Türk milleti, tarih boyunca tam yıkılmak üzere iken devletini ayakta tutmasını bilen seçilmiş bir millettir. Bunda cesareti ve şehadet şerbetini içmek uğruna ölümden korkmayan kahramanlığı kadar, bu üstün meziyetlerinin temelindeki İslam inancı etkilidir.
Bir düşünün, Akif'in dediği gibi...
"Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
* * *
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Osturalya ile beraber bakıyorsun, Kanada!
* * *
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: savrulur enkâz-ı beşer...
* * *
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
* * *
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i..."
Yedi düvelin, zamanın en ileri teknolojisi ile saldırısına karşılık, bırakınız silahı, mühimmatı, ekmek yok, yiyecek yok ama sineleri delip geçen müthiş bir iman var…
Çanakkale anıları; at pisliklerinin içinden tek tek arpaların ayıklanarak yendiğini yazar.
Çanakkale, şehit olan arkadaşlarının çarıklarını ıslatarak bir kenarda gizlice yiyen kahramanların zaferidir.
Çanakkale, 15'indeki kınalı kuzuların ardından sadece 'vatan sağolsun' diyen anaların zaferidir.
Anılarda, havadaki ölüm kokusu, cesetlerin çürümeye başlayan kokuları ile karışır; kan kokusu tahammülü imkânsız bir kesiflikte her yeri sarmıştır diye anlatılır.
Son derece ağır şartlar altında kazanılan zaferin mimarı da elbette onların önünde cephede yer alan Ehl-i Beyt soyundan gelen komutan Mustafa Kemal'dir.
Yedi yaşında Kur'an'ı hatmeden, 8 yaşında hafız olan Mustafa Kemal…
Kurtuluş Savaşı sonrasında kuracağı devletin temellerini Bektaşi dergâhında atacak kadar şuurlu bir dindar kimlik…
Çanakkale zaferleri boyunca Mehmetçiğin psikolojisini O'nun anlatışından verelim:
"Bütün askerler, subaylar her şeyi unutmuşlar, bakışlarını, kalplerini verilecek işarete yöneltmiş bulunuyorlardı. Süngüleri ve bir ayakları ileri uzatılmış olan askerlerimiz ve onların önünde tabancaları, kılıçları ellerinde subaylarımız kırbacımın aşağı inmesiyle demirden bir kitle halinde aslanca bir saldırıyla ileri atıldılar. Bir saniye sonra düşman siperleri içinde gökyüzüne yükselen bir sesten başka bir ses işitilmiyordu: Allah, Allah, Allah …"
105. yıldönümünü kutladığımız zafer, içinden geçtiğimiz zor günlerde bizlere en güzel örnektir.
İman gücü ile, birlik ve beraberlik ile üstesinden gelemeyeceğimiz bir sıkıntı olamaz.