info@profdrhaydarbasenstitusu.org

Başkanlık sistemi
09/11/2012 Köşe Yazısı 107
Yeni anayasa yazım çalışmalarında, belki de yeni anayasayı oluşturmanın gayesi sayılabilecek bölüme gelindi. Hükümetin, ‘Yasama’ bölümüyle ilgili 22 maddelik öneri paketi uzlaşma komisyonuna sunuldu. Bu maddeler arasında başkanlık sisteminin ayrıntıları da yer almakta.
Başkanlık sistemi eğer doğru uygulanmazsa, başkana verdiği geniş yetkiler nedeniyle diktatörlüğe dönüşebilir. Günümüz şartlarında, başkanlık sisteminin kurallarına göre hayata geçirildiği tek ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Bugün bazı çevrelerin ABD örneğinden yola çıkarak gerçekleştirmeyi hayal ettikleri başkanlık sistemi, Birleşik Devletler’de bir zorunluluk olarak hayata geçirilmiştir.
ABD’de, kuruluşu aşamasında çok farklı görüşlerin bir arada olması nedeniyle federatif bir bütünlüğe gidilmiştir. Fakat başkanlık sisteminin tartışıldığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk döneminde, yani kuruluşunda; bünyesindeki farklı etnik kimlikleri Türk kimliği altında birleştirebilmiş ve devletlerin gelebileceği son nokta olan üniter devlet yapılanmasını gerçekleştirmiştir.
Günümüzde gündem edilmesi gereken asıl mesele bu olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti mevcut haliyle problemsiz bir bütündür. Başkanlık sistemine geçmek ve bu bütünü parçalara ayırmak, Türk kimliği ile birleştirilmiş mozaik parçalarını birbirinden ayırmak demektir. Bu hal, üzerimizde hesabı olan ve hatta ülkemizde 36 etnik grubun varlığını kabul eden çevrelere bir fırsattır. Mozaiğin bozulması bir daha eski haline gelememesi manasınadır. Öyleyse, en iyiye sahip olan bizlerin neden bu iyiden mahrum edilmeye çalışıldığını düşünmemiz gerekir.
AK Partisi hükümetinin kuruluşu aşamasında, okyanus ötesinde gerçekleştiği iddia edilen ve basına yansımasına rağmen aksi konuşulmayan on maddelik gizli anlaşmanın bir maddesinde; bu parti iktidarı döneminde “Türkiye’de federatif yapıyı hayata geçirmek” olduğundan bahsedilmekte idi. Zira federatif yapının olduğu bir ortam, eyaletlere ayrılmış ve iç işlerinde bağımsız hareket imkânı doğuracaktır.
Başkanın geniş yetkilere sahip olması ve yeterince denetlenememesi, verildiği iddia edilen sözlerin gerçekleşmesini kolaylaştıracak bir zemin denilebilir. Komisyona verilen yasama önerileri içinde, milletvekilliği andında yer alan “Atatürk ilke ve inkılâpları” ifadesinin yer almayacağı da öneriler arasına koyulmuştur.
Biz AKP’nin bu noktada yapmak istediklerinin görünenden de daha ileri noktada olduğu kaygısı içindeyiz. Henüz bir asrı tamamlayamamış Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin iyiden, kötü ve tehlikeliye geçiş sistemi diyebileceğimiz başkanlık sistemi hakkında halkın bilgisi de yoktur.
Türk halkının bölünme ve ayrılma gibi bir derdi olmamıştır.
Bu ortamda, bölünmez bütünlüğün teminatlarından üniter yapıyı başkanlık sistemine değiştirmenin izahı da yapılamayacaktır. 
Editörün Seçtikleri