info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Diyalog Özel Programı - Güneydoğu – Ekonomi / 21 Mart 2015
30/06/2025 SİYASET 114

    Neler Okuyacaksınız

Türkiye'nin En Tarafsız, En Bilgili, En Şuurlu Kadrosu Bağımsız Türkiye Partisi’dir

Birkaç misalle, mesela İzmir'de bir bölgede sandıklarda oylar yeniden sayıldı. İtiraz edildi. Bizim sıfır olan, sıfır, 87 çıktı. İstanbul'da, efendime söyleyeyim üç olan oyumuz aşağı yukarı 90 küsur çıktı. Bizim olmadığımız sandık yok. Ancak öyle bir markaja almışlar ki taktik olarak almışlar, teknik olarak almışlar. Millet de zannediyor, “Haydar Hoca yok.” Ben şimdi milletime buradan sesleniyorum. Birbirlerine sorsunlar. “Türkiye'nin en tarafsız, en bilgili, en şuurlu kadrosu ve lideri kimdir?” Bütün partileri işin içine koyarak yeminle konuşuyorum yüzde yüzü “Haydar Hoca” diyecek. “Bağımsız Türkiye Partisi. Millet bunu söylüyor. 

Güneydoğudaki Kardeşlerimizin Problemi Türkiye Cumhuriyeti'yle Değil

Evvela arkadaşlara saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum. Bu saatlerde bizi takip eden milletime de hürmet ve muhabbetlerimi, saygılarımı bildiriyorum. Şimdi esasen bugün nevruzu biraz olsun, ben de takip ettim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temsil edenleri ortada yok. Ama Türkiye Cumhuriyeti ve Güneydoğu adına konuşan bir irade var. Ben odur budur diye ayrım yapmıyorum. Anladığımı anlatmaya çalışıyorum. “Biz” diyor “Kırk yıldan bu tarafa Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaştık.” Gizlemiyor. Yani aleni olarak yaptığı eylemleri itiraf ediyor. Bilmiyorum mahkemede bu kadar net konuştu mu? “Ben bunları” dedi, “yaptım.” “Kırk yıldan beri mücadele ediyorum.” Şimdi bu mücadele hukuki midir, değil midir? Şimdi yani hukuki olmayan bir mücadelenin reisi olan kişi, kırk yıldan beri bunu yaptığını itiraf etti. Suç ispat edilmiştir. Yani bu yapılanlar hukukun dışında. Hukuk içinde bir şey yok. 
Peki, bu arkadaşların istedikleri verilirse ve istediklerinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz ama şu an düşünelim ki bilmiyoruz. Ne istediklerini bilmiyoruz. Oradaki insanları, Kürt kardeşlerimizi mutlu edecekler mi, etmeyecekler mi? Ben şimdi %100 doğru olduğuna inandığım cevabı veriyorum. Kesinlikle edemeyecekler. Niye? Oradaki kardeşlerimizin problemi Türkiye'yle, Türk vatandaşıyla, Türkiye Cumhuriyeti'yle kavga etmek değil. Mesela İstanbul'da bir sürü Kürt arkadaşlarımız var. Hiçbir zaman sen Türk olduğun için seninle kavga edeni gördün mü? “Ben sizi kabul etmiyorum. Siz kimsiniz? Nesiniz? Başımızın belası” diyen bir Allah kulunu gördünüz mü? Yok. Veya bir Türk vatandaşı kalkıp da Kürt'e bu dediğim şekilde mi efendime söyleyeyim davrandığını gördünüz mü? Yok. Yani halkların birbirine karşı bir tavrı yok. Birilerinin talimatıyla Türkiye'de işler kırk yıl evvel karıştı. Hala bu karışıklık devam ediyor. 
Peki Güneydoğulu kardeşlerimizin problemi var mı? Var. Karadenizli kardeşlerimizin problemi var mı? Var. Orta Anadolu'da olan kardeşlerimizin problemi var mı? Var. Bu problem bugün Avrupa'da da var. Nedir bu? İş sorunu, aş sorunu, eğitim sorunu, sağlık sorunu. Vatandaş bunu istiyor. Diyor ki “benim karnımı doyuracaksın. Bana iş bulacaksın. Çocuğumu okutacaksın. Hasta olduğu zaman tedavi edeceksin. Ben hiçbir sıkıntıya gelemem.” Vatandaşın istediği bu, “cebim para görecek” diyor. Biz yıllardan beri anlatıyoruz. Yani Güneydoğu'ya ne verirsen ver. Eğer onun cebine para koymadıktan, çocuğunu okutmadıktan, hastasına şifa bulmadıktan sonra hepsi bunların hikâyedir. 
Güneydoğu'nun dağlarında petrol çıkıyor. Anatolia Mineral Şirketi orada para kazanıyor. E öteki Kürt kardeşlerimiz de karnını ovuşturuyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Yani şimdi gelsin, APO orada hükümran olsun. Ne yapacak? Yani o petrolü alıp da vatandaşlarına mı dağıtacak? Biraz sıkar. Zaten orayı, yani oradaki yeraltı kaynaklarını tam alabilmek için maalesef onları kullandılar. Onlar da bu oyuna geldiler. Oyuna gelmemeleri için bu iki milletin veya iki halkın bir millet olarak davranması şarttır. Sonra biz kendi kendimize bu halklılar olarak bir araya gelmedik. Bir irade asırlar evvel bizi bir araya getirdi. Burada kültürümüzü, maneviyatımızı, siyasetimizi, dinimizi bir yaptı. Bizi yoğurdu, bir teknede yoğurdu. Adımıza hasbelkader “Müslüman Türk” dediler. Bunun adı “Müslüman Kürt” de olabilir. “Müslüman Laz” da olabilir. O da olabilir. Ama “Müslüman Türk” denilmiş. Halklar inkâr edilmiyor zaten. Kürt halkı, Laz halkı, Çerkez halkı, Boşnak, bunlar var. Zaten biz halkçıyız bu yönüyle, milletiz. Hepsinin maneviyatta, kültürde, siyasette, dinde beraber olmasından dolayı bir milletiz. 

Güneydoğu Meselesini Bölerek Değil, Birleştirerek Halledeceğiz

Güneydoğu'da meseleyi halledeceğiz. Nasıl halledeceğiz? Onu bölerek değil. Halkları bölerek. Kavga, gürültü çıkartarak değil. Beyine iş bulacaksın. Oğlu varsa ona iş bulacaksın. Gelini varsa iş bulacaksın, istiyorsa. Hayır, bunlar okuma çağında. Tahsil imkânı vereceksin. Hastalandı, efendime söyleyeyim, sağlık hizmetlerini ayağına kadar getireceksin. Bunları yap; Güneydoğu senindir, başkasının değildir. Peki bu andaki hareket bunu yapabilir mi? El cevap yapamaz. Böyle bir idealleri yok. Böyle bir görüşleri yok. Böyle bir tezleri yok. Yani şimdi HDP'nin, öyle değil mi? Yanlış konuşmuyorum. Böyle bir iddiası var mı? “Ben Güneydoğu'da üniversiteler açacağım. Okullar açacağım. Hastaneler açacağım. İş yerleri açacağım. Batı'nın iş imkânlarını buraya getireceğim. Asgari ücretini dört bin, beş bin lira...”  Böyle bir şey duydunuz mu? E peki bugünkü hükümetin yaptığıyla onların arasında ne fark olacak? Hiç. Elbisesi değişecek. Efendim, birisi toprak rengiydi. Onu çıkartacak. Lacivert rengi giyecek. Veya laciverti çıkartacak, toprağı giyecek. Ayrılık sadece bundan ibaret. Bununla birlikte Türkiye bir yere gidemez.

Bizim Kadromuz Milletimizin Gönlünde, Tezimiz Beyninde

Ha, şimdi ben Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmalarını değerlendirmek istemiyorum. Ama son zamanda yaptığı konuşmalardan eğer yola çıkarsak, biraz olsun olayın sonunu gördü gibime geliyor. Yani bu işin, yani biz “bu ülkede şu olmaz, bu olmaz” diyoruz ama “ya olursa” sormaya başladı. Onun için de doğruyu görmeye başladı. Valla pişmanlığın ötesinde bir nefsi murakabe, muhasebe var. “E yaptık ama” diyor. “Ya bu kadarı da fazla. Bizden öncekiler buluşturdu, birleştirdi. ‘Müslümanlık’ adı altında bir millet yaptı. Biz geldik, bir tokat, bir tekme darmadağın ediyoruz” deme noktasına geldiğini ben hissediyorum. Ki doğrudur. Efendime söyleyeyim. Aksi takdirde, yani bunun faturası birine sorulur ya, kesilir. Davutoğlu henüz daha bu inceliğe malik değil. O da zannediyor ki, “Cumhurbaşkanı benim irademe hükmediyor.” Yok. O da bekliyor ki ayıksın, benim demek istediğimi anlasın. “Bak” diyor, “ben sana hizmet ediyorum. 400 tane vekil istiyorum senin adına. Daha ne arıyorsun?” Ama asıl zemini kaydırdı. O ayrılıkçı zemin, birliğe, beraberliğe, kardeşliğe. “Ama hocam belki milleti kandıracak.” Onu da Allah bilir ve bilemem. Ben görüntüyü söylüyorum. Çekilen fotoğraf böyle okunuyor, görülüyor. 
Şimdi Türkiye'de bu noktada, bizim geldiğimiz noktaya gelince, biz çok büyük mesafe aldık. Beni istedikleri kadar gizlesinler. Sağ olduğu müddetçe, bir noktadan… Şimdi sen içinde hava dolu bir topu, suyun altına ne kadar basarsan bas, o kadar şiddetle kendi fırlar yukarıya. Zıt orantıda bir güç sahibi olur. Ama bugün olur, ama yarın olur, mutlaka olur. Sonra bizim kadromuz milletimizin gönlünde. Bizim davamız milletimizin gönlünde. Tezimiz beyninde. Anlatıyorsun. “He” diyor, “ben de bunu söylüyorum.” Konuşup da bir tek insanın, iki tane değil, “yanlış konuşuyorsunuz”, size dediğini duydunuz mu? Ben de duymadım. “Ya hocam yerden göğe kadar haklısın.” Haa, şimdi bir baskı uyguluyorlar. Bizi güçsüz göstermeye çalışıyorlar. Ama ne kadar gösterirse göstersin er meydanına çıkıldığında, “ama hocam er meydanda seçim sandığı.” Yok yahu, bizi hiçbir zaman göstermediler. Yani benim en az yüzde on oyum yanmıştır, yok olmuştur. “Ben” diyor, “oy verdim” diyor. “Ben” diyor, “oy verdim” diyor. Bizim sandıkta yok. Yani binlercesi, on binlercesi var böyle insan. Biz varız, toplumda varız. Niye varız? Konuşuluyoruz canım. Görüyorsun, vatandaşlarımız söylüyor. “Hakikaten sizin dedikleriniz Türkiye'de hayata geçmedikten sonra iki yakamız bir araya gelmez.” Daha ne diyecek? Öyle değil mi? 

Noter Tasdikli Taahhütnameler Dağıttık, Biz Bu İşi Biliyoruz 

Şimdi gelelim yarınki kongreye. Yarınki kongrede bakın Hindistan'ın, Çin'in, Brezilya’nın, Güney Afrika'nın, Rusya'nın, “BRICS ülkeleri” adı altında temsilcisi, milletvekili geldi. Şu anda İstanbul'da. Rusya'dan devleti temsil eden milletvekili geldi. İlim adamları geldi. Rusya İktisat Komisyonu Başkanı geldi. Yunanistan'dan, efendime söyleyeyim, vekil arkadaşlar geldi vesaire. Şimdi, bakıyorum ben etrafa, duruma. Yahu biz şimdi, hani bunların kıblesi yoktur. Öyle değil mi? Ateisttir, dinle alakası yoktur. E birkaç gün evvel işte, birkaç hafta evvel, “Putin Müslüman oldu” diye her tarafta konuşulmaya başlandı. Yahu “Haydar Hoca Rusça oldu” diyenlerin, şimdi kulağına “üff” ederek diyorum ki, “Haydar Hoca, hiç kimseci olmaz; herkes Haydar Hoca'cı olur.” Putin'in Müslüman olması, neyin alametidir?  Neyin alameti? Söyle bakalım. Türkiye'de iman, küfür çatışması çok belirgin noktada. O küfür noktasında olanlar, bizi hiç göstermeye çalışıyorlar. Bunlar hiçtirler. Sakın ha aldanmayın. Zavallı Rusya'nın da bizden çektiği, bizim yüzümüzden işte “ekonomisi battı, batıyor, parasının değeri kalmadı.” Adam bizim yüzümüzden. Nedir? Haydar Hoca tanınacak. Endişe, korku bu. Ama çatlasalar da patlasalar da bu tanınmıştır. Bilmem anlatabiliyor mu? Yarın bu kongreyi hep beraber takip edeceğiz. “Haydar Hocam sen ne konuşacaksın.” Ya ben bugüne kadar bir sürü kitap yazdım, makaleler yazdım. Zaten konuştum ben. Ben de hatıralarımı anlatacağım. Yüce milletimizi selamlayacağım. Bakınız bir iki şey söyleyeyim. Ben o kadar kendime güveniyordum, çünkü güçlü bir kadrom var. Hesap adamlarım var. Hep beraber yaptık, oturduk. Noter tasdikli taahhütnameler dağıttık. Dünyada bunu yapabilecek bir siyasi irade varsa ayakların altını öpmeye ben hazırım. Vallahi de billah. Yok ya. Hatırlıyor musun onu? Yani taahhütnameler. Ne diyoruz? 
Sana ben vatandaşlık maaşı vereceğim.  Ev hanımı maaşı vereceğim. Çocuklara maaş vereceğiz. Kadınlara doğum ikramiyesi vereceğiz. Ne bileyim çöpçüsünden çiftçisine kadar. Herkese mutlaka bir şey var orada. Ve biz noter tasdikli taahhütnameyle millete bunu dağıttık. Benim anlamadığım hangi irade bunun önüne geçti? Yani Türk milleti bu kadar kör sağır olamaz. Bu nedir? Ve biz bunu yanlış hatırlamıyorsam en az 10 milyon dağıttık. En az 10 milyon dağıttık. Öyle değil mi? Teşkilatlar iyi biliyor. Bu nasıl gizlendi bu hale göre? Yani dese adam ki “kardeşim ya atıyor yapamaz.” E bak bana taahhütname verdi. “Çuldan torbadan ederim onu mahkemeye veririm. Hapse tıkarım. Nesi var nesi yok elinden alırım.” Demez mi? Çünkü noter tasdikli taahhütname bu. Erkeksen verme. Değil mi? Şimdi bakın ne dediler? “Yapamaz” dediler, “yapılmaz” dediler. E dünya ülkeleri yapıyor şimdi. Bakalım bunu nasıl örtecekler? Örtebilecekler mi? 
Artık yani bu öyle bir gün gibi ortaya çıkmıştır ki Türk milleti şunu görsün ve şuna inansın. Biz bu işi biliyoruz. Ve bu işi bizden dünyada iyi bilen vallahi de billahi de bir kadro yok. Kim ne derse desin. Hodri meydan. Kim “çok iyi biliyor” dese gelsinler oturalım. Bendeniz Lebedev'le sohbet ediyorum. Aynen bana şunu söyledi. “Dünyada sizin gibi bir güçlü ekonomist yok.” Şükrediyoruz ki bunu diyen Rus. Yarın da burada olacak. “Sizin gibi bir lider ekonomiyi bilen bir insan bugün insanlığın önünde.” Victor, Ali Victor Allah selametini versin Müslüman oldu. Bizim Hayri’nin iş yerine geldi. “Ya hocam çok yoruluyorsun” dedi. “Yorulmana gerek yok.” “Niye” dedim? “Ya bütün dünya sana gelmeye mecbur. Komünizmi biz bitirdik” dedi. “Kapitalizmi bütün dünya bitiriyor. Hiçbir şey yok onda. Yaşadık bunu gördük. İstese de istemese de dünya sürünecek, sürünerek sana gelecek” dedi. “Kim ne derse desin.”  
Şili'de arkadaş bir Türk vatandaşının karşılaştığı olay. Adam gitti bizi orada tanıdı Şili'de. Şili tanıdı bizi. Ama Türkiye'de bu arkadaşımız Bursa'da bir yazar. Buna rağmen tanımıyor. Doğrudur. Bu boyalı basın “bu ne kadar büyük bir hain” demeyelim de “gafil.” “Hain” demeyelim de “kör.” “Hain” demeyelim de “sağır.” Bu nedir ya? Yeminle konuşuyorum. Tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük gaflet olmadı. Ya burada senin karnın doyacak. Çoluk çocuğunun, neslinin, karının. Herkesin karnı doyacak. Bir adam çıktı “ben bu işi yaparım” diyor. Ve “biliyorum” diyor. Herkes de “evet” diyor. “Biliyor bak aha” diyor. Kitap ortada, kitaplar ortada. Yalan konuşmana imkân yok. Niye? Konuşulanlar ortada, yazılanlar ortada. Hepsi denklem halinde. Onun için bende yarınki konuşmayı da takip etmeye gerek yok. Vatandaşlar kapı kapı dolaşsın. Bu seçimle bu işi bitirsin. Bitirsin ya. Ha bitirmese ne olur? E kendi zaten bitti. 

Biz Yüce Milletimizin Hem Dünyasını Hem Ahiretini Mamur Hale Getireceğiz 

Şimdi Rize'de konuşuyorum. Yaşlı bir adam sakallı geldi yanıma. “Ya hocam” dedi. “Çok acayip konuşuyorsun” dedi. “Dediklerine inanırım” dedi. “Yalnız” dedi. “Bir yanlışın var” dedi. Dedim “nedir o” dedim “hacı abi.” “Yav” dedi “yemin ediyorsun” dedi. “Peki” dedim, “ben yemin etmeyeceğim, sen nasıl inanacaksın bana? Benim elimde tek gücüm, tek sermayem yeminim. Allah bile yemin ediyor. Peygamber bile yemin ediyor. Ben Allah'la peygamberin yaptığını yapıyorum. Anlamıyor musun bunu?” Yine “yemin etmeyeceksin” dedi. “Ama etkisi olmaz” dedim. “Bak yemin ettiğim için geldin yanıma” dedim, “gelmeyecektin.” Neyse gittim. Dediler bana ki “o Tayyip'in adamıdır, korktu” dedi. “Korktu, onun için yanına geldi ki yemin etme.”  
İnşallah bütün milletimiz uyanacak. Vatandaşlar bizi iyi takip etsin. Bu işi biz iyi biliyoruz. Bak burada da bir yemin yapıyorum. Vallahi de, billahi de, tallahi de imanım adına konuşuyorum. Ben bu işi biliyorum ve yaparım. Hiçbir irade benim önümde duramaz. Yok, Avrupa duracak, Amerika… Kim onlar be? Amerika bu işi bilseydi 1995 yılında tıpış tıpış benim yanıma gelmezdi. Elimi tersiyle attım. Milletim iyi bilsin. “Ha hoca” ne demek ya? Biz dünyayı ahiret için yaşıyoruz. İman ehli budur. Son nefesi için yaşar bir insan. “Eee ahiretimi satacağım kazanacağım dünyayı.” Sok onu gözünün içine. Allah senin belanı verir o zaman ya. Mahvolup gidersin. Biz yüce milletimizin hem dünyasını hem ahiretini mamur hale getireceğiz. Ha bunu bugüne kadar istismar ederek kullananlar olmadı mı? Oldu. Bunlar beni de kullandılar. Ben ayıktım. Arkadaşlara ayıktıramadım. Dedim “ya siz bu adamları tanıdınız mı?” İsim vermiyorum, anlarsınız. Öyledir, değildir korktular. En sonunda dedim ki “beni iyi dinleyin. Bu adamlar Müslümansa biz değiliz. Biz Müslümansak bunlar hiç değildir.” Anlatabildim mi? 
Şimdi Türkiye'yi fitneye boğan, bölmeye çalışan insanlar bellidir. Ben odur budur demiyorum. Türkiye'yi kalkındıracak, milletimizin karnını doyuracak, sırtını giydirecek, huzura, saadete, mutluluğa kavuşturacak kadro da buradadır. Yüce milletimi bununla beraber olmaya davet ediyorum. Gecelerin hayırlı olmasını temenni ediyorum. Yarın kongreyi mutlaka takip edelim diyorum. Ben yarın işte takip için böyle istifade için gideceğim. Ben zaten yazdım her şeyi daha ne konuşayım. Evet efendim.  
 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir