info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Diyalog Özel Programı - Ekonomi, Güncel Siyasi Gelişmeler / 28 Mart 2015
18/11/2025 EKONOMİ SİYASET 12

    Neler Okuyacaksınız

Yemen’de Asıl Sebep, Büyük Ortadoğu Projesi’dir

Ekranların başında bizi takip eden kardeşlerimize sevgilerimi arz ediyorum. Bu Yemen olayı bizi hayretlere düşüren bir olay değil. Büyük Ortadoğu Projesi aslında 22 İslam ülkesinin Amerika Birleşik Devletleri tarafından işgali ve de istediği şekle koymasıdır. Şimdi sıra Yemen'e geldi, onu efendim ortaya koyuyorlar. Burada kullandıkları devletler, Sünni devletler. Yani ‘Şii-Sünni ayrılığı’ adı altında işte Yemen'i işgal edecekler. Olaya bu gözle bakmak lazım. Çeşitli sebepler olabilir ama asıl sebep ABD'nin bu bölgeyi işgalidir. Petrol sebebi koyabilir; efendim, az evvel Bâb’ül Mendeb Boğazı'nı sebep olarak koyabilir ki malum, ticaret dünyasının en mühim boğazı burası. Ama bunların hiçbiri değil. Asıl sebep Büyük Ortadoğu Projesi’dir. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu coğrafyayı tamamen eline almasıdır. İşin garip tarafı, burada ilk defa coğrafyayı satan, senelerce “İslamcı” diye bildiğimiz insanlar; ‘şeriatı getireceğiz’ diye propaganda yapan adamlar. Müslümanı ve İslam coğrafyasını ilk defa arkadan vuran da bunlar. Bunu böyle görelim.


Sünnilik, İslamî Bir Akım Değildir

Ha, buna rağmen bu insanlar ‘biz eski görüşümüzde sabit-i kademiz’ şeklinde bir iddiaları da varsa, ayet-i kerimede Cenâb-ı Hak ‘lime tekulune ma la tef'alun’ (Saff Suresi, 2. Ayet) beyanıyla bir karakteri ortaya koyuyor. Yapmayacağınız bir şeyi niye söylüyorsunuz? “Bu, münafık karakteridir” diyor Allah. Anlatabildim mi? Yapacaksanız hodri meydan. Gerekçe, efendim, Şiilermiş… Ya, Şiiler… İmam-ı Azam'ın mesela, Türkiye için ben söyleyeyim efendim, Zeydiler, İmam-ı Azam'ın zamanında destek verdiği, güç verdiği, parayla desteklediği bir hem dinî hem siyasî harekettir. İmam-ı Zeyd, İmam-ı Azam'ın çok sevdiği bir imamdır, Ehl-i Beyt'tendir ve onun bütün görüşlerine İmam-ı Azam intisap etmiştir, hiçbirini inkâr etmemiştir. Eğer sen ‘Zeydiler Şiidir’ diye buna karşı çıkıyorsan, ya İmam-ı Azam Ehl-i Sünnet… Buna karşı çıkıyorsun demektir. Burada bir ispat da var, değil mi? İmam-ı Azam Sünni değil. Bunun ispatı bu. Niye? Bu görüş bana aittir çünkü çok iddialı bir görüştür, benim dışımda da kimse bunu iddia edecek cesarete sahip değildir. Sünnilik, İslamî bir akım değildir, uydurma; Yezid’in, Muaviye’nin akımıdır ve bunların her ikisinin de sonu bellidir. Bunu böyle bilesiniz. Anlatabiliyor muyum? İmam-ı Azam, Ehl-i Beyt davasında şehit edilen ilk insandır. Hapsedilen İmam-ı Şafi 15 yıl kuyuda hapsedildi. Sünni diyoruz; Ehl-i Beyt davasından hapsedildi. Böyle bir şey yok. Yani bunların ‘Sünnilik’ diye bir yolu yok zaten. Ben 5 senenin üzerinde zamandır şunu diyorum: Bir tek ayet-i kerime göstersinler, kıyamet sabahına kadar ayaklarının suyunu içelim. Vay, böyle bir yol varmış, bizim haberimiz yok diyelim. Böyle bir şey yok. Bir yol var, ayet yok. Bir yol var, hakkında hadis-i şerif yok. Bu, hak bir yol; onlarca ayet var, yüzlerce hadis var. Bu batıl. Bu kadar yani, yanlış, saçma bir şey olabilir mi? Anlatabildim mi?

Amerika Birleşik Devletleri Bu Dünyayı İşgal Edebilmek İçin Bu Oyunu Oynadı

Şimdi demek istediğim şu: Bu dünya işgal edilmek istendi şu veya bu gerekçeyle. Amerika Birleşik Devletleri bu oyunu oynadı. Efendim, Suud'a arka güya çıkıldı. Suud'un geçmişte İran’daki olaylara karşı takındığı tavır ortadadır. İran olaylarında tamamen yan yatmış, Amerika’ya teslim olmuştu. Ee, nereden bu delikanlılık tuttu, onu da kalktı Yemen'e bir saldırı yapıyor, uçak saldırısı yapıyorlar? Sonra şunu hiç hatırınızdan çıkarmayın: Bu hareketler ne kadar baskıcı olursa olsun, dünyada hiçbir hareket havadan sona ermemiştir. Yakarsın, yıkarsın ama en sonunda savaşı kazanacak olan piyadedir. Yani karaya basan askerdir. Şimdi bu denilenlere, şöyle oldu, böyle diyenlere bakmayın. Sonunda, eninde sonunda Suud kendi çöplüğüne çekilmek mecburiyetinde kalacak. Bak, Hasan Nasrallah bir konuşma yaptı. O adama dikkat edilsin. Size ben bütün gönlümle söyleyeyim: Bunların tamamı Hasan Nasrallah’ın önünde bir lokma tahamdan başka olamazlar. Hasan’ın önünde. Şimdi kalkıyor Türkiye. Sen ne adına destek veriyorsun ki Suud’a, söyle bakalım, ne adına veriyorsun, onu söyle. Yani bu bölgenin mezhebi İmam-ı Azam'ın mezhebine yakın, Yezidilik, Zeydilik mezhebi. Neye karşı buna çıkıyorsun? Suriye'de muvaffak olamadılar, şimdi intikamını Yemen'den alacaklar, bu mümkün değil ki! Nasıl alacaksın? Almaları mümkün değil. Bu 1-2-3... Şu anda Suriye, Rusya'nın büyük bir birliğini davet etti. Bunların aslında kendi kendilerine oynadığı da bir oyun var. Rusya'yı da o toprağa asker olarak Suriye'ye getirdiği zaman, İslam dünyasının, bilhassa Şii kanadı hayatları garanti altına alınacak; bunda hiç kuşkunuz olmasın. Anlatabildim mi? 

Amerika Hiçbir Şey Yapamaz 

Şimdi Amerika şu ana kadar yapamadığını yaptım diye gösterebilmek için tiyatro oynuyor. Amerika hiçbir şey yapamaz, bunu kafanıza koyun, hiçbir şey yapamaz. Yapması da mümkün değil. Hayatını kan, gözyaşı, ölümle efendim donatan bir milletin insanlığa verecek hiçbir hizmeti olamaz! Öyle bir şey olabilir mi ya? Sen kıtalar arası hakimiyete sahipsin; kalkıyorsun öldüreceksin, yok edeceksin. Yani şimdi Rusya'nın takındığı tavırla bunu mukayese edersek, niye oraya hiç girmiyorsunuz? Rusya ile bunun arasında dağlar kadar fark var. Rusya dendi mi şimdi insanın aklına demokrasi, insan hakları geliyor; Amerika dendi mi gözyaşı, ölüm, kan geliyor. Öyle değil mi? Peki dünya bunu seyrederken aptal mı Amerika'nın yanında olsun? Yani bu mantıkla. Ha, onların ahlakı da onları destekleyene geçiyor. Türkiye'nin nedir düştüğü bu hal? Sen nesin, necisin, niye bu kadar efendime söyleyeyim canhıraş ileriye atılıyorsun? Sana ne? Senin bir menfaatin mi var burada? Suriye’de atıldın, gördün, aldın boyunun ölçüsünü, öyle değil mi? E burada almayacak mısın?  Ne desteği verecek? Hadi sen erkeksen Süleyman Şah Türbesi'ni, neydi o terör hareketi? Onun zilletinden korusaydın. Niye korumadın? IŞİD'den korusaydın! Lan, bir IŞİD terör hareketinden sen, bir devletin banisi olan insanı koruyamadın, aldın İran'a teslim ettin. PKK'ya dedin ki bunu benim adıma koruyun…
Öyle. Ne, Yemen'i kurtaracak ya, kendisi yem olacak. Niye sen durup dururken başını ağrıtıyorsun, İran'la karşı karşıya geliyorsun? Hasta mısın sen ya! İran'ın 9 yıl devam eden bir savaş tecrübesi var, o kadar teknik silahları var, her türlü bombayı imal etmiş, uçağı yapmış. E şimdi dünya bunun atom bombası var yok, bunun münazarasını, münakaşasını yapıyor… Evet… Dertsiz başını derde niye sokuyorsun sen? Niye dertsiz başını derde sokuyorsun? 

Millet Davasına Sahip Çıkmıyor

Geçmişte millet vatan, millet, devlet derdin canını verirdi. Şimdi diyor millet niye ben vereyim canımı diyor. ‘Ben canımı veriyorum’ diyor, ‘adam onu bedavaya gavura veriyor, satıyor, bana hiçbir şey kalmadı’ diyor, ‘enayi miyim’ diyor. Bugün madenler elimizde mi? O topraklar elimizde mi? Bedava fiyatına bunları elimizden çıkardı. Yani milleti aptal yerine koydun, hiçbir şey görmüyor. Bir de senin dediğine itaat edip tâbi olacak. Böyle bir şey olamaz. Kısaca şunu demek istiyorum; bu bir Ortadoğu projesi uygulamasıdır ama ne kadar propaganda yaparlarsa yapsınlar sonunda hüsrana uğramak mecburiyetinde kalacaklar. Ha Türkiye’deki kavgalara gelince... Zaten bu kavga temelden beri var. Yani bunu ambalajlayarak gizlediler, bir anda ortaya çıktı. Burada bana göre sorumlu olan, kavgayı yapan kişiler değil, millettir. Millet bakıp ders almıyor.  Tabi bu kavga milleti yansıtıyor ve millet bundan ders almıyor. Efendim AK Parti’nin %10 kaybı varmış. Ne %10’u ya? %0’a düşmesi lazım. Bu kadar icraatları, örtülü ödenek diye bir ödenek tarzı çıkardılar. Siyasi harcamalar yapacakmış sayın Cumhurbaşkanı. Hadi karışmıyoruz ama baba sen tarafsız bir adamsın, neyin siyasetine yatırım yapacaksın ki? Yani enteresan bir şey, böyle bir ülkede biz yaşıyoruz efendim, vatandaş ayıkmıyor. Hiç kimseye suç aramayın. Bu noktaya millet, siyasi partileri getirdi; kim getirdiyse suç ondadır, bunu öyle görmek lazım.
Bütün bunlar bize hak, yanlış anlamayın. Bizim kadar konuşan yok ve ben Allah’a şahit, gerek başbakanın gerekse cumhurbaşkanlığının bir defa ‘Şu işi şöyle yapacağım’ diyerek yola çıktığını bilmiyorum. Biliyorsanız hodri meydan, konuşun. ‘Ben tarımı şöyle yapacağım, hayvancılığı böyle yapacağım, madenciliği böyle yapacağım, sanayiyi şu noktaya getireceğim’ diye bir şey dediği yok. Biz bunun doktrinini yaptık, tezini ortaya koyduk. Adam beni dinlemiyor, kalkıyor onu… E dinle, ne olacak bunun sonu? E bela senin başına gelecek. ‘Ama hocam sen de bu işin içindesin’ diyorlar. Ben çıkarım işin içinden canım, ne durayım seninle. Şimdi asıl demek istediğim şu: Bu arkadaşlar bugüne kadar ‘Biz şunu şunu yaparak bir noktaya geleceğiz’ demediler. İlk siyasete başlarken ‘Bana üç yıl müsaade edin’ dedi. Ulan neredeyse otuz yıl oldu! Yani valla bu arkadaş Kadir Gecesi değil, her aldığı nefes Kadir Gecesi. Bu kadar şans, sorgulanmama, hesaba çekilmeme… Bunu neyle izah edebiliriz ki? Tamam, Türkiye’de ciddi ajan faaliyetleri var, her bölgede şu şu şu güçlerin faaliyetleri var. Tamam da kardeşim senin aklın yok mu ya? Basiretin yok mu? Görgün yok mu? Muhaseben yok mu? Murakaben yok mu? O sana etki ediyor da bana niye etki etmiyor, söyle bakalım aynı şey. Sana bir defa söyleniyorsa bana elli defa söyleniyor, bana elli defa söyleniyor, hiç etki etmiyor. Hemen teslim oluyorsun, öyle şey olur mu? Gelirken, buraya gelirken bizim çocuklardan biri dedi ki, ‘Ya hocam, adam kamera önünde farklı konuşuyor, kamera arkasında daha farklı.’ Yani öyle bıkmış bir millet,” diyor. “Evet,” dedim, kamera önünde, “Aa o kadar güzel methüsena ediyor ama arkaya geçti mi de ver yansın ediyor,” dedim. Millet davasına sahip çıkmıyor, Allah da belasını veriyor. Yani dinin sahibi ben, vatanın sahibi ben, milletin sahibi ben. Böyle şey olur mu ya? Kendini hiç riske atmayacak, yani bütün risklere biz gireceğiz. Yağma yok ya, öyle şey mi olur? Millet kendini riske atacak. Risk derken kanunsuz bir iş yapmayacak, yapılanları gördüklerinde ‘ya böyle şey olmaz’ diyecek. Ama adam bir cümleyi esirgiyor. 

Milletin Ayıkması Lazım 

Ben şimdi Suriyelileri sokakta görüyorum, bir vatandaş kalkıp da demiyor ki ‘Bu adamların bu memlekette ne işi var lan? İşgal mi edildi bu ülke?’ Dediler bana ki, ‘Hocam, bildiğin gibi değil, bunlara yurda girerken yirmi bin lira para verdiler.’ Öyle bir şey var mı? Allahu Ekber! Şu işe bak ya, adam yirmi kuruş bulamıyor, öteki adama yirmi bin lira para veriyor. Kim? İktidar. Bunu sorarak burnundan getirmek lazım. Sen bir şey yaptığın yok, ondan sonra bu bela yağmuru niye geliyor? Az geliyor ama hocam bize de geliyor. Ben kaçıyorum, bize gelmeyecek, bunu kafanıza koyun.
Şimdi demek isterim ki; evet, siyasilerin yanlışları çok ama millet ikaz görevini yapmadı, yapmıyor. Yok efendim makarnaymış, yok şekermiş, kömürmüş... Ben bunların sağlıklı olduğu iddiasında da değilim. Belki böyle üç beş veriyorlar ama tamamını verdiklerinin de kanaatinde değilim. Çürümüş olan millettir, belayı hak etmiştir. Allah da belayı vermektedir, bunda kuşkunuz olmasın. Ne demek ya? Sen konuşacaksın, anan dinini ağlayacak, gece gündüz çalışacaksın, seni dinlemeyecek... Niye? Cennet var, cehennem var. Ben olaya bu gözle bakıyorum, bilmem anlatabildim mi?  Yani o pencereden bakarak bütün bunları söylüyoruz. Milletin ayıkması lazım artık, canım kendine gelmesi lazım. Bir, iki, üç, beş değil ki; ya on iki seneden, on üç seneden beri konuşuyoruz aynı şeyleri. Nasıl olur da bu beyine girip durmaz orada. Öyle şey olamaz. Orada bir patlama yapması lazım. 
Ya ne diyeceğim, bu adamlar zaten gece karanlığında bizi dinliyorlar. Onların ahlakı belli, istikametleri belli. Cenâb-ı Peygamber Efendimiz’i gidip karanlıkta dinlerlerdi, birbirini gördük de “sakın ha” derlerdi. E şimdi hep bizi karanlıkta dinliyorlar, biz de millete bunu anlatıyoruz. ‘Beni bunlar karanlıkta dinliyor, siz bunu görüyorsunuz ve teslim oluyorsunuz.’ Yanlış olan bu taraf, milletin bir patlama yapması lazım, kendine gelmesi lazım. Ayıkmayan, kendine gelmeyen millet kendisine gelecek. 
Bu arkadaşlar bunu gizli yapmıyor, açık olarak yapıyor, buna rıza gösteriyor. Niye sen zorlanıyorsun ki? Yani siz kimi eleştireceksiniz, farkında değilsiniz. Ben onları tebrik ediyorum. Niye tebrik ediyorsun? Ya bu kadar yalandan, dolandan, atlatmaktan sonra istediğini yapıyorlar. Helal olsun sana. Bu kadar iğne batırılsa dönüp bakar mısın o tarafa? Hesabını sorar mısın? Nasıl sormuyor ya! Benim anlamadığım bu. 

İşsizliği Önlemenin Formülü Bizde

Bugün yine millet işsizlikten kurtulamaz. Niye kendini kandırıyorsun? İşsizliğin durması için ekonomide büyüme diye bir kavram var, onun olması lazım. Ve bu kavram da bir kere değil, iki kere değil, sürekli büyüme olacak. Bugün kapitalist dünyada böyle bir büyüme ve işsizlik önleme durumu yok. Avrupa’da bile işsizlik %10’lar seviyesine çıkmış. Sen diyorsun ki işsizlik önlenecek, ama bunun mantığı, felsefesi, imkânı yok. Bu ancak ve bizde var, bunun önüne ben geçerim. Ben ilan ediyorum ve ilim adamları da “evet” diyor, Rusya “evet” diyor, Çin “evet” diyor, Hindistan “evet” diyor. Venezuella… Adam geldi orada konuştu, değil mi? Şimdi ilmi dinlemiyor millet, yaşadığı bataklığa meylediyor. “Ben” diyor “İlla bu kokuyu alacağım” E git, Allah’ın selameti başına olsun. Anlatabildim mi? Büyümeyi asla temin edemezler ve gittikçe daralma olacak. İktisat kuralı olarak gittikçe Türkiye daralmada daha da daralacak. Niye? Gelir kaynakları yok, hiçbir şeysi yok. 
Şimdi dinliyorum iktidar partisini, “İşte onu vereceğim” de, hiçbir şey veremez. Nereden alıp da vereceksin? Söyle bakayım bana. Kaynakların var mı? Hepsini elden çıkardın. Vereceği bir nokta kaldı; vergiler. Doğru, 5 liranın yerinde 10 lira alacak senden, ondan sonra kalkacak filancıyı verecek. 
E bu şimdi vatandaşa para vermek, işte maaşına zam yapmak mıdır? Yok, tiyatro oynamak. Yani bu vergileri vatandaşın sırtına vurmadan bunların bir iş yapması asla mümkün değildir. Sadece petrole, şekere, tuza, gaza filan değil. Göreceksiniz, bundan sonra hayatın tamamı, hatta aldığımız nefes bile zamlı olacak. Görün bakın, “Masraf çoğaldı” diyecek. Nereden biliyorsun? Ya örtülü ödeneğe de para lazım, bu nereden gidecek? Senden, benden gidecek. “Vereceksin” dedi mi, oldu. Toptan keserler cezayı, olur biter. Ceza mantığıyla. Yani yapamazlar, hiçbir şey yapmaları mümkün değil, kaynak yok. Bizim köye bi bak, benimkini ilim adamları geldi, “Bu iş olur” dedi; demeseler de uygulaması var, öyle değil mi?

Ben Konuşuyorum, Beni Dinlemiyorlar

Onlara da iyi oluyor. Onlara ben konuşuyorum, beni dinlemiyorlar, gidiyor pazarcılık yapıyor. Tabii çekecek, tabii çekecek ya. Yani kaderi, ilahinin adaletine inanmıyor musunuz? Ya ben bu kadar yırtınacağım, bağıracağım, çağıracağım, sen takacaksın beni, verir Allah belanı. Pazarcı bile olamayacaksın yarın, göreceksiniz. Ne diyorsun sen ya? Üniversite mezunu yok fırıncılık yapıyor, çöpçülük yapıyor, ne yapacak? Onu da bulamayacak. Niye dinlemiyor? Dinlesin. Ben gençlere diyorum: “Sizi üniversiteye sınavsız alacağım.” Aa, haydi bakalım, koştur babam, koştur! Ya sana ben seni sınavsız alacağım üniversiteye, ilmen bunu ortaya koyuyorum. Yani öyle bir kuşatma var ki, beyinler durdu, dumura uğradı, çürüdü beyinler.  Konuşmakta caiz değil. İrşad, ikaz her zaman yapılmaz. Yanlış anlama, Hz. Yunus Aleyhisselam gibi çekip gideceksin. Allah emretti ona işte filan Ninova’yı irşad et, ikaz et. Baktı senelerce, 60 sene konuştu, dinlemediler onu, çekti ayrıldı gitti. Yolda giderken gemide bir arıza oldu tabi. Arif insanlar, “Kim efendisini üzdü?” dediler. O da kalktı, “Ben attılar onu denize.” Yunus balığının karnına, ala rivayet 7 gün 7 gece orada kalmış. “La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minel zalimin” (Enbiyâ 21/87) ayetini okuyarak, dua yaparak Allah’ın affına mazhar oluyor. Ondan sonra dönüyor, bir anda insanlar irşada ikaza. Ama biz öyle balık karnına girecek hiç dinlemiyor ya, enteresan. Anlatıyorsun, talebe dinlemiyor, mezun olan dinlemiyor, halk dinlemiyor. 


Ben Bunlara Düşman Değilim, Ama Bunlar Bu İşi Bilmez

Şimdi çiftçilere de hayret ediyorum. Hep bana söz veriyorsun herhalde, niye hayret ediyorum? İlk gün gittim dedim ki, sakın ha bu arkadaşlara oy vermeyin. Ben bunlara düşman değilim ama bunlar bu işi bilmez. Artı Avrupa Birliği’ne söz verdiler. Avrupa diyor ki, “Buğdayı benden alacaksın, mısırı benden alacaksın, üzümü benden alacaksın, her şey benden alacaksın. Aksi takdirde ben seni bu sınırların içine koymam.” Ve nedir bu ya? Dedi nüfusun yüzde 45’i köylerde, bunu yüzde 10’a çekin bakayım. Aksi takdirde mahvederim sizi. Tamam dediler, selam verdiler. Şu anda o gün 25 milyon, 30 milyon köylerde olan nüfus 5-6 milyona düştü. Niye? Ektiği biçtiği işe yaramıyor, kendi yediğinden başkasını satamıyor, çürüyüp kalıyor, öyle değil mi? Köylü dinlemiyor. Peki ne anlatacağız buna biz? Anlatmamız gereken ne var? o dinlemedi. Hayvancısına konuştuk, dinlemedi. Madenciye konuştuk. Gümüşhane’de dedim ya arkadaşlar, ben şu Gümüşhane’yle Türkiye’ye 100 sene bakarım, hesabını da verdim, anlattım onlara. Sonra seçimden sonra “Ya hocam, senin dediklerin doğru çıktı, Allah Allah” dedim, “Aferin” dedim, “Ya ne kadar iyi bildin” dedim. Benim bildiğimi? Öyle bir şey olabilir mi ya? Yani bizde bilim, ilim, akıl sıfır. Yani akıllı olmana gerek yok, biri seni tezgahlayacak, pazarlayacak tamam. 

İçerisinde bir tanesi bizimle görüş birliği halinde, diğerlerinin hepsi yalan, konuşuyor, hiçbir şey yapamazlar. Mesela iktidar hiçbir şey yapamaz, yapsınlar bileklerimi keserim, anlatabildim mi? Hayatını bizim gibi yaşayan bir arkadaşımız var, onunla görüş birliği halindeyiz, o yapar. Diyeceğim budur, başka bir şey değildir. 

Hedef AK Partisi ile HDP Koalisyonu Yapıp Federatif Yapıyı Hayata Geçirmektir

Şimdi HDP barajı aşacak, ben sana söyleyeyim; şimdi proje AK Partisi yine epey rey alacak ama tek başına iktidar olamayacak. Proje onunla birlikte bir hükümet koalisyon yapıp istenilen federatif yapıyı hayata geçirmektir. Oynanan oyun Amerika tarafından budur, anlaşıldı mı? Ha bu iş olur olmaz, bunların hesabı bu. Bakalım Allah'ın hesabı nedir, milletin hesabı ortada. Hiç öyle federatif yapı bulunacak, ülke bölünecek öyle bir dertleri yok. Yani sanki ölen onların çocukları değil, insan bunları düşünüyor. Şahsen ben bunalım geçiriyorum ya, böyle bir duyarsızlık olabilir mi?  
Ben doğdum doğalı bilinç veriyorum, böyle bir şey olamaz ya, vallahi olamaz. Bir insanın yanlış yapması başka şey, yanlışı batılı hak olarak görmesi başka şey. Yanlış yapabilirsin. Affedersin içki içebilirsin, kumar oynayabilirsin, sağa sola gidebilirsin ama imanın bütün olması lazım. "Ya Rabbi ben yaptım, beni affet." Böyle bir şey kalmadı artık ya, ölçü yok. Ve bilhassa bu ülkede bunu yapan da yola ilk defa Türkiye'de 1970’li yıllarında çıkan adamlar. Öyle bir dağıtmışlar ki hiçbir ölçüyü bırakmamışlar, hiçbir ölçüyü bırakmamışlar. 
Ben sana bir hatıra, yüzde bin yaşanmış bir olay... Geliyorlar bir arkadaşımıza, “Ya,” diyorlar, “biz seni aday yapacağız.” Adam sıradan bir öğretmen. “Ya,” diyor, “ben öğretmenim, nereden çıktı bu?” diyor. “Yok, illa seni aday yapacağız, meclise koyacağız, birinci sıraya koyacağız...” Bir buçuk ay adamın kapısında oluyorlar. Kalkıyorlar, bire koyarken atıyorlar onu bilmem nereye... O da diyor, “Nedir bu sizin yaptığınız?” Kapısına gelip “Seni biz vekil yapacağız,” diyen adam ne diyor ona biliyor musun? “Ya sen siyasete girdin ya” Yani İslam adına yola çıkan hainler —affedersiniz— bu şerefsizliği yaptı. Anlatabildim mi?  
Bu büyük oyun, böyle bir şey olabilir mi ya? Senden bu insanlar bir şey mi istedi? Yok. Nedir bu yaptığın iş? Oradan başladı, yavaş yavaş yavaş, bu noktaya kadar geldi. 
Adamın bir tanesi, büyük bir ağanın diyelim kahyası... Padişah ölmüş. Padişah da o zamanlar talih kuşuyla seçiliyormuş. Meydana toplanmışlar. Kâhya da gitmiş işte. Kuşu uçurdular, geldi kâhyanın omzuna kondu. Dediler, “Yok ya, bu zibidinin teki.” Bir daha uçurdular, yine... Üçüncüde onu koydu. “Tamam,” dediler, “herhalde nasip bunundur.” O da ilk hükümran oluyor, hükümdar oluyor. “Herkes ölüsünü kapıdan değil bacadan çıkartacak” talimat veriyor. Şimdi adam ölüsüne mi ağlasın, ölüyü bacadan çıkartacak buna mı ağlasın? Neyse, ağası gidiyor ona, “Böyle böyle,” diyor, “Ya etme, gitme,” diyor. “Ben,” diyor, “o meydana giderken Rabbıma söz verdim; bu adamlar çok yaptılar. Bunların ölülerini bacadan çıkartacağım. Allah ben onun için sizin başınıza padişah.. Şimdi arkadaşlar, enteresan bu durum, beddua mı aldık, nedir? Yani bu kadar konuşuyorsun, konuşuyorsun. Ben neticede öğretmenlik yaptım, profesörlük yaptım, üniversitede hocalıklar yaptım... 14 üniversitede çalıştım, 7 sene liselerde çalıştım. Her zaman insanlarla konuşuyorum, vallahi anlamadım, billahi anlamadım. Ya be, adam bir şey anlamaz, “Anlamadım” der, anlar “Anladım” der. Konuşuyorsun, “Anladım” diyor, kafasını sallıyor. O anda 10 dakika sonra dönüyorsun sırtını, hepsi uçlu gitti. Nedir bu ya? Bu nasıl bir şey? Bu nasıl bir şey? Onu söyle bana. peygamber döneminde olsa, peygamberi dinlese, hayır peygamberi bırak, sıradan bir insanı dinlese, arkasından kalkıp “dinlediğin inkar” nedir, ne denir bunun adına? Allah muhafaza etsin. Yani insanımız kendini kontrol etmesi lazım, murakabe etmesi lazım, hizaya çekmesi lazım. Benim acizane gördüğüm bu. 

Siyasette Olan Doğru Konuşmaya Mecburdur

Benim kapımda bir buçuk ay geldi, yattı kalktılar. Bir tanesi de namlunun ucundaki kurşun gibi “Hayatı yaşa, bu bu bu” dedi. Meğer o da “Ben şuraya gelirsem, alttan o bastırır çıkarız” diye. En sonunda dedim ya, bu ne sahtekarlık ya! “Sen siyasete girmedin mi?” diyor bana adam. “Bu nasıl iman ya, bu nasıl Müslümanlık! Böyle bir şey olamaz!” Kaybetmişler tabi, onlarla “körle demiş yatan şaşı kalkar.” Onlarla devam edersen sonunda bu olur. Siyasette olan yalan konuşur.” Haşa, öyle şey mi  olur? Milimi milimine, noktası noktasına doğru konuşmaya mecburdur. Allah’a hesap verecek ya, nasıl bir iş bu? Ya yapabildiğini söyleyecek, yapamadığını söylemeyecek.
Allah verir belanı. İki günlük dünyada belki ayağının altındaki koltuk deri koltuk olmaz, altın koltuk olabilir ama affedersin, domuz suretinde halk edilirsin. Geberdiğin zaman öyle kaldırır seni Allah. Nasıl ya, sen insana yalan konuşabiliyorsun? Böyle bir şey olabilir mi? Allah muhafaza etsin. Tabi Cenâb-ı Hak siyaset içinde bulunan arkadaşlara, bu arkadaşları da bu akıbetten muhafaza eylesin, onu korusun. Olayın bir de bu tarafı var, dua edelim yani. Bunlar da kalkar derse ki dediğiniz adamlar kardeşini zehirli yere gömdürdü, komşusunu bir karış toprak öldürdü, bunlara inanmayın katildir. Babasını musalla’dan kaldırmadılar, hakkımı helal etmiyorum. “Alacağım var” deseler ne olacak? Öyle şey olabilir mi, böyle manyaklık olmaz. Hiç kimse iftira edemez. Siyaset Allah için yapılır. Sonra bilmeden bir adam niye bu kadar yalan konuşacak, iftira edecek, sebep ne? Ben birkaç hatıramı zikredeyim; bizim Semerciler Yokuşu’nda rahmetli Ali Türk’ün mağazası, rahmetli Mustafa Savaşer abimiz orada. Ben her okula giderken ona uğrardım, 3-5 dakika oturur geçerdim. Yine orada çalışan öldüyse Allah rahmet eylesin. Murat adında bir ağabeyimiz, giderdim, bazen çay ikram ederlerdi, sohbet ederdik. Sonra ben vaktime göre hareket ederdim. Bir gün gittim, sağın en büyük adamıyla soldan Cumhuriyet Halk Partili bir ağabey oturmuş sohbet ediyor. Şimdi o sağcı arkadaş ağabeyimiz o kadar enteresan ki, adama “dinsiz” diye yükleniyor, öyle oldu. O esnada da ezan okunmaya başladı camilerde, yakın oraya dedi, “Ya ben seninle başa çıkamam” dedi Mustafa, “Ben namaza gidiyorum.” O namaza gidiyor, arkasından “buraya bak buraya, nereye gidiyor?” Türkiye’nin enteresan bir noktası var. Akçabat'ta mesela, Cumhuriyet Halk Partisi ilçe başkanıdır. Vallahi de billahi de ben şahidim, bir defa değil, her defasında ezan okunurdu, dükkanını kapatırdı, namazını kılar, tekrar açardı. Ama gelirdi. Öyle bir dedikodu var: “Bunlar dinsizdir.” bizi tanıdıktan sonra bunu Müslüman kabul ettiler; tertemiz bir insan. Türkiye öyle odaklar halinde kuşatılmış ki, Allah muhafaza etsin. Şimdi bu odaklar seçim döneminde ne yapacak? Cumhuriyet Halk Partisi hakkında kitap yazacakmış. Ne yazarsa yazsın, ya bu millet bu kadar gerizekalıysa yazsınlar, ama ben kimsenin buna inanacağını zannetmiyorum, hiç kimse inanmaz. Müslümansınız, iyisini bırak sen. Onlar gittiler, o noktaya geldi mi? Kimin ne olduğunu meydanlarda tartışacağız ne diyorsun sen ya? Deccal’in  bütün vasıfları ortada, hadisler ortada. Size görev düşüyor, konuşun, hiç kimsenin adını vermeden konuşun. Kim bunu yapıyorsa o Deccal’dır.  
Buraya bir ilave yapayım, adam mesela bugün Yahudi, Hristiyanlarla bir oluyor, Müslümana saldırıyor; İsrail’le bir oluyor, Bu nasıl izahı yapılabilir mi? "Yahudiyle, Hristiyanla, İsrail’le bir olup Müslüman’a saldırıyorlar. 
Ne ile izah edeceksin bunu sen?  Az önce de söylediğim… Benim bir buçuk ay boyunca beni şey eden adamlar bunlar.  Yani tekrar ediyorum; bakın, iman ehli olduğunu söyleyen insanlar sünnilik adı altında Yahudi ve Hristiyanlarla beraber oluyor ve kime? Müslümana saldırıyor. Bu kadar sakat, bu kadar çürük, temelsiz bir düşünce ve fikir olabilir mi? Allah hepimizi muhafaza eylesin ve bizi dinleyip yolunu, istikamet üzere düzelten insanların sınıfına da dahil eylesin. Bizi takip edenlere de teşekkür ediyorum, sağ olun, teşekkür ediyoruz. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir