Türkiye’nin görüntüsü
Türkiye gerçekten özgürlükler ülkesi. Geldiğimiz veya AB sürecinde getirildiğimiz noktada başka bir ülkenin iç güvenliği veya kırmızı çizgisi sayılabilecek konular hak arama özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmekte. Siyasi talepler olarak ifade edilen her şey açlık grevi veya ölüm orucu gibi hayati tehdit içeren düzeyde gündem edilebilmekte.
Bugün bölücü örgüt ile masa başında oturabilme noktasına gelen terör konusu, taleplerinin yerine getirilmesini her şartta ve zeminde dile getirebilmektedir.
BDP’li bazı yetkililer ve cezaevindeki gönüldaşları taleplerinin yerine getirilmesi için açlık grevini sürdürüyor. Bölücü başının avukatları ile görüştürülmesi ve ana dilde savunma ölüm oruçlarının başlıca nedeni.
Öte yandan, hükümete 10 maddelik liste ileten şehit aileleri de istekleri gerçekleşmezse açlık grevine başlama kararı aldı.
Talepler iş imkânı, kira yardımı, maaşlarının iyileştirilmesi, madalya maaşı vs. şeklinde çoğunlukla ekonomik başlıklardan oluşmakta.
Bu siyasi beyanların yanında farklı maksatlar için yapılan gösterilere birkaç günde yenileri
eklendi.
Mersin Taşucu’nda nükleer eylem gerçekleştirildi. Binlerce kişi Akkuyu’ya taşınacak malzemenin buradaki limandan geçeceğini ifade ederek, santrale bir kez daha karşı çıktı.
Taksim’de hayata geçmesi planlanan yeni düzenleme, bir grup vatandaş tarafından protesto edildi.
YÖK kuruluş yıldönümünde, Ankara’da yüzlerce genç tarafından protesto edildi.
Bir ülkede eylemler, gösteriler ve yürüyüşler artıyor, katılımlar çoğalıyorsa idarede bazı şeyler iyi gitmiyor demektir.
Hak adını verdikleri ancak bölünmez bütünlüğü tehdit edebilecek uygulamalar, eylemlerle talep edilebiliyorsa orada özgürlüklerin sınırlandırılması tekrar gözden geçirilmelidir.
Kırmızı çizgiler değerlendirilmelidir.
Demokrasinin bir gereği düşüncelerin serbestçe dile getirilmesi ise de bu demokrasinin devamının devletin ve milletin bekası ile gerçekleşebileceği unutulmamalıdır.
Bahsettiğimiz bu hassasiyet dünya üzerinde her ülke için geçerli iken bugün Türkiye’de hak arama konusunda sınırların zorlanması çağın bir gereği gibi gösterilmektedir.
Vatandaşların diğer konulardaki gösteri ve yürüyüşleri anayasal hakları olmasına rağmen, sıklıkla tekrarlanmaları ise, milletin taleplerine kulak verilmesinin gereğini ortaya koyar.
Sosyal devlet olmak, sadece Anayasada ifadesini bulan bir tanım olarak kalmamalı, vatandaşların taleplerine ve ihtiyaçlarına göre uygulamaya dökülmelidir.
Bugün bölücü örgüt ile masa başında oturabilme noktasına gelen terör konusu, taleplerinin yerine getirilmesini her şartta ve zeminde dile getirebilmektedir.
BDP’li bazı yetkililer ve cezaevindeki gönüldaşları taleplerinin yerine getirilmesi için açlık grevini sürdürüyor. Bölücü başının avukatları ile görüştürülmesi ve ana dilde savunma ölüm oruçlarının başlıca nedeni.
Öte yandan, hükümete 10 maddelik liste ileten şehit aileleri de istekleri gerçekleşmezse açlık grevine başlama kararı aldı.
Talepler iş imkânı, kira yardımı, maaşlarının iyileştirilmesi, madalya maaşı vs. şeklinde çoğunlukla ekonomik başlıklardan oluşmakta.
Bu siyasi beyanların yanında farklı maksatlar için yapılan gösterilere birkaç günde yenileri
eklendi.
Mersin Taşucu’nda nükleer eylem gerçekleştirildi. Binlerce kişi Akkuyu’ya taşınacak malzemenin buradaki limandan geçeceğini ifade ederek, santrale bir kez daha karşı çıktı.
Taksim’de hayata geçmesi planlanan yeni düzenleme, bir grup vatandaş tarafından protesto edildi.
YÖK kuruluş yıldönümünde, Ankara’da yüzlerce genç tarafından protesto edildi.
Bir ülkede eylemler, gösteriler ve yürüyüşler artıyor, katılımlar çoğalıyorsa idarede bazı şeyler iyi gitmiyor demektir.
Hak adını verdikleri ancak bölünmez bütünlüğü tehdit edebilecek uygulamalar, eylemlerle talep edilebiliyorsa orada özgürlüklerin sınırlandırılması tekrar gözden geçirilmelidir.
Kırmızı çizgiler değerlendirilmelidir.
Demokrasinin bir gereği düşüncelerin serbestçe dile getirilmesi ise de bu demokrasinin devamının devletin ve milletin bekası ile gerçekleşebileceği unutulmamalıdır.
Bahsettiğimiz bu hassasiyet dünya üzerinde her ülke için geçerli iken bugün Türkiye’de hak arama konusunda sınırların zorlanması çağın bir gereği gibi gösterilmektedir.
Vatandaşların diğer konulardaki gösteri ve yürüyüşleri anayasal hakları olmasına rağmen, sıklıkla tekrarlanmaları ise, milletin taleplerine kulak verilmesinin gereğini ortaya koyar.
Sosyal devlet olmak, sadece Anayasada ifadesini bulan bir tanım olarak kalmamalı, vatandaşların taleplerine ve ihtiyaçlarına göre uygulamaya dökülmelidir.
Editörün Seçtikleri