
Neler Okuyacaksınız
Bizi takip edenlere saygılarımı, hürmetlerimi arz ederek başlarım.
Dinler Açısından Diyalog Mümkün Değildir
Şimdi dinler arası diyalog, diyalogdan murat iki farklı efendim şahsın beyninde oluşturduğu anlaşma zemini; iki farklı düşüncenin birbiriyle anlaşması ama bu öyle bir anlaşmadır ki, diyaloğa "evet" demiş herkesin gerek fikir bazında gerekse şahıs bazında her iki tarafın da birbirini kabul etmesi lazım. Böyle bir gerek duygu, düşünce fikir bazındaki alışverişlerin tamamına biz “diyalog” diyebiliriz.
Peki, “dinler açısından efendim bu mümkün müdür?” sorusunu sorduğumuzda, efendim verilecek olan cevap da “Dinler açısından diyalog mümkün değildir.” Neden mümkün değildir? Çünkü bir dinin varlığı, diğerinin varlığını kabul etmiyor, reddediyor. Onun varlığıyla mesela, İslam'ı ölçü olarak ele alırsak İslam'ın olduğu hiçbir yerde onun dışında bir din kabul edilmez. Onun ölçüsüne göre hak vardır, karşısında batıl vardır. Peki, siz İslam ölçüsüne göre ne adına diyalog kuracaksınız? Onun hak dediği şey zaten tek; kendisi dışındaki batıl olduğuna göre batıl ile onun arasındaki diyalogu nasıl kuracaksınız ki İslam bu konuda da %500 haklı, %1000 haklı. Neden?
Mesela, diyalog kuracağı dinlere baktığında, onlar da onun kitabını kabul etmiyor, peygamberini kabul etmiyor, Allah'ını kabul etmiyor. Allah'ı nı kabul etmeyen, kitabını kabul etmeyen, peygamberini kabul etmeyen dinle nenin neyin ittifakı yapılabilir veya diyaloğu kurulabilir? Dolayısıyla bu bir kandırmaca, bir siyasi oyun.
Müslüman Görünüp Müslüman'ı Kandırmanın Adına Kur'an “Münafık” Diyor
Burad a efendim bu işin içerisinde samimi olarak bulunanlar da kendini kandırıyor, birilerinin sözcülüğünü yapıyor. Bu sözcülük bilerek olur, bu çok ciddi bir kasıttır; bilmeden olur, çok ciddi bir gaflettir. Sonra İslam bir düşünceye veya bir şahsa yaklaşırken onun önünde belli kriterler vardır. Kendi mutlak doğru olduğu için doğruyu karşıya yansıtma, beyan etme tarzında bu gelişir. Bunun adı o zaman diyalog olmaz, ne olur? Doğrunun karşıya bildirilmesi, İslam literatürüne göre tebliğdir. Açıklıyorsun ona, “doğru şudur”, "hak budur"; bunun adına “tebliğ” denir. Yine, yanlış yapmıştır İslam’ın, Müslümanın muhatabıdır ama imanı vardır onu da ikaz eder. Yani onunla diyalog değil, ikazdır. Bir başka şekli irşattır, bir başka şekli nasihattir. Bilmem anlatabiliyor muyum? Şimdi fert bazında, düşünce bazında İslam'ın temel efendim kurallarından hareketle karşı karşıya geldiğin insana sen tebliğ yapamıyorsun, irşat vazifesi yapamıyorsun, ikazını yapamıyorsun, nasihatini yapamıyorsun, tembihini yapamıyorsun ve bunun adına diyalog diyorsun. O zaman senin vazifen Müslüman'ı kandırmak. Sen İslam'ı anlatmıyorsun, böyle bir derdin yok. Senin vazifen; Müslüman'ı kandırmak, Müslüman görünüp Müslüman'ı kandırmak. Müslüman görünüp Müslüman'ı kandırmanın adına Kur'an'ın verdiği de bir şey var, sıfat var; ona “iman ehli” de demiyor, “münafık” diyor.
Dolayısıyla özetlersek, dinlerin arasında diyaloğun olması hiç mümkün değildir. Ha, İnsanlar arasında, şu veya bu dine mensup olan kişiler arasındaki münasebetlere gelince bunun adına da diyalog denmez. İnanç adına diyalog denmez, medeniyet adına diyalog denmez. Ne denir? Ticaret denir, alışveriş denir, siyasi görüş birliği denir, ihtilaflar denir, ittifaklar denir, denir de denir; ha diyalog denmez. Anlatabildik mi? Ve bunlar da sistem bazında, inanç bazında olmaz. Ne bazında olur? İnsanlar arasında, toplumlar arasında, bireyler arasında olur. İfade edebildik mi? Bunu bu şekilde anlamadan anlatmak da toplumu yanıltmaktır, toplumun temel kuralları ile bilerek oynamaktır. Öz olarak bunu diyebilirim efendim.
Medeniyet ile Teknoloji Birbirinden Tamamen Farklı İki Kavramdır
Şimdi, medeniyet aslında insanların insanlık telakkisidir; insani değerlere sahip olmasıdır yani insanın insanca yaşamasıdır medeniyet. Nasıl? Efendim, merhamet ehli olması, şefkat insanlara beslemesi, düşenin elinden tutması, fakire fukaraya elini uzatması, toplumda bireyleri bir araya getirecek ve onlara düşüncelerini güzellik üzere, daima hayır üzere birleştirecek merkez olması. Bu insani davranışların kısaca tamamının adına medeniyet denir. Medeni insan dediğimizde, insanlığın davranışları tamamı hayrına olan, insanların hayrına olan bir hal tarzıdır.
Ha teknik, teknoloji ise insanlığın kullandığı malzemenin insanın faydalı hallere, hallerde, faydalı şekillerde değerlendirmesidir. Teknoloji, eşyanın insan ihtiyaçlarına teknik açıdan cevap verebilecek konuma taşınmasıdır. Yani bu biraz da sizi ilgilendiren bir konu yani teknik insan olmanız münasebetiyle o bakımdan birinde eşyayı kullanan zihniyetin, duygunun, düşüncenin tarzın adıdır medeniyet; teknik, insanın elinde kullandığı efendim malzemenin adıdır teknoloji. Bilmem anlatabiliyor muyum? Onun için medeniyetle teknoloji birbirinden tamamen ayrı iki dünyadır, iki oluştur, iki kavramdır. Bunlar hiç birbirine benzemezler. Çok mükemmel teknoloji, hiç mükemmel olmayan, medeni olmayan insanların elinde kullanılabilir. Yani yardımsever insanın elinde insanlara hizmet edebilme düşüncesi beslemeyen insanın elinde, katilin elinde teknoloji çok rahat hırsızın elinde kullanılabilir, kullanılır. Bugün dünyanın çektiği çile de bu; tekniği insanlığın hayrına, menfaatine düşünenler değil de bilhassa onu soymaya çalışan, öldürmeye çalışanların elinde teknoloji efendim kendine imkân buluyor teknik ama gönül ister ki o tekniği hakikaten medeni insanlar, insanlığın menfaatine kullansın ki bütün insanlık o teknolojiden istifade ile menfaat bulsun, fayda bulsun yani aralarındaki farkı kısaca bu şekilde özetleyebiliriz.
Dünyanın Medeni İnsanlara İhtiyacı Var
Teknikle adam gidiyor Afganistan'ı vuruyor. Teknikle gidiyor Irak'ı vuruyor, Filistin'i vuruyor. Can yok ediyor, kan döküyor, gözyaşı akıtıyor. Bunun teknoloji bu dediğimiz şey demek ki medeni insanların elinde değil. Medeni insanların elinde olan teknik; gözyaşı akıtmaz, kan dökmez, can almaz. Ha, o zaman dünyanın şöyle bir şey de diyebiliriz: “Medeni insanlara ihtiyacı var.”.Yani medeni insan olacak ki, akan kanı durdura, çıkan canı, cana mani ola, efendim insanlığa hayat vere, insanlara hayat ola yani bunu yapacak olan kimdir? Medeni insandır. Aksi takdirde efendim, bugün teknikte ileri giden insanlara siz medeni der de arkalarından gitmeye çalışırsanız, siz de onlar gibi biraz sonra iyi bir katil namzedi olursunuz veya iyi bir hırsız olursunuz. Çünkü bunların neticede vardıkları nihai hedef nokta da bu; iyi bir mükemmel bir hırsız, mükemmel bir katil... Değil mi? diyebiliriz.
Atatürk'ün İfade Buyurduğu Muasır Medeniyet, Avrupa Değildir
Atatürk'ün ifade buyurduğu muasır medeniyet demek, insani noktada en doruk noktaya çıkmış; yardımlaşmada, düşkünün elini tutmada, fakire fukaraya yardım etmede, birliği temin etmede, efendim nifakın, fitnenin önüne geçmede örnek toplumlar, örnek milletler bir de bunun yanında, bunun kullandığı bu milletin kullandığı tekniktir, teknolojidir. Atatürk'ün kastettiği muasır medeniyet budur yoksa Avrupa değildir. Avrupa eğer olmuş olsaydı, Çanakkale'yi Mustafa Kemal Atatürk Avrupa ile yaptı; Avrupa'nın karşısında yaptı, yedi düvele başkaldırdı, onlarla Çanakkale'de vuruştu, istiklal mücadelesini Avrupa ile yaptı, geçmişimiz bütün mücadeleleri Avrupa ile yaptı. Bunu bu derece bilip yaşayan merhuma bu çok ciddi bir bühtan, bir -efendime söyleyeyim- iftira olur. Yani Avrupa’dır, bunun kastı Avrupa’dır demek, çok ciddi bir cehalettir ve büyük bir iftiradır.
Sahip Olduğumuz Medeniyet, Zaten Kimliğimizin Kendisidir
Sahip olduğumuz medeniyet, zaten kimliğimizin kendisidir. Yani kimlik eşittir medeniyet, medeniyet eşittir kimlik; bunlar birbirinden ayrı şeyler değildir. Yani biri elmanın rengi, biri kokusu, biri tadıdır. Gel bunu sen ayır, ayıramazsın ki! Elmanın kokusu olmazsa elma olmaz, rengi de olmazsa elma olmaz. Bu bir bütündür. Yani medeniyetle kimlik bir bütündür. “Kimliğini alayım, medeniyetini bırakayım.” ya onun içindedir. Yani o hani demişler ki, “Allah kâinatın neresinde?” Her yerinde. “Göster” demiş. O da getirmiş bir efendime söyleyeyim tabak süt sonra onun önüne koymuş. Demiş, "Bunda yağ var mı?" "Evet," demiş, "Göster," demiş. Yani kimlikle medeniyet iç içe girmiş bir bütündür; birini diğerinden, ötekini öbüründen tecrit edip ayırmana imkân ve ihtimal yoktur. Bu böyledir. Onun için bizim medeniyetimiz, bizim kimliğimizdir aynı zamanda. Bunu değiştirmeye kalkanlar kimliği değiştirirler. Kimliğini değiştirdin mi milletin kendisini yok edersin. Ya bunun daha farklı bir tezahürü tarih boyu olmamıştır. Yani kimse de diyemez ki, "Biz filan milletin kimliğini değiştirdik ama medeniyetini değiştirmedik." veya "Medeniyetini değiştirdik ama kimliğini değiştirmedik." Bunu ayırman mümkün değil, bu bir bütündür.
Türk İslam Medeniyeti ile Batı Medeniyeti Arasındaki En Önemli Fark, Tevhit ve Teslistir
Şimdi, Türk İslam medeniyeti ile Batı medeniyeti arasındaki en önemli fark; birisi tevhit üzerine bina edilmiştir, diğeri de teslis üzerine bina edilmiştir. Yani doğu ile batı kadar farklı bir medeniyettir. Efendim tevhidin oluştuğu, oluşturduğu medeniyet onda mevcut olan unsurların hayata geçişini ister. Bu nedir? Muhabbettir. Bu nedir? Sevgidir. Bu nedir? İlgidir. Bu nedir? Alakadır. Bu nedir? Efendim, insanlara yakın olmaktır; onların can emniyetine, mal emniyetine, namus emniyetine, din ve vicdan emniyetine, seyahat emniyetine, okuma emniyetine hülasa hayatta yaşama tarzı olan bütün haklarına, haklarını emniyet altına alma efendime söyleyeyim anlayışıdır Tevhidin özü; İşi bir noktadan alıp birliğe doğru yönlendirmeye çalışır, o noktaya doğru taşımaya çalışır.
Teslis de efendim, tamamen teslisin temelindeki nükte de tefrikadır; müteferriktir. Batı bir değildir. Batı yeni yeni bir olmaya çalışıyor o da sosyolojik manada... Efendim, bugüne kadar Batı'da dikkat edin hiç birlik olmamıştır ve İslam âlemindeki ayrılıkların temel nedeni de onların fitnesidir. Affedersiniz, şeytanlıklarıdır... Yani yangına körükle gitmişlerdir. Bu dünyanın bölünmesini, parçalanmasını... Bu Sırf bu argümanlar üzerine düşüncelerini üretmişler. İslam dünyasının saflığından istifade ile de bu fitnelere vesile olmuşlardır. Onlarda ise birlik temelden beri yoktur . Yüzyıllar süren mezhep savaşları, hepinizin bildiği gibi... Ta o günden bu tarafa bir olamayan Batı, bugün aklı başına geldi, dedi ki: "Biz bu ayrı ayrı devletleri bir araya getirelim de bir birlik oluşturalım." Ama hiç merak etmeyin, bunu da yapamayacaklar yani ya öyle bir temelde bir araya gelme gibi bir efendim ihtimalleri olsa, o temel anlayışlarındaki birbirine haset etme, buğz etme, yok etme özelliğinden dolayı gene kendi kendilerini imha edecekler. Kaldı ki maddi unsurları o birliğe elverişli şartlara, şartları kaybettiği için de onu hayata geçiremeyecektir. Şu andaki birlik nedir? Bu andaki birlik tamamen bir göstermeliktir. Efendim bunun ciddi bir tarzda devam edeceğine ben şahsen inanmıyorum, bu da mümkün değildir.
"O Teslistir, Bu Tevhittir" Demekle Mükellefiz
Ha, bizde şöyle bir şey var... Ama bizde bunlara hayran kalan, bunlarla beraber olmak isteyen, "Onun medeniyeti, benim medeniyetimdir" diyenler var, ne diyorsun?
Doğrudur, o medeniyete aşık olanlar... Herkes kendi imanını konuşur, herkes kendi inancını konuşur. Bunda da Kur'an tarzı bellidir: "Leküm diniküm veliyedin." Sizinki size, bizimki bize. Yani biz de onlara hakikatleri anlatmakla "O teslistir, bu tevhittir " demekle mükellefiz. Yoksa kulağından tutup da "Gel buraya!" deme hakkımız yoktur. Hidayet de bir nasip meselesidir. Efendim, Allah da hidayet nasip etsin diyelim.
İşin en kötü tarafı da bir insan ömür boyu efendim hak üzere görünür, ama sonunda zinnarlık vazifesiyle ortaya çıkarsa en kötü taraf da budur yani en acı durum da budur. Onun şimdi niyeti halis de olsa, "Ben burada takiyye yapıyorum, niyetim öyle değildir" de olsa, değil mi ki arkasındaki toplulukları bâtıla sevk ediyor, Cenab-ı Peygamber aleyhissalatu vesselam efendimiz ona lanet ediyor; “ebediyen cennet yüzü göremeyecektir” diyor. Yani çok enteresan...
Şimdi, ne diyecektim? Bu ölçüleri bilerek hareket etmenin getirdiği bir mesuliyet var. Bir de baştan kara deyip "Nasıl olsa battık" deyip gidenlerin hoyratlığı var. Günümüzün şartları da bu noktaya gelmiştir.
Vatikan'ın Hedefi, 3. Bin Yılda Şark Dünyasını Hristiyanlaştırmaktır
Şimdi, esasen bu Vatikan'ın projesi, ilgisi var mı çok fazla bir soru. Tabii aynıdır. Efendim, aynıdır Vatikan'ın hedefi, 3. bir yılda şark dünyasını Hristiyanlaştırmaktır. Şayet, şu veya bu şekilde ittifak olmuş olsaydı, efendim, sana konuşma hakkı verirlerdi. Nasıl bir medeniyet buluşması, diyaloğu ki hep o konuşacak, onun dedikleri anlatılacak, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Böyle saçma sapan sonra, hangi medeniyetin ne ile beraber efendim buluşturacaksın veya efendim barıştıracaksın? Sen kim oluyorsun, sen nesin? Bunların hepsi tiyatro; ikisi aynı takımın elemanları ama hasbelkader senin takımın da başına gelmiş yani o da efendim takım sahiplerinin hatası, yanlışı, günahı, vebali, sorumluluğu dâhilinde. Ne diyebilirim sana?
Akaid Kurallarını Koyan Allah’tır
Şimdi, hadis-i şerifte Cenab-ı Peygamberimiz buyuruyor ki: "İdare edenler, idare ettiklerine ihanet ederlerse ki bu tabii onların ahiretlerine dönük hesaplarına mâni olurlarsa ahiretlerini kazanmalarına engel olurlarsa ebediyen cennet yüzü, kokusunu alamayacaklardır." Hadis bu, sahih hadis. Yani çok ciddi bir ihtar bu aslında, çok ciddi bir tehdit. O bakımdan, işte bu tip konularda akaid ölçülerine efendim titizlikle riayet etmek ve ona göre adımımızı atmak… Bu akaid konusu senin babanın çiftliği değil, bunun vaazı sen değilsin. Yani burada mutlak vaaz, Vaaz-ı Hakikî Cenab-ı Halik'tir. Yani bu kuralı koyan Allah'tır. Burada ya varsın ya yoksun. Kabul ediyorum “evet”, etmiyorum “hayır” yani evetle hayır cümlesi birisi cennettir, birisi cehennemdir; bu kadar kesindir. Anlatabildim mi? Burada kimsenin oynamaya, içtihat yetkin yok burada. "Benim içtihadım şudur, görüşüm budur." Hadi oradan be, sen kim oluyorsun? Yani ne o âlim ne bu âlim... Anlatabildik mi? Bizzat bu dinin koyucusu tarafından konulan kurallardır. Ha bununla sen oynadın mı, ateşle oynamakta buna benzemez, hiçbir şey değil bu. Allah muhafaza etsin , dikkatli olmamız lazım.
İstiklal Mücadelesi Yapılmasın, Vatan Müdafaasına Girilmesin Diye İnancı Yok Etmeye Çalışıyorlar
Büyük Ortadoğu Projesi'nin aslı, İslam ülkelerinin tamamındaki gelir kaynaklarını global güçlerin emrine tahsis etmektir. İşin açıkçası, bunu Amerika Birleşik Devletleri'nin hesabına burada çalışmaktır yani Büyük Ortadoğu Projesi'nin aslı bu. Şimdi burada en büyük engel nedir? Halklardır; milletleri, devletleri oluşturan halklardır. Halkların kalbindeki iman, o yabancı iradenin o topraklara girmesine müsaade etmiyor. Onun için dinler arası diyalog faslı ile beraber, medeniyetler arası diyalog faslı ile beraber, bu husumeti sıfırlayıp bir ülke işgal edildiği zaman, herkesin rahatlıkla teslim olsun içindir bu çalışmalar. Yani kalkıp İstiklal mücadelesini milletler yapmasın, bir vatan müdafaasına girmesin. Bunun için işte, o inancı yok etme bazında çalışmalar yapılıyor.
Diyalog Diyenlerin, Medeniyetler Arası İttifak Diyenlerin Müslümana Karşı Çok Ciddi Bir Hıncı Var
Ha, İspanya'nın seçilmesi esprisine gelince, İslam'a ilk ihanet eden İspanyollardır. Neden? Çünkü İspanya'da 800 küsur sene süren bir Endülüs İslam Devleti vardı. İşte bu diyalog masalları ile beraber, o günün şartlarında aynı masallarla beraber Müslüman halk içerisine girdiler. O koskocaman coğrafyada efendim, ikili münasebetler efendim, ne olacak bunu senin tarlanda, bağında, bahçende çalıştırmanda ne şey var ki? Böyle başladılar, en sonunda Müslümanın evine kâtip, sekreteryasını yürütme vazifesiyle girdiler veya Müslüman kadınlarla Hristiyan erkekleri evlendirmeye kadar işi taşıdılar. Neticede, o kadar zaman süren imparatorluktan taş taş üstüne kalmadı. Şu anda git İspanya'da, bir tane Müslüman yoktur. Öyle büyük bir zulüm vardı, yaptılar. Onun için şu anda diyalog diyenler, medeniyetler arası ittifak diyenlerin çok ciddi bir hıncı var. Kime karşı? Müslümana karşı. Ha, elindeki bütün silahları alacak, ondan sonra onu kıtır kıtır kesecek. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın. Olay budur, açık ve net olarak Allah'ın koyduğu bir ölçü var burada: "Siz onlardan olmadığınız müddetçe, onlar sizden olmaz." Yani sizden görünmezler, ne yaparsanız yapın, sizinle beraber olmazlar.
Şimdi ha oradan niye başladılar? İşte, ilk İslam'a ihaneti yapan İspanya olduğu için önündeki örnek de orasıdır; onun devletin icraatının başı ile yani hükümetinin başı ile bak da senin, senin de neticen böyle olması lazım.Bunlar yok etmeyi biliyorlar, yıkmayı biliyorlar. Şimdi, “önündeki yem de” diyor “Türkiye’dir; ona göre sizi birbiriyle buluşturdum. Nasıl yaparsanız yapın ama bunları yok edin.” faslıdır, bahsidir, anlayışıdır.
Avrupa'nın Tamamında Müslümanlara Terörist Muamelesi Gösteriyorlar
Medeniyetler İttifakı diye son zamanlarda ortaya bir güya nazariye atılarak efendim, “medeniyetleri buluşturacaklar.” şeklinde iddialar var. Bunların tamamı İslam dünyasını, özellikle Türk İslam dünyasını kandırmaya yönelik iddialardır.
“Neden?” diyeceksiniz? Hatırlarsanız, Bush Afganistan çıkarması esnasında çok enteresan bir laf etmiştir, söz etmiştir. Ne dedi? "Bu bir Haçlı Seferidir." Tam da bu sıra hatırlarsanız, Medeniyetler İttifakı'nın başladığı aynı dönemdir. Amerika Birleşik Devletleri, özgürlükler ülkesi olarak bilinir, öyle söylenir ama yine bu Afgan olaylarından sonra Ortadoğu kökenli Amerikan vatandaşlarının tamamı baskı altına alınmıştır, gözaltına alınmıştır. Mesela, havaalanlarına girişlerde çıkışlarda aramaya tabi tutulmuşlardır. Üçünü sınıf insan muamelesi görülmüştür. Nerede? İşte, insan haklarının doya doya yaşandığı diye iddia edilen sözde Amerikan Birleşik Devletleri’nde. Burada bu oldu. Bu insanlar Müslümandır, Arap’tır. İki, bitmedi, İngiltere’de de durum aynı, Fransa'da durum aynı, Avrupa'nın tamamında Müslümanlara terörist muamelesi gösteriyorlar.
Medeniyetler İttifakı Denilen Hadise; Müslümanın Elinin Kolunun Bağlanması, Rahatlıkla Teslim Alınması Olayıdır
Onu bir tarafa bırak, hatırlarsanız, Bosna -Hersek o Sırplar savaş esnasında Bosna’yı kan gölüne çevirdiler. Hiçbir Avrupa ülkesi, Amerika Birleşik Devletleri senelerce müdahale etmediler. Eli silahsız çocuklara, kadınlara, yaşlılara saldırdılar. 100 binlerce insan toplu mezarlarda katledilmiş vaziyette hala toplu mezarlar ortaya çıkıyor. Bu da yetmiyor, Irak'ta hepimizin şahit olduğu son efendim Irak Çıkarması ne gerekçeyle? İnsan hakları, özgürlükler, demokrasi gerekçesiyle ortaya atıldı. Ama gel gör ki bugün Irak'ta ne demokrasi vardır ne insan hakları vardır, ne şu vardır, ne bu vardır. 600 bin insan, bu Irak savaşı esnasında masum insan, yanlış anlaşılmasın, masum insanlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar… Sokağa bomba düşüyor, evlere bombalar düşüyor; savaşla bunun ne alakası var? 50 bin kadının namusu kirletildi, bu dile kolay ve bugün dahi olaya baktığımız zaman Irak'ta kan durmamış, gözyaşı durmamış, sefalet durmamış. Her ay binlerce insan katlediliyor, şehit ediliyor.
Onu bir tarafa… Hadi biz dersin burada da bir yanlışlık olduysa! E gel son Filistin olaylarına… İsrail roket saldırılarıyla beraber çocuk, kadın, yaşlı insanları şehit ediyor. Şu son 1 hafta evvel hepimizin şahit olduğu, Birleşmiş Milletler kınama kararı alıyor, Amerika Birleşik Devletleri rest çekiyor. Gel Lübnan olayına hatırlarsınız, bu da daha 1 ay evvelki hadise İsrail’in saldırısından yine dediğimiz gibi çocukların, yaşlıların, kadınların şehit edilmesi ve masum insanların katledilmesi... Bunu, hangi hangi ittifakın boyutuna sokacaksınız?
E canım doğru ama bunlar neticede devletlerarası hukuka girer, siyasi efendim şeylerdir, tavırlardır. Bunlar olabilir, devletlerarasında. Onu bir tarafa bırakalım, Dünyanın efendim Haçlı Dünyası'nın merkezi olan papalık ne dedi? "Cenab-ı Peygamber Efendimize terörist dedi, Müslümanlara terörist muamelesini reva gördüler." Ardından, tabii Müslümanlar tepkisini koyunca, gösteri yapınca, "A işte demedik mi?"
Kısaca hadisenin hangi boyutundan bakarsak bakalım, bu Medeniyetler İttifakı denilen hadise, olay nedir? Müslümanın elinin kolunun bağlanması, rahatlıkla teslim alınması olayıdır. Hiç kimse buna kanmasın, aksi takdirde hani son anda "Eyvah!" demenin de bir manası olmaz.
Medeniyetler İttifakı, “Haçlı Savaşı'nın Farklı Bir Versiyonudur” Diyebiliriz
Yine o Afganistan işgalinde hatırlıyorsunuz, pazara bomba düşüyor, düğün yerlerine bomba düşüyor, konvoylara bomba düşüyor, arabalar taranıyor. Bu ne biçim iş ya? Bu nedir Allah aşkına? Böyle şey olur mu? Kısaca, Batının dünyasında dediğimiz gibi, “medeniyet anlayışı teslistir, tefrikadır” bu her toplumun her sahasına, her kurumuna yansıyan bir nifak unsurudur. E dikkat ederseniz, tarihleri okuyun; İslam dünyası, Müslüman ülkeler, hiçbir zaman farklı milletlerin dünyasına girip de orada fitne çıkartmamış, ajan faaliyetleri yapmamıştır ama bugün dahi, bugün Batı dünyası bu fitne faaliyetleri ile ajan faaliyetleri ile Müslüman görüntülü bir sürü ajanlar bulup fitne çıkartıyorlar, huzuru kaçırıyorlar, insanların efendim canını, malını, namusunu, bütün bu emniyetlerini tehdit ve tehlike altına atıyorlar. Bütün bunlar ortadayken, kalkıp sen "Efendim ben işte medeniyetleri buluşturacağım." şeklindeki iddian, samimiyetten uzaktan ve yakından alakası yoktur. Bunu herkesin bu şekilde bilmesi ve buna göre tavrını belirlemesi lazım.
İnsanlarda, efendim, olaylara karşı farklı bir duygu gelişmiştir. Nedir? Kendini koruma altına alır. İşte bu koruma refleksinin ortadan kaldırılmasının adına "medeniyetler buluşması" deniyor. Anlatabildim mi? Yani bu refleks var ya, kendini koruma bu kalkması lazım ki ora işgal edilsin. Aslında “Medeniyetler İttifakı, Haçlı Savaşı'nın farklı bir versiyonudur.” diyebiliriz.
Türkiye Kendi Özüne Dönmeli
Türkiye, her konuda olduğu gibi ama hiçbirinde de kendi özüne aslına dönmedi maalesef aslına dönecek, özüne dönecek, medeniyetse medeniyetine, dinse dinine, neyse hangi konu, siyasetse siyasetine yani kendi öz değerleriyle kendisiyle buluşacak, barışacak. Evvela Türkiye kendisiyle barışsın, kendisiyle buluşsun ondan sonra başkaları onun peşine tıpış tıpış koşarlar.
Bilecek değil, O o zaman onu gördükçe “Allah Allah ben neymişim” diye kendine hayıflanacak “yahu çok yanlış bir yoldaymışız” demek suretiyle “bu belalardan inşallah kendini kurtaracaktır.” diyoruz.
Vatandaşlarımızın ayık olmasını, artık “atını alan Üsküdar’ı geçmiştir.” Oyunu, işin şakası yoktur. Bak biz öteden beri söylüyoruz “Türkiye her gün biraz daha kötüye gidiyor.” Şu anda bahsettiğimiz konu da bana göre en ciddi konudur, bu konuda Türkiye çok ciddi gedikler vermiştir. Hem de bunu Müslüman görünenlerle yaptılar, efendim ee “adamlar nasıl da kendilerini bu kadar zaman gizledi?” benim de hayret ettiğim şey budur. Milletimiz artık saftiriliği bıraksın; vatanına, dinine, örfüne, âdetine, medeniyetine her şeyine sahip çıksın; boykot etmesini, tavır koymasını bilsin. Ha, bilmezse kaçırdığı şeyleri efendime söyleyeyim, “eşdeğer efendim anlamda bir riziko yaşayacağını da bilmesi lazım.” diyorum. Saygılarımı, hürmetlerimi arz ediyorum. Allaha emanet olsunlar efendim.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız