Yeni demokrasi anlayışı ve gençler
Bu sene, demokratik açılım, akil adamlar, barış süreci, demokrasi paketi derken, görünen o ki AK Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni demokratikleştirmek için ciddi bir mesai harcadı. Demokrasinin vazgeçilmezi seçimle iktidara gelmek olduğu kadar, sandıkta millet tarafından gösterilen teveccühün ve güvenin, koltukta oturulduğu sürece muhafazasıdır. Yani halkının desteği ile gelenin, halkın rızası ile iktidarını sürdürebilmesidir. Siz eğer bu vasfınızı, "seçildim, gerisi mesele değil" yaklaşımı ile hiçe sayarsanız, en basit demokratik hakların yaşanması bile iktidarınızı sallamaya başlayacaktır. Türkiye'de maalesef böyle oluyor. Cumhuriyet tarihinde örneği görülmemiş bir halk hareketine dönüşen Gezi olayları, "tencere tava, gerisi hava" şeklinde hafife alınmış görünse de, aslında iktidarı temelinden sarstı. Eğer öyle olmasa, üniversitelerin açılma törenlerinden dahi endişe duyulur muydu? Üniversitelerin açılış törenlerinde büyük protestolar ile karşılaşacaklarını bilen hükümet, önce törensiz bir eğitim yılı istedi. Ancak hiçbir mevzuat hükmüne uydurulamayan bu garip talep kabul görmeyince, bakanların dahil olmayacağı ve hatta dışarıdan kimsenin katılmayacağı, kapalı tören kararı alındı. Her yıl bakanların, vekillerin, akademisyenlerin ve öğrencilerin coşkulu katılımı ile başlayan eğitim yılı, bu sene sadece eski ve yeni akademik personel ve öğrenciler ile karşılanacak. Herhangi bir protesto eylemine karşı da, öğrencilerin tepkisini çekmeyecek boyutta güvenlik hazır bekletilecek. Kısaca hükümet gençlerin tepkisinden çekiniyor?ODTÜ'ye 3 bin polis eşliğinde girebilen Başbakan, Gezi eylemlerinde anayasal hakkını kullanan gençlere yani kendi vatandaşlarına TOMA'larla ve biber gazı ile müdahale etmeseydi bu tablo yaşanmayacaktı? Ya da gençlere 'çapulcular' demeseydi? Ya da orman isteyen ODTÜ'lülere, "Biz yol yapacağız, siz orman istiyorsanız ormanda yaşayın" tavsiyesinde bulunmasaydı? Ya da elinde silah değil de tencere tava ile sokaklarda kendisini protesto edenler için "şikâyet edin" yönlendirmesini yapmasaydı? Başbakan, "ya yanımdasınız, ya da karşımda" yaklaşımı ile hayata geçirdiği demokrasi açılımını bırakmadıktan sonra, bugün ODTÜ'ye giremedi, yarın Meclis'e giremez hale gelecektir. Zira yeni kuşak ile yeniden şekillenen demokrasi anlayışı, katılımcı, sesini yükselten, istediğini dile getiren, beklentilerine cevap bekleyen bir demokrasi? Yani sadece sandıktan çıkmak artık yetmiyor?
Editörün Seçtikleri