info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Yine AB, yine AB
06/02/2014 Köşe Yazısı 93
Başbakan Almanya'dan bir kez daha seslendi: "2014 yılı Türkiye-AB ilişkileri bakımından tarihi bir yıl olacak."  Bu cümle 50 yılı aşkın AB sevdamızın halen ve her şeye rağmen tek taraflı olarak devam ettiğini göstermektedir. Bazı köşe yazılarında, gerçekleşmesi umut edilen bu temenninin Türkiye'nin meselelerinin halli için çıkış olduğu kaleme alınmış? Bu zihniyet, Atatürk tarafından 1922'nin şartları olarak tasvir edilen tablo ile bire bir eşleşmektedir: "Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza imkân yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı."       Oysa AB hiçbir zaman ilerlemenin ispatı olmamıştır. AB, asla medeniyet seviyemizin yükseldiğinin bir göstergesi de kabul edilmeyecektir. Tam tersine, AB'ye girmek demek, milletin temsilcilerinin yer aldığı Millet Meclisi'nin hükmünün kalmaması demektir. Türk lirasının yok olması, Türk bayrağının yerine AB bayrağının gönderde dalgalanmasıdır. Ordumuzun gerçek manada AB ordusuna ilhakıdır. Ve günden güne bozulan ahlaki değerlerin Türk gençliğini de mahvetmesidir. Bize bu kadar zararı dokunacak, milli ve manevi değerleri yıpratacak bir birliktelikte yer alma sevdamız, neyse ki tek taraflı bir temenniden öteye gidemedi.  Zira esas mesele, AB ile birleşmenin inanç boyutudur. Hıristiyan AB, Müslüman Türk'ü zaten kabul etmiyor. Merkel, Berlin temaslarında AB üyeliğinden bahseden Erdoğan'ın yanında şu hatırlatmada bulundu: "Türkiye'nin üyeliğini ucu açık bir sürece bırakıyoruz."   Almanya Eski Başbakanı Helmut Kohl ile Helmut Schmidt dönemi de dahil olmak üzere Almanların değişmez Türkiye politikası, Hıristiyan AB'nin Müslüman Türkiye'yi üyeliğe kabul etmemesi üzerine kuruludur. Avrupa'da iktidara talip partiler için, Türkiye hakkında bundan farklı bir görüş seslendirilemez. Suriye konusunda, ABD ve İsrail'in arka bahçesi gibi gösterildiği için prestij kaybeden Türkiye; boşa kürek çektiğimiz AB aday adaylığı ile de kendine güldürmektedir. Yargıda, emniyette, sağlıkta, eğitimde, sosyal hayatta, işsizlikte hülasa şikâyet ettiğimiz her memleket meselesinde, AB normlarına göre hareket etmeliyiz diyerek onları örnek göstermek sorunları halletmeye yetmemektedir. AB, hiçbir konuda 'kusursuz örnek' vasfını taşımamaktadır. Özellikle demokrasi anlayışında ve insan haklarında sınıfta kalan Avrupa'dan medet ummak yerine milli ve menfaatlerimize göre projeleri hayata geçirmek zorundayız.