Neler Okuyacaksınız
Ermenilerin Mağduriyeti Diye Bir Şey Yok, Bunların Tamamı İftira
Bu adamların yapamadığını parti olarak yapma imkânımız olabilir mi? Millete buradan alenen ilan edin. Bu milletin davasını Allah'ın izniyle yargı önünde biz dava edelim ve bir daha da böyle şımarıklık yapmasınlar, haksızlık edip iftira etmesinler. Hayır, bence sadece Ermeniler değil. Başta Obama olmak üzere kim bize “soykırım yaptı” diyorsa hepsine tazminat davası en azından açarız. Yaşayan şahitlerden hareketle 1914 yılı itibariyle Rusya Karadeniz'i işgal etti. O tarihte Karadenizlilerin hemen hemen tamamına yakın hicret etti. Karadeniz bölgesi ta Erzurum'a kadar bu hicretler devam etti. Yani oradan hareket ederek Karadeniz'e hatta Kayseri'ye kadar bu hicretler başladı, devam etti. Bu hicret esnasında işgal eden Ruslardan benim rahmetlik dedemden, amcalarımdan duyduğum kadarıyla Ruslar bize hiçbir zulümde bulunmadılar. Ama bunların içerisinde yaşayan Ermeniler vardı. Ermeniler aslında 1914 Birinci Dünya Savaşı'nda Ruslara ciddi bir destek verdiği için hep onun sırtını okşuyorlar. Bak burayı çok iyi değerlendirelim. Yani Ermenilerin haklı olduğunu Ruslar da kabul etmiyor. Ama değil mi ki Birinci Dünya Savaşı'nda onlara ciddi bir destek verdiler. İşte hatır icabı “biz de sizinle beraberiz” tarzında bir şeyleri var rolleri var. Orası benim rahmetlik dedem, amcalarım şahit olduğu olaylar. Efendim o Ermeniler çok ciddi yanlışlar yaptılar, katliamlar yaptılar. Ta Gümüşhane'nin iç köylerine kadar. Orada birçok insanı katlettiler. Affedersin ırza tecavüz ettiler. Bunlar yaşanılarak anlatılan şeyler. Şimdi adamlar geldiler zaten Türk Milleti işgal edilmiş bunu yapacak iktidarı yok. Tehcir olayı mukatele anında iki taraf birbirine vurdu, iktidar da “bunları bir arada tutarsak kan gövdeyi getirecek” diye bir taraflara gönderdi. Tehcir bu. Vatandan, vatan cüda etmek değil. Ortalık sakinlenince tekrar geriye getiriyorlar. Yani mağdur olan Ermeni yok. Zaten Ermeniler Osmanlı döneminde “Tebaa-i Sâdıka” diye anılırdı. Yani sadık bir tebağaydı bunlar. Fakat enteresandır; Fransızların ve de on dört Birinci Cihan Savaşı münasebetiyle onların safında yer alan Ruslar, kalkıyor bunlara şefaat ediyor. Ve bu şefaatle beraber üzerimize geliyorlar. Hınçak, Taşnak Örgütleri kuruluyor. Bunlar tarihi hakikatler. Yani biz bu konuya girersek bunların kaçacak delik aradıklarını göreceksiniz. Biz haklıyız, kimseye zulmetmedik, etmemiz de mümkün değil. İddia ettikleri konular hiçbir zaman bir Müslümanın yapmasına imkân tanınmaz. Ya bir Müslüman ırza geçecek, bir Müslüman insanı katledecek. Nahak yere bir canı alan ebedi cehennemliktir. Nasıl bunu yapsın ki? Yani bir defa bu teori olarak ters, yanlış diye özetleyebiliriz. Yani “onlar mağdur olmasın, burada efendim kan dökülmesin, kavga olmasın” diye gönderildi. Olayın aslı bu. Siyaset hariç Ermeniler Osmanlı'nın içinde idareye, iktisada her şeye hakimdiler. Bürokraside en üst seviye gelmişlerdi. Araştırın bakın. Ben hatırlarsanız, Trabzon'daki mitingde yaptığım araştırmada şaşırdım kaldım. Türkler dışarıya atılmış Ermeniler içeri alınmış ya. Dedim “ya bu nasıl uygulama?” Yani “Ermenilerin mağduriyeti” diye bir şey yok. Bunların tamamı iftira. Şimdi ben bu hükümettir, değildir burada da bir cümle yapma, koymak istiyorum araya. Geçenlerde yaşlı bir abiyle konuşuyoruz. Dedim “ya benim” dedim, “aklımın almadığı öyle arkadaşlar tanıyorum ki bugün gelmiş adeta dünyasını ters düz etmiş. Ne diyorsun buna” dedim. Dedi ki “bizim topraklarda yaşayan birçok Ermeni Rum vardır. Ve bunlar gerçekten samimi olarak Müslüman oldular. Ama Cumhuriyetle gelen demokrasi, insan hakları bunları alabildiğine, bu bahar mevsimlerinde ahırdan çıkan hayvanlara, danalara döndürdüler. Adamlar koştu koştu dedelerinin dinini buldular” dedi. Şu anda yaşadıklarımız geçmişte Müslüman oldukları halde şimdi dedelerinin dinine dönen adamların maalesef ortaya koydukları tavırlardır. Dua edelim mürted olmasınlar. Özetle bunu ifade edelim.
Kapitalist Sistemde Türk Milletinin Parası Yoktur
Ben ilk defa bu konuları anlatmaya başladığımda hiç unutmam Rize'de sohbet ediyorum. Yaşlı, sakallı bir amca geldi anlattım anlattım durdu, meğer tam bir AKP'li. Dedim “Kur'an getir el basayım hem vallahi hem billahi ben bunları yaparım ve bilmediğim şeyi de konuşmam” dedim. “Sakın” dedi “yemin etme.” “Ya niye sakın yemin etmeyeyim?” Allah Kur'an'da kasem ediyor. Peygamber kasem ediyor. Ben de onların kulu, ümmetiyim. Ben de onların yolundan gidiyorum. Şimdi biz bu konuda Allah'ın izniyle bildiklerimizi “iki çarpı iki eşittir dört eder” gibi her şeyi ortaya koymaya hazırız. Ama bu arkadaşlarımızın bilmediği bir konu var. “Tamam baba sen veriyorsun da bu adamlar niye veremiyor?” Bütün problem burada. Mesele burada. Bunlar veremezler. Niye veremezler? Çünkü arada bir sistem farkı var. Globalizmin sistemidir bu, Liberal kapitalist sistem. Bu sistemde gitsen bu yoldan gideceksin. “Otobüsün şoförü değişir o kadar ama yol aynı yoldur.” Eğer bu yoldan gidersen sen de veremezsin. Şimdi AK Partisi'nin gittiği yolun dışına Cumhuriyet Halk Partisi çıkamaz. “Ya nereden biliyorsun?” Kemal Derviş'e kendi teklif etti “gel beraber olalım.” Kemal de orada olursa bakan olacak. Aynı yolda gidecekler. Milliyetçi Hareket Partisi'ne gelince zaten bugüne kadar AK Partisi'nin koltuk değneği oldu. Onun farklı bir yol izlemesi mümkün değil, zaten bilmez. Yani ben bunu küçümsemek için söylemiyorum. Artı Selahattin Bey bunun bunu farklı bir yol izlemesi o da mümkün değil. Hep bunlar pazarlık halinde. Yani hepsi kapitalist sistemi farklı farklı yönleriyle öne çıkartarak “biz bu işi yaparız” iddiasında bulunsalar da kesinlikle yapamazlar. Neden? Çünkü kapitalist sistemde Türk milletinin parası yoktur. Yani şu anda cebinizdeki paraları çıkartın koyun masanın üstüne. Kim söyledi “%10 metal para var” dedi o da yanlış söyledi. %10 diye bir şey yok. %1’dir, %2’dir. %10 olsa kopya çektikleri anlaşılır, iplen kafalarını koparırlar. Bir tek kuruş onun dışında basamazlar. Niye? Global sermaye sahipleri senyoraj hakkını bunların elinden aldı. Ne demek senyoraj hakkı? Para basma hakkı. Bunu sen basamazsın. Parayı sen basamazsın ben basarım. E peki ne yapacak? Senin paran olmayacak. Kimin parası olacak? Benim param olacak. Ne kadar piyasanın dönmesi için paraya ihtiyacın var? Atıyorum elli milyar. Elli milyarın karşılığında döviz alacaksın hazinene koyacaksın bu paraya mukabil sen Türk lirasını basacaksın. Şu ana kadar Türkiye'de basılan Türk lirası bu şekilde basılmıştır. 35 senenin üzerindeki zamandan bu tarafa yapılan işlem budur. Yani bize ait para bir tek kuruş piyasada yok. Tamam. Şimdi ben geleyim, bu yolla gideyim ben de bir şey yapamam. Hayır beni değil, Hazreti Cebrail'i indirin, o da bir şey yapamaz. Bu tamamen sistemin bizi sürüklediği bir sonuçtur. Bu sonuçtan kurtulmak için milletin kesinlikle buna “hayır” demesi, elini tersiyle itmesi lazım. Ne diyor? “Ben” diyor “bin beş yüz Türk lirası vereceğim.” Kim diyor bunu? Cumhuriyet Halk Partisi. Bakın arkadaşlar, vallahi de billahi de tallahi de veremez. Niye? Bu sistemle nasıl versin ya? Bu sistemle vermeye kalktığı zaman ha şu şartla verir. Mesela bu kaç liradır şu anda? Atıyorum bir lira. Yüz elli kuruş yapmak mecburiyetinde. Giydiğin ceket kaç lira? Yüz lira. Yüz elli lira yapmak mecburiyetinde. Yani zam yapar. Artı vergi ne veriyordu? %20, %40 yapar. Vergiyi artıracak, zâmı arttıracak, cezaları arttıracak. Bu şekilde vermek zaten vermek değil. Bitirir seni. Presler mi.. Geliyoruz şimdi Milliyetçi Hareket Partisi'ne, verebilir mi? Vallahi de veremez, billahi de veremez. HDP verebilir mi? Vallahi veremez. AK Partisi gelsin, veremez. Nasıl versin? İşte o fon, bu fon topluyor milletten. Bu şekilde bütçe olur mu ya? Yani milletten alıyorsun bunu, bir kimseden almıyorsun. Ama bizim sistemimiz tamamen kaynaklara dayalı bir sistemdir. Paramız kaynaklardan.
Para, Karşılığında Malın Varsa Paradır
Şimdi bu arkadaşların yanıldığı bir nokta cebimizdeki dolara “para” diyorlar. Bu para değil. Para ne biliyor musun? Bunun karşılığında eğer malın varsa paradır. Eğer malın yoksa bu para değildir. Şimdi Amerika'ya seninle beraber gitmek istesek 10 bin doların üzerinde cebimize para koyamayız. Niye koyamazsın? Atıyorum ben 10 milyonla gittim, bir başkası 100 milyonla gitti. 100 kişi diyelim 1 milyar doları cebimize koyduk gittik. Amerika'da iş yapamazsın. Ne yapamazsın? Sana hediye alacaksın bulamazsın. Niye? Çünkü Amerika kendi mamulünün, karının karşılığında o senyorajı kullanmadı. Neyin karşılığında kullandı? Türkiye'nin geliri karşılığında kullandı bunu. Daha kim var onun ittifak ettiği ülkeler? Atıyorum Irak gelirinin karşılığında kullandı. Suriye'nin, affedersiniz, Suud'un kârı karşılığında kullandı. Pakistan'ın kârı karşılığında kullandı. Almanya'nın kârı karşılığında… Bunların karları karşılığında adam senyoraja, para basma hakkını kullanıyor. Elbette bu adam zengindir. Ben 2005 yılında hatırlarsanız salonda ne dedim? “Amerika'nın sonunu ben getireceğim.” Şu anda bizi bir anda millet kapacak ama öyle önümü kesiyorlar ki. Niye? Amerika'nın ayakları kesildi yerden. Vallahi kesildi. Daha geriye dönüşü mümkün değil. Niye? Çünkü ben onun başkasının serveti üzerinde parasını ortaya koyup bütün dünyayı eşek edip biniyor, at edip sürüyor. Bunu gördüm, bunu tespit ettim. Şimdi dünya ülkeleri, insanlar kendi kazancının karşılığındaki değeri paraya çevirecek ve bu parayla beraber alışveriş yapacak, Amerika'nın işi bitecek. Rahmetli Özal iyi bir iktisatçı ama Türk lirası konvertibl olabilmesi için hazineye onun dolarını koyacağız, konvertibl. Böyle manyaklık olur mu ya? Bu adamlar iktisatçı. Neyin iktisadı bu ya? Adam seni köle etmiş “senin hazinende benim param olacak” diyor. Sen de buna “evet” diyorsun. “Aa ne kadar iyi bir iktisatçı.” Sıfır ya. Ne iktisadı bu? Adamın köleliğini yapıyorsun sen.
Bağımsız Türkiye Partisi Olarak Emisyonu Genişleteceğiz, Senyoraj Hakkımızı Kullanacağız
Para nedir? Üretimdir, emektir. Peki her milletin emeği ve üretimi var mı? Var. Bir yıl sonu buna ne deniyor? Gayrisafi milli hâsıla. Bugün Türkiye'nin gayrisafi milli hâsılası 200 trilyon Türk lirası. Peki buna mukabil piyasada 5 kuruş para var mı? Hayır. İşte biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak o 2 trilyonun karşılığında emisyonu genişleteceğiz. Senyoraj yani para basma hakkımızı kullanacağız. 2 trilyon devreye gireceğiz. Alnımızın teri oldu; sütten pak para oldu, tertemiz para oldu. Yetmedi, bizim 3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız var. Bak burada diyor ki “bize” diyor “bu kaynaklar” diyor “yok” diyor. Neydi o Lozan'da bunlar elimizden alındı. Adamlar tarihini de bilmiyor. Yani oturup ağlamak lazım. Ya ben bu millete artık şaşıyorum. Bu adamlara nasıl oy veriyorlar? Ulan bu Sevr anlaşması mı be? Lozan farklı Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunun alındığı anlaşmadır. Anlaşıldı mı? Yeraltı, yerüstü, bütün zenginlikler bize ait” bu Lozan'a göre. Ha bunlar madem yok onlar böyle bir servet yok. Bu Rio Tinto nedir? Bunların dönemi: Cominco, Geomar, Anatolia Minerals, Eldorado Gold, Normandi, Yamas, Omya. Bunların binlerce işletmesi var Türkiye'de. Milyon dönüm arazileri kapatmışlar. Hani Lozan bunları yasak etmişti. Peki bunlar neyin nesi? Kendi yandaşların ortak olduğu ecnebi şirketler. Yasak diye bir şey yok. Ha Bağımsız Türkiye partisini iktidara getirsinler görürler. “Hocam bunları mağdur edecek misiniz?” “Hayır biz o şeyi de göstermeyiz.” Kaç para verdi? Zaten verdikleri bir şey yok. İki misli vereceğiz zaten. Allah'ın selamı başınızda olsun çıkın bakalım. Ondan sonra Türk milleti bunları işletmeye başlayacak. Üç katrilyon dolar üç katrilyon dolar yeraltı kaynağımız var. Ben iki trilyon dolar her yıl emisyonu genişletip senyoraj hakkımı kullansam devlet olarak; yani iki trilyon parayı devreye koysam bugünkü Türk lirası beş trilyon para eder. İki trilyonda gayri safi milli hâsıla oldu mu? Ne etti? Yedi trilyon. E biz bak ben arkadaşlara aylardan beri çalıştırıyorum. “Bana enerji kaynaklarından gelir üreteceksin, kaynak üreteceksin.” İşte dünden beri bana diyor ki “iki yüz milyar Türk lirası karşılığı bende kaynak var.” Kim diyor? Fuat Şengül. Böyle Fuat gibi bir tane adamları yok ya. Fuat'ı da çalıyorlar. He vallahi. Artı beş yüz milyar. Beş yüz milyardan bir şey olmaz. Vergi. Ne etti? Yedi trilyon yedi yüz milyar Türk lirası bizim bir yılda gelirimiz var. Şimdi hangi maaşı koyarsan koy sen bunu tüketebilir misin? Bizim iktidar olduğumuz dönemde vallahi de billahi bu milletin bir eli yağda bir eli balda olacak. Ben bu işi biliyorum değil. Dünyada tek bilen adamım. Bunu hiç unutmayın. Ben bunu biliyorum. “Ya hocam sen…” Ne enaniyeti be? Şimdi bir general gelse, “ben generalim” dese çaka mı satar bize? Adam general. E ben de bu işin generaliyim ya. Ha sen kabul etmiyorsun. Oğlum senin problemin kendinle, benimle değil. Allah senin selametini versin. Daha ne istiyorsun?
Bizim Sisteme Göre Herkes İş Sahibi Olacak
Bu seçimde hanım kardeşlerim beni iyi dinlesinler. Üniversiteyi bitirseler iş bile alamazlar. Ama bizim sisteme göre herkes iş alacak. Üniversite bitti mi Haydar Hocanın kapısına gelmeye gerek yok. Devlet babasının kapısına gidecek. Ben üniversite diplomasını verecek, o bölgede mutlaka iş alacak. Tamam mı? Üniversiteyi bitirecek. Üniversiteye sınavsız girecek. Harçlar kalkacak. Sonra otuz yaş veya otuz yaş üzeri olan bir milyona yakın evladımız var. Hızlandırılmış eğitime tabi tutulacak. Ve bunlar da mezuniyetten sonra iş sahibi olacak. Nedir ya? “Devlet iş bulmaz.” “Neymiş?” “Kapitalist sistem.” Senin kapitalizmine de sana da. Sen beceremiyorsun bunu. Çek git. Ben bu işi yaparım. Dediğimi anlatabildim mi? Artı bütün bunlar… Bu adam mezun oldu, iş aldı. Peki ne lazım buna? Bir ev kurmak, yuva kurmak. Devlet babası ona uzun vadeli faizsiz kredi verecek. Bak yedi trilyon yedi yüz milyardı bizim bir yıllık bütçemiz. Ya benim bütçemi kimse tüketemez. Sonra bu işten anlamadıkları için vereceğim rakamlardan da anlamazlar. Hakaret etmek için konuşmuyorum. Ya biz bu işi çok iyi biliyoruz. Bu işi çok iyi biliyor. Biz bu işi biliyoruz. Milletin bak on iki seneden beri cefa çekiyor. On üç seneden beri yanlış yaptı. Bak net konuşuyorum ben. Yanlış yaptı, yanlışa teşvik verdi. Ne komşumuz kaldı, ne cebimizde para kaldı. Her şey elimizden çıktı. Öyle değil mi? Ne iç politika, ne dış politika. Mahvoldu gitti Türkiye. Tamam bunların hatası var ama milletimiz niye bunlardan hiçbir ibret almadı? Kalkıp “yapamıyorsun bu işi” demedi. E sanki böyle maç seyrediyoruz. İşte biri Fenerbahçeli, biri Trabzonsporlu, biri Galatasaraylı. Böyle bir siyaset olur mu ya? Yapamıyor, “Allah'ın selameti başın olsun” gönder. Yapıyor, “hoş geldin.” Niye bunu bu şekilde yapmadık? Yapamıyoruz. Yapmamız lazım. Emekliler yaptıklarının cezasını çekiyor. Ben kaç defa onlara söyledim. Bak emekliler en az asgari ücretten maaş alacak. Yani bugün onlar benimle olsun. 5 bin Türk Lirası maaş alacak. Nereden gidiyorsun sen? Şimdi bu adam eğer mağdur olursa günahı kendinin bana ne. Hanımlar 1500 Türk Lirası maaş alacak. Şimdi üniversiteyi okusa iş bulamayacak. Bulsa 940 lira para alacak. Haydar hocanın iktidarı döneminde hanım kardeşlerin tam 1500 Türk Lira evinde hanım hanım oturacak. Beyine, oğluna kahve çay yapacak maaş alacak. Olay bu kadar basit. Anlaşıldı mı?
Mustafa Kemal “Ben Cihat Müslümanıyım” Dedi
Sosyal devlet. Mustafa Kemal'in ruhu şad olsun. Allah rahmet eylesin. Bu toplumu “şu, bu görüntüsü” adı altında kör ettiler, sağır ettiler. Zübeyde Hanım'a neler demediler. Bak ben yeminle konuşuyorum. Benim vicdanıma dokunurdu. Giderdim Akçaabat’ta birisi gelirdi, konuşurdu bir adam. “Abi” derdik ona. Yahu zehir kusuyor adam. Bir böyle, iki böyle. Bir gece sabaha kadar zaten 12’den evvel gittiğimiz yok. Üzüntüden düşündüm düşündüm birden ya bir Osmanlı paşasının anası böyle olamaz. Bu kalbime geldi rahatladım. “Olamaz” dedim, “bu hainlik, bu yalan.” Sonra düşündüm bu kimin yalanı? Yunan istihbaratının yalanı. Allah Allah ya bu adam Yunan muhbiri olabilir mi? Sonra biraz daha düşündüm İngiliz istihbaratının yalanı. Bu olabilir mi? Ve ihtilal sonrası beraber oluyoruz bu arkadaşla Almanya'da bana İngiliz pasaportu gösteriyor. Ben ihtilalden evvel İngiltere'ye gittim. Çok özür dilerim arkadaşlar. Yahu sınırdan içeri girerken aman ya Rabbi sanki esrar kaçakçısıyım. La donumu bile aradılar ya. Böyle bir şey olabilir mi? Dedim “ya abi kusura bakma ben oradan içeri girme bile giremedim. Her şeyim arandı. Sen nasıl bunu aldın?” İsim vermeye gerek yok. Ben onun dönüşünü bekliyorum, dönmesi lazım. Ebedi hayat var. Allah korusun. Artı döner. İnşallah döner. Benim gönlüm dönmesinden yana. Etrafına bakmasın. Onu kimse kurtaramaz Allah'ın hesabından. O kadının dedesi Şeyhülislam. Ve o kadının sülalesinden beş tane mürşid-i kâmil var. Mevlevi Şeyhi, Rufai Şeyhi, Halveti Şeyhi vesaire. Beş tane mürşid-i kâmil var. Babası Ali Rıza Efendi'nin keza öyle. Hangimizin sülalesinde bu kadar güçlü mübarek insan var? Ya ben şahsen bunları konuşurken içim doluyor. Feyz alıyorum. Nasıl bir nasipsizlik ki sen kalkıp bu kadar iftirada bulun. Soru soruyorum bütün Türkiye'ye. Mustafa Kemal hangi harama helal dedi? Hadi söylesinler. Sen biliyor musun? Biliyor musunuz? Hiçbir harama helal demedi. E ben bu adamlar “İslam'ı iktidar edeceğiz” diye geldi. Kaç tane harama helal yaptılar? Artı “ya” dedi, “doğru” dedi. “Ben ibadet Müslümanı değilim yapamıyorum” dedi. “Ama ben cihat Müslümanıyım.” Hayatına bak bu. Şimdi arkadaşlar eğer biz değerlerimizi yerli yerine oturtmazsak bu kavram kargaşası fitneye bizi güçar eder.
Ehl-i Beyt Hakkında 32 Ayet, Yüzlerce Hadis Var
Ben de biraz bu işin İslami boyutundan gireyim. İslam dininde Cenâb-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de bir aileden bahsediyor. Peygamberin dâhil olduğu aileden. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Ehl-i Beyt ailesi. Şimdi Ehl-i Beyt hakkında 32 tane ayet var. Bir, iki, üç, evet üç tane bu eserin başlangıcında ayet-i kerimeler var. İki, üç, dört tane affedersiniz. Bunun dışında sekiz tane daha ayet-i kerime var. Benim İmam-ı Ali eserimde, pardon sekiz değil, otuz iki tane ayet-i kerime. Dördünü çıkarsak neydi? Yirmi sekiz. Yirmi sekiz tane de ayet-i kerime. Sadece Ehl-i Beyt'i anlatan. Ve Ehl-i Beyt hakkında yüzlerce hadis-i şerif var. Burada bizi takip eden kardeşlerime, vicdanlarına sesleniyorum. Ehl-i Beyt'e taraf olanların adına “Şii” denir. Biz de bir manada Şii'yiz. Onun için “Haydar Hoca Şii oldu” diyorlar. “Yani Hz. Ali'yi tutmuyor musun? Kabul etmiyor musun?” Ama ben Hanefi'yim. Hanefi fıkhını yaşadım. Hanefi fıkhını okudum. Artı hayatıma onu geçirdim. Adamlar şimdi beni batırmak için ya “bu adam Şii.” Keşke olabilsem. Olamam ki. Yani ben Şia'nın fıkhını uygularsam Şii olurum. Dememe gerek yok. Bilmem anlatabiliyor muyum? Ama ben Şia'nın fıkhını bilmiyorum. Hayatıma geçirmedim. Okuyarak farklı bir kulvarda her konuda hüküm icra ettiklerini, vaaz ettiklerini gördüm. Şimdi İmam-ı Azam, İmam-ı Şafi, Ahmet bin Hanbel, İmam-ı Malik Hazretleri. Evet kendileri Şii değil ama Ehl-i Beyti yolundan giden âlimlerdir. Muhammed Bakır'dan, İmam-ı Cafer'den, İmam-ı Azam ders almıştı. Bunu da gizlemiyor ki. Ama içtihat farkları var aralarında. İmam-ı Cafer'le görüş ayrılıkları var. Yani hakiki ilmin kaynağı bunlar. Ben İmam-ı Azam'ı tarafında kaldım hasbelkader ama İmam-ı Cafer'e de asla karşı olamam. Çünkü benim mezhep imamımın imamı, hocası. Anlatabildim mi? Şimdi böyle güçlü hem akait, hem fıkıh yönü olan Şia batıl, Ehl-i Beyt batıl. Sünniliğe bakıyoruz. Ben Sünni’yim. Sünniliğe bakıyoruz. Bu konuda söz sahibi Türkiye'de arkadaşlarımızdan bir tanesidir. Şimdi soruyorum. Sünnilik hakkında bir tane ayet bana delil göstersin. Ben istiyorum ondan. Varsa lütfen hocam sen duymadın ama Kur'an-ı Kerim'in şu ayeti budur. Buyursun. Duydunuz mu? Sünnilik hakkında bir tane ayet yok. Ve bir de hadis yok. Ve Rasulullah'tan yüz sene sonra ortaya çıkmış bir hareket. Bu hak, hakkında onlarca ayet olan yüzlerce hadis olan Ehl-i Beyt yolu batıl. Bunu nereye koyuyoruz şimdi? Böyle bir şey olabilir mi? Ben beş yıldan beri bunu anlatmaya çalışıyorum. Ve diyoruz ki “arkadaş bak senin gittiğin bu yol batıl.” Niye? “Bu senin yaptığın iş şu ayete ters, bu hadise ters.” Ben “sen yanlış bir insansın” demiyorum. Ama “yanlış yola girdin” diyorum. Allah nasip eder o yanlış yolda sonunda doğruyu bulursun, o ayrı konu. Allah’ın lütfu. Biz bunu diyoruz.
Diyanet Papazla Beraber Dua Ediyor, İlahiyatçılar Bundan Mesuldür
Şimdi onun için yani biz sadece ekonomi konusunda değil dini konuda da ilahiyattan bir tanesi görüş beyan edemiyor. Dört beş seneden beri söyledi, “görüş beyan etsinler.” İlahiyatlılar bundan mesuldür. Diyanet söyleyemiyor. Geliyor diyanet papazla beraber dua ediyor. E bu sana yakışıyor mu ya? Tamam, papaz dua etti burada şimdi hocalarımla mütalaa ediyoruz, müzakere ediyoruz. Hoca olmaya gerek yok. Papazın dini ne? Hristiyan. İnandığı Allah ne? Rûhu'l-Kudüs, İsa, Meryem Üçlüsü. Öyle mi? Teslis akidesi. Şimdi Kuran'a göre teslis akidesi hak mıdır, batıl mıdır? Batıldır . Adam şimdi batıla dua ediyor. Müslüman da buna “âmin” diyor. Dediği zaman nereye gidiyor bu adam? Batıla gidiyor. Diyanet bunu ikaz edip “hayır arkadaş belki saygı duyabilirsiniz ama ‘âmin’ diyemezsin.” Dediğin zaman “dairenin dışına çıkarsın” demesi gerekirken o da pof pofluyor. Nasıl bir diyanet bu ya? Nasıl bir iş bu? Ben böyle bir cinayetin biz arkadaşlar yani epey zamandan beri bu toplumda en aşırı soluğun iktidar olduğu dönemde de vardı. Vallahi bu kadar ifrata gitmediler. Bu kadar tefritte olmadılar. Yanlış anlamayın. Ve İslam'a o gün daha fazla hizmet edildi. E bugün azınlıkların, “azınlıklara hak verilmesin” demiyorum. Ama biz hiçbir şey elde etmedik. Hep bütün haklar onlara gitti. Bu nasıl iştir?
Lütfen El Ele Verelim, Bu Çileden Memleketi Kurtaralım
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı'nı bugün dinliyorum sağ olsun. Madem vaat ediyorlar 1500 değil, 1800 değil ben olsam 5000'i tercih ederim. Ya sen hiçbir şey demeye hakkın yok ki. Sen bu işi bilmiyorsun. Senin demen gerekir ki “helal olsun. Allah razı olsun. Bu kuralı ortaya koyan sensin. Dünya senin elini öpüyor. Ben de senin gözlerini öperim” demek düşer sana. Öyle değil mi? Niye demiyorsun? Hayır desin bana. Ben farklı bir sistem vaat ettim. Ya o nasıl olur der. Ben gidiyorum Rus meclisinde Duma’sında 5 saat konuşuyorum. Bakanlar orada, parti başkanları orada, siyasiler orada. Dekanlar ne bileyim öğrenciler hepsi orada. Davet ediyoruz Dışişleri Bakanlığı'nı, bir tek Allah kulu gelmiyor. Bir tek insan göndermiyorlar. Allah Allah. O mecliste iki tane yabancı insan konuştu. Birisi Çin Devlet Başkanı, ikincisi de bendenizim. Şimdi “Haydar Hoca yapabilir mi?” Ya ben yaptım zaten yapacağımı. İstersen kabul et, ister etme. Ey milletim bunu iyi dinle, beni iyi dinleyin. Ben bu işi biliyorum. Lütfen el ele verelim, bu çileden memleketi kurtaralım ya. Hep yoklukla kıtlıkla, mücadele ediyorum. Yani hazine üzerine oturmuş bir dilenciye döndük. Ya senin oturduğun yerin altı hazine. Bu adamlar bunu bilmiyor. Anlatabildim mi? Ha bizi, onu bir tarafa bırak. Bir tane gazete bir santim yer vermedi bize. Bu nasıl iş ya? Allah razı olsun şu sosyal medyadan, gençlerden. Her gün Türkiye'nin zirvesine taşıyor, gündemine taşıyor. Dünyanın gündemine taşıyor. Biz böyle olsaydı bu millet çoktan bu sıkıntıdan, bu badireden kurtulurdu. Hiç duyurmak istemediler bizi. Şimdi kalktı “ben olsam 5000 Lira verene giderim.” Niye? Korktun Cumhuriyet Halk Partisi'nden şimdi sığınıyorsun bana. Bu delikanlılık mı ya? Gerçi Kemal Bey de sağ olsun çok biliyor. Hiçbir şey bildikleri yok ya. Sen teklif et buradan. Ben bütün parti genel başkanlarıyla ekonomi tezini tartışmaya varım. Kendi görüşlerini de bizim görüşlerimizi de. İstedikleri yerde, istedikleri kanalda. Anlaşıldı mı? Yapalım ki millet görsün. Ama korkarım hiçbiri gelmez. Gelirseler çok memnun olurum. İsterlerse hamsi pilav yaparız Dinleyen kardeşlerimi takip ediyorum davet ediyorum. İnanıyorum ki milletimiz artık şifreyi çözdü. İnşallah biz daha bu konuda yorulmayız. Sonra yanlış anlamasın arkadaşlarımız. Yani ben bu işi 1-2 senede hallederim. Ondan sonra merak etmesinler. Ben bunlar gibi koltuğa yapışan bir adam değilim. Öyle biz 1-2 senede bu işi hallederiz. Bu bir ilimdir. Nereye benzer? Bir çocuk vardır kaldırırsın. “Oğlum işte şu problemi çöz.” Çocuk biliyorsa tak tak tak hemen meseleyi halleder. Bilmiyorsa 1 saat değil 50 saat orada dursun bir şey yapamaz. Şimdi bu partilerin tamamı tembel talebeye benziyor. Hiçbir problem çözemezler. Anlaşıldı mı? Biz bu işin üstadıyız. Meydan okumuyorum. Gerçeği söylüyorum, diyorum. Bizi takip edenlere saygılarımı sunuyorum. Nota baktım da şimdi Kılıçdaroğlu diyor ki bir konuşma yapıyor. “Ben” diyor, “bu bütçeyle bu işi hallederim.” “Şimdi Sayın Kemal Bey cari açık 42 milyar. Dış ticaret açığı 82 milyar. Bütçe açığı 22 milyar.” Peki, “Mart ayı bütçe açığı 6.3 milyar. Sen hangi bütçeyle bu işi yapacaksın?” Yani bunlar ne olduğunu dahi bilmiyorlar. Bunların acınacak değil, ağlanacak hali var.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız
