info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Diyalog Özel Programı / 2 Mayıs 2015
24/11/2025 EKONOMİ SİYASET 9

    Neler Okuyacaksınız

Evvela Hocam’a, arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. Bizi takip eden milletime de hürmetler ediyorum. 

Türkiye’yi Ayağa Kaldırmak İçin Kurulduğu Mantık Üzerine Projeler Geliştirmek Gerekir

Şimdi Türkiye’yi ayağa kaldırmak, kurulduğu mantık üzerine projelerini hayata geçirmekle olur. Ama bugün maalesef “Türkiye’yi ayağa kaldırmak istedim” diyenlerin asıl maksadı, onu bitirmek. Sağ olsunlar her kurum bitti, az evvel arkadaşlarımız konuştu; adalet mekanizması sona erdi, sosyal haklar bitti,  sağlık hakları bitti, anayasal haklar maalesef kullanılamaz hale geldi. Yani bunu çoğaltabiliriz.   Şimdi böyle bir yapılanmada hakikaten onların gözlüğüyle baktığımız zaman, devletin yenilenmesi lazım; mantık bu. Ama biz temelden beri diyoruz ki “Biz Sevr’i yaşamıyoruz. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurtuluş tapusudur”. 

Vatandaşlar Devletin Asıl Unsurları Olarak Sosyal Haklara Sahiptir

Şimdi buradan hareketle bizler, bu devletin  asıl unsurları olması münasebetiyle vatandaşlar, sosyal haklara sahiptir. Madde 1. Bu vatandaşlarımız evde çocuklarının, beyinin hizmetini yapan annelerimiz, kızlarımız, gelinlerimiz… Bunlar işçidir, işçi statüsünde maaşa tabi olması gereken insanlardır, sosyal devletin bireyleridir. Devlet baba dediğimiz kurum, bunlara maaş vermek durumundadır. 2. Her vatandaşa bizim devletimiz, sosyal devletimiz maaş vermek durumundadır. 3. Çalışan her bireye bu memur olsun, işçi olsun asgari ücret verme durumundadır. 
Peki efendim, çok sayabiliriz de asgari ücret sizin mantığınıza göre kaç para olabilir? Bugün mesela Sayın Başbakanımızın eleştirilerini dinledim, bu eleştirilerden yola çıkarak Sayın Başbakanımızın ekonomi hakkında bir kelime bilmediğine bendeniz şahit oldum. Şayet milletim arzu ederse, AK Partililer lütfen Sayın Başbakanıma rica etsinler; biz er meydanında, istedikleri kanalda bu işi enine, boyuna tartışalım. Böyle şey olur mu ya? Asgari ücreti 5.000 lira verirse şirketler batarmış  . Şu mantığa bak, şu mantığa bak. Ama bunların mantığına göre bu denilenler doğru.  E bir gün evvel de Sayın Cumhurbaşkanımız aynı taşı attı. Asgari ücret yani bu kadar olabilir mi? 

Bizim Sistemimiz Milli Ekonomi Modeli’dir

Şimdi gelelim işin çözümüne, hakikaten siz hocam 7.000, affedersiniz 5.000 Türk lirası   asgari ücreti derken bu yoğurdun bolluğunu nereden aldınız; nereden görüyorsunuz, diye sorarlar adama. Siz de sordunuz. Şimdi ben müsaadenizle cevap vereyim. Yalnız, sistem farklarını mutlaka ortaya koymamız lazım. Bizim sistemimiz Milli Ekonomi Modeli’dir. Bu model dünyada uygulanan, uygulandığı yerde süper neticeler alan bir model. Bu, bendenize has bir modeldir. 30 yıllık hatta 35 yıllık hayatımı ben buna verdim ve a’sından z’sine kadar bunun müellifi benim ve burada sonucu alacak olan da bendenizim. 
Binaenaleyh modeli öğrenmek isteyen, kodlarını düşünürse mutlaka bize müracaat etmeleri lazım. Yani kitaptan okuyarak belli bir seviye alırsınız ama bunu formülize ederek hayata geçirmek nedir derseniz, bize gelmeniz gerekir. 

Bir Numaralı Türk Düşmanı Bilinen Adam “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” Dedi

Nasıl Ruslar geldi, benimle aylarca görüştü, konuştu, dediklerimi hayata geçirdi, ondan sonra şu karara vardıysalar ‘Haydar Hoca hakikaten bizi kurtardı. Biz Haydar Hocasız yapamayız. Dünya da Haydar Hocasız yapamaz’ dediyse; bütün işte takip edenler de bunu demesi lazım. 
Artı, mesela biz Rusya’ya çok ters baktık. Bu soykırım olayında Sayın Putin’in, Ermenilerin safında yer aldığını iftira ettiler; böyle bir şey yok. Ben bunun yazısını da yazdım. Ama 1. Dünya Savaşı’nda Ermeniler Rusya’nın yanında oldu. Elbette senin yanında olan insana da koltuk çıkarsın. Yani Rusya’nın Ermenilere taraf çıkması sadece kendilerinin yanında olduğu içindir. Yoksa Türkleri ezsinler, yok etsinler mantığıyla değil. Bakınız, Türk düşmanı biline Jirinovski, Liberal Demokrat Partisi Genel Başkanı’dır; bendeniz meclislerinde 5 saat konuştuktan sonra zatıalilerinin bürosuna gittik, oturduk. Muhterem hocalarım orada Sayın Ünal Emiroğlu, Ata Selçuk Hocamız, Ömer Eyercioğlu, diğer arkadaşlarım hep orada, konuşuyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki, samimiyetimle ifade ediyorum “Biz size muhtacız” kaç defa bunu Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Jirinovski beyan etti, işte şahitler burada. Kaç defa; bir defa, iki defa değil. En sonunda ne söyledi biliyor musun? “Ne mutlu Türk’üm diyene”. Bu adam bir numaralı Türk düşmanı bilinir. Biz “Ne mutlu Türk’üm diyene”, Türk düşmanı bilinen insanlara sözünü söylettiysek; biz dünyada bunu söyletemeyeceğimiz bir tek insan yoktur. Biz bu işi biliyoruz. Niye? Bir insan iyilik gördüğü, hayır gördüğü, dostluk gördüğü yere nankörlük kolay kolay edemez. Bilmem anlatabiliyor muyum? 

Milli Ekonomi Modeli’nde Milli Kaynakların Karşılığı Olan Para Devreye Girecek

Şimdi dönelim istersen bizim sistemize. Sayın Kılıçdaroğlu diyor  ki “Ben 1.500 Türk lirası asgari ücret vereceğim”. Elinden gelse 5.000 lira versin o da. Ama veremez . Sistem farkımız var. Kılıçdaroğlu’nun sisteminde dış dünyadan alacağın kredileri, sendikasyon kredisini Hazine’ye koyacaksın; Hazine’de buna mukabil ne varsa Türk lirasına çevireceksin. Bu senin paran değil. Hazine’de kimin parası varsa, ona aittir. Bu neden böyle? Çünkü global sermaye sahipleri, Türk milletinin ve devletinin elinden senyoraj hakkını aldı. Ben bunu hatırlarsanız 2005 yılından bu tarafa seslendiriyorum. Buna da son verecek olan biziz demiştik. Hatırlıyor musun? Hatta Cornelia Versteegh Hanımefendi “Acaba Hocamız hamaset mi yapıyor, söyledikleri doğru mu?” sorusuna eserimi okuyarak dedi ki “Hakikaten Avrupa Birliği ayakta durmak istiyorsa, Baş’ın sistemini hayata geçirmesi lazım”. Bu, onun yaptığı konuşma.
Şimdi geliyoruz buraya. Sayın Kılıçdaroğlu bu 1.500 Türk lirasını verebilir mi? El cevap, veremez. Niye veremez? Çünkü kendi milli parası yok Sayın Kılıçdaroğlu’nun. Şu anda bizim elimizdeki para, bize ait olan Türk lirası yazı olarak bize ama asıl olarak Hazine’de kimin parası varsa ona ait. Bu nedir? Dolardır, eurodur; ona aittir. Bize ait olmadığı için, biz kendi paramızı devreye koyamıyoruz. 
Bizim modelimizde ise, bizim modelimizde ise milli kaynakların karşılığı olan para devreye girecek.  Mesela ne devreye girecek? Gayrisafi milli hasılamız. 2 trilyon, bak bunun karşılığında bir tek kuruş biz piyasaya süremedik. Süremiyorsun. Niye? Az evvel söyledim. Adam ne söylüyor sana seçime giderken, kulağını tutuyor “Sakın ‘senyoraj benim hakkımdır’ deme”. Haa, demek istediğimi anlatabildim? Sana destek verenler, senin bir defa bu mali gücünü elinden aldı. İki, yetmedi; senin yeraltı kaynakların var. “ ‘Ben bunun karşılığında senyoraj hakkımı kullanacağım’ sakın deme. Böyle bir hakkın yok” diyor sana. Kabul edersen destur diyor; etmezsen, hadi yerinde say. 
Şimdi tabi bunların hepsi kabul etti bunu. Yerinde saymıyorlar, ileri gidiyorlar. İleri gidiyor ama senin, benim hakkımı alıp başkalarına veriyorlar, devrediyorlar . Nasıl? Şimdi beni iyi dinleyin.  Bak hiçbir abartma yok. Burada rakamlar, burada efendime söyleyeyim kurallar ortaya koyacağız ve anlatacağız.
Madde 1. Gayrisafi milli hasılamız, yani Türk milletinin bir yılda kazancı 2 trilyon Türk lirasıdır. Ama bu mal cinsindendir, buna emtia denir. Sene sonunda herkes sayım yapar, karını bildirir, bu kar toplanır. Bizde, Türkiye'de 2 trilyon Türk liralık girdi var. Bize ait. Ama bu mal, para değil.  Bunun karşılığında biz bir tek kuruş para piyasaya süremiyoruz.  Niye süremiyoruz?  Cevap ver.  Global sermaye sahibi ‘sen bu şeyi kullanamazsın, senyorajı kullanamazsın’. Biz söz verdik ona, erkeksen kullan. 2. gün ayağın kayar, kafanın üstüne gidersin. 
2. Yeraltı kaynaklarımız  3 katrilyon dolar. 3 katrilyon dolar ne demek biliyor musun? Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Millî hudutlarını düşün, 10 metre değil 20 metre yüksekliğinde bir kasa yap bütün Türkiye’yi; dolar cinsinden…  -en yüksek dolar 100 lira, 100 dolar değil mi? -  doldurursun. Vallahi bu kasa, bu parayı almaz. Bu kadar büyük bir servet. 3 katrilyon dolar. Ne demek sen ya… Bu kadar büyük servet olur mu? 

Kaynaklarımızı Biz Kimlere Devrettik?

Şimdi bunun ka rşılığında da biz bir tek kuruşumuzu devreye koyamıyoruz. Diyor adam “Kaynağımız yok”. Doğru diyor. Niye kaynağımız yok? Çünkü birazdan okuyacağım, kaynakları biz kimlere devrettik? 
1. Rio Tinto, Türkiye'de 30 tane maden arama ruhsatı var bunun. 
2. CominCo, 190 adet maden arama ruhsatı var. Buralarda arıyor, Türkiye'de. Bunların hepsi bağımsız, hep aramada; çıkarıyorlar ve Türkiye'de bu madenleri işletmiyorlar. Milletim beni iyi takip etsin. Yani Türk işçisi bile bir kuruş kazanamıyor. 
3. Yamas, 233 tane ruhsatı var; 233 ayrı ayrı yerde. 
Tüprag, 63 adet; Geomar 3 adet; Omya, 81 adet; Normandy, 149 adet; Koza Grubu ve Çalık Grubu, bunlarda sadece 1 tanedir. Bunun da ne olduğunu biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanımın yakınlarıdır.  Bir tek bunlar, bunlarla ortaklığı olan şirkettir. Bunların karnı toktur, sağ olsunlar. 
Artı, Eldorado Gold, Antonio Mineral, Yamas, Omya, PHP Madencilik, Normandy, Knauf. Bu şirketlerin tamamı, yani son okuduğum 6 tane şirketin tamamı 400.000 kilometre karelik toprakta arama yapıyor. 
Şimdi bütün bunlar, sayacağım şu madenleri işletiyorlar. 1.  Altın, gümüş, bakır, kurşun, boksit, çinko, fosfat, pirit, bor, toryum, manyezit, demir cevheri, manganez, taş kömürü, linyit, bütümlü şist, kovalen, kil, bentonit, feldispat,  talk ve profilit, kuvars,  kuvarsit, silis kumu, selestit, pomza, perlit, barit, zeolit, trona, tuz, sodyum sülfat, kireç taşı, dolomit, alçı taşı, mermer. Bütün bu şirke… Affedersin madenleri işletenler kimler? Bu firmalar. 
Ne diyorlar? Kaynağımız yok.  E sen kaynak bırakmadın ki hepsini verdin onlara. Onun için bunların 5.000 Türk lirası vermesi asla mümkün değil; doğru konuşuyorlar. Ama Bağımsız Türkiye Partisi vallahi de bunu verir, billahi de verir. Niye? Bunlar Türk milletinin malı. Bu madenler başka millete ait değil. Önce biraz gevelediler, dediler ki “Lozan bu hakkı elimizden aldı”. Biz tabi deyince biz “Sevr değil bu, Lozan milletin tapusudur” deyince; çekindiler, bu iddialarını kaldırdılar. Kısaca bu şirketler; şu kadar madeni elimizden aldı, bedavaya işletiyorlar. Milyar dolar kazanıyorlar; 2 milyon, 1 milyon yılda vergi veriyorlar. Şimdi var mısınız millet olarak elimize bunu alıp kazancımız ile birlikte ayağa kalkmaya? 
Bu milletin zaten kardeşim. Ben anayasanın dışına çıkmıyorum. Anayasanın dışına mevcut hükümet çıktı, suç işledi. Burası körün bağı mı be, ne diyorsun sen? Ee sen benim ta bağıma gireceksin, yeraltındaki madenleri çıkartacaksın, yabancıya vereceksin, benim hakkım zail olacak; sen delikanlı diye ortalıkta gezeceksin. Böyle bir şey var mı Hocam? Yani böyle bir hukuk var mı dünyada? Böyle bir şey yok. 
Binaenaleyh hiç kimseyi kimse kandırmasın. Aziz vatandaşlarım sakın ha bu sözlere kanmayın. Vallahi de kaynak var billahi de kaynak var. “Ben size 10.000 Türk lirası asgari   ücret veririm” diyecektim, korktum. Diyeceksiniz “Ya bu adam dellendi mi?”. Vallahi bu derece bizim kaynağımız var billahi. 
Bakın arkadaşlar bunun dışında yine kaynaklarımız var. Enerji kaynaklarımız var. Yılda Allah'ın izniyle 200 milyar Türk liralık gelirimiz en azından olacak. Bakınız güneş enerjisi 310 milyar kilowatt saat. Rüzgar enerjisi 160 milyar kilowatt saat.  Dalga enerjisi 10 milyar kilowatt saat. Hidrolik enerji 350 milyar kilowatt saat. Biyokütle enerjisi 160 milyar kilowatt saat. Toryum 2 trilyon kilowatt saat. Akıntı enerjisi. Yani bununla, tamamıyla birlikte Allah'ın izniyle 200, en az 200 milyarlık bir girdiğimiz olacak. 200 milyarlık Türk lirası girdimiz olacak. 

Bir Kaşık Verirsin, Bir Kepçe Alırsın, Bunun Adına Vermek Denmez

Şimdi geldik diğer taraftan , Sayın Kılıçdaroğlu'na cevabımı tam tamamlayayım.  Diyor “Ben bütçe ile beraber bunu tanzim ederim”. Edemezsin. Niye edemezsin? Çünkü bütçenin cari açığı 42 milyar, dış ticaret açığı 82 milyar, bütçe açığı 22 milyar. Ya sen neyden neyi alıp da vereceksin. “İyi vergi toplarım” diyor. E biz zaten diyoruz bunu verebilmek için çok iyi vergi toplaman lazım, çok iyi zam yapman lazım, çok iyi ceza vermen lazım. Başka yolu yok. Ha böyle bir verme, verme değil. Bir kaşık verirsin, bir kepçe alırsın. Bunun adına, vermek denmez. Bunun adına, sülük gibi emmek denir. 

Ben Bir Hesabı 100 Defa Yaparım Bir Defa İlan Ederim 

Hiç kimse endişe etmesin annelerimiz, kız kardeşlerim, gelinlerim bu seçimi alsınlar. 1.500 Türk lirası ben onlara maaş vereceğim.  Asgari ücret 5.000 Türk lirası olacak. Çocuk maaşı 250 lira olacak. Bakınız Sayın Cumhurbaşkanım ne dedi “Lütfen” dedi “herkes 3 tane çocuk yapsın”. Yapsın da, bu çocuklar toprak yemiyor   ki. Bu çocuklar ne yiyecek? 30 lira çocuk maaşı veriyor. 30 lirayla bir çocuk geçinebilir mi? Allah nasip ederse ben 250 Türk lirası her çocuğa vereceğim ve anneler doğum ikramiyesi olarak 15.000 Türk lirası alacaklar. Kuşku duymasınlar. Ben bir hesabı 100 defa yaparım bir defa ilan ederim. Bunlar gibi hesap kitapsız adam değilim. Her şeyi iyi biliyoruz. Benim kadrom Türkiye'de, dünyada bir tanedir. Allah'ın izniyle biz bu işi yapacağız. Ama vatandaşlarımız tekrar eskiden olduğu gibi bu yalancıların ağzına bakar, “Ya bu adam çok iyi hakikaten, baksana ne kadar güzel, evliya gibi adam” deyip de kandırırlar ve de oyunlarını o tarafa verirlerse; o zaman bunların işlediği, yani halkın işlediği suç da bire bin olur. Neden? Bir, kendini katledecek; iki, kendi hakkını, benim hakkımı katledecek, yok edecek; üç, Türkiye’yi bölecekler. 

Üniter Yapı Dünyada En Güçlü, En Mükemmel Birliği, Dirliği Ortaya Koyan Yapıdır

Türkiye'nin yapısı üniter yapıdır.  Bu yapı dünyada en güçlü, en mükemmel birliği, dirliği ortaya koyan yapı.  Bu yapıda, bir insanın diğerinden farkı yoktur. Hiç kimse imtiyaz sahibi değildir. Dağdaki bir çoban gücünü, kuvvetini devreye kor, cumhurbaşkanı olur; çöpçü de olur, cumhurbaşkanı da olur, çoban da olur. Böyle bir sistem nerede var ya? Dünyanın hiçbir yerinde yok. 
Ha şimdi sen bunu yok yok edeceksin, yani üniter yapıyı yok edeceksin; herkesin imtiyaz sahibi olduğu, ayrı ayrı haklara sahip olduğu bir sistemi, yani federatif yapıyı federasyona çevirip başkanlık sistemini getireceksin.  Bunun hesabını da Allah'a veremezsin. Amerika federatif yapıya sahip, federasyon başkanı gerek. Niye? Ya hepsi birbirini yiyordu, hiçbir eyalet birbirini kabul etmiyordu ki. Burada geçim işte bu federasyondu, bunu kurdular.  Biz böyle miyiz? Bak senelerce Türkiye'de PKK diye bir örgüt var. Ama hiçbir Türk kardeşimiz Laz kardeşimize, Laz kardeşimiz Çerkez'e, Boşnak’a vs. gruplara düşman olmamıştır. Ben duymadım. Siz duydunuz mu? Herkes biz Müslümanız, Müslüman Türk’üz, birbirinin kardeşiyiz.  Bilmem anlatabiliyor muyum?  Yani bizdeki husumetleşme, yabancıların teşviki ile ortaya gelen bir husumetleşmedir. Bunun da milletle uzaktan yakından alakası  yoktur. Milletin birliğini, beraberliğini temin edecek olan sistem üniter yapı olan bizim ona bağlılığımızdır, bunu hayata geçirmemizdir.  Bunu milletime tavsiye ediyorum, sakın ha boş sözlere kanmasınlar.
Sayın Cumhurbaşkanım diyor ki “Ben” diyor “başkanlık istiyorum”. Şimdi ben Cumhurbaşkanıma soruyorum, Cumhurbaşkanımız hakikaten hırslı, iradesi güçlü bir ağabeyimiz; madde 1. Sayın Cumhurbaşkanım, başbakanken ne istedin de yapamadın? Ne istedin yapamadın? Cumhurbaşkanı oldun ya, şu anda parti reisi gibi meydanların…. Anayasada bu var mı ya? Sen tarafsızlığını yitirdin.  Eğer Türkiye bir hukuk devleti olsaydı, 1000 defa sana dava açmaları lazım. Ya sen, anayasayı bile yok sayarak bir noktaya gelebiliyorsun, hiç kimse sana sesini çıkartamıyor; diyorsun ki “Ben başkan olacağım”. Vallahi ben bunu anlamış değilim. 
Binaenaleyh onu da, Türk milletini de, bizi de selamete alacak olan üniter yapımız, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Hukuk Devletimizdir.  Bunu çok iyi bilelim. Bizim burada a’sından z’sine kadar bütün vatandaşlarımıza tespit ve tayin ettiğimiz haklar vardır. Gelelim el ele verelim, 7 Haziran seçimlerinde bir bilek bir yürek olarak Bağımsız Türkiye Partisi’ni iktidara taşıyalım; hak ve hukuk sahibi olalım, diyorum. Saygılarımı sunuyorum. 

Beni Danışman Alsınlar Yanlarına, Ben Bedava Danışmanlık Yaparım

Bizde kaynak çok. 5.000 Türk lirasını bu millet, bu kaynaklarla veremeyeceğim. Ya bu adamların bey… Yani affedersiniz bizim kör olmamız lazım, sağır olmamız lazım, beyinsiz olmamız lazım. Ama arkadaşlarımı, Türk milletini, siyasileri tenzih ederim. Bu kaynaklardan herkes sayılan ücretleri rahatlıkla verir. Ha veremediler; beni danışman alsınlar yanlarına, ben bedava danışmanlık yaparım. Yine bu millete bu kaynakları Allah'ın izniyle arz ederiz. Bunda kuşku olmasın. 

O Şehitlerin Anası, Babası Davacıdır

Çanakkale'de, mesela Trabzon lisesinde bir sınıf yok olmuştur; yani şehit olmuştur, bu topraklar için. O şehitlerin anası, babası davacıdır.  Kim ne derse desin. Benim dedem Sarıkamış'ta şehit olmuştur. Sen benim adıma konuşamazsın.  Orada ben, hak sahibi olan benim. Ben bunları kabul etmiyorum. 
Sonra efendime söyleyeyim Avusturyalı; ne arıyor buraya ya? Taa binlerce kilometre öteden kalkacak, buraya gelecek Anzaklar, eee, “Ben onu anacağım”. Ne anacağım ya? Sen o kadar büyük eşkıyasın ki, ta oradan buraya geldin beni öldürmek için. 
“Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela… Hani tauna da züldür bu rezil istila...”, Mehmet Akif Rahmetulla Aleyh , öyle şey ediyor. 
“Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak; boşanır sırtlara, vadilere sağnak sağnak. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler”. 
Şimdi yani bu kadar biz ağır darbeler altında bir savaş kazandık, sen kalkıyorsun sanki bayram yapacağız. Hasta mısın ya?  Ama milletin buna ayıkarak hesabı sorması lazım. Şehit sahipleri hesabı sorması lazım. Benim dedemi öldürmeye gelen adamla sen nasıl işbirliği yapabilirsin? Suç değil ki bu. Bu bir haktır. 

Ehl-i Beyt Kimdir?

İmam-ı Ali malumunuz Ehl-i Beyt’ten. Dilerseniz Ehl-i Beyt kimdir, onu bir tarif edelim. Ehl-i Beyt, başta Hazret-i Fahr-i Alem Hamse-i Ala Aba Hadisi ile birlikte sayıları belli olan insanlardır. 5 insandır; 1. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, 2. Hz. Fatıma tüz-Zehra annemiz, 3. İmam-ı Ali, 4. İmam Hasan, 5. İmam Hüseyin Efendilerimizdir. Bu 5 kişinin adına Ehl-i Beyt denir. 
Biliyorsunuz hamse-i ala abanın altına, o abanın altına Ümmü Seleme annemiz girmek istedi. Hani bazıları diyor ki “Peygamber’in hanımları da Ehl-i Beyt’tendir”. Rasulullah “Sen hayır üzeresin” diyor, eliyle onu itiyor. “Bura farklı bir yer” diyor. Orası arştan nuru alan, doğrudan Allah'a bağlanan, vasıtasız insanı cennete taşıyan bir guruptur. Yani sen bir kement attın, inşallah bu beşten birine ulaştın; hepsine ulaştın, demektir.  Bunlar seni alır, doğrudan Allah'a ve Resulü’ne getirirler.  Bu 5 insan farklıdır, bunların emsali yoktur ve bunları biz sevmekle mükellefiz. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim’inde “De ki ‘Ben Peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden Ehl-i Beytimi sevmenizden başka hiçbir şey istemiyorum’” (Şûrâ Suresi 23. Ayet). 
İmam-ı Şafii Hazretleri buyuruyor ki “Bu Ayet-i Kerime ile beraber Ehl-i Beyt’i sevmek farz-ı ayindir”, yani farz-ı kifaye değil. Sen seveceksin; çoluk çocuğunu kurtarmaz, çoluk çocuğun da sevecek.  Haydar Hoca sevecek; çoluk çocuğu da sevecek. Herkes Ehl-i Beyt’i sevmekle mükellef. Böyle bir Ayet-i Kerime. 
Bir başka ayet daha okuyayım. Bu Ehl-i Beyt hakkında tam  32 tane Ayet-i Kerime var. Birisi “Her türlü günahı, haramı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak ister” (Ahzâb Suresi 33. Ayet). Tertemiz. Temiz değil. Ehl-i Beyt ne?  Allah'ın temizlediği, hiçbir leke, nokta tanesi kadar, nokta kadar kiri tutmayan efendime söyleyeyim bir topluluktur; Ehl-i Beyt böyle. Allah onları seçmiş. Bunlara ‘seçilmiş’ denir. Şimdi bir insan kalksa, çalışsa, çalışsa bunlardan olabilir mi? Hayır. Bunlar seçilmiş, bunlar nasp edilmiş.  Hiçbir insan bu sınıfa, bu daireye giremez. 

İmam-ı Ali, Allah Tarafından Tayin Edilen Hidayet İmamıdır

İşte bu insanların Peygamber’den sonraki lideri, İmam-ı Ali Kerremallahu Veche Efendimiz’dir. Cenab-ı Peygamber Efendimiz veda haccından dönerken, Gadir-i Hum denilen yere geldiğinde Maide Suresi’nin 67. Ayet-i Kerime’si nazil oluyor. Ayetin manası ‘İmam-ı Ali'yi, Ali’nin hilafetini ve imametini ilan et’tir. ‘Şayet sen bunu yapmazsan, indirileni tebliğ etmemiş olursun’; sana indirileni ayette Allah buyuruyor, tebliğ etmemiş olursun.  Cenab-ı Peygamber Efendimiz sahabesini topluyor, 120 bin sahabe. Bakın burada, hadiste olduğu gibi size ben bunu şey edeyim ‘Ali Bin Ebu Talib benim kardeşimdir, vasim, halifemdir, benden sonraki halifemdir’.  Yani hiç kimse sağa, sola kendini atmasın; efendim biz Sakifede toplandık, onu yaptık, bunu yaptık. Ha bu babanın çiftliği değil, gerçek ortada. İki; ‘Allah Resulü'nün halifesi odur’. Kim? Hz. Ali. ‘Müminlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur’; 67. Ayet, Maide Suresi’nin işte bu. Yani İmam-ı Ali'nin hilafet ve imameti hem ayetle sabit hem Peygamber’in mübarek ilanıyla, sünnetiyle, hadisleriyle sabit. 
‘Ey (imanı) inananlar, ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum’. Sadece İmam-ı Ali'yi de değil, onun süblünden gelenleri. İşte bendenizin yazdığı 12 İmam,  Peygamber Aleyhisselam da içinde olmak üzere; İmam-ı Caferi Sadık, Zeynel Abidin,  Muhammed Bakır, Hasan-ül Asker, Muhammed Mehdi, Rıdvan Allahutaala Aleyhim ecmain, İmam Mehdi. Yani bu 12 İmam, bizim neyimizdir? İmamımızdır. Nereden biliyorsun? İşte burada Peygamber buyurur ‘Benden sonraki neslim de sizin imamınızdır’.  Kim diyor bunu? Canab-ı Peygamber Efendimiz. ‘Ali, Allah tarafından tayin edilen imamdır. Benden sonra Ali, Allah'ın emriyle sizin veliniz, imamınızdır’. Kim söylüyor? Peygamber (S.A.V.). 
Bütün bunlara baktığımız zaman işte İmam-ı Ali sahabe içerisinde doruk noktada, emsali olmayan ulü’l azm bir şahıstır ve Peygamber Aleyhisselam Efendimiz’in devr-i saadetlerinde kendine taraf bulmuş insandır. Bunlar da Selman-ı Farisi, Ebu Zer Gıfari, Mikdad Bin Esved,  Ammar Bin Yasir, Halid Bin Said Bin As, Bureyde Bin Eslem, Ubeyd Bin Kaab, Huzeyd Bin Sabit, Ebu Heysem Bin Tayhan, Sehl Bin Huneyf,  Osman Bin Huneyf,  Ebu Eyyub el-Ensari Eyüp'te olan, Allah şefaatlerini…  Cabir Bin Abdullah El Ensari, Huzeyfe-tül Yaman, Sa’d Bin Ubade, Kays Bin Sa’d, Abdullah Bin Abbâs, Zeyd Bin Erkam. Bunlar, Peygamber Aleyhisselam Efendimiz döneminde İmam-ı Ali'nin yanında olmuş Şiilerdir;   yani ‘Ali'nin Şiaları’ denir bunlara. Resulullah bunlarla iftihar ediyor. Biliyor muydunuz bunları? Duyun işte. Cenab-ı Peygamber Efendimiz bunlarla iftihar ediyor. Bunu derken biz hiçbir sahabenin rütbesine, mevkiine bir tahlil tenkit getirmiyoruz. Diyoruz ki “Burada kitaplar var. Ama şu kitap hepsinden daha kıymetli”. Nereden biliyorsun? Delillerden. Bilmem anlatabiliyor muyum? Allah şefaatlerinden ayırmasın. Cenab-ı Hak ümmeti Muhammed'i birlik ve beraberlik içinde, haçlının safında olup o şudur diye onun üzerine gidenleri ıslah edip ayıktırsın.  Birliğimize, beraberliğimize bereket ve ihsan lütuflarında bulunsun.

Sen Kalkıyorsun İsrail'in Yanında, Hristiyan'ın Yanında Müslümanla Savaşıyorsun

Şimdi, bu hükümet ne yaptığını bilmiyor. Bir zamanlar ben bir adamdan bahsediyorum bir abi, dedi “Oğlum” dedi “onu dinleme. O şaşırdı” dedi. Bu arkadaşlar şaşırdılar. Sen ya senelerce adamın sarayına gidiyorsun, oturuyorsun, yiyorsun, içiyorsun; karını getirdin, gelinini getirdin, kızını getirdin; dost oldun, bakanlarla toplantı yaptın. O zaman neydi o adamın… Powell’la sohbet ettin, konuştun. Aldın namluyu doğrulttun buna.  
Şimdi benim sana demek istediğim şu evladım, böyle bir insan ben şahsen dünyada görmedim. Hakaret kabul edilir diye bir şey de söylemiyorum. Ama sayın büyüklerimiz yanlış düşünüyorlar. Sen kalkıyorsun İsrail'in yanında, Hristiyan'ın yanında Müslümanla savaşıyorsun; Müslümanın bir buçuk milyon insanını kırdırıyorsun. ‘Nahak yere bir Müslüman bir insanı öldürme. Öldüren ebediyen cehennemliktir’, ayet bu ya (Nisâ Suresi/ 93. Ayet)! 
Şimdi milyonları sen öldürttün. Böyle bir şey olamaz. Şimdi kalkıyor adamcağız “Efendim” diyor “Sünniliği ben koruyacağım”. Tamam, Sünnilik diye bir yol varsa hepimiz koruyacağız, mecburuz. Ama soruyorum sana, Sünnilik hakkında bir tek ayet… Diyanet reisini al, fetva kurulunu alın,  müftüleri alın; bir tane ayet delil gösterin bana. Var mı? Yok. E sen daha varlığın ve yokluğun nas ile sabit olmayan bir durumdayken kalkıp da ‘bu adam şudur’… Hakkında bir sürü ayet var onların inandığı yolun; buna düşmanlık ediyorsun, ölüm hakkında fetvalar veriyorsun. Bunun hesabını Allah'ı nasıl vereceksin? Çok ciddi bir yanlış var. Allah ayıktırsın diyelim.

Türkiye'nin Cankurtaran Simidi Birliktir, Beraberliktir, Dirliktir

Türkiye'nin cankurtaran simidi birliktir, beraberliktir, dirliktir.  Yani ülkede ne Laz’ın Kürt'e, ne Çerkez’in Boşnak’a,  ne Arap’ın Acem’e hiçbirinin birinden farkı yok, kardeşiz biz.  Nasıl bir maya ile biz mayalandık? Hacı Bektaşi Veli Anadolu'ya geldi; Hacıbektaş'ta, Anadolu'da mevcut olan etnik grupları evvela Müslüman etti. Baktılar, “Aa ne kadar güzel din” dediler, Müslüman oldular. Bunun içinde Keldani var, Yezdani var, Süryani var, Arap var, Kürt var, Laz var, Çerkez var. Anadolu’yu İslam'la tanıştıran, Anadolu’yu hamur gibi yoğuran Hacı Bektaş’tır.  Ne dedi ondan sonra bunlar? Hacı Bektaş'ın anası Türkmen Türklerindendir. Allah şefaatinden ayırmasın, anasını çok severdi.  Ondan dolayı kendini Türk, Müslüman Türk diye anılmasını isterdi ve etrafta onu seyredenler, Müslüman olanlar “Biz de Müslüman Türk’üz” dediler. Anadolu'nun Türklüğü ırktan kaynaklanan, kandan kaynaklan, deriden kaynaklanan, kemikten kaynaklanan bir Türklük değildir. Ya nedir? Bir kültür birliğidir, bir siyaset birliğidir, bir iman birliğidir, bir maneviyat birliğidir; budur. Bunun içinde bak Kürt var, Laz var, Çerkez var, Boşnak var. Zaten böyle olduğu için biz bir millet olduk; Müslüman Türk milleti olduk. Şimdi kaldırıp silip atarsan bunu, senden bir şey olmaz; bölük pörçük olursun, hiçbir işe yaramazsın. Ondan sonra yanlış anlama oğlundan bile, kızından bile yardım alamazsın. Niye? Araya nefsani engeller giriyor. Sen bu bağları atıyorsun, herkesi nefsiyle baş başa bırakıyorsun. Ya senin nefsin üstün de onunki değil mi? Ben, ben diye herkes ortaya çıkıyor. O benlik yarışında savaş, Allah korusun insanların kanın dökülmesine kadar gider. Allah birliğimizden bizi ayırmasın; beraber olmayı, kardeş olmayı, insanca ve İslam'ca yaşamayı yüce milletimize nasip eylesin. Bu badirelerden kolay kolay aşmayı da ihsan eylesin, diyorum.

Biz Bir Yılda Avrupa'yı, Bir Buçuk Yılda Amerika’yı Aşarız

Allah nasip eder inşallah, hiçbir dedikodunun etkisine kapılmasınlar. Oydu, buydu, şu parti idi; sakın ha, etki alanına girmesinler, düşünmesinler. Biz 5.000 Türk lirası asgari ücret, en azından 5.000 lira vereceğiz; ondan sonra kademe kademe. Bundan endişeleri olmasın. Millet, milletin dedikodusuna, partililerin dedikodusuna kanıp bu hakları elinden kesinlikle kaçırmasınlar. Asgari ücret 5.000 liradır, en azı 5.000 liradır. Bu 6.000 olur, 7.000 olur, 8.  000 olur. Ne demek ya? Yani Avrupalı bunu verecek, ben vermeyeceğim. Ben Avrupa'da araştırma yapmış bir kardeşinizim, Amerika'da araştırma yapmış bir kardeşinizim. Bak yeminle konuşuyorum biz bir yılda Avrupa'yı, bir buçuk yılda Amerika’yı aşarız. Bunda kimsenin kuşkusu olmasın.  Lütfen güvensinler ya. Taharetsize güveniyorlar, taharetliye güvenmiyorlar ya. Milletimiz lütfen boşluğa düşmesin ve bakınız az evvel söyledim Hristiyan’la, Yahudi’yle bir olup da Müslüman’a harp ilan edenin yanında oluyor; ama Müslüman Türk milletinin davasına ram olup bugüne kadar dünyada can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini ayakta tutacak olan iradeye, şuura ‘hayır’ diyeceğiz. Böyle bir şey olamaz. Onun için kardeşlerim, lütfen bir araya gelelim; bütün haklarımızı rahatlıkla elde edelim. Endişe etmeyin, dedikodulara kanmayın, bir bilek bir yürek olalım; 7 Haziran’da bütün haklarımızı elde edelim, diyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir