info@profdrhaydarbasenstitusu.org

17. Milli Kahramanlarımızı Anma Programı / Sakarya / 5 Mayıs 2013

    Neler Okuyacaksınız

Akil İnsanlar Milletin Değil, Kandil’in Yolunu Tutmalıydı 

Sevgili Sakaryalı kardeşlerim, bu akşam aranızda olmayı çok arzu ediyordum. Ancak rahatsızlığım münasebetiyle başladığım tedavime doktorların müsaade etmediği için evimden sizlere bağlanıp biraz sohbet etmek istiyoruz, müsaadelerinizle. Konuşmama başlamadan hepinizi saygı, sevgi, hürmetlerimle selamlıyorum. Esasen bu ana kadar program o kadar canlı, o kadar feyizli ve muhabbetli oldu ki, bugüne kadar biz Sakarya'da çok programlar yaptık. Herhalde orada dedirtmek için bu muhteşem programı ortaya koydunuz. Ayrıca sizleri tebrik ediyorum.
Kardeşlerim, bugün ben evimde otururken televizyonları seyrediyorum. Sayın Başbakan'ın enteresan bir cümlesi ve yorumu oldu akil insanlar için. Dediler ki, “akil insanlar halkı irşad eden mürşitlerdir.” E tabi bizim geleneğimizde, irşad ehli olan insanlara karşı saygı, sevgi ve hürmet de sonsuzdur. Demek ki bizim akil insanlarımız halkın içerisine insanları ikaz etmek, irşad etmek, doğru yolu göstermek için girmişler. E elbette biz buna seviniriz. Şimdi soruyoruz acaba akil insanlar, kan döken, adam öldüren, yol kesen ve insanları ağlatan insanlara mı gidiyor, onları irşad ve ikaz mı ediyor, yoksa sıradan masum insanların toplantılarına iştirak edip onlarla sohbet mi ediyor? Niçin bunu söylüyorum? Sayın Başbakanım, ifade buyurdular, dediler ki, “akil insanlar mürşitlerdir.” E tabi mürşit olunca bizim de bunu sorma hakkımız var. Bu insanlar kan dökenin yanına gidip onun ıslah olmasını mı ona tembih ediyor? “Kan dökme, adam öldürme, yol kesme, kimsenin gözünü yaşını akıtma” mı diyor, yoksa “Arife Ninenin kapısını çalıp Arife Nineye nasihat mi ediyor?” Bu arada Arife anamıza çok teşekkür ediyorum. Bu akil insanlar grubu onun kapısına kadar gelmiş ve o da buyurmuş ki, “biz cumhuriyeti kuran nesiliz, insanlarız. Atatürk burada, bu Cemevi’nde, Cemalettin Efendi ile birlikte cumhuriyetin kuruluşuna, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna karar vermişlerdir. Siz buraya niye geldiniz?” Sonra ben ondan defalarca dinledim. Biz halkın içinden her insanla karşılaşıyoruz. Hiçbir vatandaşımızın diğeriyle bir problemi yok ki. Bunun Laz'ı var, Kürt'ü var, Çerkez'i var, Boşnak’ı var, Arap'ı var ki ben de aynı görüşteyim. Bugüne kadar hiçbir kardeşimiz Kürt olduğu için Türk'ten, Türk olduğu için Kürt'ten bir azar işitmedi. Karşılıklı bir münazarada, kavgada bulunmadı. Devamlı işbirliği içinde oldular. Saygı, sevgi ve hürmetle birbirine davrandılar. Onun için “akil insanların acaba yönleri ters mi çizildi? İstikametlerini farklı yönlere mi çevirdiler?” Ben bunu Sayın Başbakanımdan, cevabını istiyorum. Eğer bunlar irşad ehliyse lütfen katillerin yanına gönderin. İnsanların kanını akıtanların yanına gönderin. Gözyaşlarını döktüren insanların yanına gönderin. Yani PKK'yı ıslah etsinler. Islah olmuş insanların, ne bileyim, mektep, medrese görmüş, eğitimle beraber ticaretini, sanatını, adaletini, her şeyini en mükemmel şekilde yaşayan insanlarımıza akıl vermeye kalkmasınlar. Onların aklı onlara yeter. Kimi irşad etsinler, kimi ikaz etsinler? İkaz ve irşad olunması gereken insanları ikaz, irşad etsinler. Eğer bunu yaparlarsa, çok samimi konuşuyorum, o zaman bu milletin hayır duasını alırlar. Ama ben zannetmiyorum ki onlar Kandil’in kapısını çalacaklar, ben zannetmiyorum ki PKK'lı ile bir araya gelecekler, onlara bir tek cümle, bir kelime diyecekler. “Bu cüret, bu cesaret onlarda yoktur.”

Bir Ülkenin Kalkınması İçin Gereken Her Şey Milli Ekonomi Model’inde Var

Sevgili kardeşlerim, aziz Sakaryalılar, bu akşam dediğim gibi çok muhteşem bir gece yaşanıyor. Onun için müsaade ederseniz ben size bizim görüşlerimizden birkaç tane örnek aktarmak istiyorum. Esasen bizim görüşlerimiz senelerce halk içerisinde, ticarette, sanatta, eğitimde bütün bunları seneler evvel düşünerek, evvela kafamızda ve gönlümüzde tasarımını hazırladık, daha sonra da hangi mekân gerekiyorsa oraya gittik, yaptığımız incelemelerde bir görüş, bir tez ortaya koyduk. Bildiğiniz gibi bu Yedi İktisat Kongresi ile beraber dünya ilim adamlarının gündemine geldi, önüne kondu. Her biri aldı bu tezi, didik didik etti. Baştan sona incelediler. Bütün bunları yaparken 2005 yılında benim Rus ilim adamlarıyla da yakın münasebetlerim oldu. Benim iş yerime geldiler. “Evet” dediler, Victor Minin, Ali Victor Minin, “sizin yorulmanıza gerek yok, yarın dünya gelip sizin ayağınızın dibine oturacaktır, buna mecburdur. Sosyalizmden biz çektik, şimdi kapitalizmden bütün dünya çekiyor. Biz de bundan çekiyoruz. Onun için bu sistemler er geç insanlığın gündeminden kalkacak. Ben sizi tanıdıktan bu tarafa sizin yazdığınız sistemi okudum, düşündüm ve gördüm ki dünyanın bunun dışında bir kurtuluşu yok. İstese de istemese de bütün insanlar ve devletler size gelecektir, size muhtaçtır.” Ve 2005 yılından itibaren hakikaten benimle irtibat kurdular. 
2006 yılında benim Trabzon'da Akçaabat’taki evime kadar, bir Ramazan'ın ilk günü Sayın Ali Victor Minin iki tane arkadaşımla, Kırımlı arkadaşımla beni ziyaret ettiler. Ve ben de ziyarete çıkıyordum Ramazan münasebetiyle, aldım yanımda götürdüm. Sayın Ömer Eyercioğlu Beyefendinin evinde iftardan sonra teravih namazı, teravih namazından sonra saatlerce konuştuk. Bana “Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomisinin çöktüğünü, ayakta durmasının mümkün olmadığını” söylediğinde, “kardeşim” dedim “dediğin doğru. Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nin ekonomisi reel bir ekonomi değil.” Ya, “silah gücüyle, ordu gücüyle, para kuvvetiyle ayakta duran bir ekonomi. Dolayısıyla bunu bir anda gider kabul etmek yanlış olur. Amerika'nın iktisadının yok olabilmesi için, evvela ordusunun, sonra da parasının devreden çıkması lazım.” Uzun sözün kısası, biz dört saat bu konuyu müzakere ettik. Diyebilirim ki sahur vaktine kadar bu konu müzakere edildi, sonunda Ali Victor Minin dediklerimize ikna oldu. “Milli paraların devreye konulması ile beraber de mutlak surette Amerika'nın dövizinin yani dolarının devre dışı kalacağını” ifade ettik. 
Ondan hemen sonra Putin Çin'le anlaştı, milli paralarını devreye koydular. Ardından bildiğiniz gibi 27 Şubat 2013 tarihinde bizleri Rusya'ya davet ettiler. Meşhur meclislerinde Duma'da arkadaşlarımızla birlikte biz gittik, olayı onlara tekrar meclislerinde ifade ettik. Parti genel başkanları, aynı zamanda iktisat danışmanları, profesörleri, iktisat öğrencileri, sosyal bilimler öğrencileri, halkı hülasa Türkiye'den gelen kardeşlerimizin olduğu o mecliste biz tezimizi ortaya koyduk. Sayın Putin dinledikten sonra hemen baş danışmanını gönderiyor, teşekkür ediyor. “Bir ülkenin kalkınabilmesi için olması gereken bütün şartlar bu modelde var, biz bunu hayata geçireceğiz” diyor.

Biz Duma’da Türkiye’yi Temsil Ettik Ama Türkiye Yanımızda Değildi

Şimdi aziz kardeşlerim, sevgili Sakaryalılar. Biz Rusya'ya giderken, Moskova'ya giderken Hariciye Bakanlığı'na bilgi verdik. “Oraya gidiyoruz ve Duma'da tezimizi anlatacağız.” Türkiye için bu en büyük bir propagandadır, reklamdır. Milyonlar, milyarlar veriyorsunuz, reklam yapıyorsunuz. Aha size bedava bir reklam. Orada bizimle beraber olun. Ve Türkiye'yi daha güzel şartlarda tanıtalım. İnanır mısınız, bir tek adam bize Hariciye Bakanlığı oradaki temsilcilerinden göndermedi. İşin garip tarafı, biz orada yaptığımız faaliyetleri Türkiye'de de hiçbir haber kanalına bilgi verip aktarmadılar. Uzun sözün kısası, yaptığımız faaliyetlerden sonra Türkiye'ye geldik. Türkiye'de de maalesef Türk siyaseti yaptığımız bu tanıtım ve ilmi faaliyette yanımızda bulunmadı. Şimdi bu arkadaşlar ne yapmak istiyorlar? Bunlar hangi şeyle milleti memnun etmeye çalışıyorlar? Senelerden beri uyguladıkları politika ile birlikte, “iktisadi reformlar” dedikleri hususlarla birlikte, paradan sıfırları atıyorlar, reform yapıyorlar. Ya paradan sıfırların atılması reform olabilir mi? Onlara ben dedim ki “tamam, Sayın Başbakan simit hesabını çok iyi biliyor. O sıfırların olduğu dönemde aldığı simit sayısıyla, sıfırların kalktığı dönemde alınan simit sayılar arasında fark yok mu, var mı?” Arkadaşlar dediler, “hocam aldığımız simit sayıları azaldı.” Elbette azalır. Bunlar ekonomiyi bilmiyorlar. Sayın Başbakan'ın bilmediği tek şey, ekonomiyi bilmediğini bilmek. “Allah inşallah bu basireti ona ihsan eder de, kısa zamanda Türk milleti bu badireden, bu açlıktan, bu kıtlıktan, bu yoksulluktan kurtulur” diyorum. 

Milli Ekonomi Modeli ile Biz Bütün Dünyaya Hizmete Karar Verdik

Evet, aziz kardeşlerim, şimdi biz bu modelle birlikte bütün dünyaya hizmete, özellikle Türk milletine hizmet etmeye karar verdik. Benim bu modelimi Rusya uygulayacak. Zaten 2006'dan itibaren uygulamasını aldı. Birçok hususları uyguluyor. Ama ben istiyorum ki bu modelden istifade edecek olan ilk millet benim milletim olsun, Türk milleti olsun. Er geç bu dünyanın gündemine gelecek. Neden? Çünkü dünyanın başka çıkış kapısı yok. Şimdi düşünebiliyor musun? Biz kendi insanımıza bunu anlatamıyoruz. İnsanımıza derken siyasilerimize anlatamıyoruz. Ama Duma'dan sonra çok müthiş bir gelişme oldu. Fevkalade bir gelişme oldu. Ne oldu? Halkımız, “vay, ya Haydar Hoca bize diyordu ama biz kulak arkası atıyorduk. Meğer hocanın dedikleri hepsi doğru. Şimdi biz hocanın yanındayız. Haydar Hoca'ya mutlaka taraf olacağız, onu destekleyeceğiz.” Akın akın teşkilatlarımıza geliyorlar, kayıtlarını yaptırıyorlar ve bize saygılarını, hürmetlerini belirtiyorlar. Ben de bu münasebetle bize teveccüh eden kardeşlerimin tamamına saygılarımı, sevgilerimi arz ediyorum. Allah onlardan razı olsun. 
Beni takip eden kardeşlerim, televizyon ekranlarından şu anda beni takip eden kardeşlerim, bakınız biz bu işi biliyoruz, bunda hiç kuşkunuz olmasın. Hangi genel başkan, ben isterim ki Sayın Başbakan'la karşı karşıya gelelim, o ticari ilimleri bitirdi. Bakalım ticari ilimlerden ne biliyor, o beni sınava tabi tutsun, ben de onu sınava tabi tutayım. Hadi hodri meydan ve de yanına birçok danışmanını alsın. Birden fazla on olur, yirmi olur, elli olur, yüz olur, hepsine hodri meydan. Ama gelemezler. Neden? Çünkü onlar benim bu işi çok iyi bildiğimi bildikleri için korkarlar, geriye kaçarlar. “Ha hocam bu senin dediklerini yapamazlar mı?” Yapamazlar. Onlar icazet alarak geldikleri iktidarı kendi iradeleriyle almış değiller. Ya onlara destek olanlar, “senin gözünü bak çıkartırım, ben sana bu imkânı senin için vermedim.” 

Türkiye’nin Üç Katrilyon Dolarlık Yeraltı Kaynağı Var

Bakın kardeşlerim, Türkiye'nin yeraltı kaynakları nerede? Söyleyebilir misiniz? Üç katrilyon dolarlık memleketimizin yeraltı kaynağı var. Üç katrilyon dolar. Bu ne demektir biliyor musunuz? Türkiye'nin nüfusu on kat daha büyük olsun. Ha bugün kaç? 75 milyon. Değil mi nüfusumuz? On kat büyütürsek ne eder? 750 milyon. Bir trilyon insan nüfusuna biz sahip olalım. Samimi olarak konuşuyorum, elimizdeki kaynaklar kıyamet sabahına kadar bu insanlara bakar. Ama “at sahibine göre kişner.” Sen eğer elindeki altın madenini, sen elindeki toryumu, uranyumu, demiri, bakırı, her neyse. Bu üç katrilyonluk serveti ecnebi şirketlerine peşkeş çeker, kendi yandaşlarını da onlarla ortak edersen, millet bunun hiçbir zaman kokusunu alamaz. Dumanından dahi istifade edemez. Şimdi biliyorsunuz mangal yaparlar, mangala eti filan koyarlar, yanındakiler de kokusundan istifade ederler. Yeminle konuşuyorum, bu millet bu servetin dumanından dahi istifade edemez. Kokusundan dahi istifade edemez hale geldi. 
Şimdi kalkıyor, bu anlayış “Türkiye'yi kalkındıracak, ekonomimiz büyüdü” diyor. Yahu sen 200 milyar iç ve dış borçla ülkeyi devraldın. Bugün 800 küsur milyar iç ve dış borç oldu. O gün bütün kamu kurumları devletin elindeydi. Bunlar ne oldu? Ne? PETKİM, TÜPRAŞ, POAŞ, efendim ERDEMİR, limanlar… Hatırına ne geliyorsa şeker fabrikaları, yollar, köprüler hepsi satıldı gitti. Bütün bunlar giderken, Türkiye'nin borcu azalmadı, dört, beş kat büyüdü. E işçilerimizin aldığı ortada. %2, %3 zam yapıyorsun bir dönem. Hadi %10 olsun. Ya %10'dan ne olur? Bugün asgari ücretin 750 lira olması, bu maaşla bu insanların geçinmesi mümkün mü? Hayır, bütün vicdanlara sesleniyorum. Mümkün mü? Hiç mümkün değil. Biz onun için ne dedik? 4000 Türk lirası asgari  ücret olacak. Ama mesela tüccarlar diyebilir ki, “bizim bunu ödeme imkânımız yok.” Belli bir seneye kadar devlet bunu finanse edecek. Efendim devlet bu kaynağı nereden bulacak? E tabi onların kafası bizim kafamız olursa kaynak bulamayız. Ama Türkiye'nin üç katrilyon dolar dediğimiz yeraltı kaynağı var. 
Bakınız biz her yıl bunun bit trilyon dolarlığını yer üzerine çıkarttığımızda, yani çok enteresandır. Bir trilyon emisyonu genişleteceğiz, artı senyoraj hakkımızı kullanacağız ve madenlerimizde bunu paraya çevireceğiz, madenleri. Kâğıt para olacak. Para olduktan sonra bir trilyon dolar büyük bir servet artı, bugün Türkiye'nin gayri safi milli hasılası yılda bir buçuk katrilyon. Asgari bunun 500 milyar emisyonu genişletme, senyoraj hakkını kullanma hakkı var. Bir de Türkiye'nin zenginlerden alacağı vergiler var. Bunların tamamını devreye koyduğumuz zaman, bir de bakıyoruz ki Türkiye'nin iki trilyon lira, Türk lirası gibi müthiş bir geliri var. Bu gelirle birlikte vatandaşlık maaşı, ev hanımlarına maaş, okuyan gençlere burs, artı evlenme kredisi, ne bileyim ev alacak, otomobil alacak vesaire. 
Bizim sosyal devlet projelerimizde var. Bütün bunlar devlet tarafından rahatlıkla verilebilir. Ama sen eğer bu zenginlik kaynaklarını kalkıp da yabancıların emrine verirsen, o yabancılar bütün bu serveti alır, toprağı ile birlikte ülkesine transfer eder, sen de burada arkasından açlık çekersin, açlığa kurban gidersin. Hülasa şunu demek istiyorum, böyle bir tez var elimizde, bu tezi bilen bir kadro var. Bu kadro bugün istediğimiz zamanda bu tezi devreye koyar ve milleti açlıktan, sıkıntıdan kurtarabilir. Şimdi milletim şuna karar verecek, “biz artık bu işlerde doğruyu gördük, Haydar hocamızı kulak arkasına atmıştık, şimdi onunla beraberiz” deyip bu sıkıntıya son verecekler. Bu kararı verdiğimiz gün göreceğiz ki Türkiye güllük, gülistanlık olmuş. Hayır, eğer inadımıza devam edersek, o zaman Allah korusun, Türkiye parçalanmanın eşiğine geldi. Şu anda akil insanlar kimin için ikna ediyor, haberiniz var mı? 

Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Boşnak’ı, Arap’ı Biz Bir Milletiz

Bakınız, Güneydoğu bölgesi hatırlarsanız, 20 yıldan beri diyorum size, Güneydoğu'da bir Kürt Devleti kurulacak, adı Kürt Devleti. Ama aslı Büyük İsrail Devletidir. Fırat ve Dicle havzalarında kurulacak olan devletin adı, “Büyük İsrail Devletidir.” Nasıl yapacak bunu? “Ben Türk milletine Büyük İsrail Devletini kuracağım, kurduracağım” diye yola çıkmazlar. Buradaki Kürt kardeşlerimiz, Apo ne dedi? Hatırlarsanız, Apo'nun söylediği söz, “Misak-ı Milli hudutları genişleyecek.” Bunun manası ne? Misak-ı Milli hudutlarının genişlemesi, Suriye'den, Irak'tan, İran'dan topraklar alınacak, sanki Türkiye genişliyormuş imajıyla birlikte bölünecek. Ondan sonra da Büyük İsrail bayrağı dikilecek. Senaryo budur. 
Benim PKK'lı arkadaşlarım da var, yanlış anlamayın. Ben bu ülkenin her insanıyla dostum. PKK'lı arkadaşlarım bana geldiler. Nasıl insanlar biliyor musunuz? Beş vakit namazını kılanlar. Anlatsam hayret edersiniz. Oturduk, sohbet ettik. Dedim, “bakın sizi İsrailler kullanıyor, haberiniz yok.” “Nasıl” dediler? Dedim, ya “o dediğiniz bölgede İsrail devlet kurmak istiyor. Bu, bunların kutsal amacı. Yahova'nın onlara o toprakları vaat ettiğine inanıyorlar. Şimdi size kurduk gerekçesiyle bir devlet kurdurma rolü verecekler. Arkasından da o toprakları elinizden alıp Büyük İsrail devletini kuracaklar. Aklının kârı mı” dedim ya? “Amerika gelecek okyanusun ötesinden sana burada hizmet edecek.” Dedi, ya “doğru diyorsun.” Jetonları bir anda düştü. Ben onun için diyorum ki, yeminle konuşuyorum. Ben Türkiye'de PKK'lı da dair Ahmet Türk ile oturur, bu meseleyi hallederim. Bunlar gibi ülkenin bölünmesi değil, bir bilek, bir yürek olmasını temin ederim. Hiç kimsenin bunda kuşkusu olmasın. Neden? Çünkü hepimizin imanı bir, ezanı bir, peygamberi bir. Hangisine? Bak ne dedim? Beş vakit namazı kılan insan, bu dediğim insan. Nerede? Urfa'da beraber namaz kıldık. Namaz kıldığımız bu arkadaş, hemen on dakika, on beş dakika sohbet ettik, benim dediklerimi kabul etti. Neden Ahmet Türk benim dediğimi kabul etmesin ki? 
Ama sen senelerce devletin verdiği bu hakları ondan gizledin, ondan sakladın. Suyunu getirmedin, elektriğini getirmedin, yolunu yapmadın, iş vermedin, aş vermedin. Karnını aç bıraktın, çocuğunu dağa çıkarttın. Allah senin belanı versin. Bu işleri yapan sensin, devlet değil. Siyaset yaptı bütün bunları. Onun için Türk milleti aklını başına alması lazım. Biz o kardeşlerimizle bir olacağız. Benim bir sürü Kürt dostum, arkadaşım var. Bakınız size bir isim vereceğim. Zaza Kürtlerinden büyük veli Ömer Hüdai Efendi. Onun vekili “Muhammed Baba” denilen zat, bu insanlar Kürt’tür. Ama ben öyle insanlar tanıyorum ki bir sürü Türk, bir sürü Çerkez onların dervişi var. Hiç biri dememiş ki ya “bu adam Kürt’tür, bu Allah dostu” dediler. Binaenaleyh bu millet imam bağıyla birbirine bağlıdır. Aynı bağları biz gündeme getirdiğimiz zaman yeminle konuşuyorum aynı hayat tekrar yaşanır. İşte bunu da yapacak olan Bağımsız Türkiye Partisi harekâtıdır. Hiç kimsenin bunda kuşkusu olmasın. 
Bizi ekranları başında dinleyen, Sakarya'da dinleyen kardeşlerim. Bakınız kimseye taviz vermeyin. Bu adamlar hiçbir şey bilmezler. Hiçbir incelemeleri yoktur, araştırmaları yoktur. Maalesef insanımızın saflığından istifade ile onları aldatıyorlar. Sakın ha aldanmasınlar. Bakın samimi olarak konuşuyorum. Kürt'ünü, Laz'ını, Çerkez'ini, Boşnak’ını, Arap'ını biz bir milletiz. Kardeşi de etmezsek namerdiz. Bunu iyi bilin biz bunu yaparız. Biz Hacı Bektaş'ın soyundan gelen insanlarız. Hacı Bektaş Anadolu'ya geldiğinde Anadolu'da Süryani var, Keldani var, Yezdani var, Rum var, Ermeni var, Yahudi var, Laz'ı var, Kürt'ü var, Çerkez’i var, her oğlu var. Ama ne oldu? Bütün bunları Müslüman Türk bayrağı altında bir millet bir bilek bir yürek yaptı. Ve batıya gidin “Türk” dendiği zaman İslam, “İslam” dendiği zaman Türk hatıra gelir. Bunlar milleti bölük pörçük ediyorlar. Sanki Türk Kürt'ten, Kürt Türk'ten ayrı. Bunlar kardeş. Amca çocukları, kardeşler bunlar. Sen bunları nasıl birbirinden ayırabilirsin? Binaenaleyh Türkiye'nin en fazla muhtaç olduğu husus iyi bilelim ki birliktir, beraberliktir, dirliktir. Bunu da hayata kavuşturacak olan yol Bağımsız Türkiye Partisi yolu ve ekibidir. Bunu böyle iyi bilelim. 

İktidar Döneminde Alevi Sünni Kavgası Gündem Edildi 

Kardeşlerim bir diğer husus da maalesef bu iktidar döneminde biz de bunu bilmiyorduk gündem edildi Alevi-Sünni kavgası. Türkiye'de sanki Aleviler din dışı, Sünniler Müslüman. Evet, hepsi Müslüman. “Bunların biri Müslüman, haşa biri Müslüman değil” bu manayı hiç kimse veremez. Ben şimdi size Ehl-i Beyt hakkında, Aleviler hakkında ayetler okuyorum. Kendi kafamdan okumuyorum. Tathir ayeti. “Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt ‘ten her türlü pisliği, gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.” Ayet-i kerime. Tathir ayeti. Kardeşlerim (Ahzap Suresi, Ayet 33) Burada Cenâb-ı Hak buyuruyor ki “ben Ehl-i Beyt'i tertemiz yarattım.” Bitti. Senin onu kirletmeye hakkın yok. Sen “o kirlidir” dediğin zaman senin ağzın pis. Sende iş yok, senin imanın sakat. Allah sana hidayet versin. Böyle bir şey olamaz. İki, de ki “ben bu peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum.” Allah buyuruyor bunu. Peygamberimizin yakınlarına bizden sevgi istiyor. 
İmam-ı Şafii Hazretleri diyor ki “bu ayet nazil olduktan sonra bizim Ehl-i Beyt'i sevmemiz farzdır.” Yani “Alevi'yi sevmek farzdır.” Neden? Çünkü Alevi dediğimiz Hazreti Ali'yi seven. Şu mantığa bak kardeşim. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, “Ben ilmin şehri Ali kapısıdır.” Adam diyor ki “ilmin kapısı olan Ali'yi seven Müslüman değildir.” Allah seni hidayete kavuştursun. Senin dilini eşek arası soksun. O tertemizdir. Onu sevmek de ibadettir. Şimdi bu iktidar buradan girerek Suriye'deki olayları körüklemek istedi. Ama nafile. Müslüman kardeşlerim ayıktır. Ha oyuna gelenler yok mu? Onlar da akıllarını başlarına devşirsin. Bazı insanlar sarık takarak, cübbe giyerek Müslümanları kandırmaya çalıştılar. Yazıklar olsun onlara. Yazıklar olsun onlara. Onlar zaten istiklal mücadelesinde de aynısını yaptılar. Misak-ı Milli hudutları içerisinde yapılan savaşların önüne geçmek için bakınız Kürt Teali Cemiyetini kurdu, o sakallı cübbeliler. Daha İngiliz Muhipler Cemiyetini bunlar kurdular. Daha İttihad-ı İslam Cemiyetini kurdular. Yani Osmanlıyı bölmek, yok etmek için. Aynı adamlar bugün kalkıyorlar, aynı iftiralarla beraber İslam dünyasıyla Müslümanın savaşmasını istiyorlar. Kim için? İsrail için. Dikkat edin. İsrail bunu istediği için bunu yapıyorlar. Amerika bunu istediği için bunu yapıyorlar. Yeminle konuşuyorum Sayın Esad eğer İsrail'in istediğini verseydi, Amerika'nın istediğini verseydi, bugün dünya el bebek gül bebek Esad'ı el üstü tutardı. Yanlış mı konuşuyorum? Aziz kardeşlerim, sevgili Sakaryalılar, yanlış mı konuşuyorum? Doğru konuşuyorsam lütfen alkışlarınızla beni teyit edin.  


Gerek Sünnilerin Gerekse Ehl-i Beyt’in İman ve Ameli Esasları Aynıdır

Sevgili kardeşlerim, burada bir hususun altını çizmek istiyorum. Hz. Ali demişken, İmam-ı Ali Efendimizin ne büyük şahsiyet olduğunu Allah sevgilisinin dilinden lütfen görelim. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Gadir-i Hum’da şunları beyan buyuruyor. “Ali bin Ebi Talib benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir, benden sonraki halifem odur.” Sevgili Peygamberimiz. “Allah Resul’ünün halifesi odur. Müminlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur.” Bakın kıyamet sabahına kadar manen irşad silsilesi ondan geçer. Ondan geçmeyen hiçbir irşad, irşad değildir. Şimdi bazı safsata şeyh kılıklı insanlar tarihi değiştirmeye çalıştılar. Arkadaşlarım çok ciddi araştırmalar yaptı, onların da hakikatini ortaya koydu. Cellatların adına “Pir” dediler, “Şeyh” dediler. Göreceksiniz bu adamlar İslam'da mevcut olan bütün esasları değiştirmeye çalıştılar. Onlar bir defa adam olsunlar. Ben görüyorum ki, ben görüyorum ki dün bu işi yapanlar, bu sahtekârlığa soyunanlar, bugün aynı yolda giden evlatların maalesef öncüleri olmuştur. Sevgili kardeşlerim. Bu konu üzerinde ne kadar durursak azdır. Ama bu konuda son bir cümle olarak şunu söylüyorum. Gerek Sünnilerin gerekse Ehl-i Beyt’in iman ve ameli esasları aynıdır. Hiçbiri diğerinden farklı değildir. Hepsi bizi Allah'a taşır, Resulüne taşır. Hangi yoldan giderseniz Allah'a gideceksiniz. Onun için ülkemizde “bu Alevidir” deyip kışkırtıcılık yapmak, bölücülük yapmak son derece yanlış bir fitnedir, şeytanın işidir. Onun için el ele vereceğiz, bir bilek bir yürek olacağız. Ülkemizde olması gereken birliği, beraberliği ayağa kaldıracağız. 


Türk Milleti, İslam Sancağı Altında Birleşmiş 36 Etnik Yapının Adıdır

Son olarak ifade etmek istediğim hususta şudur. Bu milletin milli kahramanları çoktur. Ama bir milli kahramanı da vardır ki bunu Türk milletinin ebediyen unutması asla mümkün değildir. Bu da kimdir? Hepinizin bildiği gibi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Peki, Mustafa Kemal Atatürk kimdir? Mustafa Kemal Atatürk annesi Molla Zübeyde, babası Ali Rıza olan, isimleri olan iki mümin ve müminenin bir araya gelmesinden vücut bulan “Mustafa” isminde bir delikanlıdır. Mustafa zekâsı, hüneri ve yaptıkları münasebetiyle hocasından “Kemal” sıfatını alıyor, adı Mustafa Kemal kalıyor. Hocasının da ismi Mustafa, onun da ismi Mustafa. “Sen Mustafa, ben Mustafa. O zaman sana biz Kemal ismini ilave edelim, verelim ki senin farklı bir kişilik olduğun anlaşırsın.” Mustafa Kemal ondan sonra anılmaya başlıyor. Annesi Zübeyde Hanım, Molla Zübeyde, Bektaşi bir aileye mensup. Aynı zamanda “Rıdvan Efendi” denilen büyük Bektaşi şeyhinin müridesi. Babası, babasının ailesi Bektaşi bir aile. Ali Rıza Efendi, Ali Rıza ismi konulmasında babasının nedeni babasının Bektaşi olmasından, İmamı Rıza'ya olan sevgilerinden dolayı ismine “Ali Rıza” koyuyorlar, babasının ismine. İşte her ikisi de dindar. 
Hani “Mustafa Kemal'in dinle imanla alakası yoktu?” Bu kadar büyük iftira olabilir mi? Yalan olabilir mi? Aziz kardeşlerim, Mustafa Kemal dört dörtlük bir Müslüman. Annesinin dergâhına yaz tatillerinde gittiğinde o dergâhta Rıfat Efendi'nin halakalarına girer. Onlarla Allah'ı zikreder. “Hu” der, “Hak” der, “Allah” der. Kan, ter içerisinde kalır. Sinan Meydan kardeşimizin eserlerinden bunu okusunlar. Ben şimdi Mustafa Kemal'in, Allah rahmet eylesin, dini hayatını içeren bir eser kaleme aldım. Yakın zamanda da inşallah çıkacak, göreceksiniz. Bu Mustafa Kemal farklı bir insan. Bize anlatılanla, bize gösterilen farklı biri, yani bildiğimiz Mustafa Kemal ile gerçek Mustafa Kemal arasında dağlar kadar fark var. Ve Mustafa Kemal yedi yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmetmiş, sekiz yaşında hafız-ı kelam olmuş bir insan. Sekiz yaşında hafız olmuş. Böyle bir insan. Şimdi bakın neler diyor. 
Şimdi soruyorum Sayın Başbakan Kur'an-ı Kerim'den on cüz biliyor mu ezber? Cumhurbaşkanı biliyor mu? Veya bir başkası biliyor mu? Bilemez. Ama Mustafa Kemal kendi döneminde, devrinde yaşar hafızı yanına danışman alıyor ve Kur'an'ı ezber okuyor, dinletiyor. O ezber okuyor, dinliyor. Meşhur hafızları alıyor, karşısına koyuyor. Okutuyor, dinliyor. Kendi okuyor, onlara dinletiyor. Böyle bir insan. Şimdi kalkıyorsun, buna dil uzatıyorsun. Onunla ilgili birkaç sözünü de, dinle, diyanetle olan sözünü de ifade ettikten sonra, daha da fazla sizleri burada tutmayayım. Saat yarıma geldi. Hepinize teşekkür ediyorum. 
“Bütün dünyanın Müslümanları”, Atatürk'ün sözü, “Allah'ın son peygamberi, Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın gösterdiği yolu takip etmeli, verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar, Hz. Muhammed'e örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli. İslamiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli.” Evet. “Zira ancak bu şekilde insanlık kurtulabilir” diyor. Kim? Mustafa Kemal Atatürk. 
“Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanlarla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı, Bedir Meydan Muharebesi’nde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir. Onun peygamberliğinin en kuvvetli nişanesidir.” 
Ne? Bedir savaşı. Sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla anlatmak istediklerimiz herhalde anlaşılmıştır. Neden? Çünkü kahramanlar kahramanı Mustafa Kemal Atatürk'ün şeciesi bu. 
Türk milleti hepinizin bildiği gibi İslam sancağı altında bir araya gelmiş, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Boşnak’ı, Arap’ı, Süryani'si, Kerdani'si, Yezdani'si, hülasa 36 Müslüman etnik gruptan vücuda gelmiş bir bütündür. Bunun adına “Türk milleti” denir. Biz bu milletiz sevgili kardeşlerim. 
Onun için birliğimizi bozmak isteyenlere ciddi ders vermeniz lazım. Elinizin tersiyle onları itmeniz, kovmanız lazım. İki günlük dünya kârı için ebedi hayatımızı yok etmemiz akıl kârı değildir. 
Zaten Sakaryalı kardeşlerim bunu gören basiret ehli insanlardır. Sizleri birliğe, beraberliğe davet ediyorum. Sakın ha unutmayın. Bundan sonra daha dedikodulara, fitneye, yalana aldanmayın. Bizimle beraber olun, bu işi bitirelim. Eğer bizimle beraber olmazsanız ülkeyi bölersiniz, aç kalırsınız, sefillik içerisinde sürünürsünüz. Allah muhafaza etsin. Gelin, beni dinleyin. Var mısınız? Allah hepinizden razı olsun. Sağ olun, var olun.

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir