Batı bize hep aynı
Yazılarımızda dönem dönem batının Müslüman Türklere olan değişmeyen yaklaşımı ile ilgili örnekler aktarıyoruz.
Bu örnekler “savaş meydanlarında mücadele toplar ve tüfekler arasında olsa da esas kavga inançlar arasındadır” görüşümüzü desteklemektedir.
AB’nin şımarık çocuğu Yunanistan ile Türkiye 2007 yılında karşılıklı olarak tarih kitaplarında yer alan “aşağılayıcı ve kötü” ifadeleri çıkarma kararı almıştı.
Anlaşmaya göre Türklere ve Osmanlı’ya hakaret eden bölümler Yunan tarih kitaplarından çıkarılmıştır.
Hatta bu karar dönemin Yunan bakanını koltuğundan etmişti.
Yunanistan’dan konu ile ilgili gelen yeni açıklamada, bu uygulamanın değişeceği ve çıkarılan ifadelere tekrar yer verileceği belirtildi.
Yine bir AB üyesi olan Fransa’da aşırı sağcılar son seçimlerde yüzde18 oy aldılar. Aşırı sağcı aday ilk konuşmasında “Türklerin AB ye girişini istemediğini” vurgulamıştır.
İlk tur oylamadan sonra Sarkozy, yüzde 3-4 arasında seyreden oylarını yüzde 18’e çıkaran sağcılara “sesinizi duydum” mesajı verdi.
Ve AB’nin lokomotifi Almanya Türklerin en yoğun yaşadığı Avrupa ülkelerinden…
Özellikle Almanya’da ırkçı saldırılar neticesi yanan Türk evleri basına yansımaktadır.
Irkçı saldırılar neticesi Dünya Af Örgütü, “Avrupa da Müslümanlara karşı ırkçı saldırıların” olduğunu tescillemiştir.
Kısaca, AB bizi istememekte, bunu dile getirmekte veya fiilleri ile göstermektedir.
Ancak Türkiye’nin AB serüveni halen gündemdedir.
El Cezire televizyonuna beyanat veren Sayın Başbakan, “Suriye ile sınır ihlalleri devam ederse NATO üyesi bir ülke olarak gereğini yaparız” şeklinde açıklamalarda bulundu.
NATO üyesi olmaktan kastı 5. Madde’nin devreye konması ise Sayın Başbakan bu çağrıyı kısa bir süre önce yapmış ancak, 5. Madde’nin kapsamında bir durum olmadığı şeklinde bir cevap almıştır.
Burada verilen mesaj, NATO üyesi ülkelerin Suriye konusunda, görünüşte dahi olsa Türkiye adına hareket etmek istemedikleridir.
Çünkü Türkiye, sadece ABD’nin talepleri ile hareket ederek hiçbir sorununun olmadığı Suriye ile bu noktaya gelmiştir.
Yoksa Suriye’ye yönelik olası operasyon ABD adına ve İsrail menfaatinedir.
Ancak bölgede Birleşik Devletler adına hareket eden Türkiye bu yardım sırasında dahi sesini batıya duyuramamaktadır.
Suriye’ye yapılacak olası müdahale Türkiye eli ile ve sadece Türk askerinin riske girmesi ile planlanmaktadır.
Aslında 5. Madde’nin devreye girmesi yönündeki çağrıya verilen red cevabı da yukarıdaki örneklerle aynı mahiyettedir.
Batı, birleşerek Türkiye adına ve yararına hareket etmeyi söz konusu bile etmemektedir.
Öyleyse her dönem yaşadığımız bu “açık karşı çıkışa” rağmen hangi gerekçe ile ve neden batının peşinden sürüklenmeye devam ediyoruz ki?
Bu örnekler “savaş meydanlarında mücadele toplar ve tüfekler arasında olsa da esas kavga inançlar arasındadır” görüşümüzü desteklemektedir.
AB’nin şımarık çocuğu Yunanistan ile Türkiye 2007 yılında karşılıklı olarak tarih kitaplarında yer alan “aşağılayıcı ve kötü” ifadeleri çıkarma kararı almıştı.
Anlaşmaya göre Türklere ve Osmanlı’ya hakaret eden bölümler Yunan tarih kitaplarından çıkarılmıştır.
Hatta bu karar dönemin Yunan bakanını koltuğundan etmişti.
Yunanistan’dan konu ile ilgili gelen yeni açıklamada, bu uygulamanın değişeceği ve çıkarılan ifadelere tekrar yer verileceği belirtildi.
Yine bir AB üyesi olan Fransa’da aşırı sağcılar son seçimlerde yüzde18 oy aldılar. Aşırı sağcı aday ilk konuşmasında “Türklerin AB ye girişini istemediğini” vurgulamıştır.
İlk tur oylamadan sonra Sarkozy, yüzde 3-4 arasında seyreden oylarını yüzde 18’e çıkaran sağcılara “sesinizi duydum” mesajı verdi.
Ve AB’nin lokomotifi Almanya Türklerin en yoğun yaşadığı Avrupa ülkelerinden…
Özellikle Almanya’da ırkçı saldırılar neticesi yanan Türk evleri basına yansımaktadır.
Irkçı saldırılar neticesi Dünya Af Örgütü, “Avrupa da Müslümanlara karşı ırkçı saldırıların” olduğunu tescillemiştir.
Kısaca, AB bizi istememekte, bunu dile getirmekte veya fiilleri ile göstermektedir.
Ancak Türkiye’nin AB serüveni halen gündemdedir.
El Cezire televizyonuna beyanat veren Sayın Başbakan, “Suriye ile sınır ihlalleri devam ederse NATO üyesi bir ülke olarak gereğini yaparız” şeklinde açıklamalarda bulundu.
NATO üyesi olmaktan kastı 5. Madde’nin devreye konması ise Sayın Başbakan bu çağrıyı kısa bir süre önce yapmış ancak, 5. Madde’nin kapsamında bir durum olmadığı şeklinde bir cevap almıştır.
Burada verilen mesaj, NATO üyesi ülkelerin Suriye konusunda, görünüşte dahi olsa Türkiye adına hareket etmek istemedikleridir.
Çünkü Türkiye, sadece ABD’nin talepleri ile hareket ederek hiçbir sorununun olmadığı Suriye ile bu noktaya gelmiştir.
Yoksa Suriye’ye yönelik olası operasyon ABD adına ve İsrail menfaatinedir.
Ancak bölgede Birleşik Devletler adına hareket eden Türkiye bu yardım sırasında dahi sesini batıya duyuramamaktadır.
Suriye’ye yapılacak olası müdahale Türkiye eli ile ve sadece Türk askerinin riske girmesi ile planlanmaktadır.
Aslında 5. Madde’nin devreye girmesi yönündeki çağrıya verilen red cevabı da yukarıdaki örneklerle aynı mahiyettedir.
Batı, birleşerek Türkiye adına ve yararına hareket etmeyi söz konusu bile etmemektedir.
Öyleyse her dönem yaşadığımız bu “açık karşı çıkışa” rağmen hangi gerekçe ile ve neden batının peşinden sürüklenmeye devam ediyoruz ki?
Editörün Seçtikleri