info@profdrhaydarbasenstitusu.org

30 Mart 2014 Mahalli İdareler Seçimi Sonrası Değerlendirme

    Neler Okuyacaksınız

Efendim evvela teşekkür ediyorum Kadırga Televizyonu yönetime; bize bu akşam düşüncelerimizi aktarma, halkla buluşturma gibi imkânı tanıdı sağ olsunlar. 

1995 Yılında Amerika Devletleri’nin Büyükelçisi Bendenize Geldi, Ben Görüşme Dahi Yapmadım

bendeniz siyasete bir mevki, bir rütbe elde edeyim, işte benim de bakanlığım, benim de şanım, benim de şöhretim olsun inancı ile girmedim. Eğer öyle bizim bir düşüncemiz olsaydı, 1995 yılında Amerika Devletleri’nin Büyükelçisi bendenize geldi esasen ki ben o zaman Başbakanlık Müşaviri Başdanışmanıydım; onları karşılar, istediklerini verir, istediklerimi alırdım. Bendeniz onları kabul bile etmedim. Ancak iki hukukçu arkadaşımız, bir Rahmetli Hüseyin Engin Çamurdan kardeşimiz 3 saat büyükelçi ile bizim Ankara'da bir iş genel merkezimiz vardı, orada 3 saat oturum yaptılar. Kalktıkları zaman da “Biz, Haydar Baş Bey’e kapımızın ardına kadar açık olduğunu söyleyin, bekliyoruz” dediler. Yani ben siyasette böyle hakikaten gidip bir koltuk sahibi olayım diye bir derdim olmuş olsaydı o fırsatı kaçırmazdım. Bu büyük bir fırsattır. Yani bugün bakanlar, vekiller taa Amerika’ya giderek böyle bir imkânı arıyorlar ama bulamıyorlar. 
Benim hayatımda elime çok fırsat denilen bu imkanlar geçti. Ben Allah'a şükürler olsun, dünyaya bakarak ahiretimi terk etmedim. Evvela bu konular önüme geldiği zaman şunu hesap ederim “Tamam bu adam bana istediğimi verecek. Ama ne isteyecek benden?”. Onun cevabını verdikten sonra beraber olunur mu, olunmaz mı kararını veririm. Baktım bunlar benden ne isteyebilirler? Devleti, milleti, vatanı, dini, namusu, askeri hepsini isterler ve ben o zaman dedim ki rahmetli Celal Ağabey, Baki Hocam, Ali Gedik Ağabeyimiz beraber istişare yapıp “Vallahi” dedim “ben dünyaya bir defa geldim. Eğer 2-3 defa gelmiş olsaydım hadi bunu kaçıralım ama ötekini kazanalım. Bir defadan başka şansımız olmadığı için ben buna ‘evet’ diyemeyeceğim”. “O zaman biz de diyemeyiz” dediler ve benim düşüncem üzere. Ben görüşme dahi yapmadım arkadaşlar. Yani bu çok mühim bir olaydır ve yine biz talebe iken bana Sorbonne Üniversitesi’nde doktora teklifi gelmiştir, yanlış anlamayın. Onu da ben bazı orada ihtisas yapmış hocalarımıza bakarak vurdum kantarıma, tartmadım ve oraya da gitmedim. Yani bu çok ciddi olaylar. Beni de Allah hep böyle şeylerle ne hikmetse deniyor. Ama inşallah hepsini de kazanacağım; ısrarlı ve kararlıyım. 

Siyaset Nefsin İçin Yapılırsa Milletin Hayrına Hiçbir Şey Olamaz

Şimdi buradan şunu anlatmaya çalışıyorum; yani siyaset illa da ben başbakanlık koltuğunda oturayım, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturayım olursa, burada milletin hayrına hiçbir şey olamaz. Niye? Sen nefsin için oradasın ya elbisen için ya ayakkabıların için ya ayakkabı dolabın için. Onu besleme, büyütmeye çalışırsın. Nitekim bugüne kadar uygulanan politikalarda da bunu gördük. Böyle bir siyaset geçerli midir? Bana sorarsanız, böyle bir siyaset geçerli değildir ve de batıldır. Siyaset… Bir insan, eğer insanları idareye talip ise evvela kendini idare etmesini bilecek; bizim akaidimizde helal ve haram sınırları vardır, onlara uyacak; milli duygularla beslenecek, vatanına, milletine, devletine hizmet edecek. Bunu yapıyorsa dört dörtlük, kâmil manada bu hizmet vardır, yapılmıştır. Yapmıyorsa Allah muhafaza etsin, esir olmuştur, kendi kendini helak etmiştir. 
Bu manada ben başta tebrik edecektim. Gümrükçüoğlu… Benim de onun ağabeyi, merhum ağabeyi benim samimi dostumdur. Binaenaleyh onlarla hukukum bu manada devam eder. Kazanmasına çok memnun oldum. Çok dürüst, samimi, faziletli bir insandır. Trabzon, belki de AK Parti’si en iyi tercihini burada yapmıştır, diyebilirim. Orhan Bey'e de başarılar diliyorum. Yani çok temiz bir insan. Öyle insan hangi partiden olursa olsun herkes onu takdir eder, herkes onu sever ve o insanlar da başarır. Bunu araya sıkıştırdıktan sonra devam edeyim. 
Yani kısaca siyaset; siyaset, Allah için insanlara hizmet makamıdır, yeridir. Yoksa sen bu hizmeti yapmadıktan sonra sırtında büyük bir küfedir, taşıyamazsın bunu. 

Sana Hizmet Edeceğim; Sen Bunu Anlamayacaksın, Bir De Benden Para İsteyeceksin

Antrparantez, duyuyorum ki işte ‘onu verdiler, bunu verdiler’. Niye veriyorsun? Eğer sen hizmet edeceksen senin vermen yanlış, batıl. Ya ben ömrümü geçirmişim, proje hazırlamışım, program hazırlamışım, plan hazırlamışım sana hizmet edeceğim; sen bunu anlamayacaksın, bir de benden para isteyeceksin. Manyak mısın sen ya? Eğer sana böyle yapıyorsa, onun seni çalması hak. Sana iyi ediyor. Bu mantık nasıl bir mantık ya. Ben sana proje hazırlayacağım, geldiğimde… Bak mesela bizim müthiş projeleri vardı. “1.000 işçi” diyor “ben sadece orada bir dere projesi, deniz projesi orada çalıştıracağım”. Adam bunu duymuyor; alacağı paraya bakıyor. Dedim affedersin, elinin tersiyle kov gitsin. Biz namusumuzu satmaya gelmedik, çalmaya gelmedik; hizmete geldik. Kadrini bilir; verir, vermez. Vermez, Allah da onun belasını verir; aç, susuz sürünür. Yani böyle bir mantık olur mu ya? Eee? 10 milyar vermiş, 15 milyar vermiş; seçimi almış. Ne yapayım o seçimi ben? Bir Çanakkale Savaşı'na çıkmadık. Birbirimizle savaşmaya gelmedik. 

İktidar Noksanını Muhalefetten Tamamlamalı

Ben esasen siyasette de şu görüşün yanındayım; eğer iktidar gerçek manada iktidar ise, noksanını muhalefetten tamamlaması lazım. Politika budur. Ya kardeşim şu tarımda ne diyorsun, hayvancılıkta ne diyorsun ne öneriyorsun? Poliko bu. 
Mesela Rusya'da biz bunu gördük. Bizi muhalefet partisi Rusya'ya davet etti; iktidar Partisi'nin vekilleri, elemanları meclisi gezdirdi. Düşünebiliyor musun? Allah Allah…  Jirinovski, Liberal Demokrat Parti'nin Genel Başkanı, eski meclis başkanı; meğer Putin'in bir numaralı arkadaşı. Ona sormadan bir iş yapmıyor. Politika budur. Soruyor ve o meclisin en güçlü iktisat uzmanı Lisiçkin, Vladimir Lisiçkin, müthiş bir adam; şeyin de Jirinovski’nin en yakın danışmanı o. Düşünebiliyor musun? Şimdi örgüt budur. Yani iktidarı, muhalefeti, o’su, bu’su; ülke meselesinde, devlet meselesinde, millet meselesinde bir araya geliyor, birbirinin noksanını tamamlıyor, proje ortaya koyuyorlar. Öyle bir mantık olmamış olsaydı, taa Akçaabat'ta Haydar Hoca'yı gelip bulurlar mıydı ya? Onun sistemini hayata geçirirler miydi? Sen kendi memleketinde anlatıyorsun, (dudak kıvırıyor). Sen kimsin ya? Manyak, ruh hastası. Dünya benim ayağıma geliyor, sen gelmeyeceksin. Sen kimsin, nesin sen? Seni kim sayar? 

Siyaset Yapan İnsanların Milletine Hizmet Kararı, Bilgisi, Projesi Olmalı

Binaenaleyh şunu demek istiyorum, siyaset yapan insanların yapması gerektiği şey; eğer milletine hizmet kararı, bilgisi, ilmi, projesi, programı varsa meydan, hodri meydan deyip atlaması lazım. Ha yoksa, bana göre ortaya atılması da ciddi yanlışlarla doludur. Hocam senin var mı? Evet, var. Ben bu konuda kitaplar yazdım. Hem iktisat modelini hem bunu nasıl uygulayacağımı; Sosyal Devlet, Milli Devlet’i hem İktisat Modeli’ni. 
Şimdi bak bir tane, bir köpek beni ısırmaya çalışıyor. Ben senin gibi kör değilim, sağır da değilim. Allah senin belanı verecek, hain seni. Sen kimsin ya? Kaç paralık adamsın? 
Evet şimdi… Tatlı gidiyor mu? Evet arkadaşlar, kısaca şunu demek istiyorum; bu konular aslında girmek hiç demeyecektim de siz açtığınız için ben de aradan bir vole atayım dedim. 
Şimdi arkadaşlar olay şu, yani bizim ülkemiz hakkında bir projemiz var mı, bir programımız var mı, bir görüşümüz var mı, bir tezimiz var mı? El cevap, benim var.

Benim Damarımı Kesseniz Bu Hem Kürt Kanıdır Hem Türk Kanıdır

Güneydoğu hakkında var mı? El cevap, var. Ben dikkat ederseniz o bölgelerde program yaparken “Benim damarımı kesseniz bu hem Kürt kanıdır hem Türk kanıdır”, palavra atmıyorum. Hacı Bektaş Anadolu'ya geldiği zaman Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Boşnak’ı, Süryani, Keldani, Arap, Acem her neyse İslam'la yoğurdu; Müslüman Türk kimliğini ortaya koydu. Şimdi dinler arası diyalogla bu bütünü bozmaya, mozaiği bozmaya çalışıyorlar. Bunun etkisinde kalanlar geçmişte dedelerinin dinini hatırladılar. Bizim mücadele çektiğimiz, sıkıntı çektiğimiz bölge buralar. Yoksa geçmişiyle buluşmuş, mozaiği dağıtmamış insan bizim dostumuz, arkadaşımız. Ha onların kulağını tutarak süreceğiz. Manyak, aklını başına topla. Yani kovma da kovamayız. Bu memleketin eşkıyası da benim, delisi de benim, akıllısı da. 
Ne diyordum size? Biz Ahmet Türk'le Türkiye'yi halledeceğiz. Nasıl? Kardeşlik, birlik, beraberlik, dirlik. Ben bunu söylerken tiyatro oynamıyordum. Ahmet Türk bugün Mardin Belediye Başkanı olmuştur. Allah muvaffak etsin, olacağına da inanıyorum. İnşallah ziyaretine de gideceğim, bu programda söylüyorum. Dirlik için bu şart arkadaşlar. Dirlik için bu şart. Benim oğlum onun çocuğuyla hukuk fakültesinde, “Baba çok edepli, terbiyeli adam” diyor. 
Senelerce efendim bu Türk'tür, bu Kürt'tür birbirine… Ondan sonra ne oldu? Binlerce insanımızı kaybettik hem o taraf hem bu taraf. Zaten işin o tarafı, bu tarafı yok. Hepsi bu milletin evladı, hem hepsi Müslüman evladı.

Güneydoğu İnsanını O Bataklıktan Çıkartacak Olan Fakir Benim

Haa, ben bu inançlı olan bir insanım ve Güneydoğu insanını o bataklıktan çıkartacak olan fakir de benim. Niye? Benim projem var. Vatandaşlık projesini maaşı projesini, ev hanımları maaşları projesini, gençlerin bütün bu projeleri ben onlar için düşündüm. Dedim ki ya çifte standart olur; Türkiye’ye teşmil ettim sonra bu görüşü.  Yani şunu demek istiyorum; bu insanlar bizim insanımız, kim ne derse desin. Beraber yaşayacaksak dost olmamız, kardeş olmamız lazım, onların karnını doyurmamız lazım, onlara iş bulmamız lazım, onların sırtını giydirmemiz lazım. Beni biliyorsun bir sürü Kürt arkadaşım, dostum var. “Ben Kürt'üm” dedirttiremezsin ona. Niye? Haydar Hoca Türk’tür diye, onlar da bana hürmeten “Türk’üm“diyorlar. Kardeşim bu zorla hiçbir şey olmaz ki. Bu gönül işidir. Türk milletinin tarihinde zaten bu var; zorla bir şey yaptırmaz. Ha bunu yaptırırsan, bunda hayır var. Yaptırmazsan bütün işlerin senin şerdir, hiçbir şey halledemezsin. Ettik mi? Edemedik. 
Şimdi o halde bunun yolu kardeşlikten, dostluktan, arkadaşlıktan, onlara iş vermekten… Sen o kardeşimin çıkar, ver; ev hanımına maaş ver, babasına, kızına, gelinine, oğluna maaş ver. Ayda eve 5.000 – 6.000 lira para girecek, onun çocuğu dağ çıkacak. Enayi mi bu ya? Böyle bir şey olabilir mi? O “Devlet, benim baba devletim” der. E sen işine geldiği zaman aldın kullandın; geldiği zaman eşek ettin bindin, at ettin sürdün. Niye kabul etsin seni, senin ne üstünlüğün var? 
Kısaca, onun için ben Güneydoğulu arkadaşlarımı seviyorum; buralı insanları sevdiğim gibi, kardeşlerimi sevdiğim gibi, ailemi sevdiğim gibi onları da seviyorum. Hem vallahi hem billahi. Ne demek ya innemel mu'minune ihvetun (Hucurat Suresi, 10. Ayet), Müslüman Müslüman’ın kardeşi.  Allah demiyor ki ‘doğu bir tarafa, batı bir tarafa, ortası bir tarafa’, öyle bir şey demiyor; ‘İnanan’ diyor. Şimdi bu kardeşlerim benim özbeöz kardeşimdir. Onun için onlar beni elbette iyi anlayacaklar. 

Eninde Sonunda Bizim Rıhtıma Gelmeye Mecbursun 

Bakın şurada ben size enteresan… Diyarbakır, Ağrı, Bitlis, Bingöl, Hakkâri, Şırnak, Tunceli, Van, Kilis, Yozgat, Elâzığ, Malatya, Adıyaman, Artvin, Afyon, Antalya, Elmalı, Çanakkale, Biga, Şanlıurfa, Halfeti, Eskişehir, Mihalıççık, Sakarya, Geyve, Iğdır, Mardin, Muş, Batman vs. gibi illerde ya biz 2.-3. parti olduk. CHP’yi bile aştığımız vilayetler var, MHP’yi aştığımız. Adamlar şaşırdı, ‘Haydar Hoca ne yapıyor?’. Yahu sen bugün varsın, yarın bu ülke Haydar Hoca'nın tasarrufundadır. Kafana akıl koy.  Dünya bana muhtaç. Ben bu işi biliyorum. Sen ne biliyorsun? Ha para ile bugünü avladın, yarın da avladın; e millet aç kaldımı ne yapacaksın onu söyle bakayım. İşsiz kaldımı ne yapacaksın? Eninde sonunda bizim rıhtıma gelmeye mecbursun. Yani bu kazığa gel, erkenden bağla. 
Sen kör olursan, sağır olursan Allah seni öyle bir şey eder, haşreder; sana hakkını verir. Körlüğün, sağırlığın karşılığı ne? O. Hadi bakayım. Babanın çiftliği mi burası? Allah sana bunu zaman için verdi, bunu kullanacaksın. Değerlendire…  Değerlendirmedin; gelir bir tane Molla Kasım hesaba çeker seni, hadi bakalım kıçına bir tekme, defol. Bu sonucu yaşamaya mecbur kalırsın, yanlış anlama. Hayırlı rüya mı gördün, Allah eylesin.

Gelecek Benimdir

Şimdi devam ediyorum. Güneydoğu ve Doğu illerimizde %300, %400 derecesinde büyük bir patlama var. Allah'a şükürler olsun. Şahsen ben bunu beklemiyordum. Niye? Ben gidemedim hiçbir zaman oraya. Ama bizi takip ediyorlar gazeteden, şuradan, buradan. 

Mansur Bey; Göreceksiniz Bu Adam Patlama Yapacak

Gelelim şimdi bakın Türkiye genelinde %20’ler, %30’lar, %47’ler, %12’ler, 18’ler, %40, 37’ler aldığımız ilçeler, yerler var. Bu nedir? Ha belki servet içinde olana hiçbir şey gelir. Ya biz sıfırdan tırnaklarımızla kazıyarak gelen bir hareket olduğumuz için, onun manası çok farklıdır. Az evvel ne söyledim? Ya CHP'yi bile ben eğer ekarte ediyorsam, MHP’yi bile ekarte ediyorsam; gelecek benimdir ya. Ben, onlar bir şey değildir manasına söylemiyorum.  
Mesela Sayın Kılıçdaroğlu’yla geçmişte tanıştık; geçmişte derken, bu seçim arifesine girdiğimizde tanıştık. Böyle çok edepli, hakikaten medeni, irfan sahibi bir insan olarak gördüm onu. Allah Allah… Bana anlatılan Kılıçdaroğlu ile gördüğüm çok farklı. Zaten Türkiye enteresan bir memleket. Beni şimdi sana anlatıyor benim hasmım, “Ulan” diyorsun “tam bir canavardır”; gelip konuşuyorsun, “Allah Allah… Ulan meğer bu Zümrüdüanka’ymış”. 
Mesela Mustafa Sarıgül. E Mustafa Sarıgül şimdi düşünebiliyor musun, 11 puan artırdı İstanbul'da. İstanbul gibi yerde yani bu Türkiye'de. Bu ne demek? Bu adam devrim yapan bir beyin. Kim ne derse desin; Sarıgül, devrim yapan bir beyin.  
Şimdi Kılıçdaroğlu'nun böyle elinin altında güçleri var. Mesela Ankara'daki Mansur Bey; o, göreceksiniz bu adam patlama yapacak. Bu millet enayi mi? Yani ayakkabı dolabına gizleneni, ayakkabı dolabına kapatırlar. Niye söylemiyorsun? Niye anlatmıyorsun? Sebep ne? Cemaat, tapa, şu, bu filan. Tamam anladık, cemaat suçlu. 

Bu Ülkenin Birliğe, Beraberliğe İhtiyacı Var 

Sonra, cemaate de bir-iki laf diyeceğim. Esasen cemaat, öyle zannedildiği gibi bir güç sahibi değil. Nereden anladın? E en ciddi desteği Milliyetçi Hareket Partisi'ne verdi; 2 puan aldı Milliyetçi Hareket Partisi, başka bir şey de alamadı. Cumhuriyet Halk Partisi'ne destek verenler belli. Ne aldı? %10’lar aldı. Öyle yerler oldu ki; demek ki halkın kimin tarafında, yanında olduğu… Yani bu olayları iyi bir araştırırsak ortaya çıkar. Bilmem anlatabiliyor muyum? 
Kısaca efendim, ben esasen cemaatin bu haline de bak yeminle konuşuyorum acıyorum. Bu adamlar İslam olarak ortada, Müslüman olarak. Bunlarla savaşmaya gerek yok. Bak bendeniz kalktım dosya hazırladım, Sayın Fethullah Hoca’ya gönderdim “bak, sen alim kişisin. Endişe etmene, korkmana gerek yok. Şunlar, şunlar, şunlar yanlış; şunlar, şunlar doğrudur. Lütfen”. Ama onlar bizi ters anladı. Ben Hristiyanlığı eleştiriyorum, o bana harp ilan ediyor. 
Şimdi gelse Türkiye'ye bir konuşacağım, ikna edeceğim onu. Müslümanlar arasında böyle bir olayın olması büyük bir fitne. Allah onu bana, beni de ona soracak. Ben bu hesabı düşünüyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum? Yani çok samimi olarak konuşuyorum, biz Türkiye'de huzur içinde yaşamak istiyorsak… Mustafa'nın çok güzel bir sloganı vardı “Diğeri değil, öteki olmayın. Herkes kardeş olsun”. Bu ne müthiş bir şey ya. 
Şimdi biz Fethullah ile bir programda otursak, e düşman çatlamaz mı ya? Yanlış mı konuşuyorum? Çatlar. Ben niye ona hasım olayım, o bana niye? Ben dikkat ederseniz ilmin seviyesini aşmıyorum. Şu, şu, şu yanlış Hocam. E bu taa geçmişten, Peygamber’den sonra bütün ulema tarafından günümüze kadar böyle geldi. Öyle değil mi? Ha sen eğer doğruysan, beni ikna etmen lazım. Ben teslisin tevhidin yerine geçmeyeceğini öğrendim. Akaid olarak bunu biliyorum. Sen de teslisin tevhidin yerine geçeceğini iddia ederek hükümler veriyorsun; ‘yanlış’ buna diyorum. Ortaya delil koyuyorum. “Hayır kardeşim, doğru ama benim de şu delilim var” de bana ya. Ne ayıptır ne günahtır. Ama yok böyle bir delil. Ne bir ulama görüşü var. Ha ben bunu ortaya koyuyorum, fitne çıkartmıyorum. Zaman gelecek o arkadaşları da ikna edeceğiz Allah'ın izniyle. Niye? Bu ülkenin birliğe, beraberliğe ihtiyacı var. 

Ben Bir Şey Kaybetmedim

Ha şimdi Güneydoğu'ya geldik. Bak şu oranlar, Elhamdülillah. Şimdi sen benim tarafa baktığın zaman aldığımız o neticeye baktın mı, diyeceksin. Haydar Hoca’yı kurşuna tuttular bunlar. Yok, ben bir şey kaybetmedim. Ne kaybedeceğim? Niye? Ben oraya projemi getirdim. Ben yorulacaktım, ben uykusuz kalacaktım, ne bileyim ben koşacaktım, ben çalışacaktım, ben yırtınacaktım. Neden? E benim sırtıma küfe yükledi, taşımam lazım bunu. Değil mi? Zaten böyle yaparsan bu iş gider, yapmazsan bundan hiçbir şey olmaz. Hem dünyayı hem ahireti kazanmanın yolu da budur. Başka bir şey değildir. 

Başbakan’ın Herkesin Yüzde 30'lara Düşeceğini Tahmin Ettiği Seçimi Yüzde 40’lara Çıkarması Büyük Bir Olaydır

Daha ne diyeyim size bilmiyorum ki. Bu Sayın Başbakan’ıma… Esasen Başbakan’ımız, bu seçimde de yanlış anlamayın, başta herkesin yüzde 30'lara düşeceği diye tahmin ettiği seçimi yüze 40’lar civarına çıkarması da büyük bir olaydır. Eğer o manevrayı bilerek yaptıysa, bana göre büyük bir dahiyane buluştur. Yanlış anlama. Yani o baktı ki kendi siperinde yatanlar, atış yapamayan adamlar, kuş tüfeği bile kullanamıyor; topu nasıl kullansın? Karşı tarafta adamlar 52’lik topla geliyor. Bu sefer olayı genele teşmil etti. Sanki bir genel seçim havasına girdi, mahalli seçim havasından olay çıktı. Bu büyük bir dahiyane olaydır, kim ne derse desin. Hani derler ya, düşmanını öldür ama hakkını ketmetme.  Yok ben öldürmeyeceğim, hakkını ona vereceğim. Yanlış mı konuşuyorum? Yani sen 30'a inecek bir tercihi bir anda 10-11-12-13 fırlatıyorsun. Bu müthiş bir olay. Bunu her insan da yapamaz. Ama gene yaptığı yanlış var. O yanlışı düzeltmesi lazım. Onu şimdi ona demeyeceğim. Beni iyi takip ederse, haber de gönderirse ona onu söyleyeceğim. Çok riskli dönemleri var. Yani bir geçmişte bir olay, tabir vardı ‘kellesi ile oynuyorlar’. Onu bizden iyi kendisi biliyor. Allah ona da hayırlı başarılar, muhalefete de hayırlı başarılar, bize de hayırlı başarılar ihsan etsin. 

Biz Türkiye'yi Değil Dünyayı Taşıyacağız

Benim inancım, biz Türkiye'yi değil dünyayı taşıyacağız. Rusya'nın iktisatçılarının ifadelerini ben diyorum. “Komünizmi biz bitirdik” diyorlar “Kapitalizmi yaşadık, hiçbir şeysi yok. İstese de istemese de dünya senin ayağına tıpış tıpış gelecek”. E ben de bunu görüyorum hemen hemen. Rusya bizim sistemi malum 1 yıl evvel, 27 Şubat’tan itibaren uygulamaya koydu. BRICS ülkeleri Brezilya’ydı, Hindistan'dı, Çin'di, Güney Afrika’ydı bu iş içerisinde hepsi rol kapmak istiyor. Para birliğine gittiler. Nasıl? Herkes kendi bağımsız parası. Amerika, ayakları dolandı. Kısaca 120 ülke bunların dışında bizim sistemi uyguluyor. Yani Türkiye ne kadar direnirse dirensin, Haydar Hoca demeye mecburdur. 

Biz Proje Partisiyiz

Anlatabildim mi? Bilmiyorum görüşlerimizi ifade edebildik mi? Fazla mı konuştuk? Evet takip edenlere, hürmet ve saygılarımı arz ediyorum.
Biz proje partisiyiz. Bak, bütün partiler çıktı birbirini eleştirdi. Eleştirsin.  Ama ne yapacaksın? Bunu kimse söylemedi. Benim şimdi milleti anlayamadığım nokta; sanki servet sahibi, cebi dolu, sırtı tam “Ulan, iyi kavga etti”. E sen de git bari, katılın kavgaya. Bu yanlış. Milleti, affedersiniz siyasetçiyi, bir noktaya taşıyan da halkıdır, milletidir. Ona, yön verecek. Tamam güzel kardeşim ama benim kazancım ne? Günlüğüm, aylığım ne? Bu noktayı ona getirecek; o da ona iş bulacak. Adam bakıyor, gerek yok. Elimi masaya bir vurdum mu, her şeyi unutuyor; o da bir tane değil iki tane vuruyor. Böyle siyaset olmaz. Böyle de takip millet adına olmaz, diyorum. Takip edenlere de saygılarımı sunuyorum. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir