
Neler Okuyacaksınız
Ülkenin, Milletin, Devletin Bekası İçin Yapılması Gerekeni Fazlasıyla Yaptık
Zannederim ki benden önce bu ana kadar yaptığınız toplantıda bunlar beyninizde, yani aranızda konuşulmuş, işin esasına vakıf olunmuştur. Bizim burada söyleyeceğimiz, yaptığımız çalışmalardan dolayı hepinize başarılar dilemek ve de geçirdiğimiz seçim münasebetiyle olağanüstü bir gayretiniz oldu. Buna da teşekkür etmektir, hepinize teşekkür ediyorum. Bir öğretim görevlisi arkadaşımın gönderdiği mektupta “sadaka oylar” ifadesini kullandılar ki aynen katılıyorum. Yani sadaka oyla, yaz sıcağında dağıtılan kömürlerle, ne bileyim erzakla birlikte bu ülkenin kurtulması ve bir noktaya gitmesi hiç ama hiç mümkün değildir. Gördüm ki ülke bugün dünkünden daha fazla bir karanlık içerisinde ama üzerine ülkenin kurtuluşu elzem olan maalesef kurum ve kuruluşlarımız bunu görüp olması gerektiği yerde yerini almadığı için ucu görülmeyen bir tünele memleketimizi sokmuşlardır. Fakat ben sizleri tebrik ediyorum ki bu tünele ülke girmesin diye gecenizi gündüzünüze kattınız, çalıştınız. “Millet” dediniz, “vatan” dediniz, “devlet” dediniz, el uzattınız. Ama maalesef el uzatması gerekenler elinin yerine ayaklarını uzattılar ve bu ülkeyi bu noktaya taşıdılar. Tarih bunun hesabını soracak. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Sevgili arkadaşlarım, tekrar ediyorum çok iyi çalıştınız. 7 milyon insandan tam 7 milyon. Her akşam yapılan çalışmanın çetelesini ben tutuyordum. 7 milyon insandan şeref ve namus sözü alınmıştır. Dünyada hiçbir teşkilatın böyle çalıştığını zannetmiyorum. Bulunduğum bölge olan Trabzon'da günde 350 insan, kadın, erkek, genç sabah namazından gecenin saat 1-2'sine kadar harıl harıl çalışmıştır. Sadece orası mı? Rize’si böyle, Artvin’i böyle, Giresun’u böyle, Ordusu böyle, Gümüşhane’si böyle. Her taraf böyle. Bursa, yani hani “vuslatın başka âlem, sen bir ömre bedelsin.” Her tarafta bir aşk, bir meşk vardır. Buraya ben seçim ilanından evvel gelip köy ziyaretlerinde de bulundum. O tarihlerde dahi. Biz sanki yarın seçim varmış gibi teşkilatlarımızı olayın içine koyduk. Ülkenin, milletin, devletin bekası için yapılması gerekeni fazlasıyla yaptık. Onun için sizleri tekrar kutluyorum. Tebrik ediyorum.
Sevgili arkadaşlar, bu gelinen rıhtım, liman, milletin geldiği liman değildir. Milleti buraya sürüklediler. Millet kendi iradesiyle buraya gelmiş değil. Arkadaşımın da dediği gibi, akademisyen arkadaşımın da dediği gibi, “sadaka oyları milletin iradesini hiç temsil edemez” bunlar sadaka. Milleti o noktaya taşıdılar ki beş kuruşa muhtaç, o muhtaç olduğu beş kuruş içinde, hayat tercihini kullanıyor. Buna “seçim” denmez. Artık ne denir onu ileride göreceğiz. Buna “seçim” denmez. Şimdi milletimiz öyle bir noktaya sürüklendi ki, mazeret ilan etmesine de imkân kalmadı. Niye? “E kardeşim bunu sen istedin” denilmek istenen bu. “Bunu sen istedin, e biz de sana bunu verdik işte.” Daha Allah'tan hani derler ya, “belanı mı istiyorsun?” Milletin isteğiyle, milletin imhası, devletin bekası için değil, “inkırazı” manasına gelen adımların atılması vesaire. Bütün bunları ard arda eklerseniz, karşınıza seyredilmesi vicdanların kabul etmediği, bir manzaranın çıktığını göreceksiniz. Bunu kabul etsek de yaşayacağız, etmesek de yaşayacağız.
Onun için dünkünden daha fazla bugün, Türkiye'nin, dünyanın, Bağımsız Türkiye Partisi'ne ve iktisat modeline ihtiyacı vardır. “Efendim, ama biz genel seçime girdik, genel seçim de bu, şu kadar oy aldı”, bunu bununla mukayese edemezler. Yani, demokratik anlamda, ortaya bir paket sunuyorsunuz, bunu kabul eder misiniz, etmez misiniz? E, “kabul edilmedi”, şeklinde, bu tezi kimsenin, insanlığın önünden kaldırmasının, hakkı yoktur, olması da mümkün değildir. Bunu, ilim kabul etmiştir. Eğer, “yarasa güneşi görmüyorsa, güneşin ışınları değil, yarasa utansın.” Yani, biz, bu tezin sahibiyiz ve biz bu tezde, Cenâb-ı Hakk'ın izniyle, vazifemizi ifa edeceğiz. Bugün olmadı yarın, yarın olmadı ondan sonraki gün mutlaka bu hayat bulacaktır. Bunun dışında, çıkış da yok, ülkemizin ve dünyanın kurtuluşu da yok.
Milli Ekonomi Modeli Dünyayı Kurtaracak Modeldir
Liberal kapitalizm gelmiş, tıkanmıştır. Ne yaparsa yapsınlar, bunun önüne geçemezler. İnsanın egoizmasını aşmanız mümkün olursa, liberal kapitalizmle de insanları doyurmanız mümkün olabilir. Olmadığına göre, bunu yapmanız da mümkün değil. Onun için, milli ekonomi modeline, sadece ülkemizin değil, bugün dünyanın ihtiyacı var.
Ha, milletimiz ne zaman ayıkacak? Şimdi biz annelere ne demiştik? Size her ay, 500 lira maaş vereceğiz. Bir tane fitne de gitmiş demiş ki, “nereden verecek?” Şimdi şeytanı dinlersen, ömür boyu alamazsın. Sen de şeytanla aşk olursun. Ama Haydar Hoca'yı, dinlersen, hemen seçimin akabinde alırsın. Demedik mi bunu? Dedik. Yine aynısını biz söylüyoruz, ben matematik denklemleriyle konuşuyorum; o, şeytanın özü, beni yalanlamaya çalışıyor. Senin mesleğin iblisten kalma. Onun önüne geçmem de mümkün değil. Onun için, iblise alet olmayacaksınız. Anlaşıldı mı? Olduğunuz takdirde, mağlup olan siz olursunuz. İblise alet olmayacaksınız. Biz hiçbir şey kaybetmedik. Ben şahsen kadromla hiçbir şey kaybetmedim. Türkiye'nin en güçlü kadrosu bende. En mümtaz düşünen kafaları bende. Bugün Bağımsız Türkiye Partisi'ne söylensin, “bize üç tane kabine kuracaksın, bir tane değil.” Otuz tane kurmazsa namerdim. Ve ben sana ülkemin kurtuluşu için elimi uzatacağım. “Gel her şeyi unutalım. Milleti, devleti, herkesi buluşturalım, birleştirelim. Millet bayram etsin” diyelim. Hayır, sen diyeceksin ki “yok.” Elini değil, ayağını uzatacaksın. Hak selamet versin. Şimdi akıbetini ben seyrederim. Sana acıyacak değilim, güleceğim. Çünkü sen demedin mi ki “dünyanın en güçlü teorisyeni benim? Strateji uzmanı benim.” Nasıl strateji, nasıl teorik uzmanlığı? Ki kendi kendini yok eden bir senaryonun kurbanı oldun. Hak selamet versin.
Dün beni, ben seni Allah için tuttum. Millet için tuttum. Devlet için tuttum. Ve olayın da merkezine koydum seni. Nasipsizsin kendi kendini en dışa, dışında dışına ittin. Hak selamet versin. Ben sana hiçbir zaman muhtaç değilim. Sen bana muhtaçsın. Seni var eden benim. Ben olmasam sen hiçbir şeysin. Bunu kafana koy. Bu basiretsizliğin seni öyle bir dışladı ki, seni okyanusun ötesine kul köle yaptı; beni de bu millete dost, arkadaş, kardeş yaptı. Ve sözünün özünü anlayanlar onlardır, iyi anlasınlar, kulaklarına küpe yapsınlar. Düştükleri zamanda iyi hatırlasınlar diyorum.
Sevgili arkadaşlar, yani bizim rol yaptığımızı zannettiler. Sen kim oluyorsun sana ben rol yapacağım ya? Sen nesin? Sana ben niye rol yapayım? Ben Allah için, millet için, devlet için yaptım ama sen yarasa çıktın. Bana ne? “Güneşi görmedin, ışıkları sermedin.” “Benim günahım yok ki.” Bak, aslan gibi milletim benim karşımda. Dünyayı kurtaracak bir modeldir. Bunu bilmemeleri mümkün değildir. Dediğimiz gibi nasipsizlik bütün gözlerinin önüne büyük bir perde olmuştur.
Maskelerin Düşeceği Seçim, Önümüzdeki Mahalli Seçimdir
Evet, sevgili arkadaşlar, demek isterim ki önümüzdeki mahalli seçimler çok ama çok mühimdir. Neden mühimdir? Çünkü maskelerin düşeceği seçimdir bu seçim. Bir buçuk, iki yıla kadar göreceksiniz Türkiye'de neler olacak. “Neye mukabil, nereler verildi, nereler alındı?” Bunları tek tek göreceğiz. 2002 seçiminde ben çok şey söylemiştim. 2007 seçimine kadar bütün bunların hatırlarsanız en az yüzde yetmişi zuhur etmişti, ortaya çıkmıştı. 2007 seçiminde de çok şey söyledik. İnşallah onların sonunu seyretmeyiz. Bir virajı kaldı Türkiye'nin. O da önümüzdeki mahalli seçimlerdir. Aksi takdirde biz Şam'da da yaşamasını biliriz arkadaşlar. Onun için ben sizden var gücünüzle bu mahalli seçimlere hazırlanmanızı ama bu güç nedir? Bu güç cebinizdeki beş kuruştur. Elinizde avucunuzda olan ne varsa her şeydir. Bunu bunun içine dahledeceksiniz, dâhil edeceksiniz. Neden? Çünkü artık siz de kömür alıp vereceksiniz. Yani bu iş ateşsiz olmuyor. Siz de yakacaksınız, siz de yandıracaksınız inşallah. Bu işi bitireceksiniz. Dediğim gibi çok değil. Bir umut ışığı için illerimizin arkadaşlarım bahsetmiş olması lazım. Bahsettiniz mi? Bahsettiniz. Umut ışığı için bir iki nokta yerlerin kurtuluşu kâfidir diyorum. Buraları kurtaracaksınız ve örnek, birbirine örnekler etkileyecek inşallah Türkiye'nin tamamında başlayan bu hareket, Türkiye'nin tamamını kuşatacaktır diyorum.
Seçimden Sonra da Mücadeleye Devam, Asıl Koltuklar Bundan Sonra
Evet, seçimlerin hemen akabinde Anadolu'yu dolaşıp illerimizde arkadaşlarıma teşekkür etmek istedim. İnanın ben o kadar yorulmuştum ki bir şeker, tansiyon olayı var. Bizi yakinen takip edenler biliyorlar. Çıkıp sizlere gelemedim. Bugünü fırsat bulduk. Dedik ki “Ovaakça ‘da açılan bir belediye binamız var. Oraya gidelim. Sayın Başkanın bir çayını içelim. Açılış merasimine katılalım.” Siz de o binaları görün. “Aa ne kadar güzelmiş” deyin. Kendinize bir koltuk bulmak için dediklerimi yerine getirin. Yani “bu vekillik koltuğu olmadı” deyip de sakın vazgeçmeyin. Asıl koltuklar bundan sonra. İşin bu bir taraftan nüktesi ama diğer taraftan arkadaşlar onunla birlikte yapılması gereken hizmetlere talip olalım. Ve de en kısa zamanda bu hizmetleri hayata geçirelim. Bunu yapmak için de muhterem arkadaşlarım dediğim gibi beldeden başlamak üzere il, ilçe belediyelerini almamız şart. Bunun büyüğü küçüğü yok. Şimdi sizler burada il teşkilatından il başkanısınız. Başkanlarınız vardır, muavinleriniz vardır, sekreteriniz var, muhasebeciniz var. Ama toplam olarak bakıldığında “iller toplandı” deniliyor. “İl başkanları toplandı” deniliyor. Aranızda yüzde otuzunuz başkan olur, yüzde yirminiz sekreter olur. Ama hepiniz başkan kelimesinin içinde zikredilirsiniz. Binaenaleyh demek isterim ki bizim başkanlarımız belde olur, il olur, ilçe olur fark etmez. Bu belediye olarak salonları doldurduğunuz gün inşallah memleketimizde meşaleler yanacak ve bu karanlık dehlizlerde aydınlığa kavuşacak diyorum. Dedik ya “karanlık bir tünele girdik. Karanlık bir tünele girdik.” İnşallah bu tünelde aydınlanacak diyorum.
Size bir program kastıyla gelmiş değilim. İki söz istiyorum ben. Şimdi en güçlü sermayemizde bu. Demek ki siz bir seçim daha kaybederseniz alkışı bırakmayacaksınız. Mevki sahibi olalım. Bizi yakinen tanıyanlar çok iyi bilirler. Benim böyle bir derdim yok. Şu adamın geldikleri yere yarışında bulunanı gittim. Dediğimi anladınız mı? Yani biz “öyle bir yerimiz olsun. Benim en güçlü yer bende.” Ben attan inip eşeğe binmem. Siyasete “evet” dedik ki ülkenin bize gerçekten ihtiyacı vardı. Bu huzurullahta cevap vermek, “neden bir kenarda çekildin, oturdun doksan dokuzluk tesbihine sarıldın, kendini kandırdın da milletin bekası için uğraşmadın, gayret etmedin” diye mutlaka sorulacaktı. Şimdi biz karnemizi aldık. Görünüşte efendime söyleyeyim bize iki yüz bin insan oy verdi ama hakikatte beratımızı biz aldık.
Ovaakça Belediyesi Açılışı- Kurdele Kesme Töreni
Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız