info@profdrhaydarbasenstitusu.org

BTP Tanıtım ve Katılım Şöleni
19/01/2025 SİYASET 23

    Neler Okuyacaksınız

Güller diyarının gülleri, Aziz Ispartalılar; en derin saygı, sevgi, hürmetlerimle sizleri selamlıyorum. Bu şölene, bayram gecesine hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. İstirahatinizi terk ederek bizi şereflendirdiniz. Hepinize sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum. 

Atatürk’ün Yolundan Giderek, Milletimle Bu Büyük Yola Çıktım

“Ben, 1919 senesi Mayıs’ı içinde Samsun’a çıktığım gün, elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım” Kemal Atatürk. 
Sevgili kardeşlerim, biz de yola çıkarken elimizde hiçbir maddi imkân yoktu. Atatürk’ün yolundan giderek milletimle, sizinle, Ispartalılarla bu büyük yola çıktım; hayırlı, uğurlu olsun.

Türk Milleti Sahip Olduğu Coğrafyalarda Can, Mal, Namus, Din, Vicdan Emniyetini Sağlamış ve Yaşatmıştır

Sevgili kardeşlerim insanlık tarihi Türk milleti kadar mükemmel, ekmel, haysiyetli, şerefli, şecaatli, merhametli, ikram sahibi kesinlikle bir toplum görmemiştir. Türk milleti sahip olduğu coğrafyalarda bütün insanlığın can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini doya doya bütün insanlığa yaşatmıştır. Şayet bugün insanlık can emniyetinden mahrumsa, mal emniyetinden mahrumsa, din ve vicdan emniyetinden mahrumsa, vatan emniyetinden mahrumsa; yeminle konuşuyorum, Türk milleti insanlık coğrafyasında hükümran olmadığı için bunlar yoktur. Onun için size düşen vazife, size düşen vazife insanları can emniyetine, mal emniyetine, namus emniyetine, din ve vicdan emniyetine kavuşturmak istiyorsanız mutlaka bu büyük milleti dünyanın bütün coğrafyalarında başa geçirmeniz lazım. O şekilde çalışmanız lazım. Var mısınız? Bu asil duygularla hepinize saygı ve sevgilerimi arz ediyorum. Sayın muhterem Genel Başkanım’a ve çok muhterem Prof. Dr. Turgut Hocam’a hürmetlerimi, saygılarımı arz ediyorum. 

Dünyanın En Medeni Milleti, Türk Milletidir

Sevgili kardeşlerim Türk milleti insanlık tarihinin söylediğim gibi en şerefli, en izzetli, en keremli, en merhametli, en adaletli milletidir. Bakınız Türk’ün sahibi olduğu coğrafyalardan ayrıldıktan sonra soruyoruz, Bosnalı’ya soruyoruz “Sen kimsin?”, “Ben Türk’üm” diyor; Müslüman Sırplı’ya soruyoruz “Sen kimsin?”, “Ben Türkoğlu Türk’üm” diyor. Soruyorum şimdi kardeşlerim, bir memleket ki orada Türk’ten gayrısı vardır, hükümran olmuştur, ondan sonra da o topraklardan ayrılmıştır; acaba o millet o topraklardan ayrıldığı gibi, Türk gibi, Türk’ün söylettiği gibi ‘biz filancının milletiyiz’ sözünü söyletebilmiş midir? Mümkün olmamıştır, olması da mümkün değildir. Zira biz millet olarak dünyanın en medeni milletiyiz. Kardeşlerim, bizim bilemediğimiz bir husus var; teknolojide geri kalmamızı, medeniyette geri kalmak olarak zannediyoruz. Çok yanılıyoruz. Dünyanın en medeni milleti, Türk milletidir. Bunu çok iyi bilesiniz.
Biz sadece sanayi inkılabını kaçırdık. Sadece sanayi inkılabını kaçırdık. Maalesef bizi idare eden siyasi irade, aklını başına alıp bu konulara eğilmesi gerekirken; kendisini batının uşağı olarak kabul ediyor ve acziyet içine düşüyor, onlara medeniymiş gibi muamele yapıyorlar. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun. 

Millet Olarak Yaşayabilmek İçin, Milleti Devlet İradesiyle Güçlendirmek Gerekir

Sevgili kardeşlerim bu milletin ayakta kalabilmesi için, yani millet olarak yaşayabilmek için; fert olarak ayakta durmak mümkün değildir. O zaman yapmamız gereken tek şey; milleti devlet iradesiyle güçlendirmek, kuvvetli hale getirmektir. Onun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kâinatın doruk noktasına çıkartarak dünyanın en güçlü devleti yapmaya var mısınız? Sizlere bu duygu, düşünceyi taşıdığınız için minnettar olmamak mümkün değil. Teşekkür ediyorum, şükranlarımı arz ediyorum.  

Güçlü Bir Devletin ve Milletin Olduğu Yerde Mutlaka Bir Ordu Vardır

Sevgili kardeşlerim milletin ve devletin olduğu her yerde o milleti ve devleti koruyacak, kollayacak mutlaka bir silahlı kuvvetinin olması lazımdır. Yani, dünyanın neresine giderseniz gidin güçlü bir devletin olduğu yerde, güçlü bir milletin olduğu yerde mutlaka bir ordu vardır. Şayet bugün Amerika Birleşik Devletleri sözünü dünyanın her yerinde geçiriyorsa; dünyanın 370 küsur yerinde silahlı kuvvetlerinin, yani ordusunun üssü olmasından dolayıdır. Her tarafta üssü vardır. Ondan dolayı herkese sözünü rahatlıkla geçirmektedir. Şimdi var mısınız Türkiye Cumhuriyeti ordusunu, dünyanın her yerinde söz sahibi yapmaya, üslerini kurmaya var mısınız? O halde gazanız mübarek olsun, yolunuz açık osun. 

İktidar ve Muhalefetin Avrupa Birliği’ne Girme İsteğinin Altında Yatan Gerçek ‘Biz Milleti Doyuramıyoruz’ Demektir

Sevgili kardeşlerim bakınız biz böyle büyük bir millet olmamıza rağmen tekniği, sanatı, insanlığı, medeniyeti tarihin her döneminde en mükemmel şekilde yaşamamıza, yaşatmamıza rağmen; günümüzün şartlarında, iktisadi durgunluklar münasebetiyle siyasi irade sahipleri gerek iktidar gerekse muhalefet “Hayır, biz kendi kendimizi idare edemiyoruz, biz aç kalıyoruz, biz iş bulamıyoruz. Onun için bize işi temin edecek, bize aşı temin edecek bir dünyanın, yani Avrupa Birliği’nin içinde olmamız lazım geliyor” diye ifade ediyorlar. Buna siz ne diyorsunuz? Ben de ‘hayır’ diyorum. 
Kardeşlerim esasen gerek iktidarın gerekse muhalefetin “Avrupa Birliği bizim karnımızı doyursun, bize iş versin” demesinin altında yatan gerçek; biz millete iş bulamıyoruz, biz milletin karnını doyuramıyoruz demektir. O halde hep beraber bu salondan, Isparta’dan onlara seslenelim ve diyelim ki “Lütfen çekilin, çekilin ve çekilin”. Milletin, milletin, milletin karnını doyuracak irade var; millete iş bulacak irade var. Hem vallahi var hem billahi var. 
Bizim tarım dünyamız, madenciliğimiz, ormancılığımız, denizciliğimiz hülasa bütün işletme konularımız mevzularına göre bugüne kadar eğer halledilmiş olsaydı; Türkiye Cumhuriyeti’nin coğrafyasında değil 70 milyon insan, yeminle konuşuyorum 150 milyon insan rahatlıkla geçinebilirdi. İşte biz bunu yapacağız. 

Avrupa Birliği, Türkiye’yi Bölmek Demektir

Sonra, Avrupa Birliği ne demek biliyor musunuz? Avrupa Birliği demek, Türkiye’yi bölmek demektir. Avrupa Birliği demek, Türkiye’ye Hristiyanlığın kapılarını açmak demektir. Avrupa Birliği demek, İslam’a kapıları kapatmak demektir. Buna siz ne diyorsunuz? Ben de onun için ‘hayır’ diyorum. 
Muhterem kardeşlerim bakınız şu anda Avrupa parlamentosunun iddiası; Kıbrıs’ta diyor, Türk Silahlı Kuvvetleri işgalcidir. Yani 5.000 şehit vererek elde ettiğimiz hakkımızı… Zaten çok evvelden beri Kıbrıs, Türk milletinin hakkıdır, Türk milletinin tasarrufundadır. Elde ettiğimiz hakkımızı, 74’te hatırlarsanız 5.000 şehit vererek tekrar elde edebilme imkânını bulduk. Şimdi Avrupa Birliği diyor ki “Türk Silahlı Kuvvetleri adada işgalcidir, oradan çıksın”. Siz buna ne diyorsunuz? Ben de onun için ‘hayır’ diyorum. Sevgili kardeşlerim işte Avrupa Birliği’ne ‘evet’ demek, Kıbrıs’ı Rum’a teslim etmek demektir. Buna siz razı mısınız? Ben de vallahi de razı değilim billahi de razı değilim. 
Sevgili kardeşlerim, sevgili kardeşlerim bakınız biz kardeşiz, biz kardeşoğlu kardeşiz; örfümüz bir, adetimiz bir, geleneğimiz bir, ezanımız bir, Kur'an’ımız bir, her şeyimiz birdir. Bu millet kardeştir. Bu milleti, kardeş olan bu milleti bölük pörçük edip parçalamak istiyorlar; doğusunu bir tarafa, batısını bir tarafa ayırmak istiyorlar. Buna siz ne diyorsunuz? Ben de ‘hayır’ diyorum.

Biz Fundamentalist Değil Dindarız

Sevgili kardeşlerim biz fundamentalist değiliz, dindarız. Dindarız bakınız, fundamentalist değil. Milletimizin her birinin inancına saygımız, sevgimiz sonsuzdur. Her birinin yaşayışına, dini anlayışına sonsuz hürmet ve saygımız vardır.  Bu bize dedelerimizden kalma büyük bir mirastır. O bakımdan bugün dahi aynı inanca malikiz. Biz dindarız. Fakat bizi, milletimizi parçalayıp ayrı hale getirebilmek için; kurumlarımızla bizi karşı karşıya getiriyorlar, vuruşturmak istiyorlar. Devlete ve bilhassa onun silahlı kuvvetlerine ‘dinsiz’ diyerek iftira ediyorlar. Buna siz ne diyorsunuz?
Şimdi bakınız Edip Paşamızın bir sözünü söylüyorum; 19 Mayıs’ta ne söylüyor, Sivas'ta kendi köyünde “Ben dindarım, ben Hacı İsmail'in torunuyum. Benim ordu mensubu arkadaşlarım da dinardır ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin başının örtüsüne karşı değildir”.
Sevgili kardeşlerim, sevgili kardeşlerim ama birileri kalkıp da bunları istismar ederek devletin ayağının altını oymak ve milleti bölüp parçalamak isterse; işte yaptığı o oyun elinde bomba gibi patlar, Allah da onun belasını verir. 

Ekonomide Çok Ciddi Oyunlar İçerisindeyiz

Kardeşlerim iktisadi bakımdan, yani ekonomik olarak bugün çok ciddi oyunlar içerisindeyiz. Yani ülkenin aslında yapılmayacak, halledilmeyecek hiçbir meselesi yok. Müsaade ederseniz birkaç cümle bunlara değineyim. 
Şöyle ki, bugün dünyada iktisadi kuraldır; bir memleketin milli gelirinin %30’u tedavülde para olarak dolaşır.  Yani sizin 90 milyar dolar geliriniz varsa, 30 milyar doları para olarak piyasada dolaşması lazım.  Şayet dolaşmıyorsa 1,2,3 bilemediniz 4 veya 5 yıl sonra o devlet batmaya mahkûm kalır. Onun için dünya devletlerine baktığımızda, mesela İngiltere'de milli gelirin %30’u iç piyasada dolaşır; %30’u da dış piyasada, dünyada dolaşır, Avrupa'da dolaşır, Amerika'da dolaşır, Asya'da dolaşır, Afrika'da dolaşır. Yani İngiliz'in parası, dünya parasıdır; politikasını böyle yapmış. Geliyoruz Almanya'ya; Almanya da %30, parasının %30’unu yurt içerisinde, %30'unu da yurtdışında dolaştırır. Yani Almanya'nın parası da dünya parası olmuştur. Şimdi euro halinde Avrupa Birliği'nin parası, dünya parası haline gelerek %60’ı dünyada dolaşmaktadır.  Milli gelirlerinin %60’ı dünyada dolaşıyor, %30’u kendi iç piyasalarında dolaşıyor. Böylece milli gelirin hemen hemen tamamı Avrupa'da dolaşma imkânı buluyor. Peki Amerika Birleşik Devletleri ne yapıyor? Bu çok önemli bir kural, burasına lütfen dikkat edelim, çok önemli bir kural; Amerika Birleşik Devletleri milli gelirinin %30’unu yurt içerisinde dolaştırırken, %70’ini dünya piyasalarında dolaştırıyor. Bu şu demek oluyor; git, Amerika Birleşik Devletleri'nin gittiği yerde yani parasının gittiği yerde o yerin milli parası dışarı çıkıyor, Amerika Devletlerinin parası milli para haline geliyor. Türkiye'de oynanan oyun bu değil midir? Şimdi var mısınız buna son vermeye? O halde Bağımsız Türkiye Partisi'ni iktidar yaparak bunlara son vereceğiz. Var mısınız?

Milli Gelirimizin Ancak %2’si Para Olarak Piyasamızda Dolaşıyor  

Kardeşlerim, kardeşlerim her memleketin milli gelirinin en az %30’u iç piyasada dolaşırken, bizim %2 nispetinde paramız ancak piyasamızda dolaşıyor. %2 para dolaşırsa, elbette piyasanın paraya ihtiyacı olur. Peki bu ihtiyacı biz nereden karşılıyoruz? Sendikasyon kredileri almak sureti ile batı dünyasından, IMF’den alarak bu ihtiyacı doldurmaya çalışıyoruz. Aldığımız paralara yılda verdiğimiz faiz miktarı 45 katrilyon Türk lirasıdır. Tekrar ediyorum, borç olarak aldığımız paralara verdiğimiz yıldaki faiz miktarı 45 katrilyondur. Yani bu kurumların Türkiye gibi bir müşterisi olsa; bacak bacak üstüne atar, şekerli kahvesini içer, daha kimseye ihtiyacı olmaz. Bizi çok affedersiniz enayi gibi bu adamlar kullanıyor. Buna son demeye var mısınız? 

Kalkınmaya Karar Veren Ülkeler Emisyonu Genişletir, Emeği Devreye Koyar, Üretimi Artırır 

Peki ne yapmak gerekiyordu ki bu yapılmadı?  Yine ilmi bir kuraldan bahsediyorum. Sevgili kardeşlerim ilmi bir kuraldan bahsediyorum. Böyle devletlerin yaptığı iş, yani kalkınmaya karar vermiş ülkelerin yaptığı iş; emisyonu genişletmek, emeği devreye koymak, üretimi arttırmaktır. Tekrar ediyorum emisyon genişler, emek devreye girer, üretim artar; mesele halledilir.  Üretim arttıkça emisyon genişler, emisyon genişledikçe emek devreye girer, emek devreye girdikçe üretim yükselir. Bu şekilde, geri kalmış ülkeler bugüne kadar kalkınma imkân ve fırsatını bulmuştur sevgili kardeşlerim. 

Devletin Borcunu Ödemek İçin Koyduğu Vergi ve Zamlar Milleti Canından Bıktırıyor 

Peki biz, bu 45 katrilyonu nasıl ödüyoruz? Ödeme şeklimize gelince, o da şudur; şimdi tabii devlet emisyonu genişletmediği için, bu borçları vermek mecburiyetinde. O zaman devlet bu parayı kazanmak için vergi üstüne vergi, vergi üstüne vergi, vergi üstüne vergi salıyor; milleti canından bıktırıyor. Öyle değil mi? Şimdi, bugün işte biz vergiden bıktık. Her gün gaza zam, benzine zam, tuza zam, şekere zam, ona zam, buna zam.  Millet canından bıktı. Bu kötü gidişe hep beraber var mısınız son demeye?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kâinatın Doruk Noktasına Dikeceğim

Kardeşlerim bakınız, ben size bir hakikatten bahsediyorum. Bu yıl artık Bağımsız Türkiye Partisi'nin dışındakilere hep beraber ‘hayır’ diyelim. Sadece sizden 5 yıllık bir zaman istiyorum ve hedef veriyorum; iki yılda Avrupa'yı, üç yılda Amerika’yı… Dördüncü yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kâinatın doruk noktasına dikeceğim. Var mısınız? 
O zaman sevgili kardeşlerim, o zaman bakınız reylerimiz hiç başka yere gitmesin. 16 yıldızlı, ortasında hilal olan amblemin altına; yani Bağımsız Türkiye Partisi'nin altına, Bağımsız Türkiye’ye gitmesi lazımdır. Buna varsanız, bizde bu yola canımızı koyduk ‘feda olsun’ diyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Gemisinin Battığını Görünce Kuva-yi Milliye ile Yola Çıktım

Yine sevgili kardeşlerim, sevgili kardeşlerim ben, siyasete atılmak için çok düşündüm. Memleketimin ekonomik durumu, memleketimin siyasi durumu, hariciye politikası içimi dağladı. Köşede oturmayı tercih etmiştim. Kültür hizmetlerimi biliyorsunuz, ona devam etmek istiyordum. Ama baktım ki gemi batıyor, Türkiye Cumhuriyeti gemisi batıyor. Bunun hesabını vermekten korktum. Tüylerim diken diken oldu. Kuva-yi Milliye ile milletimin milli gücüyle yola çıktım, hayırlı olsun. 
Şayet bakınız, yine söylüyorum; ben kuru bir sevda için, ben bir kuru sevda ile yola çıkmadım. Yeminle konuşuyorum, 200 vekil alarak meclise gitsem; o sabah istifa eder, yine köşeme çekilirim. Ben tiyatro oynamaya gitmiyorum. Yani kardeşlerim, yani ben her şeyimi ortaya koydum; rica ediyorum, siz de koyun. Bu vatanı, bu milleti, bu coğrafyayı; kurtaralım, kalkındıralım, kâinatın doruk noktasına çıkartalım. Var mısınız? Hayırlı olsun, uğurlu olsun, mübarek olsun. Bu bir katılım gecesidir. 

Milli Gelir, Borçları Karşılamıyor; Memleket Batıyor 

Benim iktisadi kitaplarımı dağıttılar mı arkadaşlar? Dağıttılar. Allah nasip ederse bir konferans turuna çıkacağım. İnşallah birkaç saat süren bilgilerle, her şeyi size anlatacağım. Şimdi parça parça birtakım hususlardan bahsettik. Onun için fazla yormak istemiyorum. Şu enflasyon nasıl düşer, müsaadenizle bunu anlatayım ve Allah’a ısmarladık diyeyim.
 Enflasyonu, Sayın Derviş'i getirdiler, dediler ki “Düşüreceksin”. Onun da elinde sihirli bir değnek var “Ha bugün düşüreceğim, ha yarın düşüreceğim. Ha bugün düşüreceğim, ha yarın düşüreceğim”. Herkes geçti televizyonun başına Dervişoğlu Derviş'i seyrediyor. Derviş de sağ olsun, hiç böyle yalan konuşmak onda sona ermiyor; ‘yarın ekonomi düzelecek’, öbür gün ‘mutlaka düzelmiştir’, hatırlarsanız ‘bunun sonu çok iyidir’. Allah Allah… Arkadaşlar gelip diyor “Hocam ne diyorsun?”. Vallahi de yalan konuşuyor billahi de yalan konuşuyor. Ekonomi düzeldiği gün, düzeldi dediği gün arkadaşlarla sohbet ediyorduk; yalan konuşuyor, yalan. Milli gelir, borçları karşılamıyor; memleket batıyor. Bir de baktık ki Pamukbank güm diye dibe vurdu. Ondan sonra “Hesap hatası var” dedi. Bu hesap hatasını yapan adamlar, ilkokul talebesinin matematik seviyesinde bile meseleleri vallahi de bilmiyorlar billahi de bilmiyorlar. 

Enflasyon Nasıl Düşer?

Şimdi, şimdi nasıl düşer bu? Nasıl enflasyon düşer? 1. Maliye vergilerini düşüreceksin. 2. Sigorta vergilerini düşüreceksin. 3. Hammaddeyi ucuzlatacaksın.  4. Kredi faizleri ucuzlayacak, azalacak; yani sıfır noktasına gelecek. 5.Enerji giderleri azalacak. Bütün bunlar nereye yansır? İmalata yansır. Sen imalata yansıyan vergileri arttırıyorsun; sigorta vergisi artıyor, maliye vergisi artıyor, faizler artıyor, enerji giderleri artıyor. Enflasyon düşüyor. Kimi kandırıyorsun oğlum yahu? Sen hiç matematik bilmiyor musun? Sen acaba Amerika'da okulu arka kapıdan mı bitirdin?

Var mısınız Türk Milletinin Elini Öptürmeye?

Bakın kardeşlerim, bakın ben size hamasi duygularınızı kabartmak için konuşmuyorum. Benim iktisadi tezim Amerika'da, Kaliforniya'da; İngiltere’de, Cambridge’te, üniversitede altın madalya aldı. Onlara elimi öptürdüm.  Var mısınız Türk milletinin elini öptürmeye? Ben bunu yaparım, ben bunu yaparım. Vallahi de yaparım billahi de yaparım. Ama benimle siz olursanız, milletim olursa bunu ben yaparım. Hep beraber teklif ediyorum, var mısınız? Hayırlı olsun, uğurlu olsun, gazanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun efendim, saygılar sunuyorum.  

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir