info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Vergisiz bir Türkiye için
24/09/2012 Köşe Yazısı 110
Şehit haberlerine ve terör gündemine odaklandığımız bu günlerde hükümetten gelen yeni zam paketi ile ekonomik sıkıntılarımızı hatırladık.
Son rakamlara göre, 2012 yılının ilk 8 ayında bütçede 8.5 milyar dolar açık var. Gelirin gideri karşılamasına imkan olmayan bütçe rakamlarında, yeni alınan 262 bin memurun maaş yükü de önemli bir yekun tutmakta. Bütçe dengeleri için var olan tek gelir kaynağı ise vergiler kaldı.
Malum, bu hükümet döneminde özelleştirme adı altında devletin kar getiren kurumları tek tek satıldı. Bunların satımı, ederinin çok altında meblağlar ile gerçekleştiği için nerede ise kağıt masrafına elden çıkarıldı. Satışlarından bir şey elde edemeyen devlet, gelir kaynağı akarlarını da kaybetmiş oldu.
Otomobilde ÖTV oranında yüzde 3, tekel ürünlerinde yüzde 10 civarında gerçekleşen vergi artışları aslında her kaleme yayılmış durumda. Bu vergi artışının bütçede bir rahatlama sağlamanın ötesinde vatandaşı daha da zora sokacağı belli olmasına rağmen, hükümetin kaynak arayışını başka bir şekilde halletmesine de imkan yoktur. Zira kapitalist düzenin gereği devletin tek gelir kalemi vergilerdir.
Burada, kapitalist düzenin sermayeyi elinde tutan bir grubun menfaatlerine odaklanmanın dışında milletli düşünen bir yaklaşımı olmadığını hatırlatmak gerekir. Öyleyse, milleti rahatlatmanın aş ve iş temin etmenin yolu vergiler olamaz.
Türkiye’de ve dünyada vergisiz bir ekonomi modelinin hayata geçirilmesi ve gelir kalemlerinin değişmesi için çözüm vardır. Bundan 7 sene evvel deklare ettiğimiz ve bugün yüzden fazla ülkede kuralları hayata geçirilen Milli Ekonomi Modeli, vergi yükü altında ezilen halkımızın tek çaresidir.
Sürekli büyümeyi temin eden, adil bir gelir dağılımı sağlayan ve tam istihdam seviyesini oluşturan tezimizde, gelir kalemleri arasında vergilerden önce senyorajın devreye konması ve madenlerin işletilmesi yer almaktadır. Senyorajın devreye konması bugün bağımsızlaşarak millilikten uzaklaştırılan merkez bankalarına tekrar para basma hakkı tanıyacaktır.
Böylece piyasaların ihtiyacı olan para dışarıdan maliyetli bir şekilde aranmayacak, kağıt masrafı karşılığında basılacaktır. Bugün ABD’nin ayakta kalabilmesinin sırrı budur.
Yine madenlerin devlet - millet ortaklığı ile işletilmesinden doğacak gelir de giderlerin karşılanmasında önemli bir akar oluşturacaktır. Ancak senyorajın devreye konması ile devletlerin para basma hakkını değerlendirmesi, bağımsız bir ekonomide gerçekleşebilir.
Madenlerin devlet - millet ortaklığı ile işletilmesi, maden ruhsatlarının yabancılara verilme vaadinin olmadığı bir düzende gerçekleşebilir. İşte bu şartlarda yani tam bağımsız düşüncenin hakim olduğu ve bağımsız bir ekonominin hayata geçirilebildiği bir ortamda Milli Ekonomi Modeli uygulanır ve milletin yüzü güler.
Aksi halde onu besleyecek damarları kesilmiş bir maliye yönetimi elbette ki sadece milletine yüklenecek ve vergilerle onun belini bir kez daha bükecektir.
Mevcut ortamda, bütçe açığına zamlarla önlem arayan hükümet için çözüm ya vergileri arttırmak ya da bu işi halledemeyeceğiz diyerek iktidardan çekilmeyi kabul etmektir.
Sizce hangisini yapabilir?
Editörün Seçtikleri