info@profdrhaydarbasenstitusu.org

BTP İstanbul İl Başkanlığı Anadolu Yakası İftar Programı - İstanbul / 3 Ekim 2007

    Neler Okuyacaksınız

Bağımsız Türkiye Partisi’nin Tezi Dünyayı Kurtarabilecek Bir Modeldir

Çok muhterem arkadaşlar, önce iştirak ettiğimiz bu mübarek ayımızı tebrik ediyorum. Hayırlara vesile olacak, taat ve ibadetleri yapmamızı Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Sizleri tebrik ediyorum. Sevgili kardeşlerim, 22 Temmuz tarihinde hepimiz bir seçim geçirdik. Bu seçim münasebetiyle ben Anadolu’nun köyüne de varıncaya kadar her köşesini gezdim. Çünkü 2002 seçimlerinden hemen sonra ben çalışmalarımıza başlamıştım. Dört buçuk yıl fiilen bütün vilayetlerimizi, bazı ilçelerimizi, bazı köylerimizi ve mahallelerimizi yakın takibe alarak, teşkilatlanmamızı temin için gece gündüz çalıştık ve çalıştım. Bu seçimde teşkilatlarımız belki de dünyada görülmemiş bir gayreti göstermişlerdir. Gayret gösterdiniz, hepinizi o bakımdan tebrik ediyorum, Allah için hepinize teşekkür ediyorum. Tabi biz hakkımız olan karşılığı bulmadık. Bu %1000 doğru. Çünkü Bağımsız Türkiye Partisi'nin ortaya koyduğu tez bütün dünyanın kabul ettiği; değil Türkiye'yi dünyayı kurtarabilecek, aç insanları doyurabilecek bir tez dediği, tezdir Bağımsız Türkiye Partisi. Bunu hatırlarsanız ekonomi modelimizi biz önce Türkiye'de, sonra Bakü'de, daha sonra Almanya'da Heidelberg'de dünyanın gündemine getirdik Yani bu işi ben yaparım, ben bu işi biliyorum. Ama yarasa güneşi görmüyorsa, güneşin de günahı yok. Bunu böyle görelim. Yani sen ille de “ben aç kalmak istiyorum” diyorsan; hak selamet versin ne yaparsan yap. Senin iradene müdahale hakkına da sahip değilim. 
Bir misalle arkadaşlar konuşmamı kısa tutacağım. Bir misalle demek istediğimi size çok iyi anlatacak bu misal. Takriben iki hafta evvel Ankara'dan İstanbul'a geliyorum, üç tane vekil ile aynı uçakta beraberiz. Bu vekiller Manisa milletvekilleri, enteresandır. Ben tabii bu arkadaşları tanımıyorum. Onlardan önce uçakta olduğum için, önlü arkalı beraber oturduk. Bana selam verdiler, yakınlık gösterdiler. Efendim “Haydar hocam” dediler. Ben tanımadığım halde, “demek ki bu arkadaşlar bizi tanıyor” diye bende yakınlık gösterdim. Haliyle uçak indiği için de ben onlara “Geçmiş olsun” dedim. Şimdi enteresandır, bir tane vekil arkadaşımız bana “Sayın Genel Başkanım” dedi, “sen” dedi, “2000 Türk Lirası nasıl verecektin?” dedi. Yani böyle yarı istihza ben kabul ettiğim için, yani “veremezsin” manasına gelen bir tonla aslında söyledi. Benim tavırlarım çok net ve kesindir. Bana karşı bir hücum gördüğümde hiç hatırım yoktur. Gerekli olan neyse o anda onu ben ortaya koyarım. Hatırınıza ne geliyorsa, anlaştık mı? Ve böylede olmanızı isterim. Tabii o bizim tavrımızın karşısında bir anda döndü dedi ki: “Yanlış anlamayın” dedi “ben anlamak için” dedi “soruyorum” dedi. Dedim “güzel” dedim “sen vekilim diyorsun niçin okumadın bu eseri?” dedim. Ben sadece yapacaklarımı ait 40 sayfalık bir efendim kaynak gösteriyorum. Sen geldin bana halktan bir adammış gibi “Nasıl vereceksin?” diye soruyorsun. Tabii ben bunu böyle konuşurken öndeki arkadaşı ona dönerek “Ben kitabını okudum” dedi, “Sayın Genel Başkanı’nın eserini okudum” dedi. “Gerçekten” dedi, “bu para verilir” dedi. “Verir yani, bu kaynaklar var” dedi. “Yalnız” dedi, burası çok mühim. “Yalnız” dedi, “bunu yaptırmazlar.” Evet arkadaşlar bu cümleyle bütün milleti esir aldılar, bu yalanla. Kime yaptırmayacaklar?  Tayyip'e yaptırmazlar, doğru. Bahçeli’ye de yaptırmazlar, bu da doğru. Daha kim var? İsimleri unuttum ben, bu arkadaşların tamamına yaptırmazlar. Haydar Hoca’ya kim yaptırmayacak? Anasından böyle bir adam doğmadı. Şimdi kimse böyle bir mazeretin arkasına sığınmasın. Ben bu işi biliyorum ve ben bu işi yaparım. İki çarpı iki eşittir dört, neyse bu da budur. Aç kalacaksınız, Allah'ın selameti başınıza olsun. İstediğiniz kadar aç kalabilirsiniz. “Bunu sana yaptırmazlar” cümlesi bana ait; yani bunu ben kabul etmiyorum. Bunu biz yaparız, ben yaparım. Sevgili arkadaşlar onun için biz kendimize güvencimiz tamdır. Eğer kendine güvenemeyenler varsa ki oldu yetmiş milyonun, iki yüz bin hariç bunu kendini gösterdi. “Güvenemeyiz” dedi. Şimdi bunlara güven telkin edeceksiniz. Kimler? Sizler güven telkin edeceksiniz.

Bağımsız Türkiye Partisi Dışında Bir Kurtuluş Ümidi Yoktur

Çok güzel bir misalle sohbetimi bitireceğim. Hz Musab Cenâb-ı Peygamber Efendimiz’e en genç yaşta Mekke-i Mükerreme'de iman eden bir insandı, Musab Bin Umeyr. On altı yaşında Müslüman oldu. Çok zengin bir ailenin evladı. Efendim, herkes el üstünde tuttuğu Musab’ı birden dışladılar. O şanlı, şöhretli delikanlıya kimse bakmıyor. Annesi bakmaz, arkadaşları bakmaz, babası bakmaz. “Niye?” “Müslüman oldun” diye. Sevgili peygamberimiz Hz Musab’ı alıyor, kucaklıyor ve onu Medine-i Münevvere'ye kendini temsilen İslam'ı tebliğ etmek için gönderiyor. On altı yaşında delikanlı, burası çok mühim. 
Şimdi bakın sizler bu olayı dinledikten sonra neler yapabileceğinizi nasıl anlayacaksınız? Arkadaşlar on üç yılda Peygamber Aleyhisselam Efendimiz yüz elli yedi insanın ancak iman etmesine vesile olabilmiştir. Yüz elli yedi insan. Kaç yılda? On üç yılda. Tabii ilk tohumlar çok zordur. Toprakta çatlaması, toprak üstüne çıkması bunlar zor olan hadiselerdir. İşte o yüz elli yedi insan hicret etti. Medine-i Münevvere'ye gitti. Onlar Medine'ye gitmeden Cenâb-ı Peygamber Efendimiz de Hz Musab’ı Medine’ye gönderdi. “Git benden bahset, Allah'tan bahset, İslam'dan bahset” dedi. Ve o delikanlı bir yıl içerisinde, arkadaşlar, kaç kişiyi Müslüman etse beğenirsiniz? Tam beş yüz elli aileyi Müslüman etti. 
On üç yılda yüz elli yedi insanı Peygamber Aleyhisselam Müslüman ediyor, bir yılda on altı yaşındaki delikanlı beş yüz elli Medinelinin İslam’a girmesine sebep oldu. Şimdi o yüz elli yedilik safhayı biz aştık. İki yüz bin Türkiye'de Bağımsız Türkiye harekâtına “evet” demiş; annelerim, kızlarım, gelinlerim, oğullarım, delikanlılarım sizler varsınız. Her biriniz Hz. Musab örneğinde olduğu gibi, bu akşamdan itibaren adam adama markajla, ben sizden beş yüz elli aile istemiyorum. Bu yıl içerisinde yüz insan istiyorum. Her biriniz yüz arkadaşımızı Bağımsız Türkiye Partili yapacaksınız. Bu çalışma, bu aşka var mısınız? Varsınız değil mi?  Şimdi ben iki yüz bini de, yirmi bine indirdim. Yirmi bin arkadaşın bu aşkla, bu gayretle çalışsın. Her biri bir yılda yüz insanın “Evet” demesine sebep olsun. Bir yıl sonra yüz çarpı yirmi bin, ne eder? İki milyon, işi bitirdiniz. Seçime kadar bu yirmi milyon oy demektir. Anlaştık mı?
“Bu küçüktür, bu şudur budur” sakın! Bu lafügüzaf hurda sözlere itibar etmeyin. Biz en güçlüyüz. Ben şahsen her toplumda bunu söylüyorum. Biz rakip kabul etmiyoruz. Bizi dünya konuşuyor. Bizi aklı başında insanlar konuşuyor. Bizi kendini bilenler konuşuyor. Bizi ilim adamları konuşuyor. Bizi dünya konuşuyor. Şimdi eğer bizi ülke konuşmuyor ise, onlara kendinizi bildireceksiniz, tanıtacaksınız. Allah nasip ederse hak ettiğiniz neticeyi elde edeceksiniz. Zaten Bağımsız Türkiye Partisi'nin dışında bir kurtuluş ümidi de hiçbir partide, iki kere ikinin dört ettiği gibi bileseniz ki yoktur. Hiçbirinde yoktur. İktidarı, muhalefeti eleştirmiyorum. Yeni anayasaydı, “Cumhurbaşkanı yeniden seçilecek, seçilmeyecek” bunlara girmiyorum. Bunlar bana göre şu anda tali konular. Birinci maddemiz Bağımsız Türkiye Harekâtı’nı dünyanın gündemine, özellikle Türkiye'nin gündemine mal etmektir. O da sizin görevinizdir. Bunu sizden bekliyorum. Var mısınız? 
Hepinize teşekkür ediyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. Önümüzde çok mübarek bir gece var, Kadir Gecesi o gecede dua etmenizi; efendim hem maddi, hem de manevi tedbirlerle uygun adım “marş marş” diyerek, yürümenizi, yürümemizi tavsiye ediyor; Allah'a emanet ediyor, sağ olun var olun. 
 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir