Asıl gaye üniter yapıdır
Erdoğan, AKP'nin olağanüstü kongresinde Mustafa Kemal'in ilk meclisi açtığında oluşturduğu tabloyu anlattı: "İlk Meclis'teki muhteva tam anlamı ile bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Gürcüler, Arnavutlar, Boşnaklar, Romanlar vardı, orada Sünniler, Aleviler de vardı..."Sonra da ekledi, "İlk meclisteki uyum ve umut muhafaza edilemedi." "...Devlet vatandaşın her şeyine müdahale etmeye çalıştı, tek tip millet oluşturmak istedi" dedi.Erdoğan'ın, devlete mal ederek ifade etmeye çalıştığı kurgu yani tek tip millet oluşturmak gayesi, aslında bizzat Mustafa Kemal'in temelini attığı üniter devlet yapısıdır.Üniter devlet, tek milleti ifade eder. Onu da Gazi, Müslüman Türk olarak, Türklük şemsiyesi altında birleştirmiştir.Doğrudur, ilk meclis açıldığında Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Arap, Gürcü vs. etnik farklılığı olan vekiller aynı çatı altında toplanmıştır.Bunlar Kurtuluş Savaşı'nda omuz omuza çarpışmıştır. Kimse, Anadolu topraklarının bir kısmını gözüne kestirip, tek başına varlık mücadelesi verme hesabına girmemiştir.Ekranlarda seyrettiğimiz ve Erdoğan'ın riyasetinde gelişen çözüm sürecini ele alalım. Çözüm süreci Kürtlere hak vermek gayesi ile başlatılmışsa mevcut anayasa çerçevesinde zaten mümkündür. Yok, eğer Kürtleri Müslüman Türk milleti şemsiyesinden ayırıp, Kürt kimliği vermek maksat ise, bu hiçbir zaman Atatürk'ün ideali olmamıştır.Kimse, 'devletin yanlışıdır' diye lanse edilenleri düzeltme bahanesiyle Atatürk Türkiye'sinin üniter yapısını bozamaz.Kimse, 'bugün 1920 ruhunu geri getireceğiz' diye asıl gayesi vatanı parçalamak olanlara yardımda bulunamaz.Kurtuluş Savaşı sırasında Kürt liderlerle beraber hareket eden Atatürk, isyancı Kürt hareketini İngiliz planı olarak ifşa etmiştir.18 Haziran 1919'da Birinci Ordu Komutanı Cafer Tayyar Bey'e gönderdiği şu telgrafa dikkat ediniz:"?İngiliz koruyuculuğunda bağımsız bir Kürdistan kurulmasına ilişkin İngiliz propagandası ve bundan yana olanlar etkisiz kılındı. Kürtler de Türkler de birleştiler." (Nutuk, c.3, sayfa 13, belge 19)Savaş boyunca İngiliz ajanların Doğu illerindeki Kürtleri ayaklandırmak için yaptığı gizli çalışmaları yakından takip etmiştir. İngilizler Kürt kartı kadar, Nakşibendiliği de kullandılar. Atatürk, İslam üzerinde hesabı olan İngilizlerin Nakşi şeyhler eliyle ulaşmak istedikleri bu sinsi proje hakkında Nutuk'ta şunları yazar:"Efendiler, Sivas'ın kuzeyinde ve Yozgat'ta çıkan ve sizlerce de bilinen iç isyan olaylarından başka 1920 yılı sonlarında, yeniden Anadolu'nun ortasında Zile taraflarında Küçük Ağa, Deli Hacı Aynacıoğulları, Erbaa yakınlarında Kara Nazım, Çopur Yusuf, başka yerlerde Deli Hasan gibi bir takım serserilerle ?kuvvetlerimiz bir taraftan Pontusçularla, diğer yandan da bu asileri izleyip ortadan kaldırmakla uğraşıyorlardı?" (Nakşibendilik, Mehmet Emin Koç, Emre Polat sayfa 321)Yani siyasi perdede Kürt hareketi; mezhepsel boyutta Nakşibendilik İngiliz etkisinde Anadolu'da kök salmaya çalışmış ancak Atatürk'ün feraseti ile geri püskürtülmüştür.Hedef, temelleri atılan üniter yapının dağılması ve kurulan devletin yıkılmasıydı. Atatürk'ün, Lozan görüşmeleri esnasında altını çizdiği "Müslim- gayrimüslim" ayrımı da, bu topraklardaki tek millet ölçüsünün Müslüman Türk kimliği olduğuna işaret eder. Hatırlanacaktır, merhum Atatürk, gizlenen vasiyetinde hilafetin de bir süre sonra geri getirileceğini kaleme almıştı.Bugün sahnelenen de dünden farklı değil.Genç cumhuriyetin ilk yıllarında örneklerini gördüğümüz planın günümüz piyonlarının ihbar edilip halka tanıtılması gerekirken; şikâyet edilenleri devlet yaptı diye ifade etmek aslında cambaza bak oyunudur.Bu hareket tarzı milleti devletle karşı karşıya getirir ki, bu hal, hiçbir Türk vatandaşına yakışmaz.
Editörün Seçtikleri