
Neler Okuyacaksınız
Arabanlı kardeşlerim, hepinize teşekkür ederim. Bu sıcak ilgi, alaka, samimi olarak konuşuyorum, benim gönlümü fethettiniz. Allah hepinizden razı olsun. İdrak ettiğimiz Ramazanımız ve tuttuğumuz oruçlarımızla kabul olsun diyorum.
Benim Eserim Dünyayı Kalkındırabilecek Bir Eserdir
Sevgili arkadaşlar ben siyasetin içinden gelen bir insan değilim. Ben ilim adamıyım. Onun için ne yapılması gerektiğini çok iyi bildiğimden dolayı, işte siyaset dünyasına girdiğimizde ele aldığım bu eser yani Türkiye'yi değil ilim adamların ifadesi, “Dünya’yı kalkındırabilecek bir eserdir.” Şimdi ben tabii kalkıp bunun içinde olanları anlatmaya başlasak sabahlara kadar burada dursak yine bunu bitiremeyiz. Özet olarak şunu demek istiyorum. Ben yazdım bunu. Her siyasetçi bir şeyler söyler. Ama siyasetçinin dediğini millet takdir eder. Oy sandığının başına gider işte. “Evet” “hayır” neyse der. Seçer seçmez o siyasetçi de hayatına devam eder veya etmez. “Ben bu işi böyle yapmadım, ben şöyle yaptım, bunu yazdım.” Evvela bunun olup olmayacağını, hayata geçip geçmeyeceğini, bu söylenenlerin realite ile alakası olup olmayacağının takdirini, tasdikini, doğrulanmasını ilim adamlarına bıraktım. İlim adamları derlerse ki “Hakikaten bu doğrudur.” Bir ülke veya bir kaç ülke bu programlarla, bu görüşlerle, bu tezlerle ayağa kalkar; biz yolumuza devam ederiz. “Hayır, bunlarla hiçbir iş olmaz” derlerse vazgeçeriz. Yani kendimizi kandırmamıza gerek yok. Evvela bu işin doğruluğunu tasdik ettirmemiz lazım diye, dünyanın önüne koydum. Ve Arabanlı kardeşlerim, ilim dünyasında böyle bir olay da görülmemiştir. Bu aynı zamanda “buna bakın, bunun doğrusunu yanlışını tefrik edin, tasdik edin”, manasına geldiği gibi bide şu manaya gelir: “Erkekseniz bunda yanlış bir şey görün. Bu bir meydan okumadır.”
2007 Seçimlerinde Ben Bütün Projelerimin Altına Noterde Tasdikli İmza Attım
Şimdi tabii ben bu milletin içinden çıkmış bir insanım. Elbette ki bu millete hizmet etmek isterim. Herkes yakınından sorumlu olacak. Sadakada, zekâtta, fitrede, karz-ı hasen'de herhalde burada oturan bir adam İstanbul'dakine gidip zekât vermez. Ben Türkiye'de oturuyorum, elbette ki benim yardımım, benim ilgim, alakam, komşuma olacak, insanıma olacak; ilçeme olacak, vilayetime olacak, milletime, devletime olacak. Bu olursa bunun manası var, diye siyasette devam etmenin nedeni budur sevgili arkadaşlar. Tabii ilk seçimlerde bize dediler ki: “Siz bu işi yapamazsınız.” Tabii ilim dünyası bunu görünce, “Bu değil Türkiye'yi, dünyayı ayağa kaldırır.” İnsanlar da bunu televizyonlarda, gazetelerde vesaire yerlerde hem duyuyor, hem görüyor, okuyor. Bu iddiadan vazgeçildi. Baktım vazgeçilmiyor, 2007 seçimlerinde hatırlarsanız yine ben siyasette olmayan bir iş yaptım. Ne yaptım biliyor musunuz? Burada geçen bütün projelerin altına noterde tasdikli imza attım. Ne dedim ben? “Ben her Türk vatandaşına beş yüz Türk Lirası maaş vereceğim.” Dedikodu yapıyorlar. Diyorlar ki: “Haydar Hoca, palavra atıyor, veremez.” Noterden tasdik ettirdim. Dedim ki: “Ben eğer beş yüz Türk lirası veremezsem millet bana bunun hesabını mahkeme önünde sorsun.” Yani siyasi bir gelenek değil bu. Noter tasdikli bir senet. Alsın bana tazminat davası açsın. Bu senet, senet buralara geldi mi arkadaşlar? Bu senetler geldi mi? Geldi mi buralara? Şimdi ben size hesap soracağım. Niye bana bir oy vermediniz? Ha söyleyin bakayım. “Ben bunu yapacağım” dedim. Noterden tasdik ettirdim. Ve siz bu şekilde oy vermediniz. Neyi düşünerek oy vermediniz? Yani Tayyip size daha iyi mi hizmet edecekti? Şimdi aldınız mı boyunuzun ölçüsünü? Ne yaptı Tayyip? Söyler misiniz bana? Kel merhem bulsa başına sürer. Bu adam bu işten bilmez ki, anlamaz. Samimi olarak konuşuyorum. Bu işten anlamaz. Bu iş Kasımpaşa kabadayılığına da benzemez. Yumurta topuk ayakkabı giymeye hiç benzemez.
Avrupa Birliği Tarım Ülkesi Bir Türkiye İstemiyor
Bakınız sevgili arkadaşlar tarım şu anda bitti mi bitmedi mi? …. Ben geziyorum, Anadolu'yu geziyorum; bitti. Benim kayınçomda, Eskişehir'in Bozan köyünde geçen ziyaretine gittim. Ağlayacak adam “vallahi bittik” diyor ya. “Mahvolduk ne olacak halimiz?” “E be oğlum” dedim, “ben sana bunu söylemedim mi zamanında?” Söyledim. “Niye burada çalışmadınız? E çalışsaydınız bu işin sonu böyle olmazdı.” Şimdi vakit geçmiş değil. Sevgili arkadaşlar bunlar tarım kesimine hiçbir şey veremez. Hayvancısına hiçbir şey veremez. Niye veremez biliyor musunuz? Çünkü Avrupa Birliği'yle bir akitleşme yaptılar, sözleşme yaptılar.
Avrupa Birliği diyor bunlara ki: “Türkiye tarım ülkesidir. Bu tarım ülkesini yetiştirdiği mamulleri siz dünya pazarına süreceksiniz.” Bu nedir? Buğdaydır, mısırdır, arpadır, yulaftır… Hatırınıza ne geliyorsa? “Buraya sürdüğünüz zaman hem Amerika’nın hem bizim rakibimiz olursunuz. Burası bizim pazarımız. Bu dünya bizim pazarımızdır. Biz sizi bu pazara koymayız. Sen hem Avrupa Birliği'ne ortak olacaksın.” Eee? “Hem de benim pazarımı elimden almaya çalışacaksın.” Bizimkiler şimdi cevap veriyor. “O halde ne yapalım?” Tarımdan vazgeçin. Ama bizim insanımızın yüzde otuz beşi tarım bölgesinde. O zaman bunu yüzde on beşe indirin. Yani on beş milyon insanı tarımdan elini ayağını kesin. Şimdi Araban nedir? Araban bir tarım bölgesi. Burada çok ciddi topraklarımız var. Bu topraklarda yetişecek çok muazzam ürünlerimiz var. Ve yapabilirsek hayvanımız olacak. Şimdi gelse siyaset size dese ki: “Araban’ı terk edin bakalım. Burada siz ne hayvan yetiştirebilirsiniz, ne pamuk yetiştirebilirsiniz, ne buğday yetiştirebilirsiniz, ne mısır yetiştirebilirsiniz, size bunu yasaklıyorum” dese Arabanlı olarak ne yaparsınız? Herkes silahını alır, caddeye koşar. “Vay ulan bu adam bize, elimizdeki hak ve hukuku alıyor, yerimizden yurdumuzdan ediyor.” Demez misiniz?
Ha şimdi bunlar bu bunu yapacağı yerde yapmadılar. Dediler ki: “Böyle yaparsak biz suçlu duruma düşeriz.” E ne yapalım? Bunun buğdayına para vermeyelim. Üzümüne para vermeyelim. Mısırına para vermeyelim. Şeker pancarına para vermeyelim. Bunlara aynı zamanda tahdit koyalım. Onlar istese de istemese de geçiremedikleri için o toprakları terk edecekler. Ve de bedava fiyatına satacaklar. Biz de rahat edeceğiz, onlar da rahat edecekler. Şimdi onun için sevgili arkadaşlar Arabanlılar olarak siz bu iktidar döneminde topraktan hiçbir şey ne verim olarak elde edebilirsiniz, ne gelir olarak bir şey elde edebilirsiniz. Bunu bir defa iyi anladık mı sevgili arkadaşlar? Şimdi bu gidişata hep beraber son demeye var mısınız? Var mısınız?
Sevgili arkadaşlar ben de yeminle konuşuyorum, bakın birçok yere gidiyorum söz veriyorum. Millet zannediyor ki “Haydar Hoca afaki konuşuyor.” Ben kırk defa ölçerim, bir defa biçerim. Dedim ya ilim adamıyım. Vallahi şurası benim iktidarımın döneminde görmeye doyamayacaksınız. Nedir burası ya? Hazreti Âdem’in indiği cennet gibi bir yer. Allah senin gözünü kör etsin, nasipsiz adam. Nasıl burasını metruk hale getirdin? Baştan girdik sona kadar bir tane hizmet gelmemiş ya. Sen nasıl gelip de bu milletten oy istiyorsun? Ama haklı. Siz onlar hizmet vermese de benim partim deyip onların arkasından gitmiyor musunuz? Niçin size bunlar peki o zaman hizmet versinler? Ama hesaba çekip bugüne kadar yakasını tutsaydınız yeminle konuşuyorum, burası Paris caddelerinden bir cadde haline gelirdi. Şimdi gelin, vakit henüz tam geçmiş değil. Ama işin de sonuna yaklaşıyoruz. El ele verelim. Bu Araban’ı şehircilikte bir tane yapalım. Tarımda bir tane yapalım. Hayvancılıkta bir tane yapalım. Ve hiçbirimizin tahmin etmeyeceği sanayi hizmetlerini buraya getirelim. Var mısınız buna? Ben şahsen varım. Yeminle konuşuyorum. Bunun ilk adımı belediye hizmetlerinden geçecek. Onun için ben size teklif olarak belediyeyi bana devredin. Bakınız ondan sonra tam iki buçuk yıl genel seçim var. İki buçuk yıl içerisinde, değil mi bir çocuğun hani işareti nasıl olacağının işareti iki buçuk yılda ortaya çıkar. Ondan sonra da hep beraber verim mutlaka alacaksınız. Bağımsız Türkiye Partisi'ne yüklenelim ve bu milletin artık kaderinin çile olmaktan kurtaralım. Bu milletin kaderi çile, fakirlik, düşkünlük, zillet değildir. Kalkınmaktır, ileri gitmektir, büyümektir, büyümektir, daha büyümektir sevgili arkadaşlar.
Siviliyle Askeriyle Bu Millet Bize Dönecek
Sonra bizim önümüzde sizin bilmediğiniz çok engelleri koydular. Ben kırkıncı parti olarak ilk seçime girdim. On yedinci çıktım, on yedinci çıktım. Öyle acayip kulisler atıyorlar aleyhimizde ki görseniz. Yalanlar, dolanlar, iftiralar… İkincisine on yedinci girdim sevgili arkadaşlar, on üçüncü çıktım. O mahalli seçimlerde, on üçüncü çıktım. Şimdi on üçüncü çıktım. 2007 seçimine girdim. Kaç partiden bir tanesi olduk biliyor musunuz? Altı partiden bir tanesi şu anda benim. Bağımsız Türkiye Partisi. Türkiye'nin, Türkiye'nin ona sevgili arkadaşlar, geride bıraktığımız rakiplerimiz kim? Doğru Yol Partisi, Adalet Partisi gerçi Doğru Yol ve Adalet Partisi benim sülalem hepsi onlardan; şimdi onlar bana döndüler. Kotil sülalesi CHP’li onlar da bana döndü. Sevgili arkadaşlar millet bize dönecek. Siviliyle askeriyle…
Birlikten Başka Bizim Çıkar Yolumuz Yok
Bak geldiler ülkeyi ikiye bölmeye çalıştılar. Birlikten başka bizim çıkar yolumuz yok. Bir beraber olursak, bir bilek bir yürek olursak biz çok ama çok büyüyebiliriz. Her türlü müşkülatımızı hallederiz. Bizim ne doğu meselemiz olur, ne batı meselemiz olur. Ama bunu yapacak olan bir er lazım, bir er kişi lazım, bir baba adam lazım, bu milletin özünden özü olan bir baş lazım sevgili arkadaşlar, ki bunu yapsın. Kardeşin hakkını kardeş yedirmesin, kimseye ezdirmesin. Aç bırakmasın, susuz bırakmasın. Yedirsin, içirsin, giydirsin; hak ve hukukunu korusun. Kardeşe her türlü yönünü açsın, önünü açsın ve göreceksiniz o zaman… Bizim doğumuzla güneydoğumuz, Karadenizlimizle Egelimiz… “Ya ne acayip bir memleketmiş. Bizim meğer bundan haberimiz yokmuş. Allah bu Haydar Baş’tan razı olsun. Eken doğuran nur içinde yatsın. Bizi kardeş yaptı, beraber yaptı.” Bunu mutlaka diyeceklerdir endişe etmeyin.
Sünni Alevi kavgasına ben son vereceğim, göreceksiniz. Nasıl son vereceğim? Gidip kavga ederek değil. Hepsi bu milletin evladı. Hepsi bu devletin çatısı altında demokratikle, laik hukuk devletimizin çatısı altında kardeşçe yaşıyoruz ama kedi köpek oluyoruz. Yazık günah değil mi bize? Onun için her türlü dargınlığa, durgunluğa, cehalete, her türlü kötü şeye bağımsız iktidar döneminde partimiz döneminde son vereceğiz. El ele tutacağız, kardeşçe Allah'ın izniyle.
Ben Bu Millete Hizmeti İbadet Kabul Ediyorum
Sayın Başbakan diyor ki: “Biz bu caddelerde yürüdük” Öyle mi, yanlış bir yolda mı… Yolda mı diyor, caddede mi? Neyse yolda yürümüş ama yanlış yere yürümüş. Gel Sayın Başbakan seninle aynı caddede, aynı yolda yürüyelim yolun ve yürümenin ne olduğunu gör. Ona ben şunu söyleyeyim. “Televizyonda bir kaç programda sen bu işi bilmiyorsun. Yani şimdi öyle herkese anlatırsın, yutturursun ama bana yutturamazsın. Ben seni iyi tanıyorum. Bu işi bilmiyorsun. Ama ben bu milletin evladıyım. Ben bu millete hizmeti ibadet kabul ediyorum.” Şu anda başka bir niyetim varsa Allah canımı buradan alsın. İbadet aşkıyla geldim. Bu millete hizmet ibadettir. Onun için geldim yanlış anlamayın. Sevgili arkadaşlar, dedim ki “Bak Sayın Başbakan bilmiyorsun ama ben bu işi biliyorum. Sana ben bedava bir tek kuruş almadan danışmanlık yapayım. Gel şu ülkenin ekonomisini düze çıkartalım.” Arkasından ilave ettim. “Bunu sen yapamazsın. Çünkü sen kendi iradenle oraya gelmedin. Seni oraya getirenler Haydar Hoca'yla beraber olmanı kesinlikle kabul etmezler. İdam fermanını okurlar” dedim. Ve neticede öyle oldu. Gelemedi. Arkasından bir daha teklif ettim. Arkasından bir daha teklif ettim. Şu anda belki altıncı yedinci teklifim. Şu anda da bir daha teklif ediyorum. Gelsin Allah rızası için ben ona danışmanlık yapayım. “Şu ülkeyi bir yılda bütün dünyanın imrenecek, örnek alacak bir devleti haline getirelim” diyorum. Var mısınız sevgili arkadaşlar? Allah hepinizden razı olsun. Teşekkürler ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. Hürmetlerimi arz ediyorum. Ben, ben gönlümü bu akşam Arabanda bırakıyorum. Cesedime gitmek için müsaade istirham ediyorum. Sağ olun, var olun. Allah'a emanet olun.
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız