği ordusu, adanın asayişinden sorumlu olduğu için emniyetinden, güvenliğinden sorumlu olduğu için bu sefer ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri niçin var burada?’’ diye belki de mütalaa, müzakere konusu olacak. Yani bizim garantörlük hakkımız bu anlaşmayı kabul ettikten sonra tamamen rafa kalkacak. Bence anlaşmanın bu yönüyle olaya baktığımız zaman ne Türkiye’nin ne Kıbrıs'ın zerre kadar faydası yoktur. Yarın vuku bulacak bir fiili hadiseye, Kosova'da Birleşmiş Milletler o kadar kan döküldü müdahale etti mi hadiselere? Hiçbirine müdahale etmedi. Yarın Kıbrıs, Lefkoşa, Girne vesaire bölgeler de aynı kaderi yaşamak durumunda kalacak. Hem sen onların, Türklerin olduğu bölgeye Rumlar’ı alacaksın ve hem de burada hadise olmaz diye bekleyeceksin. Bu mümkün değil. En az 10-15 sene, yani bir uyum temin edilene kadar kan davaları devreye girecek, yani huzur olan adada huzursuzluk tekrar gündeme getirilecektir. 

Annan Planı Türkleri Asimile Etmek Değil, Tüketmeye Dönük Bir Projedir 

Bu Annan Planı denilen plan aslında, orada Türkleri tamamen asimile de etmek değil bitirmeye dönük, tüketmeye dönük bir projedir, programdır. plandır. Askerin de olmadığı bu bölgede zaten kabul edildiği takdirde senin 650 askerinden ne olur? İnzibat gücüdür, kolluk gücü yani böyle polisin, bekçinin yaptığı işleri yapacak bir güçtür, kuvvettir… 
Canım, hayır sadece orada değil, dünyanın her tarafında bizim silahlı kuvvetleri var ama ne var ama Olaylara müdahale edebildi mi bulunduğu bölgelerde? Aynı hukuk geçerli olduğu için yani olmasıyla, olmaması arasında bana göre fark yoktur. Ya Annan Planı bu şekliyle beraber, anladığımız kadarıyla, ki kimsenin anladığını iddia .. Soysal Beyler akşam ifade ediyor yani bunu kimse anlamış da değil, nasıl bunu hükümet anlıyor? Kaç tane bu meseleyi mütercim tercüme etmiş de millete aktarmış veya milletvekillerine, bakanlarına bunu izah etmiş? Böyle bir şey de yok. 
Yani daha evvelden verilen bir söz vardı bunlar şimdi bence masaya oturmak, hepsi bir tiyatro oyunu.
Kısaca ayık olmak lazım. Böyle de olmuş olsa hükümetin ayıkması bu taş atıldığı zaman bunun geriye dönmesi mümkün değil. Yani öyle bir hukukun içerisine Kıbrıs giriyor, Türk Silahlı Kuvvetleri tamamen devre dışı kalıyor, Türkiye devre dışı kalıyor efendim ve Türkiye'yi de ne zaman Avrupa Birliği Müktesebatı ile beraber birliğe kabul edecektir bu da meçhul.. Efendim ne bileyim bir meçhuller yumağıdır devam ediyor. Ben hala meseleyi anlamış değilim diyebilirim yani. 


Milli Şuur Eksikliği Yaşanılan Ters Manzaraları Doğurdu 

200.000 kişi insan da yok orada 100.000 tane Rum gelecek, Rumlar böyle stratejik bölgelere yerleşecekler, suyun en fazla bol olduğu bölgeler.. Onlar geçmişte Kıbrıs'ta yaşayan arkadaşlarımızın en fazla tedirgin oldukları konu, gece yarısı baskınlarıdır Rumlar’ın. Aynı hadise tekrar yeniden depreçecek. Adam, Rum gelecek bakacak işte ‘’O toprak benimdi, şimdi orada Türk yaşıyor.’’ E Türkiye buna müsaade eder mi? Yani şimdi bütün dünya devletleri onu, komşu yapmış orada, oraya kadar getirmiş ee ne diyecek ‘’Ben 5 dönümünü aldım, 5.000 metresini aldım 5.000 metresi de sana kalsın.’’ mı diyecek? Kesinlikle, yani orası kan gölüne dönecek. Bilerek orada kasaplık koyun gibi Türkleri feda etmek olacak.
E tabi bu aşamada vatandaş orada ayıktırılmadığı için, Kıbrıslılar ayıktırılmadığı için bunu anlayacak kültüre de malik değiller. Böyle bir şuur da 1974'ten bu tarafa orada yaşayan insanlara verilmiş değil. Yani Rum tarafında yetişen nesil, gençlik, Türk tarafına bilenerek büyümüş, yetişmiş. Ama Türk tarafı öyle bir korkunç kültür erozyonuna uğramış ki; kendi benliğini unutmuş, örfünü unutmuş, adetini unutmuş... Yani Türkiye'de yaşadığımız kader bir yönüyle orada yaşanıyor, aynen. 
Şimdi bu insanların hiçbiri Rum'un düşmanlığından haberi yok. Yani bize gelecek de şöyle bir kötülük yapacak, bunu hiçbiri sanki yaşamamış bilmiyor. Zaten yeni nesil aradan 30 sene geçmiş bilmesi de zor, yani mümkün değil. Şimdi öyle bir noktaya gelinmiş, bu yetiştirilmemiş. Aslında Sayın Denktaş'ın da burada vebali çok büyük. Şimdi mesela kamuoyuna bu takdim edilecek referandumla işte; ‘’Kabul eder misin, etmez misin?’’ Zamanında sen bunları bir milli kültür, şuurla, bir olgu ile yetiştirmiş olsaydın, bu kimliği tanıtmış olsaydın bu zorluğa da kalmayacaktın yani, böyle bir ters manzarayı da yaşamayacaktın. Yani zamanında vazifelerin hiçbirini yapmadı. Bunun için de hakikaten çok vahim, acıklı bir durum var. Ama neticede hadiseler sonunda yine bizi ilgilendirecek. Biz ah edeceğiz, biz vah edeceğiz. Allah hayır eylesin diyelim.

İfade ettiğim gibi milli güvenlik kuruluna kalmış bu işlerin halli. İnşallah milli güvenlik kurulu meseleleri mütalaada, müzakere eder milletin lehine bir karar verir de bu işler milletin aleyhine zuhur etmez.

Türk Medyası Kıbrıs Gerçeğini Çarpıtıyor

Ben Kıbrıs'ı gittim, gezdim, bir defa değil, çok defa onlarca defa. Köylerini, kasabalarını beldelerini her şeyini gezdim. O televizyon ekranlarında yansıyanlar tamamen tutulmuş adamlar. Öyle bir şey yok. Herkes ‘’Bu yaşadığı topraklar bize aittir.’’ diyor. Yani kimse ‘’Burası Rum’undu da biz bunu aldık.’’ bu mantığı gütmüyorlar. ‘’Aslı bu, burası bizim’’ diyor ‘’Biz burada 500 seneden beri var olan köklü bir milletiz.’’ bunu iddia ediyor. Ama geliyorsun bizim basına, sanki böyle bir şey yok, kendisi iki tane adam tutuyor, cebine üç beş kuruş koyuyor. Bunu gündem ediyorlar: ‘’E baksana Kıbrıslı vatandaş da burası bizim değildir. ‘’ diyor. ‘’Sen niye buna sahip çıkıyorsun?’’ Bunların tamamı oyundur, tertiptir komplodur.
 Zaten bu basını ben şahsen hiç anlamıyorum. Neye, niçin, kime hizmet ediyor? Allah onları da ayıktırsın, diyecek bu konuda başka bir şey olamaz.
Yani böyle bir karakterde ‘’Bura bize ait değildir.’’ diyen bir Türk, madem öyledir adam çıksın gelsin Rum oraya. Niye direniliyor ki? Bu direnme olduğuna göre, basının iddiası yalan. Öyle değil mi? Bu direnme var. Vatandaş ne diyor? ‘’Biz, burası bize aittir.’’ diyor. ‘’Evimiz var, burada ev yaptık, iş yerleri yaptık arazileri işledik, işler hale getirdik.’’ ‘Şimdi sen diyorsun ki: ‘’Buradan çık.’’ ‘’Ben buradan çıkamam’’ diyor. Yani, hayır çıkacaksa bu onu biz zorla tutmuyoruz orada ki, çıksın çıkmıyor. Olay bu yani. O bakımdan yani bu yönüyle de hadiseye baktığınız zaman Türk medyası tamamen iftira, yalan üzerine komplolar hazırlıyor, olay bu. 

Kıbrıs'ta Haklarımızı Gasp Etmeye Kimsenin Hakkı Yoktur 

Hayır dememizde hayır vardır, evet dememizde şer vardır. Evet derlerse bu anlattıklarımız kaderi, Kıbrıslılar yaşamak mecburiyetinde kalacaklar. Efendim bazıları, yok işte biz işgalci durumunda... Bunların hepsi tiyatro. Ne işgalci durumunda kalacaksın. Biz garantörlük hakkını 1974 senesinde kullanarak adaya çıktık. Yani biz hukuk dışı, biz hukuk dışı bir eylemle çıkmış değiliz. Hukukun bize verdiği hakla beraber 1974'te 20 Temmuz'da adaya çıkarma yaptı Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Dolayısıyla bizim şu andaki hakkımız hukukidir. Şimdi yapılan anlaşmalar bu hukuki temeli tamamen silip atıyor. Yani bunun mesuliyetini, çok samimi konuşuyorum, hiçbir irade gelecekte veremez. Yani bunu çok zaman söyledim tekrar ediyorum. Bu çok fevkalade mesuliyete mucip bir hadisedir. Yani sen kalkacaksın benim hakkımı, hukukumu teslim edeceksin. E neymiş Kıbrıslı da bunu istiyor. Beni ilgilendirmez ki Kıbrıslı canım. Ben istemiyorum, ben Anavatan’ım, ben istemiyorum. Anlatabiliyor muyum? Yani bunlar bir milletin hakkını gasp edip, bir başka millete hile yoluyla beraber vermenin adıdır ki, bu hilenin hesabı tarih tarafından sorulur. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. Orada Kıbrıslar başlasın âh-u enin ile efendim figan etmeye, bağırıp çağırmaya. 5-10 yıl sonra 3-5 yıl sonra, ondan sonra bakarsın böyle mi, işin kaderi böyle mi cereyan eder? Çok farklı boyutlara ulaşır. 
Benim son olarak burada ekleyeceğim herhangi bir şey yok. Baştan beri ifade ettiğimiz hususlar aynen tek tek zuhur ediyor. Allah milletimizin encamını hayır eylesin. Allah bizlere yardım etsin diyorum, diyecek bir şey yok. 
 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir