Neler Okuyacaksınız
Bu Ülkede Hırsızlık Dahi Yapılmamış Bir Yer Varsa, O da Büyükorhan’dır
Çok muhterem Büyükorhanlı kardeşlerim. Bugün burada bir tatil günü ama sanki bir bayram havası hep beraber yaşıyoruz. Bunu bize yaşattığınız için evvela sizlere çok ama çok teşekkür ediyorum.
Kardeşlerim bana rapor niteliğinde bir bilgi verdiler. Büyükorhan, 1550 yılında kurulmuş bir ilçemiz. Bu zamana kadar çok müthiş bir olay, hiçbir cinayet işlenmemiş. Onun için sizleri tekrar tebrik ediyor ve kutluyorum. Allah hepinizden razı olsun. Kardeşin kardeşi yediği bir dönemde, siz bir aile evladı gibi bir arada, el ele, bir bilek, bir yürek yaşıyorsunuz. Bu kimseye samimi olarak konuşuyorum, nasip olmuş bir durum değildir. İki, burada aynı zamanda yüz kızartıcı suç olan hırsızlık da yapılmamış. Hani bugüne kadar böyle bir fiil de işlenmemiş. Ayrıca bunun için de sizleri tebrik ediyor, teşekkür ediyorum. Artı, yetişen neslimiz, gencimiz, orta yaşlımız devletimize karşı da hiçbir suç işlememiştir. Yetmedi; bütün meselelerde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yanında olmuştur. Bundan dolayı da sizleri tebrik ediyorum. Bütün bunlarla birlikte, devletine sahip çıkarken canını vermekten de kaçınmamış; bu uğurda çok şehit vermiştir. Ölenlere Cenâb-ı Hak'tan rahmet diliyor, yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Kardeşlerim Türkiye'de sekiz yüz yetmiş iki ilçe arasında maalesef bu kadar dürüst, sağlam, mükemmel bir yer, ilçe, yedi yüz on yedinci sırada. Yani bu yaptıklarının faturası bu olmamalıydı. Çok daha hizmet görmeliydi, destek görmeliydi, yakınlık bulmalıydı. Her iktidar döneminde “siz bu milletin yüzünün akısınız” denilip size ayrıca hizmet verilmeliydi, ilgi duyulmalıydı. Ama maalesef bu olmadı. Yani “sonuncu” diyebileceğimiz bir noktaya sürüklendi. 1970 yılında Büyükorhan'ın, otuz bin olan nüfusu, şu anda on iki bine düştü. Ben burada ilk defa geliyorum. Beni de buralı kabul ederek, hemşeriniz sayarsanız Demokrat Parti olarak meclise girdiğimizde size söz veriyorum, bu on iki bin nüfusu buraya verilecek hizmetlerle otuz bine çıkarmaya aha size söz verdim. Var mısınız?
İktidar Döneminde, Bölgemizin Tarım ve Hayvancılığı Bitmiştir
Bu iktidar döneminde, bölgemizin tarım ve hayvancılığı bitmiştir. Öyle mi? Diğer taraftan adliye kurumu vardı burada. Adliye kurumunu kapattılar. Tarım Kredi Kooperatifi’ni kapattılar. Esnaf Kefaleti kapattılar. Ve de Danacalı Köyü’nde mevcut olan ilköğretim okullarını kapattılar. Milletine, memleketine, devletine bu kadar yakın ve hizmet eden bu bölgemizin herhalde karşılığı şu yapılanlar olmamalıydı. Bu ihmalleri görerek biz üzerimize düşeni aldık. Bu noksanları tamamlamaya ve hak ettiğiniz yere sizi getirmeye Demokrat Parti iktidarı döneminde sizlere bendeniz söz veriyorum. Bu beden sağ kaldığı müddetçe, nasıl olmasa beni fahri hemşerilik olarak da bir diploma vereceksiniz. Bir alamet bir işaret vereceksiniz, kabul ettiniz değil mi? Bütün bu hizmetleri yapmaya tekrar söz veriyorum.
Kardeşlerim memleketimizde tarım bölgesi olmamız münasebetiyle, tarımla ilgili bütün sahalar terk edilmiş durumda. Nedir bu terk edilenler arkadaşlar? Tarım kesimine akaryakıt desteği verilmesi gerekiyordu, bugüne kadar verilmedi. Artı, tarım ilaçları konusunda destek verilmesi gerekiyordu, bu destek verilmedi. Sulama döneminde, ürünlerimizi sulama döneminde kullandığımız enerji çok yüksek fiyatlara mal olduğu için devlet tarafından destek alınmadı. Bunun yükünü çekti. Ziraat aletlerinin temini konusunda verilmesi gereken krediler faizsiz olması gerekirken, maalesef bu krediler alabildiğine yüksek seviyede oldu. Ve eski makinesi, yeni makinesini alamadığı gibi ödeme döneminde her ikisini de birden elinden çıkartmak durumunda kaldı. Kim? Sizler kaldınız. Artı, gübre desteği verilmedi. GDO’lu tohumlar yani, genetiği bozulmuş tohumlar verildi. Bir yıl sonra bu tohumu kullanamaz hale geldiniz.
Doğrudan Gelir Desteği, Çiftçiye Gerçek Bir Destek Değildir
Sevgili kardeşlerim doğrudan gelir desteği denilen şey, boş arazilerimize üç yüz, beş yüz neyse lira var vermek suretiyle sanki Kaf Dağı'ndan çiçek bağışlıyorlar mantığıyla “destek veriyoruz” dediler. Bunlar aslında yanlış şeyler. Tarıma verilmesi gereken destek; Avrupa'da, Amerika'da olduğu gibi külliyetli miktarda verilmesi gereken destektir. Nedir bu? Amerika Birleşik Devletleri'nde tarıma yılda elli milyar dolar destek veriliyor. Avrupa ülkelerinde yüz milyar euro destek veriliyor. Şimdi arkadaşlar bizde ise beş milyar Türk lirası bizim ürettiğimiz ürünlere bütçede pay ayırılıyor. Yani destek değil. Ürünlerimizin satın alınması için beş milyar Türk lirası. Beş milyar otuz milyon köylü, yani tarımla uğraşan kardeşimiz var. Yılda fert başına düşen gelir, iki yüz lira arkadaşlar. Yani bu beş milyarı bu kadar millete otuz milyona pay ettiğiniz zaman, iki yüz Türk lirası yılda size düşen paradır. Binaenaleyh bununla sizin geçinmeniz asla mümkün değildir.
Buğdayımızı Ekemez, Mısırımızı Yetiştiremez Durumdayız
Sizlere kardeşiniz olarak bu işi bilen ve bundan gelen bir arkadaşınız olarak şimdi size söz veriyorum. Ne yapacağız biz biliyor musunuz? Akaryakıt desteğini devlet üç yıl bedava yapacak. Ne zaman? Demokrat Parti iktidarı döneminde. Tarım ilaçları desteğini üç yıl sizlere bedava olarak inşallah biz vereceğiz. Artı, sulama döneminde kullanılan enerjiyi üç yıl Demokrat Parti sizlere bedava olarak verecek. Artı, ziraat aletleri temini gerektiği zamanda, faizsiz olarak bunları temin edeceksiniz. Bu konuda borçlanmanızda, borcunuzun üzerine vurulan faizler sıfırla çarpılacak ve borçsuz yani faiz borcundan kurtulacaksınız. Ne zaman? Demokrat Parti iktidarı döneminde. Gübre desteği verecek, kim? Demokrat Parti. Artı, eski klasik usulde inşallah tohumculuk başlayacak. GDO’lu tohumlardan sizleri kurtaracağız. Doğrudan gelir desteği değil; yetiştirdiğiniz ürünlere yüksek fiyat vermek suretiyle destek verilecek ve elinizde yetiştirdiğiniz hiçbir mamul kalmayacak. Çünkü sizlere pazar garantisi verilecek. Bütün bunları biz Demokrat Parti iktidarı döneminde yapacağız. “Ya güzel de hocam yani bu yoğurdun bolluğu nereden geliyor? Bu adamlar niçin bunu yapamadı? Siz bunu nasıl yapıyorsunuz?” Veya “yapacaksınız?” Şimdi arkadaşlar bunun sırrını size söyleyeyim. Türkiye Avrupa Birliği'ne girme sürecinde Avrupa'ya söz verdi. Diyorlar ki: “Bizi siz eğer Avrupa Birliği'ne alırsanız sizin bizden istediğiniz şartları yerine getireceğiz.” Nedir bu şartlar? Bir, “hiçbir surette tarım ürünlerini memleketinize getirip satmayacağız. Artı, dünyada hangi devleti siz pazar yaptıysanız oraya da sizin gösterdiğiniz bu yerlere de mamullerimizi satmayacağız.” Avrupalı diyor ki bu sefer “hayır bu yetmez.” “Peki, ne olacak?” “Olması gereken sen kendi ülkende de benim ürünlerimi pazarlayacaksın.” Bak söz verdiler. Düşünebiliyor musunuz, bu iktidar geldiği günden bugüne kadar buğdayımız, mısırımız; Amerika'dan, Avrupa'dan geliyor. Öyle değil mi? Niye? Çünkü biz buğdayımızı ekemez durumdayız. Mısırımızı yetiştiremez durumdayız. Binaenaleyh, onlar bizim ülkemizi kendilerine pazar yaptılar. Ve bunun için de yetiştirdiğiniz hiçbir ürüne doğru dürüst pazar bulamıyorsunuz. Demokrat Parti iktidarı döneminde yetiştirdiğiniz ürünlerin yüzde elli avansı altı ay evvelinden devlet tarafından karşılanacaktır. Anlaştık mı arkadaşlar? Büyükorhanlı kardeşlerim, anlaştık mı bu konuda? Anlaştık mı? Anlaştık değil mi?
Uygulayacağımız Sistemler Gereği Her Türk Vatandaşı Para Sahibi Olacak
Sevgili arkadaşlar bakınız elbette ki sen Avrupa'ya satacak mamullerini satamazsan, yetmedi, kendi iç pazarındaki mamulleri Avrupa'dan alırsan kendi ürünlerin elinde kalır. Hatta pazar bulamaz sokaklara dökersin. Bundan birkaç yıl evvel ben çok gördüm. Karpuzlar sokaklara dökülüyor. Kavunlar sokaklara dökülüyor. Üzüm, domates sokaklara dökülüyor. Niye? Çilek de öyleymiş. Şimdi neden böyle? “Tüketici” dediğimiz insanımız tükendi. İşçimizin cebinde para yok. Memurumuzun cebinde para yok. Emeklinin cebinde para yok. Tarım kesiminin cebinde para yok. Kimsenin cebinde para yok. Gidiyorsunuz mağazalara mal almaya, bakıyorsunuz istediğiniz mal var ama cebinizde para yok. Müşteri olamıyorsunuz. Ve geriye dönüyorsunuz. Demokrat Parti iktidarı döneminde bakınız uygulayacağımız sistemler gereği her Türk vatandaşı para sahibi olacak. Asgari ücret 3000 Türk lirası olacak. Her Türk vatandaşı 500 Türk lirası ayda devlet babasından alacak. Bir hanımefendi kardeşim 1000 Türk lirası ayda devlet babası tarafından alacak. Şimdi düşünün bu insanlar artık geçimi yerinde, devlet babası bir karı, bir kocaya ayda 1500 lira veriyor. Yetmedi, beyinin veya kendisinin işi var, 3000 Türk lirası da buradan alıyor. Ne etti bu? Tam 4500 lira. Bir aileye 4500 lira ayda girerse, bu ailenin mağduriyeti olur mu? Sıkıntısı olur mu? Geçimi yerinde olmaz mı? İşte bu rahatlığı Demokrat Parti döneminde yaşayacaksınız. Sakın ha “bu böyle olmaz” demeyin. Bakın size ben bir misal vereceğim. Demokrat Parti kırk altı yılından itibaren Türkiye'de olan açlıklar, kıtlıklar, yokluklar dönemini yaşlılar çok iyi bilir. Bir parça ekmek bulup yiyemezdik. O dönemler benim çocukluk dönemim çok iyi hatırlıyorum. Rahmetlik Menderes o güne kadar elli kuruştan satılan buğdayı, yirmi kuruşa, yirmi kuruşa bu millete verdi. Milletin karnı doydu, filolar buğdaylarla beraber doldu. Birkaç senede millet elini açtı. “Allah bu Menderes’i ekenden, doğurandan razı olsun” diye. Allah nasip ederse aynı duayı bizim içinde size biz yaptıracağız. Nasıl? Vereceğimiz hizmetlerle. Onun için 12 Haziran'da kardeşlerim el ele verelim, şu mağduriyetlere son verelim. Bunların yapabileceği bir şey yok. Amerika'dan aldıkları emirle, Avrupa Birliği'nden aldıkları emirle, IMF'den aldıkları talimatlarla size hiçbir şey veremezler. Verseydiler bugüne kadar bunu verirlerdi. Bakınız her yerde söylüyorum. Türkiye'ye ne kadar hizmet geldi? Demokrat Parti çizgisinde siyaset yapan devlet adamlarımızın döneminde geldi. Menderes'le geldi. Sayın Demirel'le beraber geldi. Özal'la beraber geldi. Çiller Hanımefendiyle beraber geldi. Bu memlekette dört yüzün üzerinde kamu kurumları kuruldu. Petkim, TÜPRAŞ, Boğaş, Telekom, Erdemir, SEKA, Limanlar, Sümerbank hatırınıza ne geliyorsa, barajlar. Arkadaşlar bütün bunlar yılda devletimize yetmiş milyar vergiyle beraber kâr temin ediyor. On binlerce insan buralarda çalışıyordu. Bunlar ne yaptılar? Geldiler bütün bunları arkadaşlar ucuza, bedavaya kapattılar. Kime? Yandaşlarına, arkadaşlarına, damat kardeşlerine bu şekilde kapattılar. Şimdi siz de bunlara, bu ülkenin idare kapısını kapatacaksınız. Var mısınız buna? Yani diyebiliriz ki, Demokrat Parti döneminde yapılanları bunlar geldiler, bir babanın hayırsız evladı olur. Baba servet bırakır. Oğul yerine geçer. Baba öldükten sonra bir de bakarsınız ki o kadar servet buz gibi eridi gitti, kar gibi eridi. Aynısını yaptılar. Şimdi soruyorum. Büyükorhanlılar, Allah aşkına elimizi vicdanımıza koyalım. Bu adamlar bugüne kadar yani; 2002’den şu ana kadar bize ne hizmet getirdiler? Hangi iş yerini açtılar? Kimi işe aldılar? Lütfen soralım kendimize. Böyle bir şey var mı? Yok. Peki, bu kadar satışı yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin o günkü borcu yani iktidara geldikleri zamanki borcu iki yüz yirmi milyardı. Şu anda sekiz yüz milyarın üzerinde borcumuz var. Bu kadar servet elden gitti. Hiçbir yatırım yapılmadı. Ya bu paralar nereye gitti? Bunun hesabını sormayacak mıyız arkadaşlar? Bunun hesabını sormayacak mıyız? Kadınlarımız, kızlarımız, gelinlerimiz, dedelerimiz, ninelerimiz, işçilerimiz, emeklilerimiz hepsi mağdur oldu. 12 Haziran bunlara büyük ders vermenin zamanı.
Milletimizi Bölünme Sürecine Soktular
Bakın sadece ekonomik darlıkla bizi karşı karşıya bırakmadılar arkadaşlar. Bir de bölünme sürecine soktular. Bölünme sürecine soktular. Nasıl mı? Anayasa, yeni anayasa yapılacak. Üniter devlet yapısı şekli bozulacak. Başkanlık sistemi getirilecek. Başkanlık sisteminin olabilmesi için federatif devletçiklerin yapılanması lazım. Yani küçücük devletlerin ortaya çıkması lazım ki bunlardan federasyon oluşsun, başkanlık sistemi devreye girsin. Böyle olduğu takdirde biz Doğu’ya, Güneydoğu'ya giderken elimizde bir pasaport olması lazım. Nasıl şu anda Eşek Adası'na giderken kendi toprağımıza pasaportta giriyoruz ya. Yarın kendi ülkemizde, faraza siz Lazların yaşadığı bölgeye giderken pasaport mu alıp da gideceksiniz? Var mısınız buna “dur” demeye arkadaşlar? Bu millet bir bilek, bir yürektir. Bu millet kardeştir. Kardeş olan bu milleti her kim ayırmaya çalışıyorsa, onun fiili de bozuktur, kendisi de bozuktur, niyeti de bozuktur. Dünya Türk milletinin hizmetini bekliyor. Yanlış anlamayın, biz sadece kendi milletimize değil, bize evvelden beri bağlı olan insanlığa da hizmet edeceğiz. Türk milleti tarih boyu Japon sınırından, Viyana kapılarına kadar at koşturmuş bir millet. Arkadaşlar bu coğrafyada bütün insanlığa biz adalet getirdik. İnsan haklarını getirdik. Can emniyetini getirdik. Mal emniyetini getirdik. Namus emniyetini getirdik. Din ve vicdan emniyetini getirdik. Şu hale bak ki kendi memleketimizde bölüp börçük parya olduk, bunların yüzünden. Demokrat Parti iktidarı döneminde, yeminle konuşuyorum bütün bunlara kavuşacağız. Allah bize o günleri ihsan edecek. Onun için bir bilet bir yürek olalım.
Az evvel Sayın Başkanım ve Füsun Hanım kardeşim, Sayın Namık Kemal Bey'den bahsettiler. Namık Kemal Bey Trabzon'dan benim arkadaşımdır. O lisede okurken, ben ortaokul son sınıftaydım. Kemeraltı’nda onun dayısı esnaf, benim babam esnaftı. Zaman zaman bir araya gelir konuşurduk. O günden bir bu tarafa onunla beraberliğimiz var. Namık Kemal Bey, Türk dünyasına açılan kültür kapımızdır, medeniyet kapımızdır. Onu ben çok iyi tanıyorum. Onun için, beraber olmamızda millet ve devlet olarak büyük faydalar vardır, diyorum. Bizi o sıcak gönlünüzle karşıladınız. Bize yer verdiniz, hepinize teşekkürler ediyorum. Allah'a sizleri emanet ediyorum. Sağ olun var olun.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız
