info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Madenlerin stratejik önemi
02/04/2012 Köşe Yazısı 135
Türkiye, sahip olduğu maden rezervleri bakımından dünya listelerinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bilinen bor rezervlerinin yüzde 72’si ülkemizde tespit edilmiştir. Bilinen altın rezervleri bakımından 6 bin 500 ton ile Güney Afrika Cumhuriyeti’nden sonra ikinci sıradayız.
Özellikle bor, toryum, uranyum, altın madenleri kaynaklar savaşının yapıldığı günümüzde stratejik önemdedir.
Bu gerekçe ile devletçe işletilecek madenleri düzenleyen 2840 sayılı yasanın 2. Maddesinde “Bor tuzları, uranyum ve toryum madenlerinin işletilmesi devlet eliyle yapılır” hükmü yer almaktadır.
Şu anda devlet eli ile işletilen bor madenleri dünya bor pazarında güçlü bir noktaya gelmemizi sağlamıştır.
Ancak TBMM’ye sevkedilen bir tasarı ile ETİ Maden bünyesindeki bor ürünleri üretim ve zenginleştirilmesinin 3 ila 49 yıllık süreler ile üçüncü şahıslara devredilmesi gündemdedir.
Bor satışlarının devlete kârı yıllık 850 milyon dolardır.
Böyle kâr getiren bir zenginliğin devlet elliyle işletilmesinden vazgeçilmesi “altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi” demektir.
3 katrilyon dolarlık maden rezervi olduğu bilinmekte olan Türkiye’de ne yazık ki bu döneme kadar uygulanan yanlış politikalar ile bu zenginlikler işletilememiştir.
Bulunuşlarının ardından onlarca yıl geçtiği halde, Siirt Madenköy bakır-pirit yatağı; Sivrihisar - Beylikahır NTE-toryum -fluorit karmaşık yatağı; Beypazarı trona yatağı; Adana Aladağ düşük tenörlü krom yatağı; Manisa - Çaldağ nikel yatağı, Hasan Çelebi demir yatağı halen işletilmeye hazır rezervlerdir.
Shell firmasının ülkemizin gizli petrol haritası ile ilgili itirafı unutulmamalıdır:
“Bütün Amerikan petrol şirketleri bilir ki, yapılan araştırmalar Türkiye’nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu göstermektedir. Bilhassa 5000 metre derinlikten sonra yoğun petrol yatakları görülmektedir.”
80’li yıllarda yabancılarla yapılan petrol araştırmalarında 5000 metreye kadar inilmesi planlanmışken, 300 metrede aramalar kesilmiş ve petrol bulunan yerlerin üzerine de çimento dökülmüştür.
Biz geçtiğimiz yıllarda Meltem TV’de yayınlanan “Ekoanaliz” programı için illerimize misafir olurken, gittiğimiz her ilin maden rezervlerini tespit etmiştik.
Ve programın başında bu rezervleri ekranlardan halkımız ile paylaşıyorduk.
Türkiye enerji hammaddesi olarak taşkömürüne, linyite; demir çelik hammaddesi olarak demir cevheri ve manganeze, yine fosfat, krom, bakır, kurşun, çinko, altın, gümüş, mermer, trona, silis kumu vs. madenlere sahiptir.
Madenler millete aittir. Ve önemli olan devlet - millet ortaklığı ile işletilmeleridir.
Ülkemizdeki uygulama yabancı firmalara maden arama ve çıkarma ruhsatlarının verilmeleri ile bu varlığın yurt dışına akıtılması şeklindedir.
Kayseri’de bulunan 31 ton altın rezervi gibi yavaş yavaş gün yüzüne çıkarılan bu madenlerin arama ve çıkarma işleri kesinlikle özelleştirilmemelidir.
Milli Ekonomi Modeli’nde kendi kaynaklarını devreye koyarak, dışa bağımlılıktan kurtulan bir devletin ekonomisini anlatırken madenlere özel bir başlık açtık.
Madenler yüzde 51’i devlete ait olmak üzere devlet - millet ortaklığı ile işletilecektir.
Bu sayede hem stratejik öneme sahip madenler ülke içinde kalacak, hem de madenlerin geliri asıl sahiplerine pay edilecektir.