Tarih tekerrürden ibaret
Arap Baharı sürecine baktığımızda hep aynı oyunun sergilendiğini görmekteyiz.
“İstenmeyen” olarak ilan edilen liderler alaşağı edildikten sonra ülke başıboş ve savunmasız bırakılmaktadır. ABD yanlısı bir hükümet iş başına getirilmekte, ardından kaynaklar ve ülke gelirleri silahsız işgali gerçekleştirenlere aktarılmaktadır.
Bu senaryo Suriye meselesinde de benzer şekilde işlemektedir. Önce Esad diktatör ve kötü adam ilan edildi. Ancak Esad’a Suriye halkının gösterdiği sevgi ve Rusya ile Çin’in desteğini arkasına alması durumu diğerlerinden farklılaştırmıştır.
Bu sebeple Paris’te üçüncüsü gerçekleştirilen “Suriye Halkının Dostları” toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Clinton, “Rusya ve Çin Esad rejimini desteklediği için bedel ödemeli” diyerek Rusya’ya ve Çin’e yani baş etmesi mümkün olamayan yeni bloğa gözdağı vermiştir.
Diğer toplantılara katılmayan Rusya, “gayrı ahlaki” olarak nitelediği bu toplantıda da yer
almamıştır.
Adı Suriye’nin Dostları da olsa yapılan toplantılarda hep Suriye’nin bölünmeye sürüklenmesi yönünde adımlar atılmaktadır.
100’den fazla ülkenin ve Esad yönetimine muhalif olan güçlerin katıldığı toplantıdan, Suriye’de istikrarı sağlayan Esad’ın derhal gitmesi kararı çıktı.
Yeni Mesaj gazetesi yazarlarından Selim Kotil’in de ifade ettiği gibi Suriye ve Batı gerginliğinde Türkiye tıpkı 1. Dünya Savaşı sırasındaki Osmanlı’nın durumu içindedir.
Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşında paylaşım sözkonusu idi ve kendini parçalamak isteyen devletlerin safında yer aldı.
Türkiye’de bugün Ortadoğu’daki kaynaklar savaşının son halkasıdır fakat işgalin safında hatta onlar adına onlardan daha heveslidir.
Öyle ki, Paris’te Türkiye’yi temsilen yer alan Davutoğlu, “Artık harekete geçme zamanı ve Esad sonrası yönetime hazırlanmamız lazım” diyerek Esad’ı reddeden tutumu bir kez daha ifade etmiştir.
İki kez NATO desteğini istemelerine karşın yalnız bırakılan Türkiye gelinen noktada Esad konusundaki fiili bir müdahalede de tek başına kalacaktır.
Karşısında ise Rusya, Çin, İran ve Suriye bloğunu bulacaktır.
Tarih tekerrürden ibarettir. Osmanlı’nın başına gelenlerden ders alınmalıdır.
Bir parçalanma senaryosunun baş aktörü olarak yer aldığımız planda üzerimizde hesabı olanlara ikinci kez elimizle destek vermemeliyiz.
Bu tekerrürü görmek sonu hüsranla neticelenecek bir kader olacaktır.
“İstenmeyen” olarak ilan edilen liderler alaşağı edildikten sonra ülke başıboş ve savunmasız bırakılmaktadır. ABD yanlısı bir hükümet iş başına getirilmekte, ardından kaynaklar ve ülke gelirleri silahsız işgali gerçekleştirenlere aktarılmaktadır.
Bu senaryo Suriye meselesinde de benzer şekilde işlemektedir. Önce Esad diktatör ve kötü adam ilan edildi. Ancak Esad’a Suriye halkının gösterdiği sevgi ve Rusya ile Çin’in desteğini arkasına alması durumu diğerlerinden farklılaştırmıştır.
Bu sebeple Paris’te üçüncüsü gerçekleştirilen “Suriye Halkının Dostları” toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Clinton, “Rusya ve Çin Esad rejimini desteklediği için bedel ödemeli” diyerek Rusya’ya ve Çin’e yani baş etmesi mümkün olamayan yeni bloğa gözdağı vermiştir.
Diğer toplantılara katılmayan Rusya, “gayrı ahlaki” olarak nitelediği bu toplantıda da yer
almamıştır.
Adı Suriye’nin Dostları da olsa yapılan toplantılarda hep Suriye’nin bölünmeye sürüklenmesi yönünde adımlar atılmaktadır.
100’den fazla ülkenin ve Esad yönetimine muhalif olan güçlerin katıldığı toplantıdan, Suriye’de istikrarı sağlayan Esad’ın derhal gitmesi kararı çıktı.
Yeni Mesaj gazetesi yazarlarından Selim Kotil’in de ifade ettiği gibi Suriye ve Batı gerginliğinde Türkiye tıpkı 1. Dünya Savaşı sırasındaki Osmanlı’nın durumu içindedir.
Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşında paylaşım sözkonusu idi ve kendini parçalamak isteyen devletlerin safında yer aldı.
Türkiye’de bugün Ortadoğu’daki kaynaklar savaşının son halkasıdır fakat işgalin safında hatta onlar adına onlardan daha heveslidir.
Öyle ki, Paris’te Türkiye’yi temsilen yer alan Davutoğlu, “Artık harekete geçme zamanı ve Esad sonrası yönetime hazırlanmamız lazım” diyerek Esad’ı reddeden tutumu bir kez daha ifade etmiştir.
İki kez NATO desteğini istemelerine karşın yalnız bırakılan Türkiye gelinen noktada Esad konusundaki fiili bir müdahalede de tek başına kalacaktır.
Karşısında ise Rusya, Çin, İran ve Suriye bloğunu bulacaktır.
Tarih tekerrürden ibarettir. Osmanlı’nın başına gelenlerden ders alınmalıdır.
Bir parçalanma senaryosunun baş aktörü olarak yer aldığımız planda üzerimizde hesabı olanlara ikinci kez elimizle destek vermemeliyiz.
Bu tekerrürü görmek sonu hüsranla neticelenecek bir kader olacaktır.
Editörün Seçtikleri