info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Bağımsız Türkiye Partisi 3. Olağan İstanbul İl Kongresi - İstanbul / 18 Şubat 2007
18/01/2025 SİYASET 12

    Neler Okuyacaksınız

Partilerin Hepsi Bir Tarafa, Bağımsız Türkiye Partisi Bir Tarafa

Memlekette işlenen cinayetin failleriyle yan yana gelerek poz verdikleri halde, masumane görüntüleri sergilemeye çalışıyorlar. Yahu çocukluğunuz, gençliğiniz nasıl geçmiştir? Şunlara bak, tiyatro oynuyorlar. Bizi çok affedersiniz, çocuk yerine de koymuyorlar. “Bunlar” diyor “enayi ya, biz bunları bununla iki laf ederiz, 3-4 tane gösteri yaparız; bu işi kandırırız”. Böyle olacak mıyız sevgili İstanbullular? Kanacak mıyız bunlara? 
Onun için hepimize görev düşüyor. Nedir o görev? Gerçeği görüp artık bütün partiler; milliyetçiyiz diyenler, liberal diyenler, soluz diyenler hatırınıza ne geliyorsa onların hepsi bir tarafa… Neden hepsi bir tarafa? Çünkü hepsi İMF’siz bu iş olmaz diyor, ABD’siz bu iş olmaz diyor, AB’siz bu iş olmaz diyor. Hepsi, bir tanesi değil. Tek bir parti var, o sadece ne İMF, ne AB, ne ABD; bağımsız Türkiye, diyor. Onun için o. Bunu derken hamaset yapmadık; eser yazdık, ülke nasıl kurtulur onun kurallarını ortaya koyduk. Hayır, sadece milletimin huzuruna getirmedim. Bana ikinci bir ilim adamı gösterin, burada kıymetli akademisyen arkadaşlarım var, bir eser yazacak ondan sonra kamuoyunun önüne koyacak, ilim adamlarına diyecek ki “Alın bunu didik didik inceleyin; doğrusu varsa söyleyin, yanlışı varsa anlatın”. Bir tane daha ilim adamı çıktı mı? Dünyada değil Türkiye’de var mı? Var mı? Biraz daha sesli istiyorum, var mı? Hayır, değil mi? Ha bir tek ilim adamı çıktı, bir siyaset adamı çıktı içinizden; o da Bağımsız Türkiye Partisi’nin Genel Başkanı Haydar Hoca’nız. Öyle değil mi? Şimdi dünya bu eseri didik didik etti, okudu, inceledi. Ne söyledi? Dediği şey şu “Bu eser, bu tez sadece Türkiye’yi değil, dünyayı kurtarır”. Onun için Rusya, Putin’le beraber bu tezi uygulamaya başladı. Haberiniz var mı? Var mı haberiniz? Duyun. Evet. Brezilya bu tezi uygulamaya başladı. Chavez bu tezi uygulamaya başladı. Allah nasip ederse Avrupa’da 3. kongremizi yakın bir zamanda hayata geçireceğiz. Göreceksiniz Avrupa’nın ilim adamları, benim görüştüklerim bana şunu söylediler “Avrupa’yı da Haydar Bey sen kurtaracaksın”. Hayır, dedim; Türk milleti kurtaracak.  

Dünya Bugün Türk’ün Adaletine, Merhametine, Şefkatine, İzzetine, İkramına Muhtaç

Sevgili İstanbullular göreceksiniz Avrupa Birliği’ni de biz kurtaracağız, Avrupa’yı da biz kurtaracağız, Amerika’yı da biz kurtaracağız, Uzak Doğu’yu da biz kurtaracağız; kısaca bütün insanlığı siz kurtaracaksınız. Dünya bugün Türk’ün adaletine, merhametine, şefkatine, izzetine, ikramına muhtaç. Dünya onun dönemindeki can emniyetini, mal emniyetini, namus emniyetini, din ve vicdan emniyetini arıyor. Bugün ben dünyada tek tabancayım diyenler gibi; bir ülkeye girip o insanları öldürmek, gözyaşı akıtmak, kan dökmek bizim örfümüzde yoktur. Bunu böyle bilesiniz. Şimdi adamlar Irak’a girdiler; hani demokrasi getirecektin, hani senin insan hakların ne oldu? Bombalar, şimşekler yağmur gibi yağdı. 700.000 insan öldü. Bu ne biçim iş yahu? 700.000 insan. Hala sen demokrasiden bahsediyorsun. Hayatta kalan var mı ki demokrasi diyorsun sen. 700.000 insan. 50.000 kadının namusu kirletildi. Yüce Türk milleti; kendine gel, kendine dön, bu işi düzeltecek olan irade sensin ve yeminle konuşuyorum eğer ayıkmazsan huzurullahda bunun hesabını veremezsin. Ayıkmaya mecbursun, mecburuz. Var mısınız? Var mısınız?

ABD Kendisine Vatan Arıyor

Sevgili İstanbullular, Amerika Birleşik Devletleri bu bölgeye sırdan bir gelişle gelmiyor. ABD kendisine vatan arıyor. Golfstrim, sıcak su akıntısı, kuzey buz dağlarının erimesiyle beraber artık soğumaya başladı. Bu, dünyanın iklimi üzerinde korkunç bir etki yaptı. Küresel ısınma dediğimiz hadise, hızla dünyanın gündemine girdi. 20 yıl içerisinde Kaliforniya başta olmak üzere, Amerika buz dağlarıyla beraber örüleceği iddia ediliyor. Bunlar ilmi gerçekler. İngiltere buzullar altında kalacağı söyleniyor. Bunu ben demiyorum, ilim raporları söylüyor. Artı, eriyen buz dağları münasebeti ile de sular yükseliyor. Avrupa'nın bir kısmı sular altında kalacak. Norveç’ti, Hollanda’ydı, Almanya'ydı; bütün buralar sular altında kalacağı iddia ediliyor ve bunlar, ilmi raporlarla siyasilerin önüne geldi. Şimdi sen Amerika'nın iradesi yerinde olsan ne yaparsın? Elbette kendine bir vatan ararsın; bugün o dünyadan kalkıp buraya kadar gelmeleri. 
Bakın Kuzey Irak'ta üs kurdular, Irak içerisinde üs kurdular, geçtiler hemen yanı başımızda üsleri var, İncirlik'te üsleri var. Bu kadar üsse ne gerek var? Söyler misiniz bana? İnsan hakkı derken yahu gözyaşı insan akıtır mı? Kan döker mi? Demokrasi derken bütün bu olayları vücuda getirir mi? Hiçbirini yapmaz. Ha Amerika diyor ki ‘tarihi verimli Hilal Bölgesi bana ait olacak. Burada benim de müttefikim İsrail olacak’. Beni iyi dinleyin kardeşlerim. Onun için, onun müttefiki bu coğrafyada hiç kimse sizi kandırmasın; Türk milleti, Türk devleti olamaz. Ancak sözde sen onun müttefiki olursun, sözde seni kabul ederler; hakikatte kabul etmeleri mümkün değil. Zaten bu postun tek aslanı vardır, o da Türk milletidir. Bu millet ortada iken; onu kabul etmesi, bu coğrafyayı kabul etmesi, burada bizimle dost olması hiç mümkün değil. 
O bakımdan dikkat ederseniz onun adına siyaset yapanlar bu memleketin yeraltı kaynaklarını, yer üstü kaynaklarını maalesef o iradeye teslim etmişlerdir. Bakırımız, altınımız, torumuz, borumuz, demirimiz, çinkomuz onların şirketlerinin eline geçti. Bakınız 200 tane batı menşeili şirketler, bu kadar zengin madenlerimizi aldı. Madenlerimizin tutarı 3 katrilyon dolar, işlenmemiş haliyle. İşlediğimiz zaman 30 katrilyon dolar eder. 30 katrilyon dolarlık servet; değil Türkiye'yi, bütün dünyayı ömür boyu bakar. Yani kıyamete kadar dünyayı besleyecek olan ne var? Bir kaynak var Türkiye'de. Şimdi onların gözü burada. O bakımdan en güçlü şirketlerini bu bölgeye gönderdiler. Rio Tinto, Eldorado Gold, Cominco efendim hatırıma gelmedi; işte bu şirketler, bu bölgede en mühim madenlerimizi ellerine aldılar. Karadeniz elimizden gitti, Akdeniz elimizden gitti, İç Anadolu elimizden gitti. Hepsi burada tek tek var. Ama sizleri burada tutmak istemiyorum. Mustafa Çınkı’nın eserinde bütün bunlar teferruatı ile beraber yazılıdır. 

BTP Döneminde Güneş Farklı Doğacak

Sevgili kardeşlerim, şimdi bedavaya verdiğimiz bu yeraltı kaynaklarını Bağımsız Türkiye Partisi olarak diyoruz ki ‘Biz alacağız, milletle devlet ortaklığı kuracağız ve bunları siz işleteceksiniz’; yani, ben sizi altın şirketinin ortağı yapacağım. Gümüşhane'nin tam 5 bölgesinde altın rezervi var. Geliyor Eldorado Gold şirketi oradaki madeni alıyor, kendisi işleyecek. O, dünyaya caka satıyor; o, Türkiye üzerinde kazandığı benim madenlerimden kazandığı parayla beni tasarrufuna alıyor, istediği gibi affedersiniz kullanıyor. Şimdi ben diyorum ki bu şirketlere diyeceğiz ‘Gel bakalım buraya. Ne verdin? 5 Verdim. Al sana 25, geriye dön, marş marş’. Bunu diyeceğiz. Sonra da bütün bu zenginlikleri Allah nasip ederse; seninle devletimi buluşturacağım, barıştıracağım, ortak yapacağım. Kardeş olmanın birinci yolu budur. Devlet milletine, millet devletine itimat edecek; aynı işte buluşacak, aynı işi yapacak, aynı çorbayı kaşıklayacak. Var mısınız bunu hayata geçirmeye? O dönem Bağımsız Türkiye Partisi dönemi yeminle konuşuyorum, güneş farklı doğacak. Güneş farklı doğacak. Herkes kapısının arkasına ‘elveda fakirlik’ yazacak, bunu böyle bilin. 

Vatandaşlık Maaşı ile Biz Milleti Barıştıracağız

Ben programımda vatandaşlık maaşını gündem ettim. Aaa, bu Hoca nereden bu kadar parayı bulacak? Benim oğlum, benim kızım, benim gelinim, benim ağabeyim, benim babam, benim dedem 70 milyar doları 1 yılda zulalamaya, hasır ardı etmeye, hortumlamaya bir şey demiyorsun; Haydar Hoca onu sana verecek, buna ses çıkartıyorsun ha. Var mısınız? Var mısınız? 
Allah nasip ederse, bakınız ben ekonomiyi çok iyi biliyorum. Eğer bu fikirlere itiraz eden varsa beri gelsin. Milletimin huzurunda tartışalım. O konulara, teknik konulara girmeyeceğim. Emisyon ile, bunların emisyon hacmi ile Türkiye'yi çaldırdıklarını hesap edersek; belki onlarca trilyon dolar eder he vallahi he billahi.  Şimdi yıllardan beri bu insanlara siz Türkiye'yi emanet ettiniz. Bu zenginlik üzerinde oturup dilenci gibi elimizi açıyoruz; Allah rızası için sadaka ver, diyen dilenciden farkımız yok. Var mısınız bunu sona erdirmeye? Ben Allah nasip ederse vatandaşlık maaşını gündem ediyorum. Her biriniz, annelerim beni iyi dinleyin, bakınız bu seçimi siz alacaksınız. Daha hiç kimseye muhtaç olmayacaksınız. Öyle bir evlat büyüttünüz ki onun adı Haydar. Onun anası, onun kucağında canını verdi. Kur'an'ını ben okudum. Kelime-i şehadetini ben getirdim. Hayat boyu bana dua ederdi. Şimdi bu duayı senden de almak istiyorum. Var mısın annelerim? Var mısınız kız kardeşlerim? Var mısınız? Ben sizi işçi statüsüne kavuşturup her birinize maaş vereceğim. Onlar çatlasa da bunu yapacağım, patlasalar da yapacağım. Hem ne zaman yapacağım biliyor musunuz? İktidar olduğumuzun ikinci günü, kabine tasdik edildikten sonra ilk çıkartacağım kanun vallahi de senin bu kanunun olacak billahi de bu kanunun olacak. Onun için geleceğinizi bir kumanyaya, bir altına, 500 liraya, 1000 liraya satmayın. Hayatınızı garanti altına Bağımsız Türkiye Partisi alacaktır. Kuşkunuz olmasın ve inşallah göreceksiniz vatandaşlık maaşı ile biz milleti barıştıracağız. 
Ne demek yahu? İnsanım benim hicret ediyor. Bölgesinde çalışamıyor. Geçimi yok. Niye yapamıyor bunu? Çünkü maişetini temin edemiyor. Maişetini temin etmek için 7'den 70'e, çoluk çocuk bakıyorsunuz Ankara’ydı, İstanbul'du, Konya’ydı vs. Yazık günah değil mi? Anadolu boşalmış, Doğu boşalmış, Güneydoğu boşalmış. Eğer devlet bu insanlara el tutarsa, kimse memleketinden bir başka yere hicret eder mi? Söyler misiniz bana? Biz planlı, programlı onları kendi bölgelerinde tutacağız. Kendi memleketlerini ihya edecekler. Anarşisti dağdan ben indireceğim. Onun cebine para koyacağım. Gelecek beni dün inkâr eden o anarşist selam verecek. Ben Türkoğlu Türk, Ben Türkoğlu Türk… Devam edin, devam edin. Diyarbakırlı Ahmetoğlu Mehmet’im. Vallahi de bunu yapacağım billahi de. Var mısınız? Var mısınız bunu hayata geçirmeye? 
Kardeşlik böyle olur, milliyetçilik böyle olur. Benim bir Kürt Ahmet hikâyem var. Trabzon Teknik Üniversitesi'nde okurken, bu delikanlı bana geldi. Aldım onu yakınlık ettim, korudum, kolladım; okuttuk, üniversiteyi bitirttik. Öyle oldu ki Ahmet Kürtoğlu Kürt; ninesi Kürt, dedesi Kürt, babası Kürt. Memleketine gittikten sonra Malatyalı Ahmet, beni davet etti kardeşinin düğününe. Gittim, tabii 1 hafta sonra gittik affedersiniz Hacı Hanım'la birlikte. Oturduk, konuştuk; istirahat vakti geldi, müsaade istedim. Evinde iki tane odası var; birisi mutfak, biri yatak odası. “Hocam gidemezsiniz”. Ya nasıl gidemem kardeşim, burada yatacak yer yok ki? Orada zaten damat kalıyor, burası da mutfak. “Yok Hocam, bizim örfümüze göre bu ayıp olur; burada kalmaya mecbursunuz”. Onlar nerede kalacaklar? “Onlar işte yataklarını terk edecekler, sizi misafir edecekler” ve beni otele göndermediler. Ben o Ahmet kardeşimin kardeşinin yatağında Hacı Hanım'la birlikte misafir oldum. İmkânlarım olmaz ise, bana da gelindiği zaman benim de yapacağım iş, onların yaptığıdır; kardeşlik budur. Var mısınız bunu hayata geçirmeye? Var mısınız? 
Sevgili arkadaşlarım doğusuyla, batısıyla, güneyiyle, kuzeyiyle biz kavgaya son vereceğiz; kardeşliği ilan edeceğiz. Bu sözle olmaz; millete sahip çıkacaksın, iş bulacaksın, aş bulacaksın, imkânlar önüne koyacaksın.

Kamu Kuruluşlarını Bedava Elden Çıkardık 

Yıllardan beri aldığımız borçlarla beraber birtakım kamu kurumları yaptık; Erdemir’di, Poaş’tı, Petkim’di, Telekom’du. Biliyorsunuz. Bunları yapana kadar bu milletin anasından emdiği burnundan geldi. Milyar dolarlar borcumuz oldu. İç ve dış borçlara gireceğim birazdan. Borçların çoğu bunları yaparken oldu ve bunların tam verimliliğinden istifade edeceğimiz zaman; dünya globalleşme, küreselleşme denilen bir sürece giriyor. O programla birlikte bize bu kurumları yaptıran da aynı adamlar; küreselleşeceğiz diyen de aynı adamlar. Ne oldu sonra? Erdemir'i kalktık bedava elden çıkardık, Telekom'u elden bedava çıkardık, Poaş’ı elden bedava çıkardık. 6 milyar dolarlık sermayesi olan, rezervi olan Poaş’ı 900 milyon dolara sattık ve bugün onun medyası Haydar Hoca'ya yer verir mi sevgili kardeşlerim? O medya, onun televizyonu, onun gazetesi Haydar Hoca'ya yer verir mi? Vermesi mümkün değil. 

Yabancı Sermaye Sahipleri Bu Ülkeyi Pazar Yapmak İstiyor

E canım bu iktidar o kadar iyi iktidar ki, baksana döviz yerinde sayıyor. Bunlar ne hinoğlu hindir bundan haberin var mı senin?  Niçin döviz yerinde sayıyor? İhracatı çökertmek, milli sermayeyi yok etmek için ithalata ağırlık verdiriyorlar. Döviz yerinde sayarsa ithalatçının işine kalır. Sen, o beni düşünerek bunu yaptığını mı zannediyorsun? Yabancı sermaye sahipleri bu ülkeyi, bu memleketi pazar yapmak istiyor. Onun için yerinde tutuyorlar dövizi. Eğer anlaşma bozulursa, birden bakacaksınız ki döviz atağa kalktı. Yani seni düşündüğü zaman bir siyasetçi, milletim kalkınsın dediği zaman, tüccarım kalkınsın dediği zaman ihracat yapsın dediği zaman; bir de bakacaksınız ki döviz ayağa kalktı. 
Kısaca onun için dövizsiz bir ekonomi politikası lazım. Onu da hayata geçirecek olan tek bir irade var; Bağımsız Türkiye Partisi iradesidir. Biz nasıl bu modeli uygulayacağız? Sevgili İstanbullular, bakın ben bunun da kitabını yazdım ‘Sosyal Devlet, Milli Devlet’. Hazırlıklı geliyorum ben. Palavrayla gelmiyorum. Ne yapacağım hep önümde. Şimdi gelin bir döneme mahsus olmak üzere partilerimizi unutalım. Hepimizin bir partisi vardır. Bunları bir unutalım. Bağımsız Türkiye Partisi’ne bir defaya mahsus olmak üzere oyumuzu verelim ve hayatımızın akışını değiştirelim. Var mısınız? Var mısınız? 

Bağımsız Türkiye Partisi Uzun Vadeli, Faizsiz Evlenme Kredisi Verecek

Yaşlılar, gençler kızlarım, oğullarım… Gençler bakın ben sizlere evlenme kredisi vereceğim. Ben aile kurumu derken, laf ebeliği yapmıyorum. Aile kurumunun kurulması için, o yuvanın erkekle hanımının bir arada olması lazım. Ama ekonomi bugün müsait değil ki. Bir düğün, bir dernek yapılacak koltuğuydu, masasıydı, sehpasıydı, dolap takımıydı, oda takımıydı; 10 bin liranın kapısı, 20 bin liranın kapısı. Bunu benim oğlum, kızım nereden bulacak? Anadolulu kardeşim nereden bulacak? İşte Bağımsız Türkiye Partisi hem oğluma hem kızıma uzun vadeli, faizsiz kredi verecek. Nereden o parayı kazanacağının yolunu gösterecek, yerini bildirecek. Kazanacak çocuk; aldığı krediyi maaşından ev kirası öder gibi bunları ödeyecek ve yuva sahibi olacak. Var mısınız bunu hayata geçirmeye? 

Liseyi Bitiren Bütün Gençlere Sınavsız Üniversiteyi Kazandırıyorum

Üniversiteli gençler, beni iyi dinleyin. Liseyi bitirmekte olan, bitiren oğullarım, kızlarım benim de çocuklarım var. Gece gündüz okulu bitirmek yetmiyor. Ee liseyi bitirdikten sonra dershaneye gideceksin. Dershaneye gitmek de kâfi gelmiyor, hoca tutacaksın. E peki bu zavallı vatandaş bunları nereden bulacak? Nereden bu kadar parayı bulup da bu harcamayı yapacak? Şimdi ilan ediyor ve diyoruz ki; liseyi bitiren bütün gençlere üniversiteyi sınavsız kazandırıyorum. Var mısınız? Var mısınız? 
Ama sadece benim bunu burada söylemem kâfi değil. Gençler şimdi yapacağınız iş, kapı kapı dolaşmaktır. Anlatabildik mi? Bakın şu anda İstanbul'da bütün mahallelerde Bağımsız Türkiye Partisi teşkilatını kurdu, ilçelerde teşkilatını kurdu, köylerinde teşkilatını kurdu; %100 teşkilatlarımız kurulmuştur. Noksan olan teşkilatlarımız; sokak teşkilatlarıdır, apartman teşkilatlarıdır. Anneler, babalar, gençler size düşen vazife şimdi kurulmamış teşkilatları gidip orada kurmak. Dün bizim sadece İstanbul'da bir il başkanlığımız vardı; ilçe teşkilatlarımız yoktu. Ama bugün ilçelerin tamamında, mahallelerinin tamamında, köylerinin tamamında, sokaklarının yüzde 20'sinde teşkilatımız var. Elhamdülillah çok güzel bir durumdayız. Zaten öyle olmamış olsa, bu izdihamın burada olması mümkün olabilir miydi? Onun için sizleri kutluyorum. Çok doğru bir tercih yaptınız. Çok doğru bir tercih yaptınız. Ama bu kadarı kâfi değil. Mutlaka bizim bu seçimde iktidar olmamız lazım. Onun için önümüze bir majino hattı kurmaya çalışıyorlar. Ama ne yaparsa yapsın Türk milletinin önünde hiçbir at duramaz, hepsini hak ile yeksan edecektir. Var mısınız buna? Var mısınız? 

Çiftçi Tarlasına Tohumunu Attığında Yetiştireceği Ürünün Yüzde Ellisini Avans Olarak Alacak

Sevgili İstanbullular bakınız fazla sizi de tutmayayım, epey de vakit geçti. Benim tarım kesimim çok mağdurdur; yediden yetmişe bitmiştir. Buğday yetiştirdi satamadı, mısırını yetiştirdi satamadı, fındığını yetiştirdi satamadı, çayını yetiştirdi satamadı. Öyle değil mi? Hiçbir şeyine pazar bulamadı. Devlet diyor ki “Ben sana pazar bulamam. Avrupa'yı Amerika'yı görmüyor musun?”. Doğru, doğru ama Avrupa Birliği 60 milyar dolar kendi tarım mensuplarına yılda 60 milyar Euro, pardon Euro, bir yılda kredi veriyor, bir yılda 60 milyar Euro. Onu destekliyor. Sen kaç kuruş veriyorsun? Bir tek kuruş vermiyorsun. Amerika Birleşik Devletleri keza 50 milyar dolar, bir yılda destek veriyor. Elbette ona pazar bulmasına gerek yok. Ama sen bir tek kuruş vermiyorsun. Biz şimdi tarım kesimine buradan ilan ediyoruz. Bayram yapacaksın. Sen tohumunu bağına bahçene atıyorsun, geliyorsun; daha ürünü toplamadan 6 ay evvel, yetiştireceğin ürünün %50’sini avans olarak devlet babandan alacaksın. Anlaşıldı mı? %50’sini alacaksın avans olarak. Diğer %50’sini ürünü teslim ettiğin gün, o sıcak parayı cebine indireceksin. Tamam mı sevgili kardeşim? O zaman bize bir çay, bir çorba ikram edecek misiniz? Edecek misiniz?

İktidar Oluşumuzun 18. Ayından Sonra, Elektrik Enerjisi Bedava Olarak Verilecektir

Sevgili İstanbullular benim projelerimin tamamı vardır. Gerek hayvancılıkta, gerek denizcilikte; her konuda bütün projelerimiz var. Bakın şu enerjiyi, elektriği görüyorsunuz. Biz buna çok iyi hazırlık yaptık. Vatandaş aldığı maaşı elektriğe veriyor, suya veriyor, sabuna veriyor; cebinde bir şey kalmıyor. Ya 500 lira maaşla ne iş yapacak bu vatandaş? Hiçbir şey yapamaz”. “Allah kısmet ederse, aldığım emri yerine getirerek diyorum ki; bizim iktidar oluşumuzun 18. ayından sonra, elektrik enerjisini Türk milletine bedava olarak Bağımsız Türkiye Partisi verecektir”. Anlaşıldı mı? 

CHP, AK Partisinin Setr-i Avreti, Ayıplarını Örtüyorlar

Şimdi sevgili kardeşlerim, bu millet büyük millet. Bunun içinde her insan bulunur; velisi bulunur, delisi bulunur, Hızır'ı bulunur. Bu millet böyle millet; onun için kimse, bunun sırtını yere getiremez. Ama kardeşlerim ayık olmamız lazım. Çok rica ediyorum; bir defaya mahsus olmak üzere, bir defaya mahsus olmak üzere, Bağımsız Türkiye'nin saflarında buluşacağız ve kısmet olursa Bağımsız Türkiye’yi tek başına iktidar edeceğiz. Bu adamlar hatırlarsanız, şimdi bu Cumhuriyet Halk Partisi var ya bu Cumhuriyet Halk Partisi de, bu AK Parti’sinin setr-i avreti. Öyle yanlışlar yapıyor ki, öyle yanlışlar yapıyor ki, ben bir ilahiyatçı kimliğimle konuşuyorum, bu bizim Müslüm Hoca’nın tespitidir; Anayasa Mahkemesi Profesörü Sayın Burhan Bey’e söylemiş, demiş ona ya “Yahu” demiş “siz Halk Partisi'nden daha fazla bizi eleştiriyorsunuz. Halk Partisi ne size muhalefet ediyor? Sizin onlar setr-i avretiniz, ayıplarınızı örtüyorlar”. Kalkıyorlar ‘bunlar irticacı’. 
Senin dinle ne alakan var ya, milleti Hristiyan ettin. Milleti Hristiyan ettin; 35.000-40.000 kilise açtın.  İmar yasasına ‘ibadethaneleri’ ibaresini ilave ettiler, yeminle konuşuyorum 40.000 tane kilise evi açtılar. Trabzon Lisesi'nin etrafında 17 tane kilise evi açıldı. Allah Allah… Orada değil 17 tane, 1 tane Hristiyan bulamazsın. Senin kastın, maksadın nedir? 

Kırk Bin Kilise Evi Açtılar

Millî Eğitim Bakanlığı bakınız; çocukları deneme sınavı yapıyorlar, soru gönderiyorlar. Sorulardan bir tanesi; peygamberlerin ismi sayılıyor, bu isimlerden hangisi son peygamberdir? Doğru cevap ne olsa beğenirsiniz? Son Peygamber Hz. İbrahim’dir. Türk tarihinde, Türk tarihinde böyle bir aldatmayı hiç kimse yapmamıştır sevgili arkadaşlarım. 1 yaşındaki çocuğa, konuşmasını bilmeyen çocuğa git; peygamberin kimdir? Hz Muhammed’dir, der sana. Bunlar 1 yaşındaki çocuğun gönlünü de taşımıyorlar. O gönülden de mahrum kaldılar. 

Dinler Arası Diyalog ile Yapılmak İstenilen Milletin Direncini Elinden Almaktır

Evet, nüfus kâğıtlarımızdan İslam hanesini çıkardılar. Dinler arası diyalog denilen hikâye ile beraber yapmak istedikleri iş kardeşlerim; milletin direncini elinden almaktır. İnsanları diri tutan inançlarıdır, örfleridir, adetleridir,  gelenekleridir. Yani o iş tabiatında besledikleri manevi hazlarıdır, duygularıdır. Dinler arası diyalog ile bunu yok edecekler, bu aidiyeti yok edecekler. Ondan sonra ülke işgal edildi mi ‘Canım bu bizim kardeşimiz. İşte bu Paul’du,  bu şuydu, buydu. Bunlar bizim kardeşimiz, arkadaşımız. Niye karşı çıkalım ki?’. Dün İstiklal Mücadelesi ile karşı koyduklarımız, şimdi ülke işgal ettiği zaman deniliyor ki ‘Onları çiçeklerle karşılayalım’. Buna ne diyorsunuz? Buna ne diyorsunuz sevgili İstanbullular? İşte ben de bunu söylüyorum. Dinler arası diyalog ile beraber yapmak istedikleri iş milletimizi uyuşturmak; köklerinden, tarihinden, terbiyesinden ve maalesef dininden koparmaktır. 
Ülkeyi rahat işgal edebilmek için bazıları diyor ki, ya sen bunların dinini anlatmasına karşı mısın? Yok, bizim öyle bir derdimiz yok. Ama sen ne diyorsun biliyor musun? Santa Maria’nın papazı ne diyordu biliyor musunuz? “Siz iyi bir Pontus oldunuz değil mi?”. 
Türk milleti İslam kaldığı süre içerisinde” Ben Rumum, ben Ermeniyim” bunu söyletmek mümkün değildir; bunu çok iyi bilesiniz. Bugün elinde sopalarla sokağa ‘Ben Ermeni’yim’ diye çıkanların asıl derdi, dinledir. Onun için ayrılıkçılığın içine düşüyorlar. Bu milleti bir arada tutan onun dinidir, örfüdür, adetidir. Onu yıkmaya, onun temeline dinamit koymaya çalışıyorlar. Biz bunun için buna karşıyız. Yoksa tarihin her döneminde Türk milleti Hıristiyan’ına, Musevi’sine hangi dinden olursa olsun saygı göstermiştir, hürmet etmiştir ve imkân tanımıştır. Onun için biliyorsunuz İstanbul'un işgalinde Kardinaller “Papaların sarık şeylerini, külahlarını görmektense; Osmanlı'nın sarığını görmeyi tercih ederiz” demişlerdir. Bizim böyle bir geçmişimiz vardır. 

Medeniyet Eşyayı Kullanma Sanatıdır

İnsanlık bizde sevgili arkadaşlar. Medeniyet bizde. Medeniyet teknoloji değildir, medeniyet farklı bir şeydir; eşyayı kullanma sanatıdır. Eşyayı kullanma sanatı, insanlıktır medeniyet; hürmettir, saygıdır, edeptir, terbiyedir, yardım etmektir, düşkünün elinden tutmaktır, fakiri fukarayı görmektir, insanları desteklemek, arkadaş olmaktır, iyi geçinmektir, dedikodu yapmamaktır, fitne çıkartmamaktır. Medeniyet budur. Medeni insan demek, iyi insan demektir. Onun için en iyi insan kimdir? Söyleyeyim bakalım; sizlersiniz, Türk milletidir. Bunun bu tarafını çekemiyorlar. Bunun şimdi teknolojisi noksan, doğrudur. Ama Bağımsız Türkiye Partisi bunu misli ile beraber halledecek, dünyanın doruk noktasına bu milleti çıkartacaktır sevgili kardeşlerim. 
Sizleri daha fazla tutmama gerek yok. Sizler arifsiniz. Akşam vakti yaklaşmıştır. Katıldığınız için hepinize teşekkürler ediyorum. Şimdi sizden söz istiyorum. Sözüm şu arkadaşlar; seçim gününe kadar kime rastlarsan rica edelim hatırımız için, benim hatırım için Bağımsız Türkiye Partisine lütfen ailece oy vereceksiniz, sözünü almaktır. Bu sözü, bu talebi siz karşılaştığınız yakınlarınıza yapmayı bana söz veriyor musunuz? Veriyor musunuz? Arkadan gelmiyor, veriyor musunuz? Evet, hepinize teşekkür ederim. Bayrakları kaldırıyoruz. Bayrakları kaldırıyoruz. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Saygılarımı, sevgilerimi,  hürmetlerimi arz ediyorum. Sağ olun, var olun. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir