info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Gadir-i Hum Bayramı Konuşması
29/01/2025 DİNİ YAŞAM 102

    Neler Okuyacaksınız

Çok muhterem kardeşlerim, ekranları başında bizi bu saatte seyre devam eden yüce milletim; kapanış konuşmasını yapmadan evvel hepinizi saygı, sevgi, hürmetlerimle selamlarım.

En Büyük Bayram Gadir-i Hum Bayramı’dır

Arkadaşlar Gadir-i Hum İslam dünyasının… Tabii şu büyüktür, bu büyüktür deme yetkisi bana ait değil ama. Bana göre ehl-i beytin varlığını ortaya koyan… Neticede mesela, Ramazan'da oruç tutuyorsunuz, bunun bayramını yapıyorsunuz; bir ibadet karşılığı. Kurban Bayramı’nda kurbanlık kesiyorsunuz, bayram yapıyorsunuz. Ama ehl-i beytin kıyamete kadar hakimiyetini ilan ediyorsunuz İmam-ı Ali'nin imameti ile, bayram yapıyorsunuz; en büyük bayram bu.

Hz. Ali’nin İmameti Allah’ın Emriyledir!

Sevgili arkadaşlar Hz. Ali'nin İmam olması, hiç kimsenin dilek ve temennisiyle değildir. Cenab-ı Hak'ın iradesiyle, isteğiyledir, emriyledir. Ali'nin imameti ne iledir? Allah'ın emriyledir. Yani İmam-ı Ali'nin filancı böyle dedi, filancı da şöyle yorum yaptı şeklinde bir tevil ile işin içine girerseniz, size peşinen söyleyeyim; Hak’ı örtersiniz, adınız ‘kafir’ olur. Bakınız ayeti okuyorum. Bu Cenab-ı Peygamber Efendimiz’e hitaben;
Esteizü billah
“Ya eyyuherresulu bellıg ma unzile ileyke min rabbik ve in lem tef'al fema bellagte risaleteh vallahu ya'sımuke minen nas innallahe la yehdil kavmel kafirin.” ( Maide suresi 67. Ayet) 
Sadakallahülazim
Buraya çok dikkat edelim, “Ey Resul, sana indirileni tebliğ et”. “bellıg ma unzile ileyke min rabbik” Rabbinden sana ne indirildi, onu tebliğ et. “Eğer bunu yapmazsan”  ‘ve innel tef’al’, bu işi yapmadığın zaman, “peygamberlik vazifeni yapmamış olursun.”  O kadar mühim bir olay ki… 
Yani bunu sen yapmadığında günahkâr olursun demiyor. Bugüne kadar sen risalet görevini yaptın ya, ha bunların hiçbirini yapmamış olursun. Bu kadar mühim mesele. “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” Cenab-ı Peygamber Efendimiz de insanların bu konuda onun üzerine geleceğinden endişe ile demek bir tavır belirliyor. Allah da “Sakın ha onlardan korkma” diyor. Peki bu iş nedir? Bütün ulemanın beyanıyla, İmam-ı Ali'nin Gadir-i Hum günü bütün İslam alemine imametinin ilanıdır. “Ali, benim halifemdir. Sizin imamınızdır, hidayet önderinizdir.” Peygamber Aleyhisselam Efendimiz buyuruyor.
Şimdi arkadaşlar Allah Resulü'nün halifesi O’dur, müminlerin emiri O’dur, Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı O’dur. Şimdi hiçbir insan kalkıp da “Benim de böyle bir yetkim var” asla diyemez. Ama canım biz işte toplandık 10 bin kişi, 1 milyon kişi, 100 milyon kişi; imamet vazifesini filanoğlu filana verdik. İslam'da böyle bir gelenek yok. 
Efendim toplanmışlar, öyle bir yalancı da olsa, kazip de olsa ona itaat edin. Havanı alırsın sen be! Kazip adama uyulur mu? Yalancıya uyulur mu? Bunların hepsi batıl. Niye? Bu iş Allah'ın nasbi ile olur. Allah bir adamı nasbetti; hiç kimse buna itiraz edemez. İşte Ali, O’dur. Nedir? Allah'ın nasbettiği insandır. Peygamber de O’nu ilan edendir.

İmam-ı Ali'nin İmametini Kabul Etmeyen Adam İman Etmemiştir

Evet, Peygamber Aleyhisselam Efendimiz’in bu ayetten sonra söyledikleri “Ey insanlar, bu Ali'dir. O benim kardeşimdir, vasiyim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir”. Deme, İmam-ı Ali'nin imametini kabul etmeyen adam iman etmemiştir; iman eden kimseler üzerinde diyor. “İşte benim zannım o ki…”, dediği zaman tekeri patladı. Bunun arabası gitmez, sakın oraya binmeyin. “Ey insanlar, ben hilafet emirini” -buraya çok dikkat edelim- “kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum”. 
Babanın çiftliği değil orası. Sen oraya giremezsin; ne olursan ol. Ancak peygamber neslinden, sülbünden olacaksın ki; oraya girebilesin. Onun için Ali'den başkası da imam olamaz. Çünkü o sülbten tek olan O. “Allah” -bakınız arkadaşlar bura da çok mühim- “Allah'ın tayin etmesiyle Ali imamdır.” “Benim de burada bir iradem yoktur” diyor, kim? Hz. Fahr-i Alem. İmam-ı Ali'nin imameti neyle oluyor? Allah'ın tayini ile.
Şimdi düşün, mesela Cumhurbaşkanımız bir adamı tayin etse… Değil mi, o adam güçlü kuvvetli olmaz mı? E bu Cumhurbaşkanı’nın da üstünde, Cumhurbaşkanları’nın da üstünde. Kim? Allah. O tayin ediyor. Kimi? İmam-ı Ali’yi.  Binaenaleyh ona itaat etmek farz-ı ayndır. Biliyorsunuz İslam'da farz-ı ayn var, farz-ı kifaye var. Bu farz ayn olan ibadetleri her birimizin yerine getirmesi farzdır. O da farz ayndır; yani birisi yaptı, diğeri bundan kurtulamaz. 

Gadir-i Hum Hadisinin Yer Aldığı Kaynaklar

Sevgili arkadaşlar Gadir-i Hum hadisinin yer aldığı kaynaklardan bazılarını söyleyeceğim. Zemahşeri’nin “Rebiül Ebrar” adlı eserinde… Zemahşeri’yi duydunuz değil mi? Yani İslam dünyasının en büyük alimlerinden; e bu Sünni’dir. İmam Fahreddin er-Razi, o da sünni. Kitabü’l Erbain (adlı eserinde) “bütün ümmetin bu hadis üzerinde icma ettiğini söylüyor.” Yani ümmet bu hadisle icma etti. 
İbn-i Haldun, tarih kitabının “Mukaddime” sinde; Hatibi Bağdadi “Tarihu Bağdad” eserinde; Nişaburi, “Tefsir’ul Garaibu’l Kur'an” eserinde… Hülasa devam ediyor. Tam 220 Sünni aliminin eserlerinde İmam-ı Ali'nin velayetinin, hilafetinin ilanı beyan ediliyor. Ne demek bu? İmam-ı Ali'nin dışında halife yoktur. Anlaşıldı mı? 
Var mıdır? 

Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Hz. Ebu Bekir’i İnkar Ettin” Diyenlere Yanıtı

Şimdi biz bunu söylediğimiz zaman bana dediler ki “Hz. Ebu Bekir’i inkar ettin”. Az evvel arkadaşlar sohbete girerken;
“Hû Allahümme salli alel Mustafa
Hû Nebiyyer Risâle ve bahrü safâ
Hû çirâğ-ı mescîdü mihrâb u minber
Hû Ebû Bekir Ömer Osman ya Hayder Hak”  devam ediyor. 
Yani bizim dualarımızda Ebu Bekir'i biz eksik etmiyoruz ki; her zaman ona salat ve selam getiriyoruz. Ama bu konuda O’nun yetkisi yoktur. “Canım ama Sakife’de O’nu gitti bazıları imam seçti.” Böyle bir şey diyebilir misiniz? “Hayır” diyemeyiz. İmam-ı Gazali diyor ki “Sakife’de yapılan seçim icma değildir”. Anlaşıldı mı? Ve imamlık sadece İmam-ı Aliye hastır. Cenab-ı Peygamber Efendimiz O’nu hidayetin imamı olarak, ümmet-i Muhammed'e müjdeleyici bırakmıştır. 

Hz. Ali Kimdir?

Şimdi sevgili arkadaşlar, Hz. Ali kimdir? 

Hz. Ali Erkeklerden İlk Müslüman Olandır?

Erkeklerden ilk Müslüman olandır. Biz imam hatip okulunda okurken O’nu illa aşağı çekmek istiyorlar, ‘çocuklardan ilk Müslüman olandır’ diye bize ifade ediyorlar. Halbuki Peygamber’in beyanı ile “İlk defa benim arkamda namaz kılandır” diyor. Bir Hz. Hatice, ikincisi İmam-ı Ali. Kadınlardan Hz. Hatice validemiz, erkeklerden İmam-ı Ali Efendimiz. 
İki; Hz. Ali, Peygamberimiz’in eğittiği, terbiye ettiği insandır. Yani Resulullah'ın direkt terbiyesiyle yetişen tek insan kimdir? İmam- ı Ali'dir. 
Artı, İmam-ı Ali ehl-i beyt'tendir. Arkadaşlar ehl-i beyt Kur'an-ı Kerim'de özellikle aidiyeti ayrıcalık olan, Peygamber’le buluşan ailenin adıdır. Bunun başında Peygamber (s.a.v) Efendimiz, bazıları beyanlarında Hz. Fatımatüz Zehra annemiz, ondan sonra İmam-ı Ali'ye sıra geliyor. Tabii onlar Peygamber’e ait olan sevgiden dolayı bu sıralamayı yapıyorlar. Ama benim hissiyatım; ben şahsen Hz. Fatıma anamızın himmetini de yaşadım onu da söyleyeyim size, ama burada Hz. Fatıma anamızın müsaadesi ile ikiye ben İmam-ı Ali'yi koyuyorum. Çünkü İmam-ı Ali velayetin başı, velayetin başı; Peygamber Aleyhisselam risaletin başı. Evet. E o zaman şöyle deriz; birisinin hanımı, birisinin kızı. Onlar isterse ikisi de onu öne geçirirler; o da bize şey değil, yani bizimle alakası yok. 

Hz. Ali Hakkında Kur’an-ı Kerimde 300 Tane Ayet-i Kerime Bulunmaktadır 

Hz. Ali hakkında Kur'an-ı Kerim'de 300 tane ayet-i kerime var. Şimdi arkadaşlar kusura bakmayın arkadaşların konuştuklarını ben konuşmuyorum.  Zannıma göre bunları siz konuşmadığınız değil mi? Yani fazladan konuşmayalım. Tamam. Evet, İmam-ı Ali hakkında 300 ayet-i kelime var. Hiçbir sahabe hakkında Allah'ın bu kadar beyanı yok. Daha doğrusu, hiçbir sahabe hakkında ayet de yok. Bazıları için işte böyle siyak sibak karineleri ile “bu da filincıya aittir” diye söyleseler de bana göre doğru değildir. İmam-ı Ali'ninki bizzat karine kayıt yoluyla İmam-ı Ali'ye ait inen ayetlerdir. 
Peygamber Aleyhisselam Efendimiz, İmam Ali'yi binlerce hadis-i şerifle anlatmıştır. Ve Medine-i Münevvere'ye hicretinde, sahabeyi kardeş yapıyor. Her bir sahabenin kardeşi var. Hz. Ali ortada kalıyor “Ya Resulallah” diyor “ya benim kardeşim, arkadaşım kim olacak?”. “Ali” diyor “ben sana yetmez miyim?” diyor. “Sen, Musa'ya nispette Harun gibisin. Ancak benden sonra peygamber gelmeyecek.” Yani, “Senin makamın Harun'un makamıdır, endişen olmasın”. Burada onun hem velayetine hem de nübüvvet makamında büyük bir veli olduğuna işaret var arkadaşlar. Artı, bütün cihatların tek adamı kimdir? İmam-ı Ali Efendimiz’dir. Allah şefaatinden ayırmasın.

İslam Ali'nin Kılıcı Üzerine Bina Edilmiştir

Hadis, “İslam Ali'nin kılıcı üzerine bina edilmiştir.” Eğer İmam-ı Ali olmasaydı, yani bedirde bu kadar insan gitmeyecekti. Bedir'de ölen insanların yarıdan fazlasını İmam Ali Efendimiz devreden kaldırdı. Zaten Ebu Süfyan'ın intikam duygusu oradan başlıyor; “benim dedelerimi ne yaptın”, diye. Ondan sonra da Ahmet bin Hanbel'in rivayetine göre; her ne kadar bu günah Ebu Sufyan’a, affedersiniz, oğlu Muaviye’ye payeler bitseler de Ahmet bin Hanbel Hazretleri ne diyor? “Gayrimüslim olarak Muaviye göçmüştür.” Evet ve bu insan İmam-ı Ali'ye çektirmediği kalmadı; oğlu da öyle. Bunlar aslında dedelerinin intikamını almak üzere bütün icraatlarda bulundular; ama İmam-ı Ali Efendimiz de Cenab-ı Hakk'ın lütfuyla bütün işlerde onlara galip gelmiştir. 
Artı, her dönemde İslam'ı yaşayan ve yaşatan tek insandır; bütün dönemlerde. Sonra, çok müthiş bir adaleti vardı. Biliyorsunuz Kufe’ye geldiği zaman İmam-ı Ali; O’nu İbn-i Mülcem adında biri şehit etmiştir. Görüyor mescitte “Bu” diyor “beni öldürecek” diyor. Hemen arkadaşları “Ya Ali, o zaman bunu halledelim, yani infaz edelim”. “Yok” diyor “Ne zaman o eylemi hayata geçirirse; o cezayı hak eder, -yani kısası hak eder- şimdi O’na biz bir şey yapamayız”. Kısaca şunu ifade edeyim; bu dünyaya bir defa geldik, daha gelecek değiliz. Asıl maksadımız da Allah'a varmak olsun. Yani ‘Nasıl yapıp da biz Allah'a yürürüz?’ bu niyeti taşıdığınız zaman, hemen kimi hatırınıza getirin biliyor musunuz? İmam-ı Ali'yi ve Hz. Fatıma’yı. Eğer bu niyetle hayatınızı sürdürürseniz vallahi de billahi de hem cennetliksiniz hem de ümmet-i Muhammed'e şefaatçi olacaksınız. Yani bu kadar büyük bir makam ve manevi servettir. İmam Ali'yi sevmek, Hz. Fatıma'yı sevmek; çok ciddi bir ayrıcalıktır. Allah hepimize bunu nasip eylesin.

Gerek Sünnilik Gerekse Şia, Ehl-i Beyt Bir ve Beraberdir 

Bugün dünyada maalesef çeşitli fitne nedenleriyle her coğrafi bölgede kazan kaynıyor. Birçok insanlar kalkıyor İslam'ın “i”sinden haberi olmadığı halde, hiçbir araştırma yapmadan “E siz İmam-ı Ali'yi seviyorsunuz, bunu sevmeniz hak değildir. Dolayısı ile küfre giriyorsunuz”. Sünnilere dönerek “Bunları da sizler katledebilirsiniz” şeklinde fetvalar veriliyor. Bu fetvaların ardından 10 binler, 100 binler, hatta milyonlar dünya sahnesinden ahirete rihlet etmek mecburiyetinde kalıyor. Bu öyle bir küfür ki, “kasten bir Müslümanı öldürmek; ebediyen bir insanın cehennemlik olduğuna delildir.” Bu dediğim ayet (Nisâ Suresi 93. Ayet). Yani bir insanı siz kasten öldürdünüz “Canım bu işte Şii’dir” veya şudur, budur; ebedi cehennemlik olduğunuzun bir delilidir ve ispatıdır. Hiç başka bir gerekçe ortaya koymanıza gerek yok. Bugün işte bu sergileniyor ve Sünni dünyada aklı başında olan hatta “Şeriatı, İslam'ı getirerek insanlara mutluluğu biz yaşatacağız” diyen arkadaşlarımız da büyük bir gaflet içinde bu iddialara sahip çıkanların yanında ve de sözünde oluyorlar. Efendim hepiniz biliyorsunuz İslam dünyasının Irak'ta çektiğini, İslam dünyasının Suriye'de çektiğini, Körfez’de çektiğini. E bunlar hiçbir zaman kabul edilir gerçekler olamaz. 
Bir mümin de sevgili arkadaşlar “Ben bunu yaptım da sehven oldu” deme hakkına sahip değildir. Niye? Çünkü haramı işleyen sensin. İşlediğin haramın bedelini de ödemek mecburiyetinde olan yine sensin. Dolayısıyla arkadaşlar biz ümmet olarak bir ve beraber olmaya da mecburuz. Esasen gerek Sünnilik gerekse Şia, Ehl-i Beyt bir ve beraberdir. Bunların ölçülerini ortaya koyduğumuz zaman görürüz ki, birinin diğerinden farkı yok. Ancak bir hususta aralarında fark vardır; bu husus da sadece imamet meselesidir. Bu imamet de İmam-ı Ali'nin hilafet konusudur. Hocam sen bu konuda ne dersin? “İmam-ı Ali'nin hilafeti haktır, inkârı da mutlak küfürdür”; ben de bunu dedim. 

Sünnilik ve Şia’ya Göre İmanın Şartları

Şimdi sevgili arkadaşlar, ehl-i sünnetin… İmanın şartları Allah'ın varlığına, birliğine inanmak, bunları hatıramızda tutalım, -zaten biliyorsunuz- meleklere iman etmek; artı, kitaplara iman etmek; peygamberlere iman etmek, ahiret gününe, ölümden sonra dirilmeye iman etmek; kadere inanmak, hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek, inanmak. 
Peki bu konuda Şia'nın görüşü ne? Onun görüşü; tevhid Allah'ın eşi ve benzeri olmadığına, tek olduğuna inanmak. Arada fark var mı? Yok. 
İki; nübüvvet, Allah'ın peygamberlerine iman etmek. Arada fark var mı? Yok. 
Üç; meat, ölüme, ölümden sonra dirilmeye, kıyamet gününde ve kıyamette insanların dünyada işledikleri amellerden dolayı adaletle hesaba çekileceğine inanmak. Arada fark var mı? Bunda da yok. Hatta bu daha mufassal, daha geniş. 
Dört; adalet, Allah-ü Teala'nın adil olduğuna, tek yaratıcının O olduğuna, Allah olduğuna, hayrın Allah'tan… Burada onlar da bizden ayrıldıkları bir taraf var. Bu yaratma cihetinde her şeyi Allah yaratıyor, ama şerrin bizzat vesilesi şeytan olduğuna inanıyorlar. Benim de inancım budur. Yaratan her şey Allah, ama şerrin de müsebbibi şeytandır. Anlatabildik mi? Yani şeytan olmasaydı, şer de olmayacaktı; işin türkçesi bu. Ben de buna inanıyorum. Siz kabul ediyor musunuz? 
Arkadaşlar imamet Peygamber Aleyhisselam'dan sonra ehl-i beytin, Şia'nın görüşüne göre; imamet, İmam-ı Ali'nin hakkıdır ve hidayet imamıdır. İmam-ı Ali'ye tabi olmayan da hidayet bulamaz. Anlaştık mı? İşte aralarındaki fark burada. Ama ben de Sünni’yim, aynı görüşü kabul ediyorum. Yani Sünni olarak bu bizim görüşümüzde belki de %90 Sünni arkadaş var. İmamı Azam da benim dediğim gibi bunu kabul ediyor. İmam-ı Şafii de böyle kabul ediyor. Ahmet bin Hanbel de böyle kabul ediyor. İmam Malik de böyle kabul ediyor. Yani ben İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii, Ahmet bin Hanbel, İmam-ı Malik Hazretleri gibi Sünni’yim. Anlaştık mı? 

Sünnilik ve Şia’ya Göre İslam’ın Şartları

Şimdi geliyoruz amel esasları. Bunu niçin okuyorum arkadaşlar? Bu kadar kavganın temelinde, bu kadar insanları öldürmenin temelinde hangi gerekçeyi buluyor bu hainler de bu kadar insanı katlediyorlar? Bak, ortada işte; din ortada, mezhep ortada. Hangi gerekçe bunlara göre geçerlidir ki; bu gerekçeye göre bir bakıyorsunuz milyonlar kalkıp gidiyor, öldürülüyor. Allah muhafaza eylesin. 
Bir; namaz kılmak. Sünniliğe göre; oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek ve kelime-i şehadet getirmek Sünniliğin amel şartları. İnandık, bunu hayata geçireceğiz. Arkadaşlar iman etmek bir iddiadır; amel esaslarına uyumak da bir ispattır. “Ben Müslümanım” dediği zaman, şahsen ben soruyorum “Arkadaş senin delilin ne?”. Bakıyorum namaz kılıyor, tamam; birinci şahit tamam. Bakıyorum oruç tutuyor; ikinci şahit de tamam. Zekât veriyor; üçüncü şahit de tamam. Hacca gidiyor. Aaa bu adamın şahitleri, imanının olduğunun ispatı. Eğer bunlar yoksa arkadaşlar, ruz-i mahşerde biz şahitsiz imanla gideceğiz ki Allah muhafaza eylesin. Şimdi gelin şu anda, iş işten geçmedikten sonra imanımızın şahitlerini tek tek gündeme getirelim. Var mısınız buna? Bu Sünnilik’e göreydi. 
Şimdi geliyoruz Şia'ya göre İslam'ın şartlarına. Aynen namaz kılmak, oruç tutmak -bak burada çok daha geniş bilgiler var- zekat vermek, hacca gitmek. Humus, cihat, emr-i bi'l maruh, Nehy-i anil münker, tevella -Allah'ın sevdiğini sevmek-, teberra -Allah'ın düşmanına düşman olmak-. Şimdi soruyorum arkadaşlar Kur'an ölçülerini, hadis ölçülerinizi önüne koyun; hangisi daha işin ruhuna yakın ve de gerçekçi? Korkmayın ya, sesli konuşun. Bir daha söyleyin. 
Benim de kanaatim sizin dediğiniz gibidir. Çünkü Şianın iman esasları, İmam-ı Ali'nin ubudiyet yolundan çıkmış esaslardır. Yani bu işleri yapan kim? İmam-ı Ali. Allah şefaatinden ayırmasın. Yani İmam-ı Ali sizi tutarsa, vallahi de unutmaz billahi de unutmaz. Biliyor musunuz? Bizimle Necef’e gelen var mıydı arkadaşlar? E bir daha gidelim o zaman, bir daha gidelim, Necef’e bir daha gidelim. Eğer biz necefe gidersek, neyi garantileyeceğiz onu söyleyeyim size. Biliyor musunuz? Biliyor musunuz? Yok! Söyleyeyim mi? Necefe gidersek, İmam Ali'yi ziyaretten sonra; vallahi de billahi de tallahi de İmam-ı Ali'nin şefaatini hak etmiş olacağız. 
Şimdi ben bunları söylüyorum -Hocam bu kadar yeter herhalde-, ben bunları söylüyorum ‘Haydar Hoca Şii oldu’. La yok oğlum. Ben İmam-ı Azam gibi Sünni’yim; İmam-ı Azam da aynı benim dediğimi diyor. İmam-ı Şafii de benim dediğimi diyor. Yani ben evet Şii olabilirim, yani Alevi olabilirim ama… Bir… Mesela İmam-ı Zeynel Abidin'in fıkhını bilsem; uygulamak için derim onu uygulayayım, Alevi olayım. Bilmiyorum ki. İmam-ı Cafer'in fıkhını bilsem; uygulayayım, Şii olayım. Onu da bilmiyorum. Şimdi onun için bana iltifat ediyorlar ama maalesef ben bilmediğim için, Sünni’yim. 

Haydar Hoca Bir Davadır

Eğer biz arkadaşlar vazifemizi yapar… Ama siz vazifenizi yapmıyorsunuz, açık konuşalım. Ya şu anda 4 milyar insan Haydar Hoca'nın peşine koşuyor. Ben de geldim Türk milletinin peşine koşuyorum, bana havasını veriyor. Ne dersiniz bana, daha koşayım bu milletin peşine? Yok, ben samimi soruyorum. Yani gitmek gerekir mi? Dava benim ya! Dava benim. Benimle olan kazanır; benimle olmayan kaybeder. Onu unutma. Bak Haydar Hoca bir davadır. Benimle olmadıkları için mahvolup gidiyorlar.
Arkadaşlar biz ne dediysek hepsi doğrudur; bir tane, bir nokta yanlış yoktur. Benim arkadaşlarım çok güzel bir hazırlık yaptılar, bazı şaibeli meşreplerin olduğunu ortaya koydular. Onlar da üzerimize hücum ettiler “Niye bunu böyle yapıyorsunuz?”. Oğlum biz Allah yolunda giden bir insana iftira edecek tarzda, yaratılışta kişiler miyiz? Baksana hayatımıza. Görüyorlar, buna rağmen… Allah muhafaza etsin öyle bir kör olmuşlar, öyle bir sağır olmuşlar ki… Şimdi yeni delillerle önlerine bu dönem çıkacağım, çıkacağız, yani arkadaşlar çıkacağız. Arkadaşlar hep delil. 
Adam Malatyalı, soyu Ermeni Hristiyan. O da kalkmış Hristiyanlığın adetlerine göre İslam'ı yorumlamış; adına İslam demiş, bilmem şu meşrebi demişler. İşte biz bu cımbızla ayıklamayı yapıyoruz. Ayıklamada başarılı olamadığımız insanlar da maalesef batıl da hüsranda olup yollarına devam ediyorlar. Allah onları ayıktırsın ve kurtarsın. Ve hakikaten ahir zamanın musibetlerini yaşıyoruz. 

Bu İnsanlara Teklif Edilmeden Evvel Bize Her Şey Teklif Edildi, Biz Elimizin Tersiyle İttik

Milletimiz bizi çok iyi dinlesin. Biz bu işin maddi çıkarında filan değiliz. Bize iyi dikkat edin, arkadaşlarıma iyi… Böyle bir gurup bulamazsınız, vallahi bulamazsınız. Şayet bizim baştan beri takip ettiğimiz yolu azıcık da olsa bilseydiniz “Ya Hocam hiç konuşma, biz seni tanıyoruz” diyerek sözümü balla keserdiniz. Niye? Arkadaşlar yani bu insanlara teklif edilmeden evvel bize her şey teklif edildi. Biz elimizin tersiyle bunu ittik. Benim burada bu işe şahit olan çok kıymetli arkadaşım Ahmet Erimhan Bey var. O zaman yargıtayda hakimdi bu. Herhalde ona da inanın. Bana inanmıyorsunuz, ona inanın en azından. Anlaştık mı? 
Sonra arkadaşlar benim üzüldüğüm bir nokta oldu. Seçime yaklaşıyoruz 5.000 Türk lirası asgari ücret vereceğim diyorum; yalancıya gidiyor inanıyor, bana inanmıyor. Sürünüyor şimdi. Yav sen salak mısın ya? Senin ne kadar kötü nasibin var. Ben Sana 5.000 Türk lirası vereceğim. İnanmadın; gel, oturalım seni ikna edeyim. Ya ben bu işi dünyada tek bilen adamım. Niye bunu anlamıyorsun? 
Arkadaşlar Türkiye'de 20-30 milyon bizi dinlemiyor. Leküm diniküm veliye din. Ama 4 milyar insan benim peşimde. Sen nesin ya? Kaç paralık adamsın sen? Elinden gelse bizi öldürecek. Şu anda bize bir uygulama yapıyorlar Hocam, aklınız durur. Bizim okulumuz Akçaabat'ta birinci oldu bölgede; TEOG'da, bölge birincisi oldu. ‘Kapalı’ diye dedikodu yapıyorlar, 30 tane öğrencimizi kaydırıyorlar. Ya bu ne insafsızlık? Bu nasıl bir iman? “Yok buradaki şey yaptı bunu…” Bırak yalanı be! Terbiyesiz seni! Sen oranın haberi olmadan elini oynatamazsın. Terbiyesiz, ahlaksız. Birbiriyle haberdar. O anlamadı, bu anlamadı.

Fethullah Benimle 20 Yıl Savaştı

Arkadaşlar Fethullah benimle 20 yıl savaştı, 20 yıl. Açtığı davaların tamamı hem vallahi hem billahi 30 bin sayfayı aşıyor. Biz bu davaların tamamını kazandık. Ama haklıydık, hiçbir zaman haksız bir iş yapmadık. “Allah onları dünyada rezil, ahirette rüsva edecek” hükmüne göre. Bu da çok nasipsiz bir insandı; kalktı Müslüman’ı Hristiyan yapmaya. Onların suflörlüğünü yaptı. Gidiyor, Vatikan'a gidiyor, Papa ile görüşüyor, elini öpüyor, elini öptürüyor papanın. Yani Müslümana diyor ki… O zangoçluk yapanın ne olduğunu biliyor musunuz? Biliyorsunuz değil mi? Kilisenin çanını böyle sallamak sağa sola. Bu zangoçun işidir, onu yaptı. Ya sana yakışır mı be kardeşim? Ben seni dinlerken ağlıyordun. Yahu senin ağlaman, beni de samimi konuşuyorum ağlattı. Sen baktım ki ya zangoç için ağlıyorsun “Eyvah” dedim ya “günah işledim”. Onun için, onun cinayeti çok daha büyük. Bak bugün Türkiye'de kilise açıldı. Zannetmeyin ki bunun hesabı sorulmayacak. 50 bin tane kilise açıldı ya, kilise evleri. Bu da papazlarını yetiştirdi. 

Bizim Dönemimizde Kurtla Kuzu Kardeş Gibi Olacak!

Toplumun bölünmesinden hiçbir faydamız yok. İnanın, yeminle konuşuyorum; bir ve beraber olmak, bir bilek bir yürek olmaktan başka Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletinin çıkar yolu asla yok. Ve korkunç bir zifiri karanlığa girdik arkadaşlar. Burada merhametle, şefkatle, izzetle, iffetle, fetanetle birbirimizi kucaklayacağız; hataları görmeyeceğiz. Ne zaman ayağa kalkacağız biliyor musunuz? Köprüyü geçeceğiz, kulağını tutup ‘çat’ diye bir tane çatlatacağız. Ama şimdi onun zamanı değil. Şimdi şamar atma zamanı değil. Şu köprüyü bir geçelim. 
Durumumuz iyi değil arkadaşlar, hiç iyi değil. Keşke konuşmasaydık,  bizim konuştuklarımız kanun gibi çıkıyor ya. İnanıyor musunuz? Yok. İnşallah çıkmaz ama ümit var değilim ben. 
Bunun çaresini bulmak için adam bize gelip “Yav sen ne diyorsan 40 seneden beri olduğu gibi çıkıyor Hoca, gel ha bu işi de çözelim” demiyor ya. Niye? Haydar Hoca tanınır. Ulan ben zaten tanındım oğlum; beni tanıyan Allah. Sen kimsin? Sanmayın ki çocuklar, sanmayın ki ben hava atıyorum. Vallahi beni tanıyan İmam Ali ya. Aaa şunlara bak ya.  
Gelseler, vallahi bu işi hallederiz. Yeminle konuşuyorum, Türkiye'nin problemlerini hallederiz. Güneydoğu'da problem kalmaz. Ama halka da diyorsun, böyle bakıyor sana; ne bileyim sanki böyle afyon yutmuş gibi. Seçim sandığı başına gidiyor, sanki beni dinlemedi. Ya şu Güneydoğulu kardeşim, Kürt kardeşim; mahvoldun, ne yapıyorsun ya? Kendine gelsene. Bizim dönemimizde kurtla kuzu kardeş gibi olacak. Bunu kafanıza koyun. Bu kavgayla gürültüyle bu işler asla olmaz. Vallahi olmaz. 
Nasıl yapacaksın Hocam? Nasıl mı yapacağız? 

Hiç Kimse Geçim Darlığına Düşmeyecek Herkesin İşi Olacak

Sevgili arkadaşlar bakınız, hep eğitimden ben misal veriyorum. Okullarımız olduğu için biraz işin iç yüzünü biliyoruz. Şimdi bir çocuk bir hafta matematik dersi yok, 2 hafta yok, 3 hafta yok, 1 ay yok, 2 ay yok. Sene sonunda işte bi… Veya dönem sonunda bir hoca buluyorlar ücretli, 2-3 derse giriyor, bir sınav; geçiriyorlar onu. Taktik bu. İkinci dönem de aynı.  Şimdi bu çocuk mezun oluyor Güneydoğu'da herhangi bir ilde, herhangi bir ilçede; kalkıyor Galatasaray Lisesi'nden yetişen bir çocukla yarışa giriyor sınavlara. Mesela Meltem Koleji'nde yetişenle yarışa giriyor, Pertevniyal’den yetişenle yarışa giriyor, Trabzon Lisesi’nden (yetişenle) Ya yapamaz bunlar ya! Ben Trabzon Lisesi’nde hocaydım; vallahi üniversite gibi, aman yarabbi. Orada bile o zaman bizim üniversiteye girme başarımız %30’du. Sen şimdi Güneydoğu'da hiçbir şey vermiyorsun; ne çocuk Türkçe biliyor, edebiyat biliyor, tarih biliyor, biyoloji biliyor, efendim matematiği… Hiçbir şey bildiği yok. Nasıl bilsin? Ondan sonra, üniversiteye girsin. Bu hiç mümkün değil. Biz kapıları ardına kadar açacağız ve ben onları öyle yetiştireceğim ki; herkes onları parmakla gösterecek. He vallahi! Herkes.  Dünyanın bir numaralı insanı olacak. 
Hiç kimse geçim darlığına düşmeyecek. Herkesin işi olacak. Asgari ücret 5.000 Türk lirası olacak; o bile az şimdi, vallahi az. Ben 10 bin Türk lirası vermezsem namerdim. Vallahi yaparım. Senin elinde öyle hazineler var ki; ne 10 bin lirası ya, 100 bin lira versen yüzlerce sene bu milleti bakarsın sen, aylık 100 bin lira. Ben tiyatrocu değilim arkadaşlar. Niye inanmıyorsunuz? Soruyorum size niye inanmıyorsunuz? Böyle yapmayın. Yaptığınız zaman kaybeden siz olacaksınız ve bir daha asla vallahi geriye dönüşünüz mümkün değil. Geriye dönemezsiniz. Nereye döneceksiniz? Adamlar canavar gibi ağızlarını açmış, bizi yutmak için bekliyorlar. Ama ne yapalım? Biz de pehlivan gibi öne çıkıyoruz, Türk milleti bir çalım atıyor bize, kafamızın üstüne yığılıp gidiyoruz. Mecbur bizi göndereceksiniz buradan. O zaman arkadaşlar var mısınız milleti ayıktırmaya? Tamam o zaman varız, olacaksanız. Tamam mı? 
Yani arkadaşlar vallahi biz bu işi biliyoruz. Bunda endişeniz olmasın. Ben bu kadar konuşuyorum, nasıl beni anlamıyorsunuz ya? Halbuki bana diyorlar “Sen çok güzel Türkçe konuşuyorsun”. Allah hepinizden razı olsun. Bayramınızı tekrar tebrik ediyorum. Allah böyle nice bayramlara bizi eriştirsin ve bu güzel günlerin hatırına günahlarımızı af eylesin. Bir ve beraber olarak, bir bilek bir yürek, tek millet Türk milleti olarak dünyanın hakimiyetini adalet için elde edelim diyor, saygılarımı sunuyorum. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir