info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Akçaabat İlçe Meclisi Toplantısına Katılım - Akçaabat / 1993 - 1994
05/11/2025 SİYASET 14

    Neler Okuyacaksınız

Sanayisi Olmayan Ülkelerin Kalkınması Mümkün Değildir

Muhterem Hoca’mın takdim ettiği beş ana hususa bir meseleyle ilave ederek, ilçemizin inşallah bundan sonra dertlerini halletme vadisine gireriz. Ben de bu projeye bir tane daha ilave ediyorum. Bu da sınai projesidir. Gerçi Muhterem Hoca’mın ifadesiyle bugüne kadar sınai yönünden bu bölgeye kimse el atmamış. Gerçekten de altyapı olarak tamamen sıfır ortadadır. Ancak mahalli idare ile yani belediye ile kamu kurumlarının el ele vermesi neticesinde kısa zamanda altyapının halledileceği kanaatindeyim. Şimdi Muhterem Hocam belki bilmiyordur. Biz sanayimizi Avrupa'ya dahi duyurduk. Bendeniz Fransa'ya, Hollanda'ya, İngiltere ve Almanya'ya ihracat yapıyorum. Binaenaleyh yani sanayi bizim ülkemizde şarttır. Zaten sanayisi olmayan ülkelerin kalkınması da mümkün değildir. Batı’nın kalkınmasına bakarsak, işe sanayiden başladı diyoruz. Gerçi hayvancılık ve tarımla birlikte Hollanda, Fransa'nın kalkındığı da görüyoruz. Ancak bunlar da tarıma iktisadi yönden sınai ile desteklemişlerdir. Eğer Hollanda süt ürünlerini sanayiyle değerlendirmemiş olsa idi, bugün Hollanda bulunduğu noktada bulunamayacaktı. Binaenaleyh biz tarımda, deniz ürünlerinde adım atacaksak, sınai ile işe başlamamız lazım. “Yani biz” dediniz, “ürünlerimizi neden” efendim “değerlendirmeyelim?” Bir konserve fabrikamız yoktur. Burası mısır üreten bir bölgedir. Düşünebiliyor musunuz neredeyse mısırın  kökü kesilir. Neden? Çünkü bir mısır özü yağı fabrikamız yok da ondan. Ben derim ki tarımda da ileri gidebilmemiz için, sınai de mutlak suretle el ele vermemiz şarttır.

Finansımızı Kendimiz Temin Etmemiz Lazım

Peki efendim bunun finansı ne olacak? Esasen Muhterem Kaymakam Bey’in baştan beri üzerinde durduğu husus şu: Yani kamudan değil, kendi şartlarımızla ne yapabiliriz? Kendi finans kaynaklarımızla ne yapabiliriz? Meselenin özü de, bana kalırsa bu işi millet olarak, halk olarak bizim çözmemiz mümkün. Sayın Hoca’mın da ifade buyurduğu gibi, “büyük düşünmek lazım.” Büyük düşünen insan, büyük atılım yapan insandır. Yani yerinde oturan insan, atılım yapmış bir insan “büyük düşünüyor” iddiasında bulunuyorsa hayal görüyor, rüya görüyor. Şimdi büyük düşünebilmek için, büyük atılımlar yapmak gerekir. Bu atılımlar da ne ile olur? Mesela biz on arkadaş bir araya gelirsek, mısır özü yağı fabrikasının finansını temin ederiz. Yaparız fizibilitemizi, bu fabrika kabul edelim ki 100 milyara kurulur bu bölgede. Efendim 10’ar  milyar her birimiz temin ettiğimiz zaman, bunun kaynağı temin edildi demektir. Bunun yanında 10 kişiyle bunu tamamlayamıyor isek, 20 kişi  veya 100 kişiyle tamamlayabiliriz. İtalya'nın kalkınmasına baktığımız zaman bu dediğim espriyi görüyoruz. Japonya'nın kalkınmasına baktığımız zaman bu dediğimiz şirketleşmeyi görüyoruz. Anonim şirketler, kolektif şirketler, limited şirketler veya daha büyük holdingler ile karşı karşıya geliyoruz. Yani finansımızı kendimiz temin etmemiz lazım. Biz eğer kamu kurumlarından bir şey bekliyorsak, beklemekle hayatımızı geçiririz. 
Şimdi biz bir noktayı da çok iyi tespit etmemiz lazım. Türkiye siyaset olarak şu anda kabuk değiştiriyor. Liberalizme, tam olarak iktisaden giriyor. Serbest piyasa ekonomisinin hâkim olduğu bir memlekette, devletten, yani kamudan finans beklemek bence hayaldir. Bu finansı kendimiz temin edeceğiz. Bilmem anlatabiliyor muyum? Hocamızın da ifade ettiği gibi bir vakıf kuralım. Ben teklif ediyorum. Vakfa efendime söyleyeyim yardımlarımızı, iktisaden gücümüzü koyalım. Hemen eğitim seferberliği için orada bir üniversite kuralım. Yer bulunabilir bu vakıfta. 

Eğitim Seferberliğini Medyayla ve Aile Sohbetleriyle Başlatmalıyız

İki:  Muhterem Ticaret Müdürü Hocamızın getirdiği problemlere, meselelere ben de eğitimci olarak şunlara tavsiye ediyorum. Biz de Sayın Kaymakam Bey'imizin riyasetinde paneller, konferanslar yapmak suretiyle halkı öbek öbek bu toplantılara davet edelim. Yani biz şimdi sokakta çocuklarımızın haykırışına, bağırışına çok affedersiniz, ahlak dışı hareketlerine kesinlikle müsaade edemeyiz. Ama bunun için de insanımızı ayıktırmamız lazım. İnsanımızın ayıkması için ne yapacağız? Eğitim seferberliği yapacağız. Bu işle konferanslarla olur, aile sohbetleriyle olur. Şurada hiç yoksa 100 kişinin üzerinde insan vardır. Birbirimizin evine misafir olarak gitsek dahi, bu hususta yapacağımız bir sohbet o aileyi yönlendirir. Dolayısıyla o çocuğu kazandırır. Kısaca her şey nüveden yani çekirdekten, tohumdan başlar. Bunu bu şekilde yaparız. Kaldı ki Akçaabat’ımızın haftalık da olsa bir gazetesi, şu anda Karadeniz'in tamamına yayın yapacak olacak olan bir de televizyonu var. Biz o gazetelerde, programlar gündeme getiririz. İki: Bu televizyonda programlar gündeme getirebiliriz. Medyanın girmediği yer kalmamış. Şimdi medyanın hâkim olduğu ülkede elbette eğitimin de, medya kanalıyla yapılması zaruridir. Daha doğrusu eğitime vasıta kılınması zaruridir. Biz eğer bunlardan da istifade edemezsek, mevcut imkânlar olduğu halde kendi kendini mahkûm eden bir milyarderin haline döneriz. Yani bu imkânları devreye koymamız lazım. Ne olabilir? Ahlak konuşmaları olabilir. Fikir konuşmaları olabilir. Ne bileyim ahlak yönünden tanzim edilmiş filmler olabilir, oyunlar olabilir, sergiler olabilir. Okullarımız epeyce var. Lise muadili okullarımız hayli fazla. Bunlar efendim çeşitli programlarla, çeşitli yerlerde bu şekilde efendime söyleyeyim faaliyetlerle gençliğimizi belli bir noktaya getirebilirler. Bendeniz, bu konuşmayı lütfettiğiniz için zatı alillerinize ve de kıymetli müntesip arkadaşlarıma teşekkürlerimi arz ediyorum.  

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir