info@profdrhaydarbasenstitusu.org

3. İcmal Gençliği Kampı Kapanış Konuşması - Kozaklı / 20 Temmuz 2014
19/01/2025 SİYASET 18

    Neler Okuyacaksınız

Çok muhterem İcmal gençliği, burada oluşturduğunuz topluluk, temeli 13 yıl evveline dayanan bir hareketin sonucudur. Keles Dağları'nda başladığımız bu öğretim ve eğitim çalışmaları, 3 yıldan beri Kozaklı dediğimiz bu bölgede yapılmaktadır. Memleketimizin her köşesinden sizler gibi muhterem kardeşlerim teşrif ettiniz, bizi şereflendirdiniz. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Bize Düşen İlk Vazife, Bu Alemi Yoktan Var Edene İnanmak ve İtikat Etmektir

Kardeşlerim, bugün size çok farklı bir konuşma yapmak istiyorum. İyi bilin ki bu kâinat, alem yoktan var edilmiştir. Bu alem yok iken var olan, Vacibul Vücud Hazretleri Cenab-ı Hak’tı. O “Ol” dedi ve bu mükevvenat oldu. Çeşitli ilim dalları bu alemin nasıl olduğunu, ne şekilde vücut bulduğunu kuralları ile beraber ifade etmeye çalışıyorlar. Fizikçiler bilhassa bu konuyu detaylarıyla ele alıyorlar. Materyalist mantık, bu madde alemi zaten vardı, kendi kendine oluştu mantıksızlığından yola çıkarak izah etmeye çalıştığı düşüncelerini fiziki kurallar alt üst etti. Benim konum sadece bu değil, demek istediğim; bu alem yaratılmıştır. Bunu yaratan da Cenab-ı Vacibul Vücud olan Rabbimizdir. O halde bize düşen ilk vazife, bu alemi yoktan var edene ‘Sen bizim Allah’ımızsın, bizi yaradansın’ diye inanmak ve itikat etmek, kâinata bunu ilan etmektir.

Bu Kamptaki Gayemiz Mükemmel İnsanı Yetiştirmektir

Kardeşlerim eğer bizi yaradana inanmaz, tamamen ters düşersek; bu sefer yaradılış gayemiz olan varlık hikmetlerini de inkâr etmiş olur; belhüm adal, hayvandan da aşağıya mertebesine düşeriz. Onun için siz gençler, yarının Türkiye'si size emanet edilecek. Siz ne kadar mükemmel olursanız, ülkemiz de o kadar mükemmel olacaktır. Evet kanunlar, nizamlar ve de hayat düzenleri ne kadar mükemmel olursa olsun, mükemmel insanların elinde bu sistemler uygulanmadıktan sonra hayırlı bir netice alınması asla mümkün değildir. Yani nerede mükemmel bir kanun, nizam, sistem var; orada mükemmel bir insan olması lazım. İşte bizim bu kamplardaki gayemiz o mükemmel insanı, o genci yetiştirmektir. O da sizlersiniz. 

Şikâyet Ettiğin Siyasileri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Gönderen İrade Sensin 

Ülke eğer sizler gibi bireylerin, kurumları eliyle idare edilirse; mesela tarımı, hayvancılığı, madenciliği, sanayisi, iç işleri, dış işleri, hülasa her şeyi bu mükemmel insanların elinde olursa; tarım mükemmel olur, hayvancılık mükemmel olur, madencilik mükemmel olur, sanayi mükemmel olur, iç işlerimiz mükemmel olur, her şeyimiz mükemmel olur. Dikkat ederseniz bu saydığım kurumlarda hepimiz şikâyet ediyoruz ve bunu siyasilerin üzerine yıkıyoruz. Yani bunların iyi yönetemediğinden bahisle bu işleri başaramıyoruz diye bu hükümleri veriyoruz. Bir noktaya kadar bu doğrudur. Ama bir noktadan sonra burada mesuliyet tamamen senin sırtındadır. Neden mi? Onu seçip Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderen irade sensin. Senin dediğinden başkası, senin seçtiğinden başkasının sandıktan çıkması mümkün mü? O halde senin niyetin ne, sandıktan çıkan da o. O sandıktan çıkan işte tarımda hayat buluyor, hayvancılıkta hayata geçiyor, sanayide, iç işlerinde, dış işlerinde, idari kurumlarda vs. Yani sen busun. Bundan eğer şikâyet ediyorsanız ki ediyorsunuz, çünkü konuştuğum herkes “Halimiz çok kötü” diyor. Öyle mi? O halde var mısınız kendimizi yenilemeye? Var mısınız açılıma? Var mısınız? 

Senin Yaptığın Açılım Tenkit Ettiğin İstiklal Mahkemeleri'nin Bir Benzeridir

Sayın iktidar açılım yapmış. Ya evladım, sen evvela kendini bir aç bakalım. Kendini aç ve kendini aş. Sen kendi içinde kendini kapattın, nefsani arzularına esir oldun, onların dediklerini yerine getirir oldun, senin dediklerine kim uymuyorsa idam fermanının altına imzanı attın. Dolayısı ile senin yaptığın açılım, çok evvel tenkit ettiğin İstiklal Mahkemeleri'nin bir benzeridir. Sen her gün İstiklal Mahkemesi’ni hayata geçiriyorsun. Sana ben diyorum, yeminle konuşuyorum “Bu sana nasip olmaz”. Bu, bu kadroya; İcmal kadrosuna nasip olacak. Bu ülkeyi ayağa dimdik dikecek olan bu kadrodur. Çünkü bu kadronun yaptıkları insanlığın dilinde, insanlığın gönlünde ve insanlar diyor ki “Bunlar hayata geçerse, biz bu zilletten kurtuluruz”. Doğru mu? O halde, o halde İcmal gençliğine kulak vermesi lazım iktidarın; ne diyorsa, onu hayata geçirmesi lazım. Güzel de Hocam, İcmal gençliği senin dediğini dediği için o tarafa bakma bile bakmıyorlar. Selam versek, ‘rüşvet’ deyip almıyorlar. Şimdi sevgili arkadaşlar, bu da doğru.

Bunlardan Çektiğimi Hayatımda İblisten Çekmedim

Bakınız bu arkadaşlar o kadar ketum ki ben şahsen bunlardan çektiklerimi yeminle konuşuyorum hayatımda iblisten bile çekmedim. Çünkü iblisi nasıl mağlup edeceğimi biliyorum, yani şeytanı nasıl mağlup edeceğimi biliyorum. ‘Euzu besmele’yi zikrediyorum, Allah'ın ismini dilimden ve gönlümden düşürmüyorum; şeytan hak ile yeksan oluyor. Ama… Kusura bakmayın ama bu arkadaşlara vallahi hatim bile indiriyoruz, hiçbir şey fayda etmiyor. Bir euzu besmele ile iblisi fersah fersah ötelere sürerken; hatim indiriyoruz, bunlara hiçbir şey olmuyor. Niye? Çünkü bu kardeşlerimiz, işin inceliğinde mahrumlar. 

Türk Genci Yaptığı Şeye İnanır, İnandığı Şeyi de Hayatına Geçirir

Kardeşlerim, biz inandığımızı hayatımıza geçirmeye mecburuz. Eğer inandıklarımızı hayatımıza geçirirsek, biz de inandırıcı oluruz. Sen hiçbir şeye inanmıyorsun, laf ebeliği yaparak avukat gibi konuşuyorsun; bu, bir Türk gencinin yapacağı iş değildir. Türk genci odur ki yaptığı şeye inanır, inandığı şeyi de hayatına geçirir. Var mısınız? Var mısınız bu konuda uygulamayı yapmaya var mısınız? 

Bizim Ölçümüz Ehl-İ Beyt’in Ölçüsüdür

Sevgili kardeşlerim bizim ölçümüz, Allah'ın Kur'an'daki beyanıyla Ehl-i Beyt’in ölçüsüdür. Yani bize Kur'an; Ehl-i Beyt’i sevmemizi, Ehl-i Beyt'in yolunda gitmemizi emrediyor. Onun şanlı peygamberi Hz. Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Efendimiz “Eğer siz doğru yolda olmak istiyorsanız, sırat-ı müstakimden yürümek istiyorsanız, yani dosdoğru bir yolda olmak istiyorsanız Ehl-i Beyt’in yolundan gideceksiniz”. Allah Allah… 
Peki bu Ehl-i Beyt kimdir? 1. Hz. Fahri Alem, 2. İmam-ı Ali, 3. Hz. Fatıma, 4. İmam Hasan, 5. İmam Hüseyin. Yani biz İslam'ı yaşarken, hayatımızı sürdürürken her konuda örnek olarak önümüze konacak ölçüler, bu insanların yaptıklarıdır. Ha efendim sahabenin içinde anlı, şanlı, büyük insanlar yok mu? Elbette var. Ama bize tavsiye edilenler, o Ehl-i Beyt’tir ve bu Ehl-i Beyt'in yolundan gitmek de hepimize farz-ı ayındır. Anlaşıldı mı? 
Bizim mezhep imamlarımız, onlar da Ehl-i Beyt’in yolunda giden büyüklerdir. Mesela İmam-ı Azam, Ehl-i Beyt’i savunduğu için Abbasiler döneminde şehit edilmiştir. Kim? İmam, İmam-ı Azam. İmam-ı Şafi, 15 sene gibi uzun bir zaman hapsedilmiştir. Bunlar Ehl-i Beyt’in kavgasını veren şanlı kahramanlardır. 

Bunlar Kendi Katliamını Meşru Gösterebilmek İçin Sünniliğin Tarafı Olmuştur

Şimdi adam kalkıyor, İslam'dan bir kelime bilmeyen bazı cahiller, Sünnilik diye bir kavramın etrafına toparlanarak Ehl-i Beyt taraftarlarına harp ilan ediyorlar. Senin kurban kestim kafanı oraya. Sen kim oluyorsun ya? Sen nesin? Şia'nın, Alevi'nin öldürülmesi caizmiş. Kim söyledi bunu? Senin gibi bir şeytan. Bunları, bu hükümleri verenler Kur'an’a, sünnete göre konuşmuyor. Kime göre konuşuyor? İblise göre konuşuyor, şeytana göre konuşuyor. Bunlar şeytanın bedava avukatlarıdır, bunu böyle bilesiniz. 
Kardeşlerim Sünni yolundan gelen, Sünni bir mahallede doğan bir hocayım. Benim tahsilim budur. 50’nin üzerinde eserim var.  Eserlerimi bir araya toplarsanız en az 20.000 sayfalık kitaplar yazdım, 20.000 sayfa.  Senin bu Sünni dediğin adamların eserlerinin tamamını topla 10.000 sayfa etmez. Haydar Hoca'nın yarısı değil bunlar. Anlaşıldı mı? Ben Sünniliği bilerek, -oğlum susun- ben Sünniliği bilerek konuşan bir insanım. Sünnilik, ne peygamberin ne de Allah'ın kitabında yeri yoktur. Tamam mı? Bu uydurmadır; İmam-ı Ali'ye karşı çıkmak için uydurulmuş bir yoldur. Kur'an'la peygamberle zerre kadar alakası yoktur. Sünniliği Koruma Derneği kurmuş terbiyesizler. Ulan siz kimsiniz be? Senin dinden nasibin ne? Sen katilsin. Sen katilsin. Sünnilik yolunda katliam yapmak caiz olduğu için, kendi katliamını meşru gösterebilmek için Sünniliğin tarafı olmuş. Hadi oradan terbiyesiz. Kusura bakmayın. Belki haddi aştığımız kelimelerle ifade etmeye çalıştığımız meramımız bize bazı kelimeleri zikretmemizi gerektiriyor. İyi bilesiniz ki, iyi bilesiniz ki sevgili arkadaşlar… Dediler Aleviler ki “Ya Haydar Hoca bizim oylarımıza talip oldu”. Senin de oyunu başına çaldım be serseri, manyak, ruh hastası. 
Toplumu öyle bozmuşlar ki yeminle konuşuyorum toplum çürümüş. Toplumda elde kalan tek numune sizlersiniz, çok samimi konuşuyorum. 

İslam’ın Özü Ehl-i Beyt’tir

Şimdi kardeşlerim İslam'ın özü, Kur'an'da beyan edilen Ehl-i Beyt’tir. Ehl-i Beyt'in yolundan gitmek bizi kurtarır. Ehl-i Beyt’in yolundan gitmezseniz, Allah Korusun sonra katillerin arkasından gidersiniz. Benim nice tanıdığım insanlar var ki kahraman kesilirlerdi. 1980 ihtilali oldu;  Allah şahit bu arkadaş elini, kolunu sallayarak yurt dışına çıktı. Ben de memleket cüdadır diye 6 sene sonra Avrupa’ya gidiyorum, o arkadaşı Almanya'nın bir vilayetinde buluyorum. Bana çıkartıp İngiliz pasaportu gösteriyor, İngiliz pasaportu ve sevgili arkadaşlar İngiliz pasaportu bana gösteren bu adam senelerce Mustafa Kemal Paşa'nın aleyhinde, ailesinin, anasının, babasının aleyhinde propaganda yaptı. Sonra, o zaman ayıkmadık. Geldim, kendi kendime uzun bir zaman sonra düşündüm “Allah Allah…” dedim ya “bu adamın Mustafa Kemal'le ne alıp veremeyeceği var?”. Mustafa Kemal bu ülkeye batan bir imparatorluktan Misak-ı Millî hudutlarında sınırları belli olan bir devlet hediye etti, Türkiye Cumhuriyeti Demokratik Hukuk Devleti’ni hediye etti. Öyle değil mi? E peki oğlum, sen bu memlekete bırak bir devleti, bir küçük oda dahi hediye ettin mi? Sen ne yaptın, onu söyler misin bana? Hiçbir şey yapmadın. O halde sen, Anadolu'da fitne çıkartmak isteyen İngilizlerin kullandığı bir numaralı tetikçisin. Senin vazifen, tetikçilik yapmaktır. Ama bu seni kurtarmaz. Gel, ölmeden evvel o yoldan geriye dön; Ehl-i Beyt’in kazığı etrafında buluşalım, şan ve şeref ile Allah'a yürüyelim. Siz var mısınız? 
Bakınız, Hocam bu kadar güzel dedin de kitaptan, yani Kur'an'dan bahsediyorsun da böyle bir ayet var mı? Allah Kur'an'ında Şura Suresi’nin 23. ayeti ‘Ben Peygamberliğimi tebliğe karşılık sizden Ehl-i Beyt'imi sevmenizi istiyorum”. Demek ki Ehl-i Beyt’i sevmek, Allah'ın emri. Öyle mi? İmam-ı Şafi diyor ki onun için “Hepimiz Ehl-i Beyt’i sevmeye mecburuz” ve bu farzdır. Anlaşıldı mı? 

Sen Sünni İsen Tertemiz Olan Ehl-İ Beyt’i Sevmeye Mecbursun

Şimdi kardeşlerim, içimizden bir grup insan Ehl-i Beyt sevdalısı olmaya çalışıyor, yani bu fariza yerine getiriyor. Bunun adına biz ne diyoruz? Alevi diyoruz. Öyle değil mi? Deme Alevi olmak bir şeref. Öyle mi? Niye? Allah'ın dediğine uyuyor da ondan. Hz. Ali'yi seviyor, Ehl-i Beyt’i seviyor; sebep bu. Daha? ‘Ey Ehl-i Beyt, yüce Allah sizden her türlü günahı, pisliği uzaklaştırmış ve sizi tertemiz yapmıştır’ (Ahzab Suresi 33. Ayet). Bakınız, peygamberlerde olan sıfatlar bunlar. Tertemiz olmak kime hastır? Peygamberlere has. Daha kime has?  Ehl-i Beyt’e has. Ehl-i Beyt demek, tertemiz olan insan demek. Ee sen Sünni isen, o zaman tertemiz olan bu insanı sevmeye mecbursun ve de memursun. Anlaştık mı? 

Ben Ehl-İ Beyt’i Seven Bir Sünni’yim

Şimdi ben aslımı inkâr etmiyorum, ben Sünni’yim. Ama ben öyle bir Sünni’yim ki Ehl-i Beyt’i seven, bunun savaşını veren bir Sünni’yim. Ben Sünni Alevi’yim. Anlaşıldı mı? Bazı kıskanç hasetler “Haydar Hoca Alevi oldu”. Hadi oradan be terbiyesiz. Kıçını yıkamadan haberin yokken, sen kimsin ki benim hakkımda konuşacaksın? Bazıları da enteresan “Bu Haydar Hoca var ya”. “Evet”. “Haydar Hoca, çok tehlikeli adam”. Lan ne yapıyor, bunun tehlikesi ne? “Ey millet vatanımızı sevelim, bölünmesine asla müsaade etmeyelim”. Bunun neresi kötü? Haydar Hoca bunu demiyor mu? 
İki, “Ey Türk milleti, devletimizin etrafında bir ve beraber olalım”. Bunun neresi kötü sevgili kardeşlerim? Devletimizi dimdik ayakta tutalım. Bu hepimizin görevi değil mi? Bunu söyleyen insan nasıl kötü olabilir, söyler misiniz bana? 
Daha? “Ey millet, bizim Allah'ımız bir; onu tanıyalım, ona kul olalım, Muhammed Mustafa'nın yolundan gidelim”. Yanlış bunun neresinde? 

Mustafa Kemal'in Gayesi Hilafeti Getirmekti

Daha? “Türkiye Cumhuriyeti Demokratik Hukuk Devleti’ni kuran Mustafa Kemal'in etrafında, ‘Bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Mustafa Kemal ile beraber olmaktır bağımsız olmak”. Bunun neresi kötü? Neresi kötü? E canım Mustafa Kemal, öyle diyorsun ama hilafeti yok etti. Ne olacak? Seni gidi yalancı seni. Mustafa Kemal'in hatıraları benim elime geçti. Mustafa Kemal'in gayesi, hilafeti getirmekti. Kurulan İslam devletlerinden bir meşvere heyeti, bu meşvere heyetinden de bir halife seçmekti. Mustafa Kemal'in gayesi buydu. Seni sahtekâr seni. Sen tabii İngiliz’in ajanı olursan, bunların hiçbirini bu millete haber vermezsin. O ne diyor biliyor musunuz? “Doğru, ben ibadet yapamıyorum. Ama ben cihat Müslüman’ıyım, cihat”. Kim söylüyor bunu? Mustafa Kemal ve o Mustafa Kemal kimin soyundan biliyor musunuz? Şanlı peygamber Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in soyundan, İmam-ı Ali'nin soyundan, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in soyundan. Kim? Mustafa Kemal Atatürk. 
Sevgili kardeşlerim yetmedi, o Mustafa Kemal, annesi Zübeyde Hanım, anamız, Allah gani gani rahmet eylesin; oğlunu 7 yaşında Kur'an'ı hatim ettiriyor, 8 yaşında Mustafa’sını hafız yapıyor. Mustafa Kemal 8 yaşında hafız olan bir büyüğümüzdür, biliyor muydunuz bunu? Biliyor muydunuz? Mustafa Kemal'in Kur'an'ı hıfz ettiğini biliyor musunuz? Nerede sesiniz yahu? Siz kimi destekliyorsunuz? Evet, tabii evet diyeceksiniz. 
Evet sevgili arkadaşlar, senelerce tersini bize söylemeye çalışanlar şimdi neredeler? Niye konuşmuyorlar? Haydar Hoca'nın karşısında konuşmak biraz kolay değil öyle ya. Artı, vasiyeti var Molla Zübeyde’nin. Babasının ismini biliyor musunuz Mustafa Kemal'in? Ali Rıza değil mi? Nereden çıktı bu Ali Rıza? İmam-ı Rıza var, 12 imamdan bir tanesi. Mustafa Kemal'in dedesi, onun soyundan geldiği için, İmam-ı Rıza'nın soyundan geldiği için ona da aşık, İmam-ı Rıza’ya.  Arkadaşlar Ehl-i Beyt imamlarını seven insanlar, Allah'ın veli dostlarıdır bunu iyi bilesiniz. Herkes Ehl-i Beyt’i sevemez. 

Türkmenler Anadolu Yaylası'nı Hacı Bektaşi Veli ile Birlikte İslamlaştıran Bir Kavimdir

İşte Hacı Bektaş’taki Hacı Bektaşi Veli, taa nereden geliyor buraya? Horasan’dan. Arkadaşlar 9 bin, affedersiniz, 7 bin km’lik yol, 7 bin km. Allah Allah… O gün uçak yok, otobüs yok, tren yok; at var, merkep var, katır var, deve var. Nerede bulacak Hacıbektaş ve arkadaşları bu imkanları ki devesi olsun, atı olsun. Onlar yaya olarak 7 bin km’yi yürüyorlar.  Anadolu Yaylası'na geliyor Hacı Bektaşi Veli. Onu karşılayan Türkmen Türkleri. Türkmen Türkleri yiğitlerdir, iyi tanıyın. Türkmen Türkleri… Ben Oğuz Türklerindenim, Oğuz Boylarından. Haberiniz var mı? Evet. 
Kardeşlerim Türkmenler Anadolu Yaylası'nı Hacı Bektaşi Veli ile İslamlaştıran şereflenmiş bir kavimdir, bir gruptur. O gün o yaylada Süryaniler var, Keldaniler var, Yezdaniler var, Rumlar var, Ermeniler var. Hacı Bektaş bunlara İslam mayasını çalıyor, İslam medeniyeti ile yoğuruyor, İslam siyaseti ile fırında pişiriyor; fırında çıkan ekmeğin adı Müslüman Türk oluyor. Onun için bu yaylada yaşayan hangi etnik gruptan olursa olsun, Müslüman Türkoğlu Türk'tür. 

‘La İlahe İllallah Muhammed Rasulullah’ Diyen Anadolu Yaylası'ndaki Hacı Bektaş'ın Evlatlarının Tamamı Türkoğlu Türk’tür

Şimdi Anadolu'da ayrımcılık yaparak ülkemi bölmek isteyenler iyi bilsinler ki bunu yapamayacaklar. Bu bir iman, aşk ile yorulmuş medeniyet mayasıdır. Hiçbir güç bunu bölmeye muktedir değildir, hiçbir güç. Bendeniz ‘Türkiye'deki fitnenin önüne Ahmet Türk kardeşimle geçeceğim’ dediğim zaman, siz zannettiniz ki Haydar Hoca bu işin tiyatrosunu yapıyor. Göreceksiniz, Ahmet Türk de benim gibi Türkoğlu Türk, haberiniz olsun. Soy ismi Türk yahu. Ama Hocam, bunun aslı Kürt. ‘La ilahe illallah Muhammed Rasulullah’ diyen Anadolu Yaylası'ndaki Hacı Bektaş'ın evlatlarının tamamı Türkoğlu Türk’tür. Anlaştık mı? 
İşte bu açılım adı altında fitne ile bu ülkeyi bölmek isteyenler zannetmesin ki bu dünya, bunlara böyle kalacak. Yook. Böyle ellerini, kollarını sallayarak gezmelerine bakmayın. Sonunda iflas etmiş tüccar gibi mahvolup gideceklerdir. Bunda kuşkunuz olmasın. 

Sakalla, Cübbeyle Haçını Örtenler Güneydoğu ve İslam Dünyasını Parçalamak İsteyen Canilerdir

Şimdi bu arkadaşlar hiç kuşkunuz olmasın, hiç kuşkunuz olmasın. Bakınız şimdi geliyorum, ben onlara şimdi penaltı gol atacağım. Son zamanlarda El Kaide, IŞİD daha ne var? El Nusra. Bunun gibi birtakım akımlar icat ettiler. Neymiş bunlar? Sünni’ymişler. Neymiş? Nakşi’ymişler. Seni kurban kestim İslam'ın tarikatına, mezhebine. Terbiyesiz, taharet almasını bilmeyen, seni ecnebi kılıklı, ecnebi karakterli Hristiyan. Kime yutturuyorsun be? Kime sen yutturuyorsun? Sakalla, cübbeyle haçını örtecek. Sende senin kalbinde de haç var; boynunda da haç var. Onu ben gördüm. Şimdi aldım çıkartıyorum. Millet, ey Türk milleti, bunlar Hristiyanların uşaklarıdır. Anadolu'yu bölmek isteyen hainlerdir. Güneydoğu’yu, İslam dünyasını parçalamak isteyen canilerdir. 
Kardeşlerim, ama Hocam Nakşilerin içinde tertemiz Müslümanlar var, Ehl-i Beyt’i seven insanlar var, o sütten gelenler var. Onlar bizim başımızın tacı. Biz şimdi orasını yıkmaya çalışan fitneleri ayıklamaya çalışıyoruz. Onların içinde bunlar kaldığı müddetçe orayı da cehennem çukuruna çevirirler. Oradan da onları uzaklaştıracağız. Var mısınız buna? Var mısınız? Ben 12 İmam’ı inşallah yazdım; onların kerametlerini, harikulade işlerini, ne ile öne çıktıklarını, toplumu nasıl tanıdıklarını inşallah şimdi yeniden kaleme alıyorum. İnşallah biz de Ehl-i Beyt'in ileride vesikalı avukatı olacağız. Tamam mı? 
Sevgili kardeşlerim, evet, bu IŞİD kim oluyor? IŞİD şu anda İsrail ile beraber işbirliği yapmış, satılmış bir ajan grubu. Sakın ha bunlara Müslüman filan demeyin. Geçenlerde Ruslarla mutabakatımızı yaptıktan sonra, yayın mensubu bir kardeşim bana soru soruyor. Dedim “Oğlum, bunlar Müslüman değil ki”. “Bu Sünni imiş” dedi. “Yok oğlum, bunlar Müslüman değil”. Bunlar, Sünnileri ilzam etmek için eşkıya çetesidir. Bunlar Amerika'nın, İsrail’in bedava kullandığı askerlerdir. Bunu iyi bilesiniz. Şimdi sayın iktidar, güya IŞİD'a karşı. Onu hiç eleştirdiğini gördünüz mü? Sayın iktidar silah gönderiyordu Suriye’ye tırlarla beraber. Kime gönderdi, bunu hiç sordunuz mu? Sayın Esad'a bu silahları göndermediğine göre, kime gönderdi? Esad'la savaşanlara gönderdi. İşte Esad'la savaşanlardan bir grup da bu IŞİD denilen harekettir. IŞİD neymiş biliyor musunuz? İslam Şam Devleti’ymiş. Seni İslam'a kurban kestim. Ulan taharetten haberi olmayan; hiç imanla alakası olmayanın İslam'la ne alakası olabilir? 

Sayın Tayyip Bey, Hadi Sen İsrail'e Karşısın; Hadi Bu Anlaşmayı Feshet Bakalım. Niye Etmiyorsun? 

Sevgili kardeşlerim, İsrail biliyorsunuz birtakım hareketleri bahane ederek Filistin'e, tekrar Gazze'ye saldırdı dört koldan. Orada binlerce insanı mağdur etti, yüzlercesinin hayatına mal oldu, şehit etti. Sayın iktidarımızın çok ciddi marifeti var bu konuda. Diyor ki “Biz İsrail'i kınıyoruz. İsrail'in yaptıkları insanlığa sığmaz”. Güzel. İsrail'in yaptığı insanlığa sığmaz da, seninki nereye sığıyor? Onu söyle bakalım. Milletvekilleri İsrail elçiliğine, büyükelçiliğine doğru yürümüşler; İsrail'i protesto ettiler. Peki kardeşim, şimdi gel seninle tek tek hesaplaşalım. Madde 1, Su Kanunu, kim çıkardı? Sayın Necmettin Erbakan. Hiç kimse duymadan. Ben bunu eleştirdiğim zaman Erbakan'ın talebeleri “Ya Hoca’yı niye eleştiriyorsun?”. E tamam güzel de bu pislikse bunu göstermemiz lazım. 2. Ticaret Anlaşması. Kimle yaptı bunu İsrail? Sayın Erbakan’la yaptı. 3. Askeri Eğitim Anlaşması. Kimle yaptı bunu İsrail? Sayın Erbakan’la. Bu anlaşma gereği İsrail, şu anda Filistin topraklarına bomba atan pilotlarını Konya semalarında eğitti ve yetiştirdi. Yani şu anda ölen benim Müslüman kardeşlerime bomba atan kişiyi eğiten Sayın Erbakan Hoca’dır. Biliyor muydunuz bunu? Onun müsaadesi ile. 
Şimdi Sayın Tayyip Bey, hadi sen İsrail'e karşısın; hadi bu anlaşmayı feshet bakalım. Niye etmiyorsun? Böyle bir anlaşma var, feshet bunu. “Sen insan haklarına muhalif davranıyorsun. Demokrasiyi ve insan haklarını yok ediyorsun” de, anlaşmayı feshet. Edebiliyor musun? Etmiyorsun. Senelerden beri hep böyle diyor ama gene bildiğini okuyor. Mavi Marmara gemisinde o kadar kardeşimizi şehit ettiler, İsrail'in yanına bedava kaldı. Hani Sayın Başbakan ve iktidar o insanların intikamını alacaktı? Alabildi mi? İsrail'in karşısına gittiği zaman, hazır ol vaziyetinde oluyor. Ama milletin huzuruna geldi mi de ‘one minute’ hikayesi çekiyor.  Yani sizi, bizi bir cümleyle avutuyorlar. 

İsrail Politikamız Yanlış

Tekrar ediyorum, bakın şu anda bizim konuşmamız taa Tel Aviv'e kadar gidiyor, haberiniz var mı? Beni şu anda Tel Aviv'den dinliyorlar. Neden? İstihbarat Anlaşması'na göre biz MOSAD’a ilk bilgileri vereceğiz, Onlar Tel Aviv'de bunları düzenleyecekler, tekrar Türkiye'ye, dünyaya dağıtacaklar. Bu anlaşmayı kim, kiminle yaptı? Her gün İsrail'e, Yahudi'ye küfreden Erbakan’la yaptılar ve bunu bugün hayata geçiren kim? Sayın Tayyip Bey. Allah Allah… Peki arkadaşlar, Sayın Tayyip Bey bu konularda İsrail'in karşısında bir insan olmuş olsaydı, bu anlaşmaların tamamını feshetmez miydi? Hükümden kaldırmaz mıydı? Ama bunlar devam ediyor. Onu bir tarafa bırakın, cesaret madalyasını Sayın Başbakanım kimden aldı? Kimden aldı? -Bu toplum hiçbir şey bilmiyor, ne öğrettiniz bunlara eğitimde- İsrail’den aldı değil mi? Dolayısıyla Sayın Başbakan’ın ben ayıkacağını, doğruyu göreceğini, bir politika gereği bunu yaptığını zannediyorum; inandığı için yaptığını zannetmiyorum. Ayıkacağını zannediyorum. Ayıkırsa hem bütün milleti ve Türkiye'yi mamur eder hem de kendini Türk milleti adına yeniden kazanmış olur. Anlatabildim mi? Sevgili kardeşlerim, demek ki bizim İsrail politikamız yanlış.

Devletlerin Nihai Gayesi Üniter Devlet Yapısını Vücuda Getirmektir

Diğer bir husus nedir? Bugün bize soruyorlar “Hocam siz neden hep üniter yapıdan bahsediyorsunuz? Niye federatif yapıyı kabul etmiyorsunuz?”. Yani ne olur? Lazistan olsun, Kürdistan olsun, Çerkezistan olsun, Arabistan olsun, o olsun,  bu olsun… Bunlardan bir federatif yapı devlet ortaya gelsin, başkanlık sistemi olsun. Arkadaşlar, bizim horozlar başkalarının horozuna benzemez. Mesela Lazistan diye bir devlet kurarsak, vallahi o kimseyi tanımaz. Kürdistan diye bir devlet kurarsak, o da kimseyi tanımaz. Çerkezistan diye bir başka devlet kurarsak, o da hiç kimseyi tanımaz. O zaman federasyon yapacağız derken, Türkiye'yi cehenneme çeviririz. Zaten devletlerin nihai gayesi üniter bir devleti vücuda getirmektir, yapı meydana getirmektir. Bize bu yapı emanet edildi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı birbirine müsavidir ve de eşittir. Hiçbirinin diğerine üstünlüğü yoktur. Hiç kimse bir başkasına göre imtiyaz sahibi asla olamaz. Yani ben burada konuşuyorsam, siz de burada konuşabilirsiniz. Ben cumhurbaşkanlığına aday oluyorsam, siz de olabilirsiniz. Ben vekil oluyorsam, siz de olabilirsiniz. Ben başbakan oluyorsam, siz de olabilirsiniz. Ben çöpçü olabiliyorsam, siz de olabilirsiniz. Tüccar olabiliyorsam, siz de olabilirsiniz. İşte üniter yapının getirdiği adalet, üniter yapının getirdiği demokrasi, üniter yapının getirdiği insan hakları budur sevgili kardeşlerim.  Ama bunu siz federatif yapıda bulamazsınız. Niye? Federatif yapıya geçildiği zaman, kuvvetler ayrılığı ilkesi suya düşer. Burada çok muhterem hocamız, üstadımız Ünal Emiroğlu, onun müsaadesi ile biz bu konulara giriyoruz, onun sahası. Evet, ne olur o zaman? Yasama, yürütme, yargı ekleri bir arada olmaya başlar. Yani biz padişah gibi oluruz, demokratik kral oluruz. Elimizde bir asa uzatırız, hüküm veririz. Adalet mekanizmasının yapması gerektiğini, bir asa uzatırız; meclisin yapması gerektiğini… Hülasa yasama, yürütme, yargı tek elde toplanır. Bunu kabul ediyor musunuz? Ediyor musunuz? Onun için biz federatif yapıya ‘hayır’ diyoruz. Üniter yapıya onun için ‘evet’ diyoruz. 

Cumhurbaşkanı Adayımız Olarak Ekmeleddin Bey Diyoruz

Üniter yapıyı bugün savunan Ekmeleddin Bey’dir ve yurt dışında ülkemizi senelerce temsil etmiştir. Alnının akıyla vazifesini yapmış, bütün iktidarlar döneminde iktidarlardan tebrik almıştır. Mesela Sayın Ecevit döneminde, Demirel'in döneminde, Yılmaz'ın döneminde, hatta Erbakan’ın döneminde çalışan bir hariciyecidir. Herkes onu tebrik ile kucaklamış “Türkiye'yi mükemmel temsil ettin” demiştir. Şimdi bu tezin başında Türk milletinin adayı Sayın Ekmeleddin Bey’dir. Onu desteklemeye var mısınız? Ama Hocam, biz ondan vazgeçeceğiz; başkalarını seçeceğiz. O zaman demek ki birbirinize daha misafir olamayacaksınız. Güneydoğu'ya giderken pasaportla gideceksiniz. Karadeniz'e gelirken pasaportla geleceksiniz. O zaman ben sizi Karadeniz'e sokmam ki. Ben orada, Karadeniz'de devlet başkanı olacağım. Öyle mi? Böyle bir yapılanmayı kabul ediyor musunuz? Kabul ediyor musunuz? Kabul ediyor musunuz? Tamam ben de onun için kabul etmiyorum. Ekmeleddin Bey diyoruz cumhurbaşkanı adayımız olarak, ona başarılar diliyoruz. Sizlere de mutlu yarınlar, hayırlı gelecekler Allah'tan niyaz ederek hepinizi Allah'a emanet ediyorum. 

Bu sohbeti video olarak izlemek için play butonuna basınız



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir