info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Türkiye’nin dış siyaseti
07/11/2012 Köşe Yazısı 102
Yemen sularında ele geçirilen Türk gemisinin içindekiler Türkiye’nin dış siyasetindeki eksen kaymasını bir kez daha ortaya koymuştur.
Tamamı Türk yapımı 3 bin silahın ülkeye sokulmaya çalışıldığı olayda bu silahların kim tarafından ve kimlere gönderildiği bilgisi henüz kamuoyu ile paylaşılmadı.
Yemen’de Şubat ayında değişen iktidarın Şiiler üzerinde devam eden baskıları dikkate alındığında, Türk yapımı silahlar Şii-Sünni çatışmaları için mi kullanılacaktı sorusunu akıllara getirmektedir.
Yemen’de karşımıza çıkan Şii- Sünni gerginliği, batının İslam coğrafyalarında kullandığı temel nifak tohumudur.
Bu nifak tohumu, “yalnız Müslümanlar kardeştir” hadisi ortada iken, İslam âleminde Müslüman’ı Müslüman’a vurduran Deccal fitnesi olmuştur.
Türkiye son dönemde Arap Baharı ile izlenen siyasete verdiği fiili destek ile Ortadoğu’da görülen Şii-Sünni polemiğine dahil edilmiştir.
Irak, Lübnan, Suriye, Bahreyn ve Yemen’de yaşanan Şii-Sünni kargaşası batının yazdığı suni gündemden başka bir şey değildir.
Her meselede batı ile beraber hareket eden Türkiye, Sünni âlemin başı olarak lanse edilmekte, bir manada Şii dünyanın karşısına karşı saf olarak koyulmaktadır.
İslam âlemine karşı hazırlanan bu oyunda dahi onun tarafı olmasına rağmen Türkiye, hiçbir uluslararası meselede batıdan destek görmüyor.
İlk duruşması yapılan Mavi Marmara olayı da bunun bir örneğidir.
Vahim olayın üstünden iki yıl geçmesinin ardından başlayacak dava her şeyin ötesinde Türk milletinin ve de devletinin uluslararası saygınlığı açısından değerlendirildiğinde çok geç kalmış bir hak arama mücadelesidir.
Hatırlanacaktır, 9 Türk’ün öldürüldüğü vahşetin ardından İsrail devletinden özür dilemesi istenmiş, ancak İsrailli yetkili makamlar yapılanın “haklarına tecavüz karşısında müdafaa olduğu” gerekçesi ile özür dahi dilememişlerdir.
Türkiye’nin batıya ram olmuş dış siyaseti, İsrail’in Arz-ı Mevud hayalleri için değişmeyen ve kararlı tutumu ile karşılaştırıldığında, İsrail’in neden “özür” dilemediği ortadadır.
Dünya nezdinde bu vahşet karşısında Türk evlatlarına sahip çıkan bir beyan da duyulmamıştır.
Bir sorun haline getirilen milli dava Kıbrıs’ta ve AB üyeliğinde de aynı tavır ile karşılaşıyoruz.
Müslüman Türkiye’ye batının bakışı değişmemekte iken, Türk yetkililer acaba batının bize olan tutumunu ne zaman fark edecekler?
Editörün Seçtikleri